İnsanın anavatanı çocukluğudur diye bir söz var. Ne kadar doğru değil mi?Öfkelerimizin ve bizi oluşturan bu ruhun gerçekten çocuklukta yapılan yanlışlar yüzünden olduğunu yeni yeni anlıyorum hep diyorlar ya çocukluğa inmek lazım diye hiç boşuna değilmiş
Benim annem ve babam vefat etti. Bir ailem kalmadı malesef. Eşimin ailesi Eskişehir'de. Kayınvalidem kendi yatalak kayınvalidesine ve görümcemin kızına bakıyor. Bu nedenle bize faydası yok. Ankara'da da bakıcı ablamız haricinde kızımı bırakabileceğimiz kimse yok.aileler neredeler ?
3 4 yıldır deodorant kullanmıyorum karbonat da çok güzel kokuyu önlüyor. Maalesef yıllarca kullandım çeşit çeşit alır bol bol da kullanırdım. Yazık.. Hem parama hem sağlığıma. Meme tümörlerinin genellikle koltukaltlarına yakın tarafta başladığını gozlemlemişler deodorantların sebep olabileceği düşünülüyormuş.Ben Ne Kullanıyorum
Deodorant kullanmıyorum. Alüminyum içeriyor. Karbonatı bir tuzluğa koydum. Sabahları koltuk altımı temizleyip hafif ıslatıyorum. Tuzluktan biraz karbonat serpiyorum. Elimle hafifçe yediriyorum. Ter kokusu olmuyor.
Banyoda kostik kullanılmadan, geleneksel yöntemler ile yapılmış zeytin yağlı sabun kullanıyorum. Kızımı saçları da dahil doğduğundan beri bu sabunla yıkıyorum.
Doğal içerikli bir şampuan kullanıyorum. Saç kremi kullanmıyorum.
Çamaşırlar için optik beyazlatıcı olmayan basit formüllü bir deterjan tercih edip, az kullanıp çift durulayarak yıkıyorum.
Yumuşatıcı asla. Oda kokusu asla.
Kıyafetlerde neon renklerden kaçınarak, daha doğal tonları tercih ederek alışveriş yapıyorum. Butikten alıp geldiğimde çamaşır makinesinde bir bardak sirke ile yıkıyorum. Kurşun içeriği büyüktür.
Yerleri silerken sirkenin portakal yağı damlatıyorum veya arap sabunlu su ile siliyorum. Arap sabunu-su karışımını fıs-fıslı bir şişeye koydum. Mutfak ve banyo tezgahları, masalar, kapılar bu karışım ile siliyorum.
Bulaşık makinesi için doğal içerikli bir deterjan kullanıyorum.
Çamaşır suyu yerine klozetler için oksijen içerikli bir ürün kullanıyorum.
Evdeki Kimyasallar Meselesi
En hafifinden yazayım dersen reflü, bir adım ileri gidersen alerji ile başlayan upuzun bir liste... Herkes hasta. Damar yapısında bozulma, kısırlık, cinsel isteksizlik, ruhsal sıkıntılar, enerji düşüşü, yorgun ve bezgin hissetme, kan değerlerinde düşme, pıhtılaşma, tiroid, devamında şu, bu... Tanı konulamayan rahatsızlıkların istatistik çizgisi her yıl yükseliyor. Otizm, doğumsal anomaliler, kanser ya da şaşırtan ani ölümler... En optimist araştırmalarda dahi keskin açılar ile yükselen, en "fonlanmış" araştırmalarda dahi gizlenmesi artık mümkün olmayan bir hastalık trendi var. Artıyor.
"Evlerden uzak..." diyelim elbette. Fakat gözleri kapatmak, cehaletin mutluluğunda saklanmak bu grafikleri aşağı çevirmiyor. Bunların, yediğimiz-içtiğimiz böcek ilaçlarıyla, kullandığımız temizlik ve kozmetik ürünleriyle bağlantısı her geçen gün biraz daha sağlamlaşıyor. Bunları konuşmalı ve bunları anlatmalıyız.
Gıda kısmını ayrıca yazacağım ancak bugün değinmek istediğim konu evdeki kimyasallar meselesi. Evde kullandığımız kimyasallar ile yüzeyleri geçici bir süreliğine kirden, mikroptan arındırıyoruz ama yerlerine zehirli kimyasallardan oluşan tabakalar koyuyoruz. O temizlediğimiz mikroplar aslında kullandığımız ürünlerden çok daha masum.
Kanser dünyadaki en çok para kazandıran sektörlerden biri haline gelmiş durumda. Hepimiz bu sektörün potansiyel müşterisiyiz ve kanser olmamız için elinden geleni yapan bir grup ile karşı karşıyayız. Lütfen akıllı olalım, etiket okuyalım, bu etiketlerde yazan maddeleri araştıralım ve unutmayalım. Yaklaşık 100 yıldır kullanılan ürünler hayatımızın olmazsa olmazları değildir. Yüzyıllardır kullanılan geleneksel çözümleri küçümsemeyelim.
Çamaşır Suyu: Evimizi temizleyeceğiz diye, en zararlı kimyasallardan olan Sodyum Hipoklorit ile hem kendimizi hem ailemizi zehirliyoruz. 100 yıl önce keşfedilmiş ve bulan firmanın bile bıraktığı bir ürünü hayatımızın vazgeçilmezi yapmışız. Ama hijyen ve temizlikten öte bizleri zehirlediği gerçeğini unutmuşuz. Geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırma, bu ürünlerin ülkemizdeki her 100 evden 85’inde kullanıldığını, hane başına yıllık tüketimin ise 3 kilograma ulaştığını gösteriyor. Şu an ülkemizde yaşanan hijyen çılgınlığının artık kendi ülkelerinde bu ürünü satamayan yabancı şirketlerin masalı olduğunu bilelim. Çocuklarımızı bu zehir ile büyütmeyelim.
Parfümlü ürünler: Portakal kokulu bulaşık deterjanı, makyaj ürünleri, elma kokulu şampuan… Bugün sentetik parfüm yapımında kullanılan 3000’i aşkın kimyasal var. Tek bir parfümlü üründe bunlardan 30 ilâ 500’ü bir arada kullanılabiliyor. Bu kimyasallar evinize yayıldığında, kansere yol açan formaldehite dönüşebiliyor veya solunum sorunlarına yol açan zerrecikler halinde havada asılı kalabiliyor.
“Antibakteriyel” ibaresi bulunan tüm ürünler: Triklozan ve triklokarbon, antibakteriyel sabun ve temizleyicilere bakteri öldürücü etkiyi kazandıran en yaygın iki kimyasal. ABD kanunlarına göre, her iki kimyasal da kişisel bakım ürünlerinde kullanıldığında “reçeteye tabi olmayan ilaç,” temizlik ürünlerinde kullanıldığındaysa “pestisit” (yani böcek ilacı) olarak niteleniyor. Dolayısıyla ürün etiketlerinde bulunması zorunlu. Ancak yapılan araştırmada, etiketinde belirtilmediği halde bir bulaşık deterjanında triklozan bulunduğu tespit edilmiş.
Vinil ürünler: Vinil ürünlerdeki diğer sorunlu kimyasalların arasında bisfenol A (BPA), nonilfenol ve glikol esterleri yer alıyor. Bu kimyasalların hormon bozucu etkileri bulunduğu, glikol esterlerininse erkeklerde sperm sayısını azalttığı biliniyor.
Benim de kimyasallara kafa yormam kızımın doğumu ile başladı. Emekleyecek ve ellerini ağzına sokacak, kimyasalları yiyecek gibi bir kaygı ile çözüm aramaya başladım.3 4 yıldır deodorant kullanmıyorum karbonat da çok güzel kokuyu önlüyor. Maalesef yıllarca kullandım çeşit çeşit alır bol bol da kullanırdım. Yazık.. Hem parama hem sağlığıma. Meme tümörlerinin genellikle koltukaltlarına yakın tarafta başladığını gozlemlemişler deodorantların sebep olabileceği düşünülüyormuş.
Bebek doğduğundan beri çamaşır suyu kullanmadım 11 ay oldu henüz mikropdan ölmedik :)
Yumuşatıcı ve oda parfümü de kullanmıyorum ama henüz kimyasallar konusunda yeterince bilinçli davranamadığım farkındayım
Ben şampuan, diş macunu, bulaşık makinesi ve çamaşır makinesi deterjanını naturalive firmasından alıyorum. İnternetten sipariş veriyorum.
Ben şampuan, diş macunu, bulaşık makinesi ve çamaşır makinesi deterjanını naturalive firmasından alıyorum. İnternetten sipariş veriyorum.
Arap sabununu Lofçalı marka kullanıyorum.
Zeytinyağlı sabunu ise evin sebze-meyve alışverişini de yaptığım İpek Hanım Çiftliğinden alıyorum.
Nemlendirici olarak zeytinyağı-su-limon karışımı kullanıyorum.
Yüz temizleyicisi olarak limon-su karışımı, tonik olarak da ıhlamur kullanıyorum.
Rica ederim canım.
Hiç duymamıştım hemde çoooook doğruu.İnsanın anavatanı çocukluğudur diye bir söz var. Ne kadar doğru değil mi?
Zeytinyağlı köy sabunu çocuğunuzun gözünü yakmıyor mu? Ben kendim kullanıyorum ama oğluma kullanmadım gözünü yakar diyeBen Ne Kullanıyorum
Deodorant kullanmıyorum. Alüminyum içeriyor. Karbonatı bir tuzluğa koydum. Sabahları koltuk altımı temizleyip hafif ıslatıyorum. Tuzluktan biraz karbonat serpiyorum. Elimle hafifçe yediriyorum. Ter kokusu olmuyor.
Banyoda kostik kullanılmadan, geleneksel yöntemler ile yapılmış zeytin yağlı sabun kullanıyorum. Kızımı saçları da dahil doğduğundan beri bu sabunla yıkıyorum.
Doğal içerikli bir şampuan kullanıyorum. Saç kremi kullanmıyorum.
Çamaşırlar için optik beyazlatıcı olmayan basit formüllü bir deterjan tercih edip, az kullanıp çift durulayarak yıkıyorum.
Yumuşatıcı asla. Oda kokusu asla.
Kıyafetlerde neon renklerden kaçınarak, daha doğal tonları tercih ederek alışveriş yapıyorum. Butikten alıp geldiğimde çamaşır makinesinde bir bardak sirke ile yıkıyorum. Kurşun içeriği büyüktür.
Yerleri silerken sirkenin portakal yağı damlatıyorum veya arap sabunlu su ile siliyorum. Arap sabunu-su karışımını fıs-fıslı bir şişeye koydum. Mutfak ve banyo tezgahları, masalar, kapılar bu karışım ile siliyorum.
Bulaşık makinesi için doğal içerikli bir deterjan kullanıyorum.
Çamaşır suyu yerine klozetler için oksijen içerikli bir ürün kullanıyorum.
Bir-iki kez yaktı. Ondan sonra gözünü yakmamak için nasıl kapatması gerektiğini öğrendi:))Zeytinyağlı köy sabunu çocuğunuzun gözünü yakmıyor mu? Ben kendim kullanıyorum ama oğluma kullanmadım gözünü yakar diye
Benim oğlum şuan ufak daha anlamıyor :) ama vücudunu ara sıra onla yıkarım. Şuan bebek şampuanına devam edeyim ilerde onla yıkarım. Ben kendim yıllardır kullanırım ama saçıma alıştıramadım keçe gibi yapıyor :/Bir-iki kez yaktı. Ondan sonra gözünü yakmamak için nasıl kapatması gerektiğini öğrendi:))
Saçıma ben de alıştıramadım çünkü yıllarca kullandığım şampuanlar saçımın kimyasal dengesini bozmuş sanırım. Naturalive'in doğal şampuanına da ilk başta tepki verdi saçım. Bir süre ısrar ettikten sonra verim almaya başladım. Ama dediğiniz gibi sabun keçe gibi yapıyor. Kızımın saçları ise doğduğundan beri sabunla yıkandığı için yumuşacık ve pırıl pırıl oluyor.Benim oğlum şuan ufak daha anlamıyor :) ama vücudunu ara sıra onla yıkarım. Şuan bebek şampuanına devam edeyim ilerde onla yıkarım. Ben kendim yıllardır kullanırım ama saçıma alıştıramadım keçe gibi yapıyor :/
Beni de çok bölüyor insanlar ve kafamdaki işleri bitiremediğimde ben de çok rahatsız hissediyorum kendimi.Bu aralar işyerinde hiç bir işimi bitiremiyorum. Hatta başlayamıyorum bile. Sabah 09:30 gibi işte oluyorum. Akşam 16:00 gibi çıkıyorum. Odamda tek oturuyorum. Ama odam yol geçen hanı gibi.
Ben çalışmayınca mutsuz olan bir insanım. Dünyalar kadar işim var. Kapımı kilitliyorum. Oda telefonun açmıyorum ama yine de olmuyor. Ayyyy delireceğim.
Önceki hafta yapmam gereken işi yapamadım. Bırak yapmayı henüz bilgisayrda dosyayı açamadım. Benim bazen çığlık atasım geliyor. Allah eksik etmesin ama o kadar çok gelen giden oluyor ki ne yapacağımı şaşırıyorum. Çayını söylüyorum içiyor ama lafı bitmiyor. Hı hı diye sürekli kafa sallıyorum. AnlamıyorlarBeni de çok bölüyor insanlar ve kafamdaki işleri bitiremediğimde ben de çok rahatsız hissediyorum kendimi.
Geçen gün Genel Müdürüm ile bu konuyu konuştuk. Ben haftada bir veya iki gün hangara gelmeden evden veya bir cafeden çalışmak istediğimi söyledim. Günde 2 saat araba kullanıyorum işe gidebilmek için. Bazen sadece bilgisayarda işim oluyor. Ve bu kadar yolu herhangi bir yerde de yapabileceğim bir iş için katetmiş oluyorum. Bir de dediğin gibi lüzumsuz insanlar gelip vaktimi çalıyor. Hepten verimsiz bir güne dönüşüyor.
Olumlu karşıladı talebimi ama gerçekleştirebilecek miyiz zaman gösterecek.
Çok can sıkıcı bir durum gerçekten. Oda kapısını kitlemek dışında bir çözüm yok sanırım ya da kibarca insanları çalışmam gerekiyor şeklinde uyarmak dışında.Önceki hafta yapmam gereken işi yapamadım. Bırak yapmayı henüz bilgisayrda dosyayı açamadım. Benim bazen çığlık atasım geliyor. Allah eksik etmesin ama o kadar çok gelen giden oluyor ki ne yapacağımı şaşırıyorum. Çayını söylüyorum içiyor ama lafı bitmiyor. Hı hı diye sürekli kafa sallıyorum. Anlamıyorlar
İlla çalışmam gerekmiyor. Ben yapı olarak yalnızlığı seviyorum. Netten birşeyler bakmak istiyorum. Kafamı dinlemek istiyorum.
Be yapsan şaşırdım kaldım.