fazla kilolarınızı, aldığınız hızda vereceksiniz. (bkz: yokuşu, çıkılan vitesle inmek). böylelikle, yerleştire yerleştire aldığınız kiloları, yerleştire yerleştire vereceğiniz için, cozutup ipin ucunu kaçırmadığınız müddetçe, yeniden şişmanlamaya başlamazsınız. <br>
<br>
2. hedefleriniz gerçekçi olacak ve kendinizi kandırmayacaksınız. ayda beş-on kilo vermeye calışmak ne gerçekçi, ne de sağlıklıdır. <br>
<br>
3. her şeyi yemek serbest olacak. sadece porsiyonları biraz küçülteceksiniz. azaltacağınız miktarı siz belirleyin ve kendinize karşı acımasız olmayın. çayınızı iki şekerle içiyorsanız, bir ay süreyle bir buçuk şekere, sonraki ay bir şekere düşürün. porsiyon tatlının önce üçte birini, sonraki ay yarısını yemeyip tabağınızda bırakmak gibi... bu faaliyeti, aldığınız bütün gıdalara, zararlı alışkanlıklarınıza, zaman içerisinde tedricen uygulayabilirsiniz. yaprakli sebzelere herhangi bir sınır getirmenizin gerekmediğini biliyorsunuzdur zaten. meyveyi abartmayin. gunde bir kilo elma yemeyin mesela. bir portakal, bir muz iyidir mesela. bir elma, bir mandalin iyidir. yumrulu sebzeleri abartmayin. patates, havuc gibi. <br>
<br>
4. kendinize zalim yasaklar koyarsanız, bir süre sonra gözünüz döner, rejimi mejimi sittir eder ve kıtlıktan çıkmış gibi yemeye başlarsınız. efendi olun, akıllı olun. <br>
<br>
5. kola, gazoz, ice tea yerine, tercihen evde yapılmış limonata veya ayran için. (bkz: high fructose corn syrup). taze olsa bile meyve suyundan da uzak durun. (bkz: taze sıkılmış portakal suyu/@compadrito)<br>
<br>
6. sabırlı olun. ikide bir basküle tırmanmayın, hatta baskülü kaldırın ortadan. sadece şunu iyi bilin ki, bu rejim garantilidir ve sizi sağlığınıza kavuşturacaktır. yeterince süre geçtiğinde, kemerinizin rahatladığını zaten göreceksiniz, bundan emin olun. <br>
<br>
7. geldik en önemli kurala! bu kuralı seveceksiniz (tıpkı 3 no'lu kuralı sevdiğiniz gibi). ayda bir defa, en çok ne seviyorsanız, canınız o gün neler çekiyorsa, patlayana kadar, kusana kadar yiyin. sucuksa sucuk, börekse börek, şambabaysa şambaba. o gün her şey, her miktarda serbest olacak. bir süredir azalan kalori alımınız nedeniyle, metabolizmaniz değişen duruma uyum sağlamış ve kalori yakmayı ekonomize etmiş haldedir. böylelikle, hem metabolizmanızı kandırmış ve ona, "nooluyo yaaaa? hani "idare etme durumu"na geçmiştik? kaynak bu kadar bolsa, ben de bol bol yakarım anasını satıyim!" dedirtmiş olacak ve hem de nefsinizi tatmin etmiş, rüyanıza iskenderlerin girmesini engellemiş olacaksınız. (evet iyi bildiniz. iki aydır rejim yaptığınız halde, kilonuzda milim kımıldama gözlemeyişinizin sebebi, bu kuralı bilmiyor olmanızdı!) <br>
<br>
8. şartlarınız elveriyorsa, günde onbeş dakkacık, yarım saatçik yürüyebilirseniz ideal olur. <br>
<br>
geçin efenim o tempolu yürüyüşleri, eşofmanları filan! günlük kıyafetinizle, geze geze, kasmadan, terlemeden... "zamanım yok" filan diyip çamura yatmayın, kırmayın kalbimi. ama gerçekten zamanınız yoksa, çıktığınız merdiven sayısını biraz arttırın. <br>
<br>
bütün bunları kaytarmadan yaptınız; altı ay sonra sizi görenler "a aaaa!!! tığ gibi olmuşsun ayol! süzülmüşsün, gıdın kalmamış" filan demezlerse, paranızı iade ederim. <br>
<br>
haa, bi de, zinhar aç karnına market alışverişine çıkmayın.<br>
<br>
edit: 14 kasim 2005 tarihli hürriyet gazetesinde, osman müftüoğlu hoca bakın ne demiş:<br>
<br>
yediklerinizi azaltmalısınız<br>
<br>
bilimsel bir beslenme planı, sizin tükettiğiniz günlük enerji toplamınızdan genelde 500 kalori kadar bir kısıtlama yapar. çok özel durumlarda bu kısıtlamayı 1000 kaloriye kadar çıkarabilir. 500 kalorilik kısıtlamadan ne çıkar demeyin! böyle bir kısıtlama size ortalama olarak her 10-12 gün için bir kilogram civarında kilo kaybını garanti eder. bu, ayda 2.5-3, yılda 20-30kg?lık bir kilo kaybı demektir. 500 kalorilik bir kısıtlama yapmanız için 2 dilim ekmek, 3 yemek kaşığı pilav, 4 yemek kaşığı kuru fasulye, 2 yemek kaşığı yağ ve 1 iri muzu eksik yemeniz yetecektir. eğer bu kadarcık bir kısıtlamayı bile göze alamıyorsanız, bizim önerimiz böyle bir çabanın içine hiç girmemenizdir
fazla kilolarınızı, aldığınız hızda vereceksiniz. (bkz: yokuşu, çıkılan vitesle inmek). böylelikle, yerleştire yerleştire aldığınız kiloları, yerleştire yerleştire vereceğiniz için, cozutup ipin ucunu kaçırmadığınız müddetçe, yeniden şişmanlamaya başlamazsınız. <br>
<br>
2. hedefleriniz gerçekçi olacak ve kendinizi kandırmayacaksınız. ayda beş-on kilo vermeye calışmak ne gerçekçi, ne de sağlıklıdır. <br>
<br>
3. her şeyi yemek serbest olacak. sadece porsiyonları biraz küçülteceksiniz. azaltacağınız miktarı siz belirleyin ve kendinize karşı acımasız olmayın. çayınızı iki şekerle içiyorsanız, bir ay süreyle bir buçuk şekere, sonraki ay bir şekere düşürün. porsiyon tatlının önce üçte birini, sonraki ay yarısını yemeyip tabağınızda bırakmak gibi... bu faaliyeti, aldığınız bütün gıdalara, zararlı alışkanlıklarınıza, zaman içerisinde tedricen uygulayabilirsiniz. yaprakli sebzelere herhangi bir sınır getirmenizin gerekmediğini biliyorsunuzdur zaten. meyveyi abartmayin. gunde bir kilo elma yemeyin mesela. bir portakal, bir muz iyidir mesela. bir elma, bir mandalin iyidir. yumrulu sebzeleri abartmayin. patates, havuc gibi. <br>
<br>
4. kendinize zalim yasaklar koyarsanız, bir süre sonra gözünüz döner, rejimi mejimi sittir eder ve kıtlıktan çıkmış gibi yemeye başlarsınız. efendi olun, akıllı olun. <br>
<br>
5. kola, gazoz, ice tea yerine, tercihen evde yapılmış limonata veya ayran için. (bkz: high fructose corn syrup). taze olsa bile meyve suyundan da uzak durun. (bkz: taze sıkılmış portakal suyu/@compadrito)<br>
<br>
6. sabırlı olun. ikide bir basküle tırmanmayın, hatta baskülü kaldırın ortadan. sadece şunu iyi bilin ki, bu rejim garantilidir ve sizi sağlığınıza kavuşturacaktır. yeterince süre geçtiğinde, kemerinizin rahatladığını zaten göreceksiniz, bundan emin olun. <br>
<br>
7. geldik en önemli kurala! bu kuralı seveceksiniz (tıpkı 3 no'lu kuralı sevdiğiniz gibi). ayda bir defa, en çok ne seviyorsanız, canınız o gün neler çekiyorsa, patlayana kadar, kusana kadar yiyin. sucuksa sucuk, börekse börek, şambabaysa şambaba. o gün her şey, her miktarda serbest olacak. bir süredir azalan kalori alımınız nedeniyle, metabolizmaniz değişen duruma uyum sağlamış ve kalori yakmayı ekonomize etmiş haldedir. böylelikle, hem metabolizmanızı kandırmış ve ona, "nooluyo yaaaa? hani "idare etme durumu"na geçmiştik? kaynak bu kadar bolsa, ben de bol bol yakarım anasını satıyim!" dedirtmiş olacak ve hem de nefsinizi tatmin etmiş, rüyanıza iskenderlerin girmesini engellemiş olacaksınız. (evet iyi bildiniz. iki aydır rejim yaptığınız halde, kilonuzda milim kımıldama gözlemeyişinizin sebebi, bu kuralı bilmiyor olmanızdı!) <br>
<br>
8. şartlarınız elveriyorsa, günde onbeş dakkacık, yarım saatçik yürüyebilirseniz ideal olur. <br>
<br>
geçin efenim o tempolu yürüyüşleri, eşofmanları filan! günlük kıyafetinizle, geze geze, kasmadan, terlemeden... "zamanım yok" filan diyip çamura yatmayın, kırmayın kalbimi. ama gerçekten zamanınız yoksa, çıktığınız merdiven sayısını biraz arttırın. <br>
<br>
bütün bunları kaytarmadan yaptınız; altı ay sonra sizi görenler "a aaaa!!! tığ gibi olmuşsun ayol! süzülmüşsün, gıdın kalmamış" filan demezlerse, paranızı iade ederim. <br>
<br>
haa, bi de, zinhar aç karnına market alışverişine çıkmayın.<br>
<br>
edit: 14 kasim 2005 tarihli hürriyet gazetesinde, osman müftüoğlu hoca bakın ne demiş:<br>
<br>
yediklerinizi azaltmalısınız<br>
<br>
bilimsel bir beslenme planı, sizin tükettiğiniz günlük enerji toplamınızdan genelde 500 kalori kadar bir kısıtlama yapar. çok özel durumlarda bu kısıtlamayı 1000 kaloriye kadar çıkarabilir. 500 kalorilik kısıtlamadan ne çıkar demeyin! böyle bir kısıtlama size ortalama olarak her 10-12 gün için bir kilogram civarında kilo kaybını garanti eder. bu, ayda 2.5-3, yılda 20-30kg?lık bir kilo kaybı demektir. 500 kalorilik bir kısıtlama yapmanız için 2 dilim ekmek, 3 yemek kaşığı pilav, 4 yemek kaşığı kuru fasulye, 2 yemek kaşığı yağ ve 1 iri muzu eksik yemeniz yetecektir. eğer bu kadarcık bir kısıtlamayı bile göze alamıyorsanız, bizim önerimiz böyle bir çabanın içine hiç girmemenizdir
bi başka soru: kilom oturdu biraz, aldığımdan daha yavaş veriyorum, bir de boyum kısa, bir hafta içinde ödemdi şuydu buydu kilom çok volatil seyirde. <br>
<br>
acaba sabredemiyor muyum? aylardır düzgün beslenmeye çalışıyorum 5 ayda 3 kilo verememişimdir. <br>
<br>
cevap:<br>
<br>
evet sabredemiyosunuz.<br>
1. altı ayda bir tartılın. ciddiyim, şaka yapmıyorum. kilonuzun volatilitesini görmeyeceksiniz bu yöntemle.<br>
<br>
2. en büyük yanılgınız ise şu: ''ben kilo veremiyorum.'' bu külliyen yanlış. bunu ben söylemiyorum. amerikalı metabolizma uzmanı bir hekimin podcast'inde dinledim. daha önce de obezite klinik araştırması yönettiğim için, benzeri teknikleri biz de uyguluyorduk yani, söyledikleri çok mantıklı geldi. hatta size yaptığımız klinik araştırmadan bir kesit de sunayım: (bkz:şişmanların havayı daha fazla kirletmesi). <br>
<br>
bu hekimin söylediği şey özetle şu: ''yürüyüş yapan kadın kilo veremediğini zannediyor. halbuki burada amacımız vücut ağırlığının azalması değil, yağ dokusunun azalması. yürüyüş yapan kişinin kas kütlesi artar. (çok önemli not: vücuttaki toplam kas kütlesinin %80'i belden aşağıda. yani popo, bacaklar ve baldırlarda. çünkü popoyu bombe gösteren kaslarla, bacak yani kalça ile diz arası ve baldır yani dizle ayak bileği arası kaslarının toplamı, vücuttaki diğer kasların toplamından 4 kat fazla. peki yürüyüş ne yapıyor? popoyu bombe gösteren kasları, bacak kaslarını, baldır kaslarını çalıştırdığı yetmiyomuş gibi, üstüne üstlük, karın ve bel kaslarınızı da aktif olarak çalıştırıyor. bana inanmazsanız, yürürken, elinizi iyice karnınıza bastırın ve karın kaslarınızın her adımda nasıl çalıştığını kendiniz gözleyin. aynı şeyi belinize de yapın. yürürken bel kaslarınıza dokunun. parantezi kapattık). bu hekim, kemik dansitometre cihazıyla, kadının yürüyüşe başlamadan önceki kas ve yağ kütlesini ölçüyor. kadın 1 ay süreyle yürüyor. diyelim 4 kilo yağ yakıyorsa, 2.5 kilo da kas kütlesi artışı sağlıyor. (rakamlar biraz abartılı olabilir, çok takılmayın. önemli olan işin mantığını kavramanız.) sonra basküle bir çıkıyor ki, ''oh my god! sadece 1.5 kilo vermişim. pöfffff! ben zayıflayamıycam galiba
(((('' diyor. demotive oluyor, şevki kırılıyor. <br>
<br>
o moral bozukluğuyla, çikolata, tatlı yapıyor da olabilir. halbuki gördüğünüz gibi gerçek sonnn derece farklı. bu bir şehir efsanesi değil. bunu (bkz:bence nesli)nin söylediği gibi, bence böyle oluyordur filan gibi söylemiyorum. bu, klinikte doğrudan ölçülmüş, kaydedilmiş bir gözlem, bir 'fact'.<br>
<br>
haftada 4 içki içen kadını bekleyen en büyük tehlike, meme kanseri. ayrıca alkol, direkt bir serebrotoksik. yani beyin hücrelerini dolaylı molaylı değil, direkt olarak öldürüyor. <br>
<br>
günde 90 dakika yürüyüş, benim bile imrendiğim bir süre. keşke ben de yapabilsem. <br>
ama günde 4 içki ile, o yürüyüş, biraz patinaja dönüşüyor. alkolün kendisiyle, boş ve gereksiz kalori de almış oluyorsunuz, hepatotoksik ve serebrotoksik etkilerine maruz kalmaktan başka. hepatotoksik karaciğer harabiyetine neden olan demek biliyosunuzdur belki de.<br>
<br>
ben kadınlarının güzelliğiyle meşhur bir ülkede 1 sene yaşadım. en sıkı uyguladıkları şey neydi biliyo musunuz? saat 18'den sonra ağızlarına bir lokma yiyecek koymuyorlardı. ülke kadınlarının genelinin kültürü buydu. istisnalar tabii ki vardır.<br>
<br>
tatlı yerine elma çok başarılı. elmanın kabuğunu soyarak yiyin. ekmeği en kepekli olanından günde iki dilim filan yiyebilirsiniz. yürüyüş benim bile imrendiğim bir süre. keşke ben de yapabilsem. <br>
ama günde 4 içki ile, o yürüyüş, biraz patinaja dönüşüyor. alkolün kendisiyle, boş ve gereksiz kalori de almış oluyorsunuz, hepatotoksik ve serebrotoksik etkilerine maruz kalmaktan başka. hepatotoksik karaciğer harabiyetine neden olan demek biliyosunuzdur belki de.<br>
<br>
<br>
ben sizin yerinizde olsam koşmazdım.<br>
<br>
sebepleri şunlar:<br>
<br>
1. insan koşmak için değil, yürümek için tasarlanmış bir canlıdır.<br>
2. yürürken diz ekleminize diyelim 1 birim travma oluyorsa, koşarken 8 birim travma oluyor. bi zamanlar, ortopedik-biyomekanik bir power point sunumu bulmuştum gene amerika'dan orada açıklanıyordu bunun detayları. şehir efsanesi değil, bilimsel gerçek. vücudunuzdaki ennnn önemli eklem diz ekleminiz. neden? çünkü nine olduğunuzda, sizi hâlâ hareketli kılacak olan eklem o. diz eklemlerinize bebek ihtimamıyla bakmalısınız.<br>
3. kadınların en büyük düşmanları: sigara, güneş, susuzluk ve yerçekimi. bunu böyle yazdığımda, duyurudaki bir kadın doktor bana, ''sıkı sütyenler var'' gibi bir cevap yazmıştı. ben de ona ''ben meme demedim, ben yerçekimi dedim'' diye cevap verdim. koşan bir kadının videosunu ağır çekim izleseniz, ne dediğimi çok daha iyi anlarsınız. sadece memelerine travma olmuyo ki, her yeri, yanakları da dahil olmak üzere, lömbür lömbür sallanıyo, bi aşşağı, bi yukarı. sizce bu mantıklıysa, koşmaya devam edin.
4. bir insan 3 saat yürüyebilir ama 3 saat koşamaz. halbuki bize ennn lâzım olan şey, 'repetitif' yani tekrarlayan egzersiz. bize ağırlık kaldırmak, şınav yapmak lâzım değil. vücudu, doğal bir şekilde çalıştırmak. vücudu en doğal olarak çalıştıran hareket de yürüyüş. 45 dakika koşan bir kişinin 5 bin adım attığını varsayalım. 3 saat yürüyen kişi 15 bin adım atar. hadi koşarken zıplayarak daha uzun mesafe alıyoruz bir adımda diyelim. gene de 3 saat yürüyen bir kişi 12 bin adımdan daha azını atmaz. en az iki misli bir repetisyon farkı bu.
size başka bir sır vereyim haftada içtiğiniz 4 içkiye 1 senede ne kadar para ödeyeceğinizi bir hesaplar mısınız lütfen? o içkiyi içmeyip parasını biriktirin. iki yönlü kazanın. ninelik zamanınız için şimdiden para biriktirmeye başlayın. bu alışkanlığı bir kazanırsanız, 37 yaşınıza filan geldiğinizde ev alırsınız.