Bir yazı eklemeye çalıştım sanırım olmamış tekrardan deniyorum. Bu makaleyi internetten buldum, çok beğendim, benim görüşlerimin de düzenli bir şekilde yazıya aktarılmış hali. Blog yazarı araştırarak güzel bir yazı yazmış kanısındayım.
Yazar idama karşı olduğunu şöyle açıklıyor:
1- İdam, bir ceza değil intikamdır.
İdam ederek suçluyu cezalandırmış olmuyor, sadece intikam almış
oluyoruz. Bu da bizi idam edilen kişiden farksız bir noktaya getiriyor. ( ilk düşündüğüm nokta buydu benim de)
Suçlunun idam edilmesi duygusal olarak bazı insanların acısını ya da
kızgınlığını hafifletse de idam, duygularla karar verilebilecek bir şey
değil, sadece akıl ve mantıkla karar verilebilecek bir şeydir.
Adam öldürmek aslında üç temel sınıfa ayrılabilir. İlki kazara adam
öldürmektir. Öldürme niyeti yokken birisinin ölümüne sebep olabilen
insanlar vardır. Dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek ya da
atıyorum tarfik kazası gibi durumları tanımlar.
İnsanlar duygusal olarak kontrolü kaybettikleri zaman normalde
yapmayacaklar şeyler yapabilirler. Bir erkeğin karısını yatakta
başkasıyla yakalaması ve karısıyla sevgilisini öldürmesi buna örnektir.
Kısa süreli cinnet anında dakikalar içerisinde normal bir hayat
sürerken bir anda katile dönüşen insanları gazetelerin 3. sayfasında
hemen hemen her gün okuyoruz.
Bir de adam öldürmeyi hesaplayarak, planlayarak yapan insanlar
vardır. Bunlar öldürecekleri kişiyi izler, en iyi planı yapmaya
çalışır, yakalanmamak için önlemler alırlar ve yakalanmaları halinde
yaptıkları şeyin sonucunu düşünecek vakitleri vardır. İdam cezasının
uygulandığı ülkelerde bu türden cinayetleri işleyenler genellikle
idamla yargılanırlar.
Devlet, yöntemden bağımsız olarak cinayet işleyen birisini
yargıladığı ve idama karar verdiği zaman bunu planlayarak ve
hesaplayarak yapmaktadır. Yani esasında üçüncü tür bir adam öldürmeyi
devlet (insanlar) kendileri yapmaktadır. Peki bu durumda devletin,
bilerek isteyerek ve hesap yaparak cinayet işleyen kişiden etik olarak
ne kadar farkı var? Çok az. Cinayeti işleyen suçlu bunu kişisel çıkar
ya da başka bir sebep için yapıyor olabilir. Ancak devletin yaptığı şey
de intikamdan başka bir şey değildir. Ha kişisel çıkar, ha intikam.
İkisi de etik olarak aynı seviyede olan ilkel ve kabul edilemez
motivlerdir. 2- Ne kadar titiz olunursa olunsun, mutlaka masum birileri işlemedikleri suçlar için idam edilecektir.
Buna ek olarak mutlaka birileri haketmedikleri halde idam edilecektir. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Bu hata, meydana geldiği zaman (geldiği takdirde değil, geldiği zaman)
hayatını kaybedecek olan kişiye karşı hiç bir özür, hiç bir telafi
fayda etmeyecektir. Bunun sorumluluğunu yüklenmek zorunda kalan
insanların hayatları da mahvolacaktır.
3- İdam cezasının bilimsel olarak ispatlanmış caydırıcılığı yoktur.
Bir çok istatistiki çalışma yapılmış olsa da kesin
ve net olarak idam cezası uygulanan yerlerde bu cezanın caydırıcı bir
unsur olduğu ortaya konamamıştır. ( Ben de biraz araştırdım, bu bir gerçek, Amerika'da özellikle idam cezası olan eyaletlerde, cinayet oranları suç oranları çok yüksek)
İdam cezasının gerektirdiği titizlik ve uzun süreç sebebiyle idam
cezası çok nadir uygulanmaktadır. Bu da suç işlemeyi planlayanların
suçu işlemesini engellememektedir çünkü idam cezası alma ve bu cezanın
uyglanması ihtimali çok düşüktür. Öte yandan idam cezası yüksek bir
oranla ve kesin olarak uygulanacak olursa muhtemelen caydırıcılık
artacaktır, fakat bu sefer de haksız yere idam edilen insanların sayısı
artacaktır. Burada çözülmesi imkansız bir ikilem vardır.
Suçlular suç işlerken sonuçlarını düşünmezler. Cinayeti anlık bir
öfkeyle işleyen kişilerin sonuçlarını düşünecek zamanı yoktur. Bir
diğer senaryoda ”ya ben ya o” durumunda kalan bir insan sonuçlar aklına gelse bile “şimdi öleceğime, ben onu öldürürüm ve yakalanırsam da hukuk sisteminde belki yaşama şansım daha fazla olur”
şeklinde olaya yaklaşabileceğinden idam cezası caydırıcı bir rol
oynamaz. Cinayeti planlı olarak işleyen kişiler ise yakalanmamak için
plan yaptıkları için yakalanmayacaklarını düşünürler ve bu yüzden idam
cezasını önemsemezler. İdam cezası endişesi sadece yakalandıktan sonra
başlar. Suç işlendikten ve kurban için çok geç olduktan sonra. Bununla beraber suç oranını düşürdüğü ispatlanmış bir çok başka
önlem ve inisiyatif vardır. Daha çok polis memurunun görev başında
olması, uyuşturucu, alkol, silah kullanımını daha sıkı kontrol altına
almak, daha uzun hapis cezaları, suçun esas kaynağı olan ekonomik
problemleri çözmek çok daha etkili, etik ve güvenli yöntemlerdir. 4- İnsanlar yaptıkları tek bir hata için yaşam haklarını kaybetmemelidirler.
Kendi kendinize sorun. Acaba siz 10 sene önceki insanla aynı insan
mısınız ? Değer yargılarınız, düşünceleriniz, hisleriniz aynı mı? Aynı
şeylerden mi hoşlanıyor aynı şeylerden mi korkuyorsunuz? Yoksa zaman
içerisinde vücudunuz değiştiği gibi düşünceleriniz, hisleriniz de mi
değişti? Peki birisi sizi alıp 10 sene önceki bir düşüncenizden dolayı
hapse atsa ne hissedersiniz? Diyelim ki 10 sene önce Hitler’in tarihin
gördüğü en büyük komutan olduğunu düşünüyordunuz. Fakat bugün hata
yaptığınızı anlıyorsunuz. Birisi 10 sene önceki yanlış düşüncenizden
dolayı sizi kınasa, ya da hapse atsa ne hissedersiniz?
İdam cezası alabilecek bir suç işleyen insanlar içerisinde de
yaptığı hatayı farkedip düşünceleri ve hisleri değişen insanlar
olacaktır. Bu insanlar belki hiç bir zaman topluma geri
karışamayacaklardır, belki normal bir hayat süremeyeceklerdir, ama
yaşamak ölmekten her zaman daha iyidir. Hapishane ortamında bile belli
standartlar çerçevesinde bir hayat yaşabilecek ve suç tehlikesi
taşımayan bir kişiyi öldürmek gereksiz ve zalimcedir. Bir suçluyu “bu
adamdan bir şey olmaz, bu adam uslanmaz” diyerek öldürmek insanlığın
geldiği bu medeniyet noktasında kabul edilebilecek bir şey değildir.
5- İdam’ın kimseye faydası yoktur.
İdam’ın kurbana faydası yoktur.
Kurban’ın ailesine ve arkadaşlarına belki duygusal olarak faydası
olabilir, ama bir insanın canını almak duygularla karar verilebilecek
bir şey değildir. Sevdikleri kişiyi onlardan alan bir insanın suçunun
cezasını çekmesini istemek en tabii haklarıdır. Fakat bu cezanın
hakkaniyet çerçevesinde ve insancıl olması gereklidir. Burada sağa sola
saldırdığı için bir köpeğin uyutulmasından değil, bir insandan
bahsediyoruz. Bir yanlış yapılmıştır, ancak ikinci bir yanlış ne kadar
doğru görünürse görünsün ilk yanlışı düzeltmeyecektir. Duygusal
tepkiler ise suçun adil bir şekilde cezalandırıldığı bilinciyle zamanla
hafifleyecektir.
Topluma faydası yoktur çünkü caydırıcı değildir. Suçluya faydası
yoktur çünkü bir ders almış olsa bile bu dersi uygulamaya
koyamayacaktır.
Burada sevdiğini kaybeden ailelerin duygularını önemsemediğim
düşünülmesin. Ne hissetiklerini tam olarak ve hakkıyla hayal edemesem
de sevdikleri birisini inciten veya öldüren birisinin ölmesini istemek
doğal bir tepkidir. Utanılması gereken bir şey değildir. Benim ailemden
ya da arkadaşlarımdan birisi öldürülse benim de hissedeceğim şey tam
olarak bu intikam duygusu olacaktır muhtemelen. Ancak daha önce de
söylediğim gibi, bir insanın ölmesine ya da yaşamasına karar vermek
duygularla değil akıl ve mantıkla yapılabilecek bir şeydir. Akıl ve
mantık da idam cezasının doğru, ahlaklı ve yararlı bir ceza şekli
olmadığını söylemektedir. Bu siteden alıntıdır:
İdam cezası « Şüpheci Melek