Satır arası / Kahve molası

Hayır !!!

Ben halüsinasyon görmüyormuşum ve bu gerçekmişşşş...


An itibariyle;

Gerçek olamayacak kadar güzel dostumun yine gerçek olamayacak kadar güzel sürpriziyle, yine gerçek olamayacak kadar güzel bu şey de sayesinde gerçekleşmiş, çok güzel bir gerçek olmuş...

Nasıl bir cümle olduysa ...

 
Sevgili dostum merhaba...

Burada olmana inanamıyorum...

Ve seninle burada buluşmaktan ötürü ne kadar heyecanlıyım asla tahmin edemezsin...

Sürprizin tek kelimeyle "Muhteşem" ötesi...

Varlığın zaten başlıbaşına mucize gibi...

Ya, ben yazıp yazıp siliyorum... Ne oldu böyle birden bana anlamadım...

Beklenmedik bir kaç şey arka arkaya gelince, ee hepsi de birbirinden güzel olunca, çok afedersin ama resmen (aptallaşmış durumdayım) şu an...

Seni seviyorum dostum, hem de çok... İyi ki varsın ve her daim benimle ol lütfen...

Sonsuz sevgi, şükran, teşekkür ve sonsuz saygılarımla sana...



 
Merhaba, dün biraz göz gezdirdim, daha sonra sindire , sindire okuyacağım:)


Kocaman sevgilerle merhaba.

Çok teşekkür ediyorum...

Açıkçası ben seni buralarda yaklaşık bir-bir buçuk ay gibi bir zaman görebileceğimi hiç düşünmüyordum.

Bu nedenle, seninle bu başlık altında ilk buluşmamız böylesine beklenmedik bir zamanda ve harika bir sürprizle birlikte gerçekleşmiş olunca;

Hakikaten müthiş bir heyecan halindeyim şu anda...

Aynı şekilde;

Bu güzellik beni, çok tereddütlü olduğum ve öncesinde düşünemediğim bir husus nedeniyle de oldukça rahatlattı diyebilirim...

Sanırım "fikrini almadan, özelimizi paylaşmış olduğum için de beni hoşgörmüşsün ve de bana bu anlamda bir kırgınlığın yok" olarak algılayabilirim burada olmanı ve sürprizini öyle değil mi? Bundan ötürü de ayrıca teşekkür ediyorum.

Şu günlerde sana eşlik etmeyi çok istediğimi zaten biliyorsun görüşmelerimizden...

Evet aslında gerçekten çok istiyorum ama mesafe çooook uzak olunca, imkansızlaşıyor biliyorsun...

Ve şu anki meşguliyetini de biliyor olduğum için, bırak sindire sindire okumanı, göz atabilmeni dahi beklemiyordum...

Her zamanki gibi, düşünceli ve nazik sıfatlarının hakkını fazlasıyla vermişsin...

Kolay gelsin diyor seni çok öpüyorum...


 
[video=youtube;YrRMQsnSvAE]http://www.youtube.com/watch?v=YrRMQsnSvAE[/video]


Ah, ah... Sevgili Eylül ... Sen ne yaptın böyle ?

Evet,,, Çocukluğum sayılabilecek genç kızlığımdan beridir, tek geçtiğim şeylerden biri olduğunu bildiğini biliyorum ve bu anlamda gönderiliş amacın gönderme amacınla eşdeğer biçimde geldi buraya...

Seviyorum seni...

(Geçen gün bir iki söz mendiline göz attım bu arada, bak şimdi aklıma geldi. Sana söylememiştim galiba, aklıma gelip...)

Tabii ki, bu sadece bir başlangıçtı... Bir gün sırf bu amaçla söz mendiliyle ilgili her yere bakacağım... Özellikle Hanlar içinde bulunan bir takım yerlere bakmayı düşünüyorum ve biraz otantik bir şeyler arıyorum aslında... İnşallah çok güzel ve özel bir parça bulurum diye de çok istiyorum..

Böyle bir şey süper olur, süper...

 
Merhaba, hoşbuldum. Ne kadar güzel, sıcacık bir konu. Teşekkürler.
 
Son düzenleme:

arada nefes aldıkça buradayım bildiğin gibi ablacım
o esnada birden aklıma geldi paylaşmak istedim

ben o mendili unuttum ki bilee çok teşekkür ediyorum ablacım ama senin tarafından her seferinde hatırlanmak bile çok güzelllllll
 
Satır arası / Kahve molası ...

Bu tam benlik bir soluklanma durağı olmuş sanırım sevgili canndann ;

Okuyorum bende ara ara , bir gözüm burada

Şu sınavlarım bitsin , özenle seçilmiş paylaşımlarda da bulunacağım izninle .
 
Selam,
Yazdıklarınızın bir kısmını okudum nederdir bilmiyorum çok derinlere daldım bir an uzun süredir böyle dalmamıştım beni çok etkilediniz... Müsait olduğum bir zamanda en baştan tekrar okuyacağım..
Tebrik ediyorum çok güzel olmuş topiğiniz..
 


Çok teşekkürler Eylül'cüğüm...

Her zaman güzelliklerde buluşalım ve güzelliklerde hatırlanalım inşallah...

 


Merhaba

Ne güzel... Ne zaman soluklanmak isterseniz buyurabilirsiniz...

Estağfurullah, izin ne kelime.? Bilakis, sabırsızlıkla bekliyor olacağım paylaşımlarınızı...

 


Aslında bir kaç kez yeltendim hep, fakat her defasında ne oldu bilmem, bir türlü kısmet olmamıştı.

Hazır şimdi hatırlamışken, yanıtlayayım istedim. "Nietzche" ın pas geçilebilecek hiç bir sözü var mıdır acaba ? Bahsettiğiniz sözü ise, daha önce niyeyse hiç çıkmamış karşıma... Çok düşündürücü ve çok manidar, tüm diğerleri gibi. Ve, kitap içeriğine de son derece uyumluymuş hakikaten.

Kitap ise; Paul Eluard"ın

"Ne plus parteger (1926)" adlı şiirindeki

"L'espace a la forme de mes regards"

(Boşluk Bakışlarımın Biçimini Taşıyor" dizesinin serbest bir yorumu...

Gecikmeli oldu biraz farkındayım, kusuruma bakmayın lütfen...

 


Merhaba

Öncelikle hoşgeldiniz diyorum ve çok teşekür ediyorum.

Aslını söylemek gerekirse, yazdığınız satırı bir kaç kez okudum... Ve sanırım ben de sizden çok etkilendim...

Müsaitliğiniz ölçüsünde veya ne zaman ne şekilde olursa olsun hiç farketmez, ne zaman isterseniz ben de sizden satırlar görmeyi çok arzu ederim burada ve bundan mutluluk duyarım.

Eminim ki; çok etkilenilecek bir dolu şeyler vardır sizde de... Rica etsem, bunları esirgemezsiniz değil mi?

Paylaşmak isterseniz eğer, buyurun her zaman için... Bu başlığın açılma nedeni zaten başlangıçta yer alıyor.

Uzun süreli değil de, belli bir amacı olduğu için, sonlanacak şekildeydi aslında ilk hali... Ancak, sadece bir iki günlük bir sürede o kadar çok alışmışım ki buraya, bittiğinde garipsedim...

Sonra, devam edeyim istedim yine bir şekilde. "Boşluk bakışımın biçimini alıyor" olan adı da devamına uygun bir şekilde böyle geliverdi birden aklıma ve sadece düşüncemde kalmadı, burada da paylaşmıştım hatta...

Derken, bunu okuyan ve yine bu başlığın açılma nedeni olan çok kıymetli arkadaşım, bu isteğimin de yerine gelmesini sağlamış.

Sabah, başlığın şu andaki haliyle değişmiş olduğunu farkettiğimde, gerçekten büyük bir şaşkınlık yaşamıştım... Neyse ki çok kısa bir süre içinde sevgili dostumdan özel mesaj yoluyla gelen "Sürprizimi beğendin mi?" sorusu imdadıma yetişti... Kendisine tekrar çok teşekkür ediyorum, dostluğuna, sevgisine...

Ve artık olabildiğince devam edecek burası benim için ve yine burada yürekten gelen her bir paylaşım, çıkış bulduğu haliyle yer aldığında, bilgi ve katkılar da eklendiğinde, çok çok daha güzel bir yer olacağını düşünüyorum...

Bunların arasında, sizin de -güzel olacağına inandığım katkılarınızı- mutlaka görmek isterim ve siz de isterseniz çok memnun olurum...

Sevgimle



 
Müthişsin ...

Kızım, nasıl böyle ta baştan sona okudun bu sayfaların tamamını ?

Bir yandan işini yapıyorsun, bir yandan Bursalı'lar topiğini koordine ve organize ediyorsun, bir yandan kim bilir daha neler neler yapıyorsun...

Daha önce de dikkatimi çekti ve maşallah diyorum... Muhtemelen çok ama çok pratik ve çok meziyetli biri olduğunu düşünüyordum zaten... Sanırım yanılmıyorum...

Ayrıca şu senin uyurgezer hikayelerini keşfetmekte bu kadar geç kaldığım için ne çok şey kaçırmışım.

Ben henüz nail olabildim bu şerefe. Tabii bunda senin popüleritenin bir kabahatı yok, benim eksikliğim veya "K.K" yı takipteki yetersizliğim.

Resmen koptum. Bayıldım bayıldım. Hele anlatımın, tartışmasız süper zaten. Bir yandan devamı gelsin diye düşünürken, öte yandan Şevval'in babasının durumunu da düşününce, karar veremiyorum... acaba devamı gelsin mi? gelmesin mi?

Çok ama çok tatlısın, hep böyle kal ve her zaman güzel ve hoş şeyler olsun hayatında inşallah...

 


Meziyet deyince aklıma geldi.

"K.K" ya üye olduğumdan beri çok dikkatimi çeken şeylerden biri...

Ne kadar geçti üzerinden tam bilmiyorum ve şimdi geri dönüp yılına bakma gereği duymuyorum, ülkemizde bir referandum yapılmıştı.

İşte, taa o zamandan beri televizyonla tüm ilişkimi kestim diyebilirim, yine aynı şekilde neredeyse hiç gazete almadım diyebilirim.

Ancak bundan önceki dönemlerde, sayılı da olsa takip ettiğim bir takım diziler vardı...
Ve eğer ben dizi izliyor isem; o esnada mümkün değil hiç kimse çıt çıkartsın... Kıyametler kopartıyorum resmen... Tek bir kelime bile kaçırmamam lazım yani....

Sözü şuraya getiricem; Hangi günler olduğunu bilemiyorum ama bazen forum takipte sürekli arka arkaya yorumlar geliyor. "Muhteşem Yüzyıl" dizisiyle ilgili...

Ve, bir defasında farkettim ki; aynı anda bir yandan dizi seyeredilirken bir yandan da buradaki yorumlar tüm hızıyla devam ediyor...

Bana göre "imkansız" başarılamayacak bir durum... Hala anlayamıyorum, aynı anda böylesi çoklu yeterliliği ve büyük bir başarı kabul ediyorum bu durumu...

Anlayabildiğim kadarıyla, dizinin neredeyse her bir sahnesinde sürüyor bu yorumlar ve bir çok kişi bunu başarabiliyor...

Nasıl aynı anda tüm gelişmeleri her iki tarafta birden kesintisiz takip edebiliyorlar? hem bir de yorum yazıyorlar üstelik ... :44: Gerçekten büyük bir meziyet ...


 
Sokak çocuklarından alışveriş yapmamak o kadar kolay değil.


Gecenin bir vakti, sokakta, sevimli suratlı, bakımsız üstbaşlı bir çocuk yanınıza yaklaştı :


"Sokak çocuklarına yardım kartı alır mısınız?"


Yanınızdaki herkes, üçer-beşer almaya başladılar.

Yeni tanıştığınız birkaç kişi ile berabersiniz, hatta aralarında gözüne girmeye, tavlamaya çalıştığınız bir sevgili adayı bile var. O da size bakıyor;

Hele erkekseniz, o kartı almanızın beklendiğini, bunun bir tür ölçü olduğunu hissetmemek mümkün değil...

 
Ama, siz herkes gibi hissetmiyorsunuz, bu yönde özel bir çabanız yok, ama her yaptığınızla "herkes" çizgisinin dışına düşmeye pek eğilimlisiniz.

En azından sokaktaki satıcı çocukların sattıkları şeyin "kendileri" olduğunu biliyorsunuz. Dernekle filan bir ilgileri olmadığını da tahmin edebiliyorsunuz. Onları o saatte gezici bayi olarak işleten adamları bulsanız, tam ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Bulsanız herhalde adamlardan bir güzel dayak yiyecek laflar söylersiniz.

Çocuk düzgün bir şekilde konşumasını sürdürüyor, belli ki eğitimi sağlam, kime mıymıylanacağını, kiminle ikna edici bir dille konuşacağını tahmin edebiliyor. Zeki bir şey kerata... Ona vereceğiniz paranın hangi cepteki sermayeye katkısı olacağını düşünüyor, elinizin doğal eğilimini frenlemeye çalışıyorsunuz.

 
Etrafınızdakilere dönüp baktığınızda, herkes bir sokak çocuğuna yardımcı olmanın rahatlığı içerisinde, otoparka doğru ilerlemiş.

Arkadaşınız "bu kadar sıradışı ve iyiliksevmez birisiyle" bırakın hayata, bu geceye devam etsem mi? diye arpacı kumrusu düşünmeye başlar gibi ...

Çıkartıp parayı veriyorsunuz, herkesin verdiğinden çok daha fazlasını ve çocuğun elindeki bütün kartları alıyorsunuz.

"Bugünkü mesaisinden kurtarmış olurum" diye, ilkelerinize uygun bir yardımda bulunduğunuzu düşünerek ...

O, çok uzak olmayan bir köşedeki "patron" unun yanındaki yığından yeni kartlar almaya koşuyor.

Yardım etmek, iyilik yapmak gibi herkesin hoşuna giden, hepimizin içinde olan eğilimi fazla işleri karıştırmadan basit şekilde halletmek varken, kalkıp o çocuğun o saatte oralarda ne yaptığını, hangi tehlikelere maruz kalabileceğini düşünmeye ne lüzum var...

Bu konuyla ilişkilendirilebilecek yazılar içeren, yakınlarda okuduğum iyi bir kitaptan bir alıntı:


"İnsanoğlunun duyguları düşüncelerinden çabuk uyarılır; (...) çekilen acılara sempati duymak, düşüncelere sempati duymaktan daha kolaydır. Bu yüzden insanlar, (...) büyük bir ciddiyet ve büyük bir duygusallıkla kendilerini gördükleri kötülüklere ilaç olma işine vermekteler. Ama onların ilaçları hastalığı iyileştirmiyor: Yalnızca uzatıyor. Hatta, ilaçları hastalığın bir parçası.

"Oscar Wilde"


demiş, Dr. Yankı Yazgan "Devlet Baba, Tabiat Ana" adlı kitabının bir bölümünde...


Çok çok yıllar oldu bu kitabı okuyalı. Sayfayı kapatmadan önce, boş geçmesin düşüncesiyle, rasgele bir sayfa açtım ve o bölümü yukarıya alıntılayarak paylaştım...


Okumakta olduğum kitabım da bitmek üzere. Sanırım 15-20 dakika gibi tamamlanacak... Onu bitirip, bir iki saat de olsa uyumalı biraz...

 


Ben yürürüm yana yana,

Aşk boyadı beni kana

Ne akilem, ne divane

Gel gör beni, aşk neyledi ...



Gezdiği, gördüğü, göründüğü yerler gibi, gömüldüğü yerler hakkında da bir dolu farklı farklı doğrular olan, bir garip aşık Yunus...

İnsan olmamızın en büyük ve ayırıcı özelliğidir yüreklerimiz...

Her birşeyi orada yaşar, orada biliriz... Ve bir o kadar da sırçadan incedir kırılgandır, kalplerimiz, gönüllerimiz ...


Ondandır belki, "Sarı Çiçeği" bile dile getirecek kadar güzel bir kalp ve yürek sahibi garip aşık Yunus'un, gönül yıkma hususunda diline gelen bu dizeler...



BİR KEZ GÖNÜL YIKTIN İSE



Bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil.

Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise
Bir gez hayr ettin ise, birine bin az değil.

Erden sana nazar ola, için dışın nur ola
Beli kurtulmuştan ola, şol kişi kim gammaz değil.

Er odur alçak dura, ayak odur yola vara
Göz o dur ki Hakk'ı göre, gündüz gören göz değil.

Yunus Emre'm sözün satar, söze bal ü yağ katar
Altmışbin sarrafa satar, yükü gevherdir koz değil...

demiş ve ne güzel söylemiş...


 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…