Müthişsin ...
Kızım, nasıl böyle ta baştan sona okudun bu sayfaların tamamını ?
Bir yandan işini yapıyorsun, bir yandan Bursalı'lar topiğini koordine ve organize ediyorsun, bir yandan kim bilir daha neler neler yapıyorsun...
Daha önce de dikkatimi çekti ve maşallah diyorum... Muhtemelen çok ama çok pratik ve çok meziyetli biri olduğunu düşünüyordum zaten... Sanırım yanılmıyorum...
Ayrıca şu senin uyurgezer hikayelerini keşfetmekte bu kadar geç kaldığım için ne çok şey kaçırmışım.
Ben henüz nail olabildim bu şerefe. Tabii bunda senin popüleritenin bir kabahatı yok, benim eksikliğim veya "K.K" yı takipteki yetersizliğim.
Resmen koptum. Bayıldım bayıldım. Hele anlatımın, tartışmasız süper zaten. Bir yandan devamı gelsin diye düşünürken, öte yandan Şevval'in babasının durumunu da düşününce, karar veremiyorum... acaba devamı gelsin mi? gelmesin mi?
Çok ama çok tatlısın, hep böyle kal ve her zaman güzel ve hoş şeyler olsun hayatında inşallah...
Etrafınızdakilere dönüp baktığınızda, herkes bir sokak çocuğuna yardımcı olmanın rahatlığı içerisinde, otoparka doğru ilerlemiş.
Arkadaşınız "bu kadar sıradışı ve iyiliksevmez birisiyle" bırakın hayata, bu geceye devam etsem mi? diye arpacı kumrusu düşünmeye başlar gibi ...
Çıkartıp parayı veriyorsunuz, herkesin verdiğinden çok daha fazlasını ve çocuğun elindeki bütün kartları alıyorsunuz.
"Bugünkü mesaisinden kurtarmış olurum" diye, ilkelerinize uygun bir yardımda bulunduğunuzu düşünerek ...
O, çok uzak olmayan bir köşedeki "patron" unun yanındaki yığından yeni kartlar almaya koşuyor.
Yardım etmek, iyilik yapmak gibi herkesin hoşuna giden, hepimizin içinde olan eğilimi fazla işleri karıştırmadan basit şekilde halletmek varken, kalkıp o çocuğun o saatte oralarda ne yaptığını, hangi tehlikelere maruz kalabileceğini düşünmeye ne lüzum var...
Bu konuyla ilişkilendirilebilecek yazılar içeren, yakınlarda okuduğum iyi bir kitaptan bir alıntı:
"İnsanoğlunun duyguları düşüncelerinden çabuk uyarılır; (...) çekilen acılara sempati duymak, düşüncelere sempati duymaktan daha kolaydır. Bu yüzden insanlar, (...) büyük bir ciddiyet ve büyük bir duygusallıkla kendilerini gördükleri kötülüklere ilaç olma işine vermekteler. Ama onların ilaçları hastalığı iyileştirmiyor: Yalnızca uzatıyor. Hatta, ilaçları hastalığın bir parçası.
"Oscar Wilde"
demiş, Dr. Yankı Yazgan "Devlet Baba, Tabiat Ana" adlı kitabının bir bölümünde...
Çok çok yıllar oldu bu kitabı okuyalı. Sayfayı kapatmadan önce, boş geçmesin düşüncesiyle, rasgele bir sayfa açtım ve o bölümü yukarıya alıntılayarak paylaştım...
Okumakta olduğum kitabım da bitmek üzere. Sanırım 15-20 dakika gibi tamamlanacak... Onu bitirip, bir iki saat de olsa uyumalı biraz...
geç gördüm mesajını o yüzden öncelikle bir özür dilerim diyorum :)))
Evet okudum yazdıklarını hemde gözlerim dolarak.
Yok Candan ablam düşündüğün kadar hızlı olmadığımı düşünüyorum.Ama bazen yanımda yavaş iş yapan insanları izlerken ruhumun daraldığını falan çok hissettiğim olur :)))
Senin gibi güzel bir insanıda geç tanıdık ona yanarım ama Çabuk bırakmıcaz haberin olsun.
Bir kaç tane daha rezilliğim varki onu kimselere diyemem, biliyorum anlatsam :)) oha olursunuz o eşimle bende saklı.yani okuduğun kadarıyla sınırlı değil
Görmek istemeyiz aslolanı.İnsanoğlunun aslolana körlüğü düşüncesizliğinden de gelmez düşünemediğinden de.Görmek ve görülenle yüzleşmek aczimizi vurur yüzümüze...
Tokat çarptı mı bir kere , can acıtır .Hem de ne fena acıtır.
Kapatsak gözlerimizi ,hiç görmesek ...O zamanda utanırız insanlığımızdan.
İyisi mi deriz...Cebimizdeki üç-beş kuruşu sıkıştırırız o minik avuçlara...
Büyük bir görev tamamlamanın verdiği onurla , yüzümüze yerleşen aptal bir gülümsemeyle ,yola devam ederiz.
Ama o yüzleşmekten korktuğumuz '' acz '' asıl şimdi yerleşir bize .
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?