Radyoda "Leylim Ley" duyunca, Sabahattin Ali geldi aklıma...
41 yıllık kısacık bir hayata, neler neler sığdırmış inadına, inadına ...
Kalemi güçlü, düşünceleri güçlü olan ve hayatları acı bir şekilde son bulan Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Çetin Emeç ............ ve sayıp sayılamayacak tüm kayıplarla birlikte, Sabahattin Ali'ye de rahmet dileyerek devam etmek istiyorum...
"Renkli kişiliğine" de yazar çizerliği kadar sempati duyduğum insanlardan biridir rahmetli Sabahattin Ali...
Marko Paşa'sıyla, Malum Paşa'sıyla, Kürk Mantolu Madonna'sıyla, Kuyucaklı Yusuf'uyla, Benim Meskenim Dağlardır Dağlar'ıyla, daha pek çok dergi, gazete, şiir ve kitabıyla, kolay unutulmayacak ve öncü bir isim...
Hayatı hakkında, en detaylı bilgiyi Hıfzı Topuz'un güzel anlatımıyla "Başın Öne Eğilmesin" adlı kitabından almıştım... (Şimdi bulup çıkarttım aynı zamanda kitabı ve kapağındaki notumdan 2006 yılında okumuş olduğumu gördüm, şöyle bir karıştırdım ve sanırım yeniden okuyacağım.)
Kitabın sayfalarından bir kaç satır da ilave edip, yine Sabahattin Ali'den bir şiirle bitsin bu geceki satır arası.
"Mahpusluk günlerinde yine bir türlü aklından çıkaramadığı tek kişi vardı. Küçük sevgilisi Melahat Muhtar. Şiirlerindeki "yar" O'ydu. Şöyle sesleniyordu O'na"
Ellere soramadığım
Doyunca saramadığım
Görmeden duramadığım
Nazlı yarimden ayrıldım.
Şu şiirindeki "yar" da Melahat'tı:
Geniş ol, göklere bakın
Çıkacağım günler yakın
Yar beni unutma sakın
Gurbet hapishanesinde
Başka bir şiirinde de şöyle diyordu:
Sevip sevip yari ele kaptırmak
Kara bahtın bana eski işidir
Ömrümdeki yıllar kadar yar sevdim
Her biri bir başkasının eşidir.
Sabahattin Ali, cezaevinde sıkıldıkça kendini mektuplara ve yazıya veriyordu. Bir günde 12-13 mektup yazdığı dönemler de oluyordu.
Sevdiklerinden mektup alamayınca da fena kızıyordu.
Bu düşüncelerini "Nazım Hikmet" le de paylaşıyordu. Nazım'da o günlerde ona yazdığı bir mektupta şöyle diyordu.
"Mesele mektubun uzunluğu, kısalığı değil, mektup gelmesindedir. Gözü postada olan hapis, içeriğe pek dikkat etmez."
Bir mektubunda Ayşe'ye şöyle diyordu.
"Balta olmaktan pek hoşlanmadığım için artık bana mektup yaz demeyeceğim... Keyfin isterse yaz, istemezse yazma...
Naz yapması mazur görülecek tek bir kişi varsa o da benim... Kimsenin nazını çekecek durumum yok..."
İşte böylesine farklı ve renkli bir insan Sabahattin Ali, her yönüyle...
KIYAMADIĞIM
Hey bir zaman bakıp bakıp
Seyrine doyamadığım !
Şimdi gurbette bırakıp
Sesini duyamadığım !
Evde kapanıp kaldın mı?
Seyrana çıkıp güldün mü?
Başkalarının oldun mu?
"Benimsin !" diyemediğim !
Akıtıp gözüm yaşını
Hatırlarım gülüşünü;
Kıvırcık saçlı başını
Göğsüme koyamadığım!
Dik yamaçların selisin,
Sen benden daha delisin,
Şimdi kimlerin kulusun ?
Başını eğemediğim !
Nasıl vurgunum bilirdin,
Neden benden yüz çevirdin?
Kimlerin koynuna girdin ?
Öpmeye kıyamadığım !