Bu zamana kadar bütün sıkıntı bir şeyler söylememden ya da bir şeyler yapmamdan çıktı. her hareketimde daha da köşeye sıkışmış gibi oldum. Muhtemelen yapacağım en iyi şey susup hiç bir şey yapmamak olacaktır. Üç maymun yani. bu riski alıp gerisini de şansa bırakacağım. İnsan hayatı ve geleceği için risk almayacakta ne zaman alacak? hele ki başka çıkar yol kalmamışsa. Aslında konuyu açarken ne yapacağıma zaten %90 karar vermiştim, şimdi %95 oldu. Ne yaptığımı bildiğim için de kendimi savunmayacağım.
Buradan bunu okuyan genç kardeşlerime seslenmek istiyorum; o lisedeki, üniversitedeki, etraftaki jöleli, kalabalıkta göze batan, devamlı gülümseyen, havalı serserilere değil; sınıfta kenarda oturan, herkesle birlikte gülüp herkesle birlikde hareket eden, az biraz dersine çalışan çocuklara verin değeri, kıymeti. o havalı serser, basit çocukların on yıla kalmadan dönüşeceği düzgün adamların ancak gölgesi olabilirler. Yaşayacakları hayatı ise ancak hayal edebilirler. Efendi birini bulduğunuzda da asla karşıdan beklemeyin. nişanlım okula gitmeden önce, çalıştığım pastanedeye kahvaltı için gelirken, ben neredeyse iki ay boyunca başkasının işi olmasına rağmen her çayını kendi ellerimle koyup götürdüm, her seferinde sohbet etmeye çalıştım, sırf konu açabilmek için sabahları harıl harıl gazete okudum, en güzel poğçayı seçip verdim, yanındaki sandalyeye oturup önünde olan kağıtları sordum, memleketini sordum, saatlerce ayvalığın tarihini ve meşhur yerlerini araştırdım, tuttuğu takımı sordum, memleketini övdüm, gelmediği gün nerede olduğunu sordum...
güzel olan hiç bir şey kendiliğinden olmaz.
Her şeye rağmen kendimi çok çok şanslı görüyorum. çok büyük bir hata(lar) yapmama rağmen sevgilimi buldum ve gene her şeye rağmen, bi aksilik olmazsa 7 ay sonra düzgün biriyle evli ve mutlu olma şansım var. İnsan sevdiğinin karakterini benimsemeye başlarmış, bende de ciddi bir "haksızlık" takıntısı oluşmaya başladı. Bu eksiğimi bir şekilde telafi etmek için uğraşacağımı biliyorum. Şimdiden bile "hoşgörümü" göklere çıkarırken, evlilik sonrası da bu şekilde davranmayı düşünüyorum. Çocukken kız kardeşini üzen kızları dövmemek için parayla başka kızları tutan, 27 yaşına kadar kız kardeşine bir tokat atmamış bir erkek bu saatten sonra ağzımı burnumu kıracak değil. olmaz ama bana yapacağı en kötü şey aldatmak olur; gene 27 yaşına kadar bakir kalmış bir erkek bu saatten sonra zamparaya dönüşmeyeceği için bir iki istisnayı hoşgörürüm gider.
itiraf edip onu kaybetmek gibi risk var ortada.. yani nasıl bi düşünce tarzı bu diyecekler ama insanlar bazen insanların hatalarını sürekli yüzüne vururlar ama mutlaka vururlar bunu.. sana güveni kalmıcak çünkü daha önce olmuş daha sonra neden olmasın diye düşüncek bence.. söleyip vicdan azabından kurtulayım herşeyi göze aldım diyorsan söyle ama bence terk edilecek gibi geldi
tek cumle ile, genelleme yapmamanızı rica edecegim...
ayrıca şeriatla yonetiliyorsak ve turkiye cumhuriyetinin dini islamdır gibi bir yasa varsa ben bilmiyorum cahilligime verin.
musluman olan kisilerin de dinen yasak olan seyleri yapıp yapmaması kendilerini ilgilendiren birseydir, siz kendinizle benzerlik kurup belki dusuncelerinizi aktarabilirsiniz fakat toplumsal olarak bir yargıya varamazsınız maalesef.
son cumlenize katılıyorum, mesru olmadıkca kabullenmeyenler de cıkacaktır fakat ben bu oldugu taktirde övünmem, insanların cinsel yasantıları ve tercihlerine mudahale edilmesi ya da hukuken olmasa dahi toplumsal olarak baskılanması benim kabul edecegim bir yasam bicimi olmayacaktır.
daha gecen gun banlandıgım konuda da yazdım, insanların yasamlarına bireysel tercihlerine saygı duyalım lutfen...
Bu konuya cevap yazmayacaktım ancak bu yorumu görünce yazmak istedim. Ne iğrenç bir komşunuz varmış yahu. Yalanı içine sinmemiş ay canım benim ne kadar da vicdanlı. Adama tecavüze uğradım diyor, adam kız için üzülüp ağlıyor. Yalanı içine sinmeyen kadın da üzerine iki çocuk yapıp mutlu mesut yaşıyor öyle mi? Nasıl dövesim geldi o kadını. Böyle saçlarından sürükleyip araba yıkanılan koca fırçalı makinelerin içine sokup saatlerce orada tutsan içinin pisliği yok olmaz o kadının. Keşke diktirseymiş daha az sinirlenirdim ikiyüzlülüğüne. Adamın vicdanını sömürmüş rezil. Düşünsene adam bir ömür eşinin tecavüz mağduru olduğunu düşünüp, travmasını iyileştirmeye çabalayacak. Tecavüz ki beni çileden çıkaran bir konudur çocuk istismarı ile birlikte. Cani olmaya tek meylim bu iki hususta saklıdır. Bunu bu denli alçakça kullanan kadınlara ne yapılsa az. Ne çekseler azdır.
Daha çok şey demek istedim de tutayım kendimi ben. Hala görüşüyorsanız üzerine yanlışlıkla çay falan dökseniz?
Ek: Kadının aslında tecavüze uğramadığını ancak kendini aklamak adına böyle bir yalan söylediğini anladım yazdığınızdan. Doğru anlamış isem evet üzerine çay dökülebilir.
Kızlar kendi kendimi çok kötü köşeye sıkıştırdım. Konu mesajlar arasında dağılmasın diye önce bi özet geçip sonra ayrıntıları yazmaya çalışacağım.
Nişanlım bir iki kez ima ettikten sonra "biliyorsun ben 27 yaşında bir erkeğim, ve her sağlıklı erkek gibi nişanlımla birlikte olmak istiyorum" dedi. O anın paniğiyle bakireyim olmaz, günah, vebal, ahlak, ailem... diye sıralayıp reddettim. O da "tamam, 27 yıl bekleyen yedi ay daha bekler" diyip konuyu kapattı. Ama ben eski erkek arkadaşımla cahillik edip bir şeyler yaşamıştım. Bu yaz düğünüm olacak ama idamı bekleyen mahkuma döndüm resmen.
26 yaşımdayım. Nişanlımla o dönem çalıştığım pastahanede tanıştık. Sabahları okula gitmeden(öğretmen kendisi) önce arkadaşlarıyla topluca gelip kahvaltı yaparlardı. Bir buçuk yıldır sevgili, sekiz aydır da nişanlıyız. Onun bu talebinden bi kaç hafta sonra seven adam affeder, hem sahil kasabasında büyümüş, anlayış gösterir diye cesaretimi toplayarak konuşup itiraf edecektim. İtirafıma yol yapmak için "erkekler istedikleri gibi gönüllerini eğlendiriyor ama bize o zarı korumamız dayatılıyor" bahsiyle konuyu açmıştım ki nişanlım bakir olduğunu söyleyip lafı ağzıma tıktı. Ben "taabii canımm" diyince de başladı saymaya; "lise ve üniversitedeki üç kız arkadaşımı ayrıntısıyla biliyorsun(ikisiyle tanıştım), üniversiteden sonra tam iki yıl eve kapanıp atanmak için kpss çalıştım, allahın hakkarisinde bir yıl asteğmen olarak askerlik yaptım, iki yıldır da dizinin dibindeyim. En sağlıklısı siğil ve uçuk taşıyan o hastalık yuvası hayat kadınlarına da öldürseler gitmem(biraz hastalık hastasıdır)..." ben "hadi yaa hiç mi?" diyince " Şu an beni dünyanın en büyük enayisiymiş gibi hissettiriyorsun yemin ediyorum. Neyi sakladım bu zamana kadar? sadece bir kez kazayla birini çıplak gördüm, onu da anlatmıştım zaten." dedi. Yalan söylediğini zannetmiyorum, sorduğumda; lisede öğretmenine aşık olup onu kiracıları ve aile dostları yapmak için harcadığı çabalara kadar en anlatılmayacak şeyleri çekinmeden anlatan birisidir.
Nişanlım, haksızlık konusunda çok hassas birisi. Yani tek sıkıntı hemen aşırı tepki göstermesi değil; daha sonra sakinleşeceği yerde oturur bildiğin plan yapar. sonra da kendi kendini gaza getirip fiili saldırılarda bulunur(gece yarısı adam dövmeye gittiği de var, mahkemeye vermeye kadar verdiği de). okulda ve askerde(birini askeri mahkemeye vermiş) olayları falan var. hatta kardeşimin sevgilisi bizim evden çıkmazken birlikte vakit geçirmemizi engellemeye kalkan babamın yüzüne bu durumu vurmaktan çekinmedi bile. Ve ben kendisini azıcık tanıyorsam; onun bakir olup benim olmamamı ve bakireyim diye yalan söylediğimden iki yıllık ilişkimiz süresince seks yapamamasını üst üste koyup hayatı boyunca yüzleştiği en büyük haksızlık olarak görür. Direk ayrılır, evlenmişsek de boşanır.
Bazen planlarını filan anlatıyor, içimden ağlamak geliyor; babası emekli oldu, işlerinin takibini devredecek buna(otobüs hattı ile okul servisi filan) Araçlardan birini benim üzerime geçirip eş durumundan Balıkesire tayin isteyecekmiş.
Çok kötü bir eksiklik duygusu çekiyorum. Yani normalde kavga çıkaracağım durumlarda bile susuyorum. Eski bir hocası(yukarıda bahsettiğim lisedeki hocası) ile telefonda "canımlı cicimli" konuşuyor ona bile ses edemiyorum.
Çok sevdiğim adamı kaybetmek istemiyorum.
ekleme: Konu biraz fazlaca "nişanlımın bakire olmamayı kaldırabilme" sorusuna kaymış. Ben kaldırabileceğine ve bekareti sorun etmeyeceğine dair bir emare gördüğüm için itiraf etmeye kalktım ama onun bakir olma ironisi çıktı ortaya ve itiraf işi yattı. Geçen yaz Bunlara, Ayvalığa ailece tanışmaya gittiğimizde bir hafta içinde abi-kız kardeş(o da 23 yaşında bir ingilizce öğretmeni) bizim sevgili/nişanlı halimizle iki yılda sarılmadığımız kadar sarıldılar(ben biraz soğuğumdur). bizden daha samimiydiler(kız arkadan, koltuğun üzerinden nişanlımın boynuna sarılıp kucağına atladı, yerde yuvarlandılar resmen, oturup sohbet ederken bile kızın ayağı, bacağı ya da kafası abisinin üzerindeydi). bu havayı gördüğüm için cesaret bulmuştum. söylerken utanıyorum ama "allahım noolur daha önce birileriyle yatmış olsun" diye umarak "hadi ya kimse olmadı mı" diye uzattıkça uzatmıştım.
Ekleme 2: Aslında konuyu açarken ne yapacağıma zaten %90 karar vermiştim, şimdi %95 oldu. Bu zamana kadar bütün sıkıntı, bir şeyler söylememden ya da bir şeyler yapmamdan çıktı. her hareketimde daha da köşeye sıkışmış gibi oldum. Muhtemelen yapacağım en iyi şey susup hiç bir şey yapmamak olacaktır. Üç maymun yani. bu riski alıp gerisini de şansa bırakacağım. İnsan hayatı ve geleceği için risk almayacakta ne zaman alacak? hele ki başka çıkar yol kalmamışsa. Ne yaptığımı bildiğim için kendimi de savunmayacağım. İçimden Kendime söylemediğim hiçbirşeyi zaten bana söyleyemezsiniz, Hatta eleştri ve kınama mesajları terapi gibi geliyor.
Her şeye rağmen kendimi çok çok şanslı hissediyorum. çok büyük bir hata(lar) yapmama rağmen sevgilimi buldum ve gene her şeye rağmen, bi aksilik olmazsa 7 ay sonra düzgün olduğuna inandığım biriyle evli ve mutlu olma şansım var. Yani ben bu 4-3'lük adamı(ki burada 4-4'lük diye bahsedilen sünepe ya da ruh hastalarından beş gömlek daha "adam" olduğuna inanıyorum) sevdim; Nişanlım okula gitmeden önce, çalıştığım pastanedeye kahvaltı için gelirken, ben neredeyse iki ay boyunca başkasının işi olmasına rağmen her çayını kendi ellerimle koyup götürdüm, her seferinde sohbet etmeye çalıştım, sırf konu açabilmek için sabahları harıl harıl gazete okudum, en güzel poğçayı seçip verdim, yanındaki sandalyeye oturup önünde olan kağıtları sordum, memleketini sordum, saatlerce ayvalığın tarihini ve meşhur yerlerini araştırdım, büyük dedesinin sakız göçmeni olduğunu öğrendim gittim bütün mübadele filmlerini/belgesellerini izledim, tuttuğu takımı sordum, memleketini övdüm, gelmediği gün nerede olduğunu sordum... İnsan sevdiğinin karakterini benimsemeye başlarmış, bende de ciddi bir "haksızlık" takıntısı oluşmaya başladı. Malum eksiğimi bir şekilde telafi etmek için uğraşacağımı biliyorum. Şimdiden bile "hoşgörümü" etrafındakilere övüp göklere çıkarırken, onu kıskançlıklar ya da feminist triplerle boğacağımı zannetmiyorum. Çocukken kız kardeşini üzen kızları kendi dövmemek için parayla başka kızları tutan, 27 yaşına kadar kız kardeşine bir tokat atmamış bir erkek bu saatten sonra ağzımı burnumu kıracak değil. olmaz ama bana yapacağı en kötü şey aldatmak olur; gene 27 yaşına kadar bakir kalmış bir erkek bu saatten sonra zamparaya dönüşmeyeceği için bir iki istisnayı da hoşgörürüm gider.
Efendi birini bulduğunuzda da asla karşıdan beklemeyin. Nişanlım okula gitmeden önce, çalıştığım pastaneye kahvaltı için gelirken, ben neredeyse iki ay boyunca başkasının işi olmasına rağmen her çayını kendi ellerimle koyup götürdüm, her seferinde sohbet etmeye çalıştım, sırf konu açabilmek için sabahları harıl harıl gazete okudum, en güzel poğçayı seçip verdim, yanındaki sandalyeye oturup önünde olan kağıtları sordum, memleketini sordum, saatlerce ayvalığın tarihini ve meşhur yerlerini araştırdım, tuttuğu takımı sordum, memleketini övdüm, gelmediği gün nerede olduğunu sordum...
Güzel olan hiç bir şey kendiliğinden olmaz.
Bende bu bölümü kaçırmışım ve yeni farkediyorum. Kaçıranlar için bu paragrafı tekrar okumalarını rica ediyorum. Üzüldüğümüz kadar masum olmadığınızı düşünüyorum.
Evet öyle bi risk var ama insan karşısındaki insana saygı duymalı öyle değil mi? Ben senle evlenmek istiyorum diyip kafasına vurup yanımızda oturtmak ne kadar doğru? Konu sahibi bunu yapıcak. Açık ve net yani.
Hatasını yüzüne vurması konusuna gelince. Hata konusu ilişki anlamında değil yalan anlamında hatadır. Konu sahibi söylediği şeyi bu kişi hayatına girmeden yaşamış, dolayısıyla bu kişiyi ilgilendirmez. Konusu açılmayıp söylenmese bişey olmazdı zaten. Ama ortada bakireyim diye bi yalan atmak var, hata burda. Konu sahibi hoşgörümü göklere çıkardım, evlenince de böyle yaparım, bir iki şeyi hoşgörürüm vs. demiş. Kusura bakmayın ama sadece kendi vicdanını rahatlatmış. Ve öyle de yapıcak. Bu çabayı yalanını örtmeye kullanmak yerine doğruyu söyleyip en azından yalansız bi ilişki yaşayıp, eğer sevgilisi de onu gerçekten seviyosa onun yalandan dolayı içinde açılan yarayı sarmak için kullansın bence.
iyi hoş diyorsunuz ama ya evlendigi kişinin kırılan gruru ne olcak ? o hiç bişeyi saklamamış a'dan z'ye herşeyini anlatmış. konu sahibesi şimdiden söylemedi halde bazı şeylerine bişe diyemiyor kendinin hatasından dolayı.. ilerde ki o başa kakma olayı sanıldıgı kadar kolay bişey deil. ama söylemesin demiyorum insanlar affetmeyi bilmiyorlar bana kalırsa bu böyle.. söylerse yeni bi hayata başlayabilir.. hayırlısı olur inş.
psikopat bi adamla 10 yıllık bir ilişki yaşadım.deli gibi de sevdim zamanında... ama beni o kadar sıkıp o kadar kıskanıordu ki.... evde müzik dinlesem kime aşıksın ki müzik dinliorsun diye kavga çıkıyordu..be sebeple bazen kavga çıkmasın diye ufak yalanlar söylerdim... örneğim arkadaşım yanıma oturmaya geldiyse eve...ona söyleyemezdim kavga çıkacak diye ve ben evde tek oturuyorum,kitap okuyorum vs derdim... zamanla bu ufak yalanlar bile bende öyle vicdan azabı yarattı ki, geceleri uyku uyuyamaz oldum.... kendime saygım kalmadı... evleneceğim adama yalanlar söyledim diye ağladım gecelerce.... ve ayrılma sebebplerimden biri bu oldu... evet bu dünyada dürüst ,temiz ilişki kalmadı ama kalmadı diye biz de kirlenmemeliyiz... o adama gerçeği söylemelisin... onun için değil..onu geç..kendin için.kendine saygın için.. vicdanın için... belki şuan bu meseleyi çözdün bir karar verdin rahatladın sanıyorsun ama inan insanlar 30 yıl aynı fikirde kalmazlar. öyle anlar gelir ki vicdan azabından ölmek istersin... kul hakkı denen bir şey var..bunu bilmek onun hakkı.bunu düşünürsün...
düşünsene ya belki adam bakire olmayan biriyle evlenmek istemiyor.. ya da belki bunu kabul edebilir ama yalancı biriyle evlenmek istemiyordur...ve belki sen onunla bir ömür geçireceksin. öteki tarafta gerçeği öğrendiğinde tüm ömrüm bir yalan üzerine mi kuruluydu der ve sana hakkını helal etmezse??? bunları düşün....
ya da o adam sana çok aşık seni çok seviyor ama aslında sevdiği sen değilsin... senin ona anlattığın kızı seviyor o... seni olduğun gibi bilse de sevecek mi? bunu düşün.... bence önemli şeyler bunlar...
bekaretinle ilgili yaşantın sana kalmış yargılanacak bişey yok.. seni öyle de sevecek biri bulunur artık devir değişti.. ama sen bu adamı seviyorsan onun da görüşlerine saygı duymalısın.... ona istemediği bir hayatı bilmeyerek yalanlarla dayatamazsın.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?