- 3 Eylül 2012
- 21.840
- 57.441
- 798
- Konu Sahibi Yokuspokus
-
- #201
Gangsta evde dura dura sürekli boktan aforizma üretiyorum kendime. Bugün de çamaşır asarken "yalnızlaştırmak ve değersiz hissettirmek de bir şiddet biçimi bence lan" diye söylendim. Sonuna lan eklemesem, kıçı kırık yaşam koçlarına insan uyutmak için bir yardımı olur bence.
Yazdıklarını okudum, söyledim mi bilmiyorum ama bana kıyasla nispeten daha şanslısın. Hala umut var sizin ilişkinizde. Çünkü sinir bozsa da, ağlayıp üzülebiliyor eşin. Hani bir tepki veriyor en azından. Biz daha bitik durumdayız.
Alt komşumun kocası onu aldatıyor. Boşanıcam diyordu geçen. Vazgeçmiş sonra. Çünkü iyi yönlerini ve kötü yönlerini tartmış. "mesela beni hiç dövmedi sağolsun" dedi. Önce şaka yapıyor sandım, baktım çok ciddi. Sen, seni dövmemiş olmasını sana yapılan bir iyilik olarak mı görüyorsun dedim. Heralde ne kocalar var dedi. Yorum yapmak, uzatmak istemedim bile. Böyle kafalar da var dedim.
Yani diyorum ki bazen, acaba biz mi çok İrdeliyoruz her şeyi. Çok şükür beni de dövmedi kocacım mesela. Teşekkür etmeyi unuttum ama aldatma da yok Allah'ıma bin şükürler olsun. He aşırı derecede yalnızım. Değersizim, ot gibiyim. Dışarıdaki yabancı bir adamdan farkı yok kocamın. Ama olsun #binşükür #çokşükür en azından bir pipili var başımda. Bir pipili de doğurdum zaten, sırtım yere gelmez artık. Hayattaki amacım küçük pipili evlenince tecrübelerimi gelinimle paylaşmak. Senin aklına sıçayım ki evlendin diyeceğim ilk olarak. Burma bileziği takarken diyeceğim ki daha etkili olsun.
Şimdi diğer mesajlarını da okuduğum için düşüncelerimi daldan dala atlayarak yazabilirim, kusura bakma.
Benim annem bizim gibi her şeyi düşünen bütün sorumlulukları üstlenen cinsten o yüzden babam çok rahat sürekli düşünmeden hareket eder. Halam ise safa yatanlardan onun da kocası her şeyi düşünmek zorunda kalıyor. Evliliklerde böyle sanırım biri hep daha çok yıpranıyor.
Kendimi boşvermişim dedin ya çocuktan sonra ben de aynı söylediğin gibi oldum sonra baktım eşim beni eskisi kadar umursamıyor ben de çocuğumun ihtiyaçlarını giderdikten sonra kendime bakmaya, vakit ayırmaya, biraz bencil olmaya karar verdim. Diyete başladım, saçımı boyattım, alışveriş yapıyorum. Sen kendine ne kadar değer veriyorsan çevren de o kadar değer veriyor. Biraz ben demek lazım kendini ezdirmemek, kıymet görmek için.
İnsanın daha önceden gördüğü ilgiyi alakayı sonradan görememesi büyük hayal kırıklığı ya.Ben böyle bir durumda kandirilmisim gibi hissederim heralde.Köprü gecene kadar gibi.Bak neler yaptığımı anlatayım sana; kendimi boşverme olayım tamamen çocukla gelişmedi, kendimi boşvermediğim zamanlar baltalandıkça gelişti.
Doğumdan sonraki süreçte aldığım 34 kiloyu verdim, hemen hemen yarım kadar insan kilosu kaybettim yani, salmadım.
Gittim bir dönem saçlarımı komple değiştirdim "Tazeleneceğim" diyerek.
Alış-verişlerimi yaptım; eksik bırakmadım.
Yani o yollardan gayet kararlı geçtim, dile kolay 34 kilo; hamilelik öncesi kiloma-tipime geri döndüm.
Bunu da iki yoğun düşünce ile yaptım:
"Sen bu değilsin Gangsta, bu kiloda kalamazsın; en iyi hissettiğin haline geri döneceksin." diyerek
"Eşin, çocuğun çok daha iyisini hak ediyor; çocuğunun peşinde nefes nefese kalıp tıkanmaya hakkın yok, eşine böyle görünmeye hakkın yok" diyerek.
Benden yana, adamın modunu düşürecek zerre bir şeyim kalmadı, her alanda-her açıdan toparladım ki çocuklu hayatla birlikte başlayan sorunlar, gönül rahatlığıyla "Benden değilmiş" diyebilmek için. Çok da sorguladım ve tüm o sorgularımdan geçtim bu konularda.
Ama sorunlar bir düzelerek bir sorunlu haline tepe taklak geri dönerek devam etti.
Çabamın takdir görmesini beklemedim, "Güzelleştin bi" filan dedi elbette o kadar öküzcan da değil adam, ama küçümsendi. Yani bu yaptığım şey "Herkesin yaptığı-olağan-basit" bir şey olarak görüldü ve belki de ben böyle olduğum için zaten benden beklenen buydu ve adamın umuru olmadı, nasılsa ben kendimi her şartta toparlarım. :)
Yeni elbise giyerim; önceden iltifattan deliren adam, suratıma bakmaz. E en başından beni bu delicesine ilgiye neden alıştırıyorsun böyle yapacaksan? Ya da tamam iltifat etme ama fark et, bi göz kırp. Ya da tamam fark da etme ama bi kendi haline bak en azından için için de şu kadına layık olabileyim de. Adamı da ben toparlayıverdim, sanki o hamile kaldı, o taşıdı, o doğurdu... Bi de adamın bozulan ayarları, giyimi kuşamı, kendine fiziken geri gelmesi ile uğraştım. Kendini salan o oldu.
Onu toparladım, uğraşırken ben bunaldım "Yeter be" dedim heveslerim gitti bırakıverdim kendimi..
Sonra umuru değil kimsenin, ona içlendim "Ya kendin için, kendin için değilse de çocuğun için" dedim (Benim de kafa böyle çalışır, Kara Murat gibi, bu anam için bu babam için diyerek kılıç sokarım hedeflerime, kendim için olmaz çünkü) yine bi toparladım. Tipimi kılığımı yine tazeledim, adamı tuttum kolundan gezmelere çekiştirdim... O kadar çok çektim ki yoruldum ve eve yanına oturdum bir ara...
Eve oturunca bir bıraktım pir bıraktım. Hatta öyle bi an yaşadım ki aynada " Ya dudağımın üstünde lekelenme mi olmuş, çil mi ne o. Aa bıyığım mı var benim?" filan diyordum yani. O yine iyi günlerimdi çünkü aynada suratımı hala inceleyebiliyordum.
Yine toparlan kalk, adamı sallama bir başıma basıp çıkıp git... Sonra yalnızlık daha da artsın, tüm yalnız zamanların eskiler aklına üşüşsün, birkaç eski dert akılda yoklasın "Tek başımaysam, niye evlendim" derken yine eve otur... Bu kez aynasını da görme, paçavra gibi çocuk güneş görecek-parka gitmesi lazım diye sürüne sürüne git... Adamı çekiştir, buluştur git... Ve şimdi yine bi dellenip tazelenme hali...
Dün kuaför-hamam ile bitirdim günümü.
"Abla şu depresyonumu iyice bi kesele at" dedim, gülüştük öyle kadınlarla.
Kendime değer veririm yani, ama sevdiklerimle huzurlu bir diyalog ve değer alış verişinde olmadıkça modum düşüyor ister istemez... Hani nasıl anlatsam bilemedim, solarım o istediğim şeyi karşımda göremezsem.
Gangsta evde dura dura sürekli boktan aforizma üretiyorum kendime. Bugün de çamaşır asarken "yalnızlaştırmak ve değersiz hissettirmek de bir şiddet biçimi bence lan" diye söylendim. Sonuna lan eklemesem, kıçı kırık yaşam koçlarına insan uyutmak için bir yardımı olur bence.
Yazdıklarını okudum, söyledim mi bilmiyorum ama bana kıyasla nispeten daha şanslısın. Hala umut var sizin ilişkinizde. Çünkü sinir bozsa da, ağlayıp üzülebiliyor eşin. Hani bir tepki veriyor en azından. Biz daha bitik durumdayız.
Alt komşumun kocası onu aldatıyor. Boşanıcam diyordu geçen. Vazgeçmiş sonra. Çünkü iyi yönlerini ve kötü yönlerini tartmış. "mesela beni hiç dövmedi sağolsun" dedi. Önce şaka yapıyor sandım, baktım çok ciddi. Sen, seni dövmemiş olmasını sana yapılan bir iyilik olarak mı görüyorsun dedim. Heralde ne kocalar var dedi. Yorum yapmak, uzatmak istemedim bile. Böyle kafalar da var dedim.
Yani diyorum ki bazen, acaba biz mi çok İrdeliyoruz her şeyi. Çok şükür beni de dövmedi kocacım mesela. Teşekkür etmeyi unuttum ama aldatma da yok Allah'ıma bin şükürler olsun. He aşırı derecede yalnızım. Değersizim, ot gibiyim. Dışarıdaki yabancı bir adamdan farkı yok kocamın. Ama olsun #binşükür #çokşükür en azından bir pipili var başımda. Bir pipili de doğurdum zaten, sırtım yere gelmez artık. Hayattaki amacım küçük pipili evlenince tecrübelerimi gelinimle paylaşmak. Senin aklına sıçayım ki evlendin diyeceğim ilk olarak. Burma bileziği takarken diyeceğim ki daha etkili olsun.
Yokuspokus ,
yazdıklarından anladığım yıllar içindeki küçük küçük birikimler, senin mükemmeliyetçi karakterini karşındakiler için törpülemen ama karşındakilerden aynı çabayı görmemen patlamana sebep olmuş, bazen burada da yaşarız, denk geliriz ya, falanca üye eşinin ona sarılmamasını dert eder konu açar, bir kısmımız aman bacım ya bu da dert mi Allah başka dert vermesin, oku bak ne dertler var deriz, aslında derdin büyüğü küçüğü olmaz, hele evliliklerde, ikili ilişkilerde küçük dertlerde önemlidir çünkü gün gelir her bir küçük dert bir araya gelir, her biri birer küçük kar tanesiyken bir araya geldiklerinde çığa dönüşür ve biz o çığın altında kalırız.
O yüzden konu evlilikse karı-koca ilişkileriyse en çok küçük küçük sessiz ve derinden biriken dertleri önemserim, büyük dertlerde resti çekmek, üstüne kavga edip net bir karar vermek kolaydır, adam döven bir kocadır çözümü bellidir, aldatıyordur yine çözümü bellidir ama dışarıdan iyi bir eş görünüp evlilik çatısı altında seni yalnızlığa ve mutsuzluğa itmeye başladığında, 3 kişilik hayatın yükünü tek başına sırtlandığında bunu ne eşe ne çevrene anlatamamak zordur, çözümsüzlüğe sürükler, toplumun evlilik kalıpları vardır çünkü, adam dövüyor mu, kumar mı oynuyor, alkolik mi, aldatıyor mu, eve para mı getirmiyor, iyi bir baba değil mi sorularının cevapları hayır olunca e daha ne istiyorsun deniyor, sevgi ve ilgi istiyorum, önemsenmek istiyorum, bazen bir an sarılmasını istiyorum sözlerin karşısında boş bakışlar ve bulmuş da bunuyor, şımarık bu kadın iç seslerini duyuyor insan :)
Oysa evliliği paradan daha çok besleyen sevgi ve değer verildiğini hissetmektir kadınlar için, aslında erkekler içinde öyle galiba.
Az evvel başka bir konuda yazdığımı yineleyeceğim, bazen öyle durumlar olur ki karşınızdakinin verdiği sözlerin önemi yoktur, verilen sözlerin tutulmaması sonucunda sizin kararlı duruşunuz belirler gidişatı, 1 ay ayrı kalmayı mı planladın, ciddi ve kararlı mısın bunda? O zaman eşinin vicdanına oynamasına rağmen yapmalısın çünkü defalarca söz verip tutmamış, şimdi yumurta kapıya dayanmış, kendiliğinden görmedikleri patlamayla gözüne sokulmuşken can havliyle döktüğü gözyaşı veya verilmiş sözün pek ehemmiyeti yok, ben de gaddarım galiba bu konuda, seversem çok severim, sonuna kadar arkasında olurum ama bende kredisini tüketirse de çok kötü soğurum, gözümün önünde ölürüm senin için deyip hıçkıra hıçkıra ağlasa gözüm görmez, katır inadım tutar, sanırım dışarıdan kaya gibi sert güçlü görünen ama içi pamuk şekeri kıvamındaki insanlar içten içe değer görme ve önemsenme yakıtıyla çalışıyorlar, beni önemsediğini hissettir sonuna kadar sırtlanayım herşeyi deyip önden gidiyorlar, biraz mola ver bu duruma, herşeyi düşünen ve planlayan olma, herkes adına düşünme, biraz da senin için düşünsünler ve uygulasınlar, biraz da eşin çabalasın plan yapsın çünkü her an herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmek ve bunları tek düşünen olduğunu görmek de yoruyor, yıpratıyor ve enerjisini tüketiyor insanın.
bazen iyi olundu, bazen kötü olundu, ama toplamda dağdan yuvarlanan taş gibiydik; altına ala ala büyüyüp giden, aşağı doğru. Hızı artan, daha öfkeli, daha dönülemez hale gelen bir şey... Öyle işte yani anlayın; küs-barışık hallerin ardında tam manasıyla bir çözüme ulaşılamadığı için daha saçma durumlara gelinen, kopmaların arttığı, sevgiden, muhabbetten tüketen bir şey.
Beslenme düzeniniz ne durumda merak ettim
İnsanın daha önceden gördüğü ilgiyi alakayı sonradan görememesi büyük hayal kırıklığı ya.Ben böyle bir durumda kandirilmisim gibi hissederim heralde.Köprü gecene kadar gibi.
Naptiniz bu arada?Kararli misiniz ayri kalmakta?
Eşinizle ilişkinizde sanki anne oğul gibisiniz. Okuyunca bana öyle geliyor. Çevremde ne kadar baskın çenesiyle eşini susturan kadın gördüysem hep bu haldeler. Her şeyi kendileri halletmek zorunda. Adamlar pısmış roller değişmiş. Sizin kocanızın da hanımcılık işine geliyor heralde.
Tane tane çığ olmakta olan bir şey gibi bu Mune müdürüm tam manasıyla, doğru diyorsun.
Sen öyle deyince "Ben bunu hissettim ve söyledim galiba" dedim ve baktım eski bir konumda şu yazdığımı buldum eşimle bana dair:
Bu bi birikim, son iki yılda daha sık hale gelen.
Bir ay ayrı kalmada ciddi kararlıyım-dım diyeyim; çünkü bana zamk gibi yapışmış durumda şu an eşim. Kesinlikle gitmiyor yanımdan. Mecburen anneme bahsettim; haliyle öyle de böyle de ben eşimi bizim evde bırakıp yanına gidince anlayacak; önden konuştum biraz. Önce bi azarı yedim "Niye paylaşmıyorsun benle, kardeşinle, bize bari bunu yapma" diyerek baya.
Her türlü kararında arkandayız, ama X inan seni çok seviyor diyerek bi konuşmaya girdi, sen de onu seviyorsun ama bir türlü düzene giremediniz, kimi evlilikler 5-6 yılda oturur filan; klasik bir anne konuşması.
Şimdi baş başa gidin, dönüşte kendini bir daha tart, öfkeliyken böyle kararlar verilmez; iyice soğutmayın birbirinizi kendinizden filan dedi. Açıkçası ikna olmadım, yalnız başıma gideceğim dedim. Ben seni biliyorum, tek başına gider, bir hafta otel odasında ağlar gelirsin; yapma, zehir olmasın; birlikte gidin, istersen somurt, istersen tersle ama yanında olsun eşin dedi.
Eşim de ne hikmetse, o yoğunluk var yoğunluk dediği işinden tek araması ile bir haftayı boşa çıkarıverdi. Buna da ayrı bir sinir oldum. Demek oluyormuş-oldurulabiliyormuş, oradan da nasıl ciddiye alınmadığımı görmüş oldum. Benzini fullemiş, arabayı yıkatmış çekmiş, eşyalarımızı ayırmış; "Hadi bavulumuzu hazırlayalım" der dibimde gezer.
Yarın yola düşeceğiz...
Tatil dönüşü ne olacak, tatilde nasıl olur, iyi mi ediyorum kötü mü bilmiyorum.
"Ben de geleceğim" dediğinde, "Ben de gitmiyorum, şimdi de hiçbir yere gitmiyorum işte buyur!" diye daha farklı bir yöne kırıp yokuşa devam mı etmeliydim, bilmiyorum. Kendimi zerre cezalandırmak istemedim, bir ay öncesinden her şeyi ayarlamaya çalıştığım, ihtiyacım olan tatilime kıyamadım. Adamı da mümkün değil yine bir öfke patlamasız kendimden uzaklaştıramıyorum, istediğini yap ama bensiz gitme deyip koala gibi yapıştı.
Aa yapma allah aşkına gang zaten insanın yediklerinden tut içtiği su miktarı bile stresi artıran sebeplerBeslenmiyorum desem yalan olmaz Ahu.. Moral bozukluğuyla cipslere kahvelere saldırmadım ama kurmaya çalıştığım düzenden de saptım, yemeklerimi aksattım ister istemez.
Hanımcılığın da levelleri vardır belki olamaz mı? :)Yazdıklarımdan kısmen bu çıkarım yapılabilir belki ama öyle değil, yarı yarıya öyle değil diyeyim; çünkü olabilir de, bu da düşünülesi bir bakış.
Baskınım evet ama eşim de sinik bir tip değil, aksine o da benim zıttım bir karakterde farklı yönlerden baskındır. Bu yüzden çatışıyoruz, bu yüzden sonu gelmiyor. Benim çenemle yendiğim tartışmanın rövanşını, en konuşması gereken yerde sessiz kalarak çok şahane alır. Ha "Ben bilmem beyim bilir" tarzı biri olmadığım için, ondan kaybetmiş olabilirim o olabilir bak; hamileyken eğilmem zor olur diye ayakkabımı giydiren adamı, haldır huldur koltuk çekip, yarı kilom kadar market poşeti taşırayak, gelip "Bak şunu okudun mu?" dediği şeye "İki sene önceki şey o, bak hatta şu şu da oldu ona ilaveten, böyle bi süreçte" vb. diyerek ürkütmüş olabilirim. Narin, saf kalamadım yanında, belki de ondan oldu. Ama benim kim olduğumu çok iyi biliyordu; biz çocukluk arkadaşıyız; beni tanır.
Karısından pısan biri onu bilinçli sinirlendirmeye çalışır mı mesela? :)
"Tamam karıcım-peki karıcım-balım şöyle yapalım mı-tatlım bak bunu ayarladım nasıl hoşuna gitti mi? Sen bana kek yaptın, bak ben de sana naaptım sürpriiiz" tarzı şeylere hanımcılık denmiyor mu? Hanımcı olsa keşke. :)
Bu kısımda da öyle bir of çektim ki...Eşim de ne hikmetse, o yoğunluk var yoğunluk dediği işinden tek araması ile bir haftayı boşa çıkarıverdi. Buna da ayrı bir sinir oldum. Demek oluyormuş-oldurulabiliyormuş, oradan da nasıl ciddiye alınmadığımı görmüş oldum. Benzini fullemiş, arabayı yıkatmış çekmiş, eşyalarımızı ayırmış; "Hadi bavulumuzu hazırlayalım" der dibimde gezer.
Yarın yola düşeceğiz...
Ya İdrak sen beni bu psikolojideyken bile güldürebilen çok nadide bir insansın ya.. Allah da seni güldürsün, inşallah çok güzel, sabrına mükafat, gönlünün dilediğince bir ömrün olur, inşallah o kocan bi gün elektrik çarpmış gibi olur da şöyle koşar gelir sıkı sıkı bi sarılır sana, yeniden başlatır seni taptaze... Çocuğundan da yüzün gülsün inşallah, gururla ışıl ışıl...
Amin.
O komşu tarzı tanıdıklar var benim de; samimiyetim olmayan, ama dıdısının dıdısı arada görüşülen... "Aaa Sabri bey bana hiç el kaldırmadı Allah için, eh biraz çapkın ama ne yapalım, şükür başımızda, dövmesi yok sövmesi yok" ... Çapkın diyor abla; çocuklarının 3 farklı kadından kardeşleri olmuş; aile genişlemiş nolmuş yani? ... Tövbeler olsun.
Ya hala gülüyorum ya. Ben ne desem burmayı takarken acaba gelecekteki gelinime? Hiç düşünmemiştim, ne desem? :))
Selam hanımlar, sizi durumdan haberdar etmek istedim, hala tatildeyiz. Pazar sabah dönüş yoluna çıkarız gibi planladık simlilik, gerçi belli de değil hala. Uzatabiliriz filan diyor eşim, yine tipik bir "Tartışma sonrası affettirme coşması evresi" yaşıyor kuvvetle muhtemel. Çocuğumu özledim bir yandan, öyle yazmak istedim.
İlk gün yol boyu beni konuşturmaya çalıştı, sohbet filan, pek katılmadım zehir halinde olduğum için. İki gün öyle uğraştı baya, oraya buraya gittik, turlara katıldık vb. Pas vermemeye kararlıydım. Ama yine yaptı yapacağını. Bazen öyle aptal şeyleri buluyor ki beni güldürecek, marketten bi şeyler alalım diye uğrarken bir iki espri yaptı, tuttum kendimi gülmeyeyim diye. Son bi şey daha dedi dayanamadım kahkaha attım. :/ Tabi saniyesinde yüz buldu, sonra öyle yeniden konuşmaya başladım. Ya deli deli konuşup duruyordu güldürmek için dibimde, iki gün dayanabildim.
Yani iyiyiz gibi.. Hala uğraşıyor işte. En azından geçen seneki tatilimizden çok daha iyi geçtiğini söyleyebilirim, daha bi atak, konuşkan, sohbete hevesli. Öyle yayılıp kalmıyor odada, binicilik turuna gittik mesela bugün, at çiftliğine, kendince romantik hallere bile girdi ki şaşırdım. Adama at eklenince bi gözüme karizmatik de geldi :)) .. Buzlar eridi öyle.. Bana da nefes gibi geldi, ihtiyacım vardı kafa dinlemeye. Şimdilik durumlar iyi demek için giriş yaptım. Yine oturduk sakince konuştuk da. Herhalde bizim tarzımız bu ya, biraz daha yaşlanana kadar beynimizi yeyip, kudurup bir iki esip gürleyip ağlaşıp öyle öyle birbirimize uyup birlikte yaşlanıp ölüp gideceğiz sanırım. Hayırlısı.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?