Lohusalık dönemindeyken yapilanlar unutulur mu ? Veya nasil unutulur ? Sizler unuttunuz mu ?

'' Herkes sonunda olmaktan korktuğu insana dönüşür ''

Çok güzel yazmışsınız. Benim de hatam var şu an yazdığınızı okuyunca anladım. Öncelikle teşekkür ederim.

Ben genelde şöyle düşünüyorum. Burada yazan kişi olayı kendi penceresinden bakarak, kendince yorumlayarak yazıyor.

Yani şimdi ben buraya gelip sadece eşimin bana söylediklerini yazsam buraya, eşim Deccal muamelesi görür. İnsan ilişkileri karşılıklı oluyor her zaman. Bir insan sinirleniyorsa onu sinirlendirecek bir mevzu da vardır. Size bu mevzu çok basit geliyor olabilir ama onun iç dünyasında nelerin tetiklendiğini bilemiyoruz.

Mesela benim eşim ailesi konusunda çok hassas. Kendisine hakaret etsem çok alınmaz ama annesine ablasına bir şeyler söyleyince sinir katsayısı birden xⁿ fonksiyon grafiği gibi artıyor. Bunu evliliğimizin 6.ayında farkettim.

Ben mesela eşimin şahsına saydırırım ama ailesine bir şey dememeye çalışırım. Keza kendisi de aynı şekilde aileme bir şey demez. Çünkü bilir ki ailemi eleştirse ben de onun ailesini eleştiririm.

Demem o ki görücü usulü evlilikler harici eşlerimizi tanıyarak, severek evlendik. İnsanlar dönüşüyorsa o dönüşümlerin bir sebebi vardır. Eşleri olarak bu dönüşümleri incelememiz, sebeplerini bulmamız ve sorunu kaynaklarına inerek çözmemiz gerekiyor.

Ha yanlış anlaşılma olmasın, tabii ki tartışma olmadan evlilik olmaz. Sürekli aynı evde vakit geçirdiğimiz insanla tabii ki tartışacağız, anlaşmazlıklar olacak, ufak tefek kavgalar edeceğiz ama bunun dozu çok önemli.

Sizden de özür diliyorum kırdıysam, sadece özeleştiri yapmanız gerekiyor olabilir diye öyle yazmıştım ancak kırılmışsınız. Kusura bakmayın.
Özrünüz için teşekkür ederim kırılmadım aslında, sadece yüzde yüz haklı olduğumu düşünürken sizin küçük bir sorunuz dönüp ilişkiyi baştan önüme yatırıp enine boyuna düşünüp hata mı yapıyorum diye sorgulamama sebep oldu.

Evet herkes kendi hatalarını söylemez belki ama buradaki insanlar ne yazarsa biz onun üzerinden yorum yapıyoruz, veya yapıyorlar.

Sizin konuşma olayları çözümleme tarzınız bana biraz psikologla terapi yaparken konuştuklarımız gibi geldi.
Ama inanın ki insanlar kötü bir muameleye maruz kaldığında, hadi gel senin çocukluğuna inelim, neden böyle yapıyorsun, ben seni tetikleyecek ne yapıyorum? Tarzında sabırla müdahale edemez. Çünkü kendisi bu davranışlarda bulunmuyor ise karşındakinin de bulunmasına anlam veremez.

Eğer herkeste bahsettiğiniz gibi sizde olan yaklaşım olsaydı, biz kadınlar dayak yer dayağı hakedecek ne yaptım? Aldatılır, beni neden aldattı neyim eksikti neyi ona veremedim? Diye düşünür başına gelen her şeyi kendine reva görürdü.

Eski kadınların dediğiniz gibi şikayet etmemesinin sebebi, toplumun suçu hep kadında aramasıydı. Eski kadınlarımız korunma yöntemini bile bilmedikleri için annelerimiz babalarımız 6-8 kardeşler.
En büyüğü, bir küçüğüne bakacak şekilde yetiştirilmişler, bir kalemi baştan bitene kadar beraber kullanmışlar, tarlada doğurmuşlar vs vs. Ben büyüklerimi gözlemlediğimde de çok sağlıklı bireyler görmüyorum demek ki onlar da çekmişler ama bunları kendileri bile farkına varamamışlar.

Ve her şeyden önemlisi, bir başkası tarlada doğurur, 4 tane doğurur nazlanmaz şikayet etmez, bir tanesi özel hastanede bir tane doğurur ama onun için çok zorlu geçer.
Doğum, annelik, eşlik bunların hepsi kişiye özel durumlar. Hepimiz biriciğiz, hiç birimizden bir başkası gibi aynı şeyleri yaşamamız beklenemez.
 
Özrünüz için teşekkür ederim kırılmadım aslında, sadece yüzde yüz haklı olduğumu düşünürken sizin küçük bir sorunuz dönüp ilişkiyi baştan önüme yatırıp enine boyuna düşünüp hata mı yapıyorum diye sorgulamama sebep oldu.

Evet herkes kendi hatalarını söylemez belki ama buradaki insanlar ne yazarsa biz onun üzerinden yorum yapıyoruz, veya yapıyorlar.

Sizin konuşma olayları çözümleme tarzınız bana biraz psikologla terapi yaparken konuştuklarımız gibi geldi.
Ama inanın ki insanlar kötü bir muameleye maruz kaldığında, hadi gel senin çocukluğuna inelim, neden böyle yapıyorsun, ben seni tetikleyecek ne yapıyorum? Tarzında sabırla müdahale edemez. Çünkü kendisi bu davranışlarda bulunmuyor ise karşındakinin de bulunmasına anlam veremez.

Eğer herkeste bahsettiğiniz gibi sizde olan yaklaşım olsaydı, biz kadınlar dayak yer dayağı hakedecek ne yaptım? Aldatılır, beni neden aldattı neyim eksikti neyi ona veremedim? Diye düşünür başına gelen her şeyi kendine reva görürdü.

Eski kadınların dediğiniz gibi şikayet etmemesinin sebebi, toplumun suçu hep kadında aramasıydı. Eski kadınlarımız korunma yöntemini bile bilmedikleri için annelerimiz babalarımız 6-8 kardeşler.
En büyüğü, bir küçüğüne bakacak şekilde yetiştirilmişler, bir kalemi baştan bitene kadar beraber kullanmışlar, tarlada doğurmuşlar vs vs. Ben büyüklerimi gözlemlediğimde de çok sağlıklı bireyler görmüyorum demek ki onlar da çekmişler ama bunları kendileri bile farkına varamamışlar.

Ve her şeyden önemlisi, bir başkası tarlada doğurur, 4 tane doğurur nazlanmaz şikayet etmez, bir tanesi özel hastanede bir tane doğurur ama onun için çok zorlu geçer.
Doğum, annelik, eşlik bunların hepsi kişiye özel durumlar. Hepimiz biriciğiz, hiç birimizden bir başkası gibi aynı şeyleri yaşamamız beklenemez.
Bu arada ben psikoloji bölümü de okumaya çalışıyorum şu an 2.sınıfa geçtim. Derslere işim dolayısıyla katılamıyorum pek ama ilk sene ortalamam çok iyi geldi.

Doğum dediğiniz gibi kişiye özel bir durum. Aslında sadece doğum değil birçok şey kişiye özel. Lisede etrafımızda hepimiz görmüşüzdür kiminin 90 alıp ağladığını kiminin ise aynı sınavdan
20 alıp çok mutlu olduğunu... Olay tamamen beklentiler ile alakalı.

Çocukken yaşadığım bazı olaylar benim hayat görüşümü tamamen değiştirdi. Çevremdeki arkadaşlarım bana şakayla karışık şekilde genelde " Senin görüşlerin eskide kaldı, artık devir kadınların devri, zamanında çok ezildik şimdi ezme zamanı" gibi şeyler söyleyip gülüyor. Açıkçası ne ezmek ne ezilmek istiyorum ben. Tek derdim mutlu olmak.

Kaynanamın bana laf sokması, beni kendince eziklemesi beni üzemez. Bana beceriksiz dediğinde, ben " Evet yaa maalesef sizin kadar yetenekli değilim. Siz çok hamaratsınız maaşalah. Ben de elimden geldiğince bişeyler yapmaya çalışıyorum, sizin yaşınıza geldiğimde ben de sizin kadar güzel yapabilirim umarım" diyorum. Kadının psikolojisi bozuluyor resmen. Ya aslında ben öyle demek istemedim sen de güzel yapıyorsun gibi şeyler söyleyerek toparlamaya çalışıyor artık. Ki bu mevzular da eskide kaldı. Artık böyle şeyler de söylemiyor.

Bu arada benden iyi yemek yaptığını da asla düşünmüyorum 😄 Ama kendi kendime diyorum ki neyi kanıtlamaya çalışıyoruz ki? Ben kendimi karşı tarafa neden kanıtlama ihtiyacı duyayım? Aynen siz daha iyi yemek yapıyorsunuz ben yapamıyorum diyip geçeyim. Eşim yemeklerimi beğeniyorsa afiyet olsun, beğenmiyorsa kendisi yapsın veya gitsin annesinde yesin çok da umrumda değil açıkçası 😄 ( Bu arada eşim de annesinin yanında bile benim yemeklerimin damak lezzetine daha çok hitap ettiğini söylüyor ama ben sırf kaynanamın morali bozulmasın diye tersini savunuyorum 😄)

Yani benim için önemsiz mevzular bunlar.
 
Son düzenleme:
Lütfen o zaman mesleği hakkıyla yapmaya çalışın. Atak dönemlerine yaramazlık demeyin mesela. Çocuklar ile çalışacaksanız hakkını verin
Gerçekten yaklaşık 7 bin yıllık insanlık tarihinin en kötü dönemine denk geldik. Her şeye bir kılıf uydurma derdindeyiz. Yüzlerce nesil geldi geçti, yaramazlık kavramının adına artık atak dönemleri denmeye başladı.

Her aya ayrı bir atak dönemi adı verilmeye başlandı. Gerçekten okudukça, dinledikçe şaşırıyorum. Çocuğa kesinlikle ses yükseltmeyin diyor herkes. Sonra bu çocuklar büyüyüp okula başlayınca, liseye gidince öğretmenlerin Allah cezasını veriyor.

Ben çocuğun her duyguyu yaşaması gerektiğine inanıyorum. Çocuk hata yaptığında güzellikle uyarılmalı, aynı hatayı tekrar ettiğinde uyarının güzelliği azalmalı. Defalarca vurdumduymaz şekilde tekrarlıyor ise de kızılmalı.

Çok garip ve depresyona meyilli bir nesli kendi ellerimizle yetiştiriyoruz. Öğretmeni sesini yükselttiğinde " Bana babam bile sesini yükseltmiyor sen kimsin" diyerek sınıftan çıkan, annesinin paşaları, babasının prensesleri ileride çok sıkıntı çekecekler benden söylemesi.
 
Gerçekten yaklaşık 7 bin yıllık insanlık tarihinin en kötü dönemine denk geldik. Her şeye bir kılıf uydurma derdindeyiz. Yüzlerce nesil geldi geçti, yaramazlık kavramının adına artık atak dönemleri denmeye başladı.

Her aya ayrı bir atak dönemi adı verilmeye başlandı. Gerçekten okudukça, dinledikçe şaşırıyorum. Çocuğa kesinlikle ses yükseltmeyin diyor herkes. Sonra bu çocuklar büyüyüp okula başlayınca, liseye gidince öğretmenlerin Allah cezasını veriyor.

Ben çocuğun her duyguyu yaşaması gerektiğine inanıyorum. Çocuk hata yaptığında güzellikle uyarılmalı, aynı hatayı tekrar ettiğinde uyarının güzelliği azalmalı. Defalarca vurdumduymaz şekilde tekrarlıyor ise de kızılmalı.

Çok garip ve depresyona meyilli bir nesli kendi ellerimizle yetiştiriyoruz. Öğretmeni sesini yükselttiğinde " Bana babam bile sesini yükseltmiyor sen kimsin" diyerek sınıftan çıkan, annesinin paşaları, babasının prensesleri ileride çok sıkıntı çekecekler benden söylemesi.
Yahu eskiler güneşi Apollon'un doğurup batırdığına inanıyorlarmış. Gök gürleyince Tanrılar kurban istiyor diye insan kurban ediyorlarmış. Eskilerin her yaptığına hayran olmayalım ya. Psikoloji zaten çok yeni bir bilim dalı. Uzmanlar da yeni yeni keşfediyor. Atak dönemi var ve bunu yaramazlık olsun diye yapmıyor çocuklar. Ağzı olan herkes uzman kesiliyor o da ayrı mesele. İşinde gerçekten iyi ve mantıklı gelen açıklamaları takip etmek mantıklı. Birkaç yorumunuza baktım eskiler ah nerede o eski Ramazanlar tadında yazmışsınız hep. Eski insanların yaşadığı koşullar ile şimdiki koşullar çok farklı. Anlamlandıramıyoruz bu da doğru ama şimdi içinde bulunduğumuz koşullar içerisinde en rahat ve mutlu hissedeceğimiz seçeneği seçmek de abartılı ya da saçma değil. Eskilere sorsak onlar da o koşullarda yaşamayı istemezlerdi ama elmahkum.
 
Dogum yapalı 13 gün olmuştu. Kvdem eşiyle evime geldiği için kayınbabamin yanında emziremiyordum evimiz 1+1 gibi düşün diğer odada bebegin odası var her neyse.. yatak odasında emziriyordum (yatarak) sezaryenli olduğum için kucağımda tutamiyordum dikislerim çok aciyordu bu durumu kvdeme paylaşınca "sen bebek yapmaya hazır değilmişsin " dedi ve doğumdan 2 gün önce bi doğur bakiyim bir daha doğurmak isteyecek misin demişti bende bunları unutamiyorum
 
Gerçekten yaklaşık 7 bin yıllık insanlık tarihinin en kötü dönemine denk geldik. Her şeye bir kılıf uydurma derdindeyiz. Yüzlerce nesil geldi geçti, yaramazlık kavramının adına artık atak dönemleri denmeye başladı.

Her aya ayrı bir atak dönemi adı verilmeye başlandı. Gerçekten okudukça, dinledikçe şaşırıyorum. Çocuğa kesinlikle ses yükseltmeyin diyor herkes. Sonra bu çocuklar büyüyüp okula başlayınca, liseye gidince öğretmenlerin Allah cezasını veriyor.

Ben çocuğun her duyguyu yaşaması gerektiğine inanıyorum. Çocuk hata yaptığında güzellikle uyarılmalı, aynı hatayı tekrar ettiğinde uyarının güzelliği azalmalı. Defalarca vurdumduymaz şekilde tekrarlıyor ise de kızılmalı.

Çok garip ve depresyona meyilli bir nesli kendi ellerimizle yetiştiriyoruz. Öğretmeni sesini yükselttiğinde " Bana babam bile sesini yükseltmiyor sen kimsin" diyerek sınıftan çıkan, annesinin paşaları, babasının prensesleri ileride çok sıkıntı çekecekler benden söylemesi.

Lütfen psikolog olursanız yetişkinlerle çalışın ve çocuklardan elinizi çekin. Çok endişelendim bu dehşet yanlış ve bilimsellikten uzak bilgiler ışığında
 
Yahu eskiler güneşi Apollon'un doğurup batırdığına inanıyorlarmış. Gök gürleyince Tanrılar kurban istiyor diye insan kurban ediyorlarmış. Eskilerin her yaptığına hayran olmayalım ya. Psikoloji zaten çok yeni bir bilim dalı. Uzmanlar da yeni yeni keşfediyor. Atak dönemi var ve bunu yaramazlık olsun diye yapmıyor çocuklar. Ağzı olan herkes uzman kesiliyor o da ayrı mesele. İşinde gerçekten iyi ve mantıklı gelen açıklamaları takip etmek mantıklı. Birkaç yorumunuza baktım eskiler ah nerede o eski Ramazanlar tadında yazmışsınız hep. Eski insanların yaşadığı koşullar ile şimdiki koşullar çok farklı. Anlamlandıramıyoruz bu da doğru ama şimdi içinde bulunduğumuz koşullar içerisinde en rahat ve mutlu hissedeceğimiz seçeneği seçmek de abartılı ya da saçma değil. Eskilere sorsak onlar da o koşullarda yaşamayı istemezlerdi ama elmahkum.
Sanırım demek istediğimi anlatamadım. Ben demiyorum ki hadi biz de kendi kendimize doğum yapalım. Demek istediğim şey bir veya iki nesil önceki insanlar çok daha zor şartlar altında bizden daha mutlu olmayı nasıl başarabilmişler bunu incelemek lazım.

Önceki nesil kaynanasının evinde bir ömür tüketirken ( ki kaynana da gerçek kaynana) şimdi haftada 1, birkaç saatliğine eve gelinmesinden psikolojilerimiz bozuluyor.

" Etiketleri çıkarmayı unutacak kadar basit birisin " cümlesini aylarca unutamayacak ve kafamıza takacak kadar dertsiz bir yaşantımız var. Etrafımız sürekli birbirimize hak veren hemcinslerimizle dolu.

Bu mutsuzluğu ve kaosu tetikleyen bir olay. Bu kafayla mutlu olmak gerçekten çok zor.
 
Lütfen psikolog olursanız yetişkinlerle çalışın ve çocuklardan elinizi çekin. Çok endişelendim bu dehşet yanlış ve bilimsellikten uzak bilgiler ışığında
Bilim dediğiniz şeyin sadece sizi mutlu eden şeyler olduğunu sanıyorsunuz sanırım.

Zaten piyasanın böyle şejillenmesinin sebebi de sizin bu kafa yapınız. İnsanlar sorunun çözülmesini istemiyor. İnsanlar sadece kendilerine " haklısın" diyen insanlar arıyorlar.

Müstakbel meslektaşlarım da tam olarak istediklerinizi size veriyorlar. Eğer bir gün psikologluk yapmaya karar verirsem merak etmeyin, ben de sizin sonuna kadar haklı olduğunuzu söyleyeceğim. Çünkü benim gözümde siz müşteri olacaksınız ve her meslekte olduğu gibi bu meslektede müşteri memnuniyeti çok önemli.

Derdim sorun çözmekten ziyade müşterimi memnun etmek olacak. Ama şu an sizi müşteri olarak görmediğim için gerçekleri rahatlıkla söyleyebiliyorum.
 
Sanırım demek istediğimi anlatamadım. Ben demiyorum ki hadi biz de kendi kendimize doğum yapalım. Demek istediğim şey bir veya iki nesil önceki insanlar çok daha zor şartlar altında bizden daha mutlu olmayı nasıl başarabilmişler bunu incelemek lazım.

Önceki nesil kaynanasının evinde bir ömür tüketirken ( ki kaynana da gerçek kaynana) şimdi haftada 1, birkaç saatliğine eve gelinmesinden psikolojilerimiz bozuluyor.

" Etiketleri çıkarmayı unutacak kadar basit birisin " cümlesini aylarca unutamayacak ve kafamıza takacak kadar dertsiz bir yaşantımız var. Etrafımız sürekli birbirimize hak veren hemcinslerimizle dolu.

Bu mutsuzluğu ve kaosu tetikleyen bir olay. Bu kafayla mutlu olmak gerçekten çok zor.
Eski nesil mutlu değil bu konuda bir kere anlaşalım. Eskilerden hangi kadına rastlasan 30+ yıl önce yaşadıklarını aynı tazelikte anlatır. 40 yaşına gelmeden envai çeşit hastalıklara yakalandılar ne acılar çektiler. Çoğu da torba torba ilaç kullanıyor. Çektiklerini içlerine attıkları için sonra başka hastalıklarla uğraştılar. Tanıdığım çoğu eski nesil kadın böyle. Şimdiki nesil canını sıkan şeyin farkında ve hasıraltı etmeden çözmek istiyor bu olması gereken bir şey. Böyle bir cümle herkesin canını sıkar kimi içine atıp yokmuş gibi davranır kimi de üzerine üzerine gider. İçine atıp başka bir kavga meselesi yapmaktansa sorun edip çözmeye çalışmak daha mantıklı. Mutlak mutluluk diye bir şey yok zaten. Su bulanmadan durulmuyor. Ben de evet bazen yeni neslin çok hassas olduğunu kendini adadığı gerçek bir davası ,tutkusu olmadığını ve bunun can sıkıcı olduğunu savunuyorum. Ama insan ilişkileri söz konusu oldu mu bence doğrusu bu ya.
 
Basit bir annesin dedi sen bebeğinin kiyafetlerindeki etiketleri çıkarmayı düşünemeyecek kadar basit birisin dedi :KK43: iç etiketleri oluyor ya ondan bahsediyor bu söz hala kalbimi çok acıtıyor
Saçını başını yolladığınıza dua etsin edepsiz😡 bu söz unutulmaz unutulmamalı da. Ne hali varsa görsün belli ki kötü biri hadsizliğe bak. Mesafeli olun bence. Çok da yardımını kabul etmeyin. Yemek falan yapıyormuş. Yarın Birgün sen evine yemek yapmayı beceremeyen basit bir kadınsın da der: o potansiyel var
 
Lütfen psikolog olursanız yetişkinlerle çalışın ve çocuklardan elinizi çekin. Çok endişelendim bu dehşet yanlış ve bilimsellikten uzak bilgiler ışığında
Bence yazdıklarında çoğunlukla absürt şeyler yok. Mesele çok beğendiğim bir çocuk doktoru var Osman gönülal. O da atak dönemi diye bir şeyin olmadığını çocukların ya da bebeklerin anlatmaya çalıştıkları bir dertleri olduğunu o dert çözülürse sorunun ortadan kalktığını söylüyor hatta kolik bebek de yoktur sıkıntısı olan bebek vardır diyor.
Bununla birlikte çocuğun evinde birçok duyguyla tanışması gerektiğini ben de doğru buluyorum. Gerçekten günümüzde anne babasının prensesi paşası şeklinde yetişen sınır bilmez çocuklar türedi. Çocuk her şeye hakkı olduğunu düşündüğü için saygı bilmiyor. Bu durumda başkalarına zarar veriyor. Halbuki özgürlük başkasının özgürlüğünün kısıtlandığı yerde bitmelidir. Ben de oldukça keyifle bilim ışığında ki branşım gereği de tabii ders işleyen 15 yıllık bir öğretmenim. Ve bu durumun gittikçe abartıldığını gözlemliyorum
 
Eski nesil mutlu değil bu konuda bir kere anlaşalım. Eskilerden hangi kadına rastlasan 30+ yıl önce yaşadıklarını aynı tazelikte anlatır. 40 yaşına gelmeden envai çeşit hastalıklara yakalandılar ne acılar çektiler. Çoğu da torba torba ilaç kullanıyor. Çektiklerini içlerine attıkları için sonra başka hastalıklarla uğraştılar. Tanıdığım çoğu eski nesil kadın böyle. Şimdiki nesil canını sıkan şeyin farkında ve hasıraltı etmeden çözmek istiyor bu olması gereken bir şey. Böyle bir cümle herkesin canını sıkar kimi içine atıp yokmuş gibi davranır kimi de üzerine üzerine gider. İçine atıp başka bir kavga meselesi yapmaktansa sorun edip çözmeye çalışmak daha mantıklı. Mutlak mutluluk diye bir şey yok zaten. Su bulanmadan durulmuyor. Ben de evet bazen yeni neslin çok hassas olduğunu kendini adadığı gerçek bir davası ,tutkusu olmadığını ve bunun can sıkıcı olduğunu savunuyorum. Ama insan ilişkileri söz konusu oldu mu bence doğrusu bu ya.
Eski neslin yeni nesle göre daha mutlu olduğunu düşünüyorum. Yeni nesil genel manada çok iyi bir yaşam sürmesine rağmen çoğusu ilaç kullanıyor.

En basit cümlelerden bile birçok anlam çıkarıyor. Daha sonra dönüp depresyona giriyor. Bu nesil bir önceki neslin yaşadığının 3'te 1 ini yaşasa yarısı kafayı yerdi, çok farklı şeyler düşünürdü diye düşünüyorum açıkçası.

Ve bunun sebebinin de çocukluktan beri sorumluluk verilmemesi olduğunu düşünüyorum.

Erkekler için durum çok daha vahim. Gerçekten bir musibet lazım resetlenmek için.
 
Eski neslin yeni nesle göre daha mutlu olduğunu düşünüyorum. Yeni nesil genel manada çok iyi bir yaşam sürmesine rağmen çoğusu ilaç kullanıyor.

En basit cümlelerden bile birçok anlam çıkarıyor. Daha sonra dönüp depresyona giriyor. Bu nesil bir önceki neslin yaşadığının 3'te 1 ini yaşasa yarısı kafayı yerdi, çok farklı şeyler düşünürdü diye düşünüyorum açıkçası.

Ve bunun sebebinin de çocukluktan beri sorumluluk verilmemesi olduğunu düşünüyorum.

Erkekler için durum çok daha vahim. Gerçekten bir musibet lazım resetlenmek için.
Bunlar ayrıca bir sosyolojik tez konusu. Yaşam şartları çok değişti ve ona göre bir nesil ortaya çıktı. Bilgi bombardımanı, tüketim çılgınlığı altında eziliyorlar. Bizim uğraştığımız problemler maddi idi. Herkes üç aşağı beş yukarı aynı yaşıyordu. İnsanlar arası böyle bir makas yoktu. Bilgi, bilgili insan önemli/ kıymetli idi. Şimdi güzel, paralı, gösterişli insan kıymetli. Çocuklar da kendilerine yer bulamıyor neyin doğru olduğunu kestiremiyor.
 
Bence yazdıklarında çoğunlukla absürt şeyler yok. Mesele çok beğendiğim bir çocuk doktoru var Osman gönülal. O da atak dönemi diye bir şeyin olmadığını çocukların ya da bebeklerin anlatmaya çalıştıkları bir dertleri olduğunu o dert çözülürse sorunun ortadan kalktığını söylüyor hatta kolik bebek de yoktur sıkıntısı olan bebek vardır diyor.
Bununla birlikte çocuğun evinde birçok duyguyla tanışması gerektiğini ben de doğru buluyorum. Gerçekten günümüzde anne babasının prensesi paşası şeklinde yetişen sınır bilmez çocuklar türedi. Çocuk her şeye hakkı olduğunu düşündüğü için saygı bilmiyor. Bu durumda başkalarına zarar veriyor. Halbuki özgürlük başkasının özgürlüğünün kısıtlandığı yerde bitmelidir. Ben de oldukça keyifle bilim ışığında ki branşım gereği de tabii ders işleyen 15 yıllık bir öğretmenim. Ve bu durumun gittikçe abartıldığını gözlemliyorum
Çocuklara sınır koymakla ilgili söylediği şeylerde falan sıkıntı yok zaten burası doğru, elbette sınır bilmez çocuklar olmasın. Ama lohusalığında sıkıntı yaşamış bir kadının konusunda lohusalık abartılıyor demesi( ki en büyük depresyon nedenlerinden biridir ve intihara kadar gidebilir) , sonrasında eşiyle olan toksik davranışlarını normalleştirmesi ve saygısızlık olduğunu düşünmemesi vs saçma. Psikolog olan ya da olacak birinin böyle bilimden/iletişimden uzak düşünceleri olması kabul edilemez. Eskileri övüp durması da cabası. Çoğu insan çaresizlikten hayatını kabulleniyordu, aşırı mutluluktan değil yani
 
Bunlar ayrıca bir sosyolojik tez konusu. Yaşam şartları çok değişti ve ona göre bir nesil ortaya çıktı. Bilgi bombardımanı, tüketim çılgınlığı altında eziliyorlar. Bizim uğraştığımız problemler maddi idi. Herkes üç aşağı beş yukarı aynı yaşıyordu. İnsanlar arası böyle bir makas yoktu. Bilgi, bilgili insan önemli/ kıymetli idi. Şimdi güzel, paralı, gösterişli insan kıymetli. Çocuklar da kendilerine yer bulamıyor neyin doğru olduğunu kestiremiyor.
İşte bu algıyı kırmak için çabalamak gerekiyor. Şu an yeni nesil tamamen materyalizmin esiri olmuş durumda. İşin manevi kısmı ile kimse ilgilenmiyor. Maneviyata yönelmek günümüzde enayilik olarak adlandırılıyor. Bu da mutsuz, huzursuz bir nesil yetişmesine sebep oluyor.
 
Çocuklara sınır koymakla ilgili söylediği şeylerde falan sıkıntı yok zaten burası doğru, elbette sınır bilmez çocuklar olmasın. Ama lohusalığında sıkıntı yaşamış bir kadının konusunda lohusalık abartılıyor demesi( ki en büyük depresyon nedenlerinden biridir ve intihara kadar gidebilir) , sonrasında eşiyle olan toksik davranışlarını normalleştirmesi ve saygısızlık olduğunu düşünmemesi vs saçma. Psikolog olan ya da olacak birinin böyle bilimden/iletişimden uzak düşünceleri olması kabul edilemez. Eskileri övüp durması da cabası. Çoğu insan çaresizlikten hayatını kabulleniyordu, aşırı mutluluktan değil yani
Lohusalık döneminin bazı insanlar tarafından çok abartıldığı fikri sizi neden bu kadar rahatsız etti anlayamadım.

Tabii ki zor bir dönem ama doğum yapan her kadın bu dönemi yaşıyor. İmkanı olan dibine kadar yaşıyorken imkanı olmayan o dönemde de kendi işlerini yapıyor. Yanında birileri varken ayağa kalkacak mecalim yok diyerek sürekli mızmızlanan insan tek başına kaldığında dağ gibi durabiliyor.

Ben işin bu tarafının psikoloji ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Özellikle günümüzdeki insanların sorumluluk almaması; paşalar, prensesler gibi yetiştirilmesi bu sorunu körüklüyor.

Bu konu altında da görüyorum sıkça. Asla affetmeyen, kindar, yapılan en ufak yanlışı bile çok büyük bir olaymış gibi lanse eden, düşünen insanların sayısı çok. Sürekli söylüyorum bu kafa ile mutlu olmak imkansız.
 
X