'' Herkes sonunda olmaktan korktuğu insana dönüşür ''
Çok güzel yazmışsınız. Benim de hatam var şu an yazdığınızı okuyunca anladım. Öncelikle teşekkür ederim.
Ben genelde şöyle düşünüyorum. Burada yazan kişi olayı kendi penceresinden bakarak, kendince yorumlayarak yazıyor.
Yani şimdi ben buraya gelip sadece eşimin bana söylediklerini yazsam buraya, eşim Deccal muamelesi görür. İnsan ilişkileri karşılıklı oluyor her zaman. Bir insan sinirleniyorsa onu sinirlendirecek bir mevzu da vardır. Size bu mevzu çok basit geliyor olabilir ama onun iç dünyasında nelerin tetiklendiğini bilemiyoruz.
Mesela benim eşim ailesi konusunda çok hassas. Kendisine hakaret etsem çok alınmaz ama annesine ablasına bir şeyler söyleyince sinir katsayısı birden xⁿ fonksiyon grafiği gibi artıyor. Bunu evliliğimizin 6.ayında farkettim.
Ben mesela eşimin şahsına saydırırım ama ailesine bir şey dememeye çalışırım. Keza kendisi de aynı şekilde aileme bir şey demez. Çünkü bilir ki ailemi eleştirse ben de onun ailesini eleştiririm.
Demem o ki görücü usulü evlilikler harici eşlerimizi tanıyarak, severek evlendik. İnsanlar dönüşüyorsa o dönüşümlerin bir sebebi vardır. Eşleri olarak bu dönüşümleri incelememiz, sebeplerini bulmamız ve sorunu kaynaklarına inerek çözmemiz gerekiyor.
Ha yanlış anlaşılma olmasın, tabii ki tartışma olmadan evlilik olmaz. Sürekli aynı evde vakit geçirdiğimiz insanla tabii ki tartışacağız, anlaşmazlıklar olacak, ufak tefek kavgalar edeceğiz ama bunun dozu çok önemli.
Sizden de özür diliyorum kırdıysam, sadece özeleştiri yapmanız gerekiyor olabilir diye öyle yazmıştım ancak kırılmışsınız. Kusura bakmayın.
Lohusalık döneminin bazı insanlar tarafından çok abartıldığı fikri sizi neden bu kadar rahatsız etti anlayamadım.
Tabii ki zor bir dönem ama doğum yapan her kadın bu dönemi yaşıyor. İmkanı olan dibine kadar yaşıyorken imkanı olmayan o dönemde de kendi işlerini yapıyor. Yanında birileri varken ayağa kalkacak mecalim yok diyerek sürekli mızmızlanan insan tek başına kaldığında dağ gibi durabiliyor.
Ben işin bu tarafının psikoloji ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Özellikle günümüzdeki insanların sorumluluk almaması; paşalar, prensesler gibi yetiştirilmesi bu sorunu körüklüyor.
Bu konu altında da görüyorum sıkça. Asla affetmeyen, kindar, yapılan en ufak yanlışı bile çok büyük bir olaymış gibi lanse eden, düşünen insanların sayısı çok. Sürekli söylüyorum bu kafa ile mutlu olmak imkansız.
Cevap vermek istemiyorum lakin konu o kadar uzadı ki kendimi tutamıyorum..
Öncelikle en küçük hatada affetmeyen insanlar diyorsunuz ama kimse durduk yere kimseye karşı bu kadar acımasız olmaz. Bahsettiğim kişi esimin annesi normal arkadaşım, akrabam veya dış kapının dış mandalı değil bu yüzden affetmek istiyorum ama yapamıyorum ve biliyorum ki affetmesem bile görüşmek,konuşmak birlikte bir şeyler yapmak zorundayım bu ne kadar ağır biliyor musunuz ? Arkadaşım olsa tek kalemde silerim veya görmezden gelirim hatta kafama takıp kendimi mutsuz bile etmem ama aile öyle olmuyor.
Ayrıca gelelim lohusalık konusuna o günkü psikolojimi,çaresizliğimi Allah kimseye yaşatmasın size göre çok küçük bir şey olabilir hatta güya abartıp şımarıklıkta yapmış olabilirim değil mi ? İnsanda olmasa gereken en büyük özellik bence "Empati" yapıyor olabilmesi kendimi benim yerinize koyun desem şimdi siz dersiniz ki " Ben olsam takmam onlar büyük eski kafalı bir bildikleri var der ve susarim" dersiniz. Ama bu dünyada birçok insan var ve herkesin karakteri, hayata bakış açısı ve hayattan beklentileri farklı sizlerle hayata aynı pencereden bakmıyoruz.
Kucağımda 5 günlük bir bebek var ilk defa anne oluyorum ve haliyle endişelerim var, bu dönemde destek istemem tabiki normal ( destek derken kimseden bebegime baksın, evimin işini yapsın gibi değil) Moral versinler, hatta gerekirse uzak dursunlar ve böyle normal dönemde elle tutulur bir sey yapmadığım halde trip yapıp huzur bozmasın veya anneligime laf etmesin mesela kimse.
Ve ayrıca ben o kadar güçlü biriyim ki sizin dediğiniz gibi ne prenses gibiyim ne de böyle bir dönemde tüm gün yatakta yatip millete mizmizlanip naz niyazda yapmadım, kendime de maşallah diyorum. Siz şimdi bana " ben sana demiyorum genel diyorum toplumda birçok kişi böyle şöyle" diyeceksiniz ama burası sizin toplumdaki insanların davranışlarını belirtip, eleştiri yapacağınız bir yazı köşesi değil. Benim sorum ve insanların benim konum ile ilgili düşüncelerini benimle paylaşmaları.
İsmini hatırlamıyorum ama bir hanımefendi size demişti ki" Benim sorum altına da beni eleştirecek bir şey yazmıştınız, ben haklı olmama rağmen sizin o yazinizdan dolayı kendimi ve yaptıklarımı sorguladım, hatalı olabilir miyim diye" demişti. Aynısını bende yaşadım çünkü hala lohusalik dönemindeyim siz ister böyle bir döneme inanın ister inanmayın.
Şunu da belirtmek istiyorum. Herkes evlendiğinde mutlu olmak ister. Kimse eşimin ailesi ile kavga edeyim sorun cikartayim aksiyon olsun demez. Nişanlıyken eşimin annesini o kadar çok seviyordum ki arkadaşlarıma bile benim kayinvalidem çok iyi birisi derdim onlarda bana gülerdi. ( çok haklilarmis) Evlendik ve kayinvalidem değişmeye başladı. Ve ben birden ona karşı boyle duygular beslemedim . İlla birinin kötü olması için safi kötülük yapması gerekmiyor. Özel alanına saygı duymuyorsa, hep bir beklentisi varsa,sürekli oğluna ajitasyon yapıyorsa, en küçük olayı büyütup sonrasında haklı çıkmak için kırıldım, üzüldüm adı altında duygu sömürüsü yapıp sizi çaresiz hissettiriyorsa buda kötülüktür bana göre.
Mesela benim saçlarım erken yaşta beyazlamaya başladı bu genetik buna bile mana buldu " Ben kaç yaşındayım bir tel beyazım yok" dedi. Kendisi kapalı ve bir arkadasi kayinvalideme açık halini merak ediyorum hiç saçını görmedim dediğinde o dedi ki " Nasıl olsun benim saçımda geliniminki gibi beyaz " dedi. Tezatlıga bakar mısınız? Ki kadın bana saçların beyaz bile demedi . Ve balayindan sonra kendi ailemin yanına gittimizde saçma sapan bir nedenden dolayı eşime küstü, telefonlarını açmadı 2 gün eşimle küs kaldı ve ben ailemin evinde kayinvalidem niye böyle yaptı diye düşündüm sürekli, ne gezdiğim yerden keyif aldım ne de yediğim yemekten. Küsmesi yetmezmis gibi eşimi arayıp ben aslında eşine çok alındım düğün zamanı şöyle yaptı böyle yaptı dedi . Düğün günü dile getirmediği alinganliklarini biz eşimle gezmeye gittigimizde dile getirdi ve dedi ki eşime " Siz gelince ben eşinle konuscam halletmem gereken şeyler var " Bende sinirlendim neden aklımızda soru işareti bırakıyor telefonda konuşsun ne derdi varsa dedim. Asıl amaç küsmek degildi küsen insan dümdüz küser amacı her zaman eşime trip yapıp eşiminde gönlunü almasını sağlamaktı. Yani daha o kadar çok şey var ki ufak tefek... demem o ki bir anda olmuyor ve hala daha diyorum aslında kötü birisi değil ama ben artık çok yoruldum ve yıprandım birçok şeyi sineye çektim ama son yaşadığımız şeyi unutamıyorum ve acılarımın küçümsenerek eleştiri konusu olmasını istemiyorum.