- 18 Kasım 2014
- 2.238
- 5.904
- 168
- Konu Sahibi Duka Tesla
-
- #201
Ne alakası var ki? CEO ların geneli narsisttir.
Görgüsüzlükle alakalı değil bence.
bence de erkek
hem de ekşi sözlükten fırlamış gibi bir tarzı var.
Evet ben parfüm iliskisini de anlayamadim zaten.
Ben de lancome kullaniyorum yani kadinim ha
Neden erkek olduğunu düşündün bilmiyorum ama bana hiç erkekmiş gibi gelmedi en başından beri.
Entellektüelist, biraz narist biri gibi geldi. Ama tamamen kadın.
Eveeet lancome urunleri kullananlar kadindiiirrr ayyBenim de lancome marka yuz jelim var. Kadinim demek ki.
yok zaten ilişkilendirmeden ayrı ayrı yazdım.Ekşi sözlük'te erkekler mi yazıyor ki sadece? Ya da ekşi'de yazan biri burada da yazamaz mı?
"Hem erkek hem ekşi'de yazıyor" combo bir suç gibi söylemişsiniz de.
Eveeet lancome urunleri kullananlar kadindiiirrr ayy
Anlatım şekline bayıldım. Anlattığın hatuna hiç bayılmadım. Çok iyi yapmışsın, gönlünü falan alma.
konuyu bağlaya bağlaya buraya mı bağladınız?Benim de lancome marka yuz jelim var. Kadinim demek ki.
yok zaten ilişkilendirmeden ayrı ayrı yazdım.
erkek olduğunuzu düşünmem tamamen yazı tarzınızın bana verdiği hissiyatla alakalı..
ekşi sözlük olayı da ya çok okuyor olabilirsin ya da yazar olabilirsin. çünkü stil aynı
Nasıl anlatayım sana şimdi bunu.Narsist ithamından dolayı söylemedim, "markaları insanın gözüne sokan tipler gibi" dediğin için ayıp dedim. Bu benim için bir görgüsüzlük göstergesidir, kime ne marka kullandığını göstermeye çalışan ve göze sokan bir tip değilim. Erkek kokusu aldığını söyleyen birine geyik olsun diye yanımda otursa kadın parfümü kokusu alacağını söylemek istedim.
Canımm...Ben de sizin erkek ve fake olduğunuzu düşünüyorum. Gerekçem de bir kadın okuduğu bir cümlenin üzerine bu kadar düz mantık düşünemez, daha komplike olmalıdır. İspat? Ne gerek var canım ben söyledim oldu.
Ahahha ay çok komiğim öldüm gülmekten.
Merhaba siz sevgili kadınlar kulübü üyeleri, moderatorleri , adminleri ve siz sevgili üye olmayanlar! Biliyorum sayınız az değil sinsi sinsi okuyorsunuz buraları, ah sizi siziii.
Konuya geçmeden kendimden kısaca bir bahsedeyim. Ben ergenlik ve post ergenlik dönemlerinde ailesiyle ve arkadaşlarıyla çatışmanın dibine vurmuş, önüne gelene büyük küçük dinlemeden sinirlenip bağırmış, kavga etmiş, her zaman uç düşünceleri benimsemiş, yapma denileni yapmış yap denileni yapmamış kısaca o dönemin ne kadar melaneti varsa hepsini bünyesinde barındırmış biriyim. Hadi biraz abartmış olayım evlat olsa sevilmez seviyesinde değilse de sabırları zorlayan biri olduğumu inkar edemem. Kurban olduğum Rabbim mi böyle yaratıı, evrildiğim ilkel canlı mı ormanların uyumsuzuydu, bilemiyorum.
Birgün artık ilerleyen yaşım ve hormonlarımın kendine gelmesiyle durumumun farkına varmaya başladım ve bir aydınlanma yaşadım. Resmen kafamın üzerinde yuvarlak floresan bir lamba yandı. İnsanların benim sinirli tavırlarımı idare etmek zorunda olmadıklarını, bağırıp çağırarak ya da kalp kırarak bir şeyleri yaptırdığım zaman aslında mutlu olmadığımı fark ettim. Bir anda karmacı buddha’ya dönüp özümdeki iyiliği buldum demiyorum ama yavaş yavaş sakinleşmeye başladım. Artık mümkün olduğunca empati yapabilen, alttan alabilen, sakinleşme sürecine girene kadar susabilen ve sinirlerini yatıştırabilen biri oldum. Hani Nepal’e yerleşsem üzerime çarşaf atıp rahip yaparlar, o derece. Ancaak dün öyle bir şey oldu ki içimdeki Godzilla’nın fosilleşmemiş olduğuna kanaat getirdim, kanlı canlı ve alev püskürtüyor resmen çocuk! (Godzilla alev püskürtüyor muydu ya bu arada?)
Şirkette bir kız var, genel anlamda iyi biri. Yani çalışma ortamım cahil dolu kaynana, görümce muhabbetinden başka bir şey yapmıyorlar a dostlar bıktım diye anlatmıştım da topa tutmuştunuz beni “sen kendini ne sanıyorsun!!” diye. Heh işte onların arasında yer yer sarkastik bakış açısı gösterip güldüren ironilerden geri kalmayan, gündemdeki olaylardan bahsederken Venezuella’nın bitki örtüsünü soruyormuşum gibi ne alaka bakışları atmayan ve atmadığı gibi eğlenceli yorumlar da getiren bu kızçe bir ay gibi parlıyor, zakkum olup açıyor efendime söyleyeyim bülbül gibi şakıyor adeta. Yalnız maalesef ki ayın karanlık tarafı, zakkumun zehri -bülbülün kötü bir şeyi yok mu ya?- var. Bu su perisi kıvamındaki kız yaptığı küçük kuralsızlıkları ve saygısızlıkları uyanıklıkmış gibi görüp hayatını ona göre idame ettirerek gözümde Hansel ve Gratel’i kandıran cadı suretine bürünüyor. “Spor salonuna deneme için geldim diyip 3 aydır bedava giriyorum enayiler anlamadı miihih”, “Metro’da yaşlı kadının biri akbili iki kere bastı hoop geçiverdim ben de, garip garip bakan güvenliğe de annem dedim inandı salak hohoha”, “Ara sıra görüştüğümüz arkadaşlara ayy cüzdanımı unutmuşum derim ve hesabı ödetirim, üstüne bi de teselli ederler aheuehu aklımı seveyim aklımııı”, “Konserlere yolunu bulup bedava girerim, kafasızlar gibi para mı ödeyeceğim?(itiraf edeyim buna özenmiyor değilim)” Daha fazla örnek verip baymayayım, konuyu anladığınızı düşünüyorum. Hatun küçük ahlaksızlıkları bir akıl ürünüymüş gibi pazarlamaktan, diğer insanların iyi niyetini kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp pratik zekalı olduğunu düşünmekten geri durmuyor ve dahi bununla övünüyor. Zaman zaman yanlışlarda olduğunu, yaptıklarının sinir bozucu olduğunu, birgün ağzının ortasına tokatı yiyeceğini söylüyorum ama pek etkili olmuyor.
Kız hakkında da yeterli bilgiyi verip bir derece antipatik gösterdiğime göre geleyim dün yaşanan olaya. Ofisten çıktım ve asansör sırasına girdim. Çalıştığım yer büyük ancak asansör açısından fakir, yüzlerce kişiye iki asansör düşüyor ve girişlerde çıkışlarda haliyle bir kuyruk oluşuyor. Bu durumda merdiven bir alternatif elbette ancak sivri topuklu ayakkabılarla 6 kat inmenin vereceği ızdırabı siz sevgili hemcinslerimden daha iyi kimsecikler bilemez, zinhar! Bu ahval ve şerait içinde bekledim, bekledim ve bekledim. Nihayet sıra bana geldi diye düşündüm, önümde birkaç kişi var ve asansör geldi. Pıt pıt pıt pıt bindi insanlar ve tam bir kişilik yer kaldığında diğer asansörün sırasında bekleyen bu zarafet-i betül birden atladı asansöre. Yüzünde yine bir uyanıklık yaptığını düşünen, yine bir zafer kazandığına inanan o joker gülümsemesiyle yüzüme bakarken kapı kapandı. İşte o an, tam o an iki paragraf üstte bahsettiğim Godzilla çıktı içimden, gözlerim ateş saçıyor adeta bir Tosun Paşa , bir küçük enişte oluverdim o saniyede ben. Asansör inemeden çağırma tuşuna bastım ve kapı açıldı. Ayağımı araya koydum ve çok da sakin olmayan bir ses tonuyla sordum “Sıra benim, sen neden girdin araya?” Asansördekiler ve kuyruktakiler “Kavga mı var hah ne oluyor oradaa?” merakıyla bize dikkat kesildiler. Kız yok ben vardım mıy kıy bir şeyler söylerken “Hayır sen yoktun, araya kaynayarak uyanıklık yaptığını düşünüyorsun ama bu kadar insan aptal sen akıllı değilsin burada, in asansörden ve geç sırana!” dedim. Ya da buna benzer bir şeyler söyledim, bilemiyorum. İndi asansörden tabii, hıh!
Sorun şu ki kız şimdi benimle konuşmuyor –büyük şok!- Fazla tepki vermiş olduğumun farkındayım aslında gidip gönlünü alayım diyorum ama Tibetli rahip kıvamındaki bünyemi Evil Monster’a çeviren “kendini akıllı başkalarını aptal sanma” ve “ahlaksızlığı pratik zeka olarak düşünme” vasıflarına sahip olması sebebiyle buna benzer bir olayı tekrar yaşama ihtimalimiz var. Öte yandan muhabbeti de iyiydi, en azından kaynanası yok :)
Ne yapayım yahu ben, bir akıl verin?
Not: Çok uzun özet geç diyenler için, başkasının sırasını kapmayın, kavga çıkar!
Bana da öyle geliyor açıkcası.Nasıl anlatayım sana şimdi bunu.
Dilin iyi maşallah, kalemin de iyi..
Herkes senin kadar entelektüel olmayabilir. Verdiğin örnekleri söylüyorum.
Geçen gün yine burada birisi “varyans” kelimesini kullandı.
Ya arkadaş herkes istatistik ya da mühendislik okumadığı kesin ya da herkesin kitap yalayıp yutmadığı kesin. Keza senin yazına olan marjinal beğeniler de bunun bir göstergesi olup; beğenenlerin 1 kitap bitirme zahmetinde olmadıklarını da anlamak çok mümkün ki hiç bu kadar uzun ve akıcı bir şey okumamışlar havasında yazmışlar. Kelime hazinesi ve bilgi birikimi iyi olabilir insanların ama yazıları da okurken googledan bakmak zorunda kalabilir insanlar. Ha tabi bu da sen herkesin seviyesine göre yazmak zorunda mısın? Sorusunu gündeme getirir ki elbette değil.
Ama bana bazen yazıların illüzyon havasında geliyor.
Yani demek istemiyorum sonrasında “İpek hep negatif yorum yapıyor” kulisleri oluyor, hatta aleni de oluyor ama napayım arkadaş elimde değil. Düşündüklerimden başka bir şey yazamıyorum.Bana da öyle geliyor açıkcası.
Ve de zorlama.
Gündelik bir meseleyi bile böyle bir yazım dili ile yazması çok ilginç geldi.
ama bu benim tarzım diyor.
doğru haklı.
okumayın da diyebilir devamında:))
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?