- 25 Ağustos 2014
- 957
- 599
- 123
- Konu Sahibi Duka Tesla
-
- #221
İnsanın kasma bu kadar diyesi geliyor değil mi?:))Yani demek istemiyorum sonrasında “İpek hep negatif yorum yapıyor” kulisleri oluyor, hatta aleni de oluyor ama napayım arkadaş elimde değil. Düşündüklerimden başka bir şey yazamıyorum.
Bana da aynen zorlama, kelime seçme, hatta abartıyorum elit çizgisi çizme gibi bir yapısı var.
Hani belki kendi bile farkında değil bunun ama tüm konularını biliyorum hepsinde ucundan, kıyısından, göstererek, göstermeyerek kendini övme var gibi. Tabi arkadaş yeni bunlar ön yargı da olabilir.
Kesinlikle Umut. Ben de yazarım, kralını..İnsanın kasma bu kadar diyesi geliyor değil mi?:))
Ben de farkettim.ki ben uzun ağdalı,tumturaklı yazıları okumakta ve anlamakta ustayımdır övünmek gibi olmasın.
ama işte böyle bir meseleyi anlatım için bu yol pek isabetli değil gibi yahu.
size ne diyecek şimdi bekliyorummmmama ben de yazmadan edemedim.
herkeşlere güldür güldür plaza dili skecini izlemesini tavsiye ederim bu mevzu üzerine videolu anlatım olur hemKesinlikle Umut. Ben de yazarım, kralını..
Hatta içine birkaç tane Türkçe karşılığı olsa dahi yazıyı yüksek seviye gösterecek mühendislik terimi koyabilirim. Hatta İngilizce kalıbı yazıp parantez içinde Türkçe karşılığını verebilirim. Azıcık akademik havada olur hem.
Ama “biz sipariş bazlı üretim yapıyoruz” demek yerine neden “biz made to order (sipariş üzerine üretim) şeklinde çalışıyoruz.” Deme gereği duyayım ki.
Ben bu yazıda bu tadı alıyorum tam da.
herkeşlere güldür güldür plaza dili skecini izlemesini tavsiye ederim bu mevzu üzerine videolu anlatım olur hem
Anlatış tarzın çok keyifli, benim gerçek hayatta kullandığım betimlemeleri yapmışsın çok keyif aldım okurken. Erkek olduğunu söylemişler ama bir kadın böyle bir uslupta yazamaz mı nedir yani? Erkeksen de canın sağolsun, ben yorumuma geçeyim...
Bence gönlünü alma, tamam muhabbeti hoş biri olabilir ama başkasının haklarını ihlal eden ve kendini uyanık zanneden bir gereksiz senle konuşsa ne olur konuşmasa ne olur?! Belki o asansörden indirmeseydin senin arkandan "Duka Tesla 'yı nasıl da g*t ettim sap gibi kalakaldı kapı kapanırken ehi ehi " diyecekti.
Kesinlikle Umut. Ben de yazarım, kralını..
Hatta içine birkaç tane Türkçe karşılığı olsa dahi yazıyı yüksek seviye gösterecek mühendislik terimi koyabilirim. Hatta İngilizce kalıbı yazıp parantez içinde Türkçe karşılığını verebilirim. Azıcık akademik havada olur hem.
Ama “biz sipariş bazlı üretim yapıyoruz” demek yerine neden “biz made to order (sipariş üzerine üretim) şeklinde çalışıyoruz.” Deme gereği duyayım ki.
Ben bu yazıda bu tadı alıyorum tam da.
İçimdekileri söylemezsem çatlarım. Varsın İpek negatif desinler.Öykü Serter in eski tarzını hatırlıyomusun?
Daha marjinal bir çizgideyken sunduğu programları filan.
Anlatım tarzını zenginleştirmek adına çok farklı kelimeler ve teknikler kullanırdı.
Birden onu hatırladım:))
Neyse konu sahibinin konusunu dağıtmak istemem aslen:))
ama fikir beyan etmeden de geçemedik.
Bizim insanlar mı kitap okumuyor yoksa Tesla ciddi bir yazar da burada mı takılıyor.
Şu an ciddi olarak bunun çelişkisindeyim
Bana da öyle geliyor açıkcası.
Ve de zorlama.
Gündelik bir meseleyi bile böyle bir yazım dili ile yazması çok ilginç geldi.
ama bu benim tarzım diyor.
doğru haklı.
okumayın da diyebilir devamında:))
Yani demek istemiyorum sonrasında “İpek hep negatif yorum yapıyor” kulisleri oluyor, hatta aleni de oluyor ama napayım arkadaş elimde değil. Düşündüklerimden başka bir şey yazamıyorum.
Bana da aynen zorlama, kelime seçme, hatta abartıyorum elit çizgisi çizme gibi bir yapısı var.
Hani belki kendi bile farkında değil bunun ama tüm konularını biliyorum hepsinde ucundan, kıyısından, göstererek, göstermeyerek kendini övme var gibi. Tabi arkadaş yeni bunlar ön yargı da olabilir.
Kesinlikle Umut. Ben de yazarım, kralını..
Hatta içine birkaç tane Türkçe karşılığı olsa dahi yazıyı yüksek seviye gösterecek mühendislik terimi koyabilirim. Hatta İngilizce kalıbı yazıp parantez içinde Türkçe karşılığını verebilirim. Azıcık akademik havada olur hem.
Ama “biz sipariş bazlı üretim yapıyoruz” demek yerine neden “biz made to order (sipariş üzerine üretim) şeklinde çalışıyoruz.” Deme gereği duyayım ki.
Ben bu yazıda bu tadı alıyorum tam da.
hahaha Duka bayıldım pop star jürisi yakıştırmasına. Sence ben kim olurdum o koltukta?Yazışmalarınızın hepsini kopyalayamadım, toptan cevap yazıyorum :)
Bana ısrarla elitist, narsist, entelektüelist sıfatları yakıştırıyorsun kalbur üstü betimlemeler kullanıyorsun herkes anlamak zorunda mı diyorsun sonra da markaları insanın gözüne sokan bir insansın, elit çizgisi çizmeye çalışıyorsun, zorlama yazıyorsun vs diyorsun. Hakikaten bir kafa karışıklığı var gibi :)
"Ben de kralını yazarım, akademik kelimeler kullanırım, ingilizcesini de yazarım" iddialarını üzerime alınmıyorum zira ne akademik bir terim kullandım, ne Türkçe'si yerine İngilizce'sini yazdım ne de kral benim dedim. Bir de sen de bahsettiğin tarzda yazabiliyorsan yaz, tutan nedir? Sen yazabilme yeteneğine sahipsin ama yazmıyorsun diye kimse yazmamalı mı?
Tarzım böyle evet, gerçekten eleştiriye de açığım ve okunduğum için mutlu oluyorum ama bu kadar rahatsız ediyorsam sizi neden okuyorsunuz? Hakaret etmiyorum, laf atmıyorum, polemik yaratmıyorum, gelin benim yazım tarzımı oylayın demiyorum bu pop star jürisi tavırları neden?
Yazım diline bayıldım
Danıştığın şey konusunda da fikrim; bence uzak durmaya devam etmelisin çünkü senin bünye kabul etmez o tarzıboşuna canın sıkılmasın
Anlatım dilinizi ben çok beğendim dolu dolu yazılmış :)
herkeşlere güldür güldür plaza dili skecini izlemesini tavsiye ederim bu mevzu üzerine videolu anlatım olur hem
bence de erkek
hem de ekşi sözlükten fırlamış gibi bir tarzı var.
Merhaba siz sevgili kadınlar kulübü üyeleri, moderatorleri , adminleri ve siz sevgili üye olmayanlar! Biliyorum sayınız az değil sinsi sinsi okuyorsunuz buraları, ah sizi siziii.
Konuya geçmeden kendimden kısaca bir bahsedeyim. Ben ergenlik ve post ergenlik dönemlerinde ailesiyle ve arkadaşlarıyla çatışmanın dibine vurmuş, önüne gelene büyük küçük dinlemeden sinirlenip bağırmış, kavga etmiş, her zaman uç düşünceleri benimsemiş, yapma denileni yapmış yap denileni yapmamış kısaca o dönemin ne kadar melaneti varsa hepsini bünyesinde barındırmış biriyim. Hadi biraz abartmış olayım evlat olsa sevilmez seviyesinde değilse de sabırları zorlayan biri olduğumu inkar edemem. Kurban olduğum Rabbim mi böyle yaratıı, evrildiğim ilkel canlı mı ormanların uyumsuzuydu, bilemiyorum.
Birgün artık ilerleyen yaşım ve hormonlarımın kendine gelmesiyle durumumun farkına varmaya başladım ve bir aydınlanma yaşadım. Resmen kafamın üzerinde yuvarlak floresan bir lamba yandı. İnsanların benim sinirli tavırlarımı idare etmek zorunda olmadıklarını, bağırıp çağırarak ya da kalp kırarak bir şeyleri yaptırdığım zaman aslında mutlu olmadığımı fark ettim. Bir anda karmacı buddha’ya dönüp özümdeki iyiliği buldum demiyorum ama yavaş yavaş sakinleşmeye başladım. Artık mümkün olduğunca empati yapabilen, alttan alabilen, sakinleşme sürecine girene kadar susabilen ve sinirlerini yatıştırabilen biri oldum. Hani Nepal’e yerleşsem üzerime çarşaf atıp rahip yaparlar, o derece. Ancaak dün öyle bir şey oldu ki içimdeki Godzilla’nın fosilleşmemiş olduğuna kanaat getirdim, kanlı canlı ve alev püskürtüyor resmen çocuk! (Godzilla alev püskürtüyor muydu ya bu arada?)
Şirkette bir kız var, genel anlamda iyi biri. Yani çalışma ortamım cahil dolu kaynana, görümce muhabbetinden başka bir şey yapmıyorlar a dostlar bıktım diye anlatmıştım da topa tutmuştunuz beni “sen kendini ne sanıyorsun!!” diye. Heh işte onların arasında yer yer sarkastik bakış açısı gösterip güldüren ironilerden geri kalmayan, gündemdeki olaylardan bahsederken Venezuella’nın bitki örtüsünü soruyormuşum gibi ne alaka bakışları atmayan ve atmadığı gibi eğlenceli yorumlar da getiren bu kızçe bir ay gibi parlıyor, zakkum olup açıyor efendime söyleyeyim bülbül gibi şakıyor adeta. Yalnız maalesef ki ayın karanlık tarafı, zakkumun zehri -bülbülün kötü bir şeyi yok mu ya?- var. Bu su perisi kıvamındaki kız yaptığı küçük kuralsızlıkları ve saygısızlıkları uyanıklıkmış gibi görüp hayatını ona göre idame ettirerek gözümde Hansel ve Gratel’i kandıran cadı suretine bürünüyor. “Spor salonuna deneme için geldim diyip 3 aydır bedava giriyorum enayiler anlamadı miihih”, “Metro’da yaşlı kadının biri akbili iki kere bastı hoop geçiverdim ben de, garip garip bakan güvenliğe de annem dedim inandı salak hohoha”, “Ara sıra görüştüğümüz arkadaşlara ayy cüzdanımı unutmuşum derim ve hesabı ödetirim, üstüne bi de teselli ederler aheuehu aklımı seveyim aklımııı”, “Konserlere yolunu bulup bedava girerim, kafasızlar gibi para mı ödeyeceğim?(itiraf edeyim buna özenmiyor değilim)” Daha fazla örnek verip baymayayım, konuyu anladığınızı düşünüyorum. Hatun küçük ahlaksızlıkları bir akıl ürünüymüş gibi pazarlamaktan, diğer insanların iyi niyetini kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp pratik zekalı olduğunu düşünmekten geri durmuyor ve dahi bununla övünüyor. Zaman zaman yanlışlarda olduğunu, yaptıklarının sinir bozucu olduğunu, birgün ağzının ortasına tokatı yiyeceğini söylüyorum ama pek etkili olmuyor.
Kız hakkında da yeterli bilgiyi verip bir derece antipatik gösterdiğime göre geleyim dün yaşanan olaya. Ofisten çıktım ve asansör sırasına girdim. Çalıştığım yer büyük ancak asansör açısından fakir, yüzlerce kişiye iki asansör düşüyor ve girişlerde çıkışlarda haliyle bir kuyruk oluşuyor. Bu durumda merdiven bir alternatif elbette ancak sivri topuklu ayakkabılarla 6 kat inmenin vereceği ızdırabı siz sevgili hemcinslerimden daha iyi kimsecikler bilemez, zinhar! Bu ahval ve şerait içinde bekledim, bekledim ve bekledim. Nihayet sıra bana geldi diye düşündüm, önümde birkaç kişi var ve asansör geldi. Pıt pıt pıt pıt bindi insanlar ve tam bir kişilik yer kaldığında diğer asansörün sırasında bekleyen bu zarafet-i betül birden atladı asansöre. Yüzünde yine bir uyanıklık yaptığını düşünen, yine bir zafer kazandığına inanan o joker gülümsemesiyle yüzüme bakarken kapı kapandı. İşte o an, tam o an iki paragraf üstte bahsettiğim Godzilla çıktı içimden, gözlerim ateş saçıyor adeta bir Tosun Paşa , bir küçük enişte oluverdim o saniyede ben. Asansör inemeden çağırma tuşuna bastım ve kapı açıldı. Ayağımı araya koydum ve çok da sakin olmayan bir ses tonuyla sordum “Sıra benim, sen neden girdin araya?” Asansördekiler ve kuyruktakiler “Kavga mı var hah ne oluyor oradaa?” merakıyla bize dikkat kesildiler. Kız yok ben vardım mıy kıy bir şeyler söylerken “Hayır sen yoktun, araya kaynayarak uyanıklık yaptığını düşünüyorsun ama bu kadar insan aptal sen akıllı değilsin burada, in asansörden ve geç sırana!” dedim. Ya da buna benzer bir şeyler söyledim, bilemiyorum. İndi asansörden tabii, hıh!
Sorun şu ki kız şimdi benimle konuşmuyor –büyük şok!- Fazla tepki vermiş olduğumun farkındayım aslında gidip gönlünü alayım diyorum ama Tibetli rahip kıvamındaki bünyemi Evil Monster’a çeviren “kendini akıllı başkalarını aptal sanma” ve “ahlaksızlığı pratik zeka olarak düşünme” vasıflarına sahip olması sebebiyle buna benzer bir olayı tekrar yaşama ihtimalimiz var. Öte yandan muhabbeti de iyiydi, en azından kaynanası yok :)
Ne yapayım yahu ben, bir akıl verin?
Not: Çok uzun özet geç diyenler için, başkasının sırasını kapmayın, kavga çıkar!
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?