Kötü bir anne miyim?

benzer bir hatayı ben yaptım. benimki mecburiyettendi. ama yine de pişmanım. ve neler kaçırdığımı 2. çocuğumla anladım. ilkinde yaşarken anlamamıştım bile tam olarak. mecburdum bir yerde ama o kadar da değil. istesem ertelerdim. ama korkuyordum. işime ve iş yerime güvenmiyordum. işsiz kalırsam olacaklardan o kadar korkuyordum ki. hem iş, hem kpss hem toefl hem formasyon. bir ipte bir sürü şeyi oynatmaya çalışıyordum. şimdi öyle pişmanım ki. 8-9 aylıkken bile işten gelir. biraz öper koklar babaannesine verir ders çalışmaya otururdum. özetle pişmanım. belli bir yaştan sonra size olan ihtiyacı azalıyor zaten. ya doğmadan önce yapmak lazım yada biraz daha büyüdükten sonra.
 
İyi miyim kötü müyüm demeyin. Fazla vakit geçirmeyen kötü olmuyor belki farklı bir tabir kullanılabilir ama kötü ağır bir söz olur. Vicdan olarak daha iyi bilirsiniz kendinizi. Doktora ne bilmiyorum o yüzden yorum yapmıyorum buna ama umarım çocuğunuzla daha fazla vakit geçirebilirsiniz. Mutluluk diliyorum
 
Aslında anladigim şu,
9 mesai baslangici
17 kreş ve mesai bitis
20.00 kütüphane çıkış
22.00 çocuklar için uyku saati

Yani hafta içi doktoraya ayırdığın saat sadece 2,5 saat (yolu,hazırlığı saymazsak)
O zmaan bu 2,5 saati neden en kıymetli zamanından kullanıyorsun ki?
Yani bu 2,5 saat neden çocuğunun en aktif olduğu, kresten çıkıp heyecanla gününü anlatacagi zaman diliminde olsun?
Pekala uyku saatinizi değiştirip bebeği uyuttuktan sonra siz uyuyana kadar çalışabilirsiniz kendinizi bir odaya kapatıp. Eminim eviniz kütüphaneden daha sessizdir, haftada bir falan kütüphaneye kitap değiş tokusuna gidersiniz, o gün uzun uzun kalirsiniz...
Ya da işe giden çoğu insan güne 6 olur olmaz başlıyor. Siz de 6da kalkıp kütüphane açıksa kütüphaneye geçip oradan ise geçebilirsiniz (evde olunca çocuk sizi rahat bırakmaz çünkü). Güne böyle başlayıp yatmadan da kısa bir zaman ayirsaniz bence ne eşinizden ne çocuğunuzdan zaman çalmış olursunuz.
Bir doktora öğrencisinin zaman yönetimi çok iyi olmalı, sizde bu eksik bence. Bunu oturtursaniz siz de bebeğiniz de daha mutlu olabilirsiniz
 
Yazdıklarıniz da haklılık payınız oldukça fazla,
Doktora okumaya niyetlendim dese, belki yorumum, sizin yorumunuzdan farklı olmazdi ama zaten başlamış bir kere. Bir de ben suçluluk hissettirmek istemedim.

Ama ben olsam asla başlamaz çocuğumu anne sevgisinden, anne ilgisinden mahrum bırakmazdim. (Şu an evden çalışıyorum, ona rağmen çocuğuma yetemediğimi düşünür dururum.

Ben anne sevgisi nedir bilmiyorum; kolu anne ısırığından eksik olmayan bir çocuktum ben. Diş izleri ve o morluklar hiç eksik olmadı bedenimden, öyle ki;okul da kavrulmuş sıcaklar da bile kısa kollu giyinmez, arkadaşlarım sorduğunda kardeşim ısırdı derdim.

Anne sevgisini, varlığının verdiği duyguyu bilmediğim için çokta empati kuramadım açıkçası.
Ama çocuklar üzülmesin ya.
 
Kötü anne demek bu kadar kolay olmamalı. Sonuçta çocuğu bırakıp eğlenmeye gitmiyorsunuz. Ancak terazinin ibresi epey bi şaşmış (bana göre). Kendi adıma doğru olanın bu olduğunu düşünmüyorum. Yeni bir denge bulmanız lazım. Zor işler çocuk + çalışma hayati+ doktora kolay gelsin.
 
Gercekten yeterli mi kotu bi gün geçirdiğinde annenin şefkatli kollarında huzur bulmak istemez mi yada öğrendiklerini heyecanla annesiyle paylaşmak istemez mi ?
Temel ihtiyaçlarla bitmiyor bunun duygusal yönü peki
Bir çocuğun en çok anneye ihtiyaci var
 
Herkesin anneliği kendine. Benim ikiz yeğenlerim Kırgız Bakıcılarla büyüdü. Kardeşim önce benim mutluluğum dedi. Çocuklarını anneme ve bakıcılara bırakıp yurtdışına da giderdi. Bu çocuklarda nasıl etki etti dersen “anne merkezli” olmaktansa daha özgür ruhlular.
Ben 42 yaşında anne oldum. Bebeğime doğdu doğalı kendim bakıyorum. Kızım Tuvalete girmeme müsade etmiyor.
Akademik kariyer isteğiniz vardıysa daha güzel planlama yapabilirdiniz. Benim en yakın arkadaşım inanılmaz idealist bir kızdı. Berkeley Üniversite’sinde doktora yaptı. Şimdi Odtü’de öğretim görevlisi. 38 yaşında anne oldu. Derslerinden arta kalan bütün zamanını oğluyla geçiriyor. Çok yoğun bir programının olmadığını söyledi. Hatta yazın konuştuğumuzda oğluyla Bodrum’a yazlığa gitmişti.
 


Bizim toplumumuzda anne her zaman ev işleri, kocası ve çocuk bakımı konusunda saçını süpürge etmesi gereken bir role büründüğü ve çocuk bakımında en çok -hatta tamamen- anne görevli olmalıymış gibi görüldüğü için, konu sahibinin çocuğuna istemeyerek az zaman ayırması yanlış görülüyor. Ama yanlış değil. Hayatta yaşanacak normal bir şey.

Kaç tane ev hanımı, çalışmasa bile gerçekten zamanını düzgün şekilde çocuğuna ayırabiliyor? Cidden böyle ev işlerinden, ıvır zıvır derdinden kaç anne çalışmadığı halde günde en az 2 saatini çocuğuna ayırıyor? Konuyu açan kişi eğer akademide dilediği yere gelirse gelecekte çocuğuna çok iyi şekilde zaman ayırabilecek. Maddi manevi rahat edecek. Annelik babalık öyle yanında çocuğu tutmakla olmuyor. Bir çocuğun ihtiyacı olan şey huzurlu bir ev, sevildiğini, güvende olduğunu bildiği şekilde yaşamak. Annesi zaten günün 2-3 saatini oğluyla iyi zaman geçirmeye ayırıyormuş. Kocası ev işlerine, çocuğun temel bakımına yardımcı oluyormuş. Önemli olan konuyu açan kişinin çocuğu ve kendisi için düzgün bir denge kurabilmesi. Bu dengeyi kurduktan sonra günlük beraber zaman geçirme sürelerinin hesabı önemli değil. Çocuk yetiştirmek, analık, babalık yapmak beraber geçirilen süreyle alakalı değil.
 
Size neden bu kadar yuklenildi. Eskiden memurlara doğum izni verilmiyordu annem 27 yıllık memur 2.5 ay izin alabilmiş. Gittiğim kursta 70 yaşında bı öğretmen hanım var o lohusaligi biter bitmez 41. Gün işe çağırılmış. Eskiler işlerini bıraksa mıydı. Eğer annem biraksaydi işini kendi ayakları üstünde duramaz ve aynı evin içindeki huzursuzluktan çocuklarının da etkilendiği evliliğini sonlandiramazdi. Babamın ağzının içine bakardı para versinde su ihtiyacımı goriyim diye.

Küçükken arkadaşlarımın annesi evde benim annem işte diye üzülürdüm açıkçası ama sadece bu kadar, işten gelince ve haftasonu tüm ilgisini üzerimde hissettiğim için annem çalışiyo diyordum. Şimdi büyüdüm yetişkin oldum bı ise girdim ve dehşete düştüm annem bunca yıl bunları çalışırken mi yapmıştı! Anne olmak bu kadar zor muydu? Ve anneme hak verdim, şimdi onu el üstünde tutuyorum müsaitsem ona bir tane bile ev işi bırakmıyorum. Anne çocuğunu ihmal etmiyosa çocuk kendi kendine yetebilmeyi ogreniyo. Ev hanımı olup ta ek gıda olarak cocuga danone yediren, ya da önüne bir poşet paketli gıda koyan anne mi iyi anne ya da babalık görevini sadece eve para getirmek sanıp eve gelince götür çocukları çocuk sesi çekemem ben diyen baba mi iyi baba ?

Konu sahibi saatleri değiştirerek çocuğunuzla daha çok vakit geçirebileceğiniz bı düzen kurabilirsiniz. Mesela erken uyuyup sabah çok erken kalkmak gibi o saatler inanın insanın zihni çok açık oluyo iş çıkışı halinizden daha dinç olursunuz. Kolaylıklar diliyorum güçlü anneye
 
Kötü bir anne değilsiniz, sonuçta eşiniz de ilgileniyormuş.
Bu ebeveynlik, özellikle annelik işi çok abartılıyor üzerine anlamsız vasiflar yükleniyor, çünkü Türkiye'de çoğu anne vasıfsız başka vasfı yok mecbur tek sığınağı bu.
Ama sonuçlar da ortada, toksik ebeveynler toksik bir gençlik.
Bizim neslin özellikle, annelerinin ev hanımıydi çoğu, kızlarını daha küçük yaşta psikologu yaptılar dert ortağı yaptılar, çok daha kötü örnekler var yani.
Sadece kendinize bu kadar yüklemeyin, rahat bir evde daha özgür bile yetişebilir çocuğunuz.
 
Ben kötü anne olduğunuza kesinlikle inanmıyorum. Sorumlulukları arasında sıkışıp kalmış, gereğinden fazla telaşlı, sanki süreci de gözünde fazla büyütmüş bir kadın görüyorum. Yeterlilik için 2 hakkınız var biliyorsunuz. İlkinde olmazsa ikincisinde mutlaka başarırsınız. Üstelik yeterlik sınavı da ders dönemi boyunca özellikle zorunlu derslerinizde yoğunlaştığınız kuram, felsefe, uygulama, yöntem ya da her neyse onlardan farklı sorular içermeyecek. Sosyal bilimlerdeyseniz büyük çoğunlukla kuramlar, alanda adı geçen baba bilim insanları ya da yöntem ve modeller hakkında mukayeseli sorular çıkacaktır. Örnek bir araştırma önerisi yazmanız istenebilir. Alanınızla ilgili güncel yaklaşımlar, modeller, uygulamalar her ne ise bunlar hakkında bilginizi ölçebilirler. Eski-yeni karşılaştırması istenebilir. Alanın tarihi gelişimi sorulabilir. Kısaca kıyıda köşede kalmış küçük detayları sormazlar size. Ders döneminde sıklıkla üstünden geçtiğiniz konu başlıkları ele alınır. Sözlü sınavda da yazılıda yaptığınız bir hata, ya da yeterince açıklayamadığınız bir husus varsa önce buna açıklık getirmeniz istenir. Ya da neyi neden savunduğunuz sorulur. Sonra da sıklıkla güncel uygulamalar, alanla ilgili araştırmaların yoğunluğunun hangi başlıklarda olduğu, tezde çalışmayı düşündüğünüz konu başlıkları ve gerekçeleri, alanınızda kullanılan araştırma yöntemleri gibi sorular olur. Daha önce yeterliğe girmiş üst dönem arkadaşlarınız varsa sorular hakkında fikir alabilirsiniz. Bence yeterlik sınavı zor değil sadece kapsamlı bir sınav. Bilgiyi, düşünceyi bir bütün haline getirmek gerekiyor.

Zaman açısından size tavsiyem kütüphaneye gitmek yerine doğrudan eve gelmeniz ve ailece zaman geçirmeniz. Kendinizi ne amaçla olursa olsun ailenizden bu denli uzaklaştırırsanız bir zaman sonra yalnız ve çaresiz hissetmeye başlarsınız. Akşam birlikte vakit geçirip yavrunuzu uyuttuktan sonra eşinizle güzel bir kahve ve ders başı. Saat 1e kadar çok rahat çalışabilirsiniz. Haftasonları da kütüphaneye tam gün gitmek yerine 2 yarım gün gitmeyi tercih edebilirsiniz. Ya da siz evde çalışırken eşiniz oğlunuzu alıp gezmeye, oyuna çıkartabilir. Tez döneminde zaten bu yoğunlukta çalışmanız gerekmeyecektir. Orada süreci biraz daha esnetebilirsiniz. 2 senede bitirmek yerine 3 senede bitirebilirsiniz. Aksi takdirde sağlığınıza da zarar verirsiniz. Başarılar dilerim :)

Ekleme: Bir de aklınızda bulunsun, sözlü sınavda yanınızda mutlaka küçük bir not defteri bulundurun. Sorular biraz detaylı olacağı için aklınızda tutmanız çok zor olacaktır. Hocalara da soruları tekrar ettirmek şık olmayacağından anahtar kelimeleri not defterine yazarak sorulara rahatlıkla cevap verebilirsiniz. Bir de anahtar kelimeler görsel olarak yan yana geldiği için düşüncelerinizi toparlayıp kendinizi ifade etmeniz de kolaylaşacaktır.
 
Ben de doktora yapıyorum. 27 aylık bir kızım var. Geçen sene yeterliliğe girdim. Şöyle yaptım 1 ay kadar eşim ve kayınvalidem akşam 9 a kadar kızıma baktı, sonrasında uyuttuktan sonra çalıştım. Hem de çalışan bir anneyim.

Asla kötü bir anne değilsiniz. Hem çocuğunuza bakar hem de doktoranızı yaparsınız. Okulumuzda illa ki çocuğu olan , bir yandan da ders çalışan hocalarınız vardır.

Belli bir süre maalesef kendinizden fedakarlık yaparak geçecek.
Geçtiğimiz ay bir sınava hazırlandım. Gece 12 den sabah 7 kere kadar çalıştım. Uykusuz kaldım ama başka türlü olmuyor.

Ayrıca kimseye ben kötü bir anne miyim? Diye sormayın. İnsanlar sizi anlamadan aaaa çocuğa 2 saat mi ayırıyorsun derler.

2 saat kaliteli vakit geçiriyorsanız yeter. Tüm gün bebeğinin yanında olup, bağırıp çağıran, şiddet uygulayanlar var.

Boşverin ve sınavınıza odaklanın. Başarılar diliyorum

Not: sınav jürinizdeki hocaların çalışma alanlarına bakmayı unutmayın
 
Son düzenleme:
Hiç kötü anne falan değilsiniz aksine çocuğunuz ilerde sizinle gurur duyacak emin olabilirsiniz.
Ama biraz daha zaman ayırmalısınız size çok ihtiyacı var. Bir de zaman hızlı geçiyor sonra o dönemlerini çok arıyor insan.
Acaba yeteri kadar sevdim mi, öptüm mü, oynadım onunla gibi kendinizi sorguluyorsunuz.
1 saat daha hafta içi, birkaç saat daha hafta sonu olarak düzenleme yapmalısınız.
 
Linç gelebilir yazacaklarıma ama yazacağım.

Bir konuda asgari ücretli birine "asgari ücretli birine bir çocuk bile fazla" diye çok yüklenilmişti. Ben bu gelir düzeyine sahip değilim ama hep aklıma geliyor.
Çocuk sadece maddiyatla ilişkilendirilmeye başlandı son dönemde. İçinde bulunduğumuz ekonomide bunu anlıyorum, kesinlikle maddi bir boyutu var. Herkeste maddi kaygılar vardır. Ancak aynı düzeyde maneviyatında etkisi olduğuna inanıyorum.
Bazı pedagogların yarım saat annesini görmesi yeterli olduğu söylenmiş yorumlarda. Komik buldum. Kendi alanım olduğu için rahatlıkla söyleyebilirim ki; 4 yaşındaki bir çocuğun günde yarım saat veya bir saat annesini görüyor olması gelişim açısından uygun değil.
Çocuğu sadece bilişsel gelişimle ve maddi imkanlarla değerlendirmeye çalışan bir bakış açısı gelişti artık. Üzücü.
Bütünüyle değerlendirmek lazım.

Kimseye "kötü anne" lafını söylemem. Fakat zaruri durumlar yoksa, vakit bu kadar az olmamalı.
 
Hic üzülmeyin. Yine de büyük cocugunuz. 1, 2 yasinda olsaydi olmaz derdim. Ben de doktora yaptim. Tez donemi 3, 4 yaslarindaydi. Bakici buldu..6 ay kütüphaneye gittim hergun. Aksam geldim. Üzerimden yükü attim. Simdi o da ben de mutluyuz. Bunlari düşünmeyin. Direniş var, yılgınlık yok.
 
Haftasonları 1 saat bile olsa çocuğunuzla başbaşa vakit geçirmenizi öneririm. Mesela ara ara kütüphaneye hep birlikte gidebilirsiniz, 1 saat çocuk bölümünde beraber kitap okuyup daha sonra babasıyla gönderirsiniz siz devam edersiniz.

Ben 2. çocuğuma hamileyken okula gidiyordum, derslerimi yetiştiremediğim zamanlar kızımın önüne kalem kağıt koyuyordum beraber ders çalışıyorduk ben daha çok ders çalışmaya çalışıyordum gerçi ama iki kelime öğrensem kardır modundaydım.

Samimiyetle söylemek istiyorum ki kötü bir anne olduğunuza inanmıyorum ancak bu vakit dört yaşındaki bir çocuk için az hem de bu durum üç sene daha devam edecek diyorsunuz. Hafta içi iki üç gün ders çalışmayı uyku saatinden sonraya bırakabilirsiniz mesela bunun gibi ufak tefek değişiklikler hem size hem çocuğunuza iyi gelir.
 
Son düzenleme:
Kütüphaneye gitmeden kulaklıkla evde otursanız iki saat, akşam yemeğini atlasanız, gece bir saat uykudan kıssanız toplam 3 saat daha zamanınız olur.Çocuk zaten 7 de uyur. Siz de uyuduktan sonra geri kalanı halledersiniz. Kötü anne diyemeyiz, ama daha özverili olmanız ve sanki daha fazla zaman geçirmeniz daha iyi olur gibi.
 
Çocuk annesiz büyüyor, annesi sanki hiç yok dünyada sadece babası varmış gibi bir şey olmuş sizinki. Çocuğa çok üzüldüm açıkçası. Baba, anne kadar ilgilenemez sonuçta. Çocuk Allahın bir emaneti. Onu yapmaya biz karar verdiysek, en iyi şekilde de bakmak zorundayız. Dünyalık olan hiç bir şey kariyer de dahil, çocuklarımızdan daha önemli olamaz. Her şey para değil, varsın imkanları biraz kısıtlı olsun ama anne ilgisiyle, sevgisiyle büyüsün yeterki
 
Sizi suçlamayan ve durumunuzu yargılamayan bir mesaj yazmaya geldim. Bu kadar dobra(!) yorumun içinde belki benim benzer tecrübem bir nebze fikir olur.
Doktora ders dönemindeyken evlenmeye karar verdik. Annem konuyu babama açınca babam “keşke doktorasını bitirip evlenseydi” demiş ben bu fikri ile dalga geçip “doçentliği alıp evleneyim daha iyi olur” demiştim ve Allah cezamı verdi

Zaten çok disiplinli ve sistemli çalışan biri olmadığım için, bir de zor bir konu ve metoda atlayan bir hayalperest ve gizli mükemmeliyetçi olduğum için 7 yıllık çileme merhaba dedim. Kızım doğduğunda evliliğim 2 seneyi geçmişti ve benim elimde sadece kızıma 7 aylık hamileyken yapmış olduğum saha çalışmasının bulguları vardı. Tezimi sunduğumda kızım 2,5 yaşındaydı.

Ben bu süreçte ağırlığı teze değil çocuğa verdim ancak bu da mükemmel çözüm değildi. Bu kısıma dikkatinizi çekerim.
Doktoranın 6. senesinde bana bi geldiler. Bir şekilde bitirmem gerek dedim. Her konuda olduğu gibi geniş zamanda rahat yapılacak işi, çok kısa bir zamana sıkıştırdım. İki yılda düzenli çalışma ile geleceğim noktayı yaklaşık 6 ayda bitirdim desem yalan olmaz ama her şeye yetme, çocuğuma yansıtmama derdine kendimi perişan ettim.

Tezimi bitirdiğim tarihten tam bir yıl önce tesadüfen bir ilkokul arkadaşımla karşılaştım ilkokuldan sonra hiç görmemiştim haliyle derin bir sohbete başladık. İlkokuldayken de disiplinli ve hırslı bir kızdı. Biraz ketumca anlatayım adres göstermeyeyim. Zor bir alanda ve bulunduğumuz şehre çok yakın bir şehire uzmanlığını yeni almıştı. O alanda bizim şehirdeki üniversitede fakülte kurulacaktı ve kendisi buraya geçecekti. Bana kadro beklediğini söyledi. Sen napıyosun deyince “doktora aşamasındayım ama bişey yapamıyorum kızım küçük odaklanamıyorum” dedim. Annene bırak çalış dedi. Zaten gün içinde genelde öyle yaptığımı söyledim.

Amirlerim anlayışlı davranıyorlardı. Yıllarca eziyet edip ordaki son senemde hidayete ermişlerdi öğlene doğru evden çıkar kızımı iş yerime çok yakın olan anneme bırakırdım. Öğleden sonra 2,5-3 saat uyurdu mutlaka ben de 5’te gelirdim. Yumuşak bir geçiş oldu bizim için. Bunu arkadaşıma anlattığımda “öyle demiyorum tamamen bırak” dedi. Kendisi öyle yapmış. Çocuğu yaşına girmeden bu şehre getirmiş, uzmanlığı bitene kadar çocuk annesinde kalmış. Başka türlü çalışamazdım dedi. Ben çok şaşırdım ama bişey demedim. Gerçekten yapabileceğim bişey değil. Varsın geç olsun ama dengeli olsun dedim.
Sona yaklaşırken son 2-3 ay gece gündüz çalıştım o süreçte çocuğumda bariz bir yoksunluk görmesem de vicdan yaptım.

Keşke vicdan yapmasaymışım. Çünkü çocuğumla bağımda bir sorun yok. 10 yaşında ve konu ne olursa olsun açık bir iletişimimiz var. Ayrıca bazı durumlar sebebiyle zor bir çocuk ve ben şimdi doçentliğe hazırlık sürecinde de aynı doktoradaki gibi bin parçayım. Bu sefer birken iki oldular 5’e kadar okuldalar.

Geri kalan süreyi tamamen birlikte geçirdiğimi söyleyemem. Bazen babaları ile 1-2 saat takılırlar ben çalışırım. Bazen gece dersim, öğrenci görüşmem olur anneanne ya da babaannelerinde bizi beklerler eşim işten geç çıkıyor. Hatta babaanneye gidince yalvar yakar gece orda kalmak isterler sabah gider alırım. Biz böyle bir denge kurduk ve gözüm hep açık. Çocuklarımda bir durgunluk, yabancılaşma vs hissetsem anında sistemi değiştiririm.

Varsın doçentlik de doktora gibi geç olsun temiz olsun herkesin hayatında herşeyin zamanı var. Bu arada yukarda bahsettiğim arkadaş uzun süre kadro bekledi ve kaderin cilvesi mi diyeyim ikimiz de aynı ilanda aynı dönemde kadroya atandık.

Mesleğimiz çok emekli, yıllarımızı verdik ve sadece geçinmek için yapılacak bir meslek asla değil bu sebeple özel hayatımızla dengelemenin bir yolunu bulmamız gerek. Çünkü toplum maalesef çocuğun bakım yükünü ve fiziksel olduğu kadar duygusal ihtiyaçlarını olması gerektiği gibi anne babanın eşit paylaşmasına hazır değil Vermişler bize gazı “annelik şöyle böyle sen başında olmazsan çocuk seri katil olur, toplumu anne yetiştirir her şey senin sorumluluğun her başarısızlık senin suçun…” Baba nerde?

Neyse uzatmayayım.
Kendi adıma bu koşullarımın da avantajları olduğunu söyleyebilirim. Çocuklarımın böyle bir anne modeli ile büyümesinden yana içim rahat. Çünkü nitelikli zaman da geçiriyorum çocuklarımın duygusal ihtiyaçlarına ben çocukken ev hanımı olan annemden daha fazla kafa patlatıyorum. Kendimi de biliyorum Allah var 24 saat evde oturmaya yüreğim yok. Evde bunalıma giriyorum kendime faydam olmaz ki çocuğa olsun

Konu sahibi ben de sosyal bilimciyim ama alanlarımız farklı olabilir. Sizin çalışmalarınız benimkilerden ağır olabilir. Benim doktora tezim başarılı olmayabilir (büyük umutlar ve hayalkırıklığıciltlendikten sonra bir hafta kapağını açmadım bu rezaleti okuyamam dedim) üniversiteniz ve alanınızdaki duayenleriniz benimkilere göre daha nitelikli, daha kurumsal ve zorlayıcı olabilir. Bu sebeple daha yoğun bir çalışma temponuz vardır anlıyorum. Size tek tavsiyem her gün olmaz tabi ama bazı günler erken paydos edin. Bu günler çok çabuk geçiyor daha çok zaman geçirin ama benim yaptığım hatayı yapmayın.

Ben belki doktora sürecinde biri iken kızımı öncelemeyi tercih edip onla daha çok zaman geçirdim ama tezim her zaman kafamın içinde bir çuval taş gibi ağırlık yaptı. Oyunlar oynadık parka gittik vs ama belki mutsuzluğumu yansıtmışımdır (asla kötü davranarak değil) belki de mutsuzluğumu yansıtmamak için kendimi yemişimdir bu da bana zarar verdi. Yazları tatil planı yapmadım o dönem. Tez dururken tatili hak etmiyorum diye düşündüm. E o zaman otur yaz. O da yok ilk profesyonel psikolojik desteği o zaman aldım. 6 seans sonra adam beni salladı Siz artık gelmeyin sizin bir derdiniz yok tez bitince ortada sorun kalmayacak dedi.

Allah var bir taktiği çok işe yaradı sizinle de paylaşayım. Motive olmak için imajinasyon yöntemi deneyin dedi yani kendinizi tezi sunarken, tez bittikten sonra hayal edin dedi. Ortada tez yok ben her gece sunumu kafamda yaşıyorum, tezden sonra çıkacağım tatili kurguluyorum Yalnız söylemesi ayıp tezi iyi sundum eksikliklerimi öyle bi makyajladım ki Tezi teslim ettikten sonra eksikleri tamamlayıp sunu dosyasına ekledim. Savunma esnasında “sayın hocalarım elinizdeki nüshalarda bu kısım, tablo, şema vs. yok sizlere danışmak istedim sizce tezde yer alması uygun olur mu?” dedim. Tez sonrası hukukum olan bir jüri üyesi “bize edecek laf bırakmadın çenemizi kapattın” dedi. Başka sebeplerle benden hoşlanmayan açık aramaya çalışan jüri bir ay sonra kendi öğrencisine “böyle sunum mu olur? Hiçbişey bilmiyosan bari carmenin sunumunu dinleseydin” demiş.

O yaz hayatımın en rahat, güzel ve bol tatilli yazıydı. Kızımla bütün açıkları kapattık. Kendisi oldukça özgün, aristokrat ruhlu ve bilmiş bir şahıstır ama bizimle herşeyi konuşur, hakkını da çatır çatır savunur. Yüzüme ifade etmez (babasına çekmiş) ama kayınvalideme benimle ilgili övgü ve güven dolu şeyler söyler.


Önemli olan koşulsuz sevgi, önemli olan özen göstermek. Bunu 24 saat yapabileni alkışlarım ama benim hayat serüvenim buna müsaade etmiyor. Ben çalışma hayatına geç başlayan ama öğrencilerinin hâlâ hayranlıkla bahsettiği öğretmen bir annenin kızı olarak onunla gurur duyuyorum mesleğimde onu model alıyorum. İlkokuldayken babamı yakın bir şehre idareci olarak görevlendirdiler. Haftanın beş günü orada lojmanda kalır haftasonu gelirdi. Çocukken anlamazdık ama büyüdükçe çevremizden babamın oradaki mücadelesini dinledik. Terör bölgesi olan bir yerde nasıl dirayetle insan kazandığını duyduk. Daha geçen sene bir memur bana babamın o dönemde memurlara yaklaşımını, devlet erkânını ağırladıkları zamanlarda babamın cüzdanını aşçıya bırakıp “ne gerekiyorsa burdan al” dediğini anlattı. Bunlar benim için çok kıymetli Zaten babam evde olsa oturup tv izleyecekti o dönem babaların tolünü bilen erkek sayısı çok azdı


İsterim ki çocuklarım da benim topluma katkılarımı görsün ilham alsın. Kendilerine verdiğim değeri idrak edebilsinler çocukluklarını güzel anılarla hatırlasınlar. Evet “annem geç saate kadar çalışırdı, bazen bilgisayarın başından ayrılmazdı şehir dışı yurt dışı seyahat ederdi ama bizimle oynardı gezerdi pikniğe giderdi tatilde şunu bunu yapardık” da desinler.


İki karpuzum var ikisini de düşürmeden taşımaya çalışıyorum. Adımlarım yavaş kollarım yoruluyor ama birini diğerinden ayrı göremem. Çocuklarım dünyam, servetim en kıymetlilerim ama ben anne olduğum kadar bir eşim, arkadaşım, öğretmenim, akademisyenim. Önce kendi çocuklarıma sonra çocuğum gibi gördüğüm öğrencilerime, mesleğimin özü itibariyle topluma hizmet etmeliyim ve biraz duygusallaşayım bu donanımı edinirken destek olan aileme, eşime bu ülkeye ve Atatürk mirasına borcumu ödemeliyim (aşırı dramatik tez önsöz örneği gibi oldu)


Sevgili konu sahibi dengeyi kurabilmek için sürekli tetikte olmak sürekli sorgulamak yorucu ama emin adımlarla yürütüyor. Kızımın arkamdan kapıyı kapatırken “hadi sen okuluna git biz anneannemle eğlenicez” diye gülerek beni uğurladığı günlerde daha verimli çalıştım. Teze bir gün kala sunu hazırlamak için babası ile eve gönderdiğim kızım apartmana girerken birden dönüp “sen de gel” diye mızmızlanınca ve babası dikkatini dağıtıp eve götürdüğünde içim burkuldu. O unutmuştur ve iz bırakmamıştır ama bende kaldı.

Gönül isterdi ki ben de en geç hamileyken savunmaya gireyim ama olmadı. Bekar, çocuksuz ya da çocuğu yetişmiş büyümüş annelerden ve her koşulda ev ve çocuk sorumluluğunu kadına yükleyen erkek akademisyenlerden çok daha fazla yıprandım ama geçti gitti. Bizim işimiz diğer işlere pek benzemiyor bu adanmışlığı anlamayanları anlayışla karşılıyorum. Nitelikli ya da niteliksiz başka bir işimiz olsaydı ücretsiz izni veya işten ayrılmayı diğer koşullarla birlikte ben de düşünebilirdim ama pek çok sebeple bunu düşünemiyorum. Doçent olmadan da emekli olabilirim derdim unvan değil. Puan ve atıf odaklı da değilim. Yaptığım işin hakkını vereyim, bir soruna çözüm bulayım, alnımın terini akıtayım varsın yavaş olsun az olsun…
Okuyucuların büyük bir kısmını 87 paragraf önce kaybettim ama sosyal bilim doktorantı olan konu sahibinin son cümleyi gören kişi olduğunu garanti edebilirim
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…