ayran aşı çorbasına benzer bir soguk çorba ile 2 gün yaptığım detoksla 1,4 kg vermiştim ben.ufak tefek kaçamaklara rağmen.2 gün üst üste olması zorladı beni.2 kez yaptım ikisinde de verdim.
Venharcım, bu tür iki günlük, beş günlük o kadar çok diyet var ki. Ben ömrümün neredeyse yarısını bu tür diyetleri araştırarak ve bizzat uygulayarak geçirdim :))))
Ama vermen gereken kilo fazlaysa malesef bu tür diyetler çok sakıncalı. Çünkü süresi kısa ve en fazla yaptığın gün kadar kilo veriyorsun. Asıl önemli olan diyetlerin sonrası.
65 kilo olduğunu farzedelim ve 60 kiloya inip çıtır olmayı düşünüyorsun. Her şekilde verilir ve sonrasında da yapman gereken şeyler çok basittir. Ama 90 kiloysan 85'e düşersin ve yaptığın diyetin ağırlığına ve aç kaldığın günlere bağlı olarak diyet bitince herşeye daha bi saldırasın gelir. Ve o kilodaki bir insan kesin saldırır. Beş gün boşa gitmesin demez, çünkü yeni bir yola ihtiyacı vardır. Bu yola girmesi için de karar vermesi gerekir. Bu aşamada uzak kaldığı yiyeceklere, özlediği tatlara tekrar döner ve tekrar kendisini boşluğun içerisinde bulur. Etrafında kilosu hakkında yanlış şeyler söyleyen insanlar da varsa daha da içine kapanır ve daha da saldırır yemeklere.
Oysa bunun tam tersini yapması gerekir bir insanın değil mi? Birileri sürekli kilo ver diyorsa kilo vermeye başlaması ve diyete yönlenmesi gerekir. Şişmanlık psikolojisinde bu tam ters yönde işler. Birileri seni ne kadar serbest bırakırsa o kadar kilo vermeyi başarırsın. İstersin demiyorum, başarırsın diyorum dikkat et.
Çok kilolu insanlarda hırs yoktur, kötümserlik ve hüzün vardır. Bu bir kısır döngüdür oysa, kötümserlik ve moral bozukluğu açlığı tetikler. Hırsı olan bir insansa zaten o kilolara kadar gelmez, ola ki hastalık veya başka bir durumdan dolayı o kiloya geldi kesinlikle en kısa sürede hepsini verir, çatlayana kadar bu yolda savaşır.
Bu yüzden biz şişmanlar (kendimi de katıyorum) garibizdir, yalnızızdır. Ne zaman yolda çok kilolu birini görsem gidip sarılıp öpesim gelir, sanki kan kardeşiymişiz gibi. Ama bunun ne acımayla, ne de dalga geçmeyle falan alakası yok, sadece neden bilmiyorum onları çok seviyorum. Sanki Amerika'da yaşıyormuşuz da bir Türkle karşılaşmışım gibi hissederim.
Ben hiç çok kilolu birinin katil ya da hırsız olduğunu görmedim, tek zararı kendilerinedir. Yaptıkları en büyük suç intihar etmektir mesela.
Konu yine nerden nereye geldi :))) Yazmak istediğim asıl şey şu Venhar'cım. Öncelikle her şekilde halimize şükretmeliyiz, çünkü vermemiz gereken kilo çok az. Ve çok uzun süreli diyetlere ihtiyacımız yok. Biraz şekerden biraz undan biraz pirinçten kısarsan sen de vereceksin aslında. Birşeylere başlamak için illa belirli bir tarih gerekmiyor, her öğünü ayrı ayrı değerlendirip önceki yediğin şeylerden daha aşağıda bişeyler yemek yeterli. Ama kesinlikle kalori olarak değil, kalori olarak yediklerini düşürürsen ömür boyu açlığa mahkum kalırsın, bu çok önemli bir ayrıntı. Yediklerinin içinde senin için zararlı olan şeyleri kaldıracaksın veya azaltacaksın hayatından. Bunlar da her şekilde karbonhidratlara ve çok abartılı alıyorsan yağlara denk geliyor. Bir kez daha yazıyorum, bizim yani Türk insanının aldığı karbonhidratlar yaşamamız gereken değerin çok çok üzerinde. Bu kültürü önce kendimiz sonra çocuklarımızı aşılayarak değiştirmezsek ilerde onların da bu tür sorunlarıyla uğraşacağımızı unutmamalıyız. Dikkat et sokakta yürürken o kadar çok kilolu çocuk var ki artık, benim 8 yeğenim var ve 3'ü kilolu. Bu da yüzde elliye yakın bir rakam. Amerika hazır gıdalardan biz de beyaz un, şeker, yağ üçgeninden dolayı aldık başımızı gidiyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin.