Kalbimde geçmeyen acı

12 yıldır evliyim, eşim melek gibi bir insan ona rağmen hala acaba bana vurmaya kalkar mı endişesi taşıyorum ve vurduğu anda basar giderim. Ölse de dönmem. Yeteri kadar şiddet girdi hayatıma
Ben de hep bunu söylüyorum, aldatmadan nefret ederim ancak onun bile bir affı olabilir. Şiddetin olamaz diyorum. Eski günlere dönmek sanırım isteyeceğim son şey olur. Öyle tokat falan da değil, ufak bir sarsmaya bile tahammül edemem. El şakası falan hiç yaptırmam kendime. Kendisi de bu konuyu çok iyi bilir. Şaka ile bile sarsmaz
 
sizin yaşantınıza tek olumlu yansıması dersletinize katkısı olmuş ama cidden bu ne yaa. Çok kötü peki meslek sahibi misiniz? Okudunuz mu?
Evet sayelerinde meslek sahibi oldum. Ancak benim de emeğim çok. Lisede haberleri bile olmazken kendim çok azim ettim. Sanırım bana başarı hissini ve getirdiklerini tattırmaları hayatımı değiştirdi. Meslek sahibi henüz olamadım 1 senem var. Okudum çok şükür. Ölene kadar da okumayı istiyorum
 

Tabii olumlu katkısı derken zaten onlardan kaynaklı bi başarı olarak söylemedim kesinlikle. Tamamen sizin kendinizi onlardan kaçıp doğru yönlendrimeniz. Başarılarınız daim olsun
 
En hazmedilemeyeni de ailenin sana karşı başkalarını tutması. Ben de herşeyi unuttum ama annem ve kardeşimin bu yaptığını unutamam. Aklıma geldikçe gözümden düşüyorlar bir kez daha. Dışımızdan affetsekte içten affedilmiyor işte.
 
Bu konunun askerlikle alakası olduğunu düşünmüyorum ben. Benim ailemde de var, eşim de asker. Hiçbirisinde böyle öfke patlamaları, krizler, şiddet vs yok. Pek çok meslek baskı altında. Ama bu yaşadıkları stres ve baskı nedeniyle evi kırıp geçirmek için bahane değil. Buna inanmıyorum. Bunu hafifletici bir sebep gibi görmeyin.
 
Yatılı lisem 3 saat uzaklıkta başka bir şehirdeydi. Bu 4 sene boyunca ailem arabaları olmasına rağmen hiçbir toplantıma gelmedi. Çoğu notlarımdan haberleri bile yoktu. Sene sonları herkesin ailesi gelir ve eşyalarını alırdı. Bense kocaman yorganım çantam yastığımı alır otogara gider otobüse binerdim. Aileler gelince biraz içim sızlardı. Ancak hiçbiri üniversite sınavına tek başına girmek kadar incitmemişti. Aileler kapıya bırakıyor dualar ediyordu. Beni bir hocam yalnız görmüş ve bırakmak istiyorum diye ısrar etmişti. Kendimi hiç eksik hissetmiyordum. Ancak çıkışta herkesin bir bekleyeni vardı. Çıkan ağlıyor koşarak sarılıyordu. Ben de kalabalığın arasına baktım. Birkac arkadaşımı ve ailesini gördüm. Sessizce yürüdüm ve yurda gittim. Eşyalarımı alıp otobüse bindiğim anda göz yaşlarım sağanak gibi iniyordu. En ufak iç bile çekmiyordum ancak gözlerim artık kendini tutamıyordu. Ifadesiz bir sekilde bitkin dusene kadar ağladım. Ve lisemi bitirmeyi başarmıştım. Peki ailemin bu ilgisizliği dışında lisede ne yaşamıştım. Hatırlamak istemiyorum ama sanırım buna mecburum. Anlatmazsam kalbimi ağrıtacak. Ben neyin ağrıttığını hiç bilemeyeceğim.

Liseme bıraktılar 200 tl para verdiler hic unutmam. Baba bu para bana çok dedim. Güldü, bu para yetmeyecek haftaya isteyeceksin ben bu karta yükleyeceğim dedi. Gerçekten de öyle olmuştu artık cook param vardi ve özgürdüm. Kuş gibi hissediyordum. Gitsinler diye gözlerine bakıyordum ve gittiler. Odama çıktım kızlarla tanıştım. Yurttaki kızlar ağlıyorlardı. Aşırı sacma bulmuştum. Hemen arkadaşlar edindim. Ve benimle aynı şehirden gelen bir erkek vardı sınıfımda. Alışana kadar haftasonlari eve gittim. Bu çocuk da benle gidiyordu. Biletini yanıma alıyordu, valizimi taşıyordu. Kolayca aşık olmuştum.

Pek aşk sevgi meselelerini bilmediğim için gidip ona seni seviyorum dedim. Bana çok sinirlendi, deliye dönmüştü. Asla olmayacağını beni kardeşi gibi sevdiğini söyledi. Ve benimle tamamen küstü. Bir ortak arkadaşımızdan benim oda arkadaşımı beğendiğini öğrendim. Bana yaklaşmaya çalışıyormuş çünkü oda arkadaşıma yaklaşmak istiyormuş. Gidip kıza olayı anlattım, aslında en yakın arkadaşımla dertlesmek istemiştim Ama çok yanlış bir tercihti oda arkadaşım da çok sinirlenmiş ve epey sinirli bir mesaj göndermiş olacak ki sınıfta derin bir kaos cıktı. Hem yurtta hem de okulda benim yaptığım konuşuluyordu. Artık güvenilmez bir insan olmuştum. Hiç arkadaşım kalmamıştı. Sanki benimle takılan mimleniyordu. Böylece hayatımın ilk gerçek yalnızlığı ile başbaşa kaldım.

Yalnızlığın verdiği psikolojik şiddet ruhumu derinden sarsıyordu. Ailemi aradim ve beni burdan alın diye ağlamaya başladım. Ancak her telefon bu okulu sen istedin, başladığın işi bitirmelisin ile kapanıyordu. 2 hafta kadar süre sonunda kaçış olmadığını anladım. Ve deli gibi ders çalışmaya başladım. Yapılan 8 sınavdan 7 tane 100 almıştım. Ve yeniden kopya istemek için, ders çalıştırabilir misin demek icin gelen arkadaşlarım olmuştu. Başarının ekmeğini yeniden yiyordum.

Kızlar hala bana karşı soğuktu ancak erkekler benimle konuşuyor, futbol sahasına bile çağırıyordu. Ben de arkadaşın kızı erkeği olmaz diye düşünüyordum. Ve ruhumu mahveden Enes ile tam olarak böyle tanışmıştım. Enes epey zengin şımarık bir çocuktu. Ilk başlarda saçımı çekiyor kaçıyordu. Bunu üzerime su döküp kaçmalar takip etti. Tepki vermek istiyordum ancak parası ile tüm sınıfı etkisi altına almıştı bile. Herkese bir seyler ismarlar veya herkesi sinemaya götürürdü. Benden önce böyle uğraştığı bir erkek vardı. Ben sıranın bana geleceğinden habersiz şakalara gülüyordum. Masum gibi görünüyordu ancak oyle değildi. Hayatının her yerinde ezilmiş ben işte enes beni kara listeye eklerse yeniden tamamen yalnız kalırım diye korkuyordum. Daha sonra başıma bir poşet geçirdi. Ve en sonunda bu durum bana uygunsuz içerikli bir video izletmeye çalışması ile müdür odasında bitti. Cinsellik hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu çok korkmuştum. 1 saniye bile bakmamıştım belki ekrana ama çok huzursuzdum. Koşarak müdürün odasına gittim. Olanları anlatmaya çalışıyordum. Müdür bana hep erkeklerle dolaştığımı, böyle yaparsam erkeklerin beni rahatsız edeceğini söyledi. Beni hafif kız olmakla suçluyordu. Ağlayarak o odadan çıktım. Ve bir daha hiç yardim isteyemedim.

Hocalar beni çok seviyordu. Hasta olduğumda çorba yapan bir hocam bile vardı. Bu konu hocalarımın farketmesi ile son buldu. Ancak lise 2nin ortalarına gelmiştim bile. Lise 3 ve 4 rüya kadar güzel geçmişti. Dersaneye kaydolmam ile kızlar derslerle ilgili yardım istemeye gelmeye başladı. Ve hepsi sen çok iyi biriymissin, keşke önceden yakın olsaydık demeye başladılar. Gezmeler eğlenceler ve dersler. 3 ü de harika ilerliyordu. Derslerim biraz düşmüştü ama yine de iyiye yakın bir tıp fakültesini kazanmıştım. Zaten türkiye birincisi olmak gibi bir amacım da yoktu

Üniversite başladığında bir çok erkekten arkadaşlık teklifi almaya başladım. Yine yurtta kalıyordum ve lise yurduna göre çok rahattı. Bana acayip bir ilgi gösteren Ahmet isimli bir çocuğa ben de ilgi duymaya başladım. Çok iyi düşünceli ve sevgi doluydu. Inanamiyordum, hayatım boyunca kimse beni böyle sevmemişti. 3 ay kadar çok iyiydik, ancak arkadaşlarım bu Ahmeti hiç sevmiyordu. Hatta nefret ediyorlardı. Garip bir şey var bu çocukta diyorlardı. Ben anlamıyordum, ona haksızlık ediliyor diyordum. Daha çok sahipleniyordum. Ahmet kendini sürekli geri çekiyordu. Artık Ahmetin pesinde koşuyordum.

Bir gün ahmet beni evine davet etti. Benim için yemek pişirecekti. Güzelce giyindim süslendim gittim. Kapıyı açar açmaz beni kucağına aldı ve yatak odasına götürdü. Yatağın üzerine bildiğin fırlatmıştı. Ben ne oluyor anlamadan dudağıma yapıştı. Kıyafetlerim yarı giyinik yarı yok bir şekilde taciz etti. Ağzımı kapatmıştı, çok hayvansı garip bir haldeydi. Evinden çıktığım zaman nereye gidecegimi bilmiyordum. Yurda gidip duş aldım. Her yerime kan oturmuştu. Dehşet icerisindeydim. Daha sonra sana daha fazla yaklaşamadım üzerime kalırsın diye korktum vs şeyler söyledi. Ve terkedilmistim.

Neye ağlayacağımı bilmez bir haldeydim. Dolabı açtım tam 42 tane ilaç vardı. Gribinden kalan ağrı kesici antibiyotik ve oda arkadaşımın antidepresanlari.. hepsini içtim. Ancak daha sonra antidepresanlar yüzünden kasılmaya başladım. Çok korktum. Yaşamak istiyordum. Ölmek istemiyordum. Yurttan bir arkadaşımı aradım. Sadece ambulansı ara yanıma gel diyebildim. Ve hastaneye götürülmüştüm. Yoğun bakıma alındım.

Ben ölsem üzülmez sandığım anne ve babam 3 saatlik yolu 1 saatte gelmişti. Ikisi de perişan haldeydiler. Ben kimseyi göremiyordum ama seslerini duyabiliyordum. Bir kere görmek için doktor beye yalvarıyorlardı. Ve 5 dk izin almışlardı. Onları öyle perişan görmek yeni mutlu ve değerli hayatımın ilk adımı olmuştu. Beni seviyorlardı. Ve ben de ölümden ne kadar korktuğumu anlamıştım. Bundan sonra hızla iyileştim. Ailem üzerime titriyordu. Annem arada laf sokuyordu ama umrumda değildi. Yoğun bakımda elimi ayağımı öpüyordu. Beni gerçekten seviyordu buna ikna olmuştum. Ne dediği umrumda bile değildi..

Eşimle tanıştım ve evlendim. Mesleğimle saygı duyulan biri oldum. Hasta bile muayene ediyordum. Ağızdan çıkan her bir doktor hanım kelimesi beni havalara uçuruyordu. Artık refakatçisi olmayan hastalara malzeme getiren, kan bulan, kolu kırılmış hastaların kolu yerleştirilirken diğer elinden tutan ve dua okuyan doktor hanım olmuştum. Tüm arkadaşlarım dalga geçiyordu. Kimin umurundaydı ki? Insanlar beni sevdikçe ben de sevilmeye doyamaz olmuştum. Dayaktan gözünü öfke bürümüş ben artık mutlu ve sevgi doluydum.

Arada saçma kıskançlıklar yapıyorum çünkü eşimi paylaşmaktan deli gibi korkuyorum. O benim icin süper kahraman eşim konusunda saçma sapan şeylere takiliyorum bazen adamin burnundan getiriyorum. Ama o benim şımarabildiğim tek ev. Maşallah, Elhamdülillah bu günümüze.

Işte bu da benim kırmızı oda 5. Bölüm hikayem
 

Kesinlikle en kötüsü buydu. Ben affetmeyi çok istiyorum. Dilden affettim, umarım bir gün gönülden de affedebilirim
 
Çok haklısınız, kesinlikle katılıyorum. Babam asker derken büyük ailemizden uzak yasıyorduk diye ekleyecektim ama eklememişim. Kesinlikle askerlik stresini ben de kabul etmiyorum. Gecim derdi herkesi strese sokuyor
 
Öncelikle adınıza çok sevindim ve dediginiz cümle benim hayalimi anlatıyor.

"Birseyler degisecekse, bizler değiştireceğiz"
Baska bir yolu var mi? Varsa ben bilmiyorum. Önce kendimizi onaracağız, sonra çocuklarımızı sıfırdan inşa edeceğiz. Elimizden gelenin en iyisiyle. Şiddet, sevgisizlik, baska nasil son bulabilir?
Kirmizi odayi izleyemedim yüreğim dayanmadı açıkçası ama bizim milletimiz kadar tv bağımlısı bir toplumu eğitmenin, anlatmanin, öğretmenin yolu da yine dizi cekmek. Ama dogru dizi
 
Büyük travma. Çocukluk yarası. Gözlerim doldu okurken. Bir kediciğim var bazen yanlışlıkla patisinin ya da kuyruğunun ucuna basarım. O kadar üzülür ve o kadar özür dilerim ki...
Ne kadar iyilesirseniz iyilesin kalpte sızısı kalıyor. Ama yine de iyileşmeye çalışmaktan başka çarem de yok sizin gibi ince düşünceli insanların artması en büyük tesellim
 
Çok zor..... Hiç suçunuz yok.... Denk geldiğiniz aileye bak..... Kurtulduğunuza sevindim..... Yara bere ile olsa bile.... Parçalar dağılmış olsa bile.... Meditasyon ve af etme ile iyileşebilirsiniz yüzde 80 oranında...... Zor bir süreç...... Kendi geçmişimde farklı bazı sorunlardan deşerek kurtuldum..... İçinizdeki o küçük kıza dönüp sarılmak gerek..... Bu sözle olmuyor...... Bende de konuşarak yasa ağlayarak olmadı yada unutarak...... Yada güzel laflarla.... Yada destekle..... Affetmek çok zor fakat kendin için gerekliymiş.... Kendim için birini yıllar sonra uzman psikolog eşliğinde meditasyon la affettim....... Kendime dönerek.... Belki deneyebilirsiniz bir nevi hipnoz gibi....... Çocukluk travmaları yüzleşmeleri çok büyük ağır sancılı.... Her bitti dediğinde bir anı ile işte burdayım diyen yaradır...... Kabuk bağladığını düşünmüyorum..... Yaş kaç olursa olsun..... Orası deşilip o zehir şifa bulmak zorunda..... Sevgiler
 
Çok teşekkür ederim. Çok doğru şeyler yazmışsınız. Ben de affetmeye çalışıyorum. Çoğu zaman zor oluyor ama yaş aldıkça daha kolaylaştığını farkettim. Tabi bir de pişman olması ve şuan gösterdiği saygı da bana yardımcı oluyor. Eğer bu üzüntü geceleri çoğalırsa ben de uzman yardim almayı düşünürüm. Şuan erteliyorum. Ancak çocuk sahibi olmayı düşündüğüm zaman kesinlikle gitmeliyim. Ne yapacağım hakkında hiç fikrim yok
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…