Neden Kadın?
Olur da bir gün bayan kelimesinin şimdilerde kullanıldığı biçimine itiraz etmeye kalktınız. Önünüze en sıklıkla sürülecek karşı fikir bayanın nezaket sebebi ile tercih edilen bir kelime olduğu, sık kullanımında kötü bir niyet aramamak gerektiği olacaktır. O yüzden biz de akıl yürütmemize bu noktadan başlayalım.
Gerçekten de erkek ve kadın kelimeleri salt iki farklı cinsiyeti betimlemek maksadı ile kullanıldıklarında bir sıradanlık da içerirler. Bu sıradanlık halinin de bazı durumlarda uygunsuz kalması muhtemeldir. O durumlarda bu kelimelerin yerine daha fazla saygı ve nezaket kastettiği kabul edilen başka ifadeler tercih edilebilinir. Örneğin sokakta hiç tanımadığınız bir kişiye hey kadın diye bağıramazsınız. Kadın ve bayan kelimeleri arasında yapmak durumunda kalınılan tercih örneğin sen ve siz zamirleri arasındaki tür bir saygı katsayısı farkı ise, bayanın o tür durumlardaki kullanımı aslen modern kentli yaşamin bir gereğinden başka bir şey değidir.
Ama zaten bizim derdimiz de sayın baylar ve bayanlar türü ifadeler ile değil. Daha doğrusu bayan kelimesi nezaket sebepli kullanılır diyenlerin gerçek kastı yukarıdaki tür bir durum değil.
Bizim bayan kelimesinin yakın dönemdeki sık kullanımının sebeplerinin izini sürerken kullandığımız çok basit bir ölçeğimiz var: bayanın kullanıldığı her durumda dönüp karşı cinsi betimlemek için hangi sözün kullanılmış olduğuna bakmak; bay mı erkek mi?
Girizgahta paylaştığımız örnekler tam da bu testten geçemeyen durumlardı. Çoğunun ortak noktaları iki cinsiyetin bahsinin geçmesi gereken bilimum halleri bir erkek-bir bayan şeklinde ifade etmeyi seçmeleri idi.
Nezaket Aslında Niye?
Diğer bir deyişle bu bayan kelimesin yakın dönemdeki kullanılma biçimi her şeyden önce dengesizlikten menkul bir mesele. Bu da o yukarıda bize sarfedildiğini söylediğimiz bayanın kullanımı nezaket gereği açıklamasındaki iyi niyet varsayımını çok kuşkulu bir hale getiriyor. Şunu unutmayalım ki eğer son dönemde sadece bayan bu kadar sık kullanılır hale gelmiş ise ve eğer sadece bayanın kullanımı bir nazeket meselesi olarak ifade ediliyorsa, o zaman burada asıl kastedilen nezaketin bir cinsiyeti olduğu. Eğer bayan kelimesi gerçekten bir nezaket niyetinin ifadesi ise, demek ki bu kelime başka bir kelimenin çağrıştırdığı bir kabalık halini örtmek için tercih ediliyor. Ya da diğer bir deyişle mesele bayanda değil asılonun yerine kullanıldığı diğer kelimede, yani kadında düğümleniyor.
Bizim ifade etmeye çalıştığımız da asıl sorunun tam bu olduğu: Kadın kelimesinin, çeşitli sebeplerden, kullanımı ayıp, uygunsuz olarak kabul edilmesi ve mümkünse kullanılmamaya çalışılması. Bayan kelimesinin her kullanımı (anlaşılan) aslında şöyle bir açılıma maruz kalıyor: bugünkü çağrışımları ile kadın kelimesinde ters bir şeyler var, biz o yüzden o taraflara hiç bulaşmamak, kadın gibi kirlenmemiş ama aynı anlama gelebilecek bir başka kelimeyi tercih edelim. Yani bayanın her kullanımı aslında kadının kullanılamazlığının da bir onayı.
Kendisini savunmaya geçip benim bayan derken öyle bir niyetim yok diyeceklere çok uzatmadan cevap verelim. Buradaki mesele toplumsal bilinçaltı dediğimiz hale bir örnek. Yani biz sizin her bayan deyişinizde aklınızdan uzun uzadıya aman kadın demeyeyim, o uygunsuz bir laf, bayan derken öyle kötü çağrışımlar yapmış olmuyorum diye geçirdiğinizi iddia etmiyoruz. Bizim asıl sorun olarak gördüğümüz şey kadın kelimesinin kolektif biliçaltında gözle görülmez bir biçimde kirlenmiş kabul edilmesi. Bu durumda kişinin hesabına düşen de kadın kelimesini kendi başına temizleyemeyeceğini belli belirsiz hissedip, kendini aynı anlama gelecek başka bir kelimeye doğru yönlendirmesi. Ve tekrar edelim bunlar çok çok hızlı, üzerine akıl yürütmeden yapılıverilen şeyler.
Bayanın son beş-altı yıldır seyrettiğimiz inanılmaz yükselişi tam da böyle bir süreç. Bizim çağrımız işte bu üzerine düşünmeden ama giderek daha çok yaptığımız bayana meyil etme haline bir ışık tutmak, bunu yaparken neyi neye ve niye tercih ettiğimizin adını koymak.
Bayan mı, Kadın Diyememek mi?
O yüzden biz öncelikle bu bayan hadisesinin adını doğru koymak istiyoruz. Burada bizim asıl gördüğümüz şey Türkiyenin gittikçe daha yaygınlaşan bir biçimde kadın diyemez hale geldiğidir. Peki ama niye? Biz Türkiyeliler neden kadın diyemez olduk? Kadın kelimesini Türkçede kirleten nedir? Bayan kelimesinin yaygın kullanımı ile ilgili asıl tartışılması gereken kanımızca bu.
Yukarıdaki sorunun illa ki tek ve kesin bir cevabı yok. Ama tabi kendimizce bildiklerimizden ve çevremizde duyduklarımızdan elimizde bazı ipuçları var. Genel bir ifade ile mesele kadınlık halinin salt bir cinsellik ile özdeşleştirilmesi, bu durumun da bazı insanlar için kadın kelimesinin öyle olur olmaz her cümle içinde kullanılmaya uygun olmayan çağrışımlar yapması gibi görünüyor.
Kadınlar, Kızlar, Erkekler, Oğlanlar
Bazılarına göre mesela bayan kelimesi Türkçede yaptığımız kız-kadın ayrımını bertaraf etmenin bir yolu. Tekrar erkeklik halleri ile bir karşılaştırmaya girelim. Bir kere oğlan-erkek ayrımına baktığımızda benzer çağrışımlar orada çıkmıyor karşımıza. Dahası kız-kadın ikileminin asıl tehlikeli suları denklemin kadın tarafı iken, karşı yakada durum tam tersi. Orada daha olumlanan kelime işin erkekkısmı. Yaşı çok da büyük olmayan öğrencilerimize size oğlan diyebilir miyiz? diye sorduğumuzda gülüşmelerle karışık estağfurullah cevabını aldık mesela. Gene bir denksizlik durumu söz konusu burada; erkeklerin oğlanlıktan ilk fırsatta kurtulmaları gerekir iken, kızların ancak çok ve çok dikkat olarak kadınlığa geçmesi lazım.
Velhasıl anlaşılan o cenapta oğlan kelimesi diyelim ancak 5 yaşından küçük kişilerden bahsederken uygun olabiliyor. Onun dışında dil o taraftakilerin neredeyse istisnasız erkek doğup erkek ölmesine izin veriyor. Keşke bizim cephede de durumlar aynı olmuş olsaydı. Keşke kadınlar da kadın doğup kadın ölebilseydi. Ya da hadi diyelim illa bir eşik lazım, o zaman da kız ifadesi sadece örneğin kadın cinsiyetinden ve yetişkin olmayan insan kişiyi betimlemek için kullanılsa, aradakı eşik sadece bir yaş ve yetişkinlik farkını ifade etmek niyetinde kalabilse idi.
Ki yadsıyor görünmeyelim, kız kelimesinde tabi ki bir yaş göndermesi de var. Ama mesele söz konusu ayrımın sadece o noktada kalmaması. Ondan sonra yaşın ilerlemesinin cinsellikle ilgili bazı olgunlaşmaları da içerdiği kavramlaşması bulaşıyor kelimeye. Yukarıda kız-kadın arasındaki eşik diye bahsettiğimiz şey de işte bu. Bu eşiğin dilde bu kadar net olarak belirlenmesi onu hepimizin ister istemez geçmek zorunda kaldığımız anlamına geliyor.
Bu eşiğin tam olarak hangi noktaya kurulduğu sorusunun ise tek bir cevabı olması gerekmiyor. Adına isterseniz evli mi değil mi, ister cinseliğe bulaşmış mı değil mi, ya da belki bakire mi değil mi eşiği deyin. Meselenin daha mühim kısmı dilin erkekleri değil ama kadınları bir çeşit cins(iy)ellik referansı ile kategorize etmek zorunda hissetmesi ve dahası kendinde bu hakkı görmesi. O eşiğin aşıldığı bilgisi dil üzerinden deklare edildiğinde aynı kişinin bir anda başka bir gözle görülebileceği mesajı da iletilmiş oluyor. Ve işte bu yüzden biz de birbirimize kadın diyemez oluyoruz; tanımı gereği zaten kirlenmiş olan kadın kelimesi, onu taşıyacak herkesi de kirletme tehtidinde bulunuyor. Biz de göz göre göre sevdiğimiz ya da saydığımız birilerine bunu yapamayacağımız için alternatif bayana meylediyoruz.
Bayan ya da Ms.
Bayan kelimesinin Türkçedeki kadın-kız ayrımından kurtulmak için iyi bir ara yol olduğunu savunan görüşün kullandığı bir örnek İngilizcedeki Mrs-Miss-Msin sıfatlarının geçirdiği evrim. Kısaca açıklayacak olursak İngilizcede daha önceleri evli olmayan kadinlar icin Miss, evli olanlar icin ise Mrs. sıfatları kullanılırdı. Bugun ikinci dalga feminizm olarak adlandırdığımız 1960 ve 70li yıllarda ise kadınlar bu çeşit bir kategorizasyona itiraz ettiler. İlk kez 1961de Sheila Michaels tarafindan icat edilen Ms. kelimesinin kullanımı bu sebeple zaman içinde feminist kadınlar arasında yaygınlaştı ve Miss/Mrs ayrımını ortadan kaldırmak amacıyla benimsendi.
Ms.in tarihinden bayana baktığımızda dikkat etmemiz gereken çok önemli bazı farklar var. Unutmayalım ki İngiliz dilindeki bu değişiklik dönemin feminist mücedelesinin sonucunda kadınların kendilerinin yaptığı talepler sonucunda gerçekleşti. O dönemde kadınların Msin kullanımını talep etmelerini kısaca şöyle bir açılımı vardı:
1) Bir kadının medeni durumu sadece o kadını ilgilendirir. Özellikle de karşı cinsin medeni durumunun hiçbir biçimde ifade edilmediği gözönüne alındığında, sadece kadınların medeni durumlarının dilde ifade edilmesi beklentisi doğrudan kadınlara karşı yapılan bir harekettir.
2) Kadının evli olduğunun dil üzerinden işaretlenmesi kadının asli kimliğini kocası üzerinden edindiği anlamına gelir. Oysa kimlikler başkalarından türevsel olarak edinilmez, kişinin kendisine aittirler. Hiçbir kadın salt kocasının eşi değil, her zaman pek çok şey ama en önemlisi daima kendisidir.
Tekrar hatırlatalım, yukarıdaki itirazlar bundan 30 küsur yıl once İngiliz dili kapsamında yapılan Miss-Mrs ayrımına getirilen feminist eleştiri ve sorgulamaların özeti. Burada vurgulanması en önemi nokta Miss-Mrs.den Ms.e geçişin toplumsal bir tabanın talebi ile olmuş olması. Türkiye örneğine geri dönecek olursak biz şahsen Türkiyede kadınların bize kadın demeyin, bayan deyin diye ayaklandığını, böyle bir talepte bulunduğunu duymadık, görmedik.
Ki buna rağmen ifade edelim tartışmaya girdiğimiz bazı kişilerin iddasına göre onların bayan kelimesini tercih etmelerine sebep olan şey bazı kadınların kendilerine bayan denmesini tercih etmeleri imiş. Yukarıda ifade ettiğimiz kadın-kız ayrımı bazen kadınları öyle bir kıskaçta bırakıyormuş ki kişinin bu tür bir gerilimi (mesela diyelim yaşı geçkince ama evlen(e)memiş bir kadının durumunda) bertaraf etmek için üçüncü bir ifade olarak bayan kelimesini tercih ettiği oluyormuş.
Eğer gerçekten kendisine kadın denmesinden özellikle hoşlanmayan bazı kadınlar varsa ki biz rastlamadık ama olabilir de- sırf bu olasılık bile bu duruma isyan etmek için yeterli bir sebeptir. Burada tekrar İngilizce ve Türkçe örnekleri arasındaki farkın altını çizelim. İngilizcedeki Ms. kelimesine geçiş, tabandan gelen bir toplumsal hareketin kadınlık durumunu maruz kaldığı ayrımcılıktan kurtarmak için yaptığı bir hareketin eseri. Bayanın yükselişi ise kadınların bir toplumsal hareket halinde ortaya koyduğu bir talebin değil, tam tersine erkek egemen bir zihniyetin dile sızmasının sonucu. Böyle bir durumda bazı kadınlar da bu dili, tıpkı yukarıda ifade ettiğimiz gibi yaptıklarının çok da bilincine varmadan içselleştirip, normalleştiriyor olabilir. Ama bu durum bayanın kullanımının yaygınlaşmasının kadınların isteği ile değil kadınlara rağmen gelişen bir süreç olduğu gerçeğini değiştirmez.
Sonuç Olarak
Özet mahiyetinde yineleyelim. Burada itiraz ettiğimiz bir Türkçenin yanlış kullanımı durumu değil. Burada bizim kastımız dilin aslen bir zihniyet dünyasının yansıması olarak görülmesi gerektiği. Bayan kelimesinin kullanımı aslında bir seviyede buz dağının görünen yüzü. Bir ayna bayan ve bize Türkiyedeki kadınlar ve kadınlık algısına ilişkin bir sürü şeyi gösteriyor. Bizi asıl dertlendiren da o aynadan bize yansıyanlar zaten.
Ama bu şu demek de değil; Türkiyedeki kadınlığa ilişkin algı zaman içinde düzelirse bayan kelimesinin çarpık kullanımı da bu süreçte kendiliğinden düzelir, yani bekleyelim yeter. Bayan hem bir semptom ama hem de kendi içinde bir sorun aynı zamanda. Çünkü kelimenin bu çarpık, düzeltilmeden kullanımı o altındaki daha büyük sorunu (kadınlık eşittir bir uygunsuzluk, bir ağıza alamama hali, bir çeşit cinsellik çağrışımı) da bir yandan besliyor, büyütüyor, yeniden üretiyor. Bayan kelimesinin gereksiz her kullanımı aslında yukarıda ifade ettiğimiz meseleyi de normalleştiren, üzerini örten bir araç haline geliyor.
İşte bu yüzden bu mesele önemsenmeli ve üzerine gidilmelidir. Bu işin tek bir çaresi vardır , o da kadın kelimesine sahip çıkmak. Çabamız onun kendi içerdiği anlam dışındaki her türlü çağrışımdan arındırılmasıdır ki kadınlık adına verdiğimiz çeşitli mücadeleleri sürdürebilelim. Biz erkeklerin bizi erkek bakışının nesnesi, ikinci sınıf kişilikler haline getiren samimiyetsiz nezaket sözcüklerini değil, sadece kadın olmayı istiyoruz.