Hanımlar, yorumlar için çok teşekkür ederim, ancak tamamını okuyup yazabilecek fırsatım oldu.
Genele bir cevap olarak, biraz daha spesifik bilgi vereyim;
Eşim, çocuk konusunda yardımcı olan, öyle köşeye çekilip minder gibi babalık yapmayan biri.
Altını da değiştirir, üstünü de giydirir, oğlumun banyo işi hala daha babasındadır mesela, birlikte oynarlar, gezdirir tozdurur da, maddi-manevi hep yanındadır vb... Yani ilgili, görevden kaçmayan bir baba ve fakat, ben kadar tetikte değil, ayık değil bu da bir gerçek. Sanırım, bu kadın-erkek farkının devreye girdiği bir nokta.
Mesela, balkonun kenarında sandalye unutabilen biri; bende de tik haline gelmişti bu ki hala daha kontrol etme ihtiyacım devam ediyor, dikkat etse de, sandalye, bıçak vb. ne varsa sürekli bir toplama -kaldırma- kontrol etme hali...
Kapılar-pencereler toptan kapanıp kilitlenmeden uykuya dalamam, 2-3 kere kontrol etme ihtiyacı hissederim, ya benden önce uyanırsa oğlan, sessizce kalkar evi gezer de başına bir iş gelirse diye, uykum da dahil hep bir tetik durumu.
Kusana kadar ağlamaları olduğu zamanlarda, "Boğulacak, nefes alıyor mu, tıkandı?" korkusunu sürekli yaşamaktan mütevellit, bozulan psikolojim, çocuk öldü ölecek diye kendimi taş gibi sıktığım ve bir yandan doğru adımları atmaya çalıştığım çok olay yaşadım. Bunlar içimi eritti, beni eskitti.
Soranlar olmuş, ilave edeyim; çocuk için tedavi görmedik, korunmayı bıraktığımız ilk dört-altı ay kadar içinde sanırım, hamile kaldım, evliliğimizin 3. senesi dolmak üzereydi, evliliğimiz oturmuştu, maddi-manevi kendimizi hazırlamıştık vb. Yani oldukça planlı-tarihli gerçekleşti. O zaman 30 yaşındaydım, eşim 29; şimdi işte 33 oldum, eşim 32.
Yalnız tahmin edemediğimiz ve içine yuvarlandığımız bir sallantılı evlilik halini de çocukla beraber yaşadık.
Bebekli hayata geçtiğimiz ilk zamanlar, çift olarak birbirimize karşı bocaladık, uzaklaştık ve boşanma lafı da telaffuz edilen bir süreci yaşadık. Yani çocukla pekişiriz, güzelleşiriz, mis gibi oluruz dediğimiz evliliğimiz, çocukla beraber ilk sene, yıkımın köşesinden döndü. Sebep, ikimizin de gerilip, yorulup birbirimize patladığımız (Daha çok benim), çocuklu hayata alışma sürecimiz, bu da geçti, dönülemez hale girmeden toparlandık, rutinimizi oturttuk, beklentilerimizi tekrar sağlıklı aralığa çekebildik ilişkimiz için, şimdi her evlilikte olan kadar bazı bazı terslenmelerimiz haricinde iyiyiz, normal-standart bir aileyiz, eski halimize geri döndük.
İkinci çocuğa cesaret edemiyorum çünkü:
Hamileliğim zordu-riskliydi, attığım her adım için kırk kez düşündüğüm bir süreçti, hayatım kökünden değişti, işten ayrıldım, eve oturdum ve ilk üç-dört seneyi gözden çıkardım.
Ama daha fazla seneyi gözden çıkarabilir miyim, bilmiyorum işte, yine sıfır noktasına dönmek, işimi-gücümü ertelemek, yine yeniden riskli yolları yürümek ki bu kısmı çok açmak istemiyorum, sadece ciddi ve kronik bir sağlık sorunu ile beraber bu sürecin takip edilmesi gerektiğini söyleyeyim; birinden geçtim, diğerinden de layığı ile geçebilir miyim, bu büyük mesele.
Oğlum olduktan sonra, karakterim değişmeye başladı diyebilirim zor biriydim, illet oldum; çocuğuma karşı ekstra sabırlı olduğum hallerin acısı, eşimden çıktı, ikiye bölündüm; bir yüzüm olması gerektiği gibi aşırı anlayışlı-sabırlı-fedakar-tetikte olma vb. şekilde çocuğuma dönük iken, baş başa kaldığımızda kendimi sıkmaların acısının çıktığı adres, eşim oldu. Garibim, bir ara şamar oğlanına dönmüştü ya :/ Adamın her şeyi batıyordu, yazık, beni alttan almaktan bir hal olmuştu. Sonrasında işte kendimi toparladım ama yıprandığım gibi yıprattım da o süreçte... Aslında eşimin istememesi gerekiyor ama istiyor, bunu da söyledim "Eziyet gibi biri oluyorum sana, yine aynı olursa, ya inceldiği yerden koparsa?" filan da dedim. "Kopmaz sen benim delimsin, git deyip kovsan da kapında yatarım gönlünü biliyorum ben senin" gibisinden romantizme bağlıyor hemen, mantıklı düşününce böyle bir sürece kendinin yanaşmaması gerekiyor "Ya yine aynılarını yaşarsam" diye, ama "Bunun da üstesinden geliriz"e bağlıyor. Tam anlatabildim mi bilmiyorum.
Sonra, endişeden delirebilen biri olduğumu ekleyeyim; çocuğumu kreşe göndermekten kaçıyorum hala, son ana kadar. Başına bir iş gelir mi, biri kolundan çeker götürür mü, nerelere gider, ne yapar... Korkuyorum. Mecburen bunu aşmak zorunda kalacağım biliyorum çünkü çocuğumu kafeste gibi büyütemem, kreşe gidecek yaşı geliyor.
Ben ne yapacağım artık, nasıl alışacağım, kendimi sıka sıka yine alışacağım, aşacağım...
İki çocuğu takip, tek çocuğu takipten daha zor olacak diye de korkuyorum özetle. Öyle işte.
Aslında bu konuya benzer bir konuya yorumum da var "Bir miktar kaderci olunacak, araştırıp-soruşturup öğretmene/kuruma güvenilecek bölgeye doğru gidilmesi gerekiyor" diye de işte, ele verir talkımı misali...
Maddi kısmını yorumlayacak olursam, şu anki halde evet, buradaki tüm kolejler bizim, hepsine gönderebilirim.
Her kursa düşünmeden yazdırabilirim, her şeyi ihtiyaç dahilinde alabilirim, imkanı bol çocuğumun. Ama ikinci çocuk olunca, elbette bu bolluk olmayacak. Zora kalmayız ama süper de olmayız, birine verirken diğerine vermezsek olmaz; eşit olmalı. Bu eşitliği sağlarken de, tek çocuklu planımızın maddi aralığından sapacağız elbette, daha ortalama olacak her şey. Bunu da tartmak gerekiyor.
Çocuğumun kardeş isteyip istememesi kısmını yazayım, babası arada takılıyor "Kardeş ister misin?" diye, oğlum "Kardeş istemem" diyor. :) Tabi kardeşin ne demek olduğunu bilmiyor. Bebek görünce sever "Oiy bebek" diye. Evde bir kedimiz var, kedimize abilik yaptığını söyleyebilirim, mamasını oğlum verir "Safiş acıktı" diye, suyunu beraber tazeleriz vb. "Gel safiş-git safiş, düşücen in ordan Safiş, güzel Safiş" ... Bilmiyorum bir kardeşle kıyaslamak ne kadar doğru ama, Safiş'e abilik yapıyor kendince, yalnız hissetmiyor da sanırım. Bilmiyorum, bunu daha çok gözlemlemem, irdelemem gerekiyor.
Kuzenlerle oynar vb. denilmiş, kardeşim evlilik düşünmeyen bir insan diye ilave edeyim.
İleride ne olur, fikri değişir mi, bir anlık basireti bağlanır mı bilmiyorum ama kariyere kilitli, eş-çocuk-aile düşünceleri olmayan birisi şu an ve flört-evlilik-tanışma vb. tüm teklifleri ufacık bir şans vermeden reddettiği bir süreçte. Yani gidişat bu.
Çok güzel yazmışsınız, imrendim ikinci çocuğa... Ama yapabilir miyim, yapamam diyorum hala.
Kendimi hazır hissetmeden yapmayacağım, kendime de doğacak çocuğa da haksızlık olur bu diye düşünüyorum.
Ancak bilemiyorum... İşte karışığım, kendimi ikna edebilir miyim ki diye de yokluyorum.