Howl'un Kitap Yorumları 📚

Aylak Adam- Yusuf Atılgan
Yusuf atılgan’ın okuduğum ilk kitabıydı, başlarda kitap ilerlemeyecek herhalde diye düşünsemde oldukça akıcı giden bir kitap oldu. Kitap 4 bölümden oluşuyor, kış- ilkyaz-yaz-güz. Dediğim gibi ilk bölümde konunun içine direk girilemeyebiliyor fakat sonradan açılıyor. Kendisini aylak adam olarak tanıtan babasından kalan miras ile yaşamını idare ettiren farklı karakter olan bay C. sıradan yada alışılmış olan her şeyi sorgular biçimde karşıma çıktı. Bir taraftanda çocukluk travmalarından kurtulmaya çalışarak gerçek sevgiyi bulma peşinde ilerliyordu. Kitapta ilgimi çeken çok güzel cümleler mevcuttu yorumumu bitirken birini paylaşmak istiyorum. “Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı “ 💁🏼‍♀️🌺🌺
 
Teneke

Çeltik ağalarının yönettiği Anadolu'daki bir kasabada onlarla mücadele etmeye çalışan tecrübesiz bir kaymakam. Yönetmeliğe aykırı ekilen çeltik tarlalarından dolayı insanlar ölmekte ama çeltik ağalarının bu durum umrunda değildir. Tek amaçları para kazanmaktır. Yeni kaymakam ile giriştikleri mücadelede kim kazanacaktı.
 
Ev Yapımı Sihirli Değnek-Şermin Çarkacı (Kişisel Gelişim)

Adı üstünde birilerinin hayatımıza dokunup değişiklik bekleyene kadar kendimiz çaba gösterip ev yapımı değneklerimiz ile mutluluğu yakalamanın yolları çeşitli örnekler ile anlatılmış.

Şermin Yaşar' ın Instagram paylaşımlarını uzun bulup bazen yarım bırakıp okumaya üşenip hızlıca akışa göz atıp çıksam da kitapları çok akıcı hemen bir çırpıda okuyup bitiresi geliyor insanın.

Kitap aslında bilmediğimiz bir şeyi anlatmamış fakat tatlı örnekler ile daha kalıcı daha anlamlı olmuş.

Sonuca değil sürece göre yaşasak daha mutlu olacağımızı ifade etmiş.

Herşeyi hızlı tüketen bir topluma dönüşmüş iken bir durup hayatın farkında olmamızı sağlıyor.

Kendini sevip kendine vakit ayırmanın tatlı örneklerini vermiş .Bir demlik çay yap iç diyor mesela .Basit şeylerden mutlu olabilmeyi bilmek.Kendine hediye al aç paketi heyecanlan diyo mesela.

Kitapta yine çocukluğum ve anılarım canlandı.Aslı olup olmadığını bilmeden yaptıklarımız.Mesela yağmurda ıslanan saçın hızlı uzaması sözü gibi.

Yağmur yağarken evlerin saçakları altında yağmurun dinmesini beklemelerimiz gibi.

Lezzetli bir yemek yediğimde damağımda bıraktığı tat beni çok mutlu yapar.Bu kitabı da aynen okuduğumda anılarımda günümde tatlı bir an bıraktı.

Netice de kitabı çok beğendim.Tavsiye ediyorum.

Kitaptan sevdiğim bir alıntı :"Kendi ışığına güvenen ,başkasının parlamasından rahatsızlık duymaz."
 
Son düzenleme:
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü -Victor Hugo

Bu ay Victor Hugo'nun okuduğum ikinci kitabı ikisini de çok beğendim.

Okuması hızlı,dili ağır değil, akıcı .

Altı hafta sonra idam edilecek bir mahkûmun o güne kadar yaşadığı duygular anlatılıyor.

İdam edilen kişi bir kişi gibi görünürken aslında o kişinin sevenleri,ailesi de bu idamdan payını almış oluyor.

Mahkûmun yaşlı annesi , karısı ve üç yaşında minik kızı Marie'si var ardından üzülecek etkilenecek.Ardımda üç dul bırakacağım diyor hatta.

Mahkûm en çok Marie için üzülüyor.Mahkûm edildiği için zaten iki yaşından beri Marie'yi göremiyor.

Halkın giyotin ile idam edilen insanları bir şölen havasında izlemesini ve bir gün kendilerinin de o meydanda idam edilebileceği vurgusu yapılmış.

Kitabı tavsiye ediyorum.Kısa bir kitap zaten hemen okunuyor.
 
Beyhan Budak / Kendine iyi davran güzel insan
Çok güzel konulara değinmiş güzel bir kitaptı. Özellikle bazı bölümlerinde tanıdığım insanları gördüm ve neden böyle davrandıklarını anladım. Psikoloji kitapları seviyorsanız beğeneceksiniz.

Sen kendin için bir şey yapmıyorsan kim senin için bir şeyler yapacak? Sen kendi yaralarını kendin sarmadan, kim sana yardım edebilir gerçekten? Eğer başkaları için önemli olmadığını hissediyorsan, ilkönce kendine şunu sormalısın: Ben kendim için önemli miyim?
Birkaç alıntı yaptım

* Sen kendin için bir şey yapmıyorsan kim senin için bir şeyler yapacak? Sen kendi yaralarını kendin sarmadan, kim sana yardım edebilir gerçekten? Eğer başkaları için önemli olmadığını hissediyorsan, ilkönce kendine şunu sormalısın: Ben kendim için önemli miyim?
* Bir insana en büyük zararı diğer insanlar değil kendisi veriyor.
* Bizi kötü etkileyen şey, hayatımızdaki küçük ya da büyük olumsuz olayların etkisinden daha çok yaşadığımız kötü şeylerin hiç geçmeyeceği inancıdır. İnsan bu yanlış inanca kapıldığı zaman, kendi zihninde bir hapishaneye girmiş gibi olur, yaşadığı olumsuz olaya çok daha fazla üzülür.
 
Stefan zweig Mecburiyet
Ressam Ferdinand eşi Paula'yla birlikte ülkesindeki savaştan kaçarak İsviçre'nin doğasına sığınmıştır. Ne var ki hâlâ içi içini yiyor, her an o malum mektubun gelmesini bekliyordur. İsviçre'de özgürdür, ama bir türlü kendini özgür hissedemiyordur. Günlerden bir gün, ülkesinden gelen askerliğe çağrı tebligatı eline ulaştığında içinde bir mecburiyet hissi belirir. Ülkesinin girdiği bu kirli savaşta o da ölmeye "mecbur" mudur, yoksa İsviçre'de kalıp "özgür" olmaya devam etmeli midir?

Çok etkilendim bir oturuşta bitirdim. Kitabın sonunda karısıyla yaşadıkları, sınırdaki köprüyü gördüğü zaman anlattıkları, özellikle de trenden indirilen yaralılar beni çok üzdü. Sonu tahmin ettiğim gibi bitti. Onlar için sevindim.
İnsan bir amaç uğruna kendinden vazgeçebilir, fakat başkalarının çılgınca fikirleri uğruna değil.
 
BEYAZ DİŞ.JACK LONDON
Bir hayvan uzerinden, iyiliğin ve kötülüğün bir canliyi ne hale getirebildigini anlatan muhtesem,cok begendigim bir kitapti. Beyaz diş e cok uzuldum kitap boyunca. Ama iyiligin onu nasil degistirdigini görüp onun da mutlu oldugunu okudugumda bende cok mutlu oldum.guzel biten bir kitapti. Kesinlikle okunmalı 😍
 
Stefan zweig /Korku

Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer.

Kitabı tavsiye ediyorum.
 
Nietzsche Ağladığında
Kitap psikolojinin temelinin nasıl atıldığını anlatıyor evet bir doktor migreni , baş ağrısını tedavi edebiliyor fakat ümitsizlik, intihar eğilimi konusunda her şey deney safhasında bu deneysel tedaviyi doktor hem kendi üzerinde hem de Nietzsche’nin ümitsizliği üzerinde uyguluyor. Kitabın sonunda gerçek olaylarla ilgisi ve hayali olan kısımları belirtilmiş gerçekten iyi bir Araştırma ve kurgu içeriyor yazarın okuduğum ilk kitabı ve kitap sayesinde Nietzsche ‘nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabını merak ediyorum
 
Sol Ayagim. CHRISTY BROWN
Yazarin kendi hayat hikayesini anlattigi bir kitap. Serebral palsili olan yazar otobiyografi tarzinda yazdigi kitapta bu hastalikla mucadelesini anlatiyor. Cok begendigim tavsiye ettigim bir kitaptır 👍
 
Oz Büyücüsü
İçindeki gücün farkında olmayan hep birilerinden medet uman kahramanlarımızın hikayesi
Dorothy hikayenin en başından beri yanında olan gümüş ayakkabıların gücünden habersiz olan
Korkuluk, bir beyne ihtiyacı olduğunu ve aptal olduğunu düşünen ama içlerinde en zeki olan
Teneke adam, bir kalbe ihtiyacı olduğunu sanan ve sevememekten yakınan ama en duygusal olan
Korkak Aslan, korkak olduğunu düşünüp cesaretinin farkında olmayan
"Gerçek cesaret, korkmana rağmen tehlikeye göğüs gerebilmektir."
 
Stefan zweig / Kızıl

Öğrenim için Viyana’ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatıyor. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapayalnız bulan bu “çocuksu” genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır…

Stefan zweig in ilk kitabıymış. Kitapta beni rahatsız eden yerler vardı.O yüzden sevemedim.
 
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Bataklıklar ülkesi olan Finlandiya’nın Beyaz Zambaklar Ülkesine dönüşümünü anlatan harika kitap uygulamada tam Metin yoktu ilk fırsatta kitabın tam Metin halini edinip baş ucu kitabı edeceğim Atatürk’ün okullarda şiddetle okutulmasını tavsiye ettiği kitap bir eğitimci olarak bu kitabı okumakta geç kaldığım için üzüldüm açıkçası
 
Dostoyevski - Ölü Bir Evden Hatıralar

Aleksandr Petroviç Garyançikov, kitapta baş kahraman olarak isim almıştır. Tüm bu kürek mahkumununu yaşayan Dostoyevski 'dir.
Aleksandr Petroviç Garyançikov, yani yazar hapisten çıkınca, hapiste yaşadıklarını bir deftere yazar.
Aleksandr Petroviç Garyançikov Petroviç Garyançikov öldükten sonra mahküm olarak küçük küçük tutmuş olduğu notlarını , Aleksandr Petroviç Garyançikov 'un yakınlarının eline geçer. Ve bunu yaşanmış gerçek hikaye olarak Dostoyevski'nin ağzıyla kaleme alırlar. Bu kitap aslında roman olarak yazılmamıştır. Roman değildir. Bu kitap yazarın kürek mahkümu olarak hapishanede yaşadıklarını anlatıyor. Gerçek ve yaşanmış bir hikayedir. Yani bu kitap Dostoyevski’nin 1854 sonunda Omsk’tan ayrıldıktan kısa bir süre sonra kaleme almaya başladığı ve 1860-1862 yılları arasında Vremya ( Zaman) dergisinde tefrika edilen Ölü Bir Evden Hatıralar, yazarın hapiste yaşadığı korkunç deneyimler, tanıştığı mahkûmlar ve gardiyanların zalimliğinin kâğıda düşülmüş bir kaydıdır. Romanın baş karakteri Aleksandr Petroviç Garyançikov karısını öldürmek suçundan girdiği hapiste “iyi” ve “kötü”nün hızla değişmesini ve birbirine girmesini izlerken hapishane şartlarında insaniyetin düştüğü üzüntülü durumlara şahit olur. Serbest bir ince ip gibi birbirine tutturulmuş bu anılar aynı zamanda Rus hukuk ve ceza sisteminin bir eleştirisi niteliğini taşır. Zaten bu olay Rusyada yaşanmıştır. Yazar hapishanede ki gözlemlerini, hislerini bu kitaba aktarmıştır.

Küçük bir araştırma yaptım. Vremya dergisi bilgi olsun diye yazmak istedim.
Vremya ( Zaman) dergisi: Dostoyevski'nin kardeşiyle birlikte Petersburg'da 1859-1863 yılları arasında çıkartmış olduğu politika ve edebiyat dergisi. Dergi, 1863 yılında sansürlenerek kapatılmıştır.

Nil Gün - Mutluluk Kitabı

Mutluluk üzerine yazılmış bir kitaptır. Neden ve mutsuzum diyorsan , nasıl mutlu olabilmenin yollarını arıyorsan, bu kitabın baş ucu bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Ayrıntı vermiyorum. Nelerden bahsettiğini söylemiyorum. Çok güzel bir kitap . Kitap sayfa sayısı az ama içinde değerli bilgiler olduğunu söyleyebilirim. Sadece mutluluğu uzaklarda arama, içimizde olduğunu belirttiğini ve herşeyin bizimle başlayıp bizimle bittiğini , söyleyebilirim . Ve bunun dışında seni motive edici bilgiler de veriyor. Motivasyon deposu.

Doğan Cüceloğlu - Korku Kültürü- Niçin" Mış Gibi Yaşıyoruz?

Ne demek 'mış gibi' yaşam?
Düşüncelerinin arkasındaki niyetin farkında olmayan, sözü, gözü, davranışı birbirine uymayan insanların yaşamı demek.
Yazar , bu kitapta niçin "mış" gibi yaşıyoruz ? sorusunu cevaplandırıyor.
Kitapta Doğan Cüceloğlu, Doğan Cüceloğlu' nun oğlu Timur Cüceloğlu ve öğretmen olan Arif ile 1 haftalık kendi arabaları ile Türkiye gezisine çıkıyorlar. Gezdikleri sırada söyleşi tarzında niçin "mış" gibi yaşıyoruz? sorusunu düşündürerek anlatıyorlar.
Doğan Cüceloğlu' nun kitapları sindirilerek okunacak kitaplardır. Ben anlayarak , sindirerek , düşünerek okumaya çalıştım.

Eckhart Tolle - Var Olmanın Gücü

Yazar, "şimdi " zaman kavramından yola çıkarak şimdi çok daha sevgi dolu yeni bir dünyanın doğumunu göstermek için bizleri kendi yaşamlarımızın ileriye taşıyor. Bu, egomuzla yaptığımız mevcut kimlik tanımlamamızı aşarak, kim olduğumuz hakkında tamamen yeni bir düşünce tarzını benimsemeyi gerektiriyor. Bunun olması için, insan zihninin yapısının evrimsel bir değişim geçirmesi gerektiğine inanıyor. Var olmanın gücünü öğretiyor.
Yani yazar okuyuculara bu hissi , okuyucuda uyandırmayı amaçlıyor. Kitabı okurken farkında olmadan bu hissi bedeninde uyandırıyor. Üzerinde durduğu kavram ise " ego" dur. Egodan yola çıkarak var olmanın gücünün bilincini uyandırmaya çalışıyor. İnsanın kendini daha iyi tanımasını sağlıyor.

Nasıl yaptığını okudukça göreceksiniz.
 
Otomatik Portakal - Anthony Burgess

Kitap, bir sokak çetesinin lideri olan Alex ve 4 arkadaşının şiddet dolu hayatını konu ediniyor. Çete içerisindeki iri yarı arkadaşıyla tartışma yaşamasının ardından otoritesi sarsılan Alex, gücünü geri almak için arkadaşlarıyla önceden planlanan bir soyguna istemediği halde liderlik etmek durumunda kalıyor ve işler bu noktada değişiyor.
Vermek istediğim çok fazla detay var ama spoiler üstüne spoiler olacak diye yazmamak için kendimi zor tutuyorum.
Kitabın bambaşka iki yüzü var, sevip sevmeyeceginiz hangi yüzünden okuduğunuza bağlı.
Basit bir kurgu olarak okunduğunda biraz keyifsiz bir kitap, ama motiflerdeki ince detayları, yazarın eleştirdiği toplumsal meseleleri ve karakterlerin bireysel yaşantılarını göz önüne alınca bir başyapıt.
Zaten yazarımızın başyapıtı kendisi.

Yazarın hayatına da kısaca değinmek istiyorum, en sevdiğim yazardır çünkü Anthony Burgess.
Orta yaşlarında doktorun beyin tümörü teşhisi koyması ve bir yıllık ömür bicmesinin ardından ölümünden sonra eşi ve çocuklarına geçinebilecekleri miktarda para bırakmak için kitap yazmaya başlamış.
Bir yıl içinde tam 6 tane kitap yazmış ve yanlış teşhisin ardından kitap yazmayı bırakmamış.
Çok sonra akciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybetmiş.
Belki yazarın bir yılının yok yere stresle geçmesine sebep oldu, ama ben doktora dünyanın böyle bir yazarla tanışmasına vesile olduğu için minnettarım 😊
 
Abartma Tozu

Buğdaylı halkında bir sabah bir farklılık olmaya başlıyor.Herkes her şeyi abartılı yaşamaya başlıyor.

Kahramanımız ve Tevfik Kılıkırkyarar Buğdaylı'da yaşanan bu durumu çözmeye çalışıyor.

Kendime ait çıkarımlarım bende bazen bazı şeyleri bazen abartmayı seven biriyim .Pandemi de yemek yapmayı ,diyet yaparken diyeti,spor yaparken sporu,bir zamanlar alışverişi , oğlum bebekken sağlıklı beslenmeyi gibi hayatımın belli dönemlerinde belli abartılı dönemlerim oldu.Denge hayatın merkezinde her zaman olmalı ve bundan kopmamalıyız.
 
Kan Davası /Reşat Nuri Güntekin

Ömer adında bir asker bir doktorun hayatını kurtarır ve ona söz verdiği için hayat hikayesini anlatmaya başlar. Askerlik için Bozova istasyonunda durduğunda bir çocuk ona su vermiştir ve kendisi de onu çocuğu yerine koyup gezdirmiştir. Askerden döndüğünde belki çocuğu bir kez daha görmek için Bozova'da durur ama göremez. Onun yerine eski arkadaşı Murat ile karşılaşır. Burada Aşağı Sazan ve Yukarı Sazan adında kan davalı iki köy vardır. Murat ile Ömer köyleri gezerken belediye başkanı ve milletvekilinin de olduğu bir kafilenin soyulduğunu öğrenir. İşi araştırırlar ve bir çocuk çetesi olduğunu öğrenirler. Çocuklar yakalanır ama ceza ehliyetleri yoktur. Çözümü eski bir öğretmen olan Ömer bulacaktır. Soluksuz okunan bir roman.
 
Tarihimiz ve Biz

Ilber Ortaylının bu kitabında da diğer eserlerinde olduğu gibi çok yalın ve anlaşılabilir bir dille okurla karışıklı sohbet havasında olduğunu görüyoruz. Bu sade anlatımı tercih etme sebebi de sanırım yakın tarihimizi bile bilmeyen gençliğe anlaşılabilir bir üslupla tarih bilici aşılamayı amaclaması diye düşünüyorum .
Bu kitabında Osmanlının klasik dönemini, 18. ve 19. Yüzyıllardaki toplumsal ve siyasal durumu, bugünkü Avrupayı var eden koşulları , Türk, rus ,japon modernleşme yolculuklarını kısacası dünya medeniyetlerinin kökenini anlatıyor.
Benim için çok doyurucu değildi maalesef diğer kitaplarını daha çok sevmistim.Ama tabiki eserlerini okumaya devam edeceğim
 
Küçük Kadınlar
Birbirinin zıttı 4 kız kardeş olan Meg, Jo, Beth ve Amy 'nin babaları savaşa gitmiştir. Anneleriyle beraber yaşayan bu kızların aralarında çok güzel bir uyum var. Toplumun kadın üzerine kurduğu baskıya Jo karakteriyle başkaldırıyoruz. Zarafetin gösterişin sadece bir sabun köpüğü olduğunu Meg karakteriyle, utangaçlığın insanın önüne bir engel olduğunu Beth karakteriyle, kendi değerini başkalarının ilgisinin varlığında gören Amy ile bu değer yokluğunda iyice kendimize yalnızlaşabileceğimizi görüyoruz. Anneleriyle aralarındaki ilişki çok güzeldi. Telaşsız sakin herşey bir şekilde yoluna girecek bakış açısını çok sevdim. 30 lu yaşlarımda öğrenmeye eşimden başladığım bu bakış açısını daha çok benimsememe yol açtı kitap ve annelerinin sözleri.Çalışmak kutsaldır ve insanı avutur. Ruh halime göre tam zamanında okuduğum beni olumlu etkileyen bir kitaptı.
 
FRANKENSTEİN - MARY SHELLEY

''Madem beni sevmeyecektin, beni neden yarattın ?''

Victor Frankenstein henüz çocuk yaşlarındayken ortaçağ simyacılarından ve efsanevi ''felsefe taşından'' etkilenerek yaşamı ve yaşamın kaynağını aramaya başlar. Tıp öğrenimi gördükten sonra yeni bir insan yaratmaya karar verir. Yarattığı canavar karşısında dehşete düşen Victor , canavarı ölüme terk eder.

Kitabın devamında Victor ve canavarın arasındaki kovalamaca ve mücadele anlatılıyor. Kitabı okurken kendime sorduğum soru asıl canavar kimdi?

Yazar ve kitap hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Yazarın , aile dostu olan Lord Byron eğlence amaçlı herkesten korku romanı yazmasını ister. Gruptaki çoğu kişi bunu korkunç bulur ve katılmaz. Mary ise düşündükten sonra antik çağlardaki Promethius' tan esinlenerek kitabı yazmaya başlar. Kitabın giriş kısmını çok beğenen eşi Mary'den kitabı tamamlamasını ister ve eşini destekler. Kitabın yazıldığı dönemde yayınevleri kadın yazarların eserlerini basmak istemezler. Bu nedenle yazar kitabı erkek ismiyle yayınlar.
 
X