Bunu demek haddime düşer mi bilmem ama tipik İİBF hocaları diye yorumlayacağım
Genelde fakülte hocalarının ancak %10'u akademisyenliğe ya da özele yönlendirebilecek kadar açık görüşlü ve idealist kalabiliyor ne yazık ki. İdealizmin çok törpülendiği bir alan aslında, bazı hocalar bir süre sonra KPSS kursu hocası gibi yaklaşmaya başlıyor durumlara maalesef.
Ayrıca iş hayatı elbette kolay değil, ama her dönemin de kendine göre zorluğu var nihayetinde. İnsan iş hayatına girince "Üniversitedeyken dert sandıklarım da neymiş, keşke tüm dertlerim öyle olsa hala" diyor gerçekten. Ama bunu genelde eski arkadaşlarla bir araya gelince tatlı tatlı diyor, yani kahırlık bir durum olmuyor. Çünkü iş hayatına da alışıyor insan sonuçta. Hem her yaşın kendine göre zorluğu var, başka şehirde okuma sıkıntısı zaten bir üniversite öğrencesinin sınırlarını fazla fazla zorlar. Ama hayata atılıp da tecrübe kazandıkça, iş hayatında gördüğü sıkıntılarla da baş etme becerisi ediniyor her insan muhakkak. Nasıl ki sen şimdi 1'nci sınıfın toyluğunda değilsin, iş hayatında birkaç yılın ardından da farklı olacaksın. bu açıdan hiç gözün korkmasın. Neticede hayatın zaman zaman zorlaşmadığı bir dönemi yok. Ama bu söylemler gerçekten yersiz. İlk okuma yazma öğrenen çocuğun karşısına geçip de "Ah bu da bir şey mi? Sen bir de üniversiteyi gör," demek kadar tuhaf geliyor bana bu örnekler gerçekten. Her yaşın her dönemin kendine göre ağır sıkıntıları, dönüşüm ve değişim sancıları var neticede...
Sen farkındaysan, ne istediğini az çok biliyorsan, başkalarının ne dediği de mühim değil, elbette isteklerin zamanla değişebilir de, ama bir gerçek var ki çoğunluk gibi düşünmeyince insan hep huzursuz edilir, ama o huzursuzluk iyidir, seni ideallerine daha da bağlar genelde.
Umarım her şey senin için istediğin gibi olur