- 17 Temmuz 2013
- 10.974
- 17.793
- 298
- Konu Sahibi Bahar Yildirim
-
- #61
Patronlar bu asgari ücretlinin 300 tl'sini dahi vermiyormuş verdiysede geri alıyormuş , niye versin ki çocuk doğuran çok beleş eleman fakir doğursun ki zengin daha çok zengin olsun ondandır çok doğurun diyorlar biliyorlar işçi olacak üniye gidemeyecek fakirin çocuğuda fakir olacak bu zincir böylede devam edecek ,
peki burda kadın ne kadar suçludur onu eğitemeyen ona korunma yöntemini götüremeyen çocuk büyütmenin sorumluluğunu öğretemeyen bakabilceği kadar çocuk yapmanın aslında doğru olduğunu yanlışın allah rızkını verir olduğunu söylemeyen sistem sorumlu değilmidir
senin yada benim çok çocuklu olmamamız bizim üstün zeka ve kabiliyetimizden mi kayanaklanıyor dersin
Sanırım sorunumuz şu;Hayır Marilyn, tamda senin savunduğun "hadi vurun hakkını kullanana, istediği gibi yaşayan insana" mantığı nedeniyle bu cinayetlere yüzlerce farklı kılıf biçiliyor. Çünkü herkes kendi "önemli" konusunda bir hakkı, doğuştan sahip olunması gereken kutsallığı yok sayıyor. Her zaman olduğu gibi bununda bir sonu gelmiyor.
"Kişi duruma göre davranmalı, yoksa suçludur!" savı, o cahil ve eğitimsiz oğlanların suçları önüne gerilen perdenin renk değiştirmiş halidir. İkiside mağdura uzatır oklarını. Dünya böyle düşünen insanlardan ibaret olsaydı, bir adım ileri gidilebilir miydi?
Marilyn, ben hiç Komünizm'den bahsetmedim ta ki bana karşı sunulana kadar.
Umarım yarın Tc'nin Komünist bir hükümetle yönetileceğini düşünmediğimi biliyorsundur.
Yazdıklarımı Komünist bir ülke için değil, bizzat Tc'nin durumunu göz önünde buludurarak kaleme aldım.
Yani, sürekli öyle sanılmaktan bıkmış bir kimse olarak tekrar söyleyeyim, hayalperest değilim, gerçekleri gayet iyi görebiliyorum.
Tek farkımız sen "ayak ve yorgan" mantığının işe yarayacağını düşünürken ben "hak ve savunucuları" düşüncesini destekliyorum.
Bahsettiğin şekliyle çocuk sayısının önüne geçmek için bir bilinçlendirme harekatı başlatılabilir.
Fakat bir istatistik durum üzerinden, mağdur yakınlarına yüklenmek yanlış.
Benim gözümde yaşamak, doymak kutsaldır, haktır.
Bunun ihlali noktasında mağdura yüzüm kızararak nacizane bir tavsiyede bulunabilir, ona ülkenin kötü durumundan dem vurabilirim.
Fakat asla ama asla, onu suçlamam. Cahil demem. O kişiyi düşünmek zorunda bıraktığım için kendimi kötü hissederim, gerçek düşmana yönelirim.
Yok, söyleyeyim; bu bir ütopya değil. Olması gereken.
Nasıl kadınlar öldüğünde her türlü nedeni yaşama hakkında aşağıda görüyorsak,
söz konusutavrı açlık vb gibi verilerde de takınmamız gerekir.
Kadına özgürlük, çocuk sahibi olurken kısıtlama...Yok öyle bir dünya.
Eğer çocuk sahibi olurken zorlama, kısıtlama şart ve suçlama mübahsa aynı şekilde durumu göz önünde bulundurmadan (söylediğin gibi eğitimsiz, cahil insanlar bu kadar çokken) gezmek, dolaşmak, sarhoş olmakta suçtur, yanlıştır.
Neredeyse her ay bomba patlıyor, o halde ne istanbulda, ne ankarada ne de doğuda hiçbir şehirde (ki bazılarında taa 50 yıl önceden başlayan saldırılar söz konusu) çocuk sahibi olunmasın.
Yorgana göre uzatılan ayak, asla ama asla beraberinde hak getirmez.
Ve bu hadi ölün bende buradan izleyeyim değil, hakkınızı savunun, gerçek suçluyu görün çağrısıdır.
diyemeyiz.hadi vurun hakkını kullanana, istediği gibi yaşayan insana"
Şurayı da ayrıca çekeyim. Aynı vurguyu bir kaç yerde yapmışsın.Eğer çocuk sahibi olurken zorlama, kısıtlama şart ve suçlama mübahsa aynı şekilde durumu göz önünde bulundurmadan (söylediğin gibi eğitimsiz, cahil insanlar bu kadar çokken) gezmek, dolaşmak, sarhoş olmakta suçtur, yanlıştır.
YaniBen temel eğitimimi yurtdışında aldım cennet ve cehennemle korkutulmadım
Yoksul yoksul olduğu için mi çok çocuk yapar yada çok çocuğu olduğu için mi yoksul kalırBir gün yurtdışındaki hocama sordum neden fakirler fakir kalıyor diye oda dedi ki çok çocuk doğurduklarından bu duruma alışkınlar zenginliğin ne olduğunu bilmedikleri için yadırgamıyorlar bu zincir böyle sürüp gidiyor dedi tabi ben çok etkilenmiştim hocanın dediklerinden ki bu hocam dünya'yı gezmiş bize oralardan fotoraflar gösterirdi ve bilgi verirdi ingilizcemide ondan öğrendim
Yoksul yoksul olduğu için mi çok çocuk yapar yada çok çocuğu olduğu için mi yoksul kalır
Bana kalırsa yoksul olduğu için
Buna şahitlik yapabiliriz doksanlı yıllarda yoğun bir şekilde doğudan batıya çok çocuklu aileler göç etti yıllar içerisinde standartlarıda düzelme şansları oldu eğitim isdihtam daha iyiydi ve çocuk sayısında doğu olan akrabalarına oranla daha az çocuk daha refah bir hayatları var ve bir sonraki nesil daha iyi olacak
Bana kalırsa hocan yapıyormuş bu konuda
Bununla alakalı iktisadi bir görüş var. Yoksullar yoksul oldukları için yoksuldur şeklinde.Yoksul yoksul olduğu için mi çok çocuk yapar yada çok çocuğu olduğu için mi yoksul kalır
Bana kalırsa yoksul olduğu için
Buna şahitlik yapabiliriz doksanlı yıllarda yoğun bir şekilde doğudan batıya çok çocuklu aileler göç etti yıllar içerisinde standartlarıda düzelme şansları oldu eğitim isdihtam daha iyiydi ve çocuk sayısında doğu olan akrabalarına oranla daha az çocuk daha refah bir hayatları var ve bir sonraki nesil daha iyi olacak
Bana kalırsa hocan yapıyormuş bu konuda
Yoksul yoksul olduğu için mi çok çocuk yapar yada çok çocuğu olduğu için mi yoksul kalır
Bana kalırsa yoksul olduğu için
Buna şahitlik yapabiliriz doksanlı yıllarda yoğun bir şekilde doğudan batıya çok çocuklu aileler göç etti yıllar içerisinde standartlarıda düzelme şansları oldu eğitim isdihtam daha iyiydi ve çocuk sayısında doğu olan akrabalarına oranla daha az çocuk daha refah bir hayatları var ve bir sonraki nesil daha iyi olacak
Bana kalırsa hocan yapıyormuş bu konuda
Sanırım sorunumuz şu;
Burada söylenen şey, halkı kısırlaştıralım değil. Gidip kimseyi faşizan bir şekilde kısırlaştırma işlemine tabi tutmayacağımıza göre temelde o insanların üreme hakkı üzerinde bir tasarrufumuz yok.
Burada söylenen şey, bakamayacaksan doğurma. Çocuk doğurup gelip benim kapımın önünde dilendireceksen doğurma.
Benim gözümde de yaşam hakkı kutsaldır Bahar, derdim de o çocukların yaşama hakkı zaten.
Diyorum ya ana babanın üreme hakkından çok daha kutsal bir hak o hak.
Bir insanın asgari ücretle 5 çocuğa bakamayacağı aşikarken hiçbir önlem almadan sevişip de çocuğu bakımsızlıktan ölen bir aile düşünelim.
Burada birincil sorumlu, evet devlettir. Ben devlete çemkiririm. Ama ikincil sorumlular korunmayan ana babadır. Kimse uçkurunun keyfine bakamayacağı çocuğu doğurmamalı Bahar.
Bak o çocuğun iyi bir evde yaşama, iyi bir eğitim alma hakkında bahsetmedim bile.
Doğrudan yaşama hakkından bahsediyorum.
Birincil sorumlu devletse, ikincil sorumlu da ailedir.
Yani öyle:
diyemeyiz.
O çocuğun yaşam hakkı ne olacak?
Ana baba olarak çocuğumuzdan sorumluyuz, istesek de istemesek de. O çocuğu doğurduysan bakabileceğinden emin olmak zorundasın. Ötesi yok.
Sen olması gerekenden bahsediyorsun.
Bilinçlendirme harekatı?
Hiç doktor, sağlık görevlisi yakının var mı? Verilen kondomlar çocukların elinde balon olur köylük yerde.
Bu bilinçlendirmeler yıllardır zaten yapılıyor Bahar. Ücra köyleri saymaz isek her yer ana sağlık kliniği dolu. Daha hala "Canı veren Allah rızkını da verir" diyerek 5 çocuk doğuran insanlar var bu ülkede.
Başlarım bu insanın doğurma hakkına. Eğer bu insanın "istediği gibi yaşama" hakkı o doğan bebelerin ziyan zebil olmasına yol açacaksa yoktur onun öyle bir hakkı.
Bir ülke düşünelim Bahar. Bu ülke güzel bir ülke olsun. Verimli, refah, kimsenin aç yatmadığı bir ülke olsun. Ama bir sorunumuz olsun, her aile 5 çocuk sahibi oluyor.
Basit bir iktisat gerçeği Bahar: Kaynaklar insanlardan daha hızlı tükenir.
Çocuk doğurma konusuna bilinçli ya da zorunlu bir KISITLAMA GETİRMEK ZORUNDAYIZ.
Aksi düşünülemez. Doğada bile bunun sürüyle örneği var. Biz kimsenin avı değiliz Bahar, kısacası soyumuz kendiliğinden, doğal bir sınıra maruz değil.
Nasıl ki farelerin soyu kediler tarafından dengede tutuluyorsa, kedilerin soyu yine doğal şartlarla dengede tutuluyorsa, bizde gönlümüzce üreyemeyiz.
Çünkü doğanın dengesini bozuyoruz. Çünkü su kaynaklarını tüketiyoruz, çünkü tarım ürünlerini tüketiyoruz. çünkü Kutupları ısıtıyoruz.
Ve bütün bunlar Doğum Kontrolü diye bir şey olmasına rağmen oluyor.
İstediğimiz gibi üremek diye bir hakkımız yok.
İstediğimiz canlıyı öldürmek, toprağı kirletmek, ormanları kesip ev yapma hakkımız yok.
Doğal kaynakları sömürme hakkımız yok, çünkü o kaynaklar sadece bizim değil, filin de hakkı solucanın da hakkı.
Eğer kendi vahşi doğamızda olsa idik zaten değil 5 çocuk 10 çocuk bile doğursak yırtıcıların arasında yaşadığımız için doğal bir denge, doğal bir seçilim olacak, güçsüz olan elenecek, güçlü olan devam edecekti.
Ama kaynaklar yetersiz kaldığında fazla olan insanları öldüremeyeceğimize göre, kaynak ve insan arasında bir denge kurmak zorundayız.
Ve bunu "üremek bizim hakkımız, istediğimiz gibi yaşarız" diyerek yapamayız.
Esasen hak dediğim kavram da öyle bir kavram değil zaten.
Şurayı da ayrıca çekeyim. Aynı vurguyu bir kaç yerde yapmışsın.
"Suç" Ben böyle bir şey demiyorum. Çok çocuk doğurmak sorumsuzluktur ama suç değildir.
Bunun dışında söylediğin ayrıca alakasız bir şeyç
Kadın cinayetleri işleniyor diye sokağa çıkmamak başka bir şey
Doğurduğu çocuğa bakamıyor diye doğurmamak başka bir şey.
Birincisinde etkenler tamamen dıştan ikincisinde ise sorumluluk %50 %50 olmasa da devletle paylaşılıyor. Bak sorumluluk diyorum.
Doğurduğun çocuk üzerinde sorumluluğun vardır, Bahar. O sorumluluk tamamen devlete ait değil. Eğer o sorumluluk tamamen devlete aitse, çocuk memeden kesilir kesilmez devlet aileden alsın ve çocuğu her türlü imkanı sağlayarak yetiştirsin. Böyle bir şey mümkün ve yine insan haklarına uygun olmayacağına göre, ailenin de çocuk üzerindeki sorumluluğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Sanırım sorunumuz şu;
Burada söylenen şey, halkı kısırlaştıralım değil. Gidip kimseyi faşizan bir şekilde kısırlaştırma işlemine tabi tutmayacağımıza göre temelde o insanların üreme hakkı üzerinde bir tasarrufumuz yok.
Burada söylenen şey, bakamayacaksan doğurma. Çocuk doğurup gelip benim kapımın önünde dilendireceksen doğurma.
Benim gözümde de yaşam hakkı kutsaldır Bahar, derdim de o çocukların yaşama hakkı zaten.
Diyorum ya ana babanın üreme hakkından çok daha kutsal bir hak o hak.
Bir insanın asgari ücretle 5 çocuğa bakamayacağı aşikarken hiçbir önlem almadan sevişip de çocuğu bakımsızlıktan ölen bir aile düşünelim.
Burada birincil sorumlu, evet devlettir. Ben devlete çemkiririm. Ama ikincil sorumlular korunmayan ana babadır. Kimse uçkurunun keyfine bakamayacağı çocuğu doğurmamalı Bahar.
Bak o çocuğun iyi bir evde yaşama, iyi bir eğitim alma hakkında bahsetmedim bile.
Doğrudan yaşama hakkından bahsediyorum.
Birincil sorumlu devletse, ikincil sorumlu da ailedir.
Yani öyle:
diyemeyiz.
O çocuğun yaşam hakkı ne olacak?
Ana baba olarak çocuğumuzdan sorumluyuz, istesek de istemesek de. O çocuğu doğurduysan bakabileceğinden emin olmak zorundasın. Ötesi yok.
Sen olması gerekenden bahsediyorsun.
Bilinçlendirme harekatı?
Hiç doktor, sağlık görevlisi yakının var mı? Verilen kondomlar çocukların elinde balon olur köylük yerde.
Bu bilinçlendirmeler yıllardır zaten yapılıyor Bahar. Ücra köyleri saymaz isek her yer ana sağlık kliniği dolu. Daha hala "Canı veren Allah rızkını da verir" diyerek 5 çocuk doğuran insanlar var bu ülkede.
Başlarım bu insanın doğurma hakkına. Eğer bu insanın "istediği gibi yaşama" hakkı o doğan bebelerin ziyan zebil olmasına yol açacaksa yoktur onun öyle bir hakkı.
Bir ülke düşünelim Bahar. Bu ülke güzel bir ülke olsun. Verimli, refah, kimsenin aç yatmadığı bir ülke olsun. Ama bir sorunumuz olsun, her aile 5 çocuk sahibi oluyor.
Basit bir iktisat gerçeği Bahar: Kaynaklar insanlardan daha hızlı tükenir.
Çocuk doğurma konusuna bilinçli ya da zorunlu bir KISITLAMA GETİRMEK ZORUNDAYIZ.
Aksi düşünülemez. Doğada bile bunun sürüyle örneği var. Biz kimsenin avı değiliz Bahar, kısacası soyumuz kendiliğinden, doğal bir sınıra maruz değil.
Nasıl ki farelerin soyu kediler tarafından dengede tutuluyorsa, kedilerin soyu yine doğal şartlarla dengede tutuluyorsa, bizde gönlümüzce üreyemeyiz.
Çünkü doğanın dengesini bozuyoruz. Çünkü su kaynaklarını tüketiyoruz, çünkü tarım ürünlerini tüketiyoruz. çünkü Kutupları ısıtıyoruz.
Ve bütün bunlar Doğum Kontrolü diye bir şey olmasına rağmen oluyor.
İstediğimiz gibi üremek diye bir hakkımız yok.
İstediğimiz canlıyı öldürmek, toprağı kirletmek, ormanları kesip ev yapma hakkımız yok.
Doğal kaynakları sömürme hakkımız yok, çünkü o kaynaklar sadece bizim değil, filin de hakkı solucanın da hakkı.
Eğer kendi vahşi doğamızda olsa idik zaten değil 5 çocuk 10 çocuk bile doğursak yırtıcıların arasında yaşadığımız için doğal bir denge, doğal bir seçilim olacak, güçsüz olan elenecek, güçlü olan devam edecekti.
Ama kaynaklar yetersiz kaldığında fazla olan insanları öldüremeyeceğimize göre, kaynak ve insan arasında bir denge kurmak zorundayız.
Ve bunu "üremek bizim hakkımız, istediğimiz gibi yaşarız" diyerek yapamayız.
Esasen hak dediğim kavram da öyle bir kavram değil zaten.
Şurayı da ayrıca çekeyim. Aynı vurguyu bir kaç yerde yapmışsın.
"Suç" Ben böyle bir şey demiyorum. Çok çocuk doğurmak sorumsuzluktur ama suç değildir.
Bunun dışında söylediğin ayrıca alakasız bir şeyç
Kadın cinayetleri işleniyor diye sokağa çıkmamak başka bir şey
Doğurduğu çocuğa bakamıyor diye doğurmamak başka bir şey.
Birincisinde etkenler tamamen dıştan ikincisinde ise sorumluluk %50 %50 olmasa da devletle paylaşılıyor. Bak sorumluluk diyorum.
Doğurduğun çocuk üzerinde sorumluluğun vardır, Bahar. O sorumluluk tamamen devlete ait değil. Eğer o sorumluluk tamamen devlete aitse, çocuk memeden kesilir kesilmez devlet aileden alsın ve çocuğu her türlü imkanı sağlayarak yetiştirsin. Böyle bir şey mümkün ve yine insan haklarına uygun olmayacağına göre, ailenin de çocuk üzerindeki sorumluluğunu kabul etmemiz gerekiyor.
“Bakamayacaksan doğurma!” senin değil de yetki sahibi bir kimsenin ağzından çıkan cümle olursa “faşizan bir şekilde” kısıtlama ile sonuçlanacaktır.
Eğer, “durun, yapmayın!” deme hakkının olayda bir etkisi, yani yönetici olarak bir sorumluluğu olmayan kimselere ait olduğunu düşünüyorsan, bu durumda da cümle “doğurma” değil “eğer istersen, bence olması gereken…” şeklinde kurulmalı.
Anne babanın seçim hakkı en az yaşama hakkı kadar kutsaldır. Kutsallıklar arasında başlatılacak ayrıştırma, birini diğerine üstün görme çabaları ihmaldir, zamanı gelince ötekine de sıçrar.
Birincil ve emeğinin karşılığını alamayanlar olduğu sürece yegane sorumlu devlettir. Eğer, anne ve baba çalışmıyor ve bu yüzden çocuk açlık çekiyorsa, suç ailededir. Fakat tersi durumda, yani zaten canla başla çalışan kimseler buna rağmen çocuklarını aç yatırmak zorunda kalıyorsa tek sorumlu, suçlu gücü elinde bulunduranlardır. Aile zaten üzerine düşeni yapmış, gece gündüz çalışmıştır. Ve tüm bu tavizlerine, kendi hayatlarını hiçe saymalarına rağmen güç sahipleri emeğin karşılığını veremiyorsa, oklar onlara çevrilmelidir.
Bilinçlendirme çalışmalarının söylediğin şekilde tam sürat işlediğine yönelik hiç haber almadım. Tam tersi örneklerle ise defalarca karşılaştım, okudum.
Bahsettiğin güzel ve verimli ülkede, doğa sömürüsüne karşı çocuk sayısında sınırlandırma getireceksen eğer, bu herkesi kapsamalı. Fakirinden zenginine, gencinden yaşlısına kadar. Bu kabul edilebilir bir durumdur. Fakat sadece “fakirler” demek beraberinde isyancısını doğurur, çifte standarttır, hiçbir hakla uyuşmaz.
Herkese getirilecek çocuk sayısında ki kısıtlama asla karşı çıkmayacağım bir uygulama olur. Ama ne zaman ki bir kural ya da hak tek bir kitleye, kesime, ırka ya da cinsiyete dayatılmaya çalışırsa, bunun karşısında yer alırım.
Yani verdiğin örnek aleyhinde bir cümle kurmadım ben. Hadi hep birlikte doğayı kurutalım da demedim. Benim için esas olan eşitliktir. Başkanından memuruna kadar aynı yasağın getirilmesi, destekleyeceğim bir davranış olur.
Sorumsuzluk olduğuna inanılsaydı, suçlu tarafın daha çok dikkat çekmesi, konuya dahil edilmesi gerekirdi. Bu haber altında ise tek dert “aile” olmuş durumda.
Ki, bana göre sorumsuzluk değil. Fakat bu amaç uğruna yapılacak bilgilendirme çalışmalarına da karşı değilim. Bir zorlama, küçümseme, kötüleme dahil edilmediği sürece.
Bana göre sorumsuz ve suçlu olan, ne yetişkine hak ettiği parayı ne de çocuğa hak ettiği ekmeği vermeyenlerdir.
Kadın cinayetlerinde de aç kalan çocuklar sorununda da en büyük etken devlettir.
Dediğim gibi, ailenin sorumluluğu “emeğin karşılığının ödenmediği” noktada bitmiştir. Devamında suçlanamaz. Yani ortada hem yetişkin hem çocuk sömürüsü vardır. Her iki kategoride bulunan insanlarda mağdurdur.
Çocuk sahibi olmada kıstas ne olacak? Açlık, eğitim, kolej, araba, uçak, bal, ekmek, pekmez…
Kim kriter? Adam Smith, İngiliz asilzadeler, Çar ve ailesi…
Sana göre en azami olan açlık iken bana göre bir çocuğun psikolojini bozacak, hayatını altüst edecek etken kolejli ile gireceği ve onu geçme olasılığı neredeyse imkansız olan sınav maratonudur.
Hep birlikte aç kalınması halinde bunu asla dert etmeyecek insanım.
Ama ben yürürken altında Bmw’si olanları gördükçe de saçlarım beyazlıyor, neredeyse tüm hastalıklarım psikolojik temelli olarak vücudumu ele geçiyor.
Kim çocuk sahibi olabilsin Marilyn? Psikoloji mi önemli yoksa mide mi? Aileler hangisini değerlendirmeye almalı?
Tc’nin doğusu intihar etsin, artık İstanbul ve Ankara da onlara eklensin.
Aç olmasan da üzerine bomba düşüyor. Birisi çıkıp “bomba yağarken ne gerek var çocuk sahibi olmaya” dese (ki dendi), ne cevap vereceksin? Geliri yerinde ama üzerine bombalar yağıyor?
Nereye kadar saklanarak, gerisin geri çekilerek yaşanır?
O, eğitimsiz ve cahil dediğin kitle tam da bunu düşünüyor. Yaşamak bizim de hakkımız ve asıl korkmaktan korkmalıyız diyorlar.
Sonuç olarak insan, bir dokunulamaz, sorgulanamaz olanı belirlemeli.
Aç kalmamak buna dahil midir değil midir cevap vermeli.
Evet ise, devamında bu “aç kalan” üzerinde sorumluluk sahibi olanları tek tek incelemeli.
Aile sorumluluğunu yerine getiriyorsa (çalışıyor, uğraşıyor ise) tamamen aklanmalı.
Ve geriye tek bir suçlu kalmalı; gücü elinde bulunduran.
Maddi geliri yüksek olan insanlar daha az çocuk doğurma eğilimindedir. Dolayısıyla fakirlerden bahsediyoruz. Zenginleri konu dışı bırakalım, maddi geliri 5000 olan adam da 6 çocuk yaparsa, eh be birader bakabilecek misin o çocukların hepsine derim ben, demeyeceğim senin varsayımın.Bahsettiğin güzel ve verimli ülkede, doğa sömürüsüne karşı çocuk sayısında sınırlandırma getireceksen eğer, bu herkesi kapsamalı. Fakirinden zenginine, gencinden yaşlısına kadar. Bu kabul edilebilir bir durumdur. Fakat sadece “fakirler” demek beraberinde isyancısını doğurur, çifte standarttır, hiçbir hakla uyuşmaz.
Ben tam sürat demedim.Bilinçlendirme çalışmalarının söylediğin şekilde tam sürat işlediğine yönelik hiç haber almadım.
Emeğinin karşılığı.Birincil ve emeğinin karşılığını alamayanlar olduğu sürece yegane sorumlu devlettir. Eğer, anne ve baba çalışmıyor ve bu yüzden çocuk açlık çekiyorsa, suç ailededir. Fakat tersi durumda, yani zaten canla başla çalışan kimseler buna rağmen çocuklarını aç yatırmak zorunda kalıyorsa tek sorumlu, suçlu gücü elinde bulunduranlardır. Aile zaten üzerine düşeni yapmış, gece gündüz çalışmıştır. Ve tüm bu tavizlerine, kendi hayatlarını hiçe saymalarına rağmen güç sahipleri emeğin karşılığını veremiyorsa, oklar onlara çevrilmelidir.
Mide. Aileler bunu öncelik almalı Bahar.Kim çocuk sahibi olabilsin Marilyn? Psikoloji mi önemli yoksa mide mi? Aileler hangisini değerlendirmeye almalı?
"O eğitimsiz ve cahil dediğim" kitleye çok fazla anlam yüklüyorsun Bahar.O, eğitimsiz ve cahil dediğin kitle tam da bunu düşünüyor. Yaşamak bizim de hakkımız ve asıl korkmaktan korkmalıyız diyorlar.
Sonuç olarak insan, bir dokunulamaz, sorgulanamaz olanı belirlemeli.
Tekrar soruyorum, sence emeğinin karşılığını alan bir işçinin/çalışanın hakkı kaç çocuktur? Çizgiyi nerede, nasıl çekmeyi planlıyorsun? Atıyorum benim sınırım 2 iken, senin sınırın 4 ise, beni eleştirme hakkın nereden geliyor? Temelde aynı şeyi söylüyor oluruz.Aile sorumluluğunu yerine getiriyorsa (çalışıyor, uğraşıyor ise) tamamen aklanmalı.
Bu bir dil ya da uslüp tartışması değil Bahar. Bugüne kadar gidip 5 çocuklu hiç kimseye bakamıyorsan doğurma demişliğim yok.“Bakamayacaksan doğurma!” senin değil de yetki sahibi bir kimsenin ağzından çıkan cümle olursa “faşizan bir şekilde” kısıtlama ile sonuçlanacaktır.
Eğer, “durun, yapmayın!” deme hakkının olayda bir etkisi, yani yönetici olarak bir sorumluluğu olmayan kimselere ait olduğunu düşünüyorsan, bu durumda da cümle “doğurma” değil “eğer istersen, bence olması gereken…” şeklinde kurulmalı.
Birisinin söylediği, birisini bağlar.Birisi çıkıp “bomba yağarken ne gerek var çocuk sahibi olmaya” dese (ki dendi), ne cevap vereceksin? Geliri yerinde ama üzerine bombalar yağıyor?
Maddi geliri yüksek olan insanlar daha az çocuk doğurma eğilimindedir. Dolayısıyla fakirlerden bahsediyoruz. Zenginleri konu dışı bırakalım, maddi geliri 5000 olan adam da 6 çocuk yaparsa, eh be birader bakabilecek misin o çocukların hepsine derim ben, demeyeceğim senin varsayımın.
Ben tam sürat demedim.
Gözden kaçırdığın nokta şu; Sen köye gidiyorsun adama doğum kontrolünün faydalarını anlatıyorsun, aldığın cevap "Canı veren Allah rızkını da verir."
Bu adama o rızkın nereden geldiğini anlat anlatabiliyorsan.
Elbette anlatmaya devam edeceksin, adamı kolundan tutup zorla vazoktami yapacak halin yok. Ama bu adam canı da rızkı da Allah veriyor diye doğurtmaya devam ediyorsa, bu adamın o çocuğun ölümünde sorumluluğu vardır, Bahar.
Boşuna yorulma beni aksine ikna edemezsin.
Emeğinin karşılığı.
Bunu tanımla?
Diyelim ki bir işçinin emeğinin karşılığı 3000 lira ve bu işçi bu emeğinin karşılığını alıyor, ancak 6 çocuğu var ve çocuklarından bazıları aç uyumak zorunda.
Bu durumda ne yaparsın? Sadece bu işçi daha çok çocuk sahibi olmak istiyor ve rızkın da Allahtan geldiğine inanıyor diye ücretine mi zam yaparsın yoksa doğum kontrolüne mi yönlendirirsin? Bu durumda belki 7 belki 10 çocuk yapmak benim hakkım derse? Ona karşı ne gibi bir sav geliştireceksin?
İşçinin emeğinin karşılığını almıyor olduğu konusunda hemfikiriz. 1.300 gayet ucubik ve hakkaniyetsiz bir rakam. Asgari ücretli bir ailenin 2 çocuk yapmasına kimse bir şey demez ve fakat rızkını Allah veriyor diyerek 5 çocuk yaparsa bunun adı çocuk sömürüsüdür.
Mide. Aileler bunu öncelik almalı Bahar.
Ben de işçi bir ailenin çocuğuyum. Ben de koleje gitmedim, özel üniversiteye gitmedim. Ama aç da yatmadım. Ailem 2 çocuk sahibi olmuşlar. 3. çocuk istememişler, çünkü bakamayız diye düşünmüşler, imkanımız sadece 2 çocuğumuzu okutmaya yeter demişler.
Zor günlerimiz oldu evet ama yatağa aç girmedik, hiç. Ama 4 kardeş olsaydık, ailemizin durumu yetmeyebilirdi.
Bak sana basit bir örnek verdim. Benim babam 2 çocuk sahibi olduğu için 2 çocuğunu da üniversiteye gönderebildi, okutabildi, peki ya 4 çocuğu olsaydı?
Fazla nüfus fakirleştirir Bahar.
Olması gereken aktif çalışabilecek, nitelikli nüfustur. Ve bunu 5 çocukla sağlayamazsın. 5 çocukla ancak bol bol bir diğerinden daha az ücrete çalışmaya razı olacak insan yetiştirirsin.
"O eğitimsiz ve cahil dediğim" kitleye çok fazla anlam yüklüyorsun Bahar.
Onlar yaşamak bizim de hakkımız demiyor, korkmaktan korkmalıyız da demiyorlar. Onlar trafik ışığında mendil satabilecek daha çok çocuğa sahip olabilmek için çoğalıyorlar.
Sözlerim senin için acımasız mı?
Oradan baktığında leş bir kapitalist mi görüyorsun?
Görme.
O adam o çocuğu tekmeyle gönderiyor çalışmaya. Bunun adı çocuk sömürüsü. Bu adamın çocuk sahibi olma hakkı yok. Devlet bu zihniyetteki adama daha çok çocuk sömürebilsin diye çocuk parası falan vermemeli. Devlet bu adama çocuk parası verdikçe, bu adam daha fazla çocuğu gönderecek çalışmaya.
Tekrar soruyorum, sence emeğinin karşılığını alan bir işçinin/çalışanın hakkı kaç çocuktur? Çizgiyi nerede, nasıl çekmeyi planlıyorsun? Atıyorum benim sınırım 2 iken, senin sınırın 4 ise, beni eleştirme hakkın nereden geliyor? Temelde aynı şeyi söylüyor oluruz.
Bu bir dil ya da uslüp tartışması değil Bahar. Bugüne kadar gidip 5 çocuklu hiç kimseye bakamıyorsan doğurma demişliğim yok.
Birisinin söylediği, birisini bağlar.
Benim yapacağım ne olurdu, onu soruyorsan, evet her gece şehrime bomba yağsaydı sevişir miydim, bilmiyorum ama o Allah'ın cezası kondomu taktıracağımdan ya da o baş belası hapları yutmayı unutmayacağımdan eminim Bahar.
Bütün çocuklar savaş olmayan topraklarda doğmayı hak eder ve benim birey olarak yapabileceğim tek şey, o çocuğu doğurmamak olabilir en fazla.
Aç olana pasta vermeyiz, ekmek vermeyeni suçlarız.
Hırsıza kızmayız, onu mecbur bırakanı hedefe alırız.
Eğitimsiz olana dinini, felsefi duruşunu sormayız tıp kı yaptıklarından ötürü suçlayamacağımız gibi.
WanHeda, bu yeni değil.Bahar, hırsızın yaptığı hırsızlığı bile haklı çıkardın ya pes doğrusu.
Benim güzel bir fikrim var. Herkes istediği kadar çocuk doğrusun, bakamadıklarına komünistler baksın. Nasıl yöntem? Ne dersinBahar Yildirim
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?