Hayatınızı Değiştirecek Aşk Olumlaması

Seda Diker'in topraklama çalışmasından diğer sayfalarda bahsetmiştim 'aslında giden erkek yoktur' kitabı da çok güzeldir..
 
Seda Diker'in topraklama çalışmasından diğer sayfalarda bahsetmiştim 'aslında giden erkek yoktur' kitabı da çok güzeldir..

evet bende okumuştum canım.
Kadınların bereketi içerdiğini ama zaman geçtikçe erkeklik görevlerini üstlendiğimizi bu yüzdende mutsuz olduğumuzu anlatan bölümleri vardı.
 
evet bende okumuştum canım.
Kadınların bereketi içerdiğini ama zaman geçtikçe erkeklik görevlerini üstlendiğimizi bu yüzdende mutsuz olduğumuzu anlatan bölümleri vardı.


yazdıkları ne kadar doğru değil mi ? bereket kadının rahminden doğar :)

şu kuantum sıçraması kitabım bitsin tekrar okumayı düşünüyorum...KAdınların kaybetme korkularını yendikleri takdirde bi çok mutluluğa kapı açtığından da bahsediyor
güzel kitap :) o zaman neymiş 2 kişilik sevmiyoruz tek bize düşen aşk'la fazlası yok sorumluluklar da öyle 2 kişilik sorumluluk alıyor kadınlar....erkeğe düşeni erkeğe bırakmak lazım

 


yazdıkları ne kadar doğru değil mi ? bereket kadının rahminden doğar :)

şu kuantum sıçraması kitabım bitsin tekrar okumayı düşünüyorum...KAdınların kaybetme korkularını yendikleri takdirde bi çok mutluluğa kapı açtığından da bahsediyor
güzel kitap :) o zaman neymiş 2 kişilik sevmiyoruz tek bize düşen aşk'la fazlası yok sorumluluklar da öyle 2 kişilik sorumluluk alıyor kadınlar....erkeğe düşeni erkeğe bırakmak lazım


pek beceremiyoruz ama fazla yük te bizi negatif olarak etkiliyor kaldıramıyoruz.
Kuantum sıçramayı da okumuştum ilk çıktığında.
 
kızlar yorumlarınıza baktım da ben de bu ayki formsante dergisinde okudum buna benzer bişey (psikoloji bölümündeydi galiba...)
aslında kadınlar doğalarına uygun hareket etmediğinden ve sorumlulukları fazla yüklendiğinden mutlu olamıyor bir türlü...
kendime bakıyorum aynen öyle... ev işi bende... annem yetişemiyor bir de ben biraz fazla mükemmelliyetçiyim anneme göre... öyle olunca herkes benm görevim benmsemiş yapmayınca bana kızarlar
işim yok dolayısıyla para da yok
aşk deseniz, hiç yanından geçmiyorum devamlı evdeyim sıcaklardan dışarı çıkamıyorum zaten, bir tek ailemi görüyorum
ama bi de şu var erkekler, aşk ve çikolata kitabında okumuştum
insan kendini sevip kendine çeki düzen verip kendiyle barışık yaşayınca ister istemez etrafındakilere de yansırmış ve aşk da kendiliğinden gelirmiş
 
İlişkimde sorun yaşıyorum. kitaplığımda bilinçli sevmek kitabını yarım bırakmış olduğumu gördüm ve okumaya başladım.
Aynayı kendime çeviriyor, kendimi anlamaya çalışıyorum.
 
Bilinçaltının, beyninizin bir köşesinde olmadığını hatırlatmak isterim. Bilinçaltı, tüm bedeniniz ve onun etrafındaki yumurta şeklindeki enerji alanında saklıdır. Bilinçaltı, duygular yolu ile programlanır. Hipnoz olmak ya da bilinçaltınızı programlamak için uyumak zorunda ya da bilincinizi kaybetmek zorunda değilsiniz. Çünkü bu işin beyninizle bir alakası yoktur. Sadece 3 şey gereklidir. Odaklanmak, şiddetli bir duygu, ve tekrar eden davranış ya da sözler. İşte bu kadar? Bu programlama için vücudunuzdaki fotonların yaydığı frekansın dalga boyu, alfa konumunda, yani saniyede 7-8 civarında tutulmalıdır. Hepinizin eğitim boyu deneyimlediği gibi, bu frekansa inmek zor bir şey değildir.

İşte enerji alanınız bu kadar önemlidir. Her insan birbirinden enerji alır ve verir. Bazı kişilere daha fazla enerji akıtır, ama geri alamayız. Böyle durumlarda, sadece kendimizi severek ve mutlu ederek enerji alanımızı besleyebiliriz. Yoksa psikosomatik rahatsızlıklar duyabiliriz.

Öncelikle eğitimde yaptığınız gibi, alfa konumuna gevşemelisiniz. Bu gevşeme, herhangi bir meditasyon tekniği kullanılarak da elde edilebilir. Zor değildir. 7-8 dalga boyuna inebilmenin tek şartı, 5 odaklanarak 5 duyunuzla hayal kurabiliyor olmanızdır. Yani renkli, sesli, kokulu duygulu dokunuşlu hayaller olmalıdır. Her insan her duyuyu aktive edemeyebilir, ama en azından 1-2 tanesini başarmalıdır. Ama hayal kurduktan sonra bunun mutluluğunu ya da coşkusunu yüreğinizde duyamazsanız, duygu çalışması başarıya erişmez.

Bu tepkiler gerçek ve samimi olarak verildikten sonra konuştuğunuz ve muhatap aldığınız herkesi karşınıza dizip, yeni kararlarınızı açıklamalısınız. Yeni kararlar, silmeye çalıştığınız inanç kalıbının tersi olmalıdır. Örneğin, kimseye güvenemediğinizi hissediyorsanız, ?Bundan sonra benim hayatıma sadece güvenebileceğim insanlar girsin? diye bir karar alıp bunu söylemelisiniz.

Bu şekilde baz yarattığınız vücudunuza şimdi yeni duyguyu yerleştirmeye hazırsınız. Yeni duyguyu yani güvenebileceğiniz insanların sizi bulduğunu temsil eden bir hayal kurun. Bu hayal 2 dakikayı aşmasın. Sizi ikna edecek bir hayal olsun. İnanırlığı yüksek olsun. Ve daha sonra alfa konumuna inerek hayalinizi kurun. 5 duyunuzla kurun. Bu durumda zihniniz bunun sadece bir hayal olduğunu bilse bile, hayalinizi doğru kurar da sonunda Güven duygusunu tam olarak yüreğinizde hissedebilirseniz, bilinçaltınız hayal ile gerçeği ayırt edemeyecektir. Çünkü bilinçaltının mantığı yoktur. Duygular yoluyla odaklanarak ve tekrar eden görüntü ve sözlerle programlandığınızı unutmayın.


İşte bu şekilde yeni duyguyu minimum 17 saniye boyunca vücudunuzda tutun. Bunu alfa ve beta geçişleri yaparak 5 kez arka arkaya tekrar edin. Ve bu çalışmayı tam 21 gün boyunca uygulayın.

Burada çok önemli bir şeyi vurgulamak isterim. Pek çok spiritüel rehberin uygulattığı gibi, trans altında kızdığınız kırıldığınız kişileri Affetmek Zorunda Değilsiniz. Bu kesinlikle demode ve artık dünya ekollerinde uygulanmayan bir yöntemdir. Çoğunlukla rehber, danışanının affettiğini duymaya çalışır ama bu yapay kalacaktır. Sorunu çözmez. Duygusal topraklama yönteminin uygulanması daha önemli ve daha hızlı bir değişim sağlamaktadır.

Regresyon çalışmamızı tamamladıktan sonra, yeni duygunuzu zaman içinde bilinçaltınıza ve sisteminize oturtabilmemiz için pekiştirme seansları yapılmalıdır. Pekiştirme seansları, evde kendi başınıza da uygulanabilir. Sadece regresyonunuzun son ve olumlu kısmını evde tekrar ederek duyguyu derinleştirip kuvvetlendirmekten ibarettir.

Değişik noktalar var. Benim bilmediğim değişik noktalar. Ama ben sevmedim bu kadının anlattığı şeyleri.
Hiç ısınamadım. Çok "programlı" bir şeylerden bahsediyor. Ödev veriyor sanki. Hoşuma gitmedi.

Ayrıca şu cümleden nefret ettim "Sizi ikna edecek bir hayal olsun. İnanırlığı yüksek olsun." :KK19:

E çekim yasası ve düşünce gücüne noldu o zaman ? İnanılmazı gerçekleştirmek üzere bize öğretiliyor düşünce gücü. İnanırlığı yüksek hayal de nedir ? Hayal, hayaldir. Hiç ummadık şeyler de gelir başımıza. Böyle saçmalık olamaz. Tutarsız. :KK19:
 


yazdıkları ne kadar doğru değil mi ? bereket kadının rahminden doğar :)

şu kuantum sıçraması kitabım bitsin tekrar okumayı düşünüyorum...KAdınların kaybetme korkularını yendikleri takdirde bi çok mutluluğa kapı açtığından da bahsediyor
güzel kitap :) o zaman neymiş 2 kişilik sevmiyoruz tek bize düşen aşk'la fazlası yok sorumluluklar da öyle 2 kişilik sorumluluk alıyor kadınlar....erkeğe düşeni erkeğe bırakmak lazım


Aynen öyle. Kaybetme korkusu da bir şüphe ve endişe doğuruyor ve doğal olarak olumsuz şeyler yaşanıyor ilişkilerde.
O korkudan arınmak lazım. Ne gerekiyorsa yapmak lazım arınmak için. Rahat olabilmek gerekiyor.
Bunu becermek için de kuantum kitaplarımız ilaç görevinde. :KK31:

kızlar yorumlarınıza baktım da ben de bu ayki formsante dergisinde okudum buna benzer bişey (psikoloji bölümündeydi galiba...)
aslında kadınlar doğalarına uygun hareket etmediğinden ve sorumlulukları fazla yüklendiğinden mutlu olamıyor bir türlü...
kendime bakıyorum aynen öyle... ev işi bende... annem yetişemiyor bir de ben biraz fazla mükemmelliyetçiyim anneme göre... öyle olunca herkes benm görevim benmsemiş yapmayınca bana kızarlar
işim yok dolayısıyla para da yok
aşk deseniz, hiç yanından geçmiyorum devamlı evdeyim sıcaklardan dışarı çıkamıyorum zaten, bir tek ailemi görüyorum
ama bi de şu var erkekler, aşk ve çikolata kitabında okumuştum
insan kendini sevip kendine çeki düzen verip kendiyle barışık yaşayınca ister istemez etrafındakilere de yansırmış ve aşk da kendiliğinden gelirmiş

Valla ben hiç inanmıyorum "hiç dışarı çıkmıyorum ondan aşk yok" gibi düşüncelere. Şu anda çıkmıyorsun belki ama yine düşünce gücü ile çok istersen mutlaka bir şey olacak ve belki pencereden baktığında karşılaşacaksın o kişiyle, ya da aniden öyle bir teklif gelecek ki , belki de bir olay olacak bir yere gitmen gerekecek ve gittiğin yerde karşılaşacaksın hayatının aşkı ile. İstediğin ve inandığın zaman istersen yer altında yaşıyor ol, yine elde edeceksin onu.

Evdeyim falan hikaye yani ... Markette göz göze gelip ilk görüşte birbirine vurulan çiftler var. Yeter ki enerjin o yönde olsun.

Zaten başından beri yazıyoruz, sen kendini seversen , beğenirsen ona göre bir enerji oluşuyor ve etrafına ışık saçıyorsun. :KK31:

 
kuantum sıçraması kitabında okuduğum hoşuma giden ve aklıma fazlasıyla yatan biyerden bahsetmek istiyorum..

ego.eskiden yaşanılan veya başklarından duyulan bi takım olaylara ego kişiyi koruma görevi üstlenirmiş..en açıklayıcı örneğiyle anlatayım ; mesela aldatılmak başkasında görmek veya eskiden yaşamak.ego bunları kaydedip kişiyi korumak için hiç bir erkeğin güvenilmez olduğunu kaydedermiş böylece koruma iç güdüsü yaratırmış fazla sevmemek veya kaybetme korkusu gibi olumsuzluklar

egoyu küçük bir çocuğa benzetmiş kitapta küçük çocukla inatlaşırsan asla kazanamazsın oda inatlaşır o yüzden huyuna gitmek lazım ve egoyla konuşmak lazım 'evet beni korumaya çalışıyosun ama olumsuz düşünce aşılıyosun bana bırak bu sefer ben bildiğimi yapacağım ben ne yapılması gerekiyosa biliyorum ' tarzında bi iç konuşma yapılması gerekirmiş böylece ego ortadan kalkar ve korkuları olumsuz düşünceleri yok edermişiz..
 
Son düzenleme:


Aynen öyle. Kaybetme korkusu da bir şüphe ve endişe doğuruyor ve doğal olarak olumsuz şeyler yaşanıyor ilişkilerde.
O korkudan arınmak lazım. Ne gerekiyorsa yapmak lazım arınmak için. Rahat olabilmek gerekiyor.
Bunu becermek için de kuantum kitaplarımız ilaç görevinde. :KK31:


kaybetme korkusu olumsuz düşüncenin başında halay çekendir :) gerçekten o olduğu sürece asla olumlu düşünemeyiz ve asla sağlıklı ilişki yaşanmaz.arınmak lazım arınmak lazım kesinliklee.
 
kuantum sıçraması kitabında okuduğum hoşuma giden ve aklıma fazlasıyla yatan biyerden bahsetmek istiyorum..

ego.eskiden yaşanılan veya başklarından duyulan bi takım olaylara ego kişiyi koruma görevi üstlenirmiş..en açıklayıcı örneğiyle anlatayım ; mesela aldatılmak başkasında görmek veya eskiden yaşamak.ego bunları kaydedim kişiyi korumak için hiç bir erkeğin güvenilmez olduğunu kaydedermiş böylece koruma iç güdüsü yaratırmış fazla sevmemek veya kaybetme korkusu gibi olumsuzluklar

egoyu küçük bir çocuğa benzetmiş kitapta küçük çocukla inatlaşırsan asla kazanamazsın oda inatlaşır o yüzden huyuna gitmek lazım ve egoyla konuşmak lazım 'evet beni korumaya çalışıyosun ama olumsuz düşünce aşılıyosun bana bırak bu sefer ben bildiğimi yapacağım ben ne yapılması gerekiyosa biliyorum ' tarzında bi iç konuşma yapılması gerekirmiş böylece ego ortadan kalkar ve korkuları olumsuz düşünceleri yok edermişiz..




Egoyu hiç bu açıdan düşünmemiştim canım , değişik gerçekten. Ben hep içimizdeki canavar derim egoya, vahşi ve hep bana diyen... Ben daha üstünüm , ben daha üstünüm diye didinip duran. Onu ancak aklımızı kullanarak bir nebze baskılayabiliyoruz fakat o hep içimizde ve bizi mutsuz etmek için çabalıyor. Aslında içimizi kemiren ve bizi mutsuzluğa sürükleyen şeylerden hep o sorumlu. Çok ekstra zor koşullar hariç tabi.
 
pek beceremiyoruz ama fazla yük te bizi negatif olarak etkiliyor kaldıramıyoruz.
Kuantum sıçramayı da okumuştum ilk çıktığında.

artık beceriyoruz biz negatif düşüncelerden o negatif yüklerden kurtulduk mutluluğu seçtik ve bunu yaşıyoruz kuantum sıçraması harika bir kitap :)
 
Egoyu hiç bu açıdan düşünmemiştim canım , değişik gerçekten. Ben hep içimizdeki canavar derim egoya, vahşi ve hep bana diyen... Ben daha üstünüm , ben daha üstünüm diye didinip duran. Onu ancak aklımızı kullanarak bir nebze baskılayabiliyoruz fakat o hep içimizde ve bizi mutsuz etmek için çabalıyor. Aslında içimizi kemiren ve bizi mutsuzluğa sürükleyen şeylerden hep o sorumlu. Çok ekstra zor koşullar hariç tabi.


bende senin gibi düşünürdüm bu kitabı okumasam egonun bu vahşiliğinin bencilliğinin olumsuzluğun beni korumak içi kalkındığı bi kalkan olarak hiç düşünmemiştim bu yüzden paylaştım benim aklıma çok yattı

hatta birde kitapta siz olumlu düşünmek istediğinizde adım attığınızda ego hemen harakete geçer ama bu kişi daha önce bunu yapmıştı sizde diye başımıza gelmiştir hepimizin değil mi?
işte o zaman onunla konuşmaya başlıyıcakmışız bir iki üç dört...kaçkere olursa oda artık kenara çekilecekmiş hiç bilmiyordum beni olumsuzluğa itenin ego olduğunu enerjimi düşürenin mutsuz edenin olduğunu ama artık onun devri bitti :)küçük sevimli egoyla konuşmaya devam:)
 
kuantum sıçraması kitabında okuduğum hoşuma giden ve aklıma fazlasıyla yatan biyerden bahsetmek istiyorum..

ego.eskiden yaşanılan veya başklarından duyulan bi takım olaylara ego kişiyi koruma görevi üstlenirmiş..en açıklayıcı örneğiyle anlatayım ; mesela aldatılmak başkasında görmek veya eskiden yaşamak.ego bunları kaydedip kişiyi korumak için hiç bir erkeğin güvenilmez olduğunu kaydedermiş böylece koruma iç güdüsü yaratırmış fazla sevmemek veya kaybetme korkusu gibi olumsuzluklar

egoyu küçük bir çocuğa benzetmiş kitapta küçük çocukla inatlaşırsan asla kazanamazsın oda inatlaşır o yüzden huyuna gitmek lazım ve egoyla konuşmak lazım 'evet beni korumaya çalışıyosun ama olumsuz düşünce aşılıyosun bana bırak bu sefer ben bildiğimi yapacağım ben ne yapılması gerekiyosa biliyorum ' tarzında bi iç konuşma yapılması gerekirmiş böylece ego ortadan kalkar ve korkuları olumsuz düşünceleri yok edermişiz..

Evet kendimizle, benliğimizle, yani egomuzla konuşmamız gerekirmiş. :) Aykut Oğut da şöyle diyor ;

Kendiniz ve etrafınızla ilgili "...dır, ...dir..., ...dur" ile biten veya "Ben..." ile başlayan her cümle GİZLİ DÜŞÜNCE'nin , egonuzun ürünüdür. Ve "gemiyi" asıl kontrol eden bu gizli düşüncelerdir.

Bakın şöyle :

-İş bulmak zorDUR.
-İyi bir ilişkiyi yürütmek imkansızDIR.
-Para kazanmak zorDUR.
-BEN çok akıllı değilim
-BEN akıllıyım.
-BEN çirkinim.
-BEN güzelim.
-Acı çekmek hayatın bir parçasıDIR.
-BENİ kimse sevmiyor.
-BEN hak etmiyorum.

Bu EGO'nun cümleleri negatif de olabiliyor, pozitif de. Aslında ikisi de değil. Ne iyi, ne kötü. Sadece kendiniz ve hayatla ilgili edindiğiniz "gizli düşünceler" hepsi bu. Her an değişebilirler. "GİZLİ DÜŞÜNCELER"iniz 0-10 yaş arasında en yoğun biçimde şekillenirler.

"EGO sizin küçük yaşlardaki haliniz" diyor yazar. Küçükken yaşadığımız bir olay ve bu olay karşısında hissettiklerimiz yüzünden masumca vardığımız sonuç, ego için bir karar niteliği taşıyormuş ve o andan itibaren egomuz o karara uygun yaşamamızı istiyormuş.
Ve biz yıllar boyu o kurallara yani kendi kendimize çizdiğimiz sınırlara göre hareket edip birçok güzelliği kaçırabiliyoruz ne yazık ki. Bu sebeple biraz kendimizi irdelemek, geçmişe dönmek, yaşadıklarımızı değerlendirmek bize çıkış noktasını gösterebilir. Sorunun neyden kaynaklandığını anlayıp yeni bir düşünce sistemi oluşturup önümüzü tıkayan fikirlerimizden, sınırlarımızdan kurtulabiliriz. İçimize dönmek çok önemli bu sebeple. Boşuna demiyorlar kendinizi tanıyın önce diye.

Egoyu hiç bu açıdan düşünmemiştim canım , değişik gerçekten. Ben hep içimizdeki canavar derim egoya, vahşi ve hep bana diyen... Ben daha üstünüm , ben daha üstünüm diye didinip duran. Onu ancak aklımızı kullanarak bir nebze baskılayabiliyoruz fakat o hep içimizde ve bizi mutsuz etmek için çabalıyor. Aslında içimizi kemiren ve bizi mutsuzluğa sürükleyen şeylerden hep o sorumlu. Çok ekstra zor koşullar hariç tabi.

Aykut Oğut sizin gibi düşünenler için, egoyu düşmanmış, canavarmış gibi görenler için "hayatta istediklerinizi hala gerçekleştirememiş çoğunluğun bir parçasısınız." diyor. :KK34:

Egonun bizim en iyi dostumuz olduğunu savunup yatın kalkın egonuz olduğu için şükredin diyor.

Ego demek BEN demektir.
EGO sizin düşmanınızdır cümlesi "BENliğiniz sizin düşmanınızdır" demeye eşit.

"Hadi bakalım şimdi kendinizden kurtulmaya çalışın.

Ego ile yaptığınız hiçbir savaşı kazanamazsınız. Bükemediğiniz eli bir an önce öperseniz sizin için daha iyi olur.":KK31::KK31:
 


bende senin gibi düşünürdüm bu kitabı okumasam egonun bu vahşiliğinin bencilliğinin olumsuzluğun beni korumak içi kalkındığı bi kalkan olarak hiç düşünmemiştim bu yüzden paylaştım benim aklıma çok yattı

hatta birde kitapta siz olumlu düşünmek istediğinizde adım attığınızda ego hemen harakete geçer ama bu kişi daha önce bunu yapmıştı sizde diye başımıza gelmiştir hepimizin değil mi?
işte o zaman onunla konuşmaya başlıyıcakmışız bir iki üç dört...kaçkere olursa oda artık kenara çekilecekmiş hiç bilmiyordum beni olumsuzluğa itenin ego olduğunu enerjimi düşürenin mutsuz edenin olduğunu ama artık onun devri bitti :)küçük sevimli egoyla konuşmaya devam:)

Umutlu 'cum canım, kitabı mutlaka bende alacağım ve okuyacağım. Bu tip konulara ve dolayısıyla insan ilişkilerine çok uzun zamandır kafa yoruyorum. Kendimi geliştirip ehlileştirdikçe(ego bunu gerektiriyor). Beynimin sınırlarıda genişliyor . Tevazuyla onu altedip , kendimce örnek insan olmaya çalışıyorum ve inan bir nebze başarıyorumda bunu. Herkes benim nekadar zararsız , mütevazi ve iyi niyetli olduğumu söylüyor. Ya sonuç..... Muhattap olduğum insanlar kim??? Bunlara sen, ben bir kaç kişi kafa yoruyoruz fakat karşımızdaki insanlar bizi besliyor ve birnevi mutluluğumuz onlara endeksli. İnsanlar egolarının oyuncağı olduklarının farkında bile değilller ve iyi birşey yapıyorum sanıyorlar ve sen düşüncelerini derinleştirdikçe daha da ötekileşip uzaklaşıyorsun onlardan. Bazen sorguluyorum vahşi egoyla yaşamakmı, ona başkaldırmakmı daha mutluluğa götüren birşey?? Cevabını bulamıyorum...
 


Evet kendimizle, benliğimizle, yani egomuzla konuşmamız gerekirmiş. :) Aykut Oğut da şöyle diyor ;

Kendiniz ve etrafınızla ilgili "...dır, ...dir..., ...dur" ile biten veya "Ben..." ile başlayan her cümle GİZLİ DÜŞÜNCE'nin , egonuzun ürünüdür. Ve "gemiyi" asıl kontrol eden bu gizli düşüncelerdir.

Bakın şöyle :

-İş bulmak zorDUR.
-İyi bir ilişkiyi yürütmek imkansızDIR.
-Para kazanmak zorDUR.
-BEN çok akıllı değilim
-BEN akıllıyım.
-BEN çirkinim.
-BEN güzelim.
-Acı çekmek hayatın bir parçasıDIR.
-BENİ kimse sevmiyor.
-BEN hak etmiyorum.

Bu EGO'nun cümleleri negatif de olabiliyor, pozitif de. Aslında ikisi de değil. Ne iyi, ne kötü. Sadece kendiniz ve hayatla ilgili edindiğiniz "gizli düşünceler" hepsi bu. Her an değişebilirler. "GİZLİ DÜŞÜNCELER"iniz 0-10 yaş arasında en yoğun biçimde şekillenirler.

"EGO sizin küçük yaşlardaki haliniz" diyor yazar. Küçükken yaşadığımız bir olay ve bu olay karşısında hissettiklerimiz yüzünden masumca vardığımız sonuç, ego için bir karar niteliği taşıyormuş ve o andan itibaren egomuz o karara uygun yaşamamızı istiyormuş.
Ve biz yıllar boyu o kurallara yani kendi kendimize çizdiğimiz sınırlara göre hareket edip birçok güzelliği kaçırabiliyoruz ne yazık ki. Bu sebeple biraz kendimizi irdelemek, geçmişe dönmek, yaşadıklarımızı değerlendirmek bize çıkış noktasını gösterebilir. Sorunun neyden kaynaklandığını anlayıp yeni bir düşünce sistemi oluşturup önümüzü tıkayan fikirlerimizden, sınırlarımızdan kurtulabiliriz. İçimize dönmek çok önemli bu sebeple. Boşuna demiyorlar kendinizi tanıyın önce diye.



Aykut Oğut sizin gibi düşünenler için, egoyu düşmanmış, canavarmış gibi görenler için "hayatta istediklerinizi hala gerçekleştirememiş çoğunluğun bir parçasısınız." diyor. :KK34:

Egonun bizim en iyi dostumuz olduğunu savunup yatın kalkın egonuz olduğu için şükredin diyor.

Ego demek BEN demektir.
EGO sizin düşmanınızdır cümlesi "BENliğiniz sizin düşmanınızdır" demeye eşit.

"Hadi bakalım şimdi kendinizden kurtulmaya çalışın.

Ego ile yaptığınız hiçbir savaşı kazanamazsınız. Bükemediğiniz eli bir an önce öperseniz sizin için daha iyi olur.":KK31::KK31:


bu kitaplar ne güzel şeyler ya hiç düşünmediğimiz taraftan baktırıyolar gerçekleri gösteriyorlar boşuna kendimizle çatışmışız bunca zaman :) suçlamış horgörmüşüz egomuzu benliğimizi :) sevimli egocuğumla konuşmalara başladım ve olumlu yanıtlar alıyorum :)
 
bu kitaplar ne güzel şeyler ya hiç düşünmediğimiz taraftan baktırıyolar gerçekleri gösteriyorlar boşuna kendimizle çatışmışız bunca zaman :) suçlamış horgörmüşüz egomuzu benliğimizi :) sevimli egocuğumla konuşmalara başladım ve olumlu yanıtlar alıyorum :)

Öyle yapmak lazım. Suçlamak neye yarar. Ego bizden bir parça, onu farklı bir şey gibi görüp kötü ilan etmek çok yanlış.

Bu arada ben pcde word dosyasını açıp yazı boyutunu da büyüterek istediklerimi olmuş gibi yazıyorum.
Çok güzel oluyor. Renkli yazıyorum.
Mesela "x bana aşık, beni çok seviyor, bana hayran, birlikte çok mutluyuz..." vs. :KK1::KK1:
Sen de deneyebilirsin yapmadıysan.
 
Umutlu 'cum canım, kitabı mutlaka bende alacağım ve okuyacağım. Bu tip konulara ve dolayısıyla insan ilişkilerine çok uzun zamandır kafa yoruyorum. Kendimi geliştirip ehlileştirdikçe(ego bunu gerektiriyor). Beynimin sınırlarıda genişliyor . Tevazuyla onu altedip , kendimce örnek insan olmaya çalışıyorum ve inan bir nebze başarıyorumda bunu. Herkes benim nekadar zararsız , mütevazi ve iyi niyetli olduğumu söylüyor. Ya sonuç..... Muhattap olduğum insanlar kim??? Bunlara sen, ben bir kaç kişi kafa yoruyoruz fakat karşımızdaki insanlar bizi besliyor ve birnevi mutluluğumuz onlara endeksli. İnsanlar egolarının oyuncağı olduklarının farkında bile değilller ve iyi birşey yapıyorum sanıyorlar ve sen düşüncelerini derinleştirdikçe daha da ötekileşip uzaklaşıyorsun onlardan. Bazen sorguluyorum vahşi egoyla yaşamakmı, ona başkaldırmakmı daha mutluluğa götüren birşey?? Cevabını bulamıyorum...

kitabı kendim yazmışım gibi hergün burada övüyorum gerçekten çünkü düşünemediğim aklıma gelmeyeni gösteriyo aa doğru aa gerçekten diyorum ego zaten 3 bölümden oluşuyor ya bunları burda anlatmama bayağ uzun sürer bu yüzden kesinlikle okumalısınız ve çok akıcı yalın bir dille anlatım var bu olumlu düşünceyle ilgili herşeyi noktasına kadar anlatıyor.akılda soru işareti bırakmıyor.acaba şu nedir dediğim nasıl olmalıdır diye düşünürken arka sayfada onu açıklıyor

sorunuzun cevabı da acaba egoyla zıtlaşmak değilde onu çocuğumuz gibi görüp küçük çocuğumuzun bizi korumasına kızmak yerine ona bize yanlış inançlar olumsuzluklar aşıladığını konuşmak daha iyi değilmi :) onunla bir haraket etmek daha harika ne onun altında ezilmek ne egosuz yaşamak ikiside değil birlikte uyumlu haraket etmek..
 
Öyle yapmak lazım. Suçlamak neye yarar. Ego bizden bir parça, onu farklı bir şey gibi görüp kötü ilan etmek çok yanlış.

Bu arada ben pcde word dosyasını açıp yazı boyutunu da büyüterek istediklerimi olmuş gibi yazıyorum.
Çok güzel oluyor. Renkli yazıyorum.
Mesela "x bana aşık, beni çok seviyor, bana hayran, birlikte çok mutluyuz..." vs. :KK1::KK1:
Sen de deneyebilirsin yapmadıysan.

egonun ne olduğunu dün öğrendim ona karşı ön yargımı yok ettim. :)
ay yapmadım yapmaya başlıyorum ozaman bende :) senden gerçekten çok şey öğreniyorum bende ne yaptım biliyomusun :) mutlu sevgili resimleri gelin damat resimlerinin başlarını kestim bizim kafalarımızı koydum montajla :) hahah bakıyorum hergün :)

aslında sana bugün soracaktım sevdiğim insanla başlayan olumlamalara isminin yazsak daha iyi olurmu diye :)
 
Değişik noktalar var. Benim bilmediğim değişik noktalar. Ama ben sevmedim bu kadının anlattığı şeyleri.
Hiç ısınamadım. Çok "programlı" bir şeylerden bahsediyor. Ödev veriyor sanki. Hoşuma gitmedi.

Ayrıca şu cümleden nefret ettim "Sizi ikna edecek bir hayal olsun. İnanırlığı yüksek olsun." :KK19:

E çekim yasası ve düşünce gücüne noldu o zaman ? İnanılmazı gerçekleştirmek üzere bize öğretiliyor düşünce gücü. İnanırlığı yüksek hayal de nedir ? Hayal, hayaldir. Hiç ummadık şeyler de gelir başımıza. Böyle saçmalık olamaz. Tutarsız. :KK19:

aslında şu var, sizi ikna edecek olan bir hayal olsundan benim anladığım şu:
öyle bir hayal kurun ki gerçekleşeceğine inancınız tam olsun
yani öylesine bir hayal kurmak değil de... hani hedefe yönelik nokta vuruş olacak bir hayal... hani hayalinizde bir oda oluşturun ve sıkıldığınızda orayı düşünüp rahatlayın hikayesi gibi... hayal hayaldir ama gün içinde binlerce şey geçer insanoğlunun kafasından, hayallerimiz de mutlaka oluyordur ama misal dün hayal ettiğin bir şeyi belki bugun aklına bile getirmezsin o anki psikoloji ve olaylar bütününe bağlı olarak öyle bir hayal geçmiştir falan... yani sabit ama olasılığı konusunda yüksek enerji hissettiğin bir hayal diye anladım ben:KK34:



Valla ben hiç inanmıyorum "hiç dışarı çıkmıyorum ondan aşk yok" gibi düşüncelere. Şu anda çıkmıyorsun belki ama yine düşünce gücü ile çok istersen mutlaka bir şey olacak ve belki pencereden baktığında karşılaşacaksın o kişiyle, ya da aniden öyle bir teklif gelecek ki , belki de bir olay olacak bir yere gitmen gerekecek ve gittiğin yerde karşılaşacaksın hayatının aşkı ile. İstediğin ve inandığın zaman istersen yer altında yaşıyor ol, yine elde edeceksin onu.

Evdeyim falan hikaye yani ... Markette göz göze gelip ilk görüşte birbirine vurulan çiftler var. Yeter ki enerjin o yönde olsun.

Zaten başından beri yazıyoruz, sen kendini seversen , beğenirsen ona göre bir enerji oluşuyor ve etrafına ışık saçıyorsun. :KK31:


ya elbette ki olmaz olmaz dememek lazım neler oluyor bu hayatta... hatta dün mecbur hastaneye gittim tabii mahvoldum güneş yasak bana, rahatsız ediyor çünkü beni ama mecburdum, hastaneye gittim bi işi için, dr müsait değilim hasta çok sonra gel dedi tamam dedim ben de eczanede vakit geçirdim biraz değişiklik de oldu
sonra dr.un dediği saatte gittim gayet de pozitiftim ve güzelce işimi hallettim hatta burda yazıştıklarımız aklıma geldi ay herşey ne güzel psikolojisindeydim ve yüzümde nedensz bir gülümseme vardı:KK16: o an herşeyin güzel olduğunu ve bundan sonra da olacağını düşündüm
ama senin dediğin gibi hayatımın aşkı burda olsun istemem mesela... havasını suyunu sevmediğim ve biran önce gitmek için can attığım bir yer burası... nasipten ötesi yok elbet ama başka bir yerde yaşamayı isterim daha şehirleşmiş ve sosyal olan bir yerde...
hem evden çıkmıyorum ama gerçekten çıkmıyorum hani inanmıyorum demişsin ben 1 ay hiç evden dışarı çıkmadığımı bilirim daha fazla da olabilir
dışarı çıkmam benim kendimi ateşe atmam gibi bişey... anlatamadığım bir çok sebepten dolayı...
yani şu an hayatımda önce iş istiyorum sonra da ayaklarım üzerinde durduğum süre içinde de aşk... çünkü insan önce kendine güvenmeli, ben şu an tam o modda değilim çünkü maddi gücüm yok
diyebilirsin ki bunlar bahane falan... olabilir ama şu an evdeyim gerçekten... bakım desen sıfır onun için para lazım
hem ben önce burdan gitmek istiyorum uzaklara...
ama ne kadar istesem de son 1 yıldır hatta 1 yılı da geçti... hala burdayım iiş için sadece memurluk ihitmal yoksa izin yok:KK50: memurluk olmadı bir sonraki atamalar 1 ay sonra deniyor ama en az 3 ayı gözden çıkardım çünkü giidşat bu yönde...
hayata karşı olumsuz değilim elbette ama işte kısıtlı bir hayatın içinde... ne kadar istesen de bazen olmuyor:KK50:
 
X