• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Hayal dünyası mı gerçek Dünya mı

İnsanın enerjisini sömürüyorlar yahu. Ruhum çekiliyor

Evet sanki etrafınızdaki herkes yetişkin onların çok önemli sorunları ve işleri var bir tek siz çocuk kalmışsınız ve önemsiz işlerle uğraşıyormuşsunuz gibi bir his.
Ben bunların hiçbirinin realistlikle ya da yaşam zorluklarıyla alakalı olduğunu düşünmüyorum.
Dediğim gibi oldukça da düz mantık insanımdır ama bakmakla görmek arasındaki fark kadar, yaşamak ve haz almak arasında da ciddi boyutlar var.

Hayatlarında hiç ciddi sorunlarla örneğin sağlık sıkıntılarıyla uğraşmamış ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceği şeylerin olduğunu görmemiş kişilerin, böylesi zevkleri olabileceğine inanmıyorum.
Bir üst levela geçiş demek, dünyevi sıkıntıları beyinde bir merkeze kitlemeyi gerektirir.
O sebeple artık sığ geliyorlar bana.
 
Yalnız o saydığıniz şeyler ıvır zıvır değil. Ikisini dengelemek gerek biri olmadan diğeri zaten olmaz. Öncelik insanın kendini sağlama almasıdır başka türlüsü düşünülemez bile. Aileden zengin değilse başka türlü de sağlama alamaz. Ben şahsen konu sahibinin eşi nasıl konu sahibini anlamıyorsa kendisinin de eşini anladığını hiç sanmıyorum. Büyük ihtimalle eşi de onun gibi düşünüyordur şimdi.. hele anlattığı gibi realist ise daha rayına oturtarak düşünüyordur. Belki de anlattığı kadar mantık insani da değildir ama konu sahibinin yanında öyle kalıyordur.
Öncelikle bahsettiğim şeylere ıvır zıvır demedim, örnekleri çoğaltmakla uğraşmak yerine hızlıca yazdım çok takılmayın.
insanın yaradılışı zaten hayatta kalmak üzerine kuruludur, ama bırakın da yıllar yıllar önce yaşamış atalarımızdan da bir farkımız olsun.
her şeyin de bir dozu var. Tüm gün strestle çalıştıktan sonra güzel bir anı yaşamak, hoş bir film izlemek, sessiz bir gece yürüyüşü yapmak, 10 dk senede bir kere yapılan tatile zaman ayırmak da bu kadar zor olmamalı. Dünyaya sadece çalışmaya gelmedik.
ayrıca ben konu sahibinin eşini anlamadığını söylediğiniz kısmına katılmıyorum. Bir yerde bir sorun olduğunu fark eden buna çözüm bulmak istemeyen insan buraya konu açmaz.
eşi de uyuyordur horul horul

oldu iyi geceleeer :issiz:
 
Yalnız o saydığıniz şeyler ıvır zıvır değil. Ikisini dengelemek gerek biri olmadan diğeri zaten olmaz. Öncelik insanın kendini sağlama almasıdır başka türlüsü düşünülemez bile. Aileden zengin değilse başka türlü de sağlama alamaz. Ben şahsen konu sahibinin eşi nasıl konu sahibini anlamıyorsa kendisinin de eşini anladığını hiç sanmıyorum. Büyük ihtimalle eşi de onun gibi düşünüyordur şimdi.. hele anlattığı gibi realist ise daha rayına oturtarak düşünüyordur. Belki de anlattığı kadar mantık insani da değildir ama konu sahibinin yanında öyle kalıyordur.
Eşimi çok iyi anlıyorum. O yüzden ona da üzülüyorum. Çalışma koşullarına, uykusuz kalışına. Karşımda çalışan bir insan varken tabi ki gidip ona aa hadi el ele tutuşup deniz kenarında yürüyelim bırak işini gücünü demiyorum.

Onda şunu gözlemlediğim için sinirleniyorum. Allaha şükür normal şekilde yaşamamıza yetecek kazancı var. İşinde de iyi aranılan bir insan. Yani bu durumdayken işim de işim diye ölüp bitmesini anlayamıyorum. Sürekli nasıl daha çok kazanabilirim diye hayatını heba etmesini izlemek bana üzüntü veriyor.
 
Öncelikle bahsettiğim şeylere ıvır zıvır demedim, örnekleri çoğaltmakla uğraşmak yerine hızlıca yazdım çok takılmayın.
insanın yaradılışı zaten hayatta kalmak üzerine kuruludur, ama bırakın da yıllar yıllar önce yaşamış atalarımızdan da bir farkımız olsun.
her şeyin de bir dozu var. Tüm gün strestle çalıştıktan sonra güzel bir anı yaşamak, hoş bir film izlemek, sessiz bir gece yürüyüşü yapmak, 10 dk senede bir kere yapılan tatile zaman ayırmak da bu kadar zor olmamalı. Dünyaya sadece çalışmaya gelmedik.
ayrıca ben konu sahibinin eşini anlamadığını söylediğiniz kısmına katılmıyorum. Bir yerde bir sorun olduğunu fark eden buna çözüm bulmak istemeyen insan buraya konu açmaz.
eşi de uyuyordur horul horul

oldu iyi geceleeer :işsiz:
Zaten film izlemek, müzik dinlemek ruhu dinlendirir ve stresle yorgunluğu atmana yardımcı olur. Konu sahibininki öyle bir sorun değil mesela filmden sonraki duygu ve düşüncelerini paylaşırken aldığı hazzın karşısındaki ile aynı olmaması. Eşi ise gideceği için uyusun bir zahmet.
 
Zaten film izlemek, müzik dinlemek ruhu dinlendirir ve stresle yorgunluğu atmana yardımcı olur. Konu sahibininki öyle bir sorun değil mesela filmden sonraki duygu ve düşüncelerini paylaşırken aldığı hazzın karşısındaki ile aynı olmaması. Eşi ise gideceği için uyusun bir zahmet.
Kimse uykusuzluktan ölmüyor.
İnsan az uyudu diye bir şeyi eksilmez keza bu yetişkinlerin ya da iş hayatındaki erkeklerin ‘çalıştım yorgunum en az 7 8 saat uyumam lazım’ tripleri beni benden alıyor.
Kadınlar ne yapsın yahu, işe git çalış eve gel çalış, çoluk çocuk sorumlulukları kafada 40 tane yapılacak listesi, günde 4 5 saat uyku, eee?
Siz hiç gece 2 de ertesi günün yemeğini yapıp yatan bir erkek gördünüz mü, ben görmedim ama kadın çok gördüm, biliyorum.

Sonuç olarak herkes çalışıyor, anın tadını kaçırmaya bahane değil.
 
Eşimi çok iyi anlıyorum. O yüzden ona da üzülüyorum. Çalışma koşullarına, uykusuz kalışına. Karşımda çalışan bir insan varken tabi ki gidip ona aa hadi el ele tutuşup deniz kenarında yürüyelim bırak işini gücünü demiyorum.

Onda şunu gözlemlediğim için sinirleniyorum. Allaha şükür normal şekilde yaşamamıza yetecek kazancı var. İşinde de iyi aranılan bir insan. Yani bu durumdayken işim de işim diye ölüp bitmesini anlayamıyorum. Sürekli nasıl daha çok kazanabilirim diye hayatını heba etmesini izlemek bana üzüntü veriyor.
Yok ben sizi anladım ama eşinizi de anladım. Belki de sadece para kazanmak için değil işinde daha iyi olmak için de yapıyordur. Ben de bugün- parayla ilgisi yok maaşım hep ayni- 1 saatimi makale okuyarak ve araştırma yaparak geçirdim Ekimdeki bir gün için nasıl daha iyi, yaratıcı ve öğretici ve eğlendirici bir şey bulabilirim.diye. büyük ihtimalle Eylül ortasına kadar da bakacağım. Belki de böyle bir şeydir. Benim dediğim ortada bir yerde buluşmalısınız.
 
Zaten film izlemek, müzik dinlemek ruhu dinlendirir ve stresle yorgunluğu atmana yardımcı olur. Konu sahibininki öyle bir sorun değil mesela filmden sonraki duygu ve düşüncelerini paylaşırken aldığı hazzın karşısındaki ile aynı olmaması. Eşi ise gideceği için uyusun bir zahmet.
O da olabilir hiç problem değil, hala aynı fikirdeyim. Konu sahibi onun yoğun çalıştığını farkında olup beklentilerini sınırlayabiliyorsa , eşi de ona ayak uydurmalı, film işte ya diyip geçmek yerine en azından her normal eşin yapması gerektiği gibi dinlemeli. Tatil planı yaparken denize girip çıkıcaz modunda değil de, eşiyle birlikte tatil yaptığını farkında olarak davranmalı. Hep bir tarafın uyum sağlaması ile evlilik yürümez. Bu konuda ikisi için de geçerli fikrimce.
 
Kimse uykusuzluktan ölmüyor.
İnsan az uyudu diye bir şeyi eksilmez keza bu yetişkinlerin ya da iş hayatındaki erkeklerin ‘çalıştım yorgunum en az 7 8 saat uyumam lazım’ tripleri beni benden alıyor.
Kadınlar ne yapsın yahu, işe git çalış eve gel çalış, çoluk çocuk sorumlulukları kafada 40 tane yapılacak listesi, günde 4 5 saat uyku, eee?
Siz hiç gece 2 de ertesi günün yemeğini yapıp yatan bir erkek gördünüz mü, ben görmedim ama kadın çok gördüm, biliyorum.

Sonuç olarak herkes çalışıyor, anın tadını kaçırmaya bahane değil.
Uykusuzluktan kimse ölmüyor ama uykusuzluk insani o gün yıprattığı genele yayarsak da yaşlandiriyor sürekli halsiz bırakıyor. Ben izinlerde geç yatmaya alışınca ise başladıktan sonra bir hafta düzen oturtamiyorum mesela ve o 1 hafta bitik geçiyor benim için. Ben gece 2de ertesi günün yemeğini yapıp yatan kadın da görmedim kendi cevremde saçlarını süpürge niyetine kullanan kadın yok. Ve evet kadın o erkeği yok her insanın uyuması gereken süre vardır bazısına 3 saat yeter- bunu gördüm üniversitede hocamdı- bazısına 10 saat yeter. Her gün bu duzeni tabii ki sağlayamazsın ama dikkat de etmelisin.
 
Ben bunların hiçbirinin realistlikle ya da yaşam zorluklarıyla alakalı olduğunu düşünmüyorum.
Dediğim gibi oldukça da düz mantık insanımdır ama bakmakla görmek arasındaki fark kadar, yaşamak ve haz almak arasında da ciddi boyutlar var.

Hayatlarında hiç ciddi sorunlarla örneğin sağlık sıkıntılarıyla uğraşmamış ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceği şeylerin olduğunu görmemiş kişilerin, böylesi zevkleri olabileceğine inanmıyorum.
Bir üst levela geçiş demek, dünyevi sıkıntıları beyinde bir merkeze kitlemeyi gerektirir.
O sebeple artık sığ geliyorlar bana.
Ben artık bu tip insanları hayatımda tutmuyorum gibi bir şey ya. Cidden. Herkesten benim gibi bakmasını beklemiyorum elbette. Ama aynı kafada olduğum, görüşünce şöyle bir yaz ferahlığı hissettiğimi insanlara daha çok vakit ayırıyorum.
 
O da olabilir hiç problem değil, hala aynı fikirdeyim. Konu sahibi onun yoğun çalıştığını farkında olup beklentilerini sınırlayabiliyorsa , eşi de ona ayak uydurmalı, film işte ya diyip geçmek yerine en azından her normal eşin yapması gerektiği gibi dinlemeli. Tatil planı yaparken denize girip çıkıcaz modunda değil de, eşiyle birlikte tatil yaptığını farkında olarak davranmalı. Hep bir tarafın uyum sağlaması ile evlilik yürümez. Bu konuda ikisi için de geçerli fikrimce.
Ben de aynı şeyi diyorum ortak yolu bulmalılar. Ikisi uygun değilmiş ikisi de aslında birbirini tam anlamıyor. Konu sahibi onu da anlıyorum dedikten sonra hep ama diye düşüncenin yönünü değiştiren cümleler kuruyor mesela..eşi de öyledir büyük ihtimalle..içten anlamadiktan sonra asla ortak noktada buluşamazlar sadece bir müddet gider o ortak buluşma.. gerekirse terapiste gitmeliler onlar soruları ile yönlendiriyor zaten.
 
İkiz kişilik olmasını istemezdim tabi o zaman sıkıcı bir ilişki olurdu. Sadece benzer şeylere heyecan duymak ve kendimi yalnız hissetmemek isterdim.

Benim durumumdayken hep kendinizi sorguluyorsunuz. Mesela o iş derdinde ben tatil derdindeyim şımarık mıyım. O erkenden uyandığı için uyuyor ben Güneş’in batışını izleyebileceğim bir yere gitmek istiyorum neden böyleyim büyüyemedim mi hala gibi gibi.

Onun sevdiğim çok yönü var. Belki de haklısınız…
Sorgulamanıza gerek yok ki. Ben de bunu söylüyorum işte. Belki meşguliyetiniz olmadığından belki de kişiliğiniz böyle olduğundan, nedeni de önemli değil. Siz duygusalsınız o daha realist, siz coşkulu ve heyecanlısınız eşiniz daha sakin ve kafası meşgul. Aslında birbirinizi dengeleyici unsurlardır ilişkide bunlar. Bakın sevdiğiniz yönleri de çokmuş. Ne güzel işte.
Sevdiğinizle tatilde olmak zaten bir mutluluk olmalı birliktelikte. Siz batan güneşi izleyerek mutlu olurken eşiniz tabağındaki balığın lezzetiyle mutlu olsun ne çıkar 😊
 
Bilmem bence erkeklerde bu konuda ayriliyor. kimisine bu heyecanlar abarti geliyo cocuksu geliyo daha gercekci ve hayatta yasanilan zorluklardan daha cok sikayetci oluyo kimiside sizin icinizdeki cocugu seviyo heyecanlanmasada heyecaniniza ortak oluyo mesela heves kirmiyo diyebilirim. İkinci secenek cok az. Ama sizin gibi herseye olumlu ne bileyim hayalci boyle hevesli olan birine pek rastladim gormedim. Bende sizin yapinizda duygusal ve duygularimi yogun yasayan biriyim. Hayal kurmayi iste kipir kipir olmayi cok severdim.
 
Her erkek aynı değil, benim erkek arkadaşım benden daha detaycı ve planlı. Ben ya gideriz işte bi otele kafasındayım o ise bir gününü otel bakmaya ayıracak kadar düşünceli. Eşinizin karakterini değiştiremezsiniz, olduğu gibi kabul edeceksiniz...
 
Esin olmasi senle ayni hissedecegi anlamina gelmez..ayni anadan babadan kardesler bile farkli tepkiler veriyor -Ki senin kocanin yemek
Yemeye vakti yok diyorsun.. adam diger konularda sana iyiyse genel olarak yani bu yaptigin simariklik.. butun gun pertim ciksaydi benim kocam romantiklik beklese gicik olurdum herhalde.. ama
Diger yandan bende yeri gelince baya duygusalim.. surekli bir romantizm beklemek hata bence
 
İyi geceler herkese,

Bir konuda fikirlerinizi merak ediyorum. Benim yaşadıklarımı yaşayan var mı ben anormal miyim merak ediyorum.

Konum eşimle ilgili. Eşimle tanıştığımız zaman fikirsel olarak ve hayat beklentisi olarak uyuştuğumuzu düşünüyordum. Evlilikten önce de bu düşüncem sabitti. Evlendikten sonra ise kişiliklerimiz arasındaki fark beni şaşırtmaya başladı.

Ben iflah olmaz bir romantik,hayalperest,ince düşünceli,duygusal bir insanım. Eşim ise tam tersim. Aşırı işkolik, realist, biraz acımasız ve hayal kurmak hiç ona göre değil. Yani onun hayatında boş şeylere hiç yer yok. O sadece çalışmalı, para kazanmalı, kendini geliştirmeli.

Hayata çok farklı bakıyoruz. Ben ona bir filmden, müzikten, manzaradan ne kadar etkilendiğimi anlatırken onun böyle şeylerden hiç etkilenmediğini görüyorum. Yani ilişkimiz aşırı hassas bir insanla hiç hassas olmayan bir insanın ilişkisi.

Şu an çalışmıyorum. Bu yüzden de bazen diyorum ki ben şımarıklık mı ediyorum. Yani o hayat mücadelesinde tek başına. Tabi ki daha sert olacak benim gibi olmayacak. Hayal kurmaya vakti mi var falan filan.

Mesela tatile çıkma planımız vardı. Ben o kadar heyecanlıyım ki. Araştırıyorum neler yaparız ne yeriz şunu mu giysem vs diye. O ise 0 heyecan. Gidicez işte denize girip gelicez modunda.

Birde bazen onu aşırı severken bazen bu tarz olaylardaki bakış açısı yüzünden ondan aşırı derecede soğuyorum. Kendime diyorum ki o beni hiç anlamıyor ne hissettiğimi hiç fark etmiyor.

Sizlere sorum: Erkekler genelde böyle midir? Ben anormalsem nasıl daha vurdumduymaz, nasıl katı, nasıl hissiz olabilirim ? Bu şekilde olmak bana çok acı veriyor. İçime dünyalar kadar umudu, hayali sığdırmaktan çok yoruldum.
Bazen hayat şartları insanları buraya getiriyor .romantiklik felan çok gerilerde kalıyor .çünkü bir ekmek kavgası var. Eşinize bunların boş gelmesi çok normal .siz de iş hayatına karışınca bu istekleriniz gider.çünkü eve yorgun geliyorsunuz .işinizin yükü stresi her şey etkiliyor .sevgililik döneminde gibi bir eşin devam etmesi çok zor .çünkü hayat yükü onun omuzlarında .erkeklerin gerçekçi olması her zaman iyidir
 
İyi geceler herkese,

Bir konuda fikirlerinizi merak ediyorum. Benim yaşadıklarımı yaşayan var mı ben anormal miyim merak ediyorum.

Konum eşimle ilgili. Eşimle tanıştığımız zaman fikirsel olarak ve hayat beklentisi olarak uyuştuğumuzu düşünüyordum. Evlilikten önce de bu düşüncem sabitti. Evlendikten sonra ise kişiliklerimiz arasındaki fark beni şaşırtmaya başladı.

Ben iflah olmaz bir romantik,hayalperest,ince düşünceli,duygusal bir insanım. Eşim ise tam tersim. Aşırı işkolik, realist, biraz acımasız ve hayal kurmak hiç ona göre değil. Yani onun hayatında boş şeylere hiç yer yok. O sadece çalışmalı, para kazanmalı, kendini geliştirmeli.

Hayata çok farklı bakıyoruz. Ben ona bir filmden, müzikten, manzaradan ne kadar etkilendiğimi anlatırken onun böyle şeylerden hiç etkilenmediğini görüyorum. Yani ilişkimiz aşırı hassas bir insanla hiç hassas olmayan bir insanın ilişkisi.

Şu an çalışmıyorum. Bu yüzden de bazen diyorum ki ben şımarıklık mı ediyorum. Yani o hayat mücadelesinde tek başına. Tabi ki daha sert olacak benim gibi olmayacak. Hayal kurmaya vakti mi var falan filan.

Mesela tatile çıkma planımız vardı. Ben o kadar heyecanlıyım ki. Araştırıyorum neler yaparız ne yeriz şunu mu giysem vs diye. O ise 0 heyecan. Gidicez işte denize girip gelicez modunda.

Birde bazen onu aşırı severken bazen bu tarz olaylardaki bakış açısı yüzünden ondan aşırı derecede soğuyorum. Kendime diyorum ki o beni hiç anlamıyor ne hissettiğimi hiç fark etmiyor.

Sizlere sorum: Erkekler genelde böyle midir? Ben anormalsem nasıl daha vurdumduymaz, nasıl katı, nasıl hissiz olabilirim ? Bu şekilde olmak bana çok acı veriyor. İçime dünyalar kadar umudu, hayali sığdırmaktan çok yoruldum.
Erkeklerin çoğu böyledir.
 
Böyle durumlarda genelde düşen siz olursunuz. Eşiniz takmıyor bile bu durumu hatta farkında bile değildir belki. Sizin de gitgide ona benzemeniz dümdüz bi insan olmanız enerjinizin yok olması kuvvetle muhtemel ne yazıkki
 
Back
X