Hiç anlamadim konu sahibi neden eksilenmiş.
Kadın sabahın 6sinda kalkıp yıkanmayı bilmeyen ter kokulu insanlarla dolu otobüste tikis tikis ise gidip bir de memnuniyetsiz,iş buyuran amirlerle - para verince şirketi aldı zanneden müşterilerle belki haftanın altı günü uğraşıp ömrünü boşa harcadığını düşünüyor,motivasyonunu kaybetmiş ve siz çalışan insanlar nasıl boyle bir hayata devam etme motivasyonu sagliyorsunuz diye soru sormuş.
İyi anlaştığı ve iyi kazanan eşinin kazandığı para ile geçinen, sabah kocasıyla kahvaltı yapip adam gidince isterse yatan , canı isterse ev temizleyen,istemezse yarına bırakan,canı isterse güzel yemek yapan,istemezse adam gelmek uzereyken çorba, peynirli makarna yapıp geçen, eğer canı istemezse üç gün evden hiç çıkmayan, çıkması gerekince 'bu saatte kalabalıktır, birkaç saat sonra gideyim' diye otobüste otura otura giden insanlarin motivasyonunu sormamis ki :)
Ben de su an çalışmıyorum, kendi param da var. bugün uyandigimda saat 11e geliyordu. Ayaklarımı öteki sandalyeye uzaya uzata iki saat kahvalti sofrasında oyalandim, tüm haftam hobi için gittigim doğa sporuyla, eş dost görüşmesi ile, tiyatro , resim ile ,evde modern family izlemekle geçiyor. Hazır işsizim,diye merak ettiğim vizesiz ve ucuz her yeri gezdim , ruhen de mutluyum, yorgun değilim. Tek stresim iş bulmak.
Şimdi tutup 'sukrolsun bu günümüze, evde duran insanın işi de zor' mu yazayim? Bunun konu sahibinin sorusuyla ne alakası var ki?
Babam ağır bir işte çalışıyor, o da her firsatta 'dunyada en zor iş ev hanımligidir' der. Pazarları kahvaltıyı falan hazırlar , 'benim bir pazarım var eşimin o da yok' der. Yani ev kadınlığı,hele ki çoluk çocuk varsa çok zor olduğunun bilincindeyim. Ama çocuklu ve çalışan bir kadının iş yüküyle kıyaslanamaz bile. Her şeyi geç , çocuğunun haftalarca hazırlandığı gösterisini izleyememek, hastayken evde bırakmak, patronun kesin bir dille 'mesai' dedikten sonra 'cocugu kim alacak' telaşını yaşamak bile çok zor.
İş hayatinin ne kadar zor olduğunu yaşayan bilir. Yeri geliyor hasta ise gidiyorsun,yeri geliyor 'biri şunun ağzına bir tane çaksa da rahatlasam' diyeceğin salak salak insanlara 'peki efendim' demek durumunda kaliyorsun.
Konuya gelirsek,
Benim motivasyonum kendime birkaç ayda bir minik tatil rotası yapmakti..mesela 23 Nisan salıya mi geliyor? Yıllık iznini 22sinde kullan,haftasonuyla birlestir yakın şehre kampa git:)
Mart ayından bunu planlamaya başlarsam sayılı gün çabuk geçer, nisana kadar zaman kolayca geçiyor. Sonra ramazan bayramı tatili, sonra kurban bayramı tatili, sonra 30 Ağustos, sonra 29 Ekim. O yıl bayramlar haftasonuysa arasıra Perşembe cuma yıllık izin kullan öyle plan yap :)
Derken derken zaman kolayca geçip gidiyor.
Ben de pandemi zamanı böyle bir buhrana girmiştim, hem hiç bir yere cikamiyordum, hem de çalıştığım yer o kadar igrenc bir yerdi ki. Patron şirketini geç, aşiret sirketiydi. Kişiliğime, dünyaya bakışıma asla uymayan çok hukuksuz bir yerdi..o zaman da motivasyonum 'hazir hiç bir şey yapamiyorum bari tüm paramla altın dolar alayim'di. O zamanlarda KK ekonomi topiklerinde gezerdim. Maaşı aldığım gibi altin,dolar yapardım. hatta kredi çekip yüklü miktarda bir şeyler aldım falan,nasılsa artar diye.
İyi ki de yapmışım,bugün işsizlikte onları yiyorum...
Sana da tavsiyem - bu ekonomide çok mümkün olmasa da - bir buçuk ay sonrası için çok seveceğin bir plan yap. Yılbaşına geliyor, bekarsan eşinle ya da birkaç arkadaşınla yılbasinda bungalov ev tutun mesela. Kalabalık olunca ödenecek para da az olur. Geçen haftalar da bu minik kaçamağın hevesiyle hızlıca geçer gider. Yılbaşını aylarında Şubat ayı için böyle bir plan yap, sonra Nisan,sonra bayram... Tatil seven biri değilsen bir workshop ya da konsere bilet al. Neyi seviyorsan...en azından boşa yasiyorum hissinden kurtulursun. Paranla kendini mutlu edecek şeyler yap.