mari huuuuu, nerelerdesiniz kızancıklaaaar? te bazlama yaptıydım toplaşın da bi çabukta yeyiverelim yerimseniben
BAZLAMA
yaş maya
ılık su
rendelenmiş ve haşlanmış patates (patatis der benimkiler)
un
tuz
tüm malzemeleri kararak sıvıkça bir hamur hazırlayıp, 1-2 saat mayalanması için bekleyin, daha sonra minik minik bezeler halinde; üzerine un serptiğiniz tahta sofra ya da düzgün bir zemin üzerinde bunları orta kalınlıkta açınız... sac üzerinde veya teflon tavada çevirerekten pişirin... (anneannemin elleri dert görmesin pek güzel yapar)
te benim hikayem dolambaçlıdır az biraz... ninem ve dedemlerden önceki kuşak balkanlar'da bol bol dolaştıktan sonra (anneannem arnavut, üsküplü (skopje), hatta bir taraftan debreli hasanla akraba oluyormuş [kendisini kızdırdığımda: "git mari başımdan, aaa eşkiya torunuyum bak ben uğraşma bu kadar..." der gülerek] dedemin babası romanyalı annesi arnavut) yunanistan'a gelmişler... anneanneminkiler gümülcine'ye, dedeminkiler sofular'a....
benim muhteşem ikili de yunanistan'da doğmuş... biri 1936'da diğeri 32'de...
çocukluk arkadaşıymışlar (aşkı diyemiyorlar hih hih) bayaaa olaylı bir biçimde evlenmişler...
6-7 eylül 1955 olaylarında karşı komşuları, yunan bir ailenin yanında kalmışlar... o zamandan sonra orada yaşamak zor bir hal almış... gitme kararı almışlar ve iki sene boyunca tütünden elde ettikleri geliri biriktirmeye başlamışlar ama yasal işlemler o kadaar pahalıymış ki buncaazlar isteseler de gidemiyorlarmış... 58 yılının ağustosunda dedem, abisi ve başka bir akrabamız günler süren zorlu bir maceranın sonunda -ki maceramız içinde meriç negrini yüzerek karşıya geçmek de vardır- kaçak köçek türkiye'ye giriyorlar (mülteci torunuyum demek ki) yanlarında iki sene içinde biriktirdikleri paranın bir kısmı... önce edirne'de vatandaşlık alıyorlar, balıkesir'e gidiyorlar, oradan izmir'e oradan tekirdağ'a diğer akrabayı taalukatın yanına gidiyorlar ve en sonunda bakıyorlar olur gibi değil; istanbul'a gelip orada kalıyorlar... burada dökümcülükle uğraşıyorlar...
gelgelelim anneannem ve dedemin abisinin eşi, ki o da anneannemin ablası oluyor..., çoluk çömbelek yunanistan'dalar... iki sene içinde bir defa gezme amaçlı türkiye'ye gelebiliyorlar... en nihayetinde göçmen olabilecek kadar para biriktirebilen dedemler, bizim hatuncukları yanlarına alabiliyorlar...
anneannem hep anlatır:
"ah kızanııııım, sonunda dönüyoruz türkiye'ye, hem de temelli... trendeyiz ablamlan; te hüseyin, ahmet; benim sebahattin daha kundakta, vıraka vıraka ağlayıp durıy, susturamam; be sallarım ninni süğlerim yok, susmaz arnavut inatlı... eyyy, en son trenden bi adamcık çıkıp da bağırmasın mı 'hanııım hanım sustur şu kızanı' diye... bir utandım bir utandım... ama ablam cazgıııır, kalır mı hiç laf altında, kaldırıverdi başını, dikti gözlerini adamcaaza: 'efendiiiii efendi; te madem bilirsin sen susturuver bi yol!' te büüle işte, gençtik o zaman tutardı her bi yanımız... deseler şimdi, yoooook..."
bize de gülümseyerek pür dikkat dinlemek düşer... ben olayı hafif yollu abartıp seslerini teybe almışlığım var, hala sıkıldığımda açar walkmani dinlerim...
göçmen olmak ilginçtir... mesela gizli kapaklı konularda evde yunanca konuşurlar kendi aralarında, annemin kuşağı bilmez, dolayısıyla bize de aktaramamışlardır... ama ben meraklı turşucu öğrenmeye başladım bile sırnaşık şey ... gaziosmanpaşa'da oturuyorum... alt tarafımız boşnak mahallesidir, üst tarafta yunanistan ve bulgaristan göçmenleri vardır...
arnavut adetlerini pek bilmem, bi anlatan olursa çok sevinirim... bildiğim tek şey arnavutlardan kolay kolay kız alınamamasıdır :)
BİR FIRTINA TUTTU BİZİ
Bir Fırtına Tuttu Bizi Deryaya Kardı
O Bizim Kavuşmalarımız A Yarim Mahşere Kaldı
O Bizim Kavuşmalarımız A Yarim Ahrete Kaldı
Yeni Cezve Yeni Cezve Kaynar Kaynamaz Oldu
O Benim Nazlı Yarimin Dilleri Söyler Söylemez Oldu
Yeni Cezve Yeni Cezve Kaynıyor Ocakta
Kasatura Belimizde (A Yarim) Martınımız Kucakta
Mapsanede Yata Yata Her Yanlarım Çürüdü
Yollarına Baka Baka A Yarim Ela Gözler Süzüldü