- 28 Nisan 2009
- 10
- 0
-
- Konu Sahibi atesedonen
- #1
Herkesler gitti meleğim; kaldık babanla bu bomboş evde.
11 nisan hayatımın en karanlık günü. o gün babanla gülerek uyandık, bir cumartesi sabahıydı. Önce seni öptü, sonra beni. Artık sen vardın herşeyden evveldin, sen herşeydin herşey sen... işlerimizi tamamladıktan sonra seni görmeye gidecektik doktorumuza, erkendi ama anneannen şans, bense şanssızlık diyorum. Doktorumuz 2 hafta evvel çağırdı bizi. Seni görüp beşiklerini almaya gidecektik idilim, evet beşiklerini birini başucumuza ötekini odana. Baban geceleri başucunda uyumanı istiyordu. uyandığında hemen sarılacaktı korkmayasın diye. Sakınırdı seni benden bile. Sonra bu fırtına başladı, doktorun suyumun kalmadığını bunun imkansız olduğunu söyledi.alamam ben dedi üniversiteye koşun...
Koştuk! Tarih 11 nisan saat 23.00 ben hala umutluyum senden, belki suyum tekrar artıcaktı. evimize dönüp bekleyecektik yine. 12 nisan saat 3.40 doktorlar düşünüp taşınmış gelmene karar vermiş, 5 hafta erken gelicektin ama olsundu..Saat 7 suları gözyaşları içinde giydim yeşil önlüğü istemeye istemeye gittik ameliyathaneye. önce senin sesini duydum sonra doktorun " kızın canavar gibi" sonra bağıra bağıra ağlamaya başladım. ve en son yoğun bakımda açtım gözlerimi, anneler bebeklerine ilk görüşte aşık olurlarmış, ben aşkların en büyüğünü o sabah yaşadım. sonra kabus başladı sen idrarını yapamıyordun.
kucağıma verdiler seni ısıtayım seni diye 2 saat, ömrümün en güzel 2 saati dertleştik seninle, sonra sözleştik ya meleğim herşey iyi olacak diye. olmadı aldılar seni kucağımdan savurdular ordan oraya. başka bir çocuk hastanesine gönderdiler seni sonra ben acı neymiş anladım o gün, öğrendim ki dönüşün biraz zor olacakmış eve. Hastanede yeni doğum yapanların kapılarından geçerken bebeğini emziren bir anneyle gözgöze geldik, acı neymiş illk o an anladım.
Ama asıl acı senindi bebeğim, kısacık ömrünün 3. gününde katater taktılar karnına. Baban yüzünde kahır dolu iyi olacağını söyledi bana, anlamazdan geldim, içimdeki sese küfrettim. Ama kaçınılmazdı işte sonumuz kaçınılmazdı,
Seni ilk hastaneye görmeye geldiğimde yaralar içinde bir bebeğe çarptı gözüm, içimden tüm benclliğimle noolur dedim! o sen olma noolur! ama sendin ,28 nisan; her yanından kablolar sarkıyordu. başından damar yolu açmışlardı yarasız birtek yüzün kalmıştı onu da sen çizmiştin can havli ile. Sonra dualarım başladı acıların dinsin diye. 3 nisan saat 11.30 suları; balkondan dışarı baktım o sabah. dışarıda tüm güzelliği ile bir bahar içimde ise karr boran bir kış,Bebeğini gezdiren bir sürü anne vardı. yarım saat daldım gittim sonra bir huzur kapladı içimi. odaya gittim sütümü sağmaya babanın yüzünde bir umutsuzluk, boşuna der gibi.. sonra telefon...
haziran 19;Seni gene çok özledim bitanem, günler sıradan geceler ağrılı ve hasretinle geçiyor. Zaman öylece geçiyor, içimden, etrafımdan, seni kaybedeli çok olmadı ama içimdeki ağrı hiç geçmeyecek bir nasır gibi, bir dosta verilmiş söz gibi, bir kenarda saklanacak sevgiliden kalma hatıra gibi. Çektiğin onca acıdan sonra meleğim, gidişin bir armağan gibi. Armağan dediysem mazoşizmin gerçek alamını tanımlayan bir armağan. Olsun senin canın acımasın yeterki, ben seni düşlerimde büyütürüm, rüyalarımda dizimde sallar, sütümü rüyalarımda içiririm.
Hiçbirşey avutmuyor beni kuzum. Herşey diken gibi batıyor kalbime, acıtıyor annem. Çok özledim çook, kimselere anlatamam, kimseler anlamaz beni, Dedim ya işte yarımım şimdi. Hayat yarım yamalak işte. Zaten melankolikti annen şimdi hepten fırtına hayat. Rüyalarıma gel bari annesinin kuzusu, gel birkere sarılda gündüz kanayan yaralarım gece derman bulsun. Sana aldığım her bir nesneyi okşayarak sevdayla almıştım annem, atsam atamam, gözucuylada olsa bakamam. Herkes kendi derdinde ben senin özleminde çok özlüyorum annem çoook.
11 nisan hayatımın en karanlık günü. o gün babanla gülerek uyandık, bir cumartesi sabahıydı. Önce seni öptü, sonra beni. Artık sen vardın herşeyden evveldin, sen herşeydin herşey sen... işlerimizi tamamladıktan sonra seni görmeye gidecektik doktorumuza, erkendi ama anneannen şans, bense şanssızlık diyorum. Doktorumuz 2 hafta evvel çağırdı bizi. Seni görüp beşiklerini almaya gidecektik idilim, evet beşiklerini birini başucumuza ötekini odana. Baban geceleri başucunda uyumanı istiyordu. uyandığında hemen sarılacaktı korkmayasın diye. Sakınırdı seni benden bile. Sonra bu fırtına başladı, doktorun suyumun kalmadığını bunun imkansız olduğunu söyledi.alamam ben dedi üniversiteye koşun...
Koştuk! Tarih 11 nisan saat 23.00 ben hala umutluyum senden, belki suyum tekrar artıcaktı. evimize dönüp bekleyecektik yine. 12 nisan saat 3.40 doktorlar düşünüp taşınmış gelmene karar vermiş, 5 hafta erken gelicektin ama olsundu..Saat 7 suları gözyaşları içinde giydim yeşil önlüğü istemeye istemeye gittik ameliyathaneye. önce senin sesini duydum sonra doktorun " kızın canavar gibi" sonra bağıra bağıra ağlamaya başladım. ve en son yoğun bakımda açtım gözlerimi, anneler bebeklerine ilk görüşte aşık olurlarmış, ben aşkların en büyüğünü o sabah yaşadım. sonra kabus başladı sen idrarını yapamıyordun.
kucağıma verdiler seni ısıtayım seni diye 2 saat, ömrümün en güzel 2 saati dertleştik seninle, sonra sözleştik ya meleğim herşey iyi olacak diye. olmadı aldılar seni kucağımdan savurdular ordan oraya. başka bir çocuk hastanesine gönderdiler seni sonra ben acı neymiş anladım o gün, öğrendim ki dönüşün biraz zor olacakmış eve. Hastanede yeni doğum yapanların kapılarından geçerken bebeğini emziren bir anneyle gözgöze geldik, acı neymiş illk o an anladım.
Ama asıl acı senindi bebeğim, kısacık ömrünün 3. gününde katater taktılar karnına. Baban yüzünde kahır dolu iyi olacağını söyledi bana, anlamazdan geldim, içimdeki sese küfrettim. Ama kaçınılmazdı işte sonumuz kaçınılmazdı,
Seni ilk hastaneye görmeye geldiğimde yaralar içinde bir bebeğe çarptı gözüm, içimden tüm benclliğimle noolur dedim! o sen olma noolur! ama sendin ,28 nisan; her yanından kablolar sarkıyordu. başından damar yolu açmışlardı yarasız birtek yüzün kalmıştı onu da sen çizmiştin can havli ile. Sonra dualarım başladı acıların dinsin diye. 3 nisan saat 11.30 suları; balkondan dışarı baktım o sabah. dışarıda tüm güzelliği ile bir bahar içimde ise karr boran bir kış,Bebeğini gezdiren bir sürü anne vardı. yarım saat daldım gittim sonra bir huzur kapladı içimi. odaya gittim sütümü sağmaya babanın yüzünde bir umutsuzluk, boşuna der gibi.. sonra telefon...
haziran 19;Seni gene çok özledim bitanem, günler sıradan geceler ağrılı ve hasretinle geçiyor. Zaman öylece geçiyor, içimden, etrafımdan, seni kaybedeli çok olmadı ama içimdeki ağrı hiç geçmeyecek bir nasır gibi, bir dosta verilmiş söz gibi, bir kenarda saklanacak sevgiliden kalma hatıra gibi. Çektiğin onca acıdan sonra meleğim, gidişin bir armağan gibi. Armağan dediysem mazoşizmin gerçek alamını tanımlayan bir armağan. Olsun senin canın acımasın yeterki, ben seni düşlerimde büyütürüm, rüyalarımda dizimde sallar, sütümü rüyalarımda içiririm.
Hiçbirşey avutmuyor beni kuzum. Herşey diken gibi batıyor kalbime, acıtıyor annem. Çok özledim çook, kimselere anlatamam, kimseler anlamaz beni, Dedim ya işte yarımım şimdi. Hayat yarım yamalak işte. Zaten melankolikti annen şimdi hepten fırtına hayat. Rüyalarıma gel bari annesinin kuzusu, gel birkere sarılda gündüz kanayan yaralarım gece derman bulsun. Sana aldığım her bir nesneyi okşayarak sevdayla almıştım annem, atsam atamam, gözucuylada olsa bakamam. Herkes kendi derdinde ben senin özleminde çok özlüyorum annem çoook.