En baştan fazla duygusal davranmış olabilir misiniz? "Aşk varsa gerisi hallolur." gibi düşünerek? Dediğiniz gibi akademi ve kariyerin de verdiği vizyonla bulunduğunuz ortamın sizi rahatsız etmesi çok normal. Ezmek için demiyorum ama siz makale yazarsınız, konferans kovalarsınız, evde uğraştığınız kafa "Şort giyersen boşanırız."
Bu sizin ne kadar tahammül edebileceğinize bağlı. Benim de argör olup çok basic hayat yaşayan arkadaşlarım da var ama Türkiye'nin en iyi üniversitesinde de olsa beğenmeyip Amerika'ya postdos için gideni de var. Yani sizi günün sonunda eşinizle çocuk sahibi olup, usturuplu giyinip mangal yakmak, kayınvalideye çay koyup çocuğunuza pişen köfteyi yedirmek mi mutlu eder yoksa aynı eğitim seviyesinde konuşabileceğiniz, paylaşımınızın da o minvalde olacağı bir ilişki mi?
Benim eşim kendi mesleğimden (2 kere evlendim, ikisi de öyle) Benim iş sorunlarımı ya da kariyer hedeflerimi paylaşabileceğim, İngilizce içerik diye bir şeyi okurken/izlerken tek kalmayacağım ya da kendi minimal arkadaş çevremle uyumlu (hepsi mühendis, çoğu yurt dışında zaten) birini bulmam önemliydi. Başkası için belki komiktir ama ben bunlar olmazsa mutsuz olurdum, kendimi biliyorum. 2 yıl platonik aşık olduğum (yaş 18), aşkından "ölüp bittiğim" çocuk SMS atarken hal eki olmayan "-de, -da" yıl ayıramadığı için ondan soğumuştum (ciddi)
Şimdi 33 yaşındayım hala aynı iritasyona sahibim. Kaç yıl geçmiş ama kafam değişmiyor. Aşk da bir yere kadardır bana göre.
O yüzden iyice geç olmadan ne istediğinize, nasıl bir hayat yaşamak istediğinize karar verin. Kendinizden de bu kadar ödün vermeyin.