- 2 Aralık 2011
- 2.939
- 8.882
- 408
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
-
- #201
Yazdıklarınızı defalarca okudum. İç sesim "ne alakası var beni bu hale onun hataları getirdi. Aramızdaki duvarı o ördü" dese de, birçok kadının zamanla affedebileceği hatalardı aslında...
Samimiyetle soruyorum, gerçekten ben bu hali nasıl aşabilirim. Sarılmak istediğimde "ben gurursuz değilim" düşüncesinden nasıl arınabilirim? Kadın olmak istediğimde "ama o bana çok ağır sözler söyledi" düşüncesini nasıl bertaraf edebilirim? En basiti sevişme konusunda ilk adımı nasıl atabilirim? Belki bunlar benim geçmişimdeki travmalar dolayısıyla şekillenmiş karakterimle alakalıdır bilmiyorum. Lakin evet ben bir kadın gibi değilim. Mahmut abiyim. Hep böyleydim, sadece sevgililik döneminde daha naif sevgisini daha çok dile getirebilen biriydim. Mesela tartışmalarda defalarca birbirimize sevmediğimizi, sevginin bittiğini söyledik. Şimdi sevgi gösterirsem sanki kendime ihanet etmiş gibi hissediyorum. Ben bunu nasıl aşarım?
Ay çok tatlısınız, sizi şahsen tanımak isterdim :) Blog yazın bence vallahi tutar :)Evet evet tam da anladığınız gibi başlık. Algınızın ayarlarıyla oynamayın, bırakın serbest kalsın.
Efenim yarın benim evliliğimin 4. Yıl dönümü. Toplamda 7 yıldır birlikte olduğum, 4 yılını da aynı evde geçirdiğim muhterem, yarın için muhteşem planlar yapmış. Öncelikle aşkımızın kaktüsünü, kendisine bakmaya çok gönüllü olan, adeta yeğenim geliyor diye sevinç naraları atan halasına iteleme kararı aldık. Zira romantik yıldönümü akşamında "yavrum ketçabı sıkma gözüne çocuğum" bağrışmaları olsun istemedik. Zaten aynı fikirde olduğumuz tek husus da budur beyimle.
Sevgililik dönemi de dahil, hiçbir zaman romantik bir çift olmadık. Ben, "hacı ota çiçeğe para verme bana gelirken bir paket cigara al hayrına" derdim, o da sağolsun bu durumu kabullenmeye pek hevesli olduğundan buluşmalara fıstıklı çikolata, bir paket sigara ve en sevdiğim karikatür dergisinin o haftaki sayısını alarak gelirdi. Buluşma ritüeli haline gelmişti bu durum. Romantizm beklentimiz olmadı ikimizin de. Ayağımı taşa çarptığımda yolun ortasında önümde eğilip kanı temizlemesi ve pansuman yapması romantizm ihtiyacımı fazlaca karşılardı. Zaten o lanet inceliğin ardından evlenme teklifini kabul ettim. Bu adam vicdanlı, bundan olur dedim. Fikrimi eşekler tepseydi, tatlı su romantiği olduğumu gollum kulağıma fısıldasaydı keşke.
Velhasılı oğlum doğana kadar nispeten iyi olan evliliğim, oğlumun doğumuyla birlikte faciaya dönüştü. Doğduğundan beri zor bir çocuktu, hala zor. Çok zor...
Sıklıkla boşanma mevzusunun açıldığı, paylaşımın bittiği, can acıtıcı sözleri iki tarafın da rahatlıkla sarf ettiği bir evliliğin ortasında bulduk kendimizi. Şiddetli tartışmalar esnasında, ikimiz de evliliğin sadece çocuk için sürdüğünü, sevginin kalmadığını da söyledik. Maalesef ki bizi en çok yıpratan durum bu oldu.
Bittabi bu karmaşa içinde cinsellik de ciddi manada sekteye uğradı. Öylesine yapılan, uzun süreler akla gelmeyen, bazı zamanlarda da eziyete dönüşen bir eylem oldu. Ki evvelinde bu hususta zerre sıkıntımız yoktu.
Geçtiğimiz günlerde maalesef annem bu tartışmalardan birine şahit olup, hakemliğe soyundu. Bu arada hiçbir zaman bağırmalı, çevre tarafından bilinen tartışmalarımız olmadı. Öylesine koptuk ki zaten, tartışmak bile gelmiyor içimizden. Oğlumu sebep göstermek istemiyorum ama oğlum dolayısıyla o kadar yıprandık ve yorulduk ki, ben sürekli şikayet eden ve surat asan bir kadına, o da biraz kafa dinleyeyim diyen bir adama dönüştü. He annem diyordum, annem ortada büyük bir sorun olmadığına, evliliğin kurtarılabileceğine kanaat getirerek ikimizin de hiç içinden gelmediği halde bazı atraksiyonlar ile canlanacak bir halde olduğumuzu dile getirdi. Bu konuşma, tam da yıldönümüne yakın gerçekleştiği için bir adım atalım dedik.
Evet hiçbir zaman romantik bir tip olmadım ama incelikler de her daim beni cezbetti. Pahalı hediyeler yerine benim gerçekten neyi sevdiğimi bilen ve buna göre hareket eden bir adam istedim her daim. İlk zamanlar öyleydi ama sonra... 31 yaşın bana getirisi olan beklenti içine girme durumundan mütevellit, mevcut halimiz beni daha da yıprattı.
Bu akşam yarınla ilgili konuşurken tam da başlıkta yazdığım cümleyi sarf etti benim koca. Ben de "olur tabi, sonraki yıldönümlerinde de yarım ve tam takarsın, hepsini bozdurup kendime burma bilezik alırım." dedim.Öylece baktı yüzüme. Şaka yapmış meğersem. Nasıl komik, nasıl eğlenceli bir eş. Küçük bir mümin latifesi işte. Gecemize renk kattı.
Biliyorum ki, böyle bir tepki vermesem hakikaten çeyrek alabilecek bir adam. Bozdurup ihtiyaçlarımı karşılarım. Hatta toki kurasına katılırsak ileride, minnak sevimli bir adım olur bu çeyrek. Yaşlılığımızda torunlarımıza anlatır ağlarız.
Neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Ben gerçekten fazlaca romantizm beklentisi olan bir hatun değilim. Ancak boka sarmış, hatta sona gelinmiş bir evliliği kurtarma çabasında iken bu tür gerzek hareketler beni iyice dibe çekiyor. Daha da soğuyorum her şeyden.
Esasında evliliğimle ilgili yazacak çok şey var lakin bu kadarı bile gözüm kanadı diyecek arkadaşlara fazla oldu. Belki gerçekten merak eden ve yardımcı olmak isteyen zatlar olursa detay yazarım.
Şimdi ben ne yapayım? Zerrece içimden gelmediği halde, çaba sarf etmek adına uğraştığım bugünlerde çeyrek altınımı yastık altına mı saklayayım? Yoksa inceldiği yerden kopsun mu diyeyim.
Mevzuyu çeyrek altınla sınırlı tutup buna mı takıldın diyecek arkadaşlar, lütfen beni yormayın. Şimdiden teşekkürler efem.
Yaa bu ne kadar güzel bir benzetme Mune
Biz kadınların yakıtı aşk, onu hissettirecek en küçük bir davranışla bile depomuz fullenir dünyanın etrafında dönecek kadar enerjiye sahip oluruz.
Bizim gerçeğimiz bu, en güçlü olanlarımız bile sevilmek ister, aslında herşey sevilmek üzerine değil midir? Yalnızca bir erkeğin sevgisi değil, genel anlamda aşka aşık olmak gibi bir yapımız var, herşeyde aşkı arıyoruz, bulamazsak da mutsuz oluyoruz.Yaa bu ne kadar güzel bir benzetme Mune
Aşka aşık olmak benim de mottom.Bizim gerçeğimiz bu, en güçlü olanlarımız bile sevilmek ister, aslında herşey sevilmek üzerine değil midir? Yalnızca bir erkeğin sevgisi değil, genel anlamda aşka aşık olmak gibi bir yapımız var, herşeyde aşkı arıyoruz, bulamazsak da mutsuz oluyoruz.
Sonuna kadar katılıyorum bu cümlenize.İdrakcığım zor bir hayatın var seni anlıyorum. Konunda geçmişte yaşadıklarınızın detaylarını bilmeyen arkadaşlar sana yüklenmişler ama güvenin kaybedildiği bir evliliği yürütmek kolay değil. Bir taraftan zor bir bebek bir taraftan ailevi diğer sorunlar yaşanan kayıplar. Stres eşiğin epey yüksek ki dayanabiliyorsun.
Sana taktik veren arkadaşlara şu konuda katılıyorum, böyle sevecen bıcır bıcır kadınlar ilişkiyi daha iyi götürebiliyorlar fakat bu da fıtrat meselesi işte. Olmadığın biri gibi davranmaya kendini zorlamak yakışmayan elbiseyi zorla giymek gibi oluyor bi yerde. Ben de ikili ilişkilerde fıkır fıkır bir tip değilim, daha doğrusu bu yönümü ortaya çıkarabilmem için sevgi güven dolu bir ilişkinin içinde olmalıyım aksi durumda domuz gibi davranıyorum karşımdakine, sonra kendim de üzülüyorum.
Allah yardımcın olsun, umarım toparlarsınız. Keşke oğlan biraz dursa da birilerine bırakıp sokak sokak gezebilsen, o bile üstündeki gerginliği atmaya yeterdi. Aynı şehirde olsak ufaklık avaz avaz bağırsa da inan ben bakardım
O eşinizin kabalığı tamamen.Sonuna kadar katılıyorum bu cümlenize.
Yapı itibari ile konu sahibine çoğu konuda benzemekteyim ve evliliklerimiz de derin yaralar almış durumda.
Geçenlerde bir elbise deniyorum (eşimin ablası evleniyor) gayet sade, derin bacak yırtmaçlı ama hanım bir elbise.
Eşimden gelen cümle şu’ bu sana olmadı kadın gibi gösterdi!’
O ne demek dedim ve dünya başıma yıkıldı!
‘Hayır yani bunu ablamlar giyer(10 yaş büyükler benden) sen ağır, dik duran hali tavrı belli birisin, bu elbise gayet dişi, fıkır fıkır duruyor’ dedi.
İyi ya, daha yeni 30 olmuş, hayatının baharında genç bir kadın olarak hakkım değil mi dişi görünmek dedim gözlerim doldu!
Halbuki fazlaca sıcakkanlı, konuşkan, her ortamda kahkaha sesim duyulan ama net bir çizgisi ve fazlaca dik duruşu olan biriyim.
Ablalarıyla kıyaslama meselesine girmiyorum bile, başka dünyaların insanlarıyız her anlamda.
Pire için değil yorgan, mahalle yakarım ama bu laflar çok canımı acıttı.
Kimse alınmasın ama beceriksiz, saftirik, erkek egemenliğini kabun edip onların gönüllerini hoş tutmak amacıyla yaşayan, haftanın 4 günü kuaförden çıkmayan ve bir tek işi bile kendi başına halledemeyen ah kocacım diye sırt mı sıvazlamak gerekir, ablaları öyle çünkü...
Ayağımdaki spor ayakkabı, kucağımda taşıdığım iki bebeğim, bir Allahın kuluna ihtiyacım olmadan yaşabilecek gücüm ve sadece duygusal çıkarım olarak tahammül etttiğim adama, konu sahibinin dediği gibi Mahmut Abi den nasıl genç bir kadın yaratabilirim?
Sevgi dili konusunda tavizler verilebilir.İdrakcığım zor bir hayatın var seni anlıyorum. Konunda geçmişte yaşadıklarınızın detaylarını bilmeyen arkadaşlar sana yüklenmişler ama güvenin kaybedildiği bir evliliği yürütmek kolay değil. Bir taraftan zor bir bebek bir taraftan ailevi diğer sorunlar yaşanan kayıplar. Stres eşiğin epey yüksek ki dayanabiliyorsun.
Sana taktik veren arkadaşlara şu konuda katılıyorum, böyle sevecen bıcır bıcır kadınlar ilişkiyi daha iyi götürebiliyorlar fakat bu da fıtrat meselesi işte. Olmadığın biri gibi davranmaya kendini zorlamak yakışmayan elbiseyi zorla giymek gibi oluyor bi yerde. Ben de ikili ilişkilerde fıkır fıkır bir tip değilim, daha doğrusu bu yönümü ortaya çıkarabilmem için sevgi güven dolu bir ilişkinin içinde olmalıyım aksi durumda domuz gibi davranıyorum karşımdakine, sonra kendim de üzülüyorum.
Allah yardımcın olsun, umarım toparlarsınız. Keşke oğlan biraz dursa da birilerine bırakıp sokak sokak gezebilsen, o bile üstündeki gerginliği atmaya yeterdi. Aynı şehirde olsak ufaklık avaz avaz bağırsa da inan ben bakardım
Aynen bende merak ediyorum ne dediğiniBir de siz arayip butceyi sarsma ya da yapma seklinde konustugunuzda ne dedi esiniz?
Evet evet tam da anladığınız gibi başlık. Algınızın ayarlarıyla oynamayın, bırakın serbest kalsın.
Efenim yarın benim evliliğimin 4. Yıl dönümü. Toplamda 7 yıldır birlikte olduğum, 4 yılını da aynı evde geçirdiğim muhterem, yarın için muhteşem planlar yapmış. Öncelikle aşkımızın kaktüsünü, kendisine bakmaya çok gönüllü olan, adeta yeğenim geliyor diye sevinç naraları atan halasına iteleme kararı aldık. Zira romantik yıldönümü akşamında "yavrum ketçabı sıkma gözüne çocuğum" bağrışmaları olsun istemedik. Zaten aynı fikirde olduğumuz tek husus da budur beyimle.
Sevgililik dönemi de dahil, hiçbir zaman romantik bir çift olmadık. Ben, "hacı ota çiçeğe para verme bana gelirken bir paket cigara al hayrına" derdim, o da sağolsun bu durumu kabullenmeye pek hevesli olduğundan buluşmalara fıstıklı çikolata, bir paket sigara ve en sevdiğim karikatür dergisinin o haftaki sayısını alarak gelirdi. Buluşma ritüeli haline gelmişti bu durum. Romantizm beklentimiz olmadı ikimizin de. Ayağımı taşa çarptığımda yolun ortasında önümde eğilip kanı temizlemesi ve pansuman yapması romantizm ihtiyacımı fazlaca karşılardı. Zaten o lanet inceliğin ardından evlenme teklifini kabul ettim. Bu adam vicdanlı, bundan olur dedim. Fikrimi eşekler tepseydi, tatlı su romantiği olduğumu gollum kulağıma fısıldasaydı keşke.
Velhasılı oğlum doğana kadar nispeten iyi olan evliliğim, oğlumun doğumuyla birlikte faciaya dönüştü. Doğduğundan beri zor bir çocuktu, hala zor. Çok zor...
Sıklıkla boşanma mevzusunun açıldığı, paylaşımın bittiği, can acıtıcı sözleri iki tarafın da rahatlıkla sarf ettiği bir evliliğin ortasında bulduk kendimizi. Şiddetli tartışmalar esnasında, ikimiz de evliliğin sadece çocuk için sürdüğünü, sevginin kalmadığını da söyledik. Maalesef ki bizi en çok yıpratan durum bu oldu.
Bittabi bu karmaşa içinde cinsellik de ciddi manada sekteye uğradı. Öylesine yapılan, uzun süreler akla gelmeyen, bazı zamanlarda da eziyete dönüşen bir eylem oldu. Ki evvelinde bu hususta zerre sıkıntımız yoktu.
Geçtiğimiz günlerde maalesef annem bu tartışmalardan birine şahit olup, hakemliğe soyundu. Bu arada hiçbir zaman bağırmalı, çevre tarafından bilinen tartışmalarımız olmadı. Öylesine koptuk ki zaten, tartışmak bile gelmiyor içimizden. Oğlumu sebep göstermek istemiyorum ama oğlum dolayısıyla o kadar yıprandık ve yorulduk ki, ben sürekli şikayet eden ve surat asan bir kadına, o da biraz kafa dinleyeyim diyen bir adama dönüştü. He annem diyordum, annem ortada büyük bir sorun olmadığına, evliliğin kurtarılabileceğine kanaat getirerek ikimizin de hiç içinden gelmediği halde bazı atraksiyonlar ile canlanacak bir halde olduğumuzu dile getirdi. Bu konuşma, tam da yıldönümüne yakın gerçekleştiği için bir adım atalım dedik.
Evet hiçbir zaman romantik bir tip olmadım ama incelikler de her daim beni cezbetti. Pahalı hediyeler yerine benim gerçekten neyi sevdiğimi bilen ve buna göre hareket eden bir adam istedim her daim. İlk zamanlar öyleydi ama sonra... 31 yaşın bana getirisi olan beklenti içine girme durumundan mütevellit, mevcut halimiz beni daha da yıprattı.
Bu akşam yarınla ilgili konuşurken tam da başlıkta yazdığım cümleyi sarf etti benim koca. Ben de "olur tabi, sonraki yıldönümlerinde de yarım ve tam takarsın, hepsini bozdurup kendime burma bilezik alırım." dedim.Öylece baktı yüzüme. Şaka yapmış meğersem. Nasıl komik, nasıl eğlenceli bir eş. Küçük bir mümin latifesi işte. Gecemize renk kattı.
Biliyorum ki, böyle bir tepki vermesem hakikaten çeyrek alabilecek bir adam. Bozdurup ihtiyaçlarımı karşılarım. Hatta toki kurasına katılırsak ileride, minnak sevimli bir adım olur bu çeyrek. Yaşlılığımızda torunlarımıza anlatır ağlarız.
Neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Ben gerçekten fazlaca romantizm beklentisi olan bir hatun değilim. Ancak boka sarmış, hatta sona gelinmiş bir evliliği kurtarma çabasında iken bu tür gerzek hareketler beni iyice dibe çekiyor. Daha da soğuyorum her şeyden.
Esasında evliliğimle ilgili yazacak çok şey var lakin bu kadarı bile gözüm kanadı diyecek arkadaşlara fazla oldu. Belki gerçekten merak eden ve yardımcı olmak isteyen zatlar olursa detay yazarım.
Şimdi ben ne yapayım? Zerrece içimden gelmediği halde, çaba sarf etmek adına uğraştığım bugünlerde çeyrek altınımı yastık altına mı saklayayım? Yoksa inceldiği yerden kopsun mu diyeyim.
Mevzuyu çeyrek altınla sınırlı tutup buna mı takıldın diyecek arkadaşlar, lütfen beni yormayın. Şimdiden teşekkürler efem.
Sonuna kadar katılıyorum bu cümlenize.
Yapı itibari ile konu sahibine çoğu konuda benzemekteyim ve evliliklerimiz de derin yaralar almış durumda.
Geçenlerde bir elbise deniyorum (eşimin ablası evleniyor) gayet sade, derin bacak yırtmaçlı ama hanım bir elbise.
Eşimden gelen cümle şu’ bu sana olmadı kadın gibi gösterdi!’
O ne demek dedim ve dünya başıma yıkıldı!
‘Hayır yani bunu ablamlar giyer(10 yaş büyükler benden) sen ağır, dik duran hali tavrı belli birisin, bu elbise gayet dişi, fıkır fıkır duruyor’ dedi.
İyi ya, daha yeni 30 olmuş, hayatının baharında genç bir kadın olarak hakkım değil mi dişi görünmek dedim gözlerim doldu!
Halbuki fazlaca sıcakkanlı, konuşkan, her ortamda kahkaha sesim duyulan ama net bir çizgisi ve fazlaca dik duruşu olan biriyim.
Ablalarıyla kıyaslama meselesine girmiyorum bile, başka dünyaların insanlarıyız her anlamda.
Pire için değil yorgan, mahalle yakarım ama bu laflar çok canımı acıttı.
Kimse alınmasın ama beceriksiz, saftirik, erkek egemenliğini kabun edip onların gönüllerini hoş tutmak amacıyla yaşayan, haftanın 4 günü kuaförden çıkmayan ve bir tek işi bile kendi başına halledemeyen ah kocacım diye sırt mı sıvazlamak gerekir, ablaları öyle çünkü...
Ayağımdaki spor ayakkabı, kucağımda taşıdığım iki bebeğim, bir Allahın kuluna ihtiyacım olmadan yaşabilecek gücüm ve sadece duygusal çıkarım olarak tahammül etttiğim adama, konu sahibinin dediği gibi Mahmut Abi den nasıl genç bir kadın yaratabilirim?
Maalesef böyle pis bir huyum var. Eşimden bekliyorum sadece bunu. Bahanem de" ben başından beri aynıydım ancak sen zamanla kalas hale geldin" düşüncesi.
Kimin yazdığına bakmadan. Okuyordum aaa bu o dedim. Bir tarzın var. Sonra okurum yorum yaparım başlık ilginç. :)Evet evet tam da anladığınız gibi başlık. Algınızın ayarlarıyla oynamayın, bırakın serbest kalsın.
Efenim yarın benim evliliğimin 4. Yıl dönümü. Toplamda 7 yıldır birlikte olduğum, 4 yılını da aynı evde geçirdiğim muhterem, yarın için muhteşem planlar yapmış. Öncelikle aşkımızın kaktüsünü, kendisine bakmaya çok gönüllü olan, adeta yeğenim geliyor diye sevinç naraları atan halasına iteleme kararı aldık. Zira romantik yıldönümü akşamında "yavrum ketçabı sıkma gözüne çocuğum" bağrışmaları olsun istemedik. Zaten aynı fikirde olduğumuz tek husus da budur beyimle.
Sevgililik dönemi de dahil, hiçbir zaman romantik bir çift olmadık. Ben, "hacı ota çiçeğe para verme bana gelirken bir paket cigara al hayrına" derdim, o da sağolsun bu durumu kabullenmeye pek hevesli olduğundan buluşmalara fıstıklı çikolata, bir paket sigara ve en sevdiğim karikatür dergisinin o haftaki sayısını alarak gelirdi. Buluşma ritüeli haline gelmişti bu durum. Romantizm beklentimiz olmadı ikimizin de. Ayağımı taşa çarptığımda yolun ortasında önümde eğilip kanı temizlemesi ve pansuman yapması romantizm ihtiyacımı fazlaca karşılardı. Zaten o lanet inceliğin ardından evlenme teklifini kabul ettim. Bu adam vicdanlı, bundan olur dedim. Fikrimi eşekler tepseydi, tatlı su romantiği olduğumu gollum kulağıma fısıldasaydı keşke.
Velhasılı oğlum doğana kadar nispeten iyi olan evliliğim, oğlumun doğumuyla birlikte faciaya dönüştü. Doğduğundan beri zor bir çocuktu, hala zor. Çok zor...
Sıklıkla boşanma mevzusunun açıldığı, paylaşımın bittiği, can acıtıcı sözleri iki tarafın da rahatlıkla sarf ettiği bir evliliğin ortasında bulduk kendimizi. Şiddetli tartışmalar esnasında, ikimiz de evliliğin sadece çocuk için sürdüğünü, sevginin kalmadığını da söyledik. Maalesef ki bizi en çok yıpratan durum bu oldu.
Bittabi bu karmaşa içinde cinsellik de ciddi manada sekteye uğradı. Öylesine yapılan, uzun süreler akla gelmeyen, bazı zamanlarda da eziyete dönüşen bir eylem oldu. Ki evvelinde bu hususta zerre sıkıntımız yoktu.
Geçtiğimiz günlerde maalesef annem bu tartışmalardan birine şahit olup, hakemliğe soyundu. Bu arada hiçbir zaman bağırmalı, çevre tarafından bilinen tartışmalarımız olmadı. Öylesine koptuk ki zaten, tartışmak bile gelmiyor içimizden. Oğlumu sebep göstermek istemiyorum ama oğlum dolayısıyla o kadar yıprandık ve yorulduk ki, ben sürekli şikayet eden ve surat asan bir kadına, o da biraz kafa dinleyeyim diyen bir adama dönüştü. He annem diyordum, annem ortada büyük bir sorun olmadığına, evliliğin kurtarılabileceğine kanaat getirerek ikimizin de hiç içinden gelmediği halde bazı atraksiyonlar ile canlanacak bir halde olduğumuzu dile getirdi. Bu konuşma, tam da yıldönümüne yakın gerçekleştiği için bir adım atalım dedik.
Evet hiçbir zaman romantik bir tip olmadım ama incelikler de her daim beni cezbetti. Pahalı hediyeler yerine benim gerçekten neyi sevdiğimi bilen ve buna göre hareket eden bir adam istedim her daim. İlk zamanlar öyleydi ama sonra... 31 yaşın bana getirisi olan beklenti içine girme durumundan mütevellit, mevcut halimiz beni daha da yıprattı.
Bu akşam yarınla ilgili konuşurken tam da başlıkta yazdığım cümleyi sarf etti benim koca. Ben de "olur tabi, sonraki yıldönümlerinde de yarım ve tam takarsın, hepsini bozdurup kendime burma bilezik alırım." dedim.Öylece baktı yüzüme. Şaka yapmış meğersem. Nasıl komik, nasıl eğlenceli bir eş. Küçük bir mümin latifesi işte. Gecemize renk kattı.
Biliyorum ki, böyle bir tepki vermesem hakikaten çeyrek alabilecek bir adam. Bozdurup ihtiyaçlarımı karşılarım. Hatta toki kurasına katılırsak ileride, minnak sevimli bir adım olur bu çeyrek. Yaşlılığımızda torunlarımıza anlatır ağlarız.
Neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Ben gerçekten fazlaca romantizm beklentisi olan bir hatun değilim. Ancak boka sarmış, hatta sona gelinmiş bir evliliği kurtarma çabasında iken bu tür gerzek hareketler beni iyice dibe çekiyor. Daha da soğuyorum her şeyden.
Esasında evliliğimle ilgili yazacak çok şey var lakin bu kadarı bile gözüm kanadı diyecek arkadaşlara fazla oldu. Belki gerçekten merak eden ve yardımcı olmak isteyen zatlar olursa detay yazarım.
Şimdi ben ne yapayım? Zerrece içimden gelmediği halde, çaba sarf etmek adına uğraştığım bugünlerde çeyrek altınımı yastık altına mı saklayayım? Yoksa inceldiği yerden kopsun mu diyeyim.
Mevzuyu çeyrek altınla sınırlı tutup buna mı takıldın diyecek arkadaşlar, lütfen beni yormayın. Şimdiden teşekkürler efem.
İşte bu son paragraf yüzünden yorgunluğumuz hiç bitmez bizim. Ölene kadar nefes nefese :))Sonuna kadar katılıyorum bu cümlenize.
Yapı itibari ile konu sahibine çoğu konuda benzemekteyim ve evliliklerimiz de derin yaralar almış durumda.
Geçenlerde bir elbise deniyorum (eşimin ablası evleniyor) gayet sade, derin bacak yırtmaçlı ama hanım bir elbise.
Eşimden gelen cümle şu’ bu sana olmadı kadın gibi gösterdi!’
O ne demek dedim ve dünya başıma yıkıldı!
‘Hayır yani bunu ablamlar giyer(10 yaş büyükler benden) sen ağır, dik duran hali tavrı belli birisin, bu elbise gayet dişi, fıkır fıkır duruyor’ dedi.
İyi ya, daha yeni 30 olmuş, hayatının baharında genç bir kadın olarak hakkım değil mi dişi görünmek dedim gözlerim doldu!
Halbuki fazlaca sıcakkanlı, konuşkan, her ortamda kahkaha sesim duyulan ama net bir çizgisi ve fazlaca dik duruşu olan biriyim.
Ablalarıyla kıyaslama meselesine girmiyorum bile, başka dünyaların insanlarıyız her anlamda.
Pire için değil yorgan, mahalle yakarım ama bu laflar çok canımı acıttı.
Kimse alınmasın ama beceriksiz, saftirik, erkek egemenliğini kabun edip onların gönüllerini hoş tutmak amacıyla yaşayan, haftanın 4 günü kuaförden çıkmayan ve bir tek işi bile kendi başına halledemeyen ah kocacım diye sırt mı sıvazlamak gerekir, ablaları öyle çünkü...
Ayağımdaki spor ayakkabı, kucağımda taşıdığım iki bebeğim, bir Allahın kuluna ihtiyacım olmadan yaşabilecek gücüm ve sadece duygusal çıkarım olarak tahammül etttiğim adama, konu sahibinin dediği gibi Mahmut Abi den nasıl genç bir kadın yaratabilirim?
35 yaşındayım, bu yaşıma kadar 12cm lik topuklu ayakkabı giymişliğim yok. Kuaföre en son 1,5 yıl önce gittim sanıyorum. Orta ölçekli bir şirkette yöneticiyim ama üretimle daha haşır neşir olduğum için işe giderken de kot pantolon ve spor ayakkabı giyerek gidiyorum. Çocukken bile kızlar bebekle oynarken ben erkeklerle futbol oynar, bisiklet sürer, ağaç tepelerinde gezerdim :) Çok güzel, mükemmel bir vücudu olan ve lisenin en popüler kızıydım hiç bir zaman kokoş olmamama rağmen. Bana asılan erkekleri genelde döverdim :) Başında şapkayla, etrafında erkeklerle gezen bir genç kızdım. Annem hep seni yanlış doğurmuşum, sen erkek olmalıymışsın derdi bana :)
Üniversitede de zaten mühendislik fakültesinde okudum ve durumum çok farklı değildi. Yani diyeceğim o ki ben çocukluktan beri hep Mahmut Abiydim :)
Ama evlilikte gördüm ki Mahmut Abi olmamak gerekiyor. Güçlü, her şeyi yapabilen, kendi ayakları üzerinde durabilen kadınlar hiç değer görmüyor erkekler tarafından (bu bir genelleme, böyle olmayan erkekler de vardır sanıyorum.) Şöyle söyleyeyim bozuk olan musluğu bile değiştirebilecek, evinin rutubetten boyaları dökülmüş duvarına alçı çekip, boya yapabilecek bir yetideyim. (Üniversitedeki evimde yapmışlığım var bunları) Hiç bir konuda bir erkeğe ihtiyaç duymam yani. Ama dediğim gibi evlilikte kadın olacaksın. Erkek erkekliğini bilecek kadın da kadınlığını. Mesela musluk su mu damlatıyor, elime ingiliz anahtarını alıp ben pek ala tamir edebilirim ama asla yapmam... Aşkımmm musluk su damlatıyor, bir bakı ver derim. Alış-veriş yaptım diyelim poşetler ağır mı? Hemen bir telefon açar kocama aşkım aşşa in aldıklarım çok ağır taşı derim. Tabii bunları son bir yıldır falan yapıyorum. Önceden her şeyi kendim yapmaya çalışırdım. Sonra bir baktım ne kıymet görüyorum yaptıklarımdan ve her şey üzerime kalıyor. Naif, ince kadını oynayacaksın erkeklere karşı. Her şeyi yapabilsen de yapmayacaksın. Dediğim gibi erkek erkekliğini kadın kadınlığını bilecek. Sanırım erkekler de böyle davranınca erkek olduklarını hissediyorlar.
Hala spor ayakkabı ve kot pantolon giyen bir kadınım ama evde oğlum uyuduktan sonra dişiliğini kullanan bir kadın oluyorum. Ve çok şükür son 2 aydır da çok mutluyuz. Sanıyorum mutluluğun anahtarı buymuş. Dırdır etmeden, yargılamadan ve suçlamadan sorunlarını ve kırgınlıklarını dile getirmek, içinden geldikçe onun yapmasını beklemeden sarılıp, öpmek, gururunu okşayan güzel sözler söylemek ve aktif bir cinsel hayat mutluluğun anahtarı. 7 yıl sürse de sonunda buldum sanırım :) Size de tavsiye ederim. Dediğim gibi ilk adımlar zor oluyor ama sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Karşılığını da oldukça fazla alıyorsunuz...
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?