Evlilik yıldönümünde çeyrek altın takacakmış.

Yazdıklarınızı defalarca okudum. İç sesim "ne alakası var beni bu hale onun hataları getirdi. Aramızdaki duvarı o ördü" dese de, birçok kadının zamanla affedebileceği hatalardı aslında...

Samimiyetle soruyorum, gerçekten ben bu hali nasıl aşabilirim. Sarılmak istediğimde "ben gurursuz değilim" düşüncesinden nasıl arınabilirim? Kadın olmak istediğimde "ama o bana çok ağır sözler söyledi" düşüncesini nasıl bertaraf edebilirim? En basiti sevişme konusunda ilk adımı nasıl atabilirim? Belki bunlar benim geçmişimdeki travmalar dolayısıyla şekillenmiş karakterimle alakalıdır bilmiyorum. Lakin evet ben bir kadın gibi değilim. Mahmut abiyim. Hep böyleydim, sadece sevgililik döneminde daha naif sevgisini daha çok dile getirebilen biriydim. Mesela tartışmalarda defalarca birbirimize sevmediğimizi, sevginin bittiğini söyledik. Şimdi sevgi gösterirsem sanki kendime ihanet etmiş gibi hissediyorum. Ben bunu nasıl aşarım?

Dimdik, dumduz bir adim atamiyorsaniz once havanizi degistirin.
Yani kendim icin yapiyorum imaji verin.
Ben cocuklardan sonra cok salmistim.
Biraz kendime bakmaya basladim.
Bir havam degisti, bir iyi hissetmeye basladim, anlatamam.

Ben de cocuklardan bunaldikca esine sarangillerdenim.
Bence sizin durumunuz da boyle biraz.
Yorgun, bitik, mutsuz bir kadin tabii ki eslerin de modunu dusuruyor.

Ben evde bir olumsuzluk sezdigim zaman kendimi gulmeye zorlarim.
Cocuklarin yaptigi sacma sapan seylere onceden tebessum ediyorsam ornegin, kahkaha atmaya baslarim.
Herkesin morali yukselir.

Bence cat diye seni seviyorum yazmayin.
Yoksa konusamadik iste yine, attim tabi adimi, oysa o atmaliydi diye kendinizi yersiniz anladigim kadariyla.
Boylece ilk adim atmak beyninizde hala kotu kalir, denedim iste der durursunuz.

O planladiginiz yemege cikin.
Orada "normalde bu sakaya kahkaha atabilirdim ama su an aramizda bir duvar var ve ben gardimi dusurmus gibi hissedebilirim.
Seni yoksayamam ama sana ne hissettigimi bilmiyorum, yine de ben elimden geleni yaptim demek icin ufak ufak bir yerlerden baslayacagim.
Sadece bir sure, bana yardimci ol" vs gibi icinizi dokmelisiniz.
Bu gurursuzluk degil.
O sizin en yakininiz.
Degisecegim ufaktan, derseniz adim atmakta da zorlanmazsiniz artik, cunku onceden haber verdiniz.

Bu aksam mi yemek plani?
 
İdrakcığım zor bir hayatın var seni anlıyorum. Konunda geçmişte yaşadıklarınızın detaylarını bilmeyen arkadaşlar sana yüklenmişler ama güvenin kaybedildiği bir evliliği yürütmek kolay değil. Bir taraftan zor bir bebek bir taraftan ailevi diğer sorunlar yaşanan kayıplar. Stres eşiğin epey yüksek ki dayanabiliyorsun.

Sana taktik veren arkadaşlara şu konuda katılıyorum, böyle sevecen bıcır bıcır kadınlar ilişkiyi daha iyi götürebiliyorlar fakat bu da fıtrat meselesi işte. Olmadığın biri gibi davranmaya kendini zorlamak yakışmayan elbiseyi zorla giymek gibi oluyor bi yerde. Ben de ikili ilişkilerde fıkır fıkır bir tip değilim, daha doğrusu bu yönümü ortaya çıkarabilmem için sevgi güven dolu bir ilişkinin içinde olmalıyım aksi durumda domuz gibi davranıyorum karşımdakine, sonra kendim de üzülüyorum.

Allah yardımcın olsun, umarım toparlarsınız. Keşke oğlan biraz dursa da birilerine bırakıp sokak sokak gezebilsen, o bile üstündeki gerginliği atmaya yeterdi. Aynı şehirde olsak ufaklık avaz avaz bağırsa da inan ben bakardım :KK50:
 
Evet evet tam da anladığınız gibi başlık. Algınızın ayarlarıyla oynamayın, bırakın serbest kalsın.

Efenim yarın benim evliliğimin 4. Yıl dönümü. Toplamda 7 yıldır birlikte olduğum, 4 yılını da aynı evde geçirdiğim muhterem, yarın için muhteşem planlar yapmış. Öncelikle aşkımızın kaktüsünü, kendisine bakmaya çok gönüllü olan, adeta yeğenim geliyor diye sevinç naraları atan halasına iteleme kararı aldık. Zira romantik yıldönümü akşamında "yavrum ketçabı sıkma gözüne çocuğum" bağrışmaları olsun istemedik. Zaten aynı fikirde olduğumuz tek husus da budur beyimle.

Sevgililik dönemi de dahil, hiçbir zaman romantik bir çift olmadık. Ben, "hacı ota çiçeğe para verme bana gelirken bir paket cigara al hayrına" derdim, o da sağolsun bu durumu kabullenmeye pek hevesli olduğundan buluşmalara fıstıklı çikolata, bir paket sigara ve en sevdiğim karikatür dergisinin o haftaki sayısını alarak gelirdi. Buluşma ritüeli haline gelmişti bu durum. Romantizm beklentimiz olmadı ikimizin de. Ayağımı taşa çarptığımda yolun ortasında önümde eğilip kanı temizlemesi ve pansuman yapması romantizm ihtiyacımı fazlaca karşılardı. Zaten o lanet inceliğin ardından evlenme teklifini kabul ettim. Bu adam vicdanlı, bundan olur dedim. Fikrimi eşekler tepseydi, tatlı su romantiği olduğumu gollum kulağıma fısıldasaydı keşke.

Velhasılı oğlum doğana kadar nispeten iyi olan evliliğim, oğlumun doğumuyla birlikte faciaya dönüştü. Doğduğundan beri zor bir çocuktu, hala zor. Çok zor...
Sıklıkla boşanma mevzusunun açıldığı, paylaşımın bittiği, can acıtıcı sözleri iki tarafın da rahatlıkla sarf ettiği bir evliliğin ortasında bulduk kendimizi. Şiddetli tartışmalar esnasında, ikimiz de evliliğin sadece çocuk için sürdüğünü, sevginin kalmadığını da söyledik. Maalesef ki bizi en çok yıpratan durum bu oldu.

Bittabi bu karmaşa içinde cinsellik de ciddi manada sekteye uğradı. Öylesine yapılan, uzun süreler akla gelmeyen, bazı zamanlarda da eziyete dönüşen bir eylem oldu. Ki evvelinde bu hususta zerre sıkıntımız yoktu.

Geçtiğimiz günlerde maalesef annem bu tartışmalardan birine şahit olup, hakemliğe soyundu. Bu arada hiçbir zaman bağırmalı, çevre tarafından bilinen tartışmalarımız olmadı. Öylesine koptuk ki zaten, tartışmak bile gelmiyor içimizden. Oğlumu sebep göstermek istemiyorum ama oğlum dolayısıyla o kadar yıprandık ve yorulduk ki, ben sürekli şikayet eden ve surat asan bir kadına, o da biraz kafa dinleyeyim diyen bir adama dönüştü. He annem diyordum, annem ortada büyük bir sorun olmadığına, evliliğin kurtarılabileceğine kanaat getirerek ikimizin de hiç içinden gelmediği halde bazı atraksiyonlar ile canlanacak bir halde olduğumuzu dile getirdi. Bu konuşma, tam da yıldönümüne yakın gerçekleştiği için bir adım atalım dedik.

Evet hiçbir zaman romantik bir tip olmadım ama incelikler de her daim beni cezbetti. Pahalı hediyeler yerine benim gerçekten neyi sevdiğimi bilen ve buna göre hareket eden bir adam istedim her daim. İlk zamanlar öyleydi ama sonra... 31 yaşın bana getirisi olan beklenti içine girme durumundan mütevellit, mevcut halimiz beni daha da yıprattı.

Bu akşam yarınla ilgili konuşurken tam da başlıkta yazdığım cümleyi sarf etti benim koca. Ben de "olur tabi, sonraki yıldönümlerinde de yarım ve tam takarsın, hepsini bozdurup kendime burma bilezik alırım." dedim.Öylece baktı yüzüme. Şaka yapmış meğersem. Nasıl komik, nasıl eğlenceli bir eş. Küçük bir mümin latifesi işte. Gecemize renk kattı.

Biliyorum ki, böyle bir tepki vermesem hakikaten çeyrek alabilecek bir adam. Bozdurup ihtiyaçlarımı karşılarım. Hatta toki kurasına katılırsak ileride, minnak sevimli bir adım olur bu çeyrek. Yaşlılığımızda torunlarımıza anlatır ağlarız.

Neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Ben gerçekten fazlaca romantizm beklentisi olan bir hatun değilim. Ancak boka sarmış, hatta sona gelinmiş bir evliliği kurtarma çabasında iken bu tür gerzek hareketler beni iyice dibe çekiyor. Daha da soğuyorum her şeyden.

Esasında evliliğimle ilgili yazacak çok şey var lakin bu kadarı bile gözüm kanadı diyecek arkadaşlara fazla oldu. Belki gerçekten merak eden ve yardımcı olmak isteyen zatlar olursa detay yazarım.

Şimdi ben ne yapayım? Zerrece içimden gelmediği halde, çaba sarf etmek adına uğraştığım bugünlerde çeyrek altınımı yastık altına mı saklayayım? Yoksa inceldiği yerden kopsun mu diyeyim.

Mevzuyu çeyrek altınla sınırlı tutup buna mı takıldın diyecek arkadaşlar, lütfen beni yormayın. Şimdiden teşekkürler efem.
Ay çok tatlısınız, sizi şahsen tanımak isterdim :) Blog yazın bence vallahi tutar :)
 
Yaa bu ne kadar güzel bir benzetme Mune :KK68::KK68:
Bizim gerçeğimiz bu, en güçlü olanlarımız bile sevilmek ister, aslında herşey sevilmek üzerine değil midir? Yalnızca bir erkeğin sevgisi değil, genel anlamda aşka aşık olmak gibi bir yapımız var, herşeyde aşkı arıyoruz, bulamazsak da mutsuz oluyoruz.
 
Bizim gerçeğimiz bu, en güçlü olanlarımız bile sevilmek ister, aslında herşey sevilmek üzerine değil midir? Yalnızca bir erkeğin sevgisi değil, genel anlamda aşka aşık olmak gibi bir yapımız var, herşeyde aşkı arıyoruz, bulamazsak da mutsuz oluyoruz.
Aşka aşık olmak benim de mottom. :KK52:
 
İdrakcığım zor bir hayatın var seni anlıyorum. Konunda geçmişte yaşadıklarınızın detaylarını bilmeyen arkadaşlar sana yüklenmişler ama güvenin kaybedildiği bir evliliği yürütmek kolay değil. Bir taraftan zor bir bebek bir taraftan ailevi diğer sorunlar yaşanan kayıplar. Stres eşiğin epey yüksek ki dayanabiliyorsun.

Sana taktik veren arkadaşlara şu konuda katılıyorum, böyle sevecen bıcır bıcır kadınlar ilişkiyi daha iyi götürebiliyorlar fakat bu da fıtrat meselesi işte. Olmadığın biri gibi davranmaya kendini zorlamak yakışmayan elbiseyi zorla giymek gibi oluyor bi yerde. Ben de ikili ilişkilerde fıkır fıkır bir tip değilim, daha doğrusu bu yönümü ortaya çıkarabilmem için sevgi güven dolu bir ilişkinin içinde olmalıyım aksi durumda domuz gibi davranıyorum karşımdakine, sonra kendim de üzülüyorum.

Allah yardımcın olsun, umarım toparlarsınız. Keşke oğlan biraz dursa da birilerine bırakıp sokak sokak gezebilsen, o bile üstündeki gerginliği atmaya yeterdi. Aynı şehirde olsak ufaklık avaz avaz bağırsa da inan ben bakardım :KK50:
Sonuna kadar katılıyorum bu cümlenize.
Yapı itibari ile konu sahibine çoğu konuda benzemekteyim ve evliliklerimiz de derin yaralar almış durumda.
Geçenlerde bir elbise deniyorum (eşimin ablası evleniyor) gayet sade, derin bacak yırtmaçlı ama hanım bir elbise.
Eşimden gelen cümle şu’ bu sana olmadı kadın gibi gösterdi!’
O ne demek dedim ve dünya başıma yıkıldı!
‘Hayır yani bunu ablamlar giyer(10 yaş büyükler benden) sen ağır, dik duran hali tavrı belli birisin, bu elbise gayet dişi, fıkır fıkır duruyor’ dedi.
İyi ya, daha yeni 30 olmuş, hayatının baharında genç bir kadın olarak hakkım değil mi dişi görünmek dedim gözlerim doldu!
Halbuki fazlaca sıcakkanlı, konuşkan, her ortamda kahkaha sesim duyulan ama net bir çizgisi ve fazlaca dik duruşu olan biriyim.
Ablalarıyla kıyaslama meselesine girmiyorum bile, başka dünyaların insanlarıyız her anlamda.
Pire için değil yorgan, mahalle yakarım ama bu laflar çok canımı acıttı.
Kimse alınmasın ama beceriksiz, saftirik, erkek egemenliğini kabun edip onların gönüllerini hoş tutmak amacıyla yaşayan, haftanın 4 günü kuaförden çıkmayan ve bir tek işi bile kendi başına halledemeyen ah kocacım diye sırt mı sıvazlamak gerekir, ablaları öyle çünkü...

Ayağımdaki spor ayakkabı, kucağımda taşıdığım iki bebeğim, bir Allahın kuluna ihtiyacım olmadan yaşabilecek gücüm ve sadece duygusal çıkarım olarak tahammül etttiğim adama, konu sahibinin dediği gibi Mahmut Abi den nasıl genç bir kadın yaratabilirim?
 
Sonuna kadar katılıyorum bu cümlenize.
Yapı itibari ile konu sahibine çoğu konuda benzemekteyim ve evliliklerimiz de derin yaralar almış durumda.
Geçenlerde bir elbise deniyorum (eşimin ablası evleniyor) gayet sade, derin bacak yırtmaçlı ama hanım bir elbise.
Eşimden gelen cümle şu’ bu sana olmadı kadın gibi gösterdi!’
O ne demek dedim ve dünya başıma yıkıldı!
‘Hayır yani bunu ablamlar giyer(10 yaş büyükler benden) sen ağır, dik duran hali tavrı belli birisin, bu elbise gayet dişi, fıkır fıkır duruyor’ dedi.
İyi ya, daha yeni 30 olmuş, hayatının baharında genç bir kadın olarak hakkım değil mi dişi görünmek dedim gözlerim doldu!
Halbuki fazlaca sıcakkanlı, konuşkan, her ortamda kahkaha sesim duyulan ama net bir çizgisi ve fazlaca dik duruşu olan biriyim.
Ablalarıyla kıyaslama meselesine girmiyorum bile, başka dünyaların insanlarıyız her anlamda.
Pire için değil yorgan, mahalle yakarım ama bu laflar çok canımı acıttı.
Kimse alınmasın ama beceriksiz, saftirik, erkek egemenliğini kabun edip onların gönüllerini hoş tutmak amacıyla yaşayan, haftanın 4 günü kuaförden çıkmayan ve bir tek işi bile kendi başına halledemeyen ah kocacım diye sırt mı sıvazlamak gerekir, ablaları öyle çünkü...

Ayağımdaki spor ayakkabı, kucağımda taşıdığım iki bebeğim, bir Allahın kuluna ihtiyacım olmadan yaşabilecek gücüm ve sadece duygusal çıkarım olarak tahammül etttiğim adama, konu sahibinin dediği gibi Mahmut Abi den nasıl genç bir kadın yaratabilirim?
O eşinizin kabalığı tamamen.
Sizin ezik olmamanız, her şeyi başarıyor olmanız kadın olmaya ters değil ki.

Gün gelir 12 cm topuk, harika bir abiyeyle de hakkınızı ararsınız.
Hakkını yedirmeyen insan olmak demek, kot tişört gezmek değil ki.

Sadece şu detay önemli.
Hangi sevgi dilini seviyoruz?

Kimi sevgi sözcükleri olmazsa sevildiğini anlamaz. Kimi sürekli dokunmak, dokunulmak ister. Ona göre sevgi budur.

Kimine göre güzel bir sofra, harika yemekler, bakımlı eş.

Önemli olan ortak noktada buluşmak.
 
İdrakcığım zor bir hayatın var seni anlıyorum. Konunda geçmişte yaşadıklarınızın detaylarını bilmeyen arkadaşlar sana yüklenmişler ama güvenin kaybedildiği bir evliliği yürütmek kolay değil. Bir taraftan zor bir bebek bir taraftan ailevi diğer sorunlar yaşanan kayıplar. Stres eşiğin epey yüksek ki dayanabiliyorsun.

Sana taktik veren arkadaşlara şu konuda katılıyorum, böyle sevecen bıcır bıcır kadınlar ilişkiyi daha iyi götürebiliyorlar fakat bu da fıtrat meselesi işte. Olmadığın biri gibi davranmaya kendini zorlamak yakışmayan elbiseyi zorla giymek gibi oluyor bi yerde. Ben de ikili ilişkilerde fıkır fıkır bir tip değilim, daha doğrusu bu yönümü ortaya çıkarabilmem için sevgi güven dolu bir ilişkinin içinde olmalıyım aksi durumda domuz gibi davranıyorum karşımdakine, sonra kendim de üzülüyorum.

Allah yardımcın olsun, umarım toparlarsınız. Keşke oğlan biraz dursa da birilerine bırakıp sokak sokak gezebilsen, o bile üstündeki gerginliği atmaya yeterdi. Aynı şehirde olsak ufaklık avaz avaz bağırsa da inan ben bakardım :KK50:
Sevgi dili konusunda tavizler verilebilir.

İdrak hanım, sevildiğini duymak istiyor, hakkıdır.
Eşi belki dokunarak sevilmek istiyor. Sıcak bir sarılma belki.

Hiçbirimiz mükemmel değiliz ki hayatlarımız mükemmel olsun.

Beni dışarda görseniz, suratsız, asabi, her an kavgaya hazır, nasıl rahatsa öyle giyinen biriyim.

Evde eşime de kendimi ezdirmem, benim borum öter genelde.
Ama onun için kırmızı gecelik giyerim.
Neden giymeyeyim?
Onu giymek kişiliğimi zedelemez, hayatımın olağan akışını sekteye uğratmaz.
Seni seviyorum dediğimde ağzım eskimez.

Eğer affetmek zor geliyorsa ya da affedemiyorsa, değişmek için çaba yoksa ya da gereksiz görülüyorsa; boşanmak gerekir.
Kimse kimseye zulmetmesin.
 
siz hacı ota çiçeğe para verme cigara al deyince adam da ceyrek alayım ihtiyacını alır benim karım demiştir. cok eğlenceli birisiniz bence, kendinize ket vurmayın içimizden telmiyo vs diyerek.. giyinin süslenin takın kocanızı kolunuza bi gece anne baba değil de birbirinize eş olun...sorunlar yavas yavas çözülür. yorulmussunuz kolay değil cocuk büyütmek..kolaylıklar dilerim...
 
Evet evet tam da anladığınız gibi başlık. Algınızın ayarlarıyla oynamayın, bırakın serbest kalsın.

Efenim yarın benim evliliğimin 4. Yıl dönümü. Toplamda 7 yıldır birlikte olduğum, 4 yılını da aynı evde geçirdiğim muhterem, yarın için muhteşem planlar yapmış. Öncelikle aşkımızın kaktüsünü, kendisine bakmaya çok gönüllü olan, adeta yeğenim geliyor diye sevinç naraları atan halasına iteleme kararı aldık. Zira romantik yıldönümü akşamında "yavrum ketçabı sıkma gözüne çocuğum" bağrışmaları olsun istemedik. Zaten aynı fikirde olduğumuz tek husus da budur beyimle.

Sevgililik dönemi de dahil, hiçbir zaman romantik bir çift olmadık. Ben, "hacı ota çiçeğe para verme bana gelirken bir paket cigara al hayrına" derdim, o da sağolsun bu durumu kabullenmeye pek hevesli olduğundan buluşmalara fıstıklı çikolata, bir paket sigara ve en sevdiğim karikatür dergisinin o haftaki sayısını alarak gelirdi. Buluşma ritüeli haline gelmişti bu durum. Romantizm beklentimiz olmadı ikimizin de. Ayağımı taşa çarptığımda yolun ortasında önümde eğilip kanı temizlemesi ve pansuman yapması romantizm ihtiyacımı fazlaca karşılardı. Zaten o lanet inceliğin ardından evlenme teklifini kabul ettim. Bu adam vicdanlı, bundan olur dedim. Fikrimi eşekler tepseydi, tatlı su romantiği olduğumu gollum kulağıma fısıldasaydı keşke.

Velhasılı oğlum doğana kadar nispeten iyi olan evliliğim, oğlumun doğumuyla birlikte faciaya dönüştü. Doğduğundan beri zor bir çocuktu, hala zor. Çok zor...
Sıklıkla boşanma mevzusunun açıldığı, paylaşımın bittiği, can acıtıcı sözleri iki tarafın da rahatlıkla sarf ettiği bir evliliğin ortasında bulduk kendimizi. Şiddetli tartışmalar esnasında, ikimiz de evliliğin sadece çocuk için sürdüğünü, sevginin kalmadığını da söyledik. Maalesef ki bizi en çok yıpratan durum bu oldu.

Bittabi bu karmaşa içinde cinsellik de ciddi manada sekteye uğradı. Öylesine yapılan, uzun süreler akla gelmeyen, bazı zamanlarda da eziyete dönüşen bir eylem oldu. Ki evvelinde bu hususta zerre sıkıntımız yoktu.

Geçtiğimiz günlerde maalesef annem bu tartışmalardan birine şahit olup, hakemliğe soyundu. Bu arada hiçbir zaman bağırmalı, çevre tarafından bilinen tartışmalarımız olmadı. Öylesine koptuk ki zaten, tartışmak bile gelmiyor içimizden. Oğlumu sebep göstermek istemiyorum ama oğlum dolayısıyla o kadar yıprandık ve yorulduk ki, ben sürekli şikayet eden ve surat asan bir kadına, o da biraz kafa dinleyeyim diyen bir adama dönüştü. He annem diyordum, annem ortada büyük bir sorun olmadığına, evliliğin kurtarılabileceğine kanaat getirerek ikimizin de hiç içinden gelmediği halde bazı atraksiyonlar ile canlanacak bir halde olduğumuzu dile getirdi. Bu konuşma, tam da yıldönümüne yakın gerçekleştiği için bir adım atalım dedik.

Evet hiçbir zaman romantik bir tip olmadım ama incelikler de her daim beni cezbetti. Pahalı hediyeler yerine benim gerçekten neyi sevdiğimi bilen ve buna göre hareket eden bir adam istedim her daim. İlk zamanlar öyleydi ama sonra... 31 yaşın bana getirisi olan beklenti içine girme durumundan mütevellit, mevcut halimiz beni daha da yıprattı.

Bu akşam yarınla ilgili konuşurken tam da başlıkta yazdığım cümleyi sarf etti benim koca. Ben de "olur tabi, sonraki yıldönümlerinde de yarım ve tam takarsın, hepsini bozdurup kendime burma bilezik alırım." dedim.Öylece baktı yüzüme. Şaka yapmış meğersem. Nasıl komik, nasıl eğlenceli bir eş. Küçük bir mümin latifesi işte. Gecemize renk kattı.

Biliyorum ki, böyle bir tepki vermesem hakikaten çeyrek alabilecek bir adam. Bozdurup ihtiyaçlarımı karşılarım. Hatta toki kurasına katılırsak ileride, minnak sevimli bir adım olur bu çeyrek. Yaşlılığımızda torunlarımıza anlatır ağlarız.

Neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Ben gerçekten fazlaca romantizm beklentisi olan bir hatun değilim. Ancak boka sarmış, hatta sona gelinmiş bir evliliği kurtarma çabasında iken bu tür gerzek hareketler beni iyice dibe çekiyor. Daha da soğuyorum her şeyden.

Esasında evliliğimle ilgili yazacak çok şey var lakin bu kadarı bile gözüm kanadı diyecek arkadaşlara fazla oldu. Belki gerçekten merak eden ve yardımcı olmak isteyen zatlar olursa detay yazarım.

Şimdi ben ne yapayım? Zerrece içimden gelmediği halde, çaba sarf etmek adına uğraştığım bugünlerde çeyrek altınımı yastık altına mı saklayayım? Yoksa inceldiği yerden kopsun mu diyeyim.

Mevzuyu çeyrek altınla sınırlı tutup buna mı takıldın diyecek arkadaşlar, lütfen beni yormayın. Şimdiden teşekkürler efem.

Ben bir anormallik görmedim. Neticede sizde romantizm seven biri değilmişsiniz. Hacı hayrına sigara al dediğiniz eşiniz iyi bile düşünmüş çeyrek alayım derken :)
 
Sonuna kadar katılıyorum bu cümlenize.
Yapı itibari ile konu sahibine çoğu konuda benzemekteyim ve evliliklerimiz de derin yaralar almış durumda.
Geçenlerde bir elbise deniyorum (eşimin ablası evleniyor) gayet sade, derin bacak yırtmaçlı ama hanım bir elbise.
Eşimden gelen cümle şu’ bu sana olmadı kadın gibi gösterdi!’
O ne demek dedim ve dünya başıma yıkıldı!
‘Hayır yani bunu ablamlar giyer(10 yaş büyükler benden) sen ağır, dik duran hali tavrı belli birisin, bu elbise gayet dişi, fıkır fıkır duruyor’ dedi.
İyi ya, daha yeni 30 olmuş, hayatının baharında genç bir kadın olarak hakkım değil mi dişi görünmek dedim gözlerim doldu!
Halbuki fazlaca sıcakkanlı, konuşkan, her ortamda kahkaha sesim duyulan ama net bir çizgisi ve fazlaca dik duruşu olan biriyim.
Ablalarıyla kıyaslama meselesine girmiyorum bile, başka dünyaların insanlarıyız her anlamda.
Pire için değil yorgan, mahalle yakarım ama bu laflar çok canımı acıttı.
Kimse alınmasın ama beceriksiz, saftirik, erkek egemenliğini kabun edip onların gönüllerini hoş tutmak amacıyla yaşayan, haftanın 4 günü kuaförden çıkmayan ve bir tek işi bile kendi başına halledemeyen ah kocacım diye sırt mı sıvazlamak gerekir, ablaları öyle çünkü...

Ayağımdaki spor ayakkabı, kucağımda taşıdığım iki bebeğim, bir Allahın kuluna ihtiyacım olmadan yaşabilecek gücüm ve sadece duygusal çıkarım olarak tahammül etttiğim adama, konu sahibinin dediği gibi Mahmut Abi den nasıl genç bir kadın yaratabilirim?

35 yaşındayım, bu yaşıma kadar 12cm lik topuklu ayakkabı giymişliğim yok. Kuaföre en son 1,5 yıl önce gittim sanıyorum. Orta ölçekli bir şirkette yöneticiyim ama üretimle daha haşır neşir olduğum için işe giderken de kot pantolon ve spor ayakkabı giyerek gidiyorum. Çocukken bile kızlar bebekle oynarken ben erkeklerle futbol oynar, bisiklet sürer, ağaç tepelerinde gezerdim :) Çok güzel, mükemmel bir vücudu olan ve lisenin en popüler kızıydım hiç bir zaman kokoş olmamama rağmen. Bana asılan erkekleri genelde döverdim :) Başında şapkayla, etrafında erkeklerle gezen bir genç kızdım. Annem hep seni yanlış doğurmuşum, sen erkek olmalıymışsın derdi bana :)

Üniversitede de zaten mühendislik fakültesinde okudum ve durumum çok farklı değildi. Yani diyeceğim o ki ben çocukluktan beri hep Mahmut Abiydim :)

Ama evlilikte gördüm ki Mahmut Abi olmamak gerekiyor. Güçlü, her şeyi yapabilen, kendi ayakları üzerinde durabilen kadınlar hiç değer görmüyor erkekler tarafından (bu bir genelleme, böyle olmayan erkekler de vardır sanıyorum.) Şöyle söyleyeyim bozuk olan musluğu bile değiştirebilecek, evinin rutubetten boyaları dökülmüş duvarına alçı çekip, boya yapabilecek bir yetideyim. (Üniversitedeki evimde yapmışlığım var bunları) Hiç bir konuda bir erkeğe ihtiyaç duymam yani. Ama dediğim gibi evlilikte kadın olacaksın. Erkek erkekliğini bilecek kadın da kadınlığını. Mesela musluk su mu damlatıyor, elime ingiliz anahtarını alıp ben pek ala tamir edebilirim ama asla yapmam... Aşkımmm musluk su damlatıyor, bir bakı ver derim. Alış-veriş yaptım diyelim poşetler ağır mı? Hemen bir telefon açar kocama aşkım aşşa in aldıklarım çok ağır taşı derim. Tabii bunları son bir yıldır falan yapıyorum. Önceden her şeyi kendim yapmaya çalışırdım. Sonra bir baktım ne kıymet görüyorum yaptıklarımdan ve her şey üzerime kalıyor. Naif, ince kadını oynayacaksın erkeklere karşı. Her şeyi yapabilsen de yapmayacaksın. Dediğim gibi erkek erkekliğini kadın kadınlığını bilecek. Sanırım erkekler de böyle davranınca erkek olduklarını hissediyorlar.

Hala spor ayakkabı ve kot pantolon giyen bir kadınım ama evde oğlum uyuduktan sonra dişiliğini kullanan bir kadın oluyorum. Ve çok şükür son 2 aydır da çok mutluyuz. Sanıyorum mutluluğun anahtarı buymuş. Dırdır etmeden, yargılamadan ve suçlamadan sorunlarını ve kırgınlıklarını dile getirmek, içinden geldikçe onun yapmasını beklemeden sarılıp, öpmek, gururunu okşayan güzel sözler söylemek ve aktif bir cinsel hayat mutluluğun anahtarı. 7 yıl sürse de sonunda buldum sanırım :) Size de tavsiye ederim. Dediğim gibi ilk adımlar zor oluyor ama sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Karşılığını da oldukça fazla alıyorsunuz...
 
yazınızı okudum. ufak tefek yorumlarda bulunacağım. erkeklerden ne talep ederseniz size onu yansıtırlar. zamanında cıgara istemişsiniz bugün çeyrek bulmanız bana göre çok normal. benim bir arkadaşım sevgililer gününde tekrar yazıyım SEVGİLİLER GÜNÜNDE gazete bastırmıştı tekrar yazım GAZETE. e otomatik olarak onun sevgilisi her zaman ona özel davranmak zorunda kalır. şimdi bana çok büyük sorunlarınız var gibi gözükmedi. çocuk evlilik için çok büyük bir sınav benim evladımda 20 aylık zor çok zor bir bebekti. eşinize sarmanız onun size sarması çok normal. ama bence basit adımlarla güzeltilebilecek şeyler. bana göre tekrar şans vermeye değer. ikinci de erkekleri yönlendiren çoğu zaman kadındır. eşinizi yönlendirin. kimi açık açık kimi üstü örtülü
 
Evet evet tam da anladığınız gibi başlık. Algınızın ayarlarıyla oynamayın, bırakın serbest kalsın.

Efenim yarın benim evliliğimin 4. Yıl dönümü. Toplamda 7 yıldır birlikte olduğum, 4 yılını da aynı evde geçirdiğim muhterem, yarın için muhteşem planlar yapmış. Öncelikle aşkımızın kaktüsünü, kendisine bakmaya çok gönüllü olan, adeta yeğenim geliyor diye sevinç naraları atan halasına iteleme kararı aldık. Zira romantik yıldönümü akşamında "yavrum ketçabı sıkma gözüne çocuğum" bağrışmaları olsun istemedik. Zaten aynı fikirde olduğumuz tek husus da budur beyimle.

Sevgililik dönemi de dahil, hiçbir zaman romantik bir çift olmadık. Ben, "hacı ota çiçeğe para verme bana gelirken bir paket cigara al hayrına" derdim, o da sağolsun bu durumu kabullenmeye pek hevesli olduğundan buluşmalara fıstıklı çikolata, bir paket sigara ve en sevdiğim karikatür dergisinin o haftaki sayısını alarak gelirdi. Buluşma ritüeli haline gelmişti bu durum. Romantizm beklentimiz olmadı ikimizin de. Ayağımı taşa çarptığımda yolun ortasında önümde eğilip kanı temizlemesi ve pansuman yapması romantizm ihtiyacımı fazlaca karşılardı. Zaten o lanet inceliğin ardından evlenme teklifini kabul ettim. Bu adam vicdanlı, bundan olur dedim. Fikrimi eşekler tepseydi, tatlı su romantiği olduğumu gollum kulağıma fısıldasaydı keşke.

Velhasılı oğlum doğana kadar nispeten iyi olan evliliğim, oğlumun doğumuyla birlikte faciaya dönüştü. Doğduğundan beri zor bir çocuktu, hala zor. Çok zor...
Sıklıkla boşanma mevzusunun açıldığı, paylaşımın bittiği, can acıtıcı sözleri iki tarafın da rahatlıkla sarf ettiği bir evliliğin ortasında bulduk kendimizi. Şiddetli tartışmalar esnasında, ikimiz de evliliğin sadece çocuk için sürdüğünü, sevginin kalmadığını da söyledik. Maalesef ki bizi en çok yıpratan durum bu oldu.

Bittabi bu karmaşa içinde cinsellik de ciddi manada sekteye uğradı. Öylesine yapılan, uzun süreler akla gelmeyen, bazı zamanlarda da eziyete dönüşen bir eylem oldu. Ki evvelinde bu hususta zerre sıkıntımız yoktu.

Geçtiğimiz günlerde maalesef annem bu tartışmalardan birine şahit olup, hakemliğe soyundu. Bu arada hiçbir zaman bağırmalı, çevre tarafından bilinen tartışmalarımız olmadı. Öylesine koptuk ki zaten, tartışmak bile gelmiyor içimizden. Oğlumu sebep göstermek istemiyorum ama oğlum dolayısıyla o kadar yıprandık ve yorulduk ki, ben sürekli şikayet eden ve surat asan bir kadına, o da biraz kafa dinleyeyim diyen bir adama dönüştü. He annem diyordum, annem ortada büyük bir sorun olmadığına, evliliğin kurtarılabileceğine kanaat getirerek ikimizin de hiç içinden gelmediği halde bazı atraksiyonlar ile canlanacak bir halde olduğumuzu dile getirdi. Bu konuşma, tam da yıldönümüne yakın gerçekleştiği için bir adım atalım dedik.

Evet hiçbir zaman romantik bir tip olmadım ama incelikler de her daim beni cezbetti. Pahalı hediyeler yerine benim gerçekten neyi sevdiğimi bilen ve buna göre hareket eden bir adam istedim her daim. İlk zamanlar öyleydi ama sonra... 31 yaşın bana getirisi olan beklenti içine girme durumundan mütevellit, mevcut halimiz beni daha da yıprattı.

Bu akşam yarınla ilgili konuşurken tam da başlıkta yazdığım cümleyi sarf etti benim koca. Ben de "olur tabi, sonraki yıldönümlerinde de yarım ve tam takarsın, hepsini bozdurup kendime burma bilezik alırım." dedim.Öylece baktı yüzüme. Şaka yapmış meğersem. Nasıl komik, nasıl eğlenceli bir eş. Küçük bir mümin latifesi işte. Gecemize renk kattı.

Biliyorum ki, böyle bir tepki vermesem hakikaten çeyrek alabilecek bir adam. Bozdurup ihtiyaçlarımı karşılarım. Hatta toki kurasına katılırsak ileride, minnak sevimli bir adım olur bu çeyrek. Yaşlılığımızda torunlarımıza anlatır ağlarız.

Neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Ben gerçekten fazlaca romantizm beklentisi olan bir hatun değilim. Ancak boka sarmış, hatta sona gelinmiş bir evliliği kurtarma çabasında iken bu tür gerzek hareketler beni iyice dibe çekiyor. Daha da soğuyorum her şeyden.

Esasında evliliğimle ilgili yazacak çok şey var lakin bu kadarı bile gözüm kanadı diyecek arkadaşlara fazla oldu. Belki gerçekten merak eden ve yardımcı olmak isteyen zatlar olursa detay yazarım.

Şimdi ben ne yapayım? Zerrece içimden gelmediği halde, çaba sarf etmek adına uğraştığım bugünlerde çeyrek altınımı yastık altına mı saklayayım? Yoksa inceldiği yerden kopsun mu diyeyim.

Mevzuyu çeyrek altınla sınırlı tutup buna mı takıldın diyecek arkadaşlar, lütfen beni yormayın. Şimdiden teşekkürler efem.
Kimin yazdığına bakmadan. Okuyordum aaa bu o dedim. Bir tarzın var. Sonra okurum yorum yaparım başlık ilginç. :)
 
Sonuna kadar katılıyorum bu cümlenize.
Yapı itibari ile konu sahibine çoğu konuda benzemekteyim ve evliliklerimiz de derin yaralar almış durumda.
Geçenlerde bir elbise deniyorum (eşimin ablası evleniyor) gayet sade, derin bacak yırtmaçlı ama hanım bir elbise.
Eşimden gelen cümle şu’ bu sana olmadı kadın gibi gösterdi!’
O ne demek dedim ve dünya başıma yıkıldı!
‘Hayır yani bunu ablamlar giyer(10 yaş büyükler benden) sen ağır, dik duran hali tavrı belli birisin, bu elbise gayet dişi, fıkır fıkır duruyor’ dedi.
İyi ya, daha yeni 30 olmuş, hayatının baharında genç bir kadın olarak hakkım değil mi dişi görünmek dedim gözlerim doldu!
Halbuki fazlaca sıcakkanlı, konuşkan, her ortamda kahkaha sesim duyulan ama net bir çizgisi ve fazlaca dik duruşu olan biriyim.
Ablalarıyla kıyaslama meselesine girmiyorum bile, başka dünyaların insanlarıyız her anlamda.
Pire için değil yorgan, mahalle yakarım ama bu laflar çok canımı acıttı.
Kimse alınmasın ama beceriksiz, saftirik, erkek egemenliğini kabun edip onların gönüllerini hoş tutmak amacıyla yaşayan, haftanın 4 günü kuaförden çıkmayan ve bir tek işi bile kendi başına halledemeyen ah kocacım diye sırt mı sıvazlamak gerekir, ablaları öyle çünkü...

Ayağımdaki spor ayakkabı, kucağımda taşıdığım iki bebeğim, bir Allahın kuluna ihtiyacım olmadan yaşabilecek gücüm ve sadece duygusal çıkarım olarak tahammül etttiğim adama, konu sahibinin dediği gibi Mahmut Abi den nasıl genç bir kadın yaratabilirim?
İşte bu son paragraf yüzünden yorgunluğumuz hiç bitmez bizim. Ölene kadar nefes nefese :))
Tek farkım ben boşandım..

Güven bitti mi ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın pamuk ipliğine bağlanıyor evlilik.
Evlenmeden önce söylediği yalanlar evliliğin ilk 3 ayında bir bir ortaya çıktı. Çıktıkça çirkefleşti.
DüZelir düzelir diye 3 yıl uğraştım. Ihhh olmadı. Hiç güvenemedim bir daha..
Emek verdiğim 2 yıl 9 ay hala Canımı yakıyor.
Karamsar bir yorum oldu ama süreç değişse de sonuç değişmiyor. Çabalamak ve çocuk biraz süreci uzatıyor sadece..
Hayırlısı olsun..
 
35 yaşındayım, bu yaşıma kadar 12cm lik topuklu ayakkabı giymişliğim yok. Kuaföre en son 1,5 yıl önce gittim sanıyorum. Orta ölçekli bir şirkette yöneticiyim ama üretimle daha haşır neşir olduğum için işe giderken de kot pantolon ve spor ayakkabı giyerek gidiyorum. Çocukken bile kızlar bebekle oynarken ben erkeklerle futbol oynar, bisiklet sürer, ağaç tepelerinde gezerdim :) Çok güzel, mükemmel bir vücudu olan ve lisenin en popüler kızıydım hiç bir zaman kokoş olmamama rağmen. Bana asılan erkekleri genelde döverdim :) Başında şapkayla, etrafında erkeklerle gezen bir genç kızdım. Annem hep seni yanlış doğurmuşum, sen erkek olmalıymışsın derdi bana :)

Üniversitede de zaten mühendislik fakültesinde okudum ve durumum çok farklı değildi. Yani diyeceğim o ki ben çocukluktan beri hep Mahmut Abiydim :)

Ama evlilikte gördüm ki Mahmut Abi olmamak gerekiyor. Güçlü, her şeyi yapabilen, kendi ayakları üzerinde durabilen kadınlar hiç değer görmüyor erkekler tarafından (bu bir genelleme, böyle olmayan erkekler de vardır sanıyorum.) Şöyle söyleyeyim bozuk olan musluğu bile değiştirebilecek, evinin rutubetten boyaları dökülmüş duvarına alçı çekip, boya yapabilecek bir yetideyim. (Üniversitedeki evimde yapmışlığım var bunları) Hiç bir konuda bir erkeğe ihtiyaç duymam yani. Ama dediğim gibi evlilikte kadın olacaksın. Erkek erkekliğini bilecek kadın da kadınlığını. Mesela musluk su mu damlatıyor, elime ingiliz anahtarını alıp ben pek ala tamir edebilirim ama asla yapmam... Aşkımmm musluk su damlatıyor, bir bakı ver derim. Alış-veriş yaptım diyelim poşetler ağır mı? Hemen bir telefon açar kocama aşkım aşşa in aldıklarım çok ağır taşı derim. Tabii bunları son bir yıldır falan yapıyorum. Önceden her şeyi kendim yapmaya çalışırdım. Sonra bir baktım ne kıymet görüyorum yaptıklarımdan ve her şey üzerime kalıyor. Naif, ince kadını oynayacaksın erkeklere karşı. Her şeyi yapabilsen de yapmayacaksın. Dediğim gibi erkek erkekliğini kadın kadınlığını bilecek. Sanırım erkekler de böyle davranınca erkek olduklarını hissediyorlar.

Hala spor ayakkabı ve kot pantolon giyen bir kadınım ama evde oğlum uyuduktan sonra dişiliğini kullanan bir kadın oluyorum. Ve çok şükür son 2 aydır da çok mutluyuz. Sanıyorum mutluluğun anahtarı buymuş. Dırdır etmeden, yargılamadan ve suçlamadan sorunlarını ve kırgınlıklarını dile getirmek, içinden geldikçe onun yapmasını beklemeden sarılıp, öpmek, gururunu okşayan güzel sözler söylemek ve aktif bir cinsel hayat mutluluğun anahtarı. 7 yıl sürse de sonunda buldum sanırım :) Size de tavsiye ederim. Dediğim gibi ilk adımlar zor oluyor ama sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Karşılığını da oldukça fazla alıyorsunuz...
:super::KK9::KK9:
 
X