Eşekten düşenin halini, eşekten düşene sor demişler ya, burada mutlaka senin yaşadıklarını yaşayan, yaşamasa da hayat tecrübesi ile yön gösterebilecek aklı selim insanlar var. O yüzden negatif yorumlara takılma, sen yinede sor dertleş.
*Evlenmeden önce seni o şekilde tanıyıp, kısıtlamaya çalışan erkek egolarını tatmin ediyordur, seni üzmek adına kurallar koyan adam gerçekten sevmiyordur ve bencildir. Seni pantolonsuzluğa alıştıracak adam, kendisi pantolon giyen bir eşi kabul edip etmeyeceğine karar verip ona göre davranmalıydı.
*Arkadaşlarını seçecek akla ve mantığa sahip olduğunu düşünecek kadar senin kişiliğine güvenmeli, seni güdülecek biri gibi değil gerektiğinde fikir alabileceği bir hayat arkadaşı olarak görmeli.
*Lafını kabul ettiremediği, senin karşı çıktığın konularda kaba kuvvetle yada bağırarak seni sindirmeye çalışması tamamen güçsüzlüğün göstergesi. Çünkü yarım aklıyla senin aklını yenemiyor. Böyle birinin seni yönetmesine izin verme.
*Arkadaşınla görüşmen konusunda sana geçerli bir sebep sunamayıp, kıza iftira atması çok çok çirkin. Arkadaşının böyle bir niyeti olsaydı sen kesinlikle farkederdin ki, biz kadınlar bu tarz konuları fark etmekte erkeklere nazaran çok daha yetenekliyiz.
*Evet evliliğimizde yaşanan her şeyi ailemize anlatmak, o sorumluluğu alamadığımızı gösterir ama bu sürekli olan ve evliliğin yapısını bozan şeyler için geçerli değil. Bir gün ipleri kopardığında "hayırdır mutluydunuz, tekrar deneyin" tepkilerini görmene sebep olacak. Ama bilirlerse "kızımız sabretti, çabaladı ama olmadı" demeleri sana daha çok destek olmalarına sebep olur.
*Kapanmak bir erkeğin güdülerini tatmin için yapılacak bir şey değil. Sen istiyorsan, okuyup araştırıp kendini inandırıp yinede istiyorsan yapılabilecek bir şey. Sırf eşim istiyor diye kapanırsan pişman olursun, çünkü aklın hep önceki halinde kalacak. Seni kapalı tanımadı zaten, madem bu kadar rahatsız kendi dünya görüşüne uygun bir eş seçmeliydi o zaman.
Senin hatan aslında eşinden daha büyük. İnsan ne ederse kendine eder derler ya çok doğru. Adam zaten önceden göstermiş kendini, sen üstünü örtmüşsün. Neden o istemiyor diye arkadaşınla görüşmüyorsun, düğününe gitmiyorsun, o el kaldırdığında sende ortalığı ayağa kaldırmıyorsun. Sen sindikçe artarak devam edecek, çünkü kabul eden boyun eğen olacaksın. Kendi hayatın hakkında bile söz hakkın kalmayacak. Ne demek doğmamış çocuğu yatılı hafızlık kursuna göndermek. Buna tek başına karar veremez ki. Bu bile senin söz hakkın olmayacak demek değil mi? Senin dünya görüşün çocuğununun hafız olmasımı, yoksa okuyup mesleğini eline almış, ayakları yere sağlam basan, istiyorsa da inancına göre yaşayabilen biri olması mı? Hadi kendi hayatına yapılan müdaheleleri kabul ettin, boyun eğdin yaşayıp gittin, peki ya çocuğunun hayatı? Onun mutsuzluğu?
Sen kendini 5/10 sene sonra nerede, nasıl görmek istiyorsan öyle davran, onu yap. Dünya yıkılmaz korkma, 5 sene önce hayatında bile olmayan, adını bile bilmediğin bir adam için kalan belki 50 seneni çöpe atma. Kalk yoluna bak. Eğer susar oturursan da kendinden başka kimseyi suçlama. Neyi istiyorsan onu yaşarsın.