Sanki kapanıp bir odada baş başa vakit geçirmeniz gerekiyor gibi duruyor akşam için arkadaşlarla plan yapmak yerine. Alkol tüketiyorsanız bir şeyler içerek. Ya da sevdiği bir yemeği yapıp götürseniz. Siz onu iyi tanıyorsunuzdur, onu açacak, kaybıyla ilgili konuşmasını sağlayacak şekilde konuşsanız. Kendiniz yaşadıklarınızdan kesitler anlatıp onun da konuşmasını sağlayabilirsiniz mesela. İlk teşhis konduğu gün gibi ya da hasta olduğu dönemden mutlu bir anı, babanızla konuştuğunuzda sizi gülümseten bir şey gibi.
Erkek arkadaşım babaannesini kaybetmişti biz daha yeni görüşmeye başladığımız zamanlar. Başka bir şehirde hastanede son anlarına tanıklık edip direkt yanımıza gelmişti. Derbi vardı o gün. Erkek arkadaşımın ev arkadaşı, onun iki arkadaşı, ben ve erkek arkadaşım hep birlikte maçı izlemiştik. Aynı anlattığınız gibiydi erkek arkadaşım, durgun, dalgın, iki kelime bile konuşmuyor bizimle falan. Eğilip bu gece burada kalır mısın, demişti, bir tek, başımı sallamıştım ben de. Sonra misafirler kalktılar işte, onlar odadan çıkar çıkmaz benimki başını omzuma koyup ağlamaya başlamıştı. Hiç unutmuyorum o günü. Babaannesini pek sevmezdi sağken, o yüzden o kadar etkilenmiş olabileceğini düşünmemiştim ben de.
Bir süre sessizce sadece sarıldım sırtını, saçlarını okşadım. Kendini geri çektiğinde alnından öptüm. Hastaneye gittiğinde bilinci kapalıymış babaannesinin, kimseyi hatırlamıyormuş falan babası erkek arkadaşımı göstermiş bak oğlun geldi diye. Kadıncağız onu tanıyıp gülümsemiş ve hemen sonra bilinci tekrar kapanmış, çok kısa bir süre sonra da vefat etmiş. Bu son an çok etkilemişti onu. Bir insanın son nefesinde onu algılayıp onu tanıyıp ona gülümsemesi... Ben de yazarken ağladım şimdi, orada olmadığım hâlde beni de çok etkilemişti. Önce bunu konuştuk, sonra ben dedemi kaybettiğim günü anlattım, sonra o anneanne dedesini kaybederse ne kadar üzüleceğini anlattı. Ara ara güldük, ara ara ağladık, acısını birlikte yaşadık bu şekilde. Aklıma geldikçe hep iyi ki bir şekilde onun yanında olabilmişim o gün diyorum.
Dediğim gibi baş başa kalsanız, alkolü de rahatlamaya yardımcı olarak söyledim, biz baya içmiştik o gün. Siz sizi en çok etkileyen anları anlatsanız babanızın hastalık sürecinde, o da açılır belki o da anlatır, sonra en mutlu günlerinizi konuşursunuz, babalarınızın size en son söylediği sözleri konuşursunuz. Hiçbir şey konuşmasanız bile sarılıp ağlaşsanız, o bile o kadar iyi gelir ki...
Üzüntülerin paylaştıkça azaldığına mutlulukların paylaştıkça arttığına inanırım. Çok büyük bir acı, hayal dahi edemem. Yaş kaç olursa olsun anneye babaya her zaman ihtiyaç oluyor. Benimkiler sağ, babam sağlıklı çok şükür ama annem Alzheimer hastası. 6 yılı geçti artık ve ona baktığımda annemi göremiyorum artık. En son annemin hangi yemeğini ne zaman yediğimi hatırlamıyorum mesela. En son hangi filmi izlediğimizi, hangi şarkıyı dinlediğimizi, en son tam olarak beni anlayabildiğinde ne konuştuğumuzu... Hiçbirini hatırlamıyorum. Benim çok uzun sürdü bu hastalığı kabullenmem ama yas durumu hiç geçmiyor böyle bir hastalıkla maalesef. Çok tuhaf. Hep erkek arkadaşıma sığınıyorum böyle hissettiğim acılardan ben de. Pek anlayamıyor açıkçası yaşadıklarımı. Belki annemle tanışınca kavrayabilir tam. Ama ona açılmak iyi geliyor bana. Size de birbirinize açılmak iyi gelecektir, eminim.
Umarım ikiniz de bugünleri atlatıp geleceğinize doğru adımlar atabilirsiniz. Yaşıtız sanırım, 96 eylül doğumluyum ben de. Evlilik için ne geç ne çok erken dönemlerimizdeyiz. Uzun süren ilişkide de insan daha erken evlenmek isteyebiliyor. Ben şu an bir ilişkiye başlasam 27’den önce olmaz, 30’a doğru evleniriz derdim mesela ama 5. yılımızı doldurmak üzereyiz ve hayatımın geri kalanını onunla geçirmek, onun eşi olmak için sabırsızlanıyorum.
Ben buraya yazdıklarınızı evlilik meraklılığından ya da onu çalışmaya zorlamaktan ondan maddi beklentileriniz olmasından çok bir şekilde yas dönemini atlatması ve hayatına geri dönemsini sağlamaya yardımcı olmak olarak algıladım. O yüzden de bu kadar uzun yazdım
. Umarım size bir gram dahi olsa yardımım olur.