Merhaba arkadaşlar :)
Biraz geç oldu ne olur kusura bakmayın ama fırsat bulmak öyle zor ki :)
Minik kızıma şükür kavuştum. Darısı tüm bekleyenlerin başına olsun inşallah, ve hala aklında soru işareti olan varsa silsin o soruları koşup gidip hemen başvursun. Böyle güzel bir duygu olamaz...
Size yazdıktan sonra tahmin edersiniz ki sabah olmadı, ne bir damla uyku ne başka bir düşünce. Sabaha kadar evde dört döndüm. Sababh erkenden çıktık yola, Allah'tan yakın bir şehirdi. Yol boyunca milyonlarca düşünce, kah ağladım, kah merak ettim acaba nasıl diye, kah nasıl olacak yapabilir miyim diye korktum.
Bakanlıktan içeri girdik, bizi yönlendirdikleri kişinin yanına gittik. Şansımıza çok güler yüzlü ve ilgili bir bayandı. Kızımın dosyasını anlattı, sorularımıza cevap verdi, notlar almamıza yardımcı oldu. Sonra bebeği getirelim mi diye sordu. Ah hayır denir mi hiç, ölüyorum heyecandan meraktan. Eşim de ben de durup durup ağlıyoruz, elimizi kolumuzu koyacak yerimiz yok. Kızımızı beklerken sözleşmemizi de imzaladık, vakit kaybı olmasın diye. Ben camda bbekleyip duruyorum, oda binanın 4. katında. bildiğiniz binaya yanaşan arabaları görebilmek için başım cama yapışık vaizyette zıp zıp zıplıyorum. derken bir araba yanaştı. arabanın içinde mavi bir battaniyeye sarılmış bir bebek gördüm. O an film koptu bende, nasıl bir ağlama, yerimde duramıyorum kızım geldi diye.
Az sonra kapıdan içeri girdi battaniye içinde sarılı vaziyette. elerim titreye titreye açtım örtüsünü. uyuyordu... O minnacık ağzını, nokta burnunu gördüm... Annem ben geldim dedim. Aldım kucağıma kızımı, kokladım, göğsüme yatırdım. Ben ağladım, eşim ağladı, uzman ağladı, bebeği getiren bayanlar ağladı, yan odadan gelip kavuşmamıza tanık olanlar ağladı. Yazarken bile ağlıyorum. Ömrümün sonuna kadar unutumam sanırım o anı. Rabbim hepinize yaşatsın tez zamnda inşallah.
İşlemlerimiz çabuk bitti ve öğleden sonra evimiie döndük. Cuartesi günü hemen bir doktora götürüp genel kontrolünü yaptırdık. Şükür bir sıkıntısı yok, gelişimi vs normal. Klasik hırıltı ve burun tıkanıklığı var ama önemli birşey değil.
Kızım çok uslu teyzeleri, zaten minnacık tüm vaktini neredeyse uyuyarak geçiriyor, uyanıyor altı değişiyor, mama yerken geri uyuyor. Öyle gazlı bir bebek de değil şükür. Dr.Browns'ın gaz önleyici biberonunun etkisi var mı bilmiyorum ama mama yedikten sonra hemen gazını çıkarıyor ve sıkıntısı olmuyor. bir de
netere
cim önermişti almıştım acı elma yağı, ayağının altına ve karnına sürüyorum her alt değişiminde :)
10 haftalık oldu bugün itibariyle ve birlikte geçirdiğimiz 4. gün. Ama beni tanımaya başladı. Uykusundan uyanıyor, günaydın annecim diyorum suratında kocaman bir gülümseme beliriyor, dil çıkıyor ağzından. eller ayaklar hemen hareketleniyor. O anın mutluluğunu yaşamak gibisi yok. herşeye, tüm beklemelere değer o minnacık gülüş yemin ederim.
geceleri uyanmıyor, uyurken yediriyorum mamasını, sonrasında göğsümde uyuyor bir sonraki mamaya kadar. nefes alıp verişini dinlemek öyle huzur verici ki :) üstüm başım bebek kokuyor. mutfakta tencerede kaynayan biberonlar, tepside kuruyan biberonlar, plastik boxta hijyenik hale gelmiş biberonlar emzikler var. termoslar, kaynayıp dinlenmeye bırakılmış sular, ıslak mendiller, minnacık eldivenler çoraplar heryerde. salonun baş köşesinde bebek arabası var :) bir de ütü masası, çünkü habire çamaşır yıkanıp ütü yapılıyor. ben de günde beş kere üst değiştiriyorum, sıcağa çok gelemeyen biri olarak, dışarı 25 derece iken evde kalorifer yakınca terden sürekli yapış yapışım ve zırt pırt üst değiştiriyorum. Sırf kızın değil benim de dünya çamaşırım çıkıyor haliyle, kızımı temiz temiz alayım kucağıma diyorum :)
İnsan uykusuzluğu tahmininden daha fazla dayanabiliyormuş, davul çalsalar uyanmam derken bir vık sesi yerinizden fırlatıyormuş sizi, açlık hissetmiyor, öyle kan şekeriniz falan da oynamıyormuş yerinden. su içmeyi unutabiliyor hatta tuvalete girmek bile aklınıza gelmiyormuş gün boyu. tek bir odak noktanız oluyor artık, o güne kadar zevk aldığınız, yaptığınız herşeyi unutturan ve hepsinden çok çok daha büyülü bir mucizeyi izlemek ve yaşamak dışında hiçbirşey yapmak istemiyormuşsunuz meğerse...
Sevgi... bu sevgi falan değil, aşk değil, bağlılık değil... hiçbiri anlatamaz sanırım ona baktığımda yaşadığım şeyleri. burnumun direği sızlıyor koklarken, kulağına seni seviyorum derken ağlamadan duramıyorum. böyle içerden dışarı taşan kocaman duygular var, kıpır kıpır sığmıyor hiç bir yere hisleriniz. avaz avaz bağırmak istiyorsunuz işte bu benim kızım, benim evladım diye.
Ve son söz... Madem evlat edinme de bir doğum şekli diyoruz... Canım kızım benim, iyi ki de doğurmuşum seni, iyi ki kalbimde döllenmiş can bağımız, iyi ki hayatımızdasın. Binlerce miyonlarca şükürler olsun