• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

eşimin kalbi allahtan nefret ediyormuş :(

ALLAH yardımcın olsun cnm.arkadaşlarında dediği gibi dr.dan yardım almak en doğru yol gibi..ya da ufakta olsa bir öneri sunayım müftülüğe bağlı din bilimcilerinden de yardım alabilirsiniz (sadece bir öneri)bu durum evde ki çocuğun inanç konusunda da çelişkiye düşmesine neden olabilir.sevgiler...
 
namazını kılıyor bol ibadet ediyor ama nasıl böyle sorular sorabiliyor.eğer böyle düşünceleri varsa neden ibadetle geçiriyor zamanını.bunun doktorla alakası yok bilgili güvenilir imam hoca bulmak lazım onla konuşması ders alması lazım
 
namazını kılıyor bol ibadet ediyor ama nasıl böyle sorular sorabiliyor.eğer böyle düşünceleri varsa neden ibadetle geçiriyor zamanını.bunun doktorla alakası yok bilgili güvenilir imam hoca bulmak lazım onla konuşması ders alması lazım

bence de doktorla alakası yok..
 
Son düzenleme:
bu konunun gidişatı iyi değil sanırım:44:
 
Benim anladığım kadarıyla eşinin psikolojik sorunları var. Çünkü ya inanıyor ya inanmıyor sürekli düşüncesi değişiyor. Bunun din ile ilgisi yok. Bir insan ya inanır yada inanmaz. Ha inanmıyordur okuyup araştırır sonrasında inanır ve hayatını öyle sürdürür olabilir. Yada tam tersi inanıyordur okuyup araştırır ve artık inanmaz ve hayatını öyle devam ettirir onu da anlamır. Ama sürekli fikir değiştirmesi sağlıklı düşünemediğini gösteriyor. Bu durumda dedikleri gibi hocalara gitmesi pek de birşey değiştirmez. Çünkü eşin henüz kimsenin cevabını bilmediği sorular ile meşgul. Hoca dediğiniz kişiler asla cevap veremeyecekleri için kafasında soru işaretleride çözümlenmemiş olacak.
 
dinimizde çok fazla uç noktaları düşünmemek gerek çocukken ben böyle sorular sorardım kendime ve cevabını bulamazdım annem derdiki düşünme bunları dinden çıkarsın. senin ne aklın nede psikolojin bunu çözemez bulamaz öyle ulu birşey ki bu...
Allah sevgisi karşılıksız olmalı muhakkak ki o gerçekten affedici ne kadar günah yüklü olursan ol gel diyor affederim diyor öyle yüce...
eşinle böyle konuşmayı dene birini sebepleriyle sevmek gerçek sevgi değildir koşulsuz şartsız bağlanması gerekir..
 
susucam susucam diyorum dayanamıyorum.. ya şu din konusu kapansın ya da herkes kendi bildigini somut gerçekmiş gibi ortaya atmasın.. bu konunun gidişatı cidden de iyi değil.. ya inanır ya inanmaz diye bir şey yoktur.. bir insan inanıp inanıp da son nefesinde inkar edebilir ve tam tersi de olabilir.. bunun son nefeste olması gerekmiyor, insanlar çok buyuk gelgitler de yaşayabilir sık sık.. bunu yaşayan herkes hasta mı olacak o zaman.. ben de gelgitlerden geçtim.. akıl sağlığım da çok şükür yerinde.. olabilirlerden yola çıkarak da konuşmuyorum bunun örnekleri çoktur eger araştırırsanız..inanmak istiyorum ki buraya yazan herkes iyi niyetle ve yardımcı olmak için yazıyor ancak direk kesin ve net bu böyledir bu böyledir demeniz yanlış zira sebebini de açıkladım.. arkadaşın eşi belli ki inanmak istiyor ama daha temel olmadan uzerine bu kadar ani ve hızla birşeyler kurmaya çalıştıkça ortaya çıkan boşluklar kafasında soru işareti yaratıyor ve bir inkar ediyor bir inanıyor.. gerçekten bilen insanlardan yardım alması gerekiyor.. tabiki koşulsuz şartsız sevmek gerekir.. ama kim kimi koşulsuz seviyorki.. her çift birbrnde kusur bulup düzeltmeye çalışıyor.. gel görelim ki inanan bir insan da sırf kendi keyfi için değil karşısındakinin de iyiliği için inanmasını istemiştir..
 
Canım öncelikle geçmiş olsun, bir önceki sayfada arkadaş yazmış nickini hatırlayamadım ama eşiniz büyük bir ihtimalle OKB, benim ev arkadaşım geçirmişti bu rahatsızlığı, oda dinine çok bağlı, günah işlemekten çok korkan biriydi ama zaman geçtikçe rahatsızlandı ve en son dr.a gittiğinde buna benze düşünceleri vardı.

İçimden bir ses, neden namaz kılıyorsun sanki Allah kıymet mi bilecek (haşa), niye ibadet ediyorsun, seni neden yaratmış vs. gibi sesler duyuyorum derdi sonra bana ben günahkarım değil mi, evliya değilim ki derdi, ertesi gün gene aynı, saatlerce namazını bozup tekrar kılardı bu vesveseler yüzünden. Eşinin kesinlikle yardım alması gerekir ve bu düşünceler yüzünden onu yargılayamayız. Allah şifa versin inşallah. Ayrıca bir ablamız arkadaşıma böyle şeyler aklına geldiğinde (Ben Allah'a delilsiz inaanıyorum) diye dua et derdi.
 
Son düzenleme:
Vesvesenin İlacı ‘Bilmek’tir
“Öyle ise, şu musîbetli vesvesenin aksâm-ı kesîresinden kesîrü'l-vuku' olan yalnız beş vechini beyân edeceğim. Belki sana ve bana şifâ olur. Zîrâ, şu vesvese öyle bir şeydir ki, cehil onu dâvet eder, ilim onu tard eder; tanımazsan gelir, tanısan gider.”

Burada vesvese ile ilgili hastalıkların çok farklı şekillerde görülebileceği ve bunlardan en sık karşılaşılan beşinin ele alınacağı ifade edilmektedir. Vesvese, günümüz psikiyatri biliminin tanımladığı hastalıklardan Anksiyete Bozuklukları başlığı altında incelenenlerle uyumludur. Amerikan Psikiyatri Birliği'nin kriterleri çerçevesinde bu hastalıklar altı grupta ele alınmaktadır:

• A- Panik bozukluk ve agorafobi: Bu durum anlam verilemeyen, aniden ve sebepsiz yere ortaya çıkan korku, endişe, tedirginlik ve panik halini ifade eder. Bu durumla uyumlu olarak kalp atımları hızlanır, nefes almakta güçlük, boğulma hissi, hatta ölüm korkusu yaşanabilir. Birlikte agorafobi adı verilen açık alanlarda bulunmaktan, ev dışında tek başına olmaktan veya kalabalıkta olmaktan korku halleri yaşanabilir. Çaresizlik ve utanma hisleri çoğunlukla belirgindir.

• B- Yaygın anksiyete bozukluğu: Korku, endişe, tedirginlik, belirsizlikten rahatsızlık duyma gibi belirgin bir sebebe ve açıklamaya bağlanamayan durumların en az bir ay süre ile devam etmesidir.

• C- Özgül fobi: At, köpek gibi bir nesneden ya da yüksekte bulunmak gibi belirli durumlardan korku halidir. Bu halin mantıklı bir izahı iç alemde de yapılamamaktadır.

• D- Sosyal fobi: Yine iç alemde mantıklı bir izahı yapılamayan şekilde kişinin toplulukta konuşma, soru sorma gibi hallerden korkmasıdır.

• E- Obsesif-kompulsif bozukluk: Zihne sürekli ve tekrarlayan şekilde istenmeyen düşüncelerin, meyillerin, sözlerin gelmesi hali obsesyon olarak adlandırılmaktadır. Bu, günlük yaşantıda daha çok takıntılar şeklinde ifade ettiğimiz kavrama yakın olmalıdır. Diğer taraftan belirli davranış şekillerine yönelim ve kişinin istemediği halde kendini yapmaya mecbur olarak algıladığı tavırlar ve hareketler kompulsiyon olarak adlandırılmaktadır. Bu durumlar benliğe yabancıdır direnilirse anksiyete meydana getirebilirler. Dini bir yaşantı sürmeye çalışan ve ibadetlerini yerine getirmeye çalışan kişilerde bu gruptaki anksiyete bozuklukları bir çok zaman vesvese şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

• F- Posttravmatik ve akut stres bozuklukları: Kişiyi yaralayan ve çok derinden etkileyen bir olayın ardından oluşan korku, endişe ve tedirginlik; anksiyete durumudur. Olay rüyalarda ve uyanıkken düşüncelerde tekrar yaşanır. Tekrar yaşama, bundan kaçma, aşırı hassasiyet halleri yaklaşık bir ay sürer.

Yirmi Birinci Söz'ün İkinci Makamı'nda dindar bir insanın hayatına anksiyete bozukluklarının ve özellikle de obsesyonların yansımasının genel olarak görülen beş şekli mevzu edilmiş ve bunların ortaya çıkış mekanizmaları ile kurtulma yolları anlatılmıştır. Bunlardan ilki, zihne gelen fakat kişinin kabullenmediği ve kesinlikle istemediği Rabb-ı Zülcelal'e karşı edepsizce sözlerdir. Bu hal bugünün psikiyatri biliminde obsesif bozukluk adı altında incelenen grupta ele alınmalıdır.

İkincisi, kişinin zihnine kalben ve aklen kabul etmediği, hatta çok büyük rahatsızlık hissettiği manzaraların gelmesidir. Bu da aynı grup hastalıklardandır.

Üçüncüsü, kutsi manaların dinen ve ahlaken kabul edilemeyecek manaları ve manzaraları çağrıştırmasıdır. Bu obsesif bozukluk şeklinde başlayıp genel anksiyete bozukluğuna dönüşebilecek bir durumdur.

Dördüncüsü, ibadetlerin en iyi şeklinin arayışı içinde ortaya çıkar. Bu da obsesif kişiliğin mükemmeli arayan, en ufak düzensizliğe tahammülü olmayan yapısı ile uyumludur. Dozunda ve yerinde bu kişilik yapısı kişiyi başarıya ulaştıracak özellikler arzederken, hastalık boyutunda hayatı azaba çevirip düzeltilemeyen şeyler için şiddetli bir anksiyete kaynağı olur ve sürekli mükemmel arayışı içinde normali kaybetmeye yol açabilir.

Beşincisi ise imani konularda ve Allah'ın varlığı ile ilgili olarak zihne ve kalbe gelen şüpheler ve bunların ferdin hayatında oluşturduğu dayanılmaz bunalımlardır.

Bütün bu durumlar Anksiyete Bozuklukları adı altında sıraladığımız hastalıklar grubundandır ve çözüm için atılacak ilk adım bunların bir hastalık olduğunu ve çözümünün oldukça kolay olduğunu bilmektir. Bunun ardından hastalığın mahiyetini, hangi mekanizmalarla ortaya çıktığını bilip, tavsiye edilen tedavi metotlarına uyulduğunda aynen başağrısının ilaçla geçmesi gibi çözüm bulunabilecek bir haldir. Bunun farkında olunmadığında, karşı karşıya bulunulan durumun mahiyeti bilinmediğinde iç alemde olay büyüyecek, akıl almaz boyutlara ulaşacak, ferdi kendinden ve yaşamaktan nefret eder hale getirebilecektir. Aslında buna benzer haller zaman zaman kliniklerde ve hastanelerde yaşanır. Hasta beti benzi atmış bir vaziyette, korku ve endişe ile elinde bir akciğer filmi ile doktorun yanına gelir. Hele de bu film bir gün önceden eline geçmiş de doktoruna gösterememiş ise o gece uykusuz ve kanser kabusları ile geçmiştir. Sabah doktoruna endişe dolu bakışlarla filminde bir beyazlık olduğunu, bunun kanser olmasından endişe ettiğini söyler. Doktor tebessümle o beyazlığın kalbin görüntüsü olduğunu ve herkeste olduğunu söyleyince büyük bir rahatlama yaşar. Farkeden tek şey bilgilenmiş olmaktır.
 
Araştırmış bişeyler öğrenmiş her öğrendiğini yaşayıp denemiş anladığım kadarıyla.araştırmak güzel mantıklı bulduğunu uygulamakta güzel bi çoğumuz bildiklerimizi uygulamayız eşin bu sorumluluk hissetmiş bildiğini uygulamış.fakat eksik bilgiler onu sorgulamaya itmiş yarım bilgilerini. bence sen bi gün onun merak ettiklerini öğren çaktırmadan araştır bilgili doğru ve mantıklı açıklamalar yapacak hocalara sor.sonra her sorusunun cevabını yaz bir kağıda.eline ver sakin bi zamanında.madem konusurken soruyor ama cevabı dinlemiyorsa okusun. her sorusunun bir açıklaması var elbette tam ve doğru anlaşılır dille anlatacak birini bulmanı tavsiye ederim. mesela nihat hocaya falan mail at soruların cevaplarına yardım iste. mesela ben bildiğim kadar bi örnek cevap vereyim eşinin sorularından birine. Allah bana sordumu insanmı hayvanmı olmak istersin diye benmi tercih ettim insan olmayı? sorusunun açıklaması: evet Allah bizi dünyaya göndermeden önce yaşayacağımız hayatı göstermiş ve biz yaşayacaklarımızı kabul ederek gönderilmişiz dünyaya.Hatta bazen aa ben bu anı daha önce yaşadım sanki hissi olur ya bunun sebebide bu. Allah acil şifalar versin. En büyük görev senin şu durumda sabırlı ol.
 
allah yardımcın olsun canım yaa çok zor durum ama mutlaka doktora gitmesi lazım :26:
 
Arkadaşım size bi site adresi önerebilirim,ww.sorularlaislamiyet.cm

Bu adreste her türlü konuda merak ettiği soruları sorabilir,ayet,hadis ve sahih kaynaklardan cevap veriliyo,

Allah yardımcınız olsun...
 
borderline kisilik bozuklugu diye bir sey okudum bugun. hayati uc noktada yasama hastaligiymis. bence bir bakin, ilgili olabilir.
 
Hayatımın bir döneminde aynen bu eğriyi bende çizdim.Bu mental akli bir sıkıntı değil ruhsal bir açlık.O yüzden tedavisi yok bu durumun.Ruhsal sıkıntıları ancak kişinin dimağını uyuşturarak yok gibi davranmasını sağlarsın.Çünkü ruh bir bilinmez tedavisi yok.
Kuran mealleriyle başlayıp Sümer yazıtlarından, kumran tabletlerine kadar çok geniş bir yelpazeyle ilgili deli gibi arıştırma yapmaya başladım.İngilizce tezler makaleler çevirdim gecelerce günlerce.En başta eşim olmak üzere herkesle tartışdım. Herkesin aklına bile getirmeye korktuğu düşünceleri bağıra bağıra seslendirdim.En son araştırmalarımın bir noktasında şeytanın incilini okurken eşim kitaplarımı ve notlarımı yakmakla tehdit etdi.Dinlemedim onu ama bir süre sonra yorulmaya başladı kafam.
Sonra bende sadece kuran meallerime döndüm.Notlar ala ala altlarını çize çize tekrar ve tekrar.Ve ben artık durgunluk dönemindeyim.Şimdi topladıklarımı demliyorum beynimde daha doğrusu kalbimde.
Eşini o kadar o kadar iyi anlıyorum ki...Bunlarını sadece senin ilk sayfadaki yazdıkların doğrultusunda yazdım aradaki yorumları okumadım.
Belki herkes kızacak bana ama onun için yapabileceğin hiç bir şey yok bekleyeceksin ...Tekrar daldığı dipten çıkacak..
 
benimde cok yakin bir tanidigimda böyleydi malesef..
bazi olaylar karsisinda basariisiz oldugunda balkona cikip nerdesin sen diye
allaha sesleniyordu..
simdi ateist olmayi tercih etmis durumda ..
ve esinizin söylediklerinin tamamini ondanda duydum.
allah kimseyi sasirtmasin
gercekten durumunuz zor
allah yardimciniz olsun
 
Vallahi canım Allah hepimize doğru yolu göstersin diye dua edelim sen de öyle dua et.Bu düşünceler herkesin aklına gelir elbette benim de gelmişti. İnsan sorguluyor pek çok şeyi. Fakat hayatta zorluklarla sıkıntılarla karşılaşınca uslanıyoruz bence. Sorunlar ve en önemlisi çaresizlik ve evrende ne kadar zayıf ve güçsüz olduğumuzu görmek ve anlamak ve Tanrının yardımına ne kadar muhtaç olduğumuzu görmek beni kendime getirmişti. Tövbe etmiştim ve tevekkül etmeyi sabretmeyi ve Allahın herşeyin en doğrusunu bileceğine inanmayı seçtim çok şükür.Kuran okumaya devam etsin çünkü kuran doğru yolu gösterir. Psikiyatrist konusunda çok iyi bir psikiyatrist bulman lazım yani sadece ilaç veren ve tedaviyi yıllarca sürdüren sorunun temeline inmeyen paragözler de var en iyisini bulman lazım.Bir de psikiyatristin onun çıkarına olacağına inandırman lazım yani psikiyatrist senin tarafını tutuyormuş veya tutacakmış gibi bir izlenim uyandırma mesela de ki psikiyatrist beni de uyarır ne konularda yanlış davranıyorum ben de kendimi düzeltirim canım falan de. Onun çıkarına olacağını düşünmesi lazım.
 
Sizin ve eşiniz için faydalı olabilecek birkaç genel soru ve cavabını araştırdım,ekliyorum,inş. faydası olur...



Neden yaratılmak veya yaratılmamak bizim seçimimiz değildir? İnsana imtihan edilmek isteyip istemediği neden sorulmamıştır?

Evvela Allah kâinatı ve de insanı yaratırken, kimseyle meşveret etmek gibi bir ihtiyacı olmadığı bedihî bir gerçektir.

İnsan yaratılmadan önce "yok" demektir. "Yok" olan bir şeyle istişare etmek zaten mümkün değildir.

Sen yok olduğun halde, nasıl olur da bir seçme hakkına sahip olduğunu iddia ediyorsun? Böyle bir düşünce mantıksal çelişkiyi barındıran bir paradokstur.

Mülk sahibi, mülkünde istediği gibi tasarruf etme hakkına sahiptir. Bu kural bu günde geçerliliği olan bir prensiptir. O halde Allah da -her şeyin maliki/sahibi olduğuna göre-, mülkünde dilediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. Bu tasarrufundan biri de insanlar için bir imtihan hazırlamak ve bu imtihanın sonucuna göre bir işlem yapması gelir. Okullardaki imtihanlar için, soruların tespiti için öğrencilerin fikri sorulmadığı gibi, ilahî imtihanda da öğrencilerin fikri sorulmamıştır.

Okullarda soruyu hazırlayanların tespit ettikleri bir kriter herkes tarafından -ister istemez- kabul edilmek zorunda olduğu gibi, Allah’ın koyduğu imtihandaki kriterler de kabul edilmek durumundadır. Zulüm ve haksızlık etmeleri her zaman mümkün olan insanların açtığı imtihanlara hiç ses çıkarmazken, haksızlık yapması asla mümkün olmayan Allah’ın açtığı imtihanda nazlanmanın alemi var mı?

Elli-altmış yıllık bir zaman dilimi içerisinde -çok da zor olmayan bir imtihanı başarmak suretiyle- ebedî bir mutlu hayatı kazanmak, cennet gibi bir yurda sahip olmak elbette aklı başında her insanı sevindiren ve de ilgilendiren bir husustur.

Bir acı fincan kahvenin kırk yıllık hatır olduğuna göre, bizi yoktan var eden, güneşi, ay’ı hizmetimize sunan, yeryüzünü bin bir nimetin sergilendiği bir sofra halinde bize takdim eden, göz, kulak, mide, barsak, lisan, akıl, ruh, gönül, idrak, anlayış gibi yüzlerce maddî-manevî cihazlarla donatan Allah’a karşı teşekkür etmek yerine sonsuz adalet, rahmet, hikmet ve şefkatini töhmet altında bırakacak şekilde serzenişte bulunmak, derhal telafi edilmesi gereken bir hatadır.

Şunu unutmamak gerekir ki, mevcut durumu tersine döndürecek hiçbir güç yoktur. Gücün yetmediği bir eli öpmekten başka çare yoktur. Allah’ın sonsuz rahmetini itham eden rahmetten mahrum kalır. Kaderi tenkit eden başını örse vurur kırar. Bu tür vesveselere maruz kalan kardeşlerimize -Allah için- bir tavsiyemiz var; Risale-i Nur Külliyatı'nı okusunlar.


Sorularlaislamiyet
 
Son düzenleme:
İnsanlar, iradeleri dışında mı yaratılmıştır?

Allah (cc), kâinatı yaratırken hiç kimseye sormamış ve hiçbir iradeyi esas almamıştır. O, “Dilediğini yaratır.”(Bürûç, 85/16).

“Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz.” (İnsan, 76/30)

Her şeyi yaratan Allah’tır. “Şey” dediğimiz ne varsa hepsi O’nun mahlûkudur. Biz de, amellerimiz de buna dahiliz. Onun içindir ki Kur’an-ı Kerim’de: “Sizi ve amellerinizi yaratan Allah’tır.”(Sâffât, 37/96) buyurulmaktadır.

İnsan, her ne kadar ihtiyar sahibi ise de, emir ve irade Allah’a aittir. O’ndan emir gelmeyince hiçbir şey olmaz.. O irade etmeyince hiçbir nesne vücuda gelemez! O dilememiş olsaydı, bugün ne zaman ne de mekan bulunurdu. O, var ettiği şeyleri devam ettirmeseydi, herşey toz duman olur giderdi.
 
Allah sabır versın oncelıkle .gercekten cok zor bır durum yasadıgınız .esınızın ne yaptıgı hıc bellı degıl .bır donem sıkı solcu oluyor ,sana kendıne baksana sen dıye soylenıyor .sonra bu sefer de namazında niyazında bırı olup sıkı dıncı olup ,sen kendını ıyıce saldın dıye sıtem yapıyor:26:eşiniz herseyı cok uc noktalar da yasıyor .bu gercekten cok zor bir durum .eşinizin arastırması her ne kadar guzel olsa da,bazı seylerı kendı basına arastırarak kendı kendını sorguluyarak cevabına cozumune ulasamaz .ısın ıcınden cıkılmaz bır hal alır gıder.kendı kendıne gercegı ogrenme cabasıyla yanlıs dusuncelerıyle de farkına varmadan gunaha gırer ,hatta kafasını bıle oynatabılır .o yuzden bılıp bılmeden kendı kendıne sorup cevaplamaya kalkmasın .bir bılene hocaya sorması cok daha dogru .gercek olan bırsey var kı ,islam dını cok sorgulanamaz cok sorgulandıgın da aklını kaybetme delırme noktasına kadar gıdıyorsun .ben bıle bazen gece basımıyastıga koydugum da garıp garıp seyler sorgularım ornek olarak ; Allah'ı merak ederım nasıl bırsey acaba cısımlere benzetmeye calsırım ınsan degıl acaba ne ?garıp garıp sorular sorarım kendme ısın ıcınden cıkamam .hemen toparlarım kendımı tabı.cunku bılıyorum bu sorgulama esnasında bıle gunaha gırıldıgını .o yuzden cok sorgulamamak en dogrusu .
bızım bır komsu vardı .kadın bırden ıbadete sardı kendını .ılk baslarda hersey guzel gıdıyordu .namazını kılan kuranını okuyan Allah'a ıbadet eden bırı olmustu .sonradan merak duygusu ıyıce arttı .dınle ılgılı merak ettıgı bır suru sorular olusturdu kafasında .daha sonra ınternette arastırmaya kalktı .ısın ıcınden cıkamadı .ınternette arastırmak da cok saglıklı degıl.yalan yanlıs bır suru bılgı dolanıyor ortada.neyse ınternetten ıstedıgı cevapları alamayınca sahtekar tarıkat topluluklarına katılmaya basladı .sonuc olarak kafayı yedı delırdı .boyle bır durumu konu olarak alan fılmler de vardır .Erkan can'ın oynadıgı ''Takva'' filminde de esınızın durumu yansıtan sahneler de mevcut.Allah yardımcınız olsun .
 
Back