ayrıca ilk cümlen: benim işime böyle geliyor, keyfi hayatını dine bağlama
Biraz uzun olacak ama atıp tutmadan önce istersen oku da öğren bak hangi ayet ve hadislerde geçtiği de belirtilmiş. Benim bu konudaki keyfiyetim dince de onaylanmış. Tabii ki işime gelen dinimizce uygunsa seve seve uygularım
İslamda erkeğin görev ve sorumluluğu
A-Mehir
Müslüman bir erkek eşine mehir vermekle yükümlüdür. Bu tarafından kadına tanınmış bir haktır. Nisa Suresi'nin 4. ayetinde şöyle buyurulmaktadır :
"Kadınların mehirlerini bir güçlük çıkarmadan gönül rızası ile verin."
Koca usulüne uygun biçimde mehri ödemediği takdirde kadın mehrini mahkeme yoluyla talep edip alabilir. Onu alıncaya kadar kocasına karşı hakları devam eder ama görevlerini yerine getirmeyebilir.3
Mehir karı ile kocanın veya temsilcilerinin karşılıklı anlaşmasıyla serbestçe belirlenirse ona mehr-i müsemmâ denir. Bunun bir üst sınırı yoktur. Peşin olarak ödenmesi kararlaştırılan kısmı peşin kalanı daha sonra ödenir. Tamamının peşin olması da karara bağlanabilir. Erkek mehir borcunun peşin ödenecek bölümünü ödemeden karısından yararlanmaya hak kazanamaz kadın müsaade ederse o başka. Daha sonraya bırakılan kısım ya belirlenen günün gelmesiyle veya boşama ya da ölüm halinde kadına tastamam ödenir. Ölen kocanın mirası bu ödeme yapıldıktan sonra paylaşılır.
Erkek boşadığı kadına olan mehir borcunun tek kuruşunu kesemez. "Eğer bir kadını boşayıp yerine bir başkasıyla evlenmek isterseniz ilkine kantar yükü altın vermiş dahi olsanız hiç bir parçasını geri almayınız."(Nisa 20)
Nikah kıyılırken mehir belirlenmemişse mehir hakkı kendiliğinden doğar isterse kadın mehir almamak şartıyla nikaha razı olmuş olsun. Bu şekilde kendiliğinden doğan mehire mehr-i misil denir.
Bunun miktarı ve ödeme şekli o kadına denk sayılan diğer bir kadının aldığı mehire bakılarak tespit edilir. Bu denklik kadının babasının akrabaları arasından yaş güzellik zenginlik akıl dindarlık bekârlık dulluk ilim edep güzel ahlak ve çocuksuz olma gibi özelliklere bakılarak tespit edilir.4 Bu özelliklerde ona denk olan bir kadının kocasından almış olduğu mehir onun mehr-i misli olur.
Burada başlık ile mehirin aynı olmadığını kaydetmek gerekir. Başlık ve süt hakkı gibi şeyler kadının babasınaannesine veya kardeşlerine ödendiği halde mehir tamamen kadının kendisine ödenir. Mehir tamamen kadının hakkıdır. Mehir üzerinde hiç kimse hak iddia edemez. İslamiyet mehiri şart koşmuş ve başlığı haram saymıştır.
Mehirin kadına faydası:
İnsanlar zor elde ettikleri şeylere değer verir ve onu kolay kolay elden çıkarmak istemezler. İşte mehir kadını zor elde edilir yapıp kocanın gözünde kıymetli hale sokar ve çok ciddi bir sebep olmadan onu boşamaya yanaşmamasını sağlar.
Bugün büyük şehirlerde kocanın mehir verme ödevi ya tamamen terk edilmekte ya da sembolik bazı şeylerle geçiştirilmektedir. Böylece kadın hem kadınlığıyla hem babasının evinden getirdiği malıyla hem de çalışıp aile bütçesine katkıda bulunmasıyla erkeğin bir velinimeti olmakta bu gibi şeyler kadının tabii görevi sayıldığı için de takdir görmemektedir. Bu sebeple bir çok erkek karısının parasıyla karısına ihanet edebilmektedir. Kötü bir biçimde sömürüldüğünü gören kadın hırçınlaşmakta ve önüne geçilmez aile kavgaları olmaktadır. Erkek fazla sıkıntıya girmeden nasıl olsa başkasını bulurum düşüncesiyle karısını rahatlıkla boşayabilmekte kadın da boşanmayı bir kurtuluş olarak görebilmektedir.
B- Kadının nafakası
"Onları gücünüze göre oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun." (et-Talâk.6)
"Varlıklı olan nafakayı varlığına göre versin. Darlığa düşmüş olan da 'ın kendisine verdiğinden harcasın. hiç kimseyi verdiğinden fazlasıyla sorumlu tutmaz. güçlüğün ardından kolaylık yaratır." (et-Talâk7)
Kadının yeme içme giyinme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak kocanın görevidir. Kadın zengin de olsa bu konudaki harcamalara katkıda bulunmak zorunda değildir.
Kadın kocasının sofrasına oturarak ihtiyacı kadar yeyip içer. Giyecek ihtiyaçlarını da kocasının malıyla karşılar.
Koca karısını sofrasına almak istemez veya sofrada ona eziyet yahut cimrilik ederse nafaka kadının talebi üzerine mahkeme tarafından belirlenir. Gerekli görüldüğü taktirde kadın kocası tarafından ödenmek üzere nafakası için borçlanabilir. Mesela bir bakkaldan veresiye alacağı gıdaların bedelini kocasına ödettirebilir. Ancak bu son durumda mahkeme kararı gerekir.
Isınma aydınlanma ve temizlik gibi bütün ihtiyaçların karşılanması da kocanın görevidir.
İç çamaşırı elbise ve dış giyim yanında müstakil yatak ve ihtiyaç duyulan ev eşyalarının temini nafakaya dahildir. Kadın kendine ait elbise ve eşyasından hiçbirini kullanmayabilir. Kocanın aksini talep etmeye hakkı yoktur.
Yiyecek ve giyeceklerin belirlenmesi konusunda karı - kocanın durumları yanında zamanın ve bölgenin şartlarına da dikkat edilir.
Barınma ihtiyacı için karı ile kocanın halleriyle uyumlu ve örfe uygun bir mesken temini gerekir. Soylu zengin bir eş için müstakil bir ev tahsisi icabeder. Orta halli bir eşe içinde rahat edebileceği tuvalet ve mutfak gibi ihtiyaç duyulan bölümleri olan bir oturma birimi mesela bir apartman dairesi tahsis edilir. Eş fakir ise yerine göre tuvalet ve mutfağı başkalarıyla ortaklaşa kullanılan fakat kendisine ait kilitli müstakil bir odanın bulunduğu bir mesken yeterli olabilir.
Hali vakti iyi soylu bir kadın kumasının veya eşinin akrabalarının bulunduğu bir binada oturmayabilir. Kocası müstakil bir ev temin edinceye kadar kocasıyla birlikte olmayabilir.
Evin komşuları da önemlidir. Kadın güçsüz olduğu için kocası ona baskı ve haksızlık yapabilir. Kocasının baskı ve haksızlıklarına karşı kendisini koruyabilecek iyi komşular arasında bulunmayan bir mesken şeriatın kabul ettiği mesken (mesken-i şer'î) sayılmaz. Komşuların insan ilişkileri bakımından iyi ve dini bakımdan da güvenilir kişiler olması gerekir. Kadın bu şartlara uygun olmayan bir evde oturmaya zorlanamaz. 5
C- Kadının hizmetçilerinin nafakası
Kadının hizmetçisi onun sahip bulunduğu köle değilse eşinin hizmetçiye nafaka vermesi gerekmez. (Nafakât m.l86)6
Fakir bulunan koca karısının hizmetçisine nafaka vermekten sorumlu tutulmaz. Gücü yeten kocanın karısının hizmetçisine nafaka vermesi icap eder.
Kadın soylu bir aileye mensup ya da özürlü ise yemeğini pişirmekle sorumlu tutulamaz. Bu durumda koca yemeği kendi aşçısına yaptırıyorsa karısının yemeğini hazırlaması için hizmetçi tutmak zorunda değildir. Aksi taktirde yemek pişirecek bir hizmetçi tutması gerekir.
Kadın ihtiyaç duyduğu şeyleri çarşıdan bizzat almakla yükümlü değildir. Bu kocanın görevidir. Onları ya kendi getirir veya bu işi yapacak birini tutar.
Kadın hasta olur ve hizmetçisi de bulunmazsa ona hizmet etmek kocanın görevi olur.
Maddi durumu uygun olan koca eşinin hizmetçisine nafaka vermekle yükümlüdür. Kadının iki ya da daha fazla hizmetçisi varsa erkek bunlardan yalnız bir tanesinin nafakasından sorumlu olup diğerlerini eve sokmayabilir. Ancak eşinden çocukları bulunur da bu sebeple birden fazla hizmetçiye ihtiyaç duyulursa o zaman birden fazla hizmetçinin nafakasını vermekten sorumlu olur.
Koca hizmetçinin göreceği işleri kendisinin bizzat göreceğini ya da kendi hizmetçisine gördüreceğini söyleyerek kadının hizmetçisinin nafakasını vermekten kaçınamaz. Kadın buna razı olursa o başka.
Hizmetçiye verilecek nafaka ona yetecek kadar olmalıdır. Verilecek elbise ise örf ve adetlere uygun olarak giyimine yetecek miktarda olmalıdır. Mevsime yaşanan yere ve zamana göre elbisede değişiklikler olur. (Nafakât m. l85-200 arası)
D-Kadına bir mûnise bir arkadaş temini
Kadın büyük bir evde tek başına oturmaktan sıkılır ve korkarsa kocanın ona bir arkadaş temin etmesi gerekir.
Eğer sıkılıp korkmayacağı biliniyorsa iyi komşular arasında küçük bir evde yaşayan eş için bir mûnise yani ona can yoldaşı olacak bir arkadaş temini gerekmez . (Nafakât m. 298 )
E-Süt çocuğunun emzirilmesi
"Analar çocuklarını tam iki yıl emzirsinler. Bu emzirme süresini tamamlamak isteyenler içindir. Anaların beslenmesi ve giyimi çocuk kendinden olan babanın borcudur.İnsan ancak gücünün yettiğinden sorumlu tutulur. Ne ana çocuğu yüzünden ne de çocuk kendinden olan baba çocuğu yüzünden sıkıntı çekmelidir."(Bakara 233)
Annenin çocuğunu emzirmesi dini bakımdan kendine vacip olmakla birlikte hukuki bakımdan anne buna zorlanamaz. Ancak baba fakir olur da süt anne tutmağa gücü yetmez veya sütanne bulamaz yahut çocuk başkasının memesini almazsa kadın çocuğunu emzirmeye zorlanabilir. (Nafakât m.439)
Anne sütannenin kendi yanında bulunmasını arzu ettiği halde sütanne bunu kabul etmezse baba daima annenin yanında bulunacak sütanne bulmağa mecburdur.( Nafakât m.442)
Kadın kendi çocuğunu emzirmesinden dolayı kocasından ücret alamaz ama boşanarak kocasından ayrılmış ise o başka. Böyle bir kadın kendi çocuğunu emzirmek için ücret alabilir. (Nafakât m. 445 ve 451) Bu durumda annebaşkasının isteyeceği ücret ile ya da ücretsiz olarak çocuğunu emzireceğini söylerse çocuk sütanneye verilemez.
F-İddet Nafakası
Boşanmış olan veya kocasındaki hadımlık ve güçsüzlük gibi bir rahatsızlıktan dolayı mahkeme tarafından ayrılmasına karar verilmiş bulunan bir kadının eski kocasıyla alakasının tamamen kesilmesi için belli bir süre beklemesi gerekir kibu müddete iddet müddeti denir. Hamile ise çocuk doğuncaya kadar adet görüyorsa üç kere adet görüp temizleninceye kadar adet görmüyorsa üç ay bekler. Bu süre içinde eski kocasına ait evin bir bölümünde oturmasıyiyecek ve giyeceğinin onun tarafından karşılanması gerekir.
Kocasının ölmesi halinde kadın gene iddet bekler. eğer hamile değilse bu müddet dört ay on gündür. Hamile kadınların iddeti çocuğun doğumuna kadar sürer. Ölüm iddetinden dolayı kadın nafaka alamaz. Çünkü nafakadan sorumlu olan kocası artık hayatta yoktur.
G-Çocuk Bakımı (Hidâne hakkı)
Hidâne çocuğun ehliyetli biri tarafından belli bir süre için alı konup yetiştirilmesi demektir. Çocuğun yetiştirilmesi dinen anneye aittir ama anne hukuken bununla sorumlu tutulamaz. Fakat çocuğun bakımını üstlenecek başka bir kimse yoksa o zaman anne çocuğa bakmağa mecbur olur 7 .
Anne boşanıp ayrıldıktan sonra hidâne için babadan ücret talep edebilir. (Nafakât m. 453) Çocuğun bakılacağı evin kirası da babaya aittir. Baba yoksa bunu en yakın akrabası öder.Fakat annenin kendi meskeni bulunur da çocuğa orada bakmak mümkün olursa ayrıca kira talep edemez. ( Nafakât m.460)
Çocuk için ödenecek nafaka babanın maddi gücüne ve çocuğun yaşına göre değişir. Babanın eli darda değilse çocukların nafakalarında genişlik göstermesi gerekir. Hakim nafakayı uygun gördüğü miktarda artırır. (Nafakâtm.458) Çocuk için takdir edilen nafaka anneye verilir. Annenin nafakayı çocuğa harcamadığı tespit edilirse ya nafaka güvenilir bir kişiye verilerek annenin ondan sabah akşam azar azar alması temin edilir veya nafakayı harcama görevi annenin dışında birine verilir. (Nafakâtm.461-462)
Anne bir yabancıyla evlenince çocuğa bakma hakkını kaybeder. Çünkü bu durumda çocuk aşağılanıp huzursuz edilebilir. Fakat anne çocuğun yakınlarından olan bir şahısla mesela amcasıyla evlenmişse bu hak düşmez. Anne yabancı biriyle evlendiği halde bu kişi çocuğun bakımını kabul ederse onu annesinden almak caiz olmaz. Çok kere bir üvey baba karısının hatırı ve rızası için bir çocuğa akrabasından daha iyi bakabilir 8 .
Bir kimse çocuğunu alıp başka bir yere götürmek isterse anne buna mani olabilir. Çünkü annenin çocuğu terbiye etme hakkını çiğnenmiş olur.
Erkek çocuklar kendi işlerini yapabilecek bir çağa gelinceye kadar bakımını üstlenen kadının (hâdinesinin) yanında bulunur. ondan sonra velisine teslim edilirler. Bu müddet yedi sekiz veya dokuz yaşını tamamlayıncaya kadardır. Uygulamada yedi yaş esas alınmıştır. Erkek çocuklar bu yaştan sonra bir erkek gibi yetişmeye ilim ve sanat öğrenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu konuda babaları ve dedeleri daha ehildirler.
Kız çocukları ise adet görmeye veya büluğ çağına yaklaşmaya yani erkeklerin ilgisini çekmeye (müştehat olmaya) başlayıncaya kadar analarının yanında kalırlar. Bundan sonra babalarının ve dedelerinin korumasına daha çok ihtiyaç duyacaklarından analarından alınırlar .9
Bakım hakkı sona ermiş olan çocuğu anne istediği zaman gidip görebilir. Kendisi bundan men edilemez.
H-Çocukların nafakaları
Kız olsun erkek olsun çocukların nafakalarını temin etmek babanın görevidir. Annenin ve diğer akrabanın bu konuda bir sorumluluğu yoktur.
Baba çocuklarına bir türlü nafaka vermez ya da gaip olursa hakim baba üzerine nafaka takdirinde bulunarak borçlanmak suretiyle çocukların geçimini temin etmesini anneye emreder. Sonra anne bu borcu çocukların babasından alır. Anne borç almayıp da harcamayı kendi malından yapmışsa bunu da bilahare kocasından talep edip alabilir. Babanın yokluğunda çocukları geçindirme görevini babanın babası üstlenir.
Baba ayrıca bir serveti olmayan küçük çocuklarına bakmağa mecburdur. Çalışıp kazanacakları çağa geldiklerinde onları durumlarına uygun bir sanata koyar yahut ücretle çalıştırıp kazançlarını kendilerine harcar. Kazançları yeterli olmazsa noksan kalan kısmı baba kendi malından tamamlar. Artan bir şey olursa onu çocuk namına saklar. Eğer çocuğun babası israfçı biri ise bu fazla kısım hakim tarafından güvenilir bir kişiye teslim edilir. Çocuğun babası veya anası fakir olur da bu fazla kısma muhtaç olurlarsa onu kendilerine harcayabilirler.
Çocuklar için taktir edilecek nafakalar onların yaşlarına ve babalarının servetine uygun yeterli miktarda olmalıdır. Babaları orta halli ise çocuklar için birer hizmetçi yetmediği taktirde ikişer hizmetçi de tutulur. 10
İ- Büyük evladın nafakası
Büluğa ermiş olan erkek evladın nafakası babaya lazım gelmez kendilerinin çalışıp karşılaması gerekir.
Mevki sahibi ve soylu bulunan kimselerin oğlu olduğu için bir yerde işçilik yapamayacak durumda olanlar kazançtan aciz sayılırlar. Bunların malları yoksa ve mahkemeye müracaat ederlerse nafakalarını hakim taktir eder. Babaları " Biz bunların geçimini sağlarız." diyemezler.
Kız evladın kendine yetecek malı yok ve evli de değilse nafakası babasına aittir. İster bakire olsun isterse iddetini tamamlamış dul olsun fark etmez.
Evladın tahsil masrafları babaya aittir.
Büyük evladın gelirleri ve kazançları kendilerine yeterli olmaz ve çalışıp kazanamayacak durumda bulunurlarsa noksan kalan bölümünü babanın tamamlaması gerekir11 .
Günümüzde yukarıdaki görevlerin büyük bir kısmının erkekler tarafından yerine getirilmediği kadının bu yüzden taşıyamayacağı yükler altına girdiği ve bir çok aile ihtilafının çıktığı kolaylıkla anlaşılabilir.