Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Geçmiş günün hasretini çekmem — yalnız bir yaz gecesi bir yana — ve gözümün son mavi pırıltısı bile gelecek günün müjdesini verecek sana...
Bu bahçe, bu nemli toprak, bu yasemin kokusu, bu mehtaplı gece pırıldamakta devâmedecek ben basıp gidince de, çünkü o ben gelmeden, ben geldikten sonra da bana bağlı olmadan vardı ve bende bu aslın sureti çıktı sadece...
Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle. Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...
Muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama günde bin kere resmin çıktı bende tepemden tırnağıma, fakat ne tuhaf şey hayâlin onda daha çok kalacak benden uzun ömürlüdür muşamba...
Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin. Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize...
Gün iyiden iyiye ışıdı artık, tortusu dibe çöken bir su gibi duruldu, berraklaştı ortalık. Sevgilim, sanki seninle yüz yüze geldim birdenbire : aydınlık, alabildiğine aydınlık...
Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyaz bir elmanın. Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın bahtiyarlığına benzer seni sevmek...
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlarda gidiyorlar. Gitsinler Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı, Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
odam yasak kitaplar suç ortağı şiirler sevdiğim bir kaç poster odam bir karaduygu fotoğrafı o çember zaman içinde yoktu ki varolmanın başka yolları yastığımın altında tutukluk yapmaz silahım uykumu bekleyen kelimeler
geri dönüyorum geçmişte çalınan bir gecenin kapılarından yarım kalmış bir sevişme hatırlıyorum bir daha hiç tamamlanmamış olan sonra bir diğerini, bir diğerini daha derken dağılmış kristal odalarda sızlayan
sonra seni siyah motorsikletli çocuk deri ceketin odamın duvarında asılı kaldı yıllar yılı birbirimizi paralamaktan vazgeçip seviştiğimiz ilk ve tek akşamdı benim için sus payı bir kaç şiirsin artık eski hatıra ya sen ne yaptın bunca zaman değişmesi gerekeni sağlaştırmaktan başka
bak duyuyor musun Deep Purple, Led Zeppelin Emerson, Lake and Palmer plak zarflarında yitirdiğimiz ritüel bugün birinci viteste yaşıyormuş gibi bir duyguya kapılıyor musun ara sırada olsa buluştuğun birileri var mı gecenin, müziğin, şiirin toprak hattında kapamadan gittiğin arka kapı bak açık duruyor hala uğrar mısın bir gün unuttuğun ceketini almaya
Hırsızlığın ürpertili monologu: Kendime hayatımı anlatıyorum Daha o zamanlar biliyordum Yapmaya çalıştığım her şeyin Kendime hayatımı anlatmak olduğunu. Sözcükleri sevmeyi, büyütmeyi, büyülemeyi, onları sivriltip silah yapmayı, yaralamayı da süsleyip gönül almayı da aynı zamanlarda öğrendim. Sözcüklerin karbon ve elmas gücünü keşfettim. Gecenin geometrisinde, müziğin matematiğinde Saklı duruyor şimdi gizli sözlüğüm Uzakta değil Hırsızlığın ürpertili monologu dilimin ucunda siyanürüm.
Duvarlarda uzak bir geleceğin koyu gölgeleri Şiirlerimizi okurduk mahcup bir fısıltıyla plaklar dinletirdik birbirimize, filmler anlatırdık Sonra gizlerimizi vermeye gelirdi sıra dünyayı anlamanın yakıcı isteğiyle gömüldüğümüz kitaplar, genç ölenlerin matemi... Hiçbir şey ilham vermezdi aşka ve kavgaya Eric Clapton'ın gitarı, Genesis'in tarihi ve Ayın öteki yüzü kadar Şimdi radyoyu açsam Biliyorum dünyanın bütün radyolarındasınız Gençliğini kirletilmiş takvimlerde yaşayanlar!
Yoksun umurumda bile değil Baş ucumda resmin hala duruyor Defterimdeki yazın hiç silinmedi Eşiğimdeki ayak izin her gün gelişin Gözlerimce gidişin hiç bilinmedi Varsın böyle geçsin yabancı günler Varsın canımı yaksın yine yalnızlık Seninle doluyken baktığım dünler Yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık
Yoksun umurumda bile değil Dudağımda adın şiir oluyor Ezberindeki sevdan hiç okunmadı Eşiğimdeki ayak izin her gün gelişin Yüreğime gidişin hiç dokunmadı Varsın böyle geçsin yalancı günler Varsın canımı yaksın yine yalnızlık Kokunu verirken vazomda güller Yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık...
Sımsıcak konuşurdun konuşunca ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki çiğdemler güller mor menevşeler açardı Sımsıcak konuşurdun konuşunca Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu bir ceylan gibi sekerdi kelimeler Sesini duymasam çölleşirdi dünya dağlar yarılır ırmaklar kururdu bulutlar çökerdi yüreğime Hâlâ koynumda resmin
Gün akşam olur elinde kitaplar ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin bir kez bile unutmadın “merhaba” demeyi ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin bir dostun vurulduğu gün Hâlâ koynumda resmin
Kaç mevsim kırlara çıkıp çiçekler topladık mezarlar için Belki ürküttük tarla kuşlarını belki kurdu kuşu ürküttük ama aşkı ürkütmedik hiç Hâlâ koynumda resmin
Ve hâlâ sımsıcak durur anılar sımsıcak ve biraz boynu bükük Ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış yasak bir kitap gibi durmaktadır ve firari bir sevda gibi Şimdi duvarlarda resmin...
Önce sevdiğiniz terk eder sizi,ardından uykunuz. Sonra ne sevdiğiniz geri gelir, ne de uykunuz. Cevap veriyorum Zamanla herşey geçer diyen akıllılara; "Geçen tek şey zamandır anlayan, anlatsın anlamayanlara...
Şehrime gel sevgilim. Yarın çık gel Bırak her şeyi, bir bekleyenim var de gel. Gel ki, bu şehir adımlarınla anlamlansın, Gel ki, bu şehir nefretim olmaktan çıksın. Gel ki, nefes alayım. Gel !