Elinde değilmiş, Âşık olmuş...

Yardım alın ve çocuğu göstermemezlik etmeyin çünkü çocuğun günahı yok baba olmayı haketmeyen yaratık için çocuğun baba özlemini oluşturmayın ama bu yaratık için nefes tüketmeyin boşayın defolsun çocuğunuzla mis gibi hayat kurun aslanlar gibi büyütün nafaka da alın
 
Bu konu hepimizi çok üzdü. Konu sahibi acılarını paylaşarak belki bir nebze rahatlarım diye, belki de ne yapacağını bilmediği için yardım alırım diye burada buldu kendini. Ancak içimizden bazıları konu sahibinin ifadesinin düzgün oluşundan konunun fake olduğunu, kimi de cafenin önüne park etmiş eşinin arabasını cafe yi geçtikten sonra fark edip ileriye bir yere arabasını park edip cafeye gittiği kısmın ayrıntısında boğuldular. Konu sahibine yardımcı olmak yerine takıldıkları ayrıntıda kendi acısının altında ezilen hamile kadına sorular sordular, konuya inanmadıklarını vurguladılar. Sanırım kim olsa yardım beklerken fake olarak suçlanırsa aynı şeyleri yapardı. yine de bir süre daha yazmaya devam etti. Ailesinin geldiğini, eşyaları topladığını söyledi. Umarım burayı okuyorsa sağlıklı bir şekilde bebeğini kucağına almıştır. Dilerim bu yaşadığı kabus son bulmuş, yepyeni mutlu bir hayata başlamıştır. Konu sahibi çok mutlu olmanı dilerim. Her şey gönlünce olsun. Eğer olur ya burayı okuyorsan; seni merak eden, yürekten sana dua eden insanlara nasıl olduğunu buraya yazar mısın? Tüm güzellikler senin olsun...
 
konuyu hatırlıyorum çok üzülmüştüm ve içimden asla evlenmiycem dediğimi hatırlıyorum evet bunları yaşıycama yalnız başına ölürüm daha iyi Allah sabrını versin inşallah
 
konu sahibi mi size anlattı durumu anlayamadım ama eğer öyleyse son durumu nedir acaba
Kuruntumu kadınlar hisseder mi
Diye bi konuyu acan bayan

Mesajinda elinde değilmiş,aşık olmuş diye konudan bahsetti yani bu konudan
Bende merak ettim buldum okudum


Allah o adamı bildiği gibi yapsın inşaallah
 
Kuruntumu kadınlar hisseder mi
Diye bi konuyu acan bayan

Mesajinda elinde değilmiş,aşık olmuş diye konudan bahsetti yani bu konudan
Bende merak ettim buldum okudum


Allah o adamı bildiği gibi yapsın inşaallah
konuyu da hortlamış olduk yani.. ama cidden bu erkekler ne beter insanlr
 
Nasıl ya da nerden başlayacağımı bilmiyorum aslında. Neden buraya yazdığımı da bilmiyorum. Bugüne kadar burada çok paylaşım okudum. Ne kadar farklı hayatların olduğunu düşünüp dururdum her seferinde. Ama kınamazdım. Çünkü kendimde dahil hiç kimse için ASLA YAPMAZ, ASLA OLMAZ diyemeyeceğimi bilirdim. Çiğ süt içmişti ya hani insan, bir anlık nefsine kapılıp gidebilirdi ya hani. “neden” diye de sormuyorum aslında şimdi hayatta olup biten onca şeyi gördükten sonra…

İçim paramparça, içim yanıyor, yüreğim kanıyor, ne yapsam ne etsem bir çare yok. Her ne kadar 5 gün önceki hayatımı geri istesem de gelmeyeceğini bilmek o kadar acı veriyor ki anlatamam.

5 gün önce, her günkü gibi işten çıkmış eve geliyordum. Normalde her gün kullandığım bir yol vardı. O gün nedense oradan değil de diğer taraftan gitmek istedim. Sanki bir şey beni o tarafa itiyormuş gibiydi ki eğer o yoldan gelmeseydim zaten şu an hiçbir şeyi bilmeden hayatıma devam ediyor olacaktım belki de kim bilir. Yolda giderken bir an gözüme bir şey takıldı. Bir plaka ve saniyeler sonra o plakanın eşimin arabasının plakası olduğunu anımsadım. İçimde tuhaf bir şeyler oldu ve durdum. Çok uzaklaşmamıştım zaten. Hem korkuyor hem de merak ediyordum ne olduğunu. Çünkü daha çok geçmemişti ki eşimle telefonda konuşurken işte olduğunu ve çok yoğun çalıştığını bugün biraz geç çıkabileceğini söylemişti. Bacaklarım titriyordu yürürken, arabanın bulunduğu yere kadar gittim. 5 dakika yürümedim zaten. Arabanın hemen çaprazında cafe tarzı bir yer vardı. Şimdi yazarken aynı anı tekrar tekrar yaşıyorum. Onları gördüm. Elim ayağım buz kesti. Eşim arkasını dönüktü, fark etmedi. Orada öylece dona kaldım. Zaman sanki durdu, hiçbir şey düşünemiyordum. Ne yapacağımı bilmeden öylece belki de 5-10 dakika bekledim ama ne kadar zaman olduğunu da bilmiyorum aslında. Şimdi diyeceksiniz ki ne var iş içindir vs. Ama eşimin işi öyle bir iş değil.

Dışarıda hiçbir iş ilişkisi bulunmayan, 3 yıldır ev iş, iş ev arasında mekik dokuyan, bu yüzden arabası bile doğru düzgün kilometre yapmamış olan, işten çıkarken arayıp geliyorum diye haber veren ve ne kadar zamanda evde olduğu belli olan, karşı cinsle iletişimi mesafeli, telefon rehberinde gereksiz hiç kimsenin telefon numarası olmayan hatta aile dışında hiçbir bayanın telefon numarası olmayan, whatsapp tan tutun da hiçbir sosyal medya aracı kullanmayan, her daim evde yanımda olan ve interneti bile yanımda kullanan, bulunduğumuz şehirde arkadaşı çok fazla olmadığı için haftasonunu bile her daim eşiyle birlikte geçiren, en son kafeye gidip oturduğumuz zamanın üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen ısrarla kafede oturmak istemeyen, dışarıda yemek yemeyi sevmeyip eve söyleyen, haftaiçi işte yorulduğu için haftasonunu çoğunlukla evde geçirmek isteyen biriydi. Evet artık ”di” diyorum. Çünkü bundan sonrası yok. Bizim geleceğimiz yok, bitti, tükendi. Artık doğrusu “biz” diye bir şey yok! “Yok”muşuz.

O gün biraz daha bekledikten sonra kendime geldim ve yapabileceğim çok da bir şey yoktu aslında. Aralarındaki samimiyet her şeyi açıklıyordu, en ufak bir yanlış anlama ihtimalim olup olmadığımı sorsam da kendime boş bir uğraş olduğunu adım gibi biliyordum. İçeri girdim ve masaya doğru gittim. Eşim beni fark edince o da dondu kaldı. Kireç gibi oldu bir anda yüzü. Gözlerime bakamadı ve başını öne doğru eğdi sadece. Hiç konuşmadı, o dakikadan sonra bir şey söylemesini beklemiyordum zaten. Aslında hayatım boyunca hiç böyle bir şey yaşamayacakmışım gibi diğer yandan sanki bir gün böyle bir şey zaten yaşayacakmışım gibi karmakarışık duygular içindeydim. Yüzüğümü çıkarttım, masanın üzerine bıraktım ve sadece “Yolun açık olsun.” diyebildim. Orada cıngar çıkartıp rezil etmek de vardı belki ama o an hiçbir şeye gücüm yoktu, dokunsalar yere yığılacak gibiydim. Arabaya bindim ve eve geldim. Ama nasıl geldim ben bile bilmiyorum. Arabayı nasıl kullandım bilmiyorum.

Onunla paylaştığımız ne varsa kırıp dökmek istedim. Ne yazık ki hiçbirini yapacak takatim yoktu. Akşam olmuştu artık. Işığı açmadım. Sabaha kadar karanlıkta oturdum ve saatlerce ağladım. Hiçbir şey yiyemedim. O gece ev gelmedi, nerde kaldı ne yaptı bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ve asıl vurucu darbe o sabah geldi. Telefonumda bir mesaj “ELİMDE DEĞİLDİ, AŞIK OLDUM, BENİ AFFET BİLE DİYEMEM, SENİN DE YOLUN AÇIK OLSUN…”

En çok canımı yakan da, tüm bunları 7 aylık hamileyken yaşıyor olmak. Ve böyle bir mesajdan sonra ne denir ki artık. Giden çoktan gitmiş… Hayat ne kadar da tarifsiz acılar yaşatabiliyormuş insana. Ne hissettiğimi anlatmak istiyorum, anlatıp bir nebze rahatlamak istiyorum ama kelimeler kifayetsiz, sanki hafızamdan silinmiş gibiler. Bu yazıyı bile o kadar uzun zamanda yazdım ki iki lafı bir araya getirmek için o kadar uğraşıyorum ki…

Ve şu an bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmiyor. Ne benim ailem ne onun ailesi. Nasıl anlatılır onu da bilmiyorum. Yapayalnızım günlerdir evde. Ölü gibiyim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ağlayıp ağlayıp susuyorum. Ağlamaktan gözlerim acıyor. Ağlarken boğulacak gibi oluyorum, nefes alamıyorum zaman zaman… Bu kadar bilinmezliğin ardından bildiğim tek şey var. İstediğim tek şey daha doğrusu: Çocuğunu tanımasına izin vermemek. Belki çok acımasızca ama öyle. Canımı bu kadar yakan, dünyamı ansızın her şey güzel giderken bebeğimiz için gün sayarken böylesine acımasızca yıkan bir insana bunu layık görüyorum.

Çok uzun oldu farkındayım ama böyle işte, hakkınızı helal edin…
Ve hemen cevap yazamazsam affola...
Gözlerim dolu okudum. Ve içimden ilk şu geçti. O gün o yoldan seni yürüten Allah, senin görmeni istedi. Ben eminim sen çok daha mutlu olacaksın.Ve gerçek yüzünü gördün.Ya göremeseydin.Ailenle paylaş yaşadıklarını. Rabbim yardımcın olsun.Her şey gönlünce olsun 🙏🏻
 
Nasıl ya da nerden başlayacağımı bilmiyorum aslında. Neden buraya yazdığımı da bilmiyorum. Bugüne kadar burada çok paylaşım okudum. Ne kadar farklı hayatların olduğunu düşünüp dururdum her seferinde. Ama kınamazdım. Çünkü kendimde dahil hiç kimse için ASLA YAPMAZ, ASLA OLMAZ diyemeyeceğimi bilirdim. Çiğ süt içmişti ya hani insan, bir anlık nefsine kapılıp gidebilirdi ya hani. “neden” diye de sormuyorum aslında şimdi hayatta olup biten onca şeyi gördükten sonra…

İçim paramparça, içim yanıyor, yüreğim kanıyor, ne yapsam ne etsem bir çare yok. Her ne kadar 5 gün önceki hayatımı geri istesem de gelmeyeceğini bilmek o kadar acı veriyor ki anlatamam.

5 gün önce, her günkü gibi işten çıkmış eve geliyordum. Normalde her gün kullandığım bir yol vardı. O gün nedense oradan değil de diğer taraftan gitmek istedim. Sanki bir şey beni o tarafa itiyormuş gibiydi ki eğer o yoldan gelmeseydim zaten şu an hiçbir şeyi bilmeden hayatıma devam ediyor olacaktım belki de kim bilir. Yolda giderken bir an gözüme bir şey takıldı. Bir plaka ve saniyeler sonra o plakanın eşimin arabasının plakası olduğunu anımsadım. İçimde tuhaf bir şeyler oldu ve durdum. Çok uzaklaşmamıştım zaten. Hem korkuyor hem de merak ediyordum ne olduğunu. Çünkü daha çok geçmemişti ki eşimle telefonda konuşurken işte olduğunu ve çok yoğun çalıştığını bugün biraz geç çıkabileceğini söylemişti. Bacaklarım titriyordu yürürken, arabanın bulunduğu yere kadar gittim. 5 dakika yürümedim zaten. Arabanın hemen çaprazında cafe tarzı bir yer vardı. Şimdi yazarken aynı anı tekrar tekrar yaşıyorum. Onları gördüm. Elim ayağım buz kesti. Eşim arkasını dönüktü, fark etmedi. Orada öylece dona kaldım. Zaman sanki durdu, hiçbir şey düşünemiyordum. Ne yapacağımı bilmeden öylece belki de 5-10 dakika bekledim ama ne kadar zaman olduğunu da bilmiyorum aslında. Şimdi diyeceksiniz ki ne var iş içindir vs. Ama eşimin işi öyle bir iş değil.

Dışarıda hiçbir iş ilişkisi bulunmayan, 3 yıldır ev iş, iş ev arasında mekik dokuyan, bu yüzden arabası bile doğru düzgün kilometre yapmamış olan, işten çıkarken arayıp geliyorum diye haber veren ve ne kadar zamanda evde olduğu belli olan, karşı cinsle iletişimi mesafeli, telefon rehberinde gereksiz hiç kimsenin telefon numarası olmayan hatta aile dışında hiçbir bayanın telefon numarası olmayan, whatsapp tan tutun da hiçbir sosyal medya aracı kullanmayan, her daim evde yanımda olan ve interneti bile yanımda kullanan, bulunduğumuz şehirde arkadaşı çok fazla olmadığı için haftasonunu bile her daim eşiyle birlikte geçiren, en son kafeye gidip oturduğumuz zamanın üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen ısrarla kafede oturmak istemeyen, dışarıda yemek yemeyi sevmeyip eve söyleyen, haftaiçi işte yorulduğu için haftasonunu çoğunlukla evde geçirmek isteyen biriydi. Evet artık ”di” diyorum. Çünkü bundan sonrası yok. Bizim geleceğimiz yok, bitti, tükendi. Artık doğrusu “biz” diye bir şey yok! “Yok”muşuz.

O gün biraz daha bekledikten sonra kendime geldim ve yapabileceğim çok da bir şey yoktu aslında. Aralarındaki samimiyet her şeyi açıklıyordu, en ufak bir yanlış anlama ihtimalim olup olmadığımı sorsam da kendime boş bir uğraş olduğunu adım gibi biliyordum. İçeri girdim ve masaya doğru gittim. Eşim beni fark edince o da dondu kaldı. Kireç gibi oldu bir anda yüzü. Gözlerime bakamadı ve başını öne doğru eğdi sadece. Hiç konuşmadı, o dakikadan sonra bir şey söylemesini beklemiyordum zaten. Aslında hayatım boyunca hiç böyle bir şey yaşamayacakmışım gibi diğer yandan sanki bir gün böyle bir şey zaten yaşayacakmışım gibi karmakarışık duygular içindeydim. Yüzüğümü çıkarttım, masanın üzerine bıraktım ve sadece “Yolun açık olsun.” diyebildim. Orada cıngar çıkartıp rezil etmek de vardı belki ama o an hiçbir şeye gücüm yoktu, dokunsalar yere yığılacak gibiydim. Arabaya bindim ve eve geldim. Ama nasıl geldim ben bile bilmiyorum. Arabayı nasıl kullandım bilmiyorum.

Onunla paylaştığımız ne varsa kırıp dökmek istedim. Ne yazık ki hiçbirini yapacak takatim yoktu. Akşam olmuştu artık. Işığı açmadım. Sabaha kadar karanlıkta oturdum ve saatlerce ağladım. Hiçbir şey yiyemedim. O gece ev gelmedi, nerde kaldı ne yaptı bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ve asıl vurucu darbe o sabah geldi. Telefonumda bir mesaj “ELİMDE DEĞİLDİ, AŞIK OLDUM, BENİ AFFET BİLE DİYEMEM, SENİN DE YOLUN AÇIK OLSUN…”

En çok canımı yakan da, tüm bunları 7 aylık hamileyken yaşıyor olmak. Ve böyle bir mesajdan sonra ne denir ki artık. Giden çoktan gitmiş… Hayat ne kadar da tarifsiz acılar yaşatabiliyormuş insana. Ne hissettiğimi anlatmak istiyorum, anlatıp bir nebze rahatlamak istiyorum ama kelimeler kifayetsiz, sanki hafızamdan silinmiş gibiler. Bu yazıyı bile o kadar uzun zamanda yazdım ki iki lafı bir araya getirmek için o kadar uğraşıyorum ki…

Ve şu an bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmiyor. Ne benim ailem ne onun ailesi. Nasıl anlatılır onu da bilmiyorum. Yapayalnızım günlerdir evde. Ölü gibiyim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ağlayıp ağlayıp susuyorum. Ağlamaktan gözlerim acıyor. Ağlarken boğulacak gibi oluyorum, nefes alamıyorum zaman zaman… Bu kadar bilinmezliğin ardından bildiğim tek şey var. İstediğim tek şey daha doğrusu: Çocuğunu tanımasına izin vermemek. Belki çok acımasızca ama öyle. Canımı bu kadar yakan, dünyamı ansızın her şey güzel giderken bebeğimiz için gün sayarken böylesine acımasızca yıkan bir insana bunu layık görüyorum.

Çok uzun oldu farkındayım ama böyle işte, hakkınızı helal edin…
Ve hemen cevap yazamazsam affola...
Nasıl ya da nerden başlayacağımı bilmiyorum aslında. Neden buraya yazdığımı da bilmiyorum. Bugüne kadar burada çok paylaşım okudum. Ne kadar farklı hayatların olduğunu düşünüp dururdum her seferinde. Ama kınamazdım. Çünkü kendimde dahil hiç kimse için ASLA YAPMAZ, ASLA OLMAZ diyemeyeceğimi bilirdim. Çiğ süt içmişti ya hani insan, bir anlık nefsine kapılıp gidebilirdi ya hani. “neden” diye de sormuyorum aslında şimdi hayatta olup biten onca şeyi gördükten sonra…

İçim paramparça, içim yanıyor, yüreğim kanıyor, ne yapsam ne etsem bir çare yok. Her ne kadar 5 gün önceki hayatımı geri istesem de gelmeyeceğini bilmek o kadar acı veriyor ki anlatamam.

5 gün önce, her günkü gibi işten çıkmış eve geliyordum. Normalde her gün kullandığım bir yol vardı. O gün nedense oradan değil de diğer taraftan gitmek istedim. Sanki bir şey beni o tarafa itiyormuş gibiydi ki eğer o yoldan gelmeseydim zaten şu an hiçbir şeyi bilmeden hayatıma devam ediyor olacaktım belki de kim bilir. Yolda giderken bir an gözüme bir şey takıldı. Bir plaka ve saniyeler sonra o plakanın eşimin arabasının plakası olduğunu anımsadım. İçimde tuhaf bir şeyler oldu ve durdum. Çok uzaklaşmamıştım zaten. Hem korkuyor hem de merak ediyordum ne olduğunu. Çünkü daha çok geçmemişti ki eşimle telefonda konuşurken işte olduğunu ve çok yoğun çalıştığını bugün biraz geç çıkabileceğini söylemişti. Bacaklarım titriyordu yürürken, arabanın bulunduğu yere kadar gittim. 5 dakika yürümedim zaten. Arabanın hemen çaprazında cafe tarzı bir yer vardı. Şimdi yazarken aynı anı tekrar tekrar yaşıyorum. Onları gördüm. Elim ayağım buz kesti. Eşim arkasını dönüktü, fark etmedi. Orada öylece dona kaldım. Zaman sanki durdu, hiçbir şey düşünemiyordum. Ne yapacağımı bilmeden öylece belki de 5-10 dakika bekledim ama ne kadar zaman olduğunu da bilmiyorum aslında. Şimdi diyeceksiniz ki ne var iş içindir vs. Ama eşimin işi öyle bir iş değil.

Dışarıda hiçbir iş ilişkisi bulunmayan, 3 yıldır ev iş, iş ev arasında mekik dokuyan, bu yüzden arabası bile doğru düzgün kilometre yapmamış olan, işten çıkarken arayıp geliyorum diye haber veren ve ne kadar zamanda evde olduğu belli olan, karşı cinsle iletişimi mesafeli, telefon rehberinde gereksiz hiç kimsenin telefon numarası olmayan hatta aile dışında hiçbir bayanın telefon numarası olmayan, whatsapp tan tutun da hiçbir sosyal medya aracı kullanmayan, her daim evde yanımda olan ve interneti bile yanımda kullanan, bulunduğumuz şehirde arkadaşı çok fazla olmadığı için haftasonunu bile her daim eşiyle birlikte geçiren, en son kafeye gidip oturduğumuz zamanın üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen ısrarla kafede oturmak istemeyen, dışarıda yemek yemeyi sevmeyip eve söyleyen, haftaiçi işte yorulduğu için haftasonunu çoğunlukla evde geçirmek isteyen biriydi. Evet artık ”di” diyorum. Çünkü bundan sonrası yok. Bizim geleceğimiz yok, bitti, tükendi. Artık doğrusu “biz” diye bir şey yok! “Yok”muşuz.

O gün biraz daha bekledikten sonra kendime geldim ve yapabileceğim çok da bir şey yoktu aslında. Aralarındaki samimiyet her şeyi açıklıyordu, en ufak bir yanlış anlama ihtimalim olup olmadığımı sorsam da kendime boş bir uğraş olduğunu adım gibi biliyordum. İçeri girdim ve masaya doğru gittim. Eşim beni fark edince o da dondu kaldı. Kireç gibi oldu bir anda yüzü. Gözlerime bakamadı ve başını öne doğru eğdi sadece. Hiç konuşmadı, o dakikadan sonra bir şey söylemesini beklemiyordum zaten. Aslında hayatım boyunca hiç böyle bir şey yaşamayacakmışım gibi diğer yandan sanki bir gün böyle bir şey zaten yaşayacakmışım gibi karmakarışık duygular içindeydim. Yüzüğümü çıkarttım, masanın üzerine bıraktım ve sadece “Yolun açık olsun.” diyebildim. Orada cıngar çıkartıp rezil etmek de vardı belki ama o an hiçbir şeye gücüm yoktu, dokunsalar yere yığılacak gibiydim. Arabaya bindim ve eve geldim. Ama nasıl geldim ben bile bilmiyorum. Arabayı nasıl kullandım bilmiyorum.

Onunla paylaştığımız ne varsa kırıp dökmek istedim. Ne yazık ki hiçbirini yapacak takatim yoktu. Akşam olmuştu artık. Işığı açmadım. Sabaha kadar karanlıkta oturdum ve saatlerce ağladım. Hiçbir şey yiyemedim. O gece ev gelmedi, nerde kaldı ne yaptı bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ve asıl vurucu darbe o sabah geldi. Telefonumda bir mesaj “ELİMDE DEĞİLDİ, AŞIK OLDUM, BENİ AFFET BİLE DİYEMEM, SENİN DE YOLUN AÇIK OLSUN…”

En çok canımı yakan da, tüm bunları 7 aylık hamileyken yaşıyor olmak. Ve böyle bir mesajdan sonra ne denir ki artık. Giden çoktan gitmiş… Hayat ne kadar da tarifsiz acılar yaşatabiliyormuş insana. Ne hissettiğimi anlatmak istiyorum, anlatıp bir nebze rahatlamak istiyorum ama kelimeler kifayetsiz, sanki hafızamdan silinmiş gibiler. Bu yazıyı bile o kadar uzun zamanda yazdım ki iki lafı bir araya getirmek için o kadar uğraşıyorum ki…

Ve şu an bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmiyor. Ne benim ailem ne onun ailesi. Nasıl anlatılır onu da bilmiyorum. Yapayalnızım günlerdir evde. Ölü gibiyim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ağlayıp ağlayıp susuyorum. Ağlamaktan gözlerim acıyor. Ağlarken boğulacak gibi oluyorum, nefes alamıyorum zaman zaman… Bu kadar bilinmezliğin ardından bildiğim tek şey var. İstediğim tek şey daha doğrusu: Çocuğunu tanımasına izin vermemek. Belki çok acımasızca ama öyle. Canımı bu kadar yakan, dünyamı ansızın her şey güzel giderken bebeğimiz için gün sayarken böylesine acımasızca yıkan bir insana bunu layık görüyorum.

Çok uzun oldu farkındayım ama böyle işte, hakkınızı helal edin…
Ve hemen cevap yazamazsam affola...
Söze nasill baslayacagimi bilmeden (kaderde ne varsa o gelir başa diyorum)yaşadiklarinizi dönüp dönüp başa alarak okudum..Ne denir ne söylenir acinizi icimde hissettim hepsi bu kadar 😔
 
Nasıl ya da nerden başlayacağımı bilmiyorum aslında. Neden buraya yazdığımı da bilmiyorum. Bugüne kadar burada çok paylaşım okudum. Ne kadar farklı hayatların olduğunu düşünüp dururdum her seferinde. Ama kınamazdım. Çünkü kendimde dahil hiç kimse için ASLA YAPMAZ, ASLA OLMAZ diyemeyeceğimi bilirdim. Çiğ süt içmişti ya hani insan, bir anlık nefsine kapılıp gidebilirdi ya hani. “neden” diye de sormuyorum aslında şimdi hayatta olup biten onca şeyi gördükten sonra…

İçim paramparça, içim yanıyor, yüreğim kanıyor, ne yapsam ne etsem bir çare yok. Her ne kadar 5 gün önceki hayatımı geri istesem de gelmeyeceğini bilmek o kadar acı veriyor ki anlatamam.

5 gün önce, her günkü gibi işten çıkmış eve geliyordum. Normalde her gün kullandığım bir yol vardı. O gün nedense oradan değil de diğer taraftan gitmek istedim. Sanki bir şey beni o tarafa itiyormuş gibiydi ki eğer o yoldan gelmeseydim zaten şu an hiçbir şeyi bilmeden hayatıma devam ediyor olacaktım belki de kim bilir. Yolda giderken bir an gözüme bir şey takıldı. Bir plaka ve saniyeler sonra o plakanın eşimin arabasının plakası olduğunu anımsadım. İçimde tuhaf bir şeyler oldu ve durdum. Çok uzaklaşmamıştım zaten. Hem korkuyor hem de merak ediyordum ne olduğunu. Çünkü daha çok geçmemişti ki eşimle telefonda konuşurken işte olduğunu ve çok yoğun çalıştığını bugün biraz geç çıkabileceğini söylemişti. Bacaklarım titriyordu yürürken, arabanın bulunduğu yere kadar gittim. 5 dakika yürümedim zaten. Arabanın hemen çaprazında cafe tarzı bir yer vardı. Şimdi yazarken aynı anı tekrar tekrar yaşıyorum. Onları gördüm. Elim ayağım buz kesti. Eşim arkasını dönüktü, fark etmedi. Orada öylece dona kaldım. Zaman sanki durdu, hiçbir şey düşünemiyordum. Ne yapacağımı bilmeden öylece belki de 5-10 dakika bekledim ama ne kadar zaman olduğunu da bilmiyorum aslında. Şimdi diyeceksiniz ki ne var iş içindir vs. Ama eşimin işi öyle bir iş değil.

Dışarıda hiçbir iş ilişkisi bulunmayan, 3 yıldır ev iş, iş ev arasında mekik dokuyan, bu yüzden arabası bile doğru düzgün kilometre yapmamış olan, işten çıkarken arayıp geliyorum diye haber veren ve ne kadar zamanda evde olduğu belli olan, karşı cinsle iletişimi mesafeli, telefon rehberinde gereksiz hiç kimsenin telefon numarası olmayan hatta aile dışında hiçbir bayanın telefon numarası olmayan, whatsapp tan tutun da hiçbir sosyal medya aracı kullanmayan, her daim evde yanımda olan ve interneti bile yanımda kullanan, bulunduğumuz şehirde arkadaşı çok fazla olmadığı için haftasonunu bile her daim eşiyle birlikte geçiren, en son kafeye gidip oturduğumuz zamanın üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen ısrarla kafede oturmak istemeyen, dışarıda yemek yemeyi sevmeyip eve söyleyen, haftaiçi işte yorulduğu için haftasonunu çoğunlukla evde geçirmek isteyen biriydi. Evet artık ”di” diyorum. Çünkü bundan sonrası yok. Bizim geleceğimiz yok, bitti, tükendi. Artık doğrusu “biz” diye bir şey yok! “Yok”muşuz.

O gün biraz daha bekledikten sonra kendime geldim ve yapabileceğim çok da bir şey yoktu aslında. Aralarındaki samimiyet her şeyi açıklıyordu, en ufak bir yanlış anlama ihtimalim olup olmadığımı sorsam da kendime boş bir uğraş olduğunu adım gibi biliyordum. İçeri girdim ve masaya doğru gittim. Eşim beni fark edince o da dondu kaldı. Kireç gibi oldu bir anda yüzü. Gözlerime bakamadı ve başını öne doğru eğdi sadece. Hiç konuşmadı, o dakikadan sonra bir şey söylemesini beklemiyordum zaten. Aslında hayatım boyunca hiç böyle bir şey yaşamayacakmışım gibi diğer yandan sanki bir gün böyle bir şey zaten yaşayacakmışım gibi karmakarışık duygular içindeydim. Yüzüğümü çıkarttım, masanın üzerine bıraktım ve sadece “Yolun açık olsun.” diyebildim. Orada cıngar çıkartıp rezil etmek de vardı belki ama o an hiçbir şeye gücüm yoktu, dokunsalar yere yığılacak gibiydim. Arabaya bindim ve eve geldim. Ama nasıl geldim ben bile bilmiyorum. Arabayı nasıl kullandım bilmiyorum.

Onunla paylaştığımız ne varsa kırıp dökmek istedim. Ne yazık ki hiçbirini yapacak takatim yoktu. Akşam olmuştu artık. Işığı açmadım. Sabaha kadar karanlıkta oturdum ve saatlerce ağladım. Hiçbir şey yiyemedim. O gece ev gelmedi, nerde kaldı ne yaptı bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ve asıl vurucu darbe o sabah geldi. Telefonumda bir mesaj “ELİMDE DEĞİLDİ, AŞIK OLDUM, BENİ AFFET BİLE DİYEMEM, SENİN DE YOLUN AÇIK OLSUN…”

En çok canımı yakan da, tüm bunları 7 aylık hamileyken yaşıyor olmak. Ve böyle bir mesajdan sonra ne denir ki artık. Giden çoktan gitmiş… Hayat ne kadar da tarifsiz acılar yaşatabiliyormuş insana. Ne hissettiğimi anlatmak istiyorum, anlatıp bir nebze rahatlamak istiyorum ama kelimeler kifayetsiz, sanki hafızamdan silinmiş gibiler. Bu yazıyı bile o kadar uzun zamanda yazdım ki iki lafı bir araya getirmek için o kadar uğraşıyorum ki…

Ve şu an bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmiyor. Ne benim ailem ne onun ailesi. Nasıl anlatılır onu da bilmiyorum. Yapayalnızım günlerdir evde. Ölü gibiyim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ağlayıp ağlayıp susuyorum. Ağlamaktan gözlerim acıyor. Ağlarken boğulacak gibi oluyorum, nefes alamıyorum zaman zaman… Bu kadar bilinmezliğin ardından bildiğim tek şey var. İstediğim tek şey daha doğrusu: Çocuğunu tanımasına izin vermemek. Belki çok acımasızca ama öyle. Canımı bu kadar yakan, dünyamı ansızın her şey güzel giderken bebeğimiz için gün sayarken böylesine acımasızca yıkan bir insana bunu layık görüyorum.

Çok uzun oldu farkındayım ama böyle işte, hakkınızı helal edin…
Ve hemen cevap yazamazsam affola...
Canim benim bu acıları sakin tek başına yaşama. BEBEĞİN VAR ŞU ANDA SENİN. ALLAH ONU BİLDİĞİ GİBİ ETSİN. NASILSIN ŞİMDİ?
 
Aynisini suan en yakin arkadaşım yasadi. Ustelik eşinin dayisinin kızıyla iliskisi ortaya ckti. Ikiside evli. arkadasim kizina hamileydi 7 aylik oglu 5 yasinda.. bosandilar tabi. Suan kizi 40 günlük.. asik olup evliligini bitirdi adam ama asik oldum dedigi kadin kocasina döndü.. simdi baskasiyla iliskisi var gününü gun ediyor olan ise hala kocasini seven ve yasananlari hazmedemeyen arkadaşıma oluyor....
 
X