eski konularımd bilenler vardı 90 kiloydum rkadaşlar geçen gün çapa tıp fakültesinde 3 ayrı tattıda tarıldım ve tam 120 kg çıktım boyum 1.69 her gün ağlıyorum hiç fotoğraf çekilmiyorum.nolur bana akıl verin şişman olmak iğrenç bir şey
Başlangıç kilomuz aynı olduğu için size kendi serüvenimden bahsetmek isterim. Öncelikle belirteyim ki, herkesin metabolizması, sağlık sorunları ve bence en önemlisi ölümcül obez (lütfen kırılmayın ama biraz da olsa bu tıbbi terimle yüzleşin) haline gelmesi altında yatan sebepler farklıdır. Bu kilodaysanız büyük bir ihtimalle insülin direnci, metabolik sendrom, diyabet, pkos gibi hastalıklarınız mevcuttur. Bu hastalıklar hem kilo kaynaklı, hem de kilo alımına sebep olduğundan insanı hayattan soğutan bir kısır döngüdesiniz. Damdan düşmüş biri olarak sizi çok iyi anlıyorum.
Konunuza yorum yapan diğer üyelerin büyük bir sağduyuyla size önerdikleri gibi önce bir doktor ile görüşüp kan değerlerinize baktırın ve acil tedavi gerektiren bir tıbbi sorununuz olup olmadığını öğrenin. İyi haber şu ki, yukarıda bahsettiğim hastalıkların tümü siz kilo verdikçe düzelmeye yüz tutacak ve çoğu zaman kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Diyetisyen tavsiyesi de çok mantıklı ve faydalı ama herkes diyetisyen eşliğinde kilo vermeye müsait bir mizaca sahip olmayabiliyor. Ben diyet listelerine ve diyetisyen öğütlerine uymayı beceremiyorum mesela.
Bundan önce iki defa kalori kısıtlaması diyetiyle (artı uzun yürüyüşler) 40’ar kiloya yakın verdim. Bir listeye bağlı kalmadım sadece günlük kalorimi aşmadım. Başlangıç kilom 100-110 arasıydı. İki diyette de 70 kiloya çok yaklaştım. Bu yaklaşık 4 ay sürdü. Ya 70 kilo benim vücudumun bana “artık yeter daha fazla küçülmek istemiyorum” mesajı verdiği noktaydı, ya da 4 ay yemek bağımlısı olan bir kadının kendini sevdiği şeylerden mahrum etmeye psikolojik olarak tahammül edebildiği maksimum süreydi, ama ben hep başa sardım. Geçen Eylül ayı başında kendimi 120 kilo olarak buldum ve ölümcül obezitenin ölümlü kısmına yaklaştığımı hissettim.
Daha önce denemediğim ama adını son zamanlarda çok sık duyup araştırdığım aralıklı orucu usulca denemeye karar verdim. Neden usulca diyeceksiniz. Diyette olduğumu kendim bile fark etmeyeyim diye. Önce ağzıma koyduğum her şeyi dürüstçe yazdığım bir günlük tutmaya başladım. Gün sonunda yediklerinize bakmanız ve neyi yemeseniz de olurdu diye düşünmeniz büyük bir farkındalık yaratıyor ve boş yere yediklerinizden pişmanlık, yiyebilecekken yemediklerinizden ise gurur duyuyorsunuz.
Benim için ilk adım yediklerimi hiçbir şekilde kısıtlamadan yeme aralığımı kısaltmak ve öğün sayımı ikiye indirmek oldu. Zaten ailecek son öğünü erken yiyen bir aileydik ama ben yatana kadar yemeye devam ediyordum. Sanki sahiden oruç tutuyormuşum gibi saat 16:00’dan sonra ertesi sabah 10:00’daki kahvaltıya kadar hiçbir şey yememeye başladım. Yeme aralığımda canımın her istediğini, istediğim kadar yedim. Oruç aralığımda canım bir şey çektiğinde bundan önceki diyetlerimin aksine aylarca beklemek yerine sadece ertesi sabaha kadar beklemek bana daha sürdürülebilir geldi.
Bu yarı-diyet yaklaşık 3 hafta devam etti. Hem gece yemelerim durunca günlük büyük bir kalori açığı oluştu, hem de aralıklı oruç sayesinde aç kaldığı sürede vücudum fazla yağlarım yakmak zorunda kaldı. Bazı diyetisyenler kızacak ama üç ana-üç ara öğün ile devamlı bir şeyler sindirmeye, devamlı insülin salgılamaya devam eden metabolizmanın stoktan yağ yakmaya fırsatı kalmadığı artık tıbben kanıtlanmış durumda. Siz yine de doktorunuza danışın ve kendi araştırmanızı yapın. Sosisli makarnadan patatesli omlete, şekerli çaydan ballı kreplere kadar her şeyi yediğim halde kilo vermeye başladığımı gördüm. Bu beklediğim motivasyonu sağladı. Geri dönüp diyet günlüğüme baktığımda daha hızlı kilo verebilmek için neleri yemesem de olurmuş görmeye başladım. Yavaş yavaş iki öğünümde psikolojimi diyet paniğine sokmadan daha az kalorili ve daha az karbonhidratlı seçimlere yönelmeye başladım. Kilo vermem hızlandı. Aralıklı oruçta vücut bir süre sonra başlangıçtaki kadar acıkmamaya ve şeker krizlerine girmemeye başlıyor. Beyninizdeki açlık ne yazık ki bundan etkilenmiyor ama hızla kilo verdikçe obur beyninizle başa çıkmaya motive oluyorsunuz. En azından ben öyle oldum.
Vücudum alıştıkça ve kendimi iyi hissettiğim günlerde ikinci öğünü kaldırdım. Tek öğünü gün ortasına çekerek bazı günler yaklaşık 23 saat oruç tuttum. Açlık ve tokluk kan şekeriniz problemli ise bu sizin için uygun olmayabilir. Lütfen, lütfen doktorunuza danışın. Ama aralıklı oruç ve insan vücudu üzerindeki etkileri hakkında bilgi sahibi olan bir doktor veya diyetisyen bulabilirseniz ne iyi olur.
Bu tek öğüne rağmen o bir saatlik yeme aralığında dünyaları yemedim. Hem kalori alımıma, hem de şeker, un, tuz, ekmek tüketimime çok dikkat ettim. Sağlıklı beslendim anlayacağınız. Yani obur beyinle kavgam devam etti, onun çaresi ne yazık ki hiçbir diyette yok. Hipnoz belki işe yarar, ben hiç denemedim. Sevdiğim “zararlı” yiyeceklerden ölene kadar soğuma fikri beni korkuttu. Aynı şekilde sindirim anatomimi kalıcı olarak değiştirecek mide ve bağırsak ameliyatlarından da hem ödül günü yapıp iki koca tabak mantı yiyemeyecek olma korkusu yüzünden, hem de ameliyat komplikasyonlarından çekindiğim için uzak durdum. Ameliyat olup pişman olan da var, olmasaydım ölecektim diyen de. Kendinizi en iyi siz bilirsiniz.
Bu sabah tartıldığımda 56,1 kiloydum. Birkaç gün önce en düşük 55,6 kiloyu görmüştüm. Yani çoğu ilk beş ayda olmak üzere 6 ayda 60 kilodan fazla verdim. Obur beyinle kavga bitti mi, hayır. Daha önce iki defa 40 kilo verip daha fazlasını almış olan bir gaziyim ben. Kavga korkarım hiç bitmeyecek. Ama sizi temin ederim kolaylaştı. Yolda yürürken insanların neredeyse kokusunu alabildiğim bir öfkeyle hak ettiğimden daha fazla yer kapladığımı, daha fazla yemek yediğimi düşünerek beni süzmeleri sona erdi. Psikolojim çok daha iyi. Bana şişmanken yolda veya markette rastlayan yabancıların bile şaşkınlığı ve övgüleri iyi geliyor. Hayal ettiğim her şeyi giyebiliyorum.
Verdiğim tüm kiloları geri almaktan ölesiye korkuyorum. Almayacağımın garantisi ne yazık ki yok. İstediğim kiloya inince kendimce şöyle bir yöntem geliştirdim. Her sabah tartılıyorum. Tartıda gördüğüm kilo o günkü tek öğünümü belirliyor. Ödül günüyse diyet boyunca hayalini kurduğum ve diyet günlüğümün arkasında listesini tuttuğum özlediğim yiyeceklerden seçip yiyorum. Pasta da yiyorum, künefe de, hamburger de yiyorum, salçalı makarna da. Ama sadece tek öğün. Çoğu kilolu kadının aşina olduğu “bu diyet bugün mundar oldu, bari her istediğimi yiyeyim, yarın sıfırdan başlarım” hatasına düşmemeye çalışıyorum. Bu ödül günlerinden sonra kilom beni endişelendirmeyecek bir aralığa düşene kadar 2-3 gün boyunca yine diyet menülerime geri dönüyorum. Zaten kendime bu tampon kilo aralığını bırakabilmek için hedef kilom olan 60 kilonun biraz altına düştüm ve orada kalmaya çalışacağım. Diyet boyunca artık rutin haline gelen günlük yürüyüşlerim aksamadan devam ediyor ve devam edecek.
İşte bu benim serüvenim. Umarım size ilham verir ve kendinize hem sağlık olarak uygun, hem de psikolojiniz açısından sürdürülebilir bir yöntemi hazır olduğunuzda uygulamaya geçirir ve dilerim başarılı olursunuz.