- 10 Ekim 2007
- 6.361
- 2.133
- 45
Günümüzde kadınlar, gerek ekonomik zorunluluklardan dolayı aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla, gerekse yaşam standartlarını yükseltmek, meslek sevgisi,toplumda presti] kazanmak, çevre edinmek, yeni İnsanlar tanımak ve eşinin yanında konumunu yükseltmek gibi bir dizi psikolojik nedenlerle çalışma hayatında yerlerini almışlardır.Ülkemizde çalışan kadınların büyük bir çoğunluğu ekonomik zorunluluklar
nedeniyle; aile geçindirmek veya aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla çalışmaktadır.Yaşam standartını yükseltmek, veya eğitim gördüğü bir alanda uzman olduğu için çalışanların oranı İse oldukça azdır (Topçuoğlu, 1957, Çiftçi, 1979).
Kadının çalışması beraberinde bazı sıkıntılar da getirmektedir. Özellikle kadının evli ve çocuk sahibi olduğu hallerde bu durum daha da zorlaşmaktadır. Bu zorlukların başında; annenin olmadığı saatlerde çocuğun bakımı, İşinden yorgun ve gergin gelen annenin çocuğuna yeterince zaman ayıramaması ve onunla sağlıklı bir iletişim kuramaması gelmektedir (Yavuzer, 1992|. Bu durumda akljmıza şöyle bir soru gelebilir: "Annenin çalışması çocuğu nasıl etkilemektedir?"
Aslında annenin çalışmasının çocuk üzerinde yaratacağı etkileri tek bir faktöre indirgemenin doğru olmadığı; annenin, eğitim düzeyi, çalışma koşulları, çalışma nedeni, anne-çocuk ilişkisinin niteliği, aile ilişkileri, annenin yokluğunda çocuğun kim tarafından nasıl bakıldığı, çocuğa bakan kişinin özellikleri ve bakanın sürekliliği, çocuğun hangi gelişim basamağında olduğu, ailedeki çocuk sayısı ve çocuğun doğum sırası gibi bir dizi faktörün de etkili olabileceği görüşündeyiz (Razorı, 1990)
.
Çalışan anneler ve çocukları üzerinde yapılan araştırmaların arasında tam bir tutarlılık olmamakla birlikte, bulgular genellikle beklenilenin tersine, annenin çalışmasının çocuğu olumsuz yönde etkilemediği şeklindedir. Bu konuda yapılan çalışmalar, çalışan annelerin çocuklarının okul başarılarının ve sosyal gelişimlerinin çalışmayan annelerin çocuklarına göre daha üstün olduğu yönündedir (Cherry ve Eaton, 1977, Gold ve Andres, 1978, Topalak, 1985).
Çalışmayan annelerin çalışan annelere göre çocuklarının fiziksel bakını ve disiplinlerine daha fazla zaman ve enerji harcamaları ve bütün gün evde çocuğu ile birlikte olmaları bu ailelerde anne-çocuk ilişkisinin daha fazla yıpranmasına neden olmaktadır. Çalışmayan annelerin parasal sıkıntıları da bazı problemlerin ortaya çıkmasına neden
olmakta ve bu durum anne-çocuk ilişkisini olumsuz yönden etkilemektedir (Santrock, 1983, Stewart ve Friedman, 1987).
Buna karşın çalışan anneler çocuklarının bakımına günde iki saatten daha az zaman harcamakla birlikte, evde olduğu saatlerde çocuğu ile daha fazla ilgilenerek bu yoksunluğunu telafi etmektedirler. Bir yandan günlük ev işleriyle ilgilenirken bir yandan da çocuğu ile konuşmakta, onu dinlemekte ve boş zamanlarında çocuğuyla kitap okumak onunla sinemaya gitmek, alışveriş yapmak gibi etkinliklere de daha fazla zaman ayırmaktadır. Özellikle aile üyelerinin hep birlikte olduğu akşam saatlerinde ve hafta sonlarında zamanlarının çok büyük bölümünü birlikte ortak faaliyetlerde harcadıklarından annenin çalışmasının olumsuz etkisi ortadan kalkmaktadır (Compos vd. 1983, Dworetzky, 1990, Crockenberg ve Litman, 1991).
Ancak, annenin işinden tatmin olmaması, çocuğun bakımı ve emniyeti konusunda endişe duyması veya çalışma şartlarının çok ağır ve stresli olması gibi faktörler çalışan anne ve çocuğu arasındaki etkileşimi olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Fakat işinde mutlu olan ve çocuğunun bakımı konusunda hiçbir endişe duymadan çalışan anneler, çalışmayan annelere göre daha iyi bir ebeveyn rolüne sahiptirler (Gold ve Andres 1978,Steward ve Fredman, 1987; Dworetzky, 1990J.
Annenin çalışması, çocuğun kendi benliğini algılamasında da önemli bir etkiye sahiptir. şöyleki, annesi çalışan çocuklar annesi evhanımı olan çocuklara oranla "büyüyünce ne olacağını?" sorusunu daha fazla düşünürler. Bu çocuklar kendilerine daha fazla hedef belirleyip, bu yönde çaba gösterirler.Özellikle annenin çalışması kız çocuğunu daha olumlu yönden etkilemektedir. Annesi çalışan kızlar, annelerini daha yetenekli, becerikli hissetmekte ve onunla daha fazla gururlanmaktadırlar. Yapılan çalışmalar da göstermiştir ki, annesi çalışan kızlar annesi çalışmayan kızlara oranla sosyal kavramda kadınlık rolüne daha fazla sahiptirler ve daha fazla akademik başarı ve daha fazla kariyer tutkusu göstermektedirler. Annenin çalışması kız çocuğun kendini yüksek eğitimsel ve mesleki hedeflere yöneltmesinde güdüleyici olmakta ve annelerinin çalışmasından duydukları hayranlıktan dolayı, onu önemli bir model olarak görmektedirler ki, bu durum özellikle okul öncesi dönem çocuklarında sözel olarak görülebilir ve çocuk bundan duyduğu gururu sık sık belirtir (Stewart ve Friedman, 1987,Dworetzky, 1990).
Annenin çalışmasının kız çocuklar üzerindeki bu olumlu etkilerinin yanısıra, yapılan çalışmalar annesi çalışan erkek çocukların bu durumdan olumsuz yönde etkilendiği şeklindedir. Annesi çalışan erkek çocukların okul başarılarının özellikle annesi çalışmayan erkek çocuklara ve annesi çalışan kızlara oranla daha düşük olduğu bulunmuştur (Gold ve Andres, 1978, Stewartve Friedman, 1987).
Bu duruma, babanın ailenin ekonomik kaynağı görüntüsünün azalması ile annenin geleneksel kadınlık rollerine uyumunun azalması neden olabilir. Annenin çalışma yaşamındaki yerini almasıyla daha fazla sosyal ve siyasal eşitliğe sahip olması ve onun erkek çocuğa tanınan ayrıcalıklı geleneksel rolleri daha az benimsemesine ve desteklemesine neden olmaktadır. Bu nedenle çalışan anneler oğullarına oranla kızlarına daha hassas davranabilmekte ve onunla daha fazla İlgilenmektedir. Bell 1982, Bronfenbrenner ve Crouter 1982 ve Bronfenbrenner vd 1983 tarafından yapılan çalışmalarda da, çalışan annelerin kızlarına daha olumlu davrandıkları ve onlarla daha fazla ilgilendikleri belirlenmiştir (Alıntı: Stewart ve Friedman, 1987).
Ayrıca çalışan anneler çocuklarını erken yaşlarda birçok konuda cesaretlendirmekte ve yönlendirmektedirler. Bu nedenle çalışan annelerin çocukları küçük yasta kendi kendine yeten, daha bağımsız davranan bir kişilik geliştirmekte ve çevreye uyumları daha iyi olmaktadır. Aile içinde günlük aktiviteleri planlayan, organize eden ve aileye ait görevleri üstlenen çocuk daha bağımsız ve birçok konuda daha başanlı olabilir. Oysaki evde annesi ve kendinden büyük kardeşleri tarafından bütün ihtiyaçları karşılanan çocuk, zorunlu olarak diğer bireylere bağımlı olmaktadır (Arık ve Ayçiçeği 1990; Dworetzky 1990). Bununla birlikte tüm gün annesinin gözetiminde ve denetiminde olan çocuklar daha korku dolu ve ergenliklerinde de daha çekingen ve bağımlı bir kişilik geliştirebilmektedir (Santrock, 1983).
Çalışan anne ve çocuklar arasında sağlıklı bir iletişim nasıl kurulabilir? Çalışan anneler genellikle çocuklarını ihmal ettiklerini düşünerek sürekli suçluluk duymakta ve çocuğu iie birlikte olduğu saatlerde büyük bir özveri ile onların her istediğini yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle eve dönerken hergün ona hediyeler (çikolata, çiklet, oyuncak vb. gibi) getirerek bu durumu telafi etmeye çalışırlar (Razon, 1983).
Oysa daha Önce de söylediğimiz gibi, önemli olan annenin çocuğu ile geçirdiği sürenin uzun veya kısa oluşu değil, çocuğu ile geçirdiği sürenin niteliği ve onunla kurduğu iletişimin türü, annenin çocuğuna iyi bir model olması, onunla olumlu bir iletişim kurarak, onun güven, sevilme ve bağımsızlık ihtiyaçlarını karşılayabilmesidir.Bu nedenle, annenin çocuğu yeterince tanıyabilmesi ve onunla duygu ve isteklerini doğru olarak algılayabilmesi İçin çocuğu ile birlikte olduğu saatlarde günlük işlerine ayırdığı zamanı ayarlayarak çocuğuna da zaman ayırmalıdır.
Zamanın çok sınırlı olduğu durumlarda,anne ev işlerini yaparken çocuğu ile hem o gün neler yaptığı hakkında konuşarak onun duygularını ve kendisini ifade etmesine fırsat vermeli hem de işlerini sürdürmelidir. Çocuğun yaşına ve yeteneğine göre anne ondan yardım isteyerek hem ailedeki rolleri paylaşmasını sağlamalı hem de çocuğun güven duygusunu gelişmesine ve sorumluluk sahibi bir birey olmasına yardımcı olmalıdır. İşlerini bitirdikten sonra ise anne çocuğun istediği herhangibir faaliyeti (kitap okumak, ev ödevlerini birlikte gözden geçirmek, bir oyun veya filmi birlikte seyretmek, alışveriş yapmak gibi) birlikte yapmalıdır [D w o r e t z k y , 1990, Razon, 1990).
Özellikle okul öncesi dönem çocuğu annesi ile birlikte ortak birşeyler yapabilmek ve onunla oynayabilmek için fırsatlar arar. Bu yaşlarda çocuğu olan anne işten eve döndüğünde, Öncelikle çocuğu ile günü konuşmalı, onu dinlemeli, onun yapmayı istediği şeyleri yapmalı ve daha sonra günlük İşlerini yapmalıdır. Anne bu şekilde hem çocuğunu mutlu etmiş olacak hem de kendisi iş yaparken onun sürekli ortalıkta dolaşıp mızıldanarak ve sürekli sorular sorarak kendisini rahatsız etmesini önlemiş olacaktır. İşten eve döndüğünde çocuğa ayrılan yarım saatlik oyun süresi hem çocuğu rahatlatacak hern de anne-çocuk ilişkisini kuvetlendîrecektir. Ayrıca anne iş yaparken çocuğa da küçük görevler verebilir veya kendisi mutfakta yemek yaparken ona da birkaç tabak, kaşık vererek onun yanında oynamasına İzin verebilir.
Çalışan annelerin yaptıkları hatalı davranışlar nelerdir? Daha önce de belirttiğimiz gibi, çalışan annelerin büyük bir bulumu çocuklarına yeterince zaman ayıramadıklarını düşünerek, suçluluk duyarlar. Bu suçluluk duygusundan kurtulmak için de, çocuğu ile birlikte olduğu saatlarde büyük bir özveri ile onun her istediğini yerine getirmeyi çalışırlar ve sürekli şımartırlar. Parasal olanaklarının elverdiği ölçüde hergün eve dönüşte ona hediyeler alarak bu durumu telafi etmeye çalışırlar ve farkında olmadan çocuğu maddi çıkarlara yöneltip, tatminsiz ve bencil bir birey haline getirirler.
Bazı durumlarda bu suçluluk duygusu o kadar ağır basar ki, anne çocuğun tüm ihtiyaçlarını ve görevlerini üstüne alarak onun bağımlı ve kendi başına hiçbir karar alamayan bir kişilik geliştirmesine neden olabilir. Bazı aileler ise, annenin çalışmasıyla çocuğun gerekli disiplin ve otoriteden uzak kaldığını düşünerek, ona baskı ve katı bir disiplin yöntemi uygulayarak onun çevredeki tüm tehlikelerden korunduğuna inanırlar. Baskı altında sürekli korunan ve cezalandırılan çocuk ise ya otoriteye boyun eğen ve her istenileni yapan pasif bir kişilik sahibi ya da isyankar bir kişi olabilir. Oysa ki anne-babadan beklenilen en uygun davranış, çocuğu İle sevgi, şevkat ve güven temeline dayanan iyi bir diyalogun ve iletişimin kurulmasıdır (Razon, 1983).
nedeniyle; aile geçindirmek veya aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla çalışmaktadır.Yaşam standartını yükseltmek, veya eğitim gördüğü bir alanda uzman olduğu için çalışanların oranı İse oldukça azdır (Topçuoğlu, 1957, Çiftçi, 1979).
Kadının çalışması beraberinde bazı sıkıntılar da getirmektedir. Özellikle kadının evli ve çocuk sahibi olduğu hallerde bu durum daha da zorlaşmaktadır. Bu zorlukların başında; annenin olmadığı saatlerde çocuğun bakımı, İşinden yorgun ve gergin gelen annenin çocuğuna yeterince zaman ayıramaması ve onunla sağlıklı bir iletişim kuramaması gelmektedir (Yavuzer, 1992|. Bu durumda akljmıza şöyle bir soru gelebilir: "Annenin çalışması çocuğu nasıl etkilemektedir?"
Aslında annenin çalışmasının çocuk üzerinde yaratacağı etkileri tek bir faktöre indirgemenin doğru olmadığı; annenin, eğitim düzeyi, çalışma koşulları, çalışma nedeni, anne-çocuk ilişkisinin niteliği, aile ilişkileri, annenin yokluğunda çocuğun kim tarafından nasıl bakıldığı, çocuğa bakan kişinin özellikleri ve bakanın sürekliliği, çocuğun hangi gelişim basamağında olduğu, ailedeki çocuk sayısı ve çocuğun doğum sırası gibi bir dizi faktörün de etkili olabileceği görüşündeyiz (Razorı, 1990)
.
Çalışan anneler ve çocukları üzerinde yapılan araştırmaların arasında tam bir tutarlılık olmamakla birlikte, bulgular genellikle beklenilenin tersine, annenin çalışmasının çocuğu olumsuz yönde etkilemediği şeklindedir. Bu konuda yapılan çalışmalar, çalışan annelerin çocuklarının okul başarılarının ve sosyal gelişimlerinin çalışmayan annelerin çocuklarına göre daha üstün olduğu yönündedir (Cherry ve Eaton, 1977, Gold ve Andres, 1978, Topalak, 1985).
Çalışmayan annelerin çalışan annelere göre çocuklarının fiziksel bakını ve disiplinlerine daha fazla zaman ve enerji harcamaları ve bütün gün evde çocuğu ile birlikte olmaları bu ailelerde anne-çocuk ilişkisinin daha fazla yıpranmasına neden olmaktadır. Çalışmayan annelerin parasal sıkıntıları da bazı problemlerin ortaya çıkmasına neden
olmakta ve bu durum anne-çocuk ilişkisini olumsuz yönden etkilemektedir (Santrock, 1983, Stewart ve Friedman, 1987).
Buna karşın çalışan anneler çocuklarının bakımına günde iki saatten daha az zaman harcamakla birlikte, evde olduğu saatlerde çocuğu ile daha fazla ilgilenerek bu yoksunluğunu telafi etmektedirler. Bir yandan günlük ev işleriyle ilgilenirken bir yandan da çocuğu ile konuşmakta, onu dinlemekte ve boş zamanlarında çocuğuyla kitap okumak onunla sinemaya gitmek, alışveriş yapmak gibi etkinliklere de daha fazla zaman ayırmaktadır. Özellikle aile üyelerinin hep birlikte olduğu akşam saatlerinde ve hafta sonlarında zamanlarının çok büyük bölümünü birlikte ortak faaliyetlerde harcadıklarından annenin çalışmasının olumsuz etkisi ortadan kalkmaktadır (Compos vd. 1983, Dworetzky, 1990, Crockenberg ve Litman, 1991).
Ancak, annenin işinden tatmin olmaması, çocuğun bakımı ve emniyeti konusunda endişe duyması veya çalışma şartlarının çok ağır ve stresli olması gibi faktörler çalışan anne ve çocuğu arasındaki etkileşimi olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Fakat işinde mutlu olan ve çocuğunun bakımı konusunda hiçbir endişe duymadan çalışan anneler, çalışmayan annelere göre daha iyi bir ebeveyn rolüne sahiptirler (Gold ve Andres 1978,Steward ve Fredman, 1987; Dworetzky, 1990J.
Annenin çalışması, çocuğun kendi benliğini algılamasında da önemli bir etkiye sahiptir. şöyleki, annesi çalışan çocuklar annesi evhanımı olan çocuklara oranla "büyüyünce ne olacağını?" sorusunu daha fazla düşünürler. Bu çocuklar kendilerine daha fazla hedef belirleyip, bu yönde çaba gösterirler.Özellikle annenin çalışması kız çocuğunu daha olumlu yönden etkilemektedir. Annesi çalışan kızlar, annelerini daha yetenekli, becerikli hissetmekte ve onunla daha fazla gururlanmaktadırlar. Yapılan çalışmalar da göstermiştir ki, annesi çalışan kızlar annesi çalışmayan kızlara oranla sosyal kavramda kadınlık rolüne daha fazla sahiptirler ve daha fazla akademik başarı ve daha fazla kariyer tutkusu göstermektedirler. Annenin çalışması kız çocuğun kendini yüksek eğitimsel ve mesleki hedeflere yöneltmesinde güdüleyici olmakta ve annelerinin çalışmasından duydukları hayranlıktan dolayı, onu önemli bir model olarak görmektedirler ki, bu durum özellikle okul öncesi dönem çocuklarında sözel olarak görülebilir ve çocuk bundan duyduğu gururu sık sık belirtir (Stewart ve Friedman, 1987,Dworetzky, 1990).
Annenin çalışmasının kız çocuklar üzerindeki bu olumlu etkilerinin yanısıra, yapılan çalışmalar annesi çalışan erkek çocukların bu durumdan olumsuz yönde etkilendiği şeklindedir. Annesi çalışan erkek çocukların okul başarılarının özellikle annesi çalışmayan erkek çocuklara ve annesi çalışan kızlara oranla daha düşük olduğu bulunmuştur (Gold ve Andres, 1978, Stewartve Friedman, 1987).
Bu duruma, babanın ailenin ekonomik kaynağı görüntüsünün azalması ile annenin geleneksel kadınlık rollerine uyumunun azalması neden olabilir. Annenin çalışma yaşamındaki yerini almasıyla daha fazla sosyal ve siyasal eşitliğe sahip olması ve onun erkek çocuğa tanınan ayrıcalıklı geleneksel rolleri daha az benimsemesine ve desteklemesine neden olmaktadır. Bu nedenle çalışan anneler oğullarına oranla kızlarına daha hassas davranabilmekte ve onunla daha fazla İlgilenmektedir. Bell 1982, Bronfenbrenner ve Crouter 1982 ve Bronfenbrenner vd 1983 tarafından yapılan çalışmalarda da, çalışan annelerin kızlarına daha olumlu davrandıkları ve onlarla daha fazla ilgilendikleri belirlenmiştir (Alıntı: Stewart ve Friedman, 1987).
Ayrıca çalışan anneler çocuklarını erken yaşlarda birçok konuda cesaretlendirmekte ve yönlendirmektedirler. Bu nedenle çalışan annelerin çocukları küçük yasta kendi kendine yeten, daha bağımsız davranan bir kişilik geliştirmekte ve çevreye uyumları daha iyi olmaktadır. Aile içinde günlük aktiviteleri planlayan, organize eden ve aileye ait görevleri üstlenen çocuk daha bağımsız ve birçok konuda daha başanlı olabilir. Oysaki evde annesi ve kendinden büyük kardeşleri tarafından bütün ihtiyaçları karşılanan çocuk, zorunlu olarak diğer bireylere bağımlı olmaktadır (Arık ve Ayçiçeği 1990; Dworetzky 1990). Bununla birlikte tüm gün annesinin gözetiminde ve denetiminde olan çocuklar daha korku dolu ve ergenliklerinde de daha çekingen ve bağımlı bir kişilik geliştirebilmektedir (Santrock, 1983).
Çalışan anne ve çocuklar arasında sağlıklı bir iletişim nasıl kurulabilir? Çalışan anneler genellikle çocuklarını ihmal ettiklerini düşünerek sürekli suçluluk duymakta ve çocuğu iie birlikte olduğu saatlerde büyük bir özveri ile onların her istediğini yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle eve dönerken hergün ona hediyeler (çikolata, çiklet, oyuncak vb. gibi) getirerek bu durumu telafi etmeye çalışırlar (Razon, 1983).
Oysa daha Önce de söylediğimiz gibi, önemli olan annenin çocuğu ile geçirdiği sürenin uzun veya kısa oluşu değil, çocuğu ile geçirdiği sürenin niteliği ve onunla kurduğu iletişimin türü, annenin çocuğuna iyi bir model olması, onunla olumlu bir iletişim kurarak, onun güven, sevilme ve bağımsızlık ihtiyaçlarını karşılayabilmesidir.Bu nedenle, annenin çocuğu yeterince tanıyabilmesi ve onunla duygu ve isteklerini doğru olarak algılayabilmesi İçin çocuğu ile birlikte olduğu saatlarde günlük işlerine ayırdığı zamanı ayarlayarak çocuğuna da zaman ayırmalıdır.
Zamanın çok sınırlı olduğu durumlarda,anne ev işlerini yaparken çocuğu ile hem o gün neler yaptığı hakkında konuşarak onun duygularını ve kendisini ifade etmesine fırsat vermeli hem de işlerini sürdürmelidir. Çocuğun yaşına ve yeteneğine göre anne ondan yardım isteyerek hem ailedeki rolleri paylaşmasını sağlamalı hem de çocuğun güven duygusunu gelişmesine ve sorumluluk sahibi bir birey olmasına yardımcı olmalıdır. İşlerini bitirdikten sonra ise anne çocuğun istediği herhangibir faaliyeti (kitap okumak, ev ödevlerini birlikte gözden geçirmek, bir oyun veya filmi birlikte seyretmek, alışveriş yapmak gibi) birlikte yapmalıdır [D w o r e t z k y , 1990, Razon, 1990).
Özellikle okul öncesi dönem çocuğu annesi ile birlikte ortak birşeyler yapabilmek ve onunla oynayabilmek için fırsatlar arar. Bu yaşlarda çocuğu olan anne işten eve döndüğünde, Öncelikle çocuğu ile günü konuşmalı, onu dinlemeli, onun yapmayı istediği şeyleri yapmalı ve daha sonra günlük İşlerini yapmalıdır. Anne bu şekilde hem çocuğunu mutlu etmiş olacak hem de kendisi iş yaparken onun sürekli ortalıkta dolaşıp mızıldanarak ve sürekli sorular sorarak kendisini rahatsız etmesini önlemiş olacaktır. İşten eve döndüğünde çocuğa ayrılan yarım saatlik oyun süresi hem çocuğu rahatlatacak hern de anne-çocuk ilişkisini kuvetlendîrecektir. Ayrıca anne iş yaparken çocuğa da küçük görevler verebilir veya kendisi mutfakta yemek yaparken ona da birkaç tabak, kaşık vererek onun yanında oynamasına İzin verebilir.
Çalışan annelerin yaptıkları hatalı davranışlar nelerdir? Daha önce de belirttiğimiz gibi, çalışan annelerin büyük bir bulumu çocuklarına yeterince zaman ayıramadıklarını düşünerek, suçluluk duyarlar. Bu suçluluk duygusundan kurtulmak için de, çocuğu ile birlikte olduğu saatlarde büyük bir özveri ile onun her istediğini yerine getirmeyi çalışırlar ve sürekli şımartırlar. Parasal olanaklarının elverdiği ölçüde hergün eve dönüşte ona hediyeler alarak bu durumu telafi etmeye çalışırlar ve farkında olmadan çocuğu maddi çıkarlara yöneltip, tatminsiz ve bencil bir birey haline getirirler.
Bazı durumlarda bu suçluluk duygusu o kadar ağır basar ki, anne çocuğun tüm ihtiyaçlarını ve görevlerini üstüne alarak onun bağımlı ve kendi başına hiçbir karar alamayan bir kişilik geliştirmesine neden olabilir. Bazı aileler ise, annenin çalışmasıyla çocuğun gerekli disiplin ve otoriteden uzak kaldığını düşünerek, ona baskı ve katı bir disiplin yöntemi uygulayarak onun çevredeki tüm tehlikelerden korunduğuna inanırlar. Baskı altında sürekli korunan ve cezalandırılan çocuk ise ya otoriteye boyun eğen ve her istenileni yapan pasif bir kişilik sahibi ya da isyankar bir kişi olabilir. Oysa ki anne-babadan beklenilen en uygun davranış, çocuğu İle sevgi, şevkat ve güven temeline dayanan iyi bir diyalogun ve iletişimin kurulmasıdır (Razon, 1983).