İzninle konunu ziyan edeceğim. İznin olmaz belki ama benim tam şu anda herhangi bir boşluğa yazmaya ihtiyacım var. Belki de durumuna şükredersin bunları okuyunca...
Bugün benim de doğum günüm. Geçen doğum günlerimden pek farkı yok aslında. Yine beklentisiz yine berbat. Doğum günlerini umursamamaya ne zaman başladım diye bir düşündüm de, o kadar geçmişe gidemedi hafızam.
Bugün benim doğum günüm ve bugün bir ayrılık yaşadım. Hayatımda çok fazla ayrılık yaşamamış olsam da, her seferinde dönüm noktası oldu benim için. Her şeyin tükendiği noktada kalktım ayağa. Şimdi tükenen umudum olsa da, biliyorum ben yine ayağa kalkabilirim.
Doğum gününde çok güzel iki hediye aldım. Biri ailemin "Benim çocuğum oyuncak değil. Bu iş bitti" restiydi, bir diğeri ise bu resti haber ettiğim tarafın olağanca rahatlığı. Bittabi taraflar acı çekecek. Telefonlar hiç susmayacak. Çekilen acılardan haberdar edilecek. Ne olur bitmesin cümleleri havada uçuşacak. Affedilecek sonra yeniden vazgeçilecek. Kısır döngü bitmeyecek. Kilo verilecek tütün tüketimi artacak. Uykusuz geçen günlerin sonucunda göz altları moraracak. Keşke her şey aynı olmasa... Sonuç değişebilir belki. Ayrılık yahut evlilik hiç fark etmez. Değişmeyecek olan, senin yok yere tükettiğin günler olacak.
Diyorum ki hırpalama kendini. Diyorum ki yaşın kaç bilmiyorum ama yılları durduramıyoruz. Geçiyor ve her geçen yıla birkaç keşke daha ekleniyor. Sonra tüm o keşkelerin sonucu olan bir varlık meydana çıkıyor. Bugün benim hayatımın 27. ayrılığımın ise ilk günü. Kutlu mutlu olsun efem. Şuurumu yere atıp çiğnediğim günlerin başlangıcıdır bugün.
Boş ver yahu. Bırak olduğu gibi. Ne günlere mana yükle ne de manasızlığı adet edinmiş zatlara. Bırak sadece akışına. Hiçbir şey ve hiç kimse senin çabanla düzelmiyor. Demle çayını uzat ayaklarını. Arada ağlamayı sakın ihmal etme. Sonra ağladığın günlere de acıyacaksın nasılsa.