- 9 Kasım 2007
- 16.975
- 248
-
- Konu Sahibi ipektuncer
- #241
Dün yaşanan bir olayı paylaşmak istiyorum sizinle, şaşırtıcı birşey değil tabi bunca olanın üstüne..
Evde tadilat vardı birkaç gündür, ev batmıştı.
Erkek kardeşimi aradım, evde temizlik yapılırken başında durayım istiyorum, kızımla ilgilenir misin bir gün dedim. Kabul etti. Annesinden de izin aldım, üvey annemden yani.
Kalktık gittik, kardeşimi alıp eve geleceğiz hesapta.
Baba bey bizimle asla muhatap değil zaten..
Karısına demiş ki "hayır bir yere gitmeyecek, yarın ailece denize gideceğiz"..
Ben de kızınım, ben de ailenim ve zor durumdayım, ölür müsün pazar günü gitsen denizine?
Ve insan evladı zor durumdayken deniz hesabı mı yapar?
Ve kalkıp 1 saatlik yola gelmişiz, kardeşimiz almak için, ne demek ablasına göndermemek..
Bu hareketlerin onda biri kendisine yapılsa, o insanın yüzüne baklmazdı. Ama kendisi yaparsa hep haklı..
Neyse şaşırmadım, o bir şeytan..
o babana diyecek laf bulamıyorum aklıma geliyor yazıyor yazıyor siliyorum sonuçta senin baban ne desek gene de gidiyorsun işte atsan atılmıyor satsan satılmıyor ben gene içimden diyeyim
ilk birkaç sayfa sanırım herkes "e neden çocuğunu onlara bıraktın" diye sormuş, ben sormayacağım. insanın boşluğuna mı geliyor, basireti mi bağlanıyor bilmiyorum, oluyor öyle şeyler. benim anlatacağım başka.
eski oturduğumuz yerde bir komşumuz ilk evinde kirada otururken bir şekilde (sayıyorlar mıymış evdeki bi çocuk mu atmış ne detayları tam hatırlamıyorum) üst katlarındaki yeni gelinin altınları bahçeye düşmüş. komşumuzla kızı da inip onları gizlice toplamışlar, bizim oturduğumuz apartmandan ev almışlar. annem "yazık abla ahları tutar hayır gelmez size" demiş, umursamıyorlarmış hiç. sonrasında neler oldu bakın:
kadının oğlu hırsızın teki oldu.
kızı meme kanseri oldu. hastalanınca eşi boşandı ondan.
kendisi öyle bir hastalandı ki, hasta kızına muhtaç kaldı. hastalığı sebebiyle pek çok uzvu kesildi. "allahım canımı al" dedi senelerce.
sizin maşallahınız var, kendi ayaklarınızın üzerinde duruyorsunuz, eşinizle uğraşıp didinip yerine koyabiliyorsunuz, çocuğunuz var.. daha da gençsiniz galiba, önünüzde uzun bi ömür var. geçmiş için canınızı sıkmaya değmez, alın teriyle kazanılmış büyük meblağlar da olsa, para için üzülmeye hiç değmez. giden para olsun, önemli olan ders çıkarmak. eşinizle çocuğunuzla kendi halinde bir yuvanız olduktan, aç açıkta kalmadıktan sonra aslında hiçbir şey için üzülmemek lazım. yukardaki her şeyi görüyor, herkes bir şekilde layığını buluyor zira.
öff sinirlendim
niye görüşüyorsunuz kii
O para benim cebimden çıkacaktı zaten, ister bakıcı, ister üvey annem.
Ama üvey annemin bakması bana çocuğum için güven ortamı sağladı.
Dedesinin evinde bakılmış oldu. Dedesinin gözetiminde.
En azından kötü muamele görmediğine emindim.
Bu sebeple yabancı bir bakıcı tercih etmedim cnm.
Epeydir gitmiyordum, kardeşimi almak için gittim.
Kapıyı o açtı, beni ve eşimi görmemiş gibi yaptı.
Kızıma hoşgeldin dedi sadece. Bizi görsen salona bile giremiyoruz, bizi yok sayıyor şeytan çünkü.
Geçtik mutfakta bekledik, üvey annem ve kardeşim marketteymiş, geldiler. Öyle geçtik salona. Adi adam ne hoşgeldin diyor, ne doğumla ilgili bişey söylüyor, 10 günüm kaldı.
Ama doğum yapacağım gün gelir hastaneye o iğrenç varlığını göstermeye.
Nasıl yapsam da gelmemesini sağlasam, Allahım sana yalvarıyorum, ezan da okunuyor, nasip etme ona, gelemesin hastaneye.
Başına bişey gelsin demiyorum, ama gelmesin yanıma.
En son ameliyatıma gelmişti, odaya girmedi, kapıda bekledi. Bu nasıl bir psikoloji düşünsene. Adam elalem en der diye hastaneye gelmiş, yaırm saat sonra ameliyat gireceğim, odaya gelmiyor, kapıda oturuyor, neyin kini bu??
Tüm meselesi evlenirken elimdne aldığı paraları geri istemiş olmam, oysa ne güzel ev almıştı oğulcuğuna.
Tek bişeye seviniyorum ben..
Üzülmeyeceğim onun öldüğü günü görürsem eğer..
"Bir babam vardı, o da gitti" demeyeceğim.
Zaten yok çünkü.
Sana bu kadar kötü davranan
Bir bardak sütü çok gören...
Dede gözetiminde bakılması...
Sana nasıl normal gelir İpek?
Şeytanın evinde bakılması?
Şeytanın gözetiminde?
Düşündürücü....
Bazen bakıcılar yakınlarımızdan daha insan çıkıyor...
Neden gelsin ki doğumuna normal şartlarda İpek?
Yani bu kadar kötülük yapan biri...
Gelmez ki...
Dua etmene bile gerek yok bence...
Neden hoşgeldin bekledin ki?
Yada doğuma dair herhangi bişey?
Şeytan diyorsun zaten....
Birde ne kadar kötü olursa olsun....
Onlar atalarımız...
En kötü baba bile babadır.
Sadece ve sadece biyolojik olarak....
Doğumuma geleceğine eminim, çünkü hastane kendisini elaleme "sevecen baba" göstereceği bir podyum..
Gelecek, ama ne bebeğimin yüzüne bakacak, ne bana gözün aydın diyecek, ne eşime hayırlı olsun..
Bu arada arkadaşım, eğer babandan benim gördüğüm psikolojik eziyeti gördüysen, sevmemenin ötesinde,babalık yapmamanın ötesinde, bir de elindeki birikimine dahi göz dikip oğluna ev alacak kadar gözü dönmüş bir babaya sahipsen, buna rağmen ona "babamdır" diye defalarca kez yakınlaşmaya çalıştıysan, ama hep reddedildiysen, aslında övünülesi bir evlat olmana rağmen baban tarafından toplumda sürekli hor görüldüysen, aşağılandıysan ve tüm bunlara rağmen bana hala "en kötü baba bile babadır, atadır" diyor ve ona şeytan dediğim için eleştiriyorsan beni..
O zaman hak veriririm ve saygı duyarım sana.Ama bunları yaşamadan "babadır, atadır" diyorsan pek de haklı değilsin arkadaşım.
Bu kadar kötülük yapan biri koca olsa boşanırzsın, ama babanı atamazsın. Gördüğün gibi atamıyorum ben de, malesefki hayatımda.
Ama onun bir şeytan farksız olması gerçeği (en azından bana karşı), onun yaptığı her yeni kötülüğe "e nasıl olsa şeytan olduğunu biliyorum" diyerek üzülmeme mani olamıyor. Bunca şeye rağmen evine gidiyor, ama kapıyı açan baban tarafından yok sayılıyorsan, en azından 2 medeni insan gibi bile olamıyorsan, üzülüyorsun gene de.
Merhaba,
uzun olacak biraz, helal edin hakkınızı..
beni tanıyanlar bilir..
ben 10, ablam 13 yaşındayken annemizi kaybettik ve ablamla ben üvey anne ile büyüdük.
Ablam tıp okurken yurtta kaldı, sonrasında eve dönmeden evlendi.. Yani o çok fazla muhatap olmadı babamla ve eşiyle.
Ben üniversite bitene kadar o evde yaşadım, onlarla..
Çok sıkıntılar yaşadım, maddi-manevi. Anlatıp kafanızı şişirmeyeyim, tahmin edilebilecek şeyler..
Mezun olduktan sonra 6 ay işsiz kaldım, iş bulamadım.
O dönem 5 kuruşsuz gezdim, iş görüşmelerine giderken otobüs şöförlerinden rica ediyordum param yok diye.Babam ve eşi, "bu kadar okuttuk, hala hazır yiyor" diye söyleniyorlardı hem yüzüme hem arkamdan.
Akşama kadar iş arayıp tabanlarım şişerdi, ben eve dönene kadar yemek yemiş olurlardı. Ne mümkün o buzdolabını açacaksın da, içinden bişey alıp yiyeceksin..
Hiç unutmam bir gece dolabı açtım, açlıktan başım dönüyordu. Bir bardak süt koyup içtim.
Sabah babam fark etmiş sütün azaldığını.
"Süte de ortak çıktı" diye bağırmıştı. O gün tesadüf ablamla eşi gelip beni aldılar ve bir süre onlarla kaldım. Ama ablam bu süt mevzusunu bilmez mesela.
Sonra şehir dışına çıktım. Hem o dönem kriz vardı ve büyük şehirlerde iş bulmak çok zordu, hem de ben şehir dışında bir işi özellikle istiyordum.
4 sene orada çalıştım.
Babam ve ailesi her sene tatillere çıktılar, gayet mesut aile hayatlarını sürdürdüler.
Ben ilk başlarda o gittiğim yerde süründüm desem yeridir.
5 kuruşsuz bir hayat kurmaya çalışıyorsun. Depozito, kira, 2.elciden eşyalar..
Başardım ,bir düzen kurdum.
Şu KK'da görüyorum ki benim 20 yaşında bir kız olarak tek başıma başardığımı, evlenmeye karar vermiş bir kız bir erkek çift yapamıyor da, aileler yardım etmiyor diye isyan ediyor.
Onları eleştirmek için yazmıyorum, aksine babam ne kadar da ilgisizmiş, onu daha iyi anlıyorum bu konuları okudukça.
Neyse sonra eşimle tanıştık, evlenme kararı aldık. Babam çok karşı çıktı, yaşın ufak dedi.
Ya tabi..
Aç bilaç okula giderken ufak değildim, bir başıma bilmediğim şehirlerde ev ararken ufak değildim, lojmanda 1 ay daha kalabilir miyim diye genel müdüre yalvarırken ufak değildim.
Ama evlenmek için ufağım..
Neden.. İşte geliyor nedeni..
Benim şehir dışında yaptığım bir birikim vardı, babam elbette tahmin ediyordu bunu.
Bana birgün sordu bunu.. Ben de 40 bin liram var dedim. Sene 2004 bu arada..7 sene öncesi.
Eşimde de bir miktar vardı. Evlendikten sonra biraz daha biriktirir ev alırız diyorduk. Ve ben güzel bir düğün de istiyordum.
Babam "geçmişte ne olduysa oldu, sünger çekelim, ben senin babanım,sana sahip çıkacağım,boşver düğünü falan, ver o 40 bin lirayı, ben de 10 bin lira ekleyeyim, ancak bu kadar param var, size ev alalım, kiracı olmayın" dedi.
Vay be dedim, babam vicdana geldi..
Ev alacağı için değil, ama bir baba sahibi olacaktım galiba, çok mutluydum. Kabul ettim.
Ev alındı, ama babamın üstüne.
Bir baktım, tapu çıkmış bile, bana haber verilmemiş.
Hayatımın hatası işte budur..
Ama babam o adam, umulur mu böyle şeytanlık??
Sonra açıklaması vardı "sen o 10 bin lirayı bana öde, tapuyu hemen devrederim".
Üvey annem oturdukları evi rutubetli ve dar diye beğenmiyordu. Tutturdu yeni alınan eve geçmek için.
Böylece yeni alınan eve onlar taşındı, onların boşalttığı "rutubetli dar" eve de eşimle ben..
Tapu babamın üstüneydi, elimden gelen bişey yoktu.
O 10 bin liralık borcu 5 ay içinde ödedik babama. Düğün takılarımın bir kısmı da gitti.
Sonra tapuyu istedim.
"Bu zamanda kim kime 10 bin liralık borç veriyor faizsiz, ben verdiğin parayı kiraya saydım, benim evimde oturdun aylarca" dedi..
Ev 50 bin liraya alındı, 40 bin lirasını ben verdim, babamın verdiği 10 bin lirayı da 5 ayda ödedik.
Ve bana ettiğ ilafa bakın.. Kiraya saymış. Evin 5 aylık kirası 50 bin lira yani.
Çok ağladım, çok sızlandım. Kendi paramla kendi psikolojimi bozmuş oldum. Yandım, yıkıldım anlatamam.
"Okuttum seni, daha ne parası istiyorsun" dedi sonunda. Meğer elimdeki parayı almak için yapmış. Gönlümce bir düğün bile yapamadım, elimdeki parayı dolandırıcılıkla çekti aldı elimden.
Aradan 3 sene geçti.
Emlak piyasası çok hareketliydi. O ev 150 bin liraya çıktı bedel olarak.
Avukat tuttum, tüm dekontlar mevcuttu. Amcamı şahit gösterdim. Dava açtım. Dava neticelenmeden "vereyim 50 bin lirasını sussun" dedi babam..
Düşünün, 50 bin liraya alınan daire olmuş 150 bin lira. Adam bana 50 bin lira veriyor. E niye aldın paramı elimden o zaman. Baba değil, şeytan yapmaz bunu.
Amcamlar rica etti, kötü olmayın, sen daha gençsin, neler alırsın vs vs..
Rahmetli annemin kendi alınteriyle aldığı arsası vardı, babamın üstüneydi.
Onu sattı 200 bin liraya, 50 bin lirasını bana verdi. Kalanına ev aldı, yeni hanımının üstüne yaptı.
Düşünün annem çalışmış, arsa almış. O arsa zaten benim hakkım, ablamın hakkı. Onu satıp önüme dilenci parası atıyor, kalanı ile eşine ev alıyor.
Ben çalışıyorum, paramla ev alıyor, gene karısı için.
Daha da doğrusu herşey oğlu için. Şu an üniversite okuyan bir oğlu var, onun için.
Neyse sonra evladım doğdu, ben çalıştığım için üvey annem baktı kızıma, bakıcıya kaç para vereceksem o parayı istedi benden.
Bu arada gördüğünüz gibi asla maddi bir ihtiyaçları yok, gayet varlıklılar. Ben çocukken de varlıklıydı babam.
Üvey annemin benimle kzııma bakma konusunda ciddi "zam pazarlığı" yapmışlığı vardır. Parasını 1 gün geciktirsem mırın kırın ederdi ,o derece.
3 yıl baktı kızıma, toplamda 30 bin lira verdim.
Biz taşındık, onlar oğluna araba aldı, 30 bin liraya, tesadüfe bak..
Oysa "çok ihtiyacımız olmasa, kendi torunumuza parayla bakmayız diyorlardı"..
Geçenlerde oğulları benim eşime demiş ki "okumasam da olurdu, evim arabam herşeyim var.."
Düşünün ömründe bir damla alın teri dökmeden, anacığımın ve benim emeklerimin üzerinden evi-arabası var, evet..
Bana ise gönlümce bir düğün bile çok görüldü.
Param elimden alındı, oğullarına bir ev daha alındı.
Dahası psikolojim bozuldu, saçlarım döküldü.. Yıllarca azap çektim, paramı geri alacağım diye.
Ve ben şu an hala ev borcu ödemekle meşgulum, çünkü sıfırdan başlamak zorunda kaldım.
Benim o berbat şehirde aç açık geçirdiğim günler, biriktirdiğim paralar oğullarına ev oldu şimdi..
Anamın ablamı ve beni kreşe bırakıp "bizim istikbalimiz için" aldığı ev, o şeytanların oğluna ev oldu.
Ve bardağı taşıran son damla..
Babam ve karısı güzel bir düğüne gitmişler geçenlerde..
"Oğluma da böyle güzel bir düğün yapacağım" diye dolanıyor kadın ortalıkta..
E tabi evini arabasını ben aldım, düğünün de yapıverirsiniz artık..
Lanet olsun, bu nasıl bir şeytanlık..
Parasını, evini, düğününü herşeyini geçtim de..
Ben böyle iğrenç bir şeytanın kızıyım, en ağırı o..
ipekciğim seninki mi daha şeytan benimki mi inan bilmiyorum
Sen en azından istediğin adamla evlenebildin, benim kocamı da babam seçti
Liseden mezun oldum, annemin ısrarıyla tıp yazdım, sonuçlar açıklandı marmara üniversite tıp fakültesi, bu sırada anneme bin bir yalan söyledim sırf kendimi denemek için giriyorum diye mimar sinanda yetenek sınavına girdim, tek hayalim resim bölümünde okumaktı.
Işte o zaman dedim ki, ya benim de babam beni seviyormuş, çünkü anneme karşı çıktı, bana ne istiyorsan ona git, aşçılık, hukuk, tıp, tamircilik, prestijli meslek olmasına bakma, mutlu olacağın şeyi yaz ne olursa olsun dedi. Nasıl mutluydum anlatamam. Havalara uçuyorum, resim bölümüne kayıt yaptırdım, gel zaman git zaman 4. Senenin sonuna yaklaştık, sevgilim var, ama babam onu istemediği için imkansız... Müstakbel damat adayı çoktan belirlenmiş, en son tanışan benim kendisiyle, neden sorgusuz sualsiz o? çünkü doktor, çünkü zengin, cemre ne der ne ister kimsenin umrunda değil
Ben kafaya koydum, evlenmem bu adamla diyorum, ben 21 yaşındayım bu arada o 31. Mezun oldum, diplomayı aldım, tabi resim mezunu olunca potansiyel işsizsin. Babam bana ne dese beğenirsin? ''ben sana neden resim oku dedim biliyor musun? Işsiz kalınca karar verme yetkin olmasın diye''
ben mecburen evlendim, ama şans benden yanaydı, eşim gerçekten mükemmel biri, çok anlayışlı, çok sabırlı.
Babam emekli profesör, emekli maaşları normal emekli maaşın kat kat üstü, hala prof ünvanıyla çalışıyor, istanbulun elit bir semtinde 3 tane deniz manzaralı dairesi var, içlerinde kiracı... Ve kendisi kirada oturuyor, kirayı şuan ben ödüyorum. Ama o eve gidip oturamıyoruz, ben eşimle gidince rahatsız oluyorlarmış, ne demekse bu.