- 5 Nisan 2011
- 473
- 18
-
- Konu Sahibi ipektuncer
- #221
Annemin kanunen üzerine olan hiç birşey yok canım, eski usul, kazanılan herşey babamın üstüne gayrimenkule dönüşmüş..
Siz siz olun, nasıl olsa boşansak bile herşey ortak diye düşünüp de eşinizin üstüne yapmayın hiç bişeyi.
Baba kiminle evliyse onun kuzusunu kolluyor, ama Anne evladını atmıyor asla.
Bu arada bir verasat ilanı çıkartalım bakalım, ablama söyleyeyim bugün. Acaba babamın haberi olur mu çıkartırsak?
Doğumdan sonra haber vermesem olmaz, büyük gerginlik çıkar, kaldıramam.
Gelirler ve giderler. Soğuk davranırım.
Zaten ben bakıcı tutacağım kendime 1 hafta önceden. Sezaryen olacağım için 1-2 ay kalır yanımda diye düşünüyorum.
Uzaktan bir akrabam var, kızkardeşleri de var 3 tane.
Ben öğrenciyken ameliyat olmuştu kendisi, 3 kızkardeşi dğeil ben kalmıştım yanında. Sabaha kadar sandalyede oturup, kalkıp okula gitmiştim. 2 gece kaldım bu şekilde, poposuna kadar sildim, düşün.
Geçenlerde aradım, rica ettim. Doğumumda ilk birkaç gün sen bakar mısın diye, ki eşi falan yok, bekar. 45 yaşında, çocukları da yetişkin.
Kabul etmedi..
Yaptığım iyiliğin karşılığını beklemek gibi değil ama, ne tuhaf ya, en sonunda kendi kişiliğinden ödün verme noktasına geliyorsun.
ipek her mesajında beni benden alıyorsun inan aynı şehirse olsak gelip sana bakasım geldi o derece yani ki ben kendş evinin klozetini bile öğürerek temizleyen bi insanım merak etme eşin yeter sana ben de sezaryan oldum ki sanırım okumuşsundur kafamı bile kaldırmıyordum eşin yanında olsa yeter sana allah yardım edecek eminim
bu konu oku oku bitmez buna da benim mecalim yetmez denecek ne var bilmiyorum kelimeler yeter mi tek bildiğim bu şartlarda bu kadar dik kalabilmen bugünlere gelebilmen karşısında sana duyduğum saygı umarım yuvanda mutlu olursun umarım sen ve çocukların hasretini çektiğin aile saadetini yaşarsınız
seyyahalemi
Papatya
tabi herkesin fikri kendine ama şehbihte hata olmaz ...doğmamış çocuğa don biçilmezmiş...
2003 yılında hamile kaldım paramız da vardı işimiz de evimiz de barkımız da düşünecek hiçbişey yoktu...sonra ne oldu biliyor musun
beş buçuk ay ekmek kabuğu yedim herşeyi yiyebilecek param varken su bile içemedim,beşbuçuk ay kafamı kaldıramadım ağrıdan,beşbuçuk ay çocuğumun sağlığını ne halde olduğunu cinsiyetini bile öğrenemedim her ay hem de özel doktorlarda muayene olmama rağmen ve beşbuçuk ayın sonunda ikiniz de ölebilirsiniz belki %10 yaşama şansı var birinizden birinin dedi doktor
bu beşbuçuk ayda defalarca hastaneye yattığım için işimi kaybettim,işe girdiğim gün başlayan çıktığım gün biten sigortam vardı sigortam da bitti babanın zaten sigortaya dahil olmayan bi işi vardı,zaten öyle hastaydım ki devlet hastanesinde sürünecek halim yoktu
özel hastaneden doğum yaptım 2 gün için 4 milyar ödedik 2004te
özel hastanenin kuvözü geceliği 250 liraydı 2004te
ona yetişemeyeceğimiz için üniversite hastanesinde yattı kızım 76 gün sigortasız 3.5 milyar da oraya ödedik
anne sütü almadığı için özel mama verdi doktor verdiği ölçünün iki katı yiyordu çocuk ne kadar yerse verin dedi doktor (ekmek kabuğu yediğim için çocuğun kemikleri bile aç diye düşünüp çok ağladım) günde iki kutu yiyordu mamanın kutusu 25liraydı 2004te
hastaneden çıkınca ilk kontrole gittik doktor bizi kovdu hemen çıkarın burdan mikrop yuvasında ne işi var diye 3 sene 3 ayda bir özel doktora gittik parasını sen düşün
sağlık ocaklarında yapılmayan yapılması gerektiği bile söylenmeyen ama mutlaka yapılması gereken onlarca aşı yaptırdık hepsi parayla (bi de bunları yaptırmaya gittiğinde muayene parası veriyorsun ayrıca öle eczane falan yapmıyor paşa paşa gidiyorsun özel doktora)
ciğerleri gelişmediği için sürekli hasta oluyor terliyor işte o zaman o 5 liralık kıyafetleri alamıyorsun canım çünkü ter çekmiyor ,üzerindeki baskıların boyaları kanser yapıyor ,10 liralık ayakkabı alamıyorsun yağmur içine giriyor,çocuğun taşıyamayacağı ağırlıkta ama ne hikmetse o kadar kalın olmasına rağmen hiç te sıcak tutmayan montlar alamıyorsun
ekmekle büyür insan ama sağlıklı büyüsün diye herşeyi almak yedirmek istiyorsun,devlet hastanesine de gider insan gözünün önünde 3 kuruşluk derece kırıldı diye 90 yaşında kadına bağıran hemşireler görünce gidemiyorsun katil olucam diye hele de soğuk algınlığından girip hastanede kolunu kaybeden çocuklar görünce ,sağlıklı gelişsin diye tiyatroya sinemaya götürmek istiyorsun kitap almak boya kalemleri almak oyuncak almak istiyorsun sen istemesen de o istiyor zaten,3 ayda bir gelişip yeniden alman gereken ayakkabı ve kıyafetleri saymıyorum bile ,çalışırsan kreşe vermek zorunda kalıyorsun ve kreş aidatından fazla masraf çıkıyor her ay merak etme ve sonunda seviyesine uygun eğitim alsın diye özel okula göndermen gerektiği söyleniyor şu şu oyuncakları al şu şu kurslara gönder deniyor (yiyorsa yapma çocuğun için )
aidatı (bağışı) kaynak kitabı okuma kitabı hikaye kitabı hergün kaybolan kalemler silgiler ,boyalar hamurlar ,o bayram kıyafeti bu bayram etkinliği beden eğitimi kıyafeti izciliği folkloru santrancı gezisi ,öğretmenler günü anneler günü yılbaşı çekilişi enaz 20 çocuğun doğumgünü okul yemekleri vs vs vs..normal hiç te lüks olmayan bir devlet okulunda okuyan kızım için sadece bu hafta verdiğim parayı söyleyeyim sana 25 lira 23 nisan kiralık kıyafeti ,22.5 kaynak kitap ,2.5 bulmaca kitabı 5 lira satranç öğretmeni için para 7 lira sınıfta toplu doğumgünü partisi için para,3 lira okula gelen tiyatroya para artık sen topla ...ha bunların hiçbirini yapmazsın çocuğun karnını doyurursun ama ruhunu doyuramazsın biz böyle mi büyüdük hayır ama nesil öyle değil maalesef
5 yıl çocuğum olmadı hiç korunmadım ama hiç te uğraşmadım,sigara içtim ilaç içtim hastanelerde yattım ,tansiyonum 20lere çıktı ekmek kabuğuyla beslendim ve beşbuçuk ayın sonunda 1kilo 240 gram doğan %10 o da belki yaşama şansı verilen 76 gün kuvözde yatan anne sütü almayan ciğerleri gelişmeyen soğuk havale ve domuz gribi olan her yıl enaz 4 kere ağır hasta olan bakıcı ve kreşlerde büyüyen kızım bugün 7 yaşında yaşıtlarından 10 kilo fazla 20 cm uzun kanlı canlı 137 ıq yla karşımda
yani kardeşim allah yazdıysa oluyor,öldürmeyen allah öldürmüyor varsa kaderinde oluyor zaten çocuğun ama maalesef doğduktan sonra karşına neler çıkacağı belli olmuyor o kadar da kolay olmuyor bee
bu mesajı başka bir konuya yazmıştım işte tam da bu yüzden senin ve senin gibi başkalarının bu yaşadıkları yüzünden böyle zor şartlarda sahip olduğum bir çocuğu kimsenin insafına bırakamam kimseyle de birbirine düşüremem kardeşi bile olsa işte bu yüzden başka çocuk düşünmüyorum işte bu yüzden kendimi bıraktım onun için çalışıyorum işte bu yüzden annen baban kardeşlerin olsa bile hayatta herkesin yalnız olduğunu düşünüyorum bi de senin gibi fiilen de yalnız olanlar var varsın bana bişey olsa yalnızım diye üzülsün üvey anadan babadan hayırsız kardeşten üzülmesin biliyorum sen de tam da bu yüzden çocuğum yalnız kalmasın en azından bir kardeşi olsun diyorsun
sen tanıdığım sen yine olsa yine babana kanarsın kanmaksa bu yine ona destek olursun kardeşin için de fazlasını yapacağını biliyorum yaparsın ve belki de bu yüzden bu hayatla bu başarılarla ödüllendirildin iyi bir iş mutlu bir yuva güzel huzurlu bir gelecek umarım dünyada kimsenin başına gelmesin gelmesin ama hayal işte geliyor gelecek lanet olsun
ipekcim 26 yaşımdayım.okudum.bekarım.senelerdir çalışıyorum.ailem çok düzgün ve eğitimli insanlar.çalışıyorlar.benden yana maddi hiç bir beklentileri yok.ben kendim kazanıp kendim harcayan cinstenim.baktığım kimse yok.ev kirası,yiyecek die bi kaygım yok.maaşım çok olmasada tatmin edici.ama ben nedense hiç 40bin biriktiremedim.bunu nasıl yaptın çok merak ettim bu kadar zor şartlar altında...
Canım, çok güzel yazmışsın, defalarca okudum inan..
Bana benzeyen kadınlar gördüğümde seviniyorum, neslim tükenmemiş diyorum..
Evet, tam da dediğin sebepten yaptım ben 2.bebeğimi. İnşallah birbirlerinin kuyusunu kazan kardeşlerden olmazlar, inşallah ileride rahatça birbirlerinin kapısını çalabilirler.
Canım, sen çalışmaya başladın mı?
Merhaba,
uzun olacak biraz, helal edin hakkınızı..
beni tanıyanlar bilir..
ben 10, ablam 13 yaşındayken annemizi kaybettik ve ablamla ben üvey anne ile büyüdük.
Ablam tıp okurken yurtta kaldı, sonrasında eve dönmeden evlendi.. Yani o çok fazla muhatap olmadı babamla ve eşiyle.
Ben üniversite bitene kadar o evde yaşadım, onlarla..
Çok sıkıntılar yaşadım, maddi-manevi. Anlatıp kafanızı şişirmeyeyim, tahmin edilebilecek şeyler..
Mezun olduktan sonra 6 ay işsiz kaldım, iş bulamadım.
O dönem 5 kuruşsuz gezdim, iş görüşmelerine giderken otobüs şöförlerinden rica ediyordum param yok diye.Babam ve eşi, "bu kadar okuttuk, hala hazır yiyor" diye söyleniyorlardı hem yüzüme hem arkamdan.
Akşama kadar iş arayıp tabanlarım şişerdi, ben eve dönene kadar yemek yemiş olurlardı. Ne mümkün o buzdolabını açacaksın da, içinden bişey alıp yiyeceksin..
Hiç unutmam bir gece dolabı açtım, açlıktan başım dönüyordu. Bir bardak süt koyup içtim.
Sabah babam fark etmiş sütün azaldığını.
"Süte de ortak çıktı" diye bağırmıştı. O gün tesadüf ablamla eşi gelip beni aldılar ve bir süre onlarla kaldım. Ama ablam bu süt mevzusunu bilmez mesela.
Sonra şehir dışına çıktım. Hem o dönem kriz vardı ve büyük şehirlerde iş bulmak çok zordu, hem de ben şehir dışında bir işi özellikle istiyordum.
4 sene orada çalıştım.
Babam ve ailesi her sene tatillere çıktılar, gayet mesut aile hayatlarını sürdürdüler.
Ben ilk başlarda o gittiğim yerde süründüm desem yeridir.
5 kuruşsuz bir hayat kurmaya çalışıyorsun. Depozito, kira, 2.elciden eşyalar..
Başardım ,bir düzen kurdum.
Şu KK'da görüyorum ki benim 20 yaşında bir kız olarak tek başıma başardığımı, evlenmeye karar vermiş bir kız bir erkek çift yapamıyor da, aileler yardım etmiyor diye isyan ediyor.
Onları eleştirmek için yazmıyorum, aksine babam ne kadar da ilgisizmiş, onu daha iyi anlıyorum bu konuları okudukça.
Neyse sonra eşimle tanıştık, evlenme kararı aldık. Babam çok karşı çıktı, yaşın ufak dedi.
Ya tabi..
Aç bilaç okula giderken ufak değildim, bir başıma bilmediğim şehirlerde ev ararken ufak değildim, lojmanda 1 ay daha kalabilir miyim diye genel müdüre yalvarırken ufak değildim.
Ama evlenmek için ufağım..
Neden.. İşte geliyor nedeni..
Benim şehir dışında yaptığım bir birikim vardı, babam elbette tahmin ediyordu bunu.
Bana birgün sordu bunu.. Ben de 40 bin liram var dedim. Sene 2004 bu arada..7 sene öncesi.
Eşimde de bir miktar vardı. Evlendikten sonra biraz daha biriktirir ev alırız diyorduk. Ve ben güzel bir düğün de istiyordum.
Babam "geçmişte ne olduysa oldu, sünger çekelim, ben senin babanım,sana sahip çıkacağım,boşver düğünü falan, ver o 40 bin lirayı, ben de 10 bin lira ekleyeyim, ancak bu kadar param var, size ev alalım, kiracı olmayın" dedi.
Vay be dedim, babam vicdana geldi..
Ev alacağı için değil, ama bir baba sahibi olacaktım galiba, çok mutluydum. Kabul ettim.
Ev alındı, ama babamın üstüne.
Bir baktım, tapu çıkmış bile, bana haber verilmemiş.
Hayatımın hatası işte budur..
Ama babam o adam, umulur mu böyle şeytanlık??
Sonra açıklaması vardı "sen o 10 bin lirayı bana öde, tapuyu hemen devrederim".
Üvey annem oturdukları evi rutubetli ve dar diye beğenmiyordu. Tutturdu yeni alınan eve geçmek için.
Böylece yeni alınan eve onlar taşındı, onların boşalttığı "rutubetli dar" eve de eşimle ben..
Tapu babamın üstüneydi, elimden gelen bişey yoktu.
O 10 bin liralık borcu 5 ay içinde ödedik babama. Düğün takılarımın bir kısmı da gitti.
Sonra tapuyu istedim.
"Bu zamanda kim kime 10 bin liralık borç veriyor faizsiz, ben verdiğin parayı kiraya saydım, benim evimde oturdun aylarca" dedi..
Ev 50 bin liraya alındı, 40 bin lirasını ben verdim, babamın verdiği 10 bin lirayı da 5 ayda ödedik.
Ve bana ettiğ ilafa bakın.. Kiraya saymış. Evin 5 aylık kirası 50 bin lira yani.
Çok ağladım, çok sızlandım. Kendi paramla kendi psikolojimi bozmuş oldum. Yandım, yıkıldım anlatamam.
"Okuttum seni, daha ne parası istiyorsun" dedi sonunda. Meğer elimdeki parayı almak için yapmış. Gönlümce bir düğün bile yapamadım, elimdeki parayı dolandırıcılıkla çekti aldı elimden.
Aradan 3 sene geçti.
Emlak piyasası çok hareketliydi. O ev 150 bin liraya çıktı bedel olarak.
Avukat tuttum, tüm dekontlar mevcuttu. Amcamı şahit gösterdim. Dava açtım. Dava neticelenmeden "vereyim 50 bin lirasını sussun" dedi babam..
Düşünün, 50 bin liraya alınan daire olmuş 150 bin lira. Adam bana 50 bin lira veriyor. E niye aldın paramı elimden o zaman. Baba değil, şeytan yapmaz bunu.
Amcamlar rica etti, kötü olmayın, sen daha gençsin, neler alırsın vs vs..
Rahmetli annemin kendi alınteriyle aldığı arsası vardı, babamın üstüneydi.
Onu sattı 200 bin liraya, 50 bin lirasını bana verdi. Kalanına ev aldı, yeni hanımının üstüne yaptı.
Düşünün annem çalışmış, arsa almış. O arsa zaten benim hakkım, ablamın hakkı. Onu satıp önüme dilenci parası atıyor, kalanı ile eşine ev alıyor.
Ben çalışıyorum, paramla ev alıyor, gene karısı için.
Daha da doğrusu herşey oğlu için. Şu an üniversite okuyan bir oğlu var, onun için.
Neyse sonra evladım doğdu, ben çalıştığım için üvey annem baktı kızıma, bakıcıya kaç para vereceksem o parayı istedi benden.
Bu arada gördüğünüz gibi asla maddi bir ihtiyaçları yok, gayet varlıklılar. Ben çocukken de varlıklıydı babam.
Üvey annemin benimle kzııma bakma konusunda ciddi "zam pazarlığı" yapmışlığı vardır. Parasını 1 gün geciktirsem mırın kırın ederdi ,o derece.
3 yıl baktı kızıma, toplamda 30 bin lira verdim.
Biz taşındık, onlar oğluna araba aldı, 30 bin liraya, tesadüfe bak..
Oysa "çok ihtiyacımız olmasa, kendi torunumuza parayla bakmayız diyorlardı"..
Geçenlerde oğulları benim eşime demiş ki "okumasam da olurdu, evim arabam herşeyim var.."
Düşünün ömründe bir damla alın teri dökmeden, anacığımın ve benim emeklerimin üzerinden evi-arabası var, evet..
Bana ise gönlümce bir düğün bile çok görüldü.
Param elimden alındı, oğullarına bir ev daha alındı.
Dahası psikolojim bozuldu, saçlarım döküldü.. Yıllarca azap çektim, paramı geri alacağım diye.
Ve ben şu an hala ev borcu ödemekle meşgulum, çünkü sıfırdan başlamak zorunda kaldım.
Benim o berbat şehirde aç açık geçirdiğim günler, biriktirdiğim paralar oğullarına ev oldu şimdi..
Anamın ablamı ve beni kreşe bırakıp "bizim istikbalimiz için" aldığı ev, o şeytanların oğluna ev oldu.
Ve bardağı taşıran son damla..
Babam ve karısı güzel bir düğüne gitmişler geçenlerde..
"Oğluma da böyle güzel bir düğün yapacağım" diye dolanıyor kadın ortalıkta..
E tabi evini arabasını ben aldım, düğünün de yapıverirsiniz artık..
Lanet olsun, bu nasıl bir şeytanlık..
Parasını, evini, düğününü herşeyini geçtim de..
Ben böyle iğrenç bir şeytanın kızıyım, en ağırı o..
haklısın evet sadece karşılıksız yapınca kıymetin oluyor hatta olmuyor da yüzüne karşı öyle davranıyorlar arkandan gene...neyse ben de senin gibileri görünce mutlu oluyorum yani benim gibileri =)) hergün giriyorum şu kkya halbuki ,yazasım gelmiyor ne topicler var tamam hata dert hepimiz için de yani insan hatadan ders alır biraz ya ondan sonra vay anam yandım... senin gibi aklı başında insanlar görmek umudumu kaybetmemi engelliyor hala bu ülkeden bu insanlardan senin benim gibi kadınların yetiştireceği çocuklardan ...insan aslında hayatında herkesin ama önce de kendi yerini bilse herşey çok güzel olacak anne baba eş kardeş arkadaş temizlikçi ve de senin yardımda bulunduğun yakının gibi o bilseydi kendinin ve senin yerini lafını etmeden gelirdi gelmeliydi ama işte iyilik yap gözünü çıkarsın devrindeyiz maalesef olsun bak birini bulmuşsun kurtulacaksın inşallah
işe girmedim bu arada özel sektör baktım ki iş değil zaten gittiğim yerler 18 yaşında olsun başına vuralım ses çıkarmasın mantığında olduğundan bana iş yok görünüyor artık cinnet geçirdiğim bi gecede başbakanlık ve cumhurbaşkanlığına yazdığım yazıya karşılık lütfedip ağustosta başvurmamı ücretli öğretmenliğin ilçe içine çıkarılmasının sağlanacağını yazmışlar sanki atla deve yaptılar dünyayı bağışladılar neyse gene kaldık 2012 kpssye şu yeni memur alımlarında saolsunlar 5 arkeolog kadrosu açtılar kısmet diyelim kopyalardan şifrelerden fırsat bulup artık şu işi halletmem lazım ama sanırım bu gazla inşallah bu sefer olacak
konunu dağıtıcam ama ben kızımı özel okula göndermemeye karar verdim gittim baktım araştırdım öğretmene mal öğrenciye müşteri gözüyle bakıyorlar zaten sadece sosyal yönü için gönderecektim biliyorsun vazcaydım gitsin gelsin okula çok sıkmıcam zaten uzmanlar da dedi ,ders aldırcam işini bilen kişilerden okula dökeceğim parayla hayda hayda yeter diyorum ama matematik fizik değil müzik resim yüzme at binme dil dersleri =)) ne dersin mantılı mı fikrin önemli benim için
Canım, ben de özel okul konusunda çok kararsızım. Yabancı dil, derslerin boş geçmemesi ve sosyal faaliyetler açısından özel okullar çok farklı tabi. Ama her özel okulda aynı değil. Mahalle araları mantar gibi özel okulla dolmuş taşmış.
Yabancı dil konusunu master için yurt dışına göndererek halletmek istiyorum, çok iyi ve çok pahalı (aylık 3 bin civarı) özel okulların haricinde yabancı dil eğitiminin çocuklara anlamını bile bilmedikleri abuk sabuk şarkılar ezberletmekten öteye gidemeyeceğini görüyorum.
Spor ve sanatla ilgili dersler aldırmak çocuğun akademik hayatı için de çok faydalı. Planlı, programlı, zamanını planlamayı bile bir çocuk oluyor herşeyden önce.
Zamanı gelince dersaneye elbette gidecek, özel okulda olsa devlet okulu da olsa mecburen göndereceğiz, dersanesiz olmuyor malesef. Okul seçimi konusunda anlayacağın benim de aklım çok karışık canım.
Konu dağılacak biraz ama fikirlerimi paylaşmadan edemedim.
Benim ekonomik durumum yerinde olursa çocuğumu özel okula gönderirim.
En iyi devlet okullarından mezun oldum. Ama bana çok şey katmadı.
Aksine yeteneklerimi köreltti, sosyal beceriler kazanmamı engelledi, kendime olan güvenimi sarstı.
O zamanlar cahildik, zannederdik ki başarı üniversite sınavında iyi puan yapmaktan ibaret.
Halbuki hiç de öyle değişmiş.
En son sıradaymış üniversite sınavı falan.
Asıl başarı vizyon sahibi olabilmek, iyi bir çevre edinebilmek, konuşurken insanlarda etki bırakabilmekmiş.
At gözlükleriyle yaşadık biz lise bitene kadar ancak üni. de yavaş yavaş etrafı görmeye başladık.
Halbuki insanlar ilkokuldan almaya başlıyorlar bazı şeyleri.
Benim 10 saatte amatör cümleler yazdığım yazıyı özel okuldan çıkma arkadaşım 2 saatte hem de benden
çok daha başarılı bir şekilde bitiriveriyor.
Özel okullarda küçük yaşta çevre edinmeye başlanılıyor.
Başka oluyor kısacası, devlet okullarıyla kıyaslanamaz.
Ama şu da var buralardan çıkan, el bebek gül bebek büyüyen insanlar gerçek hayatı ne kadar görebiliyorlar?
Her sınıftan insan tanıdım gördüm ben. Bak bu da çok şey kattı bana.
Yalnızca doktor bilmem ne beyin kızı, avukat şu hanımın oğlundan oluşmadı arkadaşlarım.
İlkokuldayken bir gün arkadaşımızın babasının öldürüldüğü haberini aldık mesela.
O kız bir daha okuyamadı, köye gitmek zorunda kaldı.
Ben bunu 7 yaşında gördüm, acıdım, acımayı öğrendim.
Kimisi kazık kadar adam olduktan sonra karşılaşıyor hayatın gerçekleriyle.
Öğretmenlerimiz de öyle çocuk psikolojisinden anlayan mükemmel insanlar değillerdi.
Garip bulduklarını ezerler, onlara basarlardı dayağı.
İnsanların iğrenç yüzünü de görmüş olduk küçükten.
Bunlar da kazanım bence.
Özel okulların verdiği ekstra imkanlar konusunda genel hatlarıyla yazdıklarına katılyıorum arkadaşım..
Ancak her özel okulun ve her devlet okulunun bir olmadığını vurgulamak istiyorum.
İlkokuldan üniversiteye hep devlet okullarında okudum.
İlkokul öğretmenim (ki nikah şahidimdi kendisi ve hala görüşüyoruz, hatta komşuyuz şu an, yakınımdan ev aldı) "ben köyde büyüdüm, elektriği ve hatta mumu kısıtlı kullandırtırdı babam, yorganın altında mumla kitap okumaya çalışırdım gizli gizli" derdi. O sözü benim ufkumu çok açmıştır. Bir gün de "çok merak ediyorum ileride neyi keşfedeceksiniz, insanların sizi anacağı ne bırakacaksınız ardınızda ölürken" demişti..
Bu söz benim beynimi yedi yıllarca ve hala hatırımdadır..
Yani iyi bir lise kazanmak değil bize koyduğu vizyon, birşeyleri keşfetmek, yeni bir yol açmaktan bahsediyor..
Ortaokul ve liseyi aynı okulda, anadolu lisesinde, okudum.
Belki yetim olmamın getirdiği bir sempati toplamış da olabilirim, bilemiyorum, ama öğretmenlerim çok düşkündü bana. Ne sıkıntım olsa saatlerce beni dinlerlerdi, ne fikir atsam ortaya yapılırdı. Almanyaya göndermişlerdi bir grup öğrenciyi, benim babam izin verir mi, asla.. Ama öğretmenlerim heyet halinde eve gelip, izin koparttılar bana. Babam tek masraf etmedi, okul karşıladı masrafımı. Almanyada gördüğüm okulun duvarlarına öğrenciler özgürce resimler çizmişti, biz de yapalım dedim. Hemen kabul etti okul müdürü. Giydirdiler bize önlükleri, okulun duvarlarına canımız ne istiyorsa çizdik, boyadık. O gün öğle yemeklerimizde okul müdüründendi..
Üniversitede gerçekten ot gibi derslere giren çıkan arkadaşlarımız vardı, evet..
Ama gözünü 4 açanlar için çok çeşitli imkanlar da vardı..
Mesela ben düzenlene her sempozyuma katıldım, kimine konuşmacı oldum, kimine dinleyici.
Ha ne anlattım konuşmacı olduğumda..
Derste bişey öğrenirdik mesela, ben arayıp bir firmaya "biz derste şunu öğrendik, sizin firmada bu uygulanıyorsa gelip görsem?" derdim. Hemen kabul ediyor çoğu büyük firma. Gidip orada resimler çeker, sunum hazırlar, onu sunardım.
Bunlar ders başarısına mani değil, okulu dereceyle bitirdim. Amaç derece değil, alttan ders bırakmamaktı, bırakırsam burslar kesilirdi ve çıra gibi yanardım. O korkuyla derece yaptım.
Şimdi etrafımdaki gençler bana "İpek abla ya bana bi staj ayarlasana" demiyorlar mı, kafalarını kırasım geliyor..
Hele daha ileri gidip, annesini devreye sokanlar var. "bizim oğlana staj yeri lazım İpekcim yaaa.."..
E sen aradın, ben ayarlıycam, oğlun ne yapacak, hani bana mı diyecek?
4 yıllık öğrenciliğinde ayarlayacağı 2 tane staj.. Onuda yapamıyorsan zaten mezun da olma bence..
"Aileden geliyor bu" diyemem, benim ailemem okumamı asla desteklemedi. Benim hedeflerim vardı hep, çok inektim, ama neden inek olduğumu bilirdim.
Hedefleri olan insan, bilinçli bir aileye de sahipse çok kötü olmaz sonuçlar diye düşünüyorum kısacası..
Merhaba,
uzun olacak biraz, helal edin hakkınızı..
beni tanıyanlar bilir..
ben 10, ablam 13 yaşındayken annemizi kaybettik ve ablamla ben üvey anne ile büyüdük.
Ablam tıp okurken yurtta kaldı, sonrasında eve dönmeden evlendi.. Yani o çok fazla muhatap olmadı babamla ve eşiyle.
Ben üniversite bitene kadar o evde yaşadım, onlarla..
Çok sıkıntılar yaşadım, maddi-manevi. Anlatıp kafanızı şişirmeyeyim, tahmin edilebilecek şeyler..
Mezun olduktan sonra 6 ay işsiz kaldım, iş bulamadım.
O dönem 5 kuruşsuz gezdim, iş görüşmelerine giderken otobüs şöförlerinden rica ediyordum param yok diye.Babam ve eşi, "bu kadar okuttuk, hala hazır yiyor" diye söyleniyorlardı hem yüzüme hem arkamdan.
Akşama kadar iş arayıp tabanlarım şişerdi, ben eve dönene kadar yemek yemiş olurlardı. Ne mümkün o buzdolabını açacaksın da, içinden bişey alıp yiyeceksin..
Hiç unutmam bir gece dolabı açtım, açlıktan başım dönüyordu. Bir bardak süt koyup içtim.
Sabah babam fark etmiş sütün azaldığını.
"Süte de ortak çıktı" diye bağırmıştı. O gün tesadüf ablamla eşi gelip beni aldılar ve bir süre onlarla kaldım. Ama ablam bu süt mevzusunu bilmez mesela.
Sonra şehir dışına çıktım. Hem o dönem kriz vardı ve büyük şehirlerde iş bulmak çok zordu, hem de ben şehir dışında bir işi özellikle istiyordum.
4 sene orada çalıştım.
Babam ve ailesi her sene tatillere çıktılar, gayet mesut aile hayatlarını sürdürdüler.
Ben ilk başlarda o gittiğim yerde süründüm desem yeridir.
5 kuruşsuz bir hayat kurmaya çalışıyorsun. Depozito, kira, 2.elciden eşyalar..
Başardım ,bir düzen kurdum.
Şu KK'da görüyorum ki benim 20 yaşında bir kız olarak tek başıma başardığımı, evlenmeye karar vermiş bir kız bir erkek çift yapamıyor da, aileler yardım etmiyor diye isyan ediyor.
Onları eleştirmek için yazmıyorum, aksine babam ne kadar da ilgisizmiş, onu daha iyi anlıyorum bu konuları okudukça.
Neyse sonra eşimle tanıştık, evlenme kararı aldık. Babam çok karşı çıktı, yaşın ufak dedi.
Ya tabi..
Aç bilaç okula giderken ufak değildim, bir başıma bilmediğim şehirlerde ev ararken ufak değildim, lojmanda 1 ay daha kalabilir miyim diye genel müdüre yalvarırken ufak değildim.
Ama evlenmek için ufağım..
Neden.. İşte geliyor nedeni..
Benim şehir dışında yaptığım bir birikim vardı, babam elbette tahmin ediyordu bunu.
Bana birgün sordu bunu.. Ben de 40 bin liram var dedim. Sene 2004 bu arada..7 sene öncesi.
Eşimde de bir miktar vardı. Evlendikten sonra biraz daha biriktirir ev alırız diyorduk. Ve ben güzel bir düğün de istiyordum.
Babam "geçmişte ne olduysa oldu, sünger çekelim, ben senin babanım,sana sahip çıkacağım,boşver düğünü falan, ver o 40 bin lirayı, ben de 10 bin lira ekleyeyim, ancak bu kadar param var, size ev alalım, kiracı olmayın" dedi.
Vay be dedim, babam vicdana geldi..
Ev alacağı için değil, ama bir baba sahibi olacaktım galiba, çok mutluydum. Kabul ettim.
Ev alındı, ama babamın üstüne.
Bir baktım, tapu çıkmış bile, bana haber verilmemiş.
Hayatımın hatası işte budur..
Ama babam o adam, umulur mu böyle şeytanlık??
Sonra açıklaması vardı "sen o 10 bin lirayı bana öde, tapuyu hemen devrederim".
Üvey annem oturdukları evi rutubetli ve dar diye beğenmiyordu. Tutturdu yeni alınan eve geçmek için.
Böylece yeni alınan eve onlar taşındı, onların boşalttığı "rutubetli dar" eve de eşimle ben..
Tapu babamın üstüneydi, elimden gelen bişey yoktu.
O 10 bin liralık borcu 5 ay içinde ödedik babama. Düğün takılarımın bir kısmı da gitti.
Sonra tapuyu istedim.
"Bu zamanda kim kime 10 bin liralık borç veriyor faizsiz, ben verdiğin parayı kiraya saydım, benim evimde oturdun aylarca" dedi..
Ev 50 bin liraya alındı, 40 bin lirasını ben verdim, babamın verdiği 10 bin lirayı da 5 ayda ödedik.
Ve bana ettiğ ilafa bakın.. Kiraya saymış. Evin 5 aylık kirası 50 bin lira yani.
Çok ağladım, çok sızlandım. Kendi paramla kendi psikolojimi bozmuş oldum. Yandım, yıkıldım anlatamam.
"Okuttum seni, daha ne parası istiyorsun" dedi sonunda. Meğer elimdeki parayı almak için yapmış. Gönlümce bir düğün bile yapamadım, elimdeki parayı dolandırıcılıkla çekti aldı elimden.
Aradan 3 sene geçti.
Emlak piyasası çok hareketliydi. O ev 150 bin liraya çıktı bedel olarak.
Avukat tuttum, tüm dekontlar mevcuttu. Amcamı şahit gösterdim. Dava açtım. Dava neticelenmeden "vereyim 50 bin lirasını sussun" dedi babam..
Düşünün, 50 bin liraya alınan daire olmuş 150 bin lira. Adam bana 50 bin lira veriyor. E niye aldın paramı elimden o zaman. Baba değil, şeytan yapmaz bunu.
Amcamlar rica etti, kötü olmayın, sen daha gençsin, neler alırsın vs vs..
Rahmetli annemin kendi alınteriyle aldığı arsası vardı, babamın üstüneydi.
Onu sattı 200 bin liraya, 50 bin lirasını bana verdi. Kalanına ev aldı, yeni hanımının üstüne yaptı.
Düşünün annem çalışmış, arsa almış. O arsa zaten benim hakkım, ablamın hakkı. Onu satıp önüme dilenci parası atıyor, kalanı ile eşine ev alıyor.
Ben çalışıyorum, paramla ev alıyor, gene karısı için.
Daha da doğrusu herşey oğlu için. Şu an üniversite okuyan bir oğlu var, onun için.
Neyse sonra evladım doğdu, ben çalıştığım için üvey annem baktı kızıma, bakıcıya kaç para vereceksem o parayı istedi benden.
Bu arada gördüğünüz gibi asla maddi bir ihtiyaçları yok, gayet varlıklılar. Ben çocukken de varlıklıydı babam.
Üvey annemin benimle kzııma bakma konusunda ciddi "zam pazarlığı" yapmışlığı vardır. Parasını 1 gün geciktirsem mırın kırın ederdi ,o derece.
3 yıl baktı kızıma, toplamda 30 bin lira verdim.
Biz taşındık, onlar oğluna araba aldı, 30 bin liraya, tesadüfe bak..
Oysa "çok ihtiyacımız olmasa, kendi torunumuza parayla bakmayız diyorlardı"..
Geçenlerde oğulları benim eşime demiş ki "okumasam da olurdu, evim arabam herşeyim var.."
Düşünün ömründe bir damla alın teri dökmeden, anacığımın ve benim emeklerimin üzerinden evi-arabası var, evet..
Bana ise gönlümce bir düğün bile çok görüldü.
Param elimden alındı, oğullarına bir ev daha alındı.
Dahası psikolojim bozuldu, saçlarım döküldü.. Yıllarca azap çektim, paramı geri alacağım diye.
Ve ben şu an hala ev borcu ödemekle meşgulum, çünkü sıfırdan başlamak zorunda kaldım.
Benim o berbat şehirde aç açık geçirdiğim günler, biriktirdiğim paralar oğullarına ev oldu şimdi..
Anamın ablamı ve beni kreşe bırakıp "bizim istikbalimiz için" aldığı ev, o şeytanların oğluna ev oldu.
Ve bardağı taşıran son damla..
Babam ve karısı güzel bir düğüne gitmişler geçenlerde..
"Oğluma da böyle güzel bir düğün yapacağım" diye dolanıyor kadın ortalıkta..
E tabi evini arabasını ben aldım, düğünün de yapıverirsiniz artık..
Lanet olsun, bu nasıl bir şeytanlık..
Parasını, evini, düğününü herşeyini geçtim de..
Ben böyle iğrenç bir şeytanın kızıyım, en ağırı o..