Merhaba. Önceki topiğimi merak edenler veya okumak isteyenler için linki aşağıya bırakıyorum:
Hiçbir zaman ümidinizi yitirmeyin, gün doğmadan neler doğar... Bu topikte hatırlar mısınız veya gördünüz mü bilemiyorum ama, "aşık olduğumdan" bahsetmiştim.
Dedim ki, şimdi tam zamanı bunu anlatmanın... neden olmasın? Başlıyorum.
Bahsi gecen kişiyle tanışmam, halihazırda çalıştığım mağazadan lokasyon değişikliği istemem ve sonuç itibari ile beni çalıştığım şehrin en elit şubelerinden birine yollanmam ile başladı. Buradaki ilk günümde tanıştım "kendileriyle". Sanırım bir bayram günüydü, ve öğlen 1 gibi açılıyordu tüm AVM'ler...
İlk gördüğümde pek de çekici gelmemişti bana. İyi bir arkadaş olur demişimdir belki. Geçmiş zaman, nereden hatırlayayım... Fakat sonradan onunla ve diğer çalışanlarla aramda bağ oluşmaya başladıkça sanırım, ilgi duymaya başladım.
Tabii ona ilgi duymami hızlandıran bazi şeyler de oldu haliyle. Mesela yaptığı sersemce şakaları... yaptığı esprilerin ne kadar kötü olduğuna örnek vermem gerekirse,
• "X mi daha yakışıklı yoksa ben mi?"
• "X'i mi daha çok seviyorsun yoksa beni mi?" (Burda bir keresinde gıcıklık olsun diye "X'i tabii ki bu da soru mu?" Demistim. Çok bozulduğunu hissetmiştim ama hiç belli etmemeye çalıştı, "Kalbimi çok kırdın" demişti, her zamanki cıvık tavrıyla.)
• Bir keresinde de gerçekten hastaydım. Griptim yani. Üstte bahsettiğim X adlı çocuğa hasta olduğumu söyleyince bu salak da "Bana hastaaaa..." demişti mağazanın arkasından seslenerek. Ben de ona gene seslenerek "Sana ne hasta olacağım be chiwawa" demistim. İkisi de hiç üşenmemiş ve bunu benzettiğim köpeğin resmine bakmıştı. Bu salak da ardından "Fairymoon, beni böyle güzel şeylere benzetme" demişti, o gün ona gerçekten sinir olmuştum. Ona ilk küsmem böyle başladı zaten. Aşağıda bahsedeceğim bu küslüklerden.
• Bir keresinde üstümü degistirmek için ofise girmiştim, bu salak üstünü yeni değiştirmişti. Gene her zamanki cıvık tavrıyla "Tabii hemen değiştim üstümü bir de dayanamazsın karın kaslarımı, etkileyici baklavalarımı görmeye falan" deyince gene, bende şalter atti, "Evet makarna gibi kolların da buna dahil mi?" Dediydim. Gene çok bozulmuştu
(
Bahsi gecen X: Bu çocuk nispeten bahsi gecen kişiden 3-4 yaş daha küçüktü. Ama boyu çok uzundu. Ilk baslarda X ile daha iyi anlaşıyorduk. Ama sonradan bizim iş yerinden ayrıldı, başka firmaya geçti. Sonradan benimle konusmaua devam etti lakin benimle aşırı cinselliği ima eden muhabbetlere girince muhabbetimi bitirmek zorunda kaldım. Manipule ettiğini hissediyordum beni ayrıca. Neticede Terazi burcuydu, ne beklersiniz ki...)
İşte aramızdaki dinamik bu şekildeydi. Anlayın. Sadece beni sinir etmeye çalışıyordu veya bana öyle geliyordu. Sonradan anladım ki bunu tüm kızlara yapıyordu ama en çok tepkiyi ben veriyordum. Neden acaba? Tepki verince daha çok yapıyordu haliyle.
Bu mağazaya geçeli birkaç ay olmamıştı, işten bağımsız tanıdığım olan bir kız topluluğu ile konuşurken bu konudan bahsettim. Onlar da "Ooooo..." falan yaptılar ve "sana ilgisi olduğu için bu şekilde davranıyor, farkında mısın?" Dediler. O anda beynimde şimşek çaktı. Ben de o zamanlarda anladım benim ondan hoşlandığımı.
Kural 1: Bu tarz kız gruplarının her söylediği her zaman doğru olmayabilir. (Zira beğenilecek bir tip değilim dışarıdan. Aşırı kiloluyum ve çok aşırı bakımlı biri de sayılmazdım. Sonradan bakımlı olsam da, dışarıya ilk verdiğim elektrik agresif biri olduğum yönündeydi.) (Bu kişinin yaptığı bu cıvıkça hareketler ilk başta ilgimi çok çekmiyordu çünkü o zamanlar bir cenderenin içindeydim. Kadın sığınma evinde kalıyordum. Bu bir. Annemin yakın zamanda bir boşanma davası vardı o dönem, bu iki. Zaten üvey babamdan gelen erkeklere karşı bir güvensizliğim vardı, bu da üç.)
Sonrasında ise araya küslük dönemleri girdi. Evet yanlış duymadınız. İş yerinde konuşmadık, iş haricinde. İlki yanlış hatırlamıyorsam 15 gün falan, ikincisi bir 30-40 gün falan ve üçüncüsü de - şimdi şok olmaya hazır olun - 6 ay sürdü. İlkinde kendiliğinden konuşma başladı, ikincisinde konuyu o açtı, üçüncüsünde ise ben ona mesaj yazdım.
Burada kabahatin çoğu bende. Ama kendime de hak verdiğim noktalar var. Zira duygularımı kontrol edemiyordum. (Bipolarsanız, duygularınızı kontrol etmeniz 5-10 kat daha zor zaten.) Travmalarım vardi. Erkeklerle ilgili özellikle. Fakat haklısınız, hiçbiri bu kadar uzun küslükleri gerektirmez, bahane değil tabii ki bunlar. İş yerinde profesyonel davranmadım, davranamadım... Kabul ediyorum. Sonuna kadar.
En uzun küslük döneminden önce iş yerine 2 kız gelmişti gidenlerin yerine. Biri tesettürlü, diğeri de nahoş biçimde açık saçık konuşan birisiydi. Fakat bu ikisi geldikten sonra dışlandığımı çok hissettim. Zira başka konuşacak kız kalmamıştı neredeyse çalışan olarak... onlar da önceden birbirini tanıyordu, zaten açık saçık konuşan kız, torpille gelmişti. Bu bahsi geçen açık saçık muhabbetlere giren kız zaten çok sevgilisi olduğundan, bu konularda çok rahat olduğundan ve cinselligi çok sevdiginden bahsedip duruyordu. Artık benim hiç sevgilim olmadığını bildiği için mi böyle övünme ihtiyacı hissediyordu? Bilemiyorum. Bense bunu kızın Akrep burcu olmasına veriyordum...
Bir keresinde bunu malum kişiye söylemeyi denedim. Onlardan hoşlanmadığımı söyledim, özellikle o açık saçık konuşanı... O kızı bana korumaya kalktı. Ben de zaten "zaten geçen gün kasadaydim ikiniz arkada gülüşüyordunuz" Dedim. O da ukala bir biçimde "Ne o, kıskandın mı?" Dedi. "Senin neyini kıskanacağım, ıyyy..." yaptım. Başka konulardan konu açıldı sonrasında. Ben de laf arasında sokuşturdum:"Zaten ben bu iş yerinde hiç kimseyi arkadaşım olarak görmüyorum" deyiverdim. O da "Demek öyle, ben seni gerçekten arkadaşım olarak görüyordum ama yanılmışım sanırım, yazık gerçekten" dedi. Sonra da " Ah (ismim) ah..." dedi ve gitti.
Halbuki orada ifade edemediğim duygularım:
1. Onları gerçekten de kıskanmıştım.
2. Ben o gün kasada tek başıma işlem alıyordum, ve o ikisi arkada iş yapmayıp kahkahalarla gülerken kendimi çok kötü hissetmiştim. Hem yalnız hem de tüm işler başıma yıkılmış gibi.
3. Onu arkadaştan öte görüyordum, arkadaşla sınırlı değil. Fakat o bunun farkında değildi.
4. O cinsellik konuşan kızın art niyetini ben hissediyordum lakin o görmüyordu bile. Belki ikisi de Karadenizli olduğu için, aynı dili konuşuyorlardı. Bilemiyorum...
Kural 2: Bazen yeri geldiğnde duyguları ifade etmek gerekir. Son küslük olayı: Ben, o ve müdür yardımcım ofisteydik. Gene gerzekçe bir şaka yapmıştı. Gene böyle yukarıda bahsi geçenler gibi... Ardindan da "Fairymoon da her şeyin altında bir ima arıyor" dedi. Ben de "Evet, ve bu beni rahatsız ediyor" Dedim. O da şöyle dedi: "O zaman yapmaya daha çok devam edicem." O an ona hakaret etme ihtiyacı hissettim(salak, geri zekalı gibi bir şeydi sanirim). O da bunun üzerine şey dedi: "Fairymoon, istersen dikkatli konuşalım, açtırma benim bayramlık ağzımı" ben de "açsan ne olur" diyebildim sadece. Müdür yardımcısı ayırdı bizi. O an beynimden aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi oldum. Ofisten kendimi zor attım. Molaya çıkmak istedim, ama 45 dk dön(e)medim. Çünkü o 45 dk'da ağlıyordum. Yanıma bir anlığına bu dangalak geldi. Onu yanımda istemedigimi söyledim. Yarım ağız bir özür diledi ve gitti. Ardından o açık saçık konuşan kız geldi yanıma. Niye ağlıyorsun dedi. Onu "ondan" kıskandığım için onunla da konuşmak istemedim haliyle. Uzun uzun teselli etti beni. En sonunda o salak yüzünden agladigim ortaya çıktı. O gün mesaim bitmişti sonra, ben eve gittim fakat duyduğum kadarıyla bu bahsi gecen kız, ben gittikten sonra ofise kabadayıvari bir şekilde yürüyerek girip, bu salağa "Ne yaptın lan kıza?" Diye gelişi varmış, bizim o zamanki müdür yardımcısı görmüş. Sonrasında şöyle devam etmiş konuşmaya:"Lan oğlum, kız sevmiyor işte öyle şakaları. Bana yap lan yapacaksan!". Sonra ise arkaya geçip 2 saat konuşmuşlar. Ne konuştularsa artık!
Benim de çok hatalarım oldu. Duygularımı kontrol edemedim. Etmeye çalıştım, ama yüzümden belli olmasa başka taraftan belli oluyordu. Zaten yüzümden belli etmeme şansım da yoktu. Agresif bir yapım vardır genelde, ve tabii ki patavatsız...
Ama şunu da kabul ediyorum, küslük dönemimde (6 ay) malum şahıs, o kızlarla ilişkilerini çok ilerletmişti. Hele o açık saçık konuşan kızla, açık saçık konularda yaptığı muhabbetlerini hatırlıyorum da... benim için ne kadar zordu, bilemezsiniz. Tam bir
Oğuz Atay - Tutunamayanlar romanı çıkardı bu zamanlardaki psikolojik tahlilimden...
O kızla oluşturduğu arkadaşlık ilişkisinin iğrençliği sonradan çok ileri boyutlara vardı. Buna bir örnek olarak... Nasıl desem, mesela sizin çalıştığınız iş yerinde hoşlandığınız kişi, bahsi gecen kızla ayni ofiste üstünü değiştirse, ne hissederdiniz? İster birbirine baksınlar isterlerse de birbirlerine arkalari dönük olsun. Çok kötü bir şey, değil mi?
Tahmin ettiğim kadarı ile benim "ondan" hoşlandığımı oradaki herkes anladı. Başta "o" kişi olmak üzere herkese dalga geçme malzemesi çıktı bu yüzden. Herkes benim "saf ve temiz" duygularimdan istifade etti, dolayısıyla... Malum kişi yüzünden cinsellik muhabbeti yapan o kızla da çalkantılı bir ilişkimiz oldu. Dalgalı yani... Çok kavgalar ettik onunla, iyi günler azınlıktaydı... Zaten bana hükmetmeyi seven biriydi. Özgüven eksikliğimden mi istifade ediyordu, anlamıyordum. Ama ilk geldiğim günden beri beni sevmediğini hissetmiştim. O günden beri de cehennemi yaşamıştım. Yalan yok. Sonra bu kız müdür yardımcısı olunca başka mağazaya, kurtulmuştum...
Bahsi gecen malum şahıstan ise - hem hoşlanıyordum, hem de nefret ediyordum. Hem ona aşıktım, hem de onu istemiyordum.
Hem ona cinsel anlamda da ilgi duyuyordum; hem de onu yanımda görmeye bile tahammülüm yoktu bazen. Onu bazen yanımda istiyordum lakin bazen yeri geldiğinde adını duymaya tahammülüm yoktu...
[Not: Çok burclardan konu geçti, merak edenler için, ben Aslan burcuyum. Yükselenim Yay, ay burcum Akrep.
(Onun da, kendisi balık, yukseleni yengec, ay burcu da yay...)] Bir akşam dayanamadım. Mesaj yazdım buna uzunca. Öyle barıştık zaten. Ama benim alınganlık ve kusluklerim devam ediyordu. Dolayısıyla hiçbir şey eskisi gibi olmadı maalesef. Zaten bir benimle bir de iliskisini ilerlettiği diğer kızlarla molaya çıkıyordu. Öyle ki artık bensiz planlar yapmaya başlamışlardı.
Duygularıma artık hakim olamadığımı yavaştan hissetmiştim. Bu yuzden artık yavaş yavaş orada miadimi doldurdugumu düşünüyordum, en sonunda transfer olayını müdürüme açmayı denedim. Uzunca bir mesaj yazdım. İş arkadaşlarımdan nefret ettiğimden vs bahsettim. Ama müdürümün beni yollamaya hiç niyeti yoktu, neticede onca tantanama rağmen onun en sevdiği elemanıydım. İşimi tam ve sağlam yapardım, bunu bilirdi. (Bunun haricinde de müdürümün bazı söylemleri, müdürümün benden hoşlandığını düşünmeye itiyordu ama neyse. Bu konuya girmeyeceğim.) Daha önceden de transfer istemistim lakin göndermeyince(Yani bizzat göndermeyeceğim demiyordu ama geciktiriyordu) vazgeçmiştim. Zaten bir ara müdür yardımcısı olmak istiyordum. Bunun da etkisi oldu açıkçası. Ama bu sefer başkaydı. En son bölge müdürünün yanında konuyu açınca, 1 ay içinde naklim oldu...
Yeni mağazamdaydim ve bir iki ay geçmişti, bir gün bana yazdi. 1 aydan fazla olmuştu o, bana yazmayalı... ilaç gibi gelmisti itiraf etmek gerekirse. Sınıra askere gideceğini öğrendim sonradan. Bunu öğrendiğim gece içime bir öküz oturdu deyim yerindeyse. Uyumak istedim. Uyuyamadım. Geçtim telefonun başına, tüm duygularımı itiraf ettim. (Gerekçem de ona bir sey olursa ve ben icimde büyüttüğüm hislerimle kalirsamdi...) Onun yüzünden gittiğimi, ondan hoşlandığımı, diğer kızlara bu yüzden ters davrandığımı... hatta bunu soylemememin nedeninin onun dalga geçmesinden korktuğum, diğer kişilerin kulağına gideceğinin, ve müdürün kulağına giderse hiç iyi olmayacağı vs olduğunu da.
Ertesi gün okudum mesajlarını. Beni takdir ettiğini, arkadaşlığımızı etkilemeyecegini vs yazdi. Kimsenin kulağına gitmeyecek de dedi.
Ama aslında arkadaş kalmak değildi isteğim. Sadece onu kaybetmek istememiştim çünkü ona kendimden daha çok değer vermiştim.
Kural 3: Kimseye kendinden daha fazla değer verme.
Kural 4: Erkeklere duygularını açmak her zaman iyi olmayabilir. Ardından oraya 2 defa daha gittim. Ilkinde her sey cok guzelken (onunla yalnız vakit geçirme şansım olmustu) ikincisinde ise zorlama gibiydi. Öyle ki orada kavgalı olduğum diğer kızı (tesettürlü olan) da bizimle yemeğe çağırınca canim sıkıldı. Daha da oraya gitmeyi düşünmüyorum. Zaten artık beni oraya bağlayan kimse de kalmadı... sanırım ondan hoşlandığımı öğrenince deyim yerindeyse k.çı kalktı. Halbuki ben ona tüm kartlarimi açık oynamıştım. Daha oynayacak kartım kalmamıştı.
Zaten bu kişinin bencilce tavırlarından bıkmıştım... Bir keresinde bana "Hayatta zibilyon tane derdim var, işin gücün arabesk" demişti, bir tartışma esnasinda... En son da mesajlaşmamızda da "Arkadaslarlayim, görüşürüz" deyip gitmişti. (E arkadaşlarınla isen bana niye yazıyorsun, geri zekalı?) Zaten kitap okuma bahanesi ile mesajlaşmadan kaçan birinden bahsediyorum. Daha neler neler çektim ben...
İşte böyle hanımlar... onun dogru kisi olmadığını geç de olsa anladım lakin bir şeyler yaşamayı isterdim belki... belki de taktım bu kişiye veya yaşadıklarımı hazmedemiyorumdur, kim bilir...
Yorumlarınıza ve yapıcı eleştirilerinize açığım. Ama eleştirirken geçmişte yaşadığım sıkıntıları ve bipolar olduğumu da baz alırsanız sevinirim... Bazı şeyleri kabul ediyorum zaten yarama tuz basmanıza gerek yok bence dolayısıyla
Sevgilerle,
Fairymoon.