Bir alıntı daha yapıyorum; yazdığım dönüşüm-gelişim sürecinin bir ispatı olsun;
Ben bundan belki 15 sene önce, kütüğü Yozgat, Kütahya, Malatya, Ankara vs. olan kadınların bunları böyle açıkça dile getirebildiklerine pek şahit olmazdım, demek ki o eşikten atlanılmış. Sırada "Bekaret üzerinden kadına kıymet biçen kafaların" temizlenmesinde. :)
Ve cidden verdiğin oranlar Türkiye gerçeğini yansıtmıyor.
Ülkem "Genelevden kadın çıkaran yiğit erkek" Türk filmlerini 70-80lerde gördü.
Kanlı çarşaf asılan günlerden, erkeğin gerdek üzerine konuşmadığı günlere geldik bile.
Bunlar hep bir ayak.
Ve diğer yorumunda şunu demişsin ya:
"Ama ben evli değilken bir erkekle sevişme tercihiyle baş başa kalsaydım bunu kabul etmezdim. Ve bunu asla bir hapis olarak görmüyorum. Her beden sahibinin emri altında ve diğerlerinden bağımsız bir cumhuriyettir. "
Zaten feminizm de bunu söylüyor "Senin bedenin, senin kararın" :)
Bu kararını çevre baskısı ile bilinçaltındaki -erkekler böyle kabul etmez, kıymetim gider, erkeklerin çoğu zaten sevişip sevişip bakire kız ile evlenmek istiyorlar bu Türkiye gerçeği- fikrinle oluşturmadığını ve özgür aldığını düşünerek yazıyorum, ya da öyle mi acaba? Onu sen bilirsin.
Kimileri bu alt fikir ile farkında olmadan bekaretini korumaya çalışıyor; zihindeki hapis böyle bir şey.
Bahsettiğiniz parametrelerin farkındayım ve değişen parametreleri pek tabi kabul ediyorum.
Oranlar ve yüzdeleri sizin için seksen yapalım herkes doksana takılmış :)
Dünya ve dolayısıyla Türkiye de değişiyor ve dönüşüyor. Bunları gerçekten söylemeli miyim bilmiyorum. Büyük şehirde yaşıyorum. O ‘benim çevrem, benim kuzenler, benim şehrim’ denilen şehirlerde yaşıyorum, bahsettiğiniz kuzenlerden, çevreden tanıdıklarım var. Fakat Türkiye’nin ekserisinin bedeniyle ‘o çevre’ gibi takılsa da ruhen bahsettiğim kodlara ruhunu ve aklını kaptırmış kişilerden oluştuğunu düşünüyorum. Çoğu mu öyledir azı mı böyledir görece bir tartışma. Ve kısırlaşıyor giderek.
Fakat tek problem erkekler buna takılır mı, neden takılmamalı, niçin herkesin hayatına kimse karışamaz değil.
Benim esas problemim, bekaret tabusunu aşmanın, ilerleme ölçüsü; uygarlık metresi, gelişmişlik göstergesi olarak lanse edilmesi.
Lafım size değil fakat, Ne münasebet?
Kadınlar bin yıllar boyunca Çilleri olanı cadı diye yakan, adet gördüğü için kirli ve pis sayan zihniyete bakire olmamak bir özgürlüktür diye mi meydan okumalı?
Bu, meydan okuma şeklinde bir özgürlük sembolü mü yapılmalı?
Feminizme hiç girmeyelim. Zira kadınları kendisine yabancılaştıran ve esasında köleleştiren (ruhen) bir izm benim için.
Gerekirse günlerce konuşabilirim hakkında fakat yeni bir çıkmaz sokağa girmeye gerek yok.
Hapisten kastınızı şimdi anladım ve bu, bilince sürekli mesaj gönderen alt yazıların birer hapis olduğu kanaatinize katılıyorum.
Fakat şuna katılmıyorum ve karşı çıkıyorum ki, bekaret mevzuna toplumsal kodlarla değil kişisel kararıyla sahip çıkan, bir tabu haline getirmeyip yalnızca kendince sahip olduğu prensip ve anlayışa göre bunu kendi hayatına uygun görmeyen kişiler var.
Ve siz bekaret mevzunu aşmak -aynı zamanda- gerekli bir değişim derseniz o zaman özgürlükten ve kişisel kararlardan bahsedemezsiniz. Birşey ‘gerekli’ hale geldiyse orada bireysellik çizgilerinin üzerinde silgiyle dolaşmaya başlamışsınız demektir.
Zorunlu dönüşüm, eyvallah.
Fakat benim için gerekli bir değişim değil.