Anneye görüşmeyi bırakmak

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

kavun kokusu

Buraya reklam alınır
Kayıtlı Üye
2 Ocak 2015
6.424
15.435
Uç bir konu evet, aldatıldım, dolandırıldım, eltim şöyle, görümcem böyle gibi bir konu değil. Bir insan bu raddeye kolay gelmez, aklında bu düşünce hemen belirmez.
1 senedir benim aklımda bu fikir var.
Kendiyle ilgili konu açmak ise çok daha uzun zamandır vardı, her seferinde tuttum kendimi, yarın bir gün ölürse, başına bir şey gelirse yazdıklarına üzülürsün dedim. Ama yetti artık.

Karakter anlatımı yapmayıp, direkt olaylardan örnekler yazacağım. Hatta sadece son bir sene ile sınırlı tutayım, daha öncesine gidersem direkt görüşme dersiniz. Geçmiş geçmişte kaldı diyelim, 1 sene ile geçiştireyim.

Önce kendimdeki kabahatten bahsedeyim, sütten çıkma ak kaşık değilim. Yaşananlar, deneyimler, birikmişler nedeniyle anneme karşı tahammülsüz ve sinirliyim. Aynı cümleyi a kişisi kursa normal tepki veriyorum, annem kurduğunda farklı. Özellikle soru sormalarından hoşlanmıyorum, basit bir konu hakkında bile en az 5 soru çıkartabilir. Çıkarsın, bunda ne var tabii, ancak soruları önemsediği için değil, sağa sola sohbet konusu olsun diye soruyor. Hiç tanımadığım Müzeyyen teyze, bizim tayinimiz nereye çıktı, neredeydik, ne zaman taşındık, hangi semtteyiz, eşim göreve gidecek, nereye gidecek, ne zaman gidecek, ne ile gidecek ve ne zaman dönecek biliyor. Tanımadığımız insanlar bizim hayatımız hakkında bilgi sahibi! Bu durum nedeniyle de tartıştık kaç kere. İnsanlarla bilgilerimizi, özelimizi paylaşma dedim en az 4 kere. Her seferinde tartışma çıkardı, her seferinde devam etti. Artık bilgi vermemeye başladık, bu sefer de beni adam yerine koymuyorsunuz diye tartışma çıkardı. Uzlaşamadık. Bu da dönüp dönüp başa saran tartışma konularından biridir.

Gelelim diğer örnek olaylara (tarih olarak karışık)

- Bize geldiğinde uzun kalır, biz karışmayız geliş gidiş tarihine, canı ne istiyorsa onu yapar. Her geldiğinde olaylar sabittir. İlk 10 gün kadar yemek yapar (akşam yemeği için), sonra ben hizmetçi miyim der, her lafı buna getirir ve yemek yapmayı bırakır. Yine öyle oldu. Bildiğimiz bir davranış, yadırgamadık. Ancak bu sefer şartlar farklı. Şimdiye kadar evime çok yakın bir yerde görev yapıyordum, şimdi ise bir buçuk saat mesafedeki başka bir ilçedeyim. Akşam geliyorum, hemen köpeğimizi gezmeye çıkarıyorum, eve dönüyorum, mutfağa geçip yemek yapıyorum. (Köpek gezdirme olayına dönüş yapacağım, köpek benim köpeğim, sorumluluğu da benim ama başka bir durum daha var) Eşim benden sonra geliyor, bu yüzden bu döngüye dahil değil. Eşimin bana sağladığı kolaylık "yemek yapma, kahvaltı yapalım, dışarıdan sipariş verelim, makarna yeter" vs. Ancak annem dışarıdan yemek istemez, kahvaltı akşam mı yapılır der istemez, makarnaya hayır der. Yani bizde olmasa daha kolay geçecek, ama geçmiyor. Kendi de yapmıyor. Durumlardan biri bu.

- Nöbetten gelmişim, uzun uzun yazmayayım, nöbet yorgunluğunu bilenler vardır, 5-10 dakika oturup mutfağa geçiş yapacağım, eşim evde.
Annem: Çorba yap
Ben: Yapamam valla bu yorgunlukla, yemek var zaten 2 çeşit, bir de turşu çıkarırım tamam.
A: (Eşimi göstererek beni dürter) Çorba yap.
Eşim: Hayır hayır, çorba morba istemem ben, yorgunsun zaten.
A: (Şansını hala zorlayıp 3. kere) Çorba yap
B: (Ben bu noktada sesimi yükseltip sert konuşmaya başladım) Yapmıyorum çorba falan ya, istemiyorum dedi duymuyor musun?
A: O istemiyor olabilir, ben eşek başı mıyım!!
B: Sana inanmıyorum, bütün gün evdesin, çorba için beni mi bekledin (bu sırada söyleniyor ama ağız içi ile, anlamıyorum ne dediğini, ama yine bir ben eşek miyim gibi laflar var, yaklaşık 5 dakika falan sürdü bu) Tamam, sus, yeter ki sus, susacaksan ben 3 çeşit çorba yaparım sen yeter ki konuşma (bu kısmı bağırarak söyledim).

Çorbayı yaptım, eşimle ben yemedik. Özellikle istediği bir çorba da yoktu, hani canı çekmiş gibi düşünmeyin, adı çorba işte.

- Köpeğimiz konusuna döneyim. Gezdirmez, haftada 2-3 defa 5 dakikalığına bahçeye çıkarır, bu kadar. Köpek benim köpeğim, kimseye sorumluluğunu atacak değilim, bana acımadığını zaten biliyorum, bari hayvana acı. Acır. Ama bizim köpeğimize değil. Komşu köpeğine. Hiçbir samimiyetimizin olmadığı, hatta isimlerini bile bilmediğimiz insanlara gidip "isterseniz köpeğinizi gezdirebilirim" diyor, onlar da kabul ediyor. Bu eşek kavun mesai bitimi eve geliyor, köpeğini gezdiriyor. Yorgun olması, hamile olması, ilçeler arası gidip gelmesi önemli değil. (İlçe demişken büyük şehir ilçesi gibi düşünmeyin, yarım saatte bir araç var.) Ama komşunun köpeği önemli.

- Ayağım ve ayak bileğim şiş, doktor bana rapor veriyor, tuvalet ihtiyacın dışında kalkmayacaksın, basmayacaksın diyor. Eşim görevde, evde yok. Atıyorum bu pazartesi günü oldu, geri kalan 4 günde raporluyum, hafta sonu da var, 6 gün dinlenme imkanım var. 6 günde benim ayağım iyileşmedi, çünkü ben dinlenemedim. Çünkü benim annem o halimde benden yemek bekledi. 1 gün özellikle yapmadım, bakalım ne olacak diye. Kendine mısır kaynattı onu yedi, ben de peynir yedim. Dışarıdan yine yemek söyleyemiyorum, istemiyor. Ha diyeceksiniz ki sen söyle isteyen yer istemeyen yemez. Her bir lokma boğazınıza dizilsin istiyorsanız söylersiniz. Öyle bir durumda yine ben eşek başı mıyım, kendine yemek söylüyorsun beni düşünmüyorsun, saygısız... aklınıza ne geliyorsa işte, bağıra çağıra söylendiğini hayal edin, o olur.

Ağlaya ağlaya köpeğimi dışarı çıkardım, ağlaya ağlaya yemek yaptım. Fark ettim ki acıdan ziyade zoruma gittiği için ağlamışım.
Bunları yüzüne vurduğum zaman cevabı "sen gelip bana ayağını mı gösterdin". Evet, ona gidip ayağımı göstermemişim. Hasta olan benim, gelip "ne oldu ayağına dur bakayım" demeyen o, ama yanına gidip ayağımı göstermediğim için suçlu benim.

Zaten bu olayda bende ipler koptu, çok bağırdım, çok ağır konuştum.

B: Sokaktan birini çağırsam bana yardım ederdi, ayağı sakat ve hamile, yazık derdi. Sen n'aptın? Domuz gibi köşende kurulu oturdun, filmini izledin, oyununu oynadın, ne yemek yapılıyor diye kontrol ettin" (hayatımda ilk kez böyle hakaret ettim, daha önce tartışmamız kavgamız oldu ama benden yana böyle hakaretleri ilk kez duydu)

A: Sen benimle konuştun mu, ayağını gösterdin mi? Ben nereden bileyim?
B: Evet, doktor da zaten kaşım gözüm için verdi o raporu, 2 gün ayağımı sürüdüm, ondan sonra da topallamaya geçtim, sırf keyfimden, biraz da böyle yürüyeyim dedim, yoksa turp gibiyim."
A: Gelseydin, gösterseydin, neymiş yemek yapmamışım. Hizmetçi miyim ben? Hizmet ederken iyi, etmeyince kötü.
B: (Burada ben tamamen koptum, hizmetçi miyim lafını o kadar sık kullanır ki, yemek yaptığı için söylüyor bunu, evinde olsa yine yapacak, bizde yapınca zoruna gidiyor) Seni boğar atarım, bir daha bu lafı söyle, boğar atarım seni. Ne hizmetinden ne hizmetçiliğinden bahsediyorsun? Temizlik mi yaptırdık sana? Market alışverişine mi yolladık, çamaşır mı yıkattık ütü mü yaptırdık? Ne yaptın? Ne? Ne?

Cevap olarak yemek yapmasından bahsetti yine. Ben de ilk 10 gün yaptın, bıraktın, ben yapıyorum, bu nasıl hizmetçilik dedim. Bu tutmayınca başka şeylere geçti, vay ben seni ne zorluklarla büyüttüm, bu sefer ama ben susmadım, çocukluğumda yaptıklarından bahsettim. Beklemiyordu çünkü hiç geçmişle vurmamıştım. O yüzden o konu uzamadı.

Hiçbir şeyden memnun olmaz, sürekli surat asar, bir şeye sevinip paylaşamazsınız çünkü yine suratıyla ve negatif yorumuyla kursağınızda bırakır.
Kardeşleriyle, teyzeleriyle, halalarıyla, akrabalarıyla kimseyle görüşmüyor, daha doğrusu onlar görüşmüyor.

Bu kadar sebep size yeterli gelir mi bilmiyorum, denizde kum tanesi buraya yazdıklarım. Bunlarda ne var diyecekler için hatırlatıyorum, son 1 sene bu.

"Ne yapacaksın peki?" diye sorarsanız, bilmiyorum. Görüşmeyi kesip hayatına normal şekilde devam edebilecek vicdandan değilim. Zaten olsaydım en az 10 sene önce keserdim görüşmeyi. Ararsa konuşuruz, aramazsa konuşmayız diye düşünüyorum şu an, ama bilemiyorum ki işte. Vicdanıma yenilip bu tarz şeyleri yine yeniden yaşamak istemiyorum, çünkü gerçekten boğarım seni dediğimde hissettim, boğmayacaktım ama vuracaktım eline koluna, ittirecektim. E böyle böyle ya cinnet noktasına gelirsem? Bir yandan gerçekten korkuyorum bir yandan da vicdanım beni rahat bırakmıyor.

Bu arada başka çocuk yok, 50li yaşlarında.


Dipçe: "aayy benim annemle aram harikadır, çok garip geldi bana" gibi yorum yazacaklar yazmasın. Ne mutlu size, şanslıymışsınız, normal bir anneniz, normal bir ilişkiniz var. Ancak benim gibi durumda olanlara bunu yazmanız yardımcı olmayacağı gibi insanın daha çok bilenmesine sebep olabilir.
 
Bu arada son tayin yerimizdeyken yine kavga çıkardı, eşim evliliğimiz boyunca ilk kez dahil oldu. Benim unuttuğum şeylerin hepsini yüzüne vurdu, "karımı üzeceksen gelip böyle uzun kalamazsın, gelme demiyorum, gelirsin 1 hafta kalır dönersin" biz seni memnun edemiyoruz dedi.
Benim annem de görüşmediğimiz, sadece selamlaştığımız komşulara gidip bizi kötüledi, yapmadığımız şeyleri yapmışız gibi anlattı, "biz hanımı çok sevdik, gitmesin." dedirtti. Rezil etti yani bizi.

Aslında her şeyi, olan bitenin hepsini yazmak istiyorum ama rezil olacağım, yazamıyorum.
Bir insan bu aşamaya kolay gelmez inanın. Yılların bezginliği var.
 
Bize her geldiğinde ama istisnasız her geldiğinde kilo almasından yakınır, gerçekten de alır. Yine yakınıyordu bir gün, hastalık bulmaya çalışıyordu (kilo alma sebebi olarak).
Acaba bir şey yapmadığın, hareket etmediğin için alıyor olabilir misin dedim, kinayesiz, kafasına dank etmesi için, hastalıktan olmadığını anlaması için. Cevap olarak bağırdı çağırdı, ne terbiyesizliğim kaldı ne de saygısızlığım.
 
Gerçekten çok sinir bozucu
Hak verdim size
Yılların birikimiyle bu noktaya gelmeniz birde hamilelik eklenince iyice dolmuşsunuz haklı olarak
Okurken o çorba yap kısmında ben bile aşırı irite oldum

Ne yapılır kısmını bilmiyorum görüşmeyi tamamen kesmeyecekseniz ki kesmeyin bence de ama azaltabildiğiniz kadar azaltın
Söylediklerine kulaģınızı kapatın o an kafanızda bi kum torbasını dövdüğünüzü falan hayal edin
Hatta bir yastığa öfke dökmek bile etkili olabiliyor

Umarım her şey yoluna girer ve rahat bi nefes alırsınız.
 
niye bu kadar uzun kalıyor?
görüşmeyi tamamen kesebileceğe benzemiyorsun. telefon iletişimine indirge.
O da bizim salaklığımız ve merhametimiz. Yalnız kalmasın, bunalmasın diye çağırırız, kendi odası vardır, banyonun biri onundur vs. Gelir, bunlar yaşanır, sıkılırsa son bir kavga çıkarır be gider. Bunları telefonda da yapabilir, engel tanımaz.
Bütün öfkenizi ve gerginliğinizi hissettim. Şu anda aklıma ilk gelen hamileliğiniz ve bütün bu hislerinizin, stresinizin bebeğinize geçtiği. Anne babalığın ne kadar zor olduğu söylenir her zaman ama kötü anne babaya evlat olmak daha zor. Allah yardımcınız olsun.
Teşekkür ederim, birçok kişi empati kuramayacak, zor çünkü, biliyorum. Birazcık teselli arıyorum sadece.
Biraz mesafeli olmakta fayda var, yerinde olsam şu an hiç aramam kendi ararsa da kısa keser kapatırım. Biraz mesafeli davranınca belki bazı şeyleri idrak eder ve biraz da seni düşünmeye başlar. Seneye torunu olduktan sonra belki ilgili bir anneanne olur ilişkiniz de düzene girer.
Şu an zaten bizde. Kendi kafasına göre takılıyor, gittikten sonra aramamayı düşünüyorum.
 
O da bizim salaklığımız ve merhametimiz. Yalnız kalmasın, bunalmasın diye çağırırız, kendi odası vardır, banyonun biri onundur vs. Gelir, bunlar yaşanır, sıkılırsa son bir kavga çıkarır be gider. Bunları telefonda da yapabilir, engel tanımaz.

Teşekkür ederim, birçok kişi empati kuramayacak, zor çünkü, biliyorum. Birazcık teselli arıyorum sadece.

Şu an zaten bizde. Kendi kafasına göre takılıyor, gittikten sonra aramamayı düşünüyorum.

onca laftan sonra gitmedi mi?
çok yüz göz olunmuş.
 
Şöyleki enerjimi emip senelerce her fırsatta surat asan kapılarında köpek olduğum bir kaç kişi vardı.Bir olaydan sonra görüşmeyi kestim.gel zaman git zaman özür diledi birisi diğeri yokmuş gibi davrandı bende sineye çektim eskisinden daha iyi olduk.Aradan 1.5 sene geçti yine aynı terbiyesizlikler sil baştan aynı hisler.Değdimi ? Enayiliğime yanayım.Tabi konu anne olunca birşey diyemiyorum.
 
O da bizim salaklığımız ve merhametimiz. Yalnız kalmasın, bunalmasın diye çağırırız, kendi odası vardır, banyonun biri onundur vs. Gelir, bunlar yaşanır, sıkılırsa son bir kavga çıkarır be gider. Bunları telefonda da yapabilir, engel tanımaz.

Teşekkür ederim, birçok kişi empati kuramayacak, zor çünkü, biliyorum. Birazcık teselli arıyorum sadece.

Şu an zaten bizde. Kendi kafasına göre takılıyor, gittikten sonra aramamayı düşünüyorum.
Ne zaman gideceği belli mi ? Hamilesin dikkat et kendine, vakit bulabilirsen 10 dakika bile olsa nefes alış verişine odaklanarak meditasyon yap.
 
İyilik ve kötülük hepimizin doğasında var kimi insan bunları dengeler, kimilerinde bir taraf baskındır. Bazı insanlar içlerindeki kötü tarafı başkaları üzerinden ortaya çıkarır. Anneniz sizi özellikle öfkelendirip içinizdeki canavarı ortaya çıkarıp bundan haz duyuyor gibi geldi bana. Mağduru oynayan insanların çoğunluğunda bu vardır, karşı tarafı kışkırtıp onu kötü olarak lanse ederler tabi iyi insan payesi de kendilerinin olur.
 
Uç bir konu evet, aldatıldım, dolandırıldım, eltim şöyle, görümcem böyle gibi bir konu değil. Bir insan bu raddeye kolay gelmez, aklında bu düşünce hemen belirmez.
1 senedir benim aklımda bu fikir var.
Kendiyle ilgili konu açmak ise çok daha uzun zamandır vardı, her seferinde tuttum kendimi, yarın bir gün ölürse, başına bir şey gelirse yazdıklarına üzülürsün dedim. Ama yetti artık.

Karakter anlatımı yapmayıp, direkt olaylardan örnekler yazacağım. Hatta sadece son bir sene ile sınırlı tutayım, daha öncesine gidersem direkt görüşme dersiniz. Geçmiş geçmişte kaldı diyelim, 1 sene ile geçiştireyim.

Önce kendimdeki kabahatten bahsedeyim, sütten çıkma ak kaşık değilim. Yaşananlar, deneyimler, birikmişler nedeniyle anneme karşı tahammülsüz ve sinirliyim. Aynı cümleyi a kişisi kursa normal tepki veriyorum, annem kurduğunda farklı. Özellikle soru sormalarından hoşlanmıyorum, basit bir konu hakkında bile en az 5 soru çıkartabilir. Çıkarsın, bunda ne var tabii, ancak soruları önemsediği için değil, sağa sola sohbet konusu olsun diye soruyor. Hiç tanımadığım Müzeyyen teyze, bizim tayinimiz nereye çıktı, neredeydik, ne zaman taşındık, hangi semtteyiz, eşim göreve gidecek, nereye gidecek, ne zaman gidecek, ne ile gidecek ve ne zaman dönecek biliyor. Tanımadığımız insanlar bizim hayatımız hakkında bilgi sahibi! Bu durum nedeniyle de tartıştık kaç kere. İnsanlarla bilgilerimizi, özelimizi paylaşma dedim en az 4 kere. Her seferinde tartışma çıkardı, her seferinde devam etti. Artık bilgi vermemeye başladık, bu sefer de beni adam yerine koymuyorsunuz diye tartışma çıkardı. Uzlaşamadık. Bu da dönüp dönüp başa saran tartışma konularından biridir.

Gelelim diğer örnek olaylara (tarih olarak karışık)

- Bize geldiğinde uzun kalır, biz karışmayız geliş gidiş tarihine, canı ne istiyorsa onu yapar. Her geldiğinde olaylar sabittir. İlk 10 gün kadar yemek yapar (akşam yemeği için), sonra ben hizmetçi miyim der, her lafı buna getirir ve yemek yapmayı bırakır. Yine öyle oldu. Bildiğimiz bir davranış, yadırgamadık. Ancak bu sefer şartlar farklı. Şimdiye kadar evime çok yakın bir yerde görev yapıyordum, şimdi ise bir buçuk saat mesafedeki başka bir ilçedeyim. Akşam geliyorum, hemen köpeğimizi gezmeye çıkarıyorum, eve dönüyorum, mutfağa geçip yemek yapıyorum. (Köpek gezdirme olayına dönüş yapacağım, köpek benim köpeğim, sorumluluğu da benim ama başka bir durum daha var) Eşim benden sonra geliyor, bu yüzden bu döngüye dahil değil. Eşimin bana sağladığı kolaylık "yemek yapma, kahvaltı yapalım, dışarıdan sipariş verelim, makarna yeter" vs. Ancak annem dışarıdan yemek istemez, kahvaltı akşam mı yapılır der istemez, makarnaya hayır der. Yani bizde olmasa daha kolay geçecek, ama geçmiyor. Kendi de yapmıyor. Durumlardan biri bu.

- Nöbetten gelmişim, uzun uzun yazmayayım, nöbet yorgunluğunu bilenler vardır, 5-10 dakika oturup mutfağa geçiş yapacağım, eşim evde.
Annem: Çorba yap
Ben: Yapamam valla bu yorgunlukla, yemek var zaten 2 çeşit, bir de turşu çıkarırım tamam.
A: (Eşimi göstererek beni dürter) Çorba yap.
Eşim: Hayır hayır, çorba morba istemem ben, yorgunsun zaten.
A: (Şansını hala zorlayıp 3. kere) Çorba yap
B: (Ben bu noktada sesimi yükseltip sert konuşmaya başladım) Yapmıyorum çorba falan ya, istemiyorum dedi duymuyor musun?
A: O istemiyor olabilir, ben eşek başı mıyım!!
B: Sana inanmıyorum, bütün gün evdesin, çorba için beni mi bekledin (bu sırada söyleniyor ama ağız içi ile, anlamıyorum ne dediğini, ama yine bir ben eşek miyim gibi laflar var, yaklaşık 5 dakika falan sürdü bu) Tamam, sus, yeter ki sus, susacaksan ben 3 çeşit çorba yaparım sen yeter ki konuşma (bu kısmı bağırarak söyledim).

Çorbayı yaptım, eşimle ben yemedik. Özellikle istediği bir çorba da yoktu, hani canı çekmiş gibi düşünmeyin, adı çorba işte.

- Köpeğimiz konusuna döneyim. Gezdirmez, haftada 2-3 defa 5 dakikalığına bahçeye çıkarır, bu kadar. Köpek benim köpeğim, kimseye sorumluluğunu atacak değilim, bana acımadığını zaten biliyorum, bari hayvana acı. Acır. Ama bizim köpeğimize değil. Komşu köpeğine. Hiçbir samimiyetimizin olmadığı, hatta isimlerini bile bilmediğimiz insanlara gidip "isterseniz köpeğinizi gezdirebilirim" diyor, onlar da kabul ediyor. Bu eşek kavun mesai bitimi eve geliyor, köpeğini gezdiriyor. Yorgun olması, hamile olması, ilçeler arası gidip gelmesi önemli değil. (İlçe demişken büyük şehir ilçesi gibi düşünmeyin, yarım saatte bir araç var.) Ama komşunun köpeği önemli.

- Ayağım ve ayak bileğim şiş, doktor bana rapor veriyor, tuvalet ihtiyacın dışında kalkmayacaksın, basmayacaksın diyor. Eşim görevde, evde yok. Atıyorum bu pazartesi günü oldu, geri kalan 4 günde raporluyum, hafta sonu da var, 6 gün dinlenme imkanım var. 6 günde benim ayağım iyileşmedi, çünkü ben dinlenemedim. Çünkü benim annem o halimde benden yemek bekledi. 1 gün özellikle yapmadım, bakalım ne olacak diye. Kendine mısır kaynattı onu yedi, ben de peynir yedim. Dışarıdan yine yemek söyleyemiyorum, istemiyor. Ha diyeceksiniz ki sen söyle isteyen yer istemeyen yemez. Her bir lokma boğazınıza dizilsin istiyorsanız söylersiniz. Öyle bir durumda yine ben eşek başı mıyım, kendine yemek söylüyorsun beni düşünmüyorsun, saygısız... aklınıza ne geliyorsa işte, bağıra çağıra söylendiğini hayal edin, o olur.

Ağlaya ağlaya köpeğimi dışarı çıkardım, ağlaya ağlaya yemek yaptım. Fark ettim ki acıdan ziyade zoruma gittiği için ağlamışım.
Bunları yüzüne vurduğum zaman cevabı "sen gelip bana ayağını mı gösterdin". Evet, ona gidip ayağımı göstermemişim. Hasta olan benim, gelip "ne oldu ayağına dur bakayım" demeyen o, ama yanına gidip ayağımı göstermediğim için suçlu benim.

Zaten bu olayda bende ipler koptu, çok bağırdım, çok ağır konuştum.

B: Sokaktan birini çağırsam bana yardım ederdi, ayağı sakat ve hamile, yazık derdi. Sen n'aptın? Domuz gibi köşende kurulu oturdun, filmini izledin, oyununu oynadın, ne yemek yapılıyor diye kontrol ettin" (hayatımda ilk kez böyle hakaret ettim, daha önce tartışmamız kavgamız oldu ama benden yana böyle hakaretleri ilk kez duydu)

A: Sen benimle konuştun mu, ayağını gösterdin mi? Ben nereden bileyim?
B: Evet, doktor da zaten kaşım gözüm için verdi o raporu, 2 gün ayağımı sürüdüm, ondan sonra da topallamaya geçtim, sırf keyfimden, biraz da böyle yürüyeyim dedim, yoksa turp gibiyim."
A: Gelseydin, gösterseydin, neymiş yemek yapmamışım. Hizmetçi miyim ben? Hizmet ederken iyi, etmeyince kötü.
B: (Burada ben tamamen koptum, hizmetçi miyim lafını o kadar sık kullanır ki, yemek yaptığı için söylüyor bunu, evinde olsa yine yapacak, bizde yapınca zoruna gidiyor) Seni boğar atarım, bir daha bu lafı söyle, boğar atarım seni. Ne hizmetinden ne hizmetçiliğinden bahsediyorsun? Temizlik mi yaptırdık sana? Market alışverişine mi yolladık, çamaşır mı yıkattık ütü mü yaptırdık? Ne yaptın? Ne? Ne?

Cevap olarak yemek yapmasından bahsetti yine. Ben de ilk 10 gün yaptın, bıraktın, ben yapıyorum, bu nasıl hizmetçilik dedim. Bu tutmayınca başka şeylere geçti, vay ben seni ne zorluklarla büyüttüm, bu sefer ama ben susmadım, çocukluğumda yaptıklarından bahsettim. Beklemiyordu çünkü hiç geçmişle vurmamıştım. O yüzden o konu uzamadı.

Hiçbir şeyden memnun olmaz, sürekli surat asar, bir şeye sevinip paylaşamazsınız çünkü yine suratıyla ve negatif yorumuyla kursağınızda bırakır.
Kardeşleriyle, teyzeleriyle, halalarıyla, akrabalarıyla kimseyle görüşmüyor, daha doğrusu onlar görüşmüyor.

Bu kadar sebep size yeterli gelir mi bilmiyorum, denizde kum tanesi buraya yazdıklarım. Bunlarda ne var diyecekler için hatırlatıyorum, son 1 sene bu.

"Ne yapacaksın peki?" diye sorarsanız, bilmiyorum. Görüşmeyi kesip hayatına normal şekilde devam edebilecek vicdandan değilim. Zaten olsaydım en az 10 sene önce keserdim görüşmeyi. Ararsa konuşuruz, aramazsa konuşmayız diye düşünüyorum şu an, ama bilemiyorum ki işte. Vicdanıma yenilip bu tarz şeyleri yine yeniden yaşamak istemiyorum, çünkü gerçekten boğarım seni dediğimde hissettim, boğmayacaktım ama vuracaktım eline koluna, ittirecektim. E böyle böyle ya cinnet noktasına gelirsem? Bir yandan gerçekten korkuyorum bir yandan da vicdanım beni rahat bırakmıyor.

Bu arada başka çocuk yok, 50li yaşlarında.


Dipçe: "aayy benim annemle aram harikadır, çok garip geldi bana" gibi yorum yazacaklar yazmasın. Ne mutlu size, şanslıymışsınız, normal bir anneniz, normal bir ilişkiniz var. Ancak benim gibi durumda olanlara bunu yazmanız yardımcı olmayacağı gibi insanın daha çok bilenmesine sebep olabilir.
Evet zor durumdasınız fakat tepkiniz ağır olmuş..Bu kadar çaresizliğinizin içinde bir yardımcı tutun.Annenizi de eve yollayın.

Tahammülüsüzsünüz barı daha fazla zılgıt yemesin.
 
Şöyleki enerjimi emip senelerce her fırsatta surat asan kapılarında köpek olduğum bir kaç kişi vardı.Bir olaydan sonra görüşmeyi kestim.gel zaman git zaman özür diledi birisi diğeri yokmuş gibi davrandı bende sineye çektim eskisinden daha iyi olduk.Aradan 1.5 sene geçti yine aynı terbiyesizlikler sil baştan aynı hisler.Değdimi ? Enayiliğime yanayım.Tabi konu anne olunca birşey diyemiyorum.
Sıkıntı aynı dediğiniz gibi işte, adı "anne" olunca bir duruyorsun, ama neler yaşadığımı bir ben biliyorum bir eşim, ki eşimin bildikleri yine sınırlı. Ne geçmişe dair olanları anlattım ne de o yokken olanları anlattım.

Biz yıllardır rolleri değiştik. Ben onun annesi oldum, hatalarını önlemeye, idare etmeye çalıştım, o da benim çocuğum oldu, burnumdan getirdi her şeyi.

Ne zaman gideceği belli mi ? Hamilesin dikkat et kendine, vakit bulabilirsen 10 dakika bile olsa nefes alış verişine odaklanarak meditasyon yap.
Bu hafta gider diye ümit ediyorum.
Taşikardi gibi bir şey yaşıyorum 1-2 gündür, dilerim genel olarak hamilelikte olan bir şeydir, değilse sebebi belli zaten.
 
Uç bir konu evet, aldatıldım, dolandırıldım, eltim şöyle, görümcem böyle gibi bir konu değil. Bir insan bu raddeye kolay gelmez, aklında bu düşünce hemen belirmez.
1 senedir benim aklımda bu fikir var.
Kendiyle ilgili konu açmak ise çok daha uzun zamandır vardı, her seferinde tuttum kendimi, yarın bir gün ölürse, başına bir şey gelirse yazdıklarına üzülürsün dedim. Ama yetti artık.

Karakter anlatımı yapmayıp, direkt olaylardan örnekler yazacağım. Hatta sadece son bir sene ile sınırlı tutayım, daha öncesine gidersem direkt görüşme dersiniz. Geçmiş geçmişte kaldı diyelim, 1 sene ile geçiştireyim.

Önce kendimdeki kabahatten bahsedeyim, sütten çıkma ak kaşık değilim. Yaşananlar, deneyimler, birikmişler nedeniyle anneme karşı tahammülsüz ve sinirliyim. Aynı cümleyi a kişisi kursa normal tepki veriyorum, annem kurduğunda farklı. Özellikle soru sormalarından hoşlanmıyorum, basit bir konu hakkında bile en az 5 soru çıkartabilir. Çıkarsın, bunda ne var tabii, ancak soruları önemsediği için değil, sağa sola sohbet konusu olsun diye soruyor. Hiç tanımadığım Müzeyyen teyze, bizim tayinimiz nereye çıktı, neredeydik, ne zaman taşındık, hangi semtteyiz, eşim göreve gidecek, nereye gidecek, ne zaman gidecek, ne ile gidecek ve ne zaman dönecek biliyor. Tanımadığımız insanlar bizim hayatımız hakkında bilgi sahibi! Bu durum nedeniyle de tartıştık kaç kere. İnsanlarla bilgilerimizi, özelimizi paylaşma dedim en az 4 kere. Her seferinde tartışma çıkardı, her seferinde devam etti. Artık bilgi vermemeye başladık, bu sefer de beni adam yerine koymuyorsunuz diye tartışma çıkardı. Uzlaşamadık. Bu da dönüp dönüp başa saran tartışma konularından biridir.

Gelelim diğer örnek olaylara (tarih olarak karışık)

- Bize geldiğinde uzun kalır, biz karışmayız geliş gidiş tarihine, canı ne istiyorsa onu yapar. Her geldiğinde olaylar sabittir. İlk 10 gün kadar yemek yapar (akşam yemeği için), sonra ben hizmetçi miyim der, her lafı buna getirir ve yemek yapmayı bırakır. Yine öyle oldu. Bildiğimiz bir davranış, yadırgamadık. Ancak bu sefer şartlar farklı. Şimdiye kadar evime çok yakın bir yerde görev yapıyordum, şimdi ise bir buçuk saat mesafedeki başka bir ilçedeyim. Akşam geliyorum, hemen köpeğimizi gezmeye çıkarıyorum, eve dönüyorum, mutfağa geçip yemek yapıyorum. (Köpek gezdirme olayına dönüş yapacağım, köpek benim köpeğim, sorumluluğu da benim ama başka bir durum daha var) Eşim benden sonra geliyor, bu yüzden bu döngüye dahil değil. Eşimin bana sağladığı kolaylık "yemek yapma, kahvaltı yapalım, dışarıdan sipariş verelim, makarna yeter" vs. Ancak annem dışarıdan yemek istemez, kahvaltı akşam mı yapılır der istemez, makarnaya hayır der. Yani bizde olmasa daha kolay geçecek, ama geçmiyor. Kendi de yapmıyor. Durumlardan biri bu.

- Nöbetten gelmişim, uzun uzun yazmayayım, nöbet yorgunluğunu bilenler vardır, 5-10 dakika oturup mutfağa geçiş yapacağım, eşim evde.
Annem: Çorba yap
Ben: Yapamam valla bu yorgunlukla, yemek var zaten 2 çeşit, bir de turşu çıkarırım tamam.
A: (Eşimi göstererek beni dürter) Çorba yap.
Eşim: Hayır hayır, çorba morba istemem ben, yorgunsun zaten.
A: (Şansını hala zorlayıp 3. kere) Çorba yap
B: (Ben bu noktada sesimi yükseltip sert konuşmaya başladım) Yapmıyorum çorba falan ya, istemiyorum dedi duymuyor musun?
A: O istemiyor olabilir, ben eşek başı mıyım!!
B: Sana inanmıyorum, bütün gün evdesin, çorba için beni mi bekledin (bu sırada söyleniyor ama ağız içi ile, anlamıyorum ne dediğini, ama yine bir ben eşek miyim gibi laflar var, yaklaşık 5 dakika falan sürdü bu) Tamam, sus, yeter ki sus, susacaksan ben 3 çeşit çorba yaparım sen yeter ki konuşma (bu kısmı bağırarak söyledim).

Çorbayı yaptım, eşimle ben yemedik. Özellikle istediği bir çorba da yoktu, hani canı çekmiş gibi düşünmeyin, adı çorba işte.

- Köpeğimiz konusuna döneyim. Gezdirmez, haftada 2-3 defa 5 dakikalığına bahçeye çıkarır, bu kadar. Köpek benim köpeğim, kimseye sorumluluğunu atacak değilim, bana acımadığını zaten biliyorum, bari hayvana acı. Acır. Ama bizim köpeğimize değil. Komşu köpeğine. Hiçbir samimiyetimizin olmadığı, hatta isimlerini bile bilmediğimiz insanlara gidip "isterseniz köpeğinizi gezdirebilirim" diyor, onlar da kabul ediyor. Bu eşek kavun mesai bitimi eve geliyor, köpeğini gezdiriyor. Yorgun olması, hamile olması, ilçeler arası gidip gelmesi önemli değil. (İlçe demişken büyük şehir ilçesi gibi düşünmeyin, yarım saatte bir araç var.) Ama komşunun köpeği önemli.

- Ayağım ve ayak bileğim şiş, doktor bana rapor veriyor, tuvalet ihtiyacın dışında kalkmayacaksın, basmayacaksın diyor. Eşim görevde, evde yok. Atıyorum bu pazartesi günü oldu, geri kalan 4 günde raporluyum, hafta sonu da var, 6 gün dinlenme imkanım var. 6 günde benim ayağım iyileşmedi, çünkü ben dinlenemedim. Çünkü benim annem o halimde benden yemek bekledi. 1 gün özellikle yapmadım, bakalım ne olacak diye. Kendine mısır kaynattı onu yedi, ben de peynir yedim. Dışarıdan yine yemek söyleyemiyorum, istemiyor. Ha diyeceksiniz ki sen söyle isteyen yer istemeyen yemez. Her bir lokma boğazınıza dizilsin istiyorsanız söylersiniz. Öyle bir durumda yine ben eşek başı mıyım, kendine yemek söylüyorsun beni düşünmüyorsun, saygısız... aklınıza ne geliyorsa işte, bağıra çağıra söylendiğini hayal edin, o olur.

Ağlaya ağlaya köpeğimi dışarı çıkardım, ağlaya ağlaya yemek yaptım. Fark ettim ki acıdan ziyade zoruma gittiği için ağlamışım.
Bunları yüzüne vurduğum zaman cevabı "sen gelip bana ayağını mı gösterdin". Evet, ona gidip ayağımı göstermemişim. Hasta olan benim, gelip "ne oldu ayağına dur bakayım" demeyen o, ama yanına gidip ayağımı göstermediğim için suçlu benim.

Zaten bu olayda bende ipler koptu, çok bağırdım, çok ağır konuştum.

B: Sokaktan birini çağırsam bana yardım ederdi, ayağı sakat ve hamile, yazık derdi. Sen n'aptın? Domuz gibi köşende kurulu oturdun, filmini izledin, oyununu oynadın, ne yemek yapılıyor diye kontrol ettin" (hayatımda ilk kez böyle hakaret ettim, daha önce tartışmamız kavgamız oldu ama benden yana böyle hakaretleri ilk kez duydu)

A: Sen benimle konuştun mu, ayağını gösterdin mi? Ben nereden bileyim?
B: Evet, doktor da zaten kaşım gözüm için verdi o raporu, 2 gün ayağımı sürüdüm, ondan sonra da topallamaya geçtim, sırf keyfimden, biraz da böyle yürüyeyim dedim, yoksa turp gibiyim."
A: Gelseydin, gösterseydin, neymiş yemek yapmamışım. Hizmetçi miyim ben? Hizmet ederken iyi, etmeyince kötü.
B: (Burada ben tamamen koptum, hizmetçi miyim lafını o kadar sık kullanır ki, yemek yaptığı için söylüyor bunu, evinde olsa yine yapacak, bizde yapınca zoruna gidiyor) Seni boğar atarım, bir daha bu lafı söyle, boğar atarım seni. Ne hizmetinden ne hizmetçiliğinden bahsediyorsun? Temizlik mi yaptırdık sana? Market alışverişine mi yolladık, çamaşır mı yıkattık ütü mü yaptırdık? Ne yaptın? Ne? Ne?

Cevap olarak yemek yapmasından bahsetti yine. Ben de ilk 10 gün yaptın, bıraktın, ben yapıyorum, bu nasıl hizmetçilik dedim. Bu tutmayınca başka şeylere geçti, vay ben seni ne zorluklarla büyüttüm, bu sefer ama ben susmadım, çocukluğumda yaptıklarından bahsettim. Beklemiyordu çünkü hiç geçmişle vurmamıştım. O yüzden o konu uzamadı.

Hiçbir şeyden memnun olmaz, sürekli surat asar, bir şeye sevinip paylaşamazsınız çünkü yine suratıyla ve negatif yorumuyla kursağınızda bırakır.
Kardeşleriyle, teyzeleriyle, halalarıyla, akrabalarıyla kimseyle görüşmüyor, daha doğrusu onlar görüşmüyor.

Bu kadar sebep size yeterli gelir mi bilmiyorum, denizde kum tanesi buraya yazdıklarım. Bunlarda ne var diyecekler için hatırlatıyorum, son 1 sene bu.

"Ne yapacaksın peki?" diye sorarsanız, bilmiyorum. Görüşmeyi kesip hayatına normal şekilde devam edebilecek vicdandan değilim. Zaten olsaydım en az 10 sene önce keserdim görüşmeyi. Ararsa konuşuruz, aramazsa konuşmayız diye düşünüyorum şu an, ama bilemiyorum ki işte. Vicdanıma yenilip bu tarz şeyleri yine yeniden yaşamak istemiyorum, çünkü gerçekten boğarım seni dediğimde hissettim, boğmayacaktım ama vuracaktım eline koluna, ittirecektim. E böyle böyle ya cinnet noktasına gelirsem? Bir yandan gerçekten korkuyorum bir yandan da vicdanım beni rahat bırakmıyor.

Bu arada başka çocuk yok, 50li yaşlarında.


Dipçe: "aayy benim annemle aram harikadır, çok garip geldi bana" gibi yorum yazacaklar yazmasın. Ne mutlu size, şanslıymışsınız, normal bir anneniz, normal bir ilişkiniz var. Ancak benim gibi durumda olanlara bunu yazmanız yardımcı olmayacağı gibi insanın daha çok bilenmesine sebep olabilir.
Inan çok üzüldüm. Kan bağı bazen pranga olabiliyor. Görüşmeyecek vicdanda değilim yazmışsın ama sen artık evlattan ziyade annesin. Yazık karnındaki bebeğe. Bu stres ve üzüntü en çok ona zarar. Annen gelmek istediğinde bir bahaneyle geri çevir hiçbirşey yapamıyorsan. Başka misafir var de, şehir dışındayız de, ev tadilatta de. Habersiz gelirse iki gün sonrasına biletini sen al. Ki ben olsam hiç görüşmem. Dediğim gibi artık sen de bir annesin. Önce evladını düşünmelisin.
 
İyilik ve kötülük hepimizin doğasında var kimi insan bunları dengeler, kimilerinde bir taraf baskındır. Bazı insanlar içlerindeki kötü tarafı başkaları üzerinden ortaya çıkarır. Anneniz sizi özellikle öfkelendirip içinizdeki canavarı ortaya çıkarıp bundan haz duyuyor gibi geldi bana. Mağduru oynayan insanların çoğunluğunda bu vardır, karşı tarafı kışkırtıp onu kötü olarak lanse ederler tabi iyi insan payesi de kendilerinin olur.
Çok mantıklı geldi bu yazdığınız. Annem sever mağdur olmayı. Yaşadığı bütün apartmanlarda tartışma çıkardı, en az 2 daire ile kavga etti ve mağdurum diye gezdi (elbette haksızdı, konuları hep biliyoruz).

Trafikte hep mağdurdur, yine bir olayda kendine nasıl haksızlık yapıldığından bahsediyordu, o olayın videosu çıktı sonra, anlattığı ile ilgisi yok olanların.
 
Evet zor durumdasınız fakat tepkiniz ağır olmuş..Bu kadar çaresizliğinizin içinde bir yardımcı tutun.Annenizi de eve yollayın.

Tahammülüsüzsünüz barı daha fazla zılgıt yemesin.
Annem olmasa yardıma ihtiyacım olmayacak, eşimle yuvarlanıp gideceğiz. 2-3 ay için kimi ikna edeyim de tutayım?
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
X