Anneye görüşmeyi bırakmak

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Fikrinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.
Annem neden gelip uzun kalıyor bizde onu anlatayım.
Biz salağız zaten, en önemli sebep o. Yalnızken sıkılır, üzülmesin, gelsin otursun, gezsin dolaşsın diye düşündük yıllardır. Yıllardır da hep aynı şeyler oldu, asla memnun olmadı, onun için yaptığımız ya da beraber yaptığımız hiçbir şeyden memnun olmadı, hep suratını astı, hep kavga çıkardı.

Eşini dahil etme yazanlar olmuş, ben dahil etmiyorum zaten, hatta bilmediği çok şey var, ama kendi şahit oldukları bile yetti ona zaten.

Eskiden çok emreder, yönlendirebilirdi beni, buna izin vermiyorum artık, o da çoğalttı bu kavgaları. Hep yansız yazdım, hakaret ettiysem onu da yazdım, 2 tane daha örnek yazacağım, yine yansız. Kendimin en suçsuz olduğu 2 konuyu ve annemin tepkilerini anlatacağım.

- Sokaktaki hayvanlar için mama alırız, çantamızda hep mama poşeti olur. Köpeğimi gezdirmeye çıkarmak üzereydim, hava yağmurlu, çanta falan almadım, telefon dahi almadım çünkü cebim yok. Çıkıyoruz biz bir şey istiyor musun dedim.

A: Mama al yanına.
B: Alamam, hava yağmurlu.
A: (Bağırır) TAMAM TAMAM ALLLLLL-MAAAAA ALLLLL-MAAA
B: (Baya şaşkınım, öncesinde bir sorun olmamıştı, altı üstü çıktığımı haber veriyorum, aldığım tepki bu) Ne oluyor ya, ne bağırıyorsun? Elimde mama mı taşıyayım şimdi, teli bile almıyorum cebim yok diye.
A: Niye götürmüyorsun mama?
B: Su mamayı bozuyor biliyorsun, yağmur yağarken kuru yer nereden bulayım ben?
A: Ben istiyorum ya, sırf ondan hayır diyorsun.

Şimdi bu normal bir konuşma akışı mı? Siz annenizle bu konuşmayı yaptığınızı hayal edin, böyle mi ilerler konuşmanız?

- Geçen aya kadar yoğun kanamalarım oluyordu, fitil ve iğneler kullanıyordum. İlaçların yan etkisi mi bilmiyorum, çok çok erkenden bel ağrısı çekmeye başladım, elim sürekli belimde ve eğilmek bana işkence geliyor.
Temizlik yaparken eğilmem gerektiğinde ah-of gibi ses çıkarıyormuşum ve bu sesler annemin psikolojisini bozuyormuş. Karşıma geçip bana aynen bunu söyledi. "Temizlik yapmak senin görevin, bunu ne kadar erken kabullenirsen o kadar az ahlar oflarsın, insanın psikolojisini bozuyor çıkardığın sesler, sanki bir şey oluyor."

Ben algılayamadım önce, şaşkın şaşkın bakıyorum ne demek istedi diye, sonra sağ olsun açıkladı, kötü sesmiş onlar, duyunca insanın morali bozuluyormuş. Kusura bakma dedim, odaya geçtim ağladım. Uzun zamandır annem yüzünden ağlamamıştım bu olay olana kadar.

Uç noktalarda yaşadığımız olaylar var, ama onları yazamam, kimseye yazamam.

Ben çok bıktım, bunaldım.

Bir keresinde tepkisiz olmayı denedim, ne yaparsa yapsın kızmak yok, ses yükseltmek yok dedim kendime, 2 hafta yapabildim. O 2 hafta baktı ki ben çocukluğumdaki gibi sessizim tepeme çıkmaya kalktı, astarı istemedi, yırttı yırttı.
 
Evet, can sıkıcı fakat bence görüşmemek için neden değil.
annen sorunlu orası belli fakat hala seninle görüşmek istiyor ki sürekli olarak geliyor. Gel gitleri olan biri ki on gün yemek yaptıktan sonra içten içe kendini kurup hizmetçi değilim moduna giriyor.
Sen de olmazsan bu hayatta kimsesi yok. Emin ol çoğu ebeveynde bu tür sıkıntılar var. Eşimin annesini herkes örnek anne diye gösterir ve sürekli kendi reklamını yapar fakat içlerine girince çocuklarına, çocukluklarından belli yaptığı psikolojik baskıyı gördüm. Benim annemde de baya sıkıntılar vardı fakat çocuğum olduktan sonra “cefakar anne” oldu ciddiyim baya değiştirdi torun onu.
Sana tavsiyem lohusalığında uzak tutabildiğin kadar tut çünkü anneni o ruh haliyle kaldıramazsın, sonra belki bir bakmışsın torun sevgisi tıpkı benim annem gibi bambaşka biri haline getirmiş
 
Uç bir konu evet, aldatıldım, dolandırıldım, eltim şöyle, görümcem böyle gibi bir konu değil. Bir insan bu raddeye kolay gelmez, aklında bu düşünce hemen belirmez.
1 senedir benim aklımda bu fikir var.
Kendiyle ilgili konu açmak ise çok daha uzun zamandır vardı, her seferinde tuttum kendimi, yarın bir gün ölürse, başına bir şey gelirse yazdıklarına üzülürsün dedim. Ama yetti artık.

Karakter anlatımı yapmayıp, direkt olaylardan örnekler yazacağım. Hatta sadece son bir sene ile sınırlı tutayım, daha öncesine gidersem direkt görüşme dersiniz. Geçmiş geçmişte kaldı diyelim, 1 sene ile geçiştireyim.

Önce kendimdeki kabahatten bahsedeyim, sütten çıkma ak kaşık değilim. Yaşananlar, deneyimler, birikmişler nedeniyle anneme karşı tahammülsüz ve sinirliyim. Aynı cümleyi a kişisi kursa normal tepki veriyorum, annem kurduğunda farklı. Özellikle soru sormalarından hoşlanmıyorum, basit bir konu hakkında bile en az 5 soru çıkartabilir. Çıkarsın, bunda ne var tabii, ancak soruları önemsediği için değil, sağa sola sohbet konusu olsun diye soruyor. Hiç tanımadığım Müzeyyen teyze, bizim tayinimiz nereye çıktı, neredeydik, ne zaman taşındık, hangi semtteyiz, eşim göreve gidecek, nereye gidecek, ne zaman gidecek, ne ile gidecek ve ne zaman dönecek biliyor. Tanımadığımız insanlar bizim hayatımız hakkında bilgi sahibi! Bu durum nedeniyle de tartıştık kaç kere. İnsanlarla bilgilerimizi, özelimizi paylaşma dedim en az 4 kere. Her seferinde tartışma çıkardı, her seferinde devam etti. Artık bilgi vermemeye başladık, bu sefer de beni adam yerine koymuyorsunuz diye tartışma çıkardı. Uzlaşamadık. Bu da dönüp dönüp başa saran tartışma konularından biridir.

Gelelim diğer örnek olaylara (tarih olarak karışık)

- Bize geldiğinde uzun kalır, biz karışmayız geliş gidiş tarihine, canı ne istiyorsa onu yapar. Her geldiğinde olaylar sabittir. İlk 10 gün kadar yemek yapar (akşam yemeği için), sonra ben hizmetçi miyim der, her lafı buna getirir ve yemek yapmayı bırakır. Yine öyle oldu. Bildiğimiz bir davranış, yadırgamadık. Ancak bu sefer şartlar farklı. Şimdiye kadar evime çok yakın bir yerde görev yapıyordum, şimdi ise bir buçuk saat mesafedeki başka bir ilçedeyim. Akşam geliyorum, hemen köpeğimizi gezmeye çıkarıyorum, eve dönüyorum, mutfağa geçip yemek yapıyorum. (Köpek gezdirme olayına dönüş yapacağım, köpek benim köpeğim, sorumluluğu da benim ama başka bir durum daha var) Eşim benden sonra geliyor, bu yüzden bu döngüye dahil değil. Eşimin bana sağladığı kolaylık "yemek yapma, kahvaltı yapalım, dışarıdan sipariş verelim, makarna yeter" vs. Ancak annem dışarıdan yemek istemez, kahvaltı akşam mı yapılır der istemez, makarnaya hayır der. Yani bizde olmasa daha kolay geçecek, ama geçmiyor. Kendi de yapmıyor. Durumlardan biri bu.

- Nöbetten gelmişim, uzun uzun yazmayayım, nöbet yorgunluğunu bilenler vardır, 5-10 dakika oturup mutfağa geçiş yapacağım, eşim evde.
Annem: Çorba yap
Ben: Yapamam valla bu yorgunlukla, yemek var zaten 2 çeşit, bir de turşu çıkarırım tamam.
A: (Eşimi göstererek beni dürter) Çorba yap.
Eşim: Hayır hayır, çorba morba istemem ben, yorgunsun zaten.
A: (Şansını hala zorlayıp 3. kere) Çorba yap
B: (Ben bu noktada sesimi yükseltip sert konuşmaya başladım) Yapmıyorum çorba falan ya, istemiyorum dedi duymuyor musun?
A: O istemiyor olabilir, ben eşek başı mıyım!!
B: Sana inanmıyorum, bütün gün evdesin, çorba için beni mi bekledin (bu sırada söyleniyor ama ağız içi ile, anlamıyorum ne dediğini, ama yine bir ben eşek miyim gibi laflar var, yaklaşık 5 dakika falan sürdü bu) Tamam, sus, yeter ki sus, susacaksan ben 3 çeşit çorba yaparım sen yeter ki konuşma (bu kısmı bağırarak söyledim).

Çorbayı yaptım, eşimle ben yemedik. Özellikle istediği bir çorba da yoktu, hani canı çekmiş gibi düşünmeyin, adı çorba işte.

- Köpeğimiz konusuna döneyim. Gezdirmez, haftada 2-3 defa 5 dakikalığına bahçeye çıkarır, bu kadar. Köpek benim köpeğim, kimseye sorumluluğunu atacak değilim, bana acımadığını zaten biliyorum, bari hayvana acı. Acır. Ama bizim köpeğimize değil. Komşu köpeğine. Hiçbir samimiyetimizin olmadığı, hatta isimlerini bile bilmediğimiz insanlara gidip "isterseniz köpeğinizi gezdirebilirim" diyor, onlar da kabul ediyor. Bu eşek kavun mesai bitimi eve geliyor, köpeğini gezdiriyor. Yorgun olması, hamile olması, ilçeler arası gidip gelmesi önemli değil. (İlçe demişken büyük şehir ilçesi gibi düşünmeyin, yarım saatte bir araç var.) Ama komşunun köpeği önemli.

- Ayağım ve ayak bileğim şiş, doktor bana rapor veriyor, tuvalet ihtiyacın dışında kalkmayacaksın, basmayacaksın diyor. Eşim görevde, evde yok. Atıyorum bu pazartesi günü oldu, geri kalan 4 günde raporluyum, hafta sonu da var, 6 gün dinlenme imkanım var. 6 günde benim ayağım iyileşmedi, çünkü ben dinlenemedim. Çünkü benim annem o halimde benden yemek bekledi. 1 gün özellikle yapmadım, bakalım ne olacak diye. Kendine mısır kaynattı onu yedi, ben de peynir yedim. Dışarıdan yine yemek söyleyemiyorum, istemiyor. Ha diyeceksiniz ki sen söyle isteyen yer istemeyen yemez. Her bir lokma boğazınıza dizilsin istiyorsanız söylersiniz. Öyle bir durumda yine ben eşek başı mıyım, kendine yemek söylüyorsun beni düşünmüyorsun, saygısız... aklınıza ne geliyorsa işte, bağıra çağıra söylendiğini hayal edin, o olur.

Ağlaya ağlaya köpeğimi dışarı çıkardım, ağlaya ağlaya yemek yaptım. Fark ettim ki acıdan ziyade zoruma gittiği için ağlamışım.
Bunları yüzüne vurduğum zaman cevabı "sen gelip bana ayağını mı gösterdin". Evet, ona gidip ayağımı göstermemişim. Hasta olan benim, gelip "ne oldu ayağına dur bakayım" demeyen o, ama yanına gidip ayağımı göstermediğim için suçlu benim.

Zaten bu olayda bende ipler koptu, çok bağırdım, çok ağır konuştum.

B: Sokaktan birini çağırsam bana yardım ederdi, ayağı sakat ve hamile, yazık derdi. Sen n'aptın? Domuz gibi köşende kurulu oturdun, filmini izledin, oyununu oynadın, ne yemek yapılıyor diye kontrol ettin" (hayatımda ilk kez böyle hakaret ettim, daha önce tartışmamız kavgamız oldu ama benden yana böyle hakaretleri ilk kez duydu)

A: Sen benimle konuştun mu, ayağını gösterdin mi? Ben nereden bileyim?
B: Evet, doktor da zaten kaşım gözüm için verdi o raporu, 2 gün ayağımı sürüdüm, ondan sonra da topallamaya geçtim, sırf keyfimden, biraz da böyle yürüyeyim dedim, yoksa turp gibiyim."
A: Gelseydin, gösterseydin, neymiş yemek yapmamışım. Hizmetçi miyim ben? Hizmet ederken iyi, etmeyince kötü.
B: (Burada ben tamamen koptum, hizmetçi miyim lafını o kadar sık kullanır ki, yemek yaptığı için söylüyor bunu, evinde olsa yine yapacak, bizde yapınca zoruna gidiyor) Seni boğar atarım, bir daha bu lafı söyle, boğar atarım seni. Ne hizmetinden ne hizmetçiliğinden bahsediyorsun? Temizlik mi yaptırdık sana? Market alışverişine mi yolladık, çamaşır mı yıkattık ütü mü yaptırdık? Ne yaptın? Ne? Ne?

Cevap olarak yemek yapmasından bahsetti yine. Ben de ilk 10 gün yaptın, bıraktın, ben yapıyorum, bu nasıl hizmetçilik dedim. Bu tutmayınca başka şeylere geçti, vay ben seni ne zorluklarla büyüttüm, bu sefer ama ben susmadım, çocukluğumda yaptıklarından bahsettim. Beklemiyordu çünkü hiç geçmişle vurmamıştım. O yüzden o konu uzamadı.

Hiçbir şeyden memnun olmaz, sürekli surat asar, bir şeye sevinip paylaşamazsınız çünkü yine suratıyla ve negatif yorumuyla kursağınızda bırakır.
Kardeşleriyle, teyzeleriyle, halalarıyla, akrabalarıyla kimseyle görüşmüyor, daha doğrusu onlar görüşmüyor.

Bu kadar sebep size yeterli gelir mi bilmiyorum, denizde kum tanesi buraya yazdıklarım. Bunlarda ne var diyecekler için hatırlatıyorum, son 1 sene bu.

"Ne yapacaksın peki?" diye sorarsanız, bilmiyorum. Görüşmeyi kesip hayatına normal şekilde devam edebilecek vicdandan değilim. Zaten olsaydım en az 10 sene önce keserdim görüşmeyi. Ararsa konuşuruz, aramazsa konuşmayız diye düşünüyorum şu an, ama bilemiyorum ki işte. Vicdanıma yenilip bu tarz şeyleri yine yeniden yaşamak istemiyorum, çünkü gerçekten boğarım seni dediğimde hissettim, boğmayacaktım ama vuracaktım eline koluna, ittirecektim. E böyle böyle ya cinnet noktasına gelirsem? Bir yandan gerçekten korkuyorum bir yandan da vicdanım beni rahat bırakmıyor.

Bu arada başka çocuk yok, 50li yaşlarında.


Dipçe: "aayy benim annemle aram harikadır, çok garip geldi bana" gibi yorum yazacaklar yazmasın. Ne mutlu size, şanslıymışsınız, normal bir anneniz, normal bir ilişkiniz var. Ancak benim gibi durumda olanlara bunu yazmanız yardımcı olmayacağı gibi insanın daha çok bilenmesine sebep olabilir.

Kesinlikle görüşmeyi derhal kesin.
Bunu anneniz için yapın. Kendiniz için değil.
Doğrunca annelik nasılmış görürsünüz.
Yemek yapmadı, köpeği gezdirmedi diye anneye domuz demek!?
ben olsam evlatlıktan red ederim.Net!
 
Sizi en iyi anlayanlardan biri benim. Ve konuya bir anneye bu sözler söylenir mi, ayıp etmişsin, saygısızlık filan diyenler kesinlikle bilmiyor ve anlamıyor bu durumu. anlamasın kimse de inşallah, bunu yaşamak durumunda kalmasın.

yakınında birilerinin, hala, teyze, dedenin huysuz olması gibi bir şey değil bu, ya da soğuk mizaçlı bir annenin sevgisini gösterememesi gibi bir şey değil bu. Anne direk çocuğuna kötü davranıyor, şefkat, annelik hissi yok size karşı. Ve çocuk bunu daha küçüklüğünden itibaren iliklerine kadar hissediyor. Ve her sevgi beklentisi hayal kırıklığına dönüşüyor. Her zaman fiziksel şiddet olması gerekmez, psikolojik şiddet uyguluyor aslında. Mesela şefkatli bir annenin attığı bir tokat unutulur ama şefkatsiz bir annenin sizi Canı istedi diye evinden kovması, ya da hasta olduğunu bildiği halde nasılsın dememesi insanın içinden çıkmaz.

benim de çocukluktan itibaren aynı hikaye. 40 bin tane anektod anlatabilirim ama yoruldum artık düşünmekten bile. Kabullendim sevmediğini ama saygılı davranıyorum yine de.

Yalnızca bir kaç küçük örnek mesela; çok küçüklükten beri duyduğum “Sen aslında çirkinsin ama gözlerin güzel diye millet seni güzel sanıyor” cümlesi (ki çevremizde güzelliğimle bilinirdim).

nişanlıyken eşimin ablasının maşallah, kızınızı çok Güzel yetiştirmişsiniz demesine karşılık, senin de kızın olsun da gör, Allah insanın başına vermesin, hayatını mahvediyor demesi ve görümcemin apışıp kalması.

Bir seferinde onun buzdolabını temizlerken, kurumuş limon kabuklarını attım diye beni evden kovması, başka bir sefer ameliyat olduğunda onda kalıp baktığımda, mutfağı temizlikçiyle temizlerken konuştum diye beni evden kovması, üzerime yürüdüğünde anneannemle dedemin onu zor zaptetmesi. Bunlardan daha sonra gülerek bahsetmesi.

üniversitede arkadaşlarımın anneleriyle her gün konuşmasına özenip haftada bir onu aradığımda ne vardı diyerek telefonu açması.

Evime temizlikçi alacağımı söylediğimde, senin ne haddine temizlikçi almak deyip, kendi gündelik temizlikçisini kardeşlerimin eşlerinin evlerine göndermesi.

Küçük kardeşim ondan önce evlendi diye, ortanca kardeşime bak onu kıskanma demesi, ben de çocuk tedavisi görüyorken kardeşimin çocuğu olması üzerine bana gelini kıskanma demesi, bütün akrabalarıma beni kötülemesi.........

bunları iki dakika hatırladım diye kalbim güm güm atmaya başladı şimdi.

Ve bunlar devede kulak yalnızca. Etrafımdaki herkes beni sevmediğini bilir annemin, artık şaka konusu kimi zaman. Kimse her anne iyidir demesin, değil ama ben iyiyim anneme karşı yine. Çevremde çok az kişi benim kadar hizmet etmiştir annesine. Hasta olduğu için hep bir elim üstünde.

ben beklentiyi sıfırlamakta buldum çareyi. Kendi hayatımla ilgili pek çok şeyi anlatmıyorum. Daha çok onu soruyorum. Ayrıca sorunlarına eskisi gibi zıplayıp yorum yapmıyorum. Yapmam gereken bir şey olduğunda yapıyorum.

eskiden biz de çok yüzgöz olmuştuk. Ben de kavga etmeye başladığımızda tahammülsüzüm konu sahibi gibi. Eski konular gelirdi hemen aklıma.

şimdi araya mesafe koyduğumda hiç kavga etmiyoruz. Çünkü kavgalık mevzulardan ben hep uzak duruyorum. İçimi hiç açmıyorum, ya da yardıma ihtiyacım olan konularda kesinlikle bir yardım olarak annemi hesap etmiyorum, başka bir yöntem ve yardımcı buluyorum. Kavga etmeyince de ilişkimiz bozulmuyor, hep belli bir mesafede kalıyor.

mümkünse Bu şekilde davranmanı tavsiye ederim konu sahibi. Yalnızca kötü de olsa onun annen olduğunu ve ters bir duasıyla senin hayatını çok kötü etkileyebileceğini unutma. O dikkatli olmasa da, sen ona karşı hareket ve sözlerinde dikkatli olmak zorundasın.

kendini kaybetmemek ve hakaret etmemek için en baştan kesinlikle kavga etme.
 
Uç bir konu evet, aldatıldım, dolandırıldım, eltim şöyle, görümcem böyle gibi bir konu değil. Bir insan bu raddeye kolay gelmez, aklında bu düşünce hemen belirmez.
1 senedir benim aklımda bu fikir var.
Kendiyle ilgili konu açmak ise çok daha uzun zamandır vardı, her seferinde tuttum kendimi, yarın bir gün ölürse, başına bir şey gelirse yazdıklarına üzülürsün dedim. Ama yetti artık.

Karakter anlatımı yapmayıp, direkt olaylardan örnekler yazacağım. Hatta sadece son bir sene ile sınırlı tutayım, daha öncesine gidersem direkt görüşme dersiniz. Geçmiş geçmişte kaldı diyelim, 1 sene ile geçiştireyim.

Önce kendimdeki kabahatten bahsedeyim, sütten çıkma ak kaşık değilim. Yaşananlar, deneyimler, birikmişler nedeniyle anneme karşı tahammülsüz ve sinirliyim. Aynı cümleyi a kişisi kursa normal tepki veriyorum, annem kurduğunda farklı. Özellikle soru sormalarından hoşlanmıyorum, basit bir konu hakkında bile en az 5 soru çıkartabilir. Çıkarsın, bunda ne var tabii, ancak soruları önemsediği için değil, sağa sola sohbet konusu olsun diye soruyor. Hiç tanımadığım Müzeyyen teyze, bizim tayinimiz nereye çıktı, neredeydik, ne zaman taşındık, hangi semtteyiz, eşim göreve gidecek, nereye gidecek, ne zaman gidecek, ne ile gidecek ve ne zaman dönecek biliyor. Tanımadığımız insanlar bizim hayatımız hakkında bilgi sahibi! Bu durum nedeniyle de tartıştık kaç kere. İnsanlarla bilgilerimizi, özelimizi paylaşma dedim en az 4 kere. Her seferinde tartışma çıkardı, her seferinde devam etti. Artık bilgi vermemeye başladık, bu sefer de beni adam yerine koymuyorsunuz diye tartışma çıkardı. Uzlaşamadık. Bu da dönüp dönüp başa saran tartışma konularından biridir.

Gelelim diğer örnek olaylara (tarih olarak karışık)

- Bize geldiğinde uzun kalır, biz karışmayız geliş gidiş tarihine, canı ne istiyorsa onu yapar. Her geldiğinde olaylar sabittir. İlk 10 gün kadar yemek yapar (akşam yemeği için), sonra ben hizmetçi miyim der, her lafı buna getirir ve yemek yapmayı bırakır. Yine öyle oldu. Bildiğimiz bir davranış, yadırgamadık. Ancak bu sefer şartlar farklı. Şimdiye kadar evime çok yakın bir yerde görev yapıyordum, şimdi ise bir buçuk saat mesafedeki başka bir ilçedeyim. Akşam geliyorum, hemen köpeğimizi gezmeye çıkarıyorum, eve dönüyorum, mutfağa geçip yemek yapıyorum. (Köpek gezdirme olayına dönüş yapacağım, köpek benim köpeğim, sorumluluğu da benim ama başka bir durum daha var) Eşim benden sonra geliyor, bu yüzden bu döngüye dahil değil. Eşimin bana sağladığı kolaylık "yemek yapma, kahvaltı yapalım, dışarıdan sipariş verelim, makarna yeter" vs. Ancak annem dışarıdan yemek istemez, kahvaltı akşam mı yapılır der istemez, makarnaya hayır der. Yani bizde olmasa daha kolay geçecek, ama geçmiyor. Kendi de yapmıyor. Durumlardan biri bu.

- Nöbetten gelmişim, uzun uzun yazmayayım, nöbet yorgunluğunu bilenler vardır, 5-10 dakika oturup mutfağa geçiş yapacağım, eşim evde.
Annem: Çorba yap
Ben: Yapamam valla bu yorgunlukla, yemek var zaten 2 çeşit, bir de turşu çıkarırım tamam.
A: (Eşimi göstererek beni dürter) Çorba yap.
Eşim: Hayır hayır, çorba morba istemem ben, yorgunsun zaten.
A: (Şansını hala zorlayıp 3. kere) Çorba yap
B: (Ben bu noktada sesimi yükseltip sert konuşmaya başladım) Yapmıyorum çorba falan ya, istemiyorum dedi duymuyor musun?
A: O istemiyor olabilir, ben eşek başı mıyım!!
B: Sana inanmıyorum, bütün gün evdesin, çorba için beni mi bekledin (bu sırada söyleniyor ama ağız içi ile, anlamıyorum ne dediğini, ama yine bir ben eşek miyim gibi laflar var, yaklaşık 5 dakika falan sürdü bu) Tamam, sus, yeter ki sus, susacaksan ben 3 çeşit çorba yaparım sen yeter ki konuşma (bu kısmı bağırarak söyledim).

Çorbayı yaptım, eşimle ben yemedik. Özellikle istediği bir çorba da yoktu, hani canı çekmiş gibi düşünmeyin, adı çorba işte.

- Köpeğimiz konusuna döneyim. Gezdirmez, haftada 2-3 defa 5 dakikalığına bahçeye çıkarır, bu kadar. Köpek benim köpeğim, kimseye sorumluluğunu atacak değilim, bana acımadığını zaten biliyorum, bari hayvana acı. Acır. Ama bizim köpeğimize değil. Komşu köpeğine. Hiçbir samimiyetimizin olmadığı, hatta isimlerini bile bilmediğimiz insanlara gidip "isterseniz köpeğinizi gezdirebilirim" diyor, onlar da kabul ediyor. Bu eşek kavun mesai bitimi eve geliyor, köpeğini gezdiriyor. Yorgun olması, hamile olması, ilçeler arası gidip gelmesi önemli değil. (İlçe demişken büyük şehir ilçesi gibi düşünmeyin, yarım saatte bir araç var.) Ama komşunun köpeği önemli.

- Ayağım ve ayak bileğim şiş, doktor bana rapor veriyor, tuvalet ihtiyacın dışında kalkmayacaksın, basmayacaksın diyor. Eşim görevde, evde yok. Atıyorum bu pazartesi günü oldu, geri kalan 4 günde raporluyum, hafta sonu da var, 6 gün dinlenme imkanım var. 6 günde benim ayağım iyileşmedi, çünkü ben dinlenemedim. Çünkü benim annem o halimde benden yemek bekledi. 1 gün özellikle yapmadım, bakalım ne olacak diye. Kendine mısır kaynattı onu yedi, ben de peynir yedim. Dışarıdan yine yemek söyleyemiyorum, istemiyor. Ha diyeceksiniz ki sen söyle isteyen yer istemeyen yemez. Her bir lokma boğazınıza dizilsin istiyorsanız söylersiniz. Öyle bir durumda yine ben eşek başı mıyım, kendine yemek söylüyorsun beni düşünmüyorsun, saygısız... aklınıza ne geliyorsa işte, bağıra çağıra söylendiğini hayal edin, o olur.

Ağlaya ağlaya köpeğimi dışarı çıkardım, ağlaya ağlaya yemek yaptım. Fark ettim ki acıdan ziyade zoruma gittiği için ağlamışım.
Bunları yüzüne vurduğum zaman cevabı "sen gelip bana ayağını mı gösterdin". Evet, ona gidip ayağımı göstermemişim. Hasta olan benim, gelip "ne oldu ayağına dur bakayım" demeyen o, ama yanına gidip ayağımı göstermediğim için suçlu benim.

Zaten bu olayda bende ipler koptu, çok bağırdım, çok ağır konuştum.

B: Sokaktan birini çağırsam bana yardım ederdi, ayağı sakat ve hamile, yazık derdi. Sen n'aptın? Domuz gibi köşende kurulu oturdun, filmini izledin, oyununu oynadın, ne yemek yapılıyor diye kontrol ettin" (hayatımda ilk kez böyle hakaret ettim, daha önce tartışmamız kavgamız oldu ama benden yana böyle hakaretleri ilk kez duydu)

A: Sen benimle konuştun mu, ayağını gösterdin mi? Ben nereden bileyim?
B: Evet, doktor da zaten kaşım gözüm için verdi o raporu, 2 gün ayağımı sürüdüm, ondan sonra da topallamaya geçtim, sırf keyfimden, biraz da böyle yürüyeyim dedim, yoksa turp gibiyim."
A: Gelseydin, gösterseydin, neymiş yemek yapmamışım. Hizmetçi miyim ben? Hizmet ederken iyi, etmeyince kötü.
B: (Burada ben tamamen koptum, hizmetçi miyim lafını o kadar sık kullanır ki, yemek yaptığı için söylüyor bunu, evinde olsa yine yapacak, bizde yapınca zoruna gidiyor) Seni boğar atarım, bir daha bu lafı söyle, boğar atarım seni. Ne hizmetinden ne hizmetçiliğinden bahsediyorsun? Temizlik mi yaptırdık sana? Market alışverişine mi yolladık, çamaşır mı yıkattık ütü mü yaptırdık? Ne yaptın? Ne? Ne?

Cevap olarak yemek yapmasından bahsetti yine. Ben de ilk 10 gün yaptın, bıraktın, ben yapıyorum, bu nasıl hizmetçilik dedim. Bu tutmayınca başka şeylere geçti, vay ben seni ne zorluklarla büyüttüm, bu sefer ama ben susmadım, çocukluğumda yaptıklarından bahsettim. Beklemiyordu çünkü hiç geçmişle vurmamıştım. O yüzden o konu uzamadı.

Hiçbir şeyden memnun olmaz, sürekli surat asar, bir şeye sevinip paylaşamazsınız çünkü yine suratıyla ve negatif yorumuyla kursağınızda bırakır.
Kardeşleriyle, teyzeleriyle, halalarıyla, akrabalarıyla kimseyle görüşmüyor, daha doğrusu onlar görüşmüyor.

Bu kadar sebep size yeterli gelir mi bilmiyorum, denizde kum tanesi buraya yazdıklarım. Bunlarda ne var diyecekler için hatırlatıyorum, son 1 sene bu.

"Ne yapacaksın peki?" diye sorarsanız, bilmiyorum. Görüşmeyi kesip hayatına normal şekilde devam edebilecek vicdandan değilim. Zaten olsaydım en az 10 sene önce keserdim görüşmeyi. Ararsa konuşuruz, aramazsa konuşmayız diye düşünüyorum şu an, ama bilemiyorum ki işte. Vicdanıma yenilip bu tarz şeyleri yine yeniden yaşamak istemiyorum, çünkü gerçekten boğarım seni dediğimde hissettim, boğmayacaktım ama vuracaktım eline koluna, ittirecektim. E böyle böyle ya cinnet noktasına gelirsem? Bir yandan gerçekten korkuyorum bir yandan da vicdanım beni rahat bırakmıyor.

Bu arada başka çocuk yok, 50li yaşlarında.


Dipçe: "aayy benim annemle aram harikadır, çok garip geldi bana" gibi yorum yazacaklar yazmasın. Ne mutlu size, şanslıymışsınız, normal bir anneniz, normal bir ilişkiniz var. Ancak benim gibi durumda olanlara bunu yazmanız yardımcı olmayacağı gibi insanın daha çok bilenmesine sebep olabilir.
Herkesin annesi pamuk gibi değil maalesef 😔 geçenlerde "narsist anne" gibi başlık açılmıştı. Sonunda kendi anneme teşhis koyabildiğim için içim rahatladı biraz. Belki sizinki de narsisttir biraz araştırın isterseniz. Benimkini hayatımdan çıkarabilsem çok mutlu olacağım, vicdan azabı da çekmem herhalde. Yıllardır bana, ota şeye hissettirdiği suçluluk psikolojisine saysın.
Ben birkaç aydır o aramadan aramama aşamasındayım. Niye aramadığımı soruyor, geçiştiriyorum. İyice saldırganlaştı, saçmalamaya başladı. Şimdi gelmek istediğinde uyduruk bir bahaneyle bugün gelme diyeceğim. Sonra bu bahanelerin sayısı artacak, cesaret edip neden böyle davrandığımı sorarsa açıkça söyleyeceğim, şimdiki stratejim bu. Siz de hamileymişsiniz, benim de yakında çocuğum doğacak. Bize yaptıklarını onlara da yapmaya kalktıklarını düşünsenize. Ben çıldıracak gibi oluyorum
 
Son düzenleme:
Benimle aynı durumda olan arkadaşlar, hem üzgünüm hem sevindim, yalnız olmadığını bilmek böyle bir konuda insanı rahatlatıyor.

Ben kendi salak kafamı biliyorum, olacakları da az çok biliyorum. Gidecek, aradan zaman geçecek, gelecek, ilk zamanlar yine iyi ya da normal olacak sonra başa döneceğiz. Bunu önlemenin yolu burada tavsiye edildiği gibi kalma süresini sınırlamak. 1 hafta, bilemedin en fazla 10 gün.

Başka kardeşim olsa ne haliniz varsa görün der görüşmem, ama yok. İleride sağdan soldan hastanede yatıyormuş, şöyle olmuş, böyle olmuş diye duyarsam bütün bu yaptıklarını unutur kendimi suçlarım.

Bana acımayana acıyorum maalesef.
 
Uç bir konu evet, aldatıldım, dolandırıldım, eltim şöyle, görümcem böyle gibi bir konu değil. Bir insan bu raddeye kolay gelmez, aklında bu düşünce hemen belirmez.
1 senedir benim aklımda bu fikir var.
Kendiyle ilgili konu açmak ise çok daha uzun zamandır vardı, her seferinde tuttum kendimi, yarın bir gün ölürse, başına bir şey gelirse yazdıklarına üzülürsün dedim. Ama yetti artık.

Karakter anlatımı yapmayıp, direkt olaylardan örnekler yazacağım. Hatta sadece son bir sene ile sınırlı tutayım, daha öncesine gidersem direkt görüşme dersiniz. Geçmiş geçmişte kaldı diyelim, 1 sene ile geçiştireyim.

Önce kendimdeki kabahatten bahsedeyim, sütten çıkma ak kaşık değilim. Yaşananlar, deneyimler, birikmişler nedeniyle anneme karşı tahammülsüz ve sinirliyim. Aynı cümleyi a kişisi kursa normal tepki veriyorum, annem kurduğunda farklı. Özellikle soru sormalarından hoşlanmıyorum, basit bir konu hakkında bile en az 5 soru çıkartabilir. Çıkarsın, bunda ne var tabii, ancak soruları önemsediği için değil, sağa sola sohbet konusu olsun diye soruyor. Hiç tanımadığım Müzeyyen teyze, bizim tayinimiz nereye çıktı, neredeydik, ne zaman taşındık, hangi semtteyiz, eşim göreve gidecek, nereye gidecek, ne zaman gidecek, ne ile gidecek ve ne zaman dönecek biliyor. Tanımadığımız insanlar bizim hayatımız hakkında bilgi sahibi! Bu durum nedeniyle de tartıştık kaç kere. İnsanlarla bilgilerimizi, özelimizi paylaşma dedim en az 4 kere. Her seferinde tartışma çıkardı, her seferinde devam etti. Artık bilgi vermemeye başladık, bu sefer de beni adam yerine koymuyorsunuz diye tartışma çıkardı. Uzlaşamadık. Bu da dönüp dönüp başa saran tartışma konularından biridir.

Gelelim diğer örnek olaylara (tarih olarak karışık)

- Bize geldiğinde uzun kalır, biz karışmayız geliş gidiş tarihine, canı ne istiyorsa onu yapar. Her geldiğinde olaylar sabittir. İlk 10 gün kadar yemek yapar (akşam yemeği için), sonra ben hizmetçi miyim der, her lafı buna getirir ve yemek yapmayı bırakır. Yine öyle oldu. Bildiğimiz bir davranış, yadırgamadık. Ancak bu sefer şartlar farklı. Şimdiye kadar evime çok yakın bir yerde görev yapıyordum, şimdi ise bir buçuk saat mesafedeki başka bir ilçedeyim. Akşam geliyorum, hemen köpeğimizi gezmeye çıkarıyorum, eve dönüyorum, mutfağa geçip yemek yapıyorum. (Köpek gezdirme olayına dönüş yapacağım, köpek benim köpeğim, sorumluluğu da benim ama başka bir durum daha var) Eşim benden sonra geliyor, bu yüzden bu döngüye dahil değil. Eşimin bana sağladığı kolaylık "yemek yapma, kahvaltı yapalım, dışarıdan sipariş verelim, makarna yeter" vs. Ancak annem dışarıdan yemek istemez, kahvaltı akşam mı yapılır der istemez, makarnaya hayır der. Yani bizde olmasa daha kolay geçecek, ama geçmiyor. Kendi de yapmıyor. Durumlardan biri bu.

- Nöbetten gelmişim, uzun uzun yazmayayım, nöbet yorgunluğunu bilenler vardır, 5-10 dakika oturup mutfağa geçiş yapacağım, eşim evde.
Annem: Çorba yap
Ben: Yapamam valla bu yorgunlukla, yemek var zaten 2 çeşit, bir de turşu çıkarırım tamam.
A: (Eşimi göstererek beni dürter) Çorba yap.
Eşim: Hayır hayır, çorba morba istemem ben, yorgunsun zaten.
A: (Şansını hala zorlayıp 3. kere) Çorba yap
B: (Ben bu noktada sesimi yükseltip sert konuşmaya başladım) Yapmıyorum çorba falan ya, istemiyorum dedi duymuyor musun?
A: O istemiyor olabilir, ben eşek başı mıyım!!
B: Sana inanmıyorum, bütün gün evdesin, çorba için beni mi bekledin (bu sırada söyleniyor ama ağız içi ile, anlamıyorum ne dediğini, ama yine bir ben eşek miyim gibi laflar var, yaklaşık 5 dakika falan sürdü bu) Tamam, sus, yeter ki sus, susacaksan ben 3 çeşit çorba yaparım sen yeter ki konuşma (bu kısmı bağırarak söyledim).

Çorbayı yaptım, eşimle ben yemedik. Özellikle istediği bir çorba da yoktu, hani canı çekmiş gibi düşünmeyin, adı çorba işte.

- Köpeğimiz konusuna döneyim. Gezdirmez, haftada 2-3 defa 5 dakikalığına bahçeye çıkarır, bu kadar. Köpek benim köpeğim, kimseye sorumluluğunu atacak değilim, bana acımadığını zaten biliyorum, bari hayvana acı. Acır. Ama bizim köpeğimize değil. Komşu köpeğine. Hiçbir samimiyetimizin olmadığı, hatta isimlerini bile bilmediğimiz insanlara gidip "isterseniz köpeğinizi gezdirebilirim" diyor, onlar da kabul ediyor. Bu eşek kavun mesai bitimi eve geliyor, köpeğini gezdiriyor. Yorgun olması, hamile olması, ilçeler arası gidip gelmesi önemli değil. (İlçe demişken büyük şehir ilçesi gibi düşünmeyin, yarım saatte bir araç var.) Ama komşunun köpeği önemli.

- Ayağım ve ayak bileğim şiş, doktor bana rapor veriyor, tuvalet ihtiyacın dışında kalkmayacaksın, basmayacaksın diyor. Eşim görevde, evde yok. Atıyorum bu pazartesi günü oldu, geri kalan 4 günde raporluyum, hafta sonu da var, 6 gün dinlenme imkanım var. 6 günde benim ayağım iyileşmedi, çünkü ben dinlenemedim. Çünkü benim annem o halimde benden yemek bekledi. 1 gün özellikle yapmadım, bakalım ne olacak diye. Kendine mısır kaynattı onu yedi, ben de peynir yedim. Dışarıdan yine yemek söyleyemiyorum, istemiyor. Ha diyeceksiniz ki sen söyle isteyen yer istemeyen yemez. Her bir lokma boğazınıza dizilsin istiyorsanız söylersiniz. Öyle bir durumda yine ben eşek başı mıyım, kendine yemek söylüyorsun beni düşünmüyorsun, saygısız... aklınıza ne geliyorsa işte, bağıra çağıra söylendiğini hayal edin, o olur.

Ağlaya ağlaya köpeğimi dışarı çıkardım, ağlaya ağlaya yemek yaptım. Fark ettim ki acıdan ziyade zoruma gittiği için ağlamışım.
Bunları yüzüne vurduğum zaman cevabı "sen gelip bana ayağını mı gösterdin". Evet, ona gidip ayağımı göstermemişim. Hasta olan benim, gelip "ne oldu ayağına dur bakayım" demeyen o, ama yanına gidip ayağımı göstermediğim için suçlu benim.

Zaten bu olayda bende ipler koptu, çok bağırdım, çok ağır konuştum.

B: Sokaktan birini çağırsam bana yardım ederdi, ayağı sakat ve hamile, yazık derdi. Sen n'aptın? Domuz gibi köşende kurulu oturdun, filmini izledin, oyununu oynadın, ne yemek yapılıyor diye kontrol ettin" (hayatımda ilk kez böyle hakaret ettim, daha önce tartışmamız kavgamız oldu ama benden yana böyle hakaretleri ilk kez duydu)

A: Sen benimle konuştun mu, ayağını gösterdin mi? Ben nereden bileyim?
B: Evet, doktor da zaten kaşım gözüm için verdi o raporu, 2 gün ayağımı sürüdüm, ondan sonra da topallamaya geçtim, sırf keyfimden, biraz da böyle yürüyeyim dedim, yoksa turp gibiyim."
A: Gelseydin, gösterseydin, neymiş yemek yapmamışım. Hizmetçi miyim ben? Hizmet ederken iyi, etmeyince kötü.
B: (Burada ben tamamen koptum, hizmetçi miyim lafını o kadar sık kullanır ki, yemek yaptığı için söylüyor bunu, evinde olsa yine yapacak, bizde yapınca zoruna gidiyor) Seni boğar atarım, bir daha bu lafı söyle, boğar atarım seni. Ne hizmetinden ne hizmetçiliğinden bahsediyorsun? Temizlik mi yaptırdık sana? Market alışverişine mi yolladık, çamaşır mı yıkattık ütü mü yaptırdık? Ne yaptın? Ne? Ne?

Cevap olarak yemek yapmasından bahsetti yine. Ben de ilk 10 gün yaptın, bıraktın, ben yapıyorum, bu nasıl hizmetçilik dedim. Bu tutmayınca başka şeylere geçti, vay ben seni ne zorluklarla büyüttüm, bu sefer ama ben susmadım, çocukluğumda yaptıklarından bahsettim. Beklemiyordu çünkü hiç geçmişle vurmamıştım. O yüzden o konu uzamadı.

Hiçbir şeyden memnun olmaz, sürekli surat asar, bir şeye sevinip paylaşamazsınız çünkü yine suratıyla ve negatif yorumuyla kursağınızda bırakır.
Kardeşleriyle, teyzeleriyle, halalarıyla, akrabalarıyla kimseyle görüşmüyor, daha doğrusu onlar görüşmüyor.

Bu kadar sebep size yeterli gelir mi bilmiyorum, denizde kum tanesi buraya yazdıklarım. Bunlarda ne var diyecekler için hatırlatıyorum, son 1 sene bu.

"Ne yapacaksın peki?" diye sorarsanız, bilmiyorum. Görüşmeyi kesip hayatına normal şekilde devam edebilecek vicdandan değilim. Zaten olsaydım en az 10 sene önce keserdim görüşmeyi. Ararsa konuşuruz, aramazsa konuşmayız diye düşünüyorum şu an, ama bilemiyorum ki işte. Vicdanıma yenilip bu tarz şeyleri yine yeniden yaşamak istemiyorum, çünkü gerçekten boğarım seni dediğimde hissettim, boğmayacaktım ama vuracaktım eline koluna, ittirecektim. E böyle böyle ya cinnet noktasına gelirsem? Bir yandan gerçekten korkuyorum bir yandan da vicdanım beni rahat bırakmıyor.

Bu arada başka çocuk yok, 50li yaşlarında.


Dipçe: "aayy benim annemle aram harikadır, çok garip geldi bana" gibi yorum yazacaklar yazmasın. Ne mutlu size, şanslıymışsınız, normal bir anneniz, normal bir ilişkiniz var. Ancak benim gibi durumda olanlara bunu yazmanız yardımcı olmayacağı gibi insanın daha çok bilenmesine sebep olabilir.
Benzer durumlar içindeyim insan annesini babasını seçemiyor malesef vicdan denilen şey insanı mutsuz ediyor mesafeli olmak en iyisi fazla üzerine düşmeyin koskocaman kadın sonuçta maddi manevi bi muhtaçlığı yoksa vicdan yapmanıza da gerek yok
 
Hal çok duygusalsın annene karşı. Hamilelikte biraz böyle yapıyor. Hem yardıma ihtiyaç duyuyorsun, hem de hormonlar etkiliyor.

ben de eskiden çok yalnız hissederdim ve bir kendimi zannederdim böyle, kendimde bir sorun olduğunu düşünürdüm. Ama buradan da gördüm ki tek ben değilim ve ilk defa birilerinin kötü anneleri olmasına da sevindim. Yalnız olmadığıma.

bu kadar hassaslaşmanın sebebi hormonlar. Güçlü olduğunu unutma.
 
Yazıklar olsun size. Gözlerim doldu okurken. Benim annemle aram hiç iyi degil. Annem panik atak, temizlik bağımlısı hiçbir konuda anlaşamayiz ama anneye domuz denir mi anneye seni bogarim denir mi. Nasıl bir evlatsin. Çorba istedi diye mi bu tantana. Ya 2 kaşık tarhanayi suda kaynat al sana çorba. Çoğu anne çocuğuyla övünmek amacıyla anlatır komşularına ne var bunda bu kadar gözünüz kararmış özel hayatınızı anlatmiyormussunuz. Komşu Müzeyyen sizin tain olduğunuz yeri bilse ne bilmese ne ? Evinizi mi basacak ne yapacak ? Madem bakamiyorsun besleme köpek. Annelerin ayağının altı cennet. Yapma evladinla sinanirsin Allah esirgesin.
 
O zamanlara hiç dönmeyelim, özellikle geçmişi yazmayayım dedim. 1-2 örnek verebilirim.
Ortaokuldaydım, beni yalnız bırakıp bırakıp turlara giderdi, turistik şehir gezilerine giderdi. İlk birkaçında üzüldüm yalan yok, küçüğüm çünkü, sonra sevmeye başladım, kendi başınasın. O zamandan beri bayılırım evde yalnız kalmaya.

Sene başında okula gelir öğretmenlere "siz ne yaparsanız haklısınızdır, saygım sonsuz" der giderdi. Bunu duyan bazı öğretmencikler mezun olana kadar beni kum torbası yapardı (şiddet olmazdı da aşağılama, sebepsiz bağırma gibi şeyler olurdu). Haklı olduğum olayı anlatırdım, arkamda durmazdı. Liseden itibaren kendi hakkını kendi aramaya başlayan bir çocuk oldum, lise dediğim de işte 9. sınıf 14-15 yaş. Evlenene kadar hep böyleydi, sonra eşime sırtımı dayadım.

Liseden beri gözünde asi, ters bir insanım. Çünkü sesim çıkmaya başladı, çünkü kendimi korumaya başladım, ezdirmemeye başladım.
Benim eşim de kurtuluşum oldu çok şükür iyi ki eşim var
 
Lutfen uzulmeyin. Bir arkadasim vardi annesi anneniz gibiydi. Hatta kiz calisirdi parasini isterdi baya acik acik. Vermeyince laf soylerdi. Biz yakin arkadasiydik bize kotulerdi. Mutsuz olacagini bile bile birileriyle tanistirirdi cocuga hukmedebilmek icin. Disarda bir goz olarak annesiyle gorusmese derdim asiri hakli. Anne dedigin anne olacak ki o sevgiyi besleyin. Ne guzel esiniz yuvaniz onun disinda huzurunuz var. Benim annemle iliskim cok daha baska, kucukken babami kaybettim butun zorluklarda beraberdik. Buna ragmen ben bile tahammulsuzum. Cunku ayni kisiden ayni seyler Duymak insani yoruyor. Dilerim kendinizi uzaklastirir, esinizi be kendinizi kullandirtmazsiniz.
 
bazı yorumlari hayretle okuyorum. kadin hamile ve çalışıyor. anne düşkün yada yatalak olmadıktan sonra kızının yanında kalıyorsa eğer, kızına yük olmayıp aksine hafifletmesi gerekir. bir çorba koymak zormuymuş. zor değilse kendisi koysun.

sadece doğurmakla anne olunmaz.
 
2. bebegimde annem yardim eder diye yanima getirtmistim, yurt disindayim esimle ugrastuk bir sekilde yolunda gitti hersey gelebildi.
Gelme sebebi bana yardim etmek konusunda hemfikiriz, ha bu olmasa bile dogum yapacak kizina insan yardim eder dimi. Dogumdan iki hafta önce geldi,üc ay kaldi.
Yalniz ben hayatimin en zor üc ayini yasadim
Hep tanidigim komsuya yoldan gecene yardim eden annem benim evimde yemek pisirmeyi reddetti, kavga gürültüyle yaptirdim, tripler surat asmalar ben ve o bütün gün devam etti
Ondan yemek yapmasini bekledim kimse kusura bakmasin kendi agziyla söylerdi geleyim de sana yapayim diye ümitlendirdi, ben hamilelikte cok ac kalmistim esim birsey beceremezdi cok ac kaldim acik acik yaziyorum hepsini bilir
telefondan anlatinca yaparim ederimler evime gelince senin mutfagin ben baskasinin mutfaginda pisiremem oldu
Doguma gitmeden önce anne gel markette göstereyim ne var ne yok yemek yapacaksa bilsin hani istedigini alsin, yok ben markete gidemem isiklari yoruyor beni
Ben bir hafta hastanede kalacagim ne yiyeceksiniz anne, o kadar durmazsin ya cikarsin
Ki biliyor benim sezeryanlarim cok agir gecti,ilk dogumumdan biliyorum
Evde bir cocugum da var ne yiyeceksiniz siz yanit yok gecistiriyor
dogum yaptim geldim yemegi benden bekledi, bitkinim uykusuzum bebegimle yatmak istiyorum ama o yemek yapmayi reddettigi icin ac kalmayi psikolojik olarak beni bogmayi basardi
Misafir gibi kalmak istemis ben cok sonradan farkina vardim, bebegim aglarken ben bakarim sen yemek yap derdi
Bu gibi tonla sey birikti birikti inatlastik gerildik
Odasina gittim konustum neden böyle yapiyorsun, ben birsey yapmiyorum Rabbim beni kurtarlara getirdi olayi, yani pis bir insan gibi onu bogdugumu her sekilde ima etti söyledi
Böyle yaptika ben cok fazla gergin ve nefes alamaz oldum evde
Tv kumandasini bile ögrenmeyi reddetti, iki sene önce arapca okumayi ögrenmisti ama bana gelince ben bilmem oldu herseyi
Yasadigim yerde cok kural var onu uyardigimda mesela bu cöp buraya degil anne dedigimde alindi, ona da hak veriyorum ama karsisinda lohusa bir kadin var hamilelik sürecinde epey yipranmistim
Neyse bunlar cok basitleri kabimi kirdigi cok büyük bir olay daha oldu, kabul ettim sakince gitmesini beklemekten baska birsey yapamadim
Yaptiklarini inkar ediyor ve sucluyor,bu annem senelerce fedakarlik yapmis, herkesin gözünde iyi bir kadinken nasil oldu da yillarin piyangosu bana vurdu
Tanimasam bilmesem
Yedi kat ele yardim eden kadin gitti yerine bu geldi
Lohusa halimle duygularim iyice cosmustu
Elim telefona gitmiyor aramizda cok sey koptu, ben vicdan azabi da cok duyuyorum kolay mi anne den bahsediyoruz
Icimde birseyleri bitirdi ama, anladim ki biz hic yakin olamamisiz
Kocaya verilmis bir kizim onun gözünden, ondan cikmisim gibi davranarak bana bunu iyi ögretti
 
Hamileyken insan zaten daha alingan ve sinirli oluyor hormonlarin etkisi ile. Tepkileriniz bana normal geldi o sebeple.
Bu kadar da yuz goz olunmusken ya yatili kabul etmeyin ya da bir hafta ile sinirlandirin bence.
Tamamen gorusmemek de olabilir, siz yapabilir misiniz o ayri. Yani su yasadiklarinizi yasasam, hayatta evimde odasi olmazdi benim mesela, gelirse kanapede yatar 2 3 gun anca kalabilirdi.

Bir de ben kendi hamileligimde vir sinir ani yasadim, sol tarafim tutuldu bir hafta kendime gelemedim. O sebeple once sizin sagliginiz sihhatiniz, ruhsal durumunuz onemli diyorum, diger her sey ikincil oncelikli. Size iyi velmiyorsa hamilelik ve lohusalikta kesinlikle gorusmeyin.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
X