Annemin yokluğundaki babam

Aynı şeyleri çok yaşadım. Benim avantajım doğduğu gün hastane çıkışında oto koltuğu(ana kucağı versiyonu) kullanmak oldu. Dört aylıktan itibaren itirazlar başladı ama dediğim şartlar altında karsa gittim. O yolculukta çektiğim işkenceyi anlatmam mümkün değil. Emin olun amacım anneliginizi sorgulamak ya da sizin hatanız üzerinden kendi egomu tatmin etmek değil. Siz ne yaparsanız, nasıl tutarsanız tutun, isterseniz bir milyon senaryoya göre önlem alın yaptığınız güvenli değil. Ve o çocuk o koltuğa alışana kadar uzun yolculuk yapmamak da onu fanusa koymak değil. Çok acı örnekler gördüm çocuk ve bebek güvenliği konusunda. Evet bu konuda takıntı derecesinde hassasım. Not: ben çocuğumu hep belki bir düzen içinde uyuttum . Bu oto koltuğu meselesini de bu yolla çözdüm. Tam uyuması gereken saate denk getirdim yolculukları. Çok uğraştım ama alıştı. Belki denemissinizdir ama denemediyseniz öneri olsun.
 

Hastane çıkışı, yaşına uygun mavi oto pusetiyle beraber çıktı zaten ve o günden bu güne araçtaki ilk şartımız hep bu oldu. Hala farazi gidiyorsunuz, ciddiyim; olmayınca olmuyor. Benim de "Kata-mümkün değil-asla-olamaz böyle şey"lerim vardı oğlumdan önce, artık hepsini sorguya, şartlara açtım çok güzel öğretiverdi yani çocuğum bana.
Yolculuğa 12.30-13.30 arası çıktık, oğlumun uyku saatinde; uyumadı, aksine açıldı, koltukta sallana sallana tam dalar derken bir bir buçuk saat sonra daha beter hale geldi. Ben de belli bir düzen oturtmak için kendimi az yırtmadım yani, düzenli uyur, kolikten nerelere... Düzenli mümkün olduğunca yer/yemeye direnir akışa göre saatleri kayar.

Biliyorum, en başta "Evet koltukla en güvenli ama şartlar her zaman uygun olmuyor maalesef" dedim. Durulamayacak yerde duramam, çocuğum kusma pahasına ağlarken zorlayarak koltukta tutamam, benim trafikteki en kötü ve bize daha yakın senaryolarımız bunlar. Karşı şeritten fırlayan maganda ihtimalinden daha ağır ihtimal çocuğumun kusmuk içinde boğulması bizim için. Bu mecburiyete teslim edilmiş bir hata olabilir en fazla. Çünkü olmuyor; ötesine geçilmiyor, işlemiyor.
Başka öneriniz varsa alayım.
 
Bu arada konunun son durumunu ilave edeyim kızlar;

Eşime vicdani yönden baya sarsıcı bi konuşma yaptım, hangi cümleler sarsar diye düşünüp direkt ölümden girdim:
Babam aniden ölüp giderse; geride sana, önüne itip durduğun o yiyeceklerin onaramayacağın vicdan azabı ve benim artmış öfkem, seni bir yönden hiç affedememem kalacak filan diye böyle baya konuştum. Buradaki ciddi yorumları okuttum, şeker hastalarının fotoğraflarını da gösterdim.

Şu an eşim nakavt.
Babama destek-gaz-sürekli yiyecek taşıma gözüne sokma hali bitti. Berbat oldu.
İyi oldu oh.
Bu kısım, konu içinde müdahil olunması gereken en önemli kısımdı ve bittiğine dair yemine varan tövbe aldım resmen
Rahatladım.

Geriye babamı bir tutam dizginlemek ve annemi geri döndürmek kaldı.
Babam dizginini, yemek hazırlama işleri bende olduğu için oradan götürürüm; eve yiyecek giriş çıkışı bende; kaçamaklarını da eskisi gibi yapabilir sorun yok. Eşim faktörü bitti ya şükür.

Annem kısmı da kardeşimde; bu arada anneme haber ettim damadı ile babamın davranışlarını kadın "Huzur yok bana" diye başladı, dayanamayıp gelecek gibi. Hayırlısı :))

Sevindim ya. Bu kadar çabuk hallolması... Doğru noktadan yakalayabildim eşimi; demek adamın vicdan damarına, ağlamaklı halde oynamak lazımmış. Napim. Gerekiyordu.
 
Yokuspokus ben böyle konularda fazlaca sert bir insanım. Kendi canını düşünmeyen insanı ben hiç düşünmem der çekilirim. Benim babam da şeker hastası, böyle konularda aynı babama benzediğim için kendisi istikrarla diyet uyguluyor. Asla kontrol etmedik, yıllardır kontrollü besin tüketiyor.

Annem beyin kanaması geçirdi. Tansiyon ile alakalı bir durum olduğu için kesinlikle tuzlu yememesi gerekiyor. Annem babamın tam tersi, sürekli ilgi alaka olsun vay efendim ilacını bile biri getirsin ister. Beni en çok geren huyu da budur. Oraya gittiğimde sürekli aynı laf ağzında "ben tansiyon ilacımı içtim mi?" Tansiyon kısmına diğer ilaçları ekle, sürekli bir ilaç mevzusu. Ya da falanca ilacımı getir der, dibinde olduğu halde.

Neyse çok uzattım. Annem beyin kanaması geçirdikten sonra, zaten oldukça itici olan çocuk gibi davranma hali daha da arttı. Bir gün masada yemek yerken zaten yeterince tuzlu olan yemeğe yine tuz katınca babam söylenmeye başladı. Ben de "baba koca kadına niye söyleniyorsun. Kendi bilmiyor mu sonunun ölüm olduğunu. Bırak istediği kadar tuz koysun. Ölüm olsa yine iyi, çarpılıp kalacak yataklarda" dedim. Beni merhametsizlikle suçladı. Ben de sen kendi canına acımıyorsan ben hiç acımam dedim.

Bu tutumumu da sürdürdüm. Baktı kimse ona yapma etme demiyor. Paşa paşa düşünmeye başladı canını. Sen de bırak, sal gitsin. Evet engel olamıyorsun kendine biliyorum ama olmalısın. Baban gibi insanlar ancak bir tehlike ile karşı karşıya kalınca dikkat ediyorlar. Umarım büyük bir şey olmadan fark eder ne yaptığını.
 
Yazdıklarının hepsini bir nefeste zevkle okudum. Dertlendigin konu icin yorum yapmayacağım, Allah kolaylık versin.
Ancak hayatındaki insanlar sıradan olsaydı sen bu konuları açmazdın. Biz de bu şirin anlatımından mahrum kalırdık. Ne yapsam. Konularını derleyip yayınevine mı yollasam.
Gansta'nın günlüğü isimli kitabın mı olsa..
Bence senden güzel bir deneme yazarı olur..
 

Kalp krizinin birini gizleyen adam babam. Diğer krizde apar topar anjiyo yapılıp bypass tarihi alınan. Hala daha "Bir şeyim yok" diyordu üstüne. Daha nasıl akıllanmalı bilmiyorum. Ameliyata girerken korkudan kuş gibi titremiş, sessizce kalıvermış annemle helaleşmişler filan, biz hemen ameliyat sonrasına yetiştik, düğünüm var diye kan sulandırıcılar ile idare etti "Baba senin sağlığın daha önemli" dediğimiz halde. İlgi arayan bir adam değil İdrak. Aksine tamamen bıraksak, o aynı tas aynı hamam devam etse, rahatlayacak. Kabul etmiyor halini. Oturup kalır bazen bahçe merdivenlerinde, o merdivenleri günde kaç kez iner de çıkar. Bir de şeker... Sürekli yeme ve inkar hali yine..
Tamamen bıraksak şimdiye ölmüş olurdu zaten bu kafayla. O ameliyat bile kendine getiremedi. Doğuştan anomalisi de varmış (Fazla bir damarı) ve bu anomali kurtarmış ikinci krizde. Ameliyata da yüksek risk ile girdi, şekeri de olduğu için.

Ne gerekiyor ki acaba daha?
Ona annem lazım, sevdiklerim konusunda duygusal insanım idrak, ben ne yapayım? Daha nereme değişeyim kabuk bağlayayım? Gelemem böyle şeylere belli bir yere kadar dayanırım, içim erir. Sert dursam, takmasam, on gün dururum, bir ay dururum, iki ay... Ama gözümün önünde nereye kadar dururum?
 

Teşekkür ederim i̇ltifatın için, o taraklarda bezim yok hiç, bilgim de yok. Şu konuda dahasını kaldıracak halim kalmadı, dert olacaksa artık sağlıktan olmasın bari...

Amin..
 
Her zamanki gibi harika anlatmışsın. Konu ciddi ama anlatım tarzına bayılıyorum. Özellikle kavuncuya verdiğin cevap

Eşinin vicdanına oyna derim gangstacım.. Az da olsa frenlersin diye düşünüyorum. Bizim memleketin insanlarına has galiba bu bi şey olmaz yeaaa kafası.. Zor..
 
Şeker hastaları çok acayip...
‘Doktor’ bir yakınımız, şeker hastası idi,
Adam baklavaları götürür, insülini basardı kendine. Dozunu falan ayarlardı yediğine içtiğine göre.
Zaten bozuk olan insülin mekanizmasını iyiden iyiye bozmuştu kendi üzerinde yaptığı ‘deneysel’ girişimle.
Sonuç, hayatını kaybetti. 60 yaşını göremeden öldü adam. Karısı yıllarca laf anlatmaya çalışmış anlamamış. Benden iyi mi bileceksin demiş... iyi halt yemiş.
Şeker hastalarının diyetleri kendilerine bırakılmaz.
Kimisi gerçekten çok dirayetli olur, eyvallah ama çok çok azı böyledir.

Kendi babamdan biliyorum. Annemle sabah-akşam kavga halindeler.

Sözde zeytinyağlı pırasanın içindeki havucu yemiyor, bilmiyor musun şeker var bende diye, yemeğin arkasından çocuk gibi Nutella kaşıklıyor.

Sulu köftenin patatesini ayırıp, nerede bunun yanına tereyağlı pilavı diye soruyor...

Sabah kahvaltıda hiç abartmıyorum, bıraksak bir kase bal yer. Şifaymış. Annem gardiyan gibi başında... başlarda abarttığını düşünüyordum anneme kızıyordum ama yaş ilerledikçe içinden çıkılmaz bir hal aldı.
İş yerinde kimse görmesin diye Aldığı atıştırmalıkları odasında kasaya koymuş, diyeyim, sen anla...
Kardeşim bir şey ararken kasayı açmış görünce almış hepsini, babamdan da fırça yemiş üstüne...

garip işte... biraz yaşlılık biraz cinsiyet faktörü (bana kimse karışamaz efeliği) biraz da hastalığın zorlaması sanırım... çok geçmiş olsun.
 
Ya ben derdi falan geçtim ... evet eşinizin yaptığı çok yanlış .. keşke babanız şeker hastası olmasaydı .. ben aralarındaki ilişkiye bayıldım demeye geldim :)
 
Yaşlıların birde yiyip yiyip birşey dokundu bana demeleri yokmu...benimkilerde inanın gelince ne pişirecek şaşarım.. çünkü mutlaka birşey dokunur...
 

Teşekkür ederim; ayrıntı ayrıntı daha anlatılacak o kadar çok şey vardı ki ancak böyle toparlayabildim.
O kavuncu ben anlamadım zaten, nasıl ilginç bir adamdı ya :)) "Ye abiiğmm yarasın" diyerekten böyle
Baya muhabbet ettiler dayanamadım ya; domates tarlası varmış adamın filan eskiden, onlara kadar hem yerler hem bağ-bahçe-tarla konuşurlar. Babamın arayıp da bulamadığı şey. :)

Oynadım; hemen yukarıda yazdım ve işe yaradı. Zaten en katlanamadığım ve korkunç olan şey buydu, eşimden yüz yok şimdi. Şükür.


Teşekkür ederim, size de geçmiş olsun Turuncu. Ben bu kadar ileri boyuta geldiğini bilmiyordum, babanla çok aynı davranışları. Arabanın koltuğu altında, torpidoda vb çok zulasını patlattık babamın da. Bir de kabulsuz, açlık hapını alırken bile şöyledir: Doktorlar her şeyi abartıyor, şeker diye bi hastalık yok aslında. Yaşlılıktan değerlerim oynuyor diye şeker dediler. Bir şeyim yok, ben kendimi bilmez miyim? Bu tarz bir inkar.
Sonra "Hadi dediğiniz gibi olsun. Tamam bunu yemiyorum onun yerine bunu yerim" mantığı aynen senin verdiğin örnekler gibi. Yediği halde "Ne yedim ki? Ondan bir şey olmaz, tadımlık yedim (Löp löp götürdüğü revani, tadımlıkmış mesela)... Eh müdahale ediliyor bir noktada mecbur. Bıraksak kendini öldürecek.

Annem de şeker ve senin dirayetli olan kısım dediğin kısma giriyor. Yemez, tadımlıksa tadımlık kalır bir lokma ötesine geçmez. Şekerini çok güzel düzene koydu. Babamla bir aradalarken annem daha tesirli elbette babama. Benim baş etmem biraz daha zor. Ama eşimin bilinçsiz tavrı son buldu şükür. Konuyla beraber ilk fırsatta konuştum, hafife aldığı hastalığın fotoğraflarını gösterdim buradaki bazı yorumları okuttum, "Bir şey olmaz" savunması çöktü, şimdi durum eski düzene daha yakın hale girmekte. Şükür. Eşimden destekle gidişi gidiş değildi yani.
 
Ya ben derdi falan geçtim ... evet eşinizin yaptığı çok yanlış .. keşke babanız şeker hastası olmasaydı .. ben aralarındaki ilişkiye bayıldım demeye geldim :)

Keşke.. O da sevgisi ve durumu basit görmesi bir arada tehlikeli ama, iyilik yaptım sanıyor. Babam da seviniyor ya, o da coşuyor filan, karşılıklı coşup coşup bana bela çıkarıyorlar. :)
İyidir araları, annemle de iyidir. Benden daha iyilerdir.
Eşimden kaynaklı sanırım daha çok, anlaşamadığı insan nadir çıkar. Ben gibi mesela

Yaşlıların birde yiyip yiyip birşey dokundu bana demeleri yokmu...benimkilerde inanın gelince ne pişirecek şaşarım.. çünkü mutlaka birşey dokunur...

Evet; anneannem böyle :/
Yer de yer, yer de yer; sonra uyuklar. Gece uyuyamaz hale gelir. Sonra da "Gece uykum hiç kalmadı evladım, ne olacak böyle bilmiyorum. Bi sıkıntının eline kalıyorum, uyuyamam hiç" filan. Gündüzü uyuklayarak geçirirsen gece uykun tabi azalır anneanne deyince de "Çok biliyonuz" diye başından kovalar. Vah anneannem, ah anneannem diye full teselli mode on olsak da pek bi sever. Herkes bi değişik... Yaş aldıkça huylar daha çıplak hale geliyor sanki..
 
Reactions: csi
Benim de kayınvalide şeker hastası. Simitleri çift götürür, boyozla cila yapar. Şeker fırlar 350 400 lere.. Çok fenayım bugün her yanım titriyor der. Ama asla o yediklerinden değildir. Karbonhidratlı ve nişastalı şeyler sana yaramaz, yeme diyorum.. Cahil muamelesi yapıyo kadın bana yahu.. Şöyle titredim böyle titredim muhabbetinden fenalık geldiği bigün, 'simitleri, boyozları, kurabiyeleri götürürsen titrersin de hoplarsın da' dedim. Yediğinde gözüm mü kalıyo sanıyo nedir??

Bol yürüyüş ve düzenli hayatla insülini bıraktı, tabi doktoruna da şikayet ettim, haliyle yediklerine de dikkat eder oldu. Doktor 'intihar ediyosun ölsen kurtulursun, ama gözlerini kaybedebilirsin, ayakların ellerin kesilebilir.. Ölmekten beter olursun kısacası' deyince kuzu gibi dikkat eder oldu.

Babana akşamları uyumadan önce evde mayalanmış yoğurda limon sıkıp yemesini tavsiye ederim. Şekerine çok faydasını görücektir..
 


Allah mutluluğunuzu bozmasın .. böyle eşlerde hepimizin başına inşallah
 
Allah mutluluğunuzu bozmasın .. böyle eşlerde hepimizin başına inşallah

Mutluluğa amin diyeyim
Benim eş gibisinden herkesin başına kısmına ise yarım bir amin diyeyim :)))
Tabi kimse mükemmel değil; iyi huyları da var insanın sinirini bozan huyları da.
Herkesin gönlüne, aklına, hayatına göresi olsun inşallah; güzelliğe, ileriye taşıyan, bir arada mutlu oldukları kendilerine faydalı birileri olsun. ^_^
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…