Aynı şeyleri emin olun yaşadım. Benim de oğlum var. Çok çok bogustum boğuşmaya gücüm olmadığı zamanlarda yolculuk da yapmadım. Ankara kars arasını 20 dakikada bir durarak gittim. Sizin aman bir şey olmaz dediginiz 5 saniye içinde magandanin biri karşı şeritten uçarak girer allah korusun. Yani siz boş verin babanızı. Kimbilir kaç yaşında adam. Önlük bağlayıp mama yediremezsiniz. Gerekirse tüm yol boyunca oğlumuzla boğuşun. Eminim çocuğunuzu çok seviyorsunuz ama her şeyin en iyisini anneler bilmiyor. Ayrıca babanızı da rahat bırakın. Kendi bileceği iş.
Israrla haklı çıkmak pahasına bilmeziye, "Kafamdaki kalıbın dışına çıkmam, oraya oturtur anneliğinizi sorguya açarım" diyorsunuz, oto koltuğu üzerinden.
Oğlum, bir duruma alışmakta zorlanıyor ise (Ki ilk uzun yolculuğu diyorum yine basıyorum üzerine) tutturma kısmına kayıyor, ısrar/ikna çabası sadece ağlamasını gittikçe şiddetlendiriyor ve teselli edilemez hale gelerek bir süre sonra ağlamanın sarsıntısından istifra etmesine sebep oluyor. Oğlunuzda da aynı huy var mı merak ettim?
Şehir içi maksimum yarım saat, bir saatlik mesafelerde oto koltuğunda oturabiliyor, ancak belli bir noktadan sonra eline ne verirseniz verin, ister tablet, ister atıştırmalık sevdiği bir şey, ister gözde oyuncaklarından biri, ister yarım saat, bir saat bekletin tekrar oturtmaya çalışın (Yani o molalarda gerisn geri ikna edemiyorsunuz unutmuyor), o koltuktan kalkma çabası başlıyor ağlayarak.
Bizim yolculuğumuz hiç molasız ve tüm hız kurallarına uyarak en iyi ihtimalle de yedi buçuk saat sürecek bir yolculuktu. Molalarla birlikte 12/13 saate çıkardık ve gittikçe daha hırpalandık.
Uçak (uçak sonrası taksi/servis yolculuğuna gelemez yine saatler alır) ve otobüs tercih etmedim çünkü en güvenli, rahat ve kontrolümde olanının bizim araç olacağını düşündüm, artı başka insanları olası bir ağlamasında, rahatsız etmek istemedim.
Ha şunu diyebilirsiniz "Madem çocuk alışkın değil, yolculuğa hiç çıkmasaydınız, daha güvenli olurdu" , evet, tam olarak bu daha güvenli olurdu ve ben de çocuğumu fanusunun(!) içinde yetiştirmeye(!) devam ederdim ama "Alıştırmaya çalışıyorum".
Her ne ise; yolculuğu anlatıyordum:
Molaları belli noktalarda, düzenli vermeliyiz ki; ne yanlış yerde durup kazaya davetiye çıkaralım, ne sürücümüzün dikkati dağılsın/yorgun düşsün, ne bla bla bla...Bunlar zaten en önemli trafik kuralları arasında: Her yerde-her yolda kontrolsüzce durulmaz. Durduğumuz yerde de oğlana işlemez zaten.
İdeali 5-15 dakika olmak üzere (Ve biri de 30 dk) iki - üç saatte bir ve ihtiyaca/uygunluğa göre gerektiği yerde saatte bir mola verdik. Beni "Oto koltuğu daha güvenli" şeklinde sorumsuzlukla itham etmeden önce, madem böyle konudan alakasız karşınızda kara cahil var gibi güvenlik bazlı uyarılara gireceksiniz, kaç kişinin uzun yola çıkmadan arabasının 4 lastiğini yolun ihtiyacına göre kontrol ettirdiği/değiştirdiği, rot balans testine götürdüğü, özetle içinde can taşıyacağı arabasını yola ne kadar hazırladığı ile başlayın. İlave edeyim; bunlar yapıldı.
Sonra o koltuğu yerleştirip çocuğumu ikna edip ilk bir-bir buçuk saat kadar oturtmamı, ardından tutturmanın gelmesini ve koltuğu istememesini, koltuğu itmeye çalışmasını ve kusmaya doğru uzanmakta olan ağlamasını fark ederek, koltuktan alışımı anlatayım size. Çocuğumun annesi olarak, onun için ve aynı zamanda onu da taşıyan sürücü için neyin daha tehlikeli olduğunu öngörebilirim. Koltukta bir başka molaya kadar zorlama oturtsam, çocuk kusar ve ben kemerini çözüp alana kadar kendi kusmuğunda boğulma tehlikesi atlatır. Ani gelişen bu tarz bir olayla, refleks olarak sürücü ne yapacağını şaşabilir, boşluğuna gelerek bakışını 90-100 km hızla "Noluyor" diye yoldan ayırabilir. Anlatabildim mi? Yani ben çok daha ayrı yerlerden düşünmek zorundayım oğlum böyleyken.
Paşa paşa, oğlunuzun gördükçe delirdiği o koltuğu alır, bagaja koymak ve onu teselli için kucağınıza almak zorunda kalırsınız, dilerse kucağınızda daldırana kadar oyalar, uyuyunca erken molaya girerek koltuğu bagajdan alır, içine güzeelce uyandırmadan yerleştirirsiniz. (Böyle yaptık)
Yani sizin dediğiniz gibi bi dünya yok bizim burada, öyle on dakikaya bir, pes edene kadar filan.
Belki sizin çocuğunuza söküyordur, benimkine sökmüyor. Ha her çocuğun aynı davranış karşısında aynı fabrikadan çıkmış gibi davranacağını düşünüyorsanız da zaten bir de bunun tartışmasına hiç giremem, gerek yok
Çocuğu oto koltuksuz ara ara arabada dinlendirdim; kah kucağımda kah yanımda ve biliyor musunuz; "Koltuğa-cama çenesi gelir, viraj dönüyor oluruz, dilini o şiddetle ısırırsa" lara kadar düşünüp olduğu yere salıvermedim kollarım tutuldu, güvenle oturtma çabalarım da bu kısımda, oturttum da. hep kolum ile belli bir dengede sarılı haldeydi, bir yandan yolu süzdüm, bir yandan oğlumu tuttum-yatıştırdım, bir yandan eşim ile babamı takip ettim. Sizin dediğinizin aksine "Tüm dikkatimi/sorumluluğumu oğluma veremiyorum" eğer yoldaysak. Çünkü o arabada oğlum varsa, sürücüsünden yoluna, sürücü yanında oturan muavin konumundaki kişisine kadar benim dikkatim altındadır. Arkama rahatça uzanıp yolu teslim edemem; ben de izlerim.
Beni bu noktada "Oğlumun güvenliğini riske atmamla" değil, "Güvenlik konusunu kılı kırk yarar gibi zilyon parçaya bölmemle" eleştirebilirsiniz en fazla. Bizim oğlanla anca böyle. Siz kazayı hesaplıyorsunuz, ben olası kazalarla birlikte kusma-boğulma-bu anda dağılan dikkat hepsini tartıyorum.
Çok basit: Birinin ateşi yüksekse, zatürre olma pahasına buzlu suya basarlar bilirsiniz.
Bizde "Ateş yüksek" diyorum, siz "Üşür hasta olur" diyorsunuz sanki. :)
Çocuğum bu şekilde alışıyor, bu şekilde yola hizaya geliyor, böyle bir dinamiğimiz var ve ben çocuğumu oto koltuğuna full oturtabilmeyi zaten sizden çok ama çok daha isterim. De mümkün olmuyor işte. Olmuyor. :)