- 27 Mart 2017
- 16.160
- 65.358
-
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
- #181
Ahhaa benimki sicak sicak iciyor o kahveyi , ben soguk icmeye bile raziyimO kahve içilmez. Yani en azından sıcak içilmez. Benim sıpa dökmezse soğuk belki içilebilir :))
Peki içimi kemiren "sen bu kadar onursuz ve gurursuz bir kadın misin?" sorusu ne olacak. Nasıl başa çıkacağım ben bununla hiç bilmiyorum.
O kadar üzüldüm ki gerçekten yanınızda olup size sarılmak isterdim . Rabbim size güç kuvvet , oğlunuza da şifa versin inşallahMerhaba hanımlar
Konu gerçekten çok ama çok uzun olacak. Uzundu okumadım, destan yazsaydın, okumadım ki gibi akla ziyan yorumlarla kendinizi yormayın. Okumayın. Çünkü uzun.
Okuyabilecek kudrete ve isteğe sahip olanlar için de, gerçekten hiç olmadığım kadar kötüyüm. Bitik vaziyetteyim. Çok kısa zaman önce konu açtım onun da farkındayım. Ancak gerçek manada yalnızım. Konuşabileceğim daha doğrusu yaşadıklarımı anlatabileceğim kimse yok. İki ayrı mevzu var anlatmak istediğim. Esasında yardım ya da öneri de değil beklediğim. Yazmak istiyorum sadece. Hani ağlayarak geçer sandım ama geçmedi. İçim dışıma çıkana kadar ağladım ama geçmiyor. Yazarsam belki hafiflerim.
Dün öğlen vakti eşim demek istemediğim lakin hala eşim olan kişi eve erken geldi. Neyse ki oğlum okuldaydı... Saçma sapan bir sebep yüzünden beş yıllık evliliğimde hiç olmayan şeyler yaşandı. Yaşarken utandım, hatırladıkça utanıyorum, anlatmaya mecalim yok. Lütfen detay sormayın. Asla affedemeyeceğim sözler ve eylemlere maruz kalıp, asla affedilmeyecek karşılıklar verdim. Rezillik, saygısızlık... Ne söyleyeyim ki daha. Aile apartmanındayım ve herkes evime geldi. İlk Kez kendimi bu kadar aşağılanmış, çaresiz ve gurursuz hissettim. Anlatamıyorum bile... Evet biliyorum bu saatten sonra bu evlilikten bir cacık olmaz. Biliyorum saygı bitince hiçbir şey düzelmez. Hepsini biliyorum. En son kayınvalidem elimdeki valizi alıp "bizim hiç mi Hatırımız yok, bizim için kal Allah aşkına" diyordu bembeyaz suratı ile. Hani öyle bir rezillik. Neyse bu konuyu burada kesip neden bu hale gelmiş rezil bir evlilikten, onursuz bir tavır sergileyip gidemediğimi anlatayım.
Ben böyle bir günün ardından hemen ayağa kalkmalıydım çünkü aylardır randevu almak için kovaladığım, neredeyse her gün aradığım, oldukça iyi miktar ödemem gereken psikoloğa nihayet oğlumu götürecektim. Anneyken, kadın olmak unutulur mu? Unutulması gerekiyor işte bazen. İptal edemezdim... Bu lanet evden çekip gidemezdim de.
Oğlumu götürdüm. Uzun süren birebir seansın akabinde benimle görüşme süreci başladı. Aslında kendimi birçok şeye hazırlamıştım ama yine de kalbim kulaklarımda atıyordu dinlerken. Bilinen tanı şüphelerini saydı ve daha önce söylenmemiş bir teşhis daha ekledi listeye. Eksik kalmasındı çünkü. Karşı gelme bozukluğu. Nispeten daha tehlikeli bir durum diğerlerine kıyasla. Hiperaktivite, dürtü kontrol bozukluğu, dşkkat dağınıklığı vs. Kesin mi teşhis tabi ki değil. Bu muhtemel teşhislerin yelpazesinde salınıyormuş oğlum. Her ne olursa olsun benim oğlum o, mühim değil zaten teşhisin adı. Ancak mühim olan şu ki, aralıkları sıklaşacak bireysel terapilerin zorunlu olduğu bir sürece girmemiz gerektiğini söyledi. Bu terapiler için ciddi ödemeler gerekiyor ve ben bunları sakince dinlerken "şu durumda uzun mesaili çalışma hayatına dönmeniz de neredeyse imkansız. Yoğun İlgi ve zaman gerekiyor" cümlesini de duyuyorum. Tamam oldu o zaman. Peki.
Oğluma ara veriyorum ve kendime dönüyorum. Bari burada kendime döneyim. Geçirdiğim zorlu süreçte sakinleşmemi sağlayan ya da benim sığındığım tek şey sigaraydı. Bunu bırakmam gerek. Oğlum için bu zorunlu bir durum. Başka türlü masrafları karşılamamız imkansız. Çalışamam çünkü oğlumun önünde belirsiz bir süreç var. Terapi sıklığı bile belli değil henüz. Kaldı ki anlatmam imkansız yaşanması gerekir, oğlumla düzenli bir şekilde mesaiye gidip gelmem imkansız. İdrak sıkıştı dostlar, tam manasıyla sıkıştı. Ama sigarayı bırakmam lazım ben anneyim. Her durumda her şartta fedakarlık etmeliyim.
Hala bu evde ve bu evlilikte olduğum için kendimden nefret ediyorum. Ne gurursuzum ne de karaktersiz. Oğlum babasız kalmasın, aman oğlum için sürüyor bu evlilik demiyorum. Mecburum. Tam anlamıyla mecburum. Tedavi süreci masraflı, ailem ne beni anlayacak ne de destek olacak anlayışa sahip değil. Hadi öyleler diyelim, oğluma nasıl davranacaklarını kestirmek hiç zor değil. Oğlumun durumunu anlatmıyorum bile onlara. Sorunlu muamelesi yapmasınlar diye. Hoş zaten evlerinde kalacak yer bile yok. E hadi her şeyi göze aldım ayrı eve çıktım diyelim. Aldığım maaşla hem tedavi, hem ev geçimi, hem manevi sorumluluğu almak imkansız. Aa bak hatırladım şimdi oğlumla çalışmak da mümkün değildi. Hayal dünyasından uyan idrak. O kadar kolay değil...
Ne diyorduk annelik fedakarlık gerektirir. Yahu ben oğlumu yeterince seviyorum, ilgileniyorum, her hücremle kendimi ona adadım. Siz beni sevin ya. Bana şefkat gösterin, benimle ilgilenin, nasılsın deyin. Hala ölmedin değil mi deyin. Dur bir nefes al deyin ne bileyim en olmadı saçımı falan okşayın çok mu zor. Oğlumun seveni var ilgilenen bir annesi var. Onu değil siz beni düşünün. Diyebildim mi? Hayır. Demem mi gerekir ki acaba. İnsan olan, az biraz vicdanı olan düşünemez mi bunu? Bu kadın çaktırmadan ölüyor, öyle çaktırmıyor ki hala ayakta diye düşünmez mi insan?
İdrak bak sigarayı bırak. Kusura bakma ama annesin fedakarlık yapman lazım.
İdrak kusura bakma ama sizin yüzünüzden bu çocuk böyle oldu. Birbirinize İlginiz muhabbetiniz yok. Hem kadın evliliği ayakta tutar.
İdrak anne dediğin kendini yok sayar. Kusura bakma ama bu böyle.
Abartma idrak herkes zorluk çekiyor ne var.
İdrak oğlun nasıl? Bak oğlana iyi bak. İlgilen. İyi bak oğlana mutlaka. Bak tamam mı.
Bakıyorum yahu. Bakıyorum ben oğluma çok iyi bakıyorum. Bana niye kimse bakmıyor? Gıkımı çıkarmıyorum yıllardır şimdi çıkarsam "bencil" olur muyum mesela. Olurum bence. Oğlu bu durumdayken hala kendini düşünüyor derler biliyorum ben. Yuttuğum, anlatamadığım, yok saydığım onca acıya ve kırgınlığa rağmen ben oğluma iyi bakıyorum.
Bir ergenlik hezeyanı daha ekleyip susayım madem. Mümkünse çok yaşamak istemiyorum ama ölmeden önce "hayatımı mahveden aileme, eşime hatta herkese hakkımı helal etmiyorum" deme şansım olsun istiyorum. Hiç olmazsa az biraz vicdan azabı çeksinler istiyorum. Tam da bu yüzden mümkünse aniden ölmeyeyim. Durup konuşmaya vaktim olsun mesela. Uzatmalara kalayım ne bileyim son dakika golünü atıp öyle gideyim istiyorum.
İki patolojik vakanın birleşmesinden bir hayır gelmeyeceği belliymiş zaten. Bu evliliğin bir gün bu hale geleceği belliydi. Çok bile dayandı aslında. Kafam öyle karışık ki, konuya nereden girdim nereden çıktım bilmiyorum. Dua edin bana. En çok buna ihtiyacım var sanırım. Ayakta kalabilmem için dua edin. Vasat anneliğimi iyileştirmem için, sabredebilmem için dua edin. Lütfen.
Yok eminim para ile derdi olmayan bir uzman olduğundan. O konuda şüphem yok. Bana kesinlikle çalışma demiyor zaten. Çok fazla zorlanırsınız diyor.
Şimdi bu eklenen yeni teşhisin açılımı şu şekilde. Sabah uyanıyoruz. Kahvaltı yapalım, yapmam. Üstünü değiştirelim, değişmem. Okula gidelim, gitmem okul ağlasın. Yüzünü yıkayalım mı, yıkamam lavabo ağlasın. Gel öpeyim annem, öptürmem anne ağlasın. Vs vs diye uzar liste. Kuru bir inatlaşma durumu değil. Üç yaş sendromu diye geçiştirilecek bir durum da değil. Var olan her duruma her söze karşı çıkıyor. İnatlaşırsam olay büyüyor sinir krizine evriliyor. Sakince çeşitli yöntemlerle ikna etmem gerekiyor ki bu da zaman alıyor. Peki en ufak eylemi bile yapmak bu kadar zaman alırken sabah erken saatte kalkıp işe gitmek sizce mümkün olabilir mi? Ki okula giderken yolda bile kırk tane itiraz duyuyorum. Nasıl vaktinde gideceğim o işe? Psikolog demese bile ben cesaret edemiyorum şu anda.
Bİyi bir anne değilim. Sigarayı bırakmam lazım ama zorlanıyorum. Çok zorlanıyorum. Kestirip atmam gerekir aslında ama yapamıyorum.
Arkadasin cocugu rahatsiz ve bu sartlarda maddi manevi cocuguna bakacak gucu yok en azindan bu donemleri atlatip biraz olsun duze cikana kadar sabretmesi lazim ben tabiki siddet gorsun oldurulene kadar bosanmasin demiyorum ama detaylar var konudaEdilir ve sonra o sevgisiz ve kavga gürültülü çevrede psikolojik şiddete maruz kalarak büyüyen çocuklar topluma psikopat sosyopat kendi çocuklarına da aynını yaşatma potansiyeliyle katılırlar. Sözünü bile edemeyeceği rezillikler yaşanan bir evde kedi bile büyütülmez.
Birakip birde onun stresi eklenecekse zaten birakma ama azaltabilirsin bir tane bile olsa yavas yavas belki olabilirİyi bir anne değilim. Sigarayı bırakmam lazım ama zorlanıyorum. Çok zorlanıyorum. Kestirip atmam gerekir aslında ama yapamıyorum.
Merhaba hanımlar
Konu gerçekten çok ama çok uzun olacak. Uzundu okumadım, destan yazsaydın, okumadım ki gibi akla ziyan yorumlarla kendinizi yormayın. Okumayın. Çünkü uzun.
Okuyabilecek kudrete ve isteğe sahip olanlar için de, gerçekten hiç olmadığım kadar kötüyüm. Bitik vaziyetteyim. Çok kısa zaman önce konu açtım onun da farkındayım. Ancak gerçek manada yalnızım. Konuşabileceğim daha doğrusu yaşadıklarımı anlatabileceğim kimse yok. İki ayrı mevzu var anlatmak istediğim. Esasında yardım ya da öneri de değil beklediğim. Yazmak istiyorum sadece. Hani ağlayarak geçer sandım ama geçmedi. İçim dışıma çıkana kadar ağladım ama geçmiyor. Yazarsam belki hafiflerim.
Dün öğlen vakti eşim demek istemediğim lakin hala eşim olan kişi eve erken geldi. Neyse ki oğlum okuldaydı... Saçma sapan bir sebep yüzünden beş yıllık evliliğimde hiç olmayan şeyler yaşandı. Yaşarken utandım, hatırladıkça utanıyorum, anlatmaya mecalim yok. Lütfen detay sormayın. Asla affedemeyeceğim sözler ve eylemlere maruz kalıp, asla affedilmeyecek karşılıklar verdim. Rezillik, saygısızlık... Ne söyleyeyim ki daha. Aile apartmanındayım ve herkes evime geldi. İlk Kez kendimi bu kadar aşağılanmış, çaresiz ve gurursuz hissettim. Anlatamıyorum bile... Evet biliyorum bu saatten sonra bu evlilikten bir cacık olmaz. Biliyorum saygı bitince hiçbir şey düzelmez. Hepsini biliyorum. En son kayınvalidem elimdeki valizi alıp "bizim hiç mi Hatırımız yok, bizim için kal Allah aşkına" diyordu bembeyaz suratı ile. Hani öyle bir rezillik. Neyse bu konuyu burada kesip neden bu hale gelmiş rezil bir evlilikten, onursuz bir tavır sergileyip gidemediğimi anlatayım.
Ben böyle bir günün ardından hemen ayağa kalkmalıydım çünkü aylardır randevu almak için kovaladığım, neredeyse her gün aradığım, oldukça iyi miktar ödemem gereken psikoloğa nihayet oğlumu götürecektim. Anneyken, kadın olmak unutulur mu? Unutulması gerekiyor işte bazen. İptal edemezdim... Bu lanet evden çekip gidemezdim de.
Oğlumu götürdüm. Uzun süren birebir seansın akabinde benimle görüşme süreci başladı. Aslında kendimi birçok şeye hazırlamıştım ama yine de kalbim kulaklarımda atıyordu dinlerken. Bilinen tanı şüphelerini saydı ve daha önce söylenmemiş bir teşhis daha ekledi listeye. Eksik kalmasındı çünkü. Karşı gelme bozukluğu. Nispeten daha tehlikeli bir durum diğerlerine kıyasla. Hiperaktivite, dürtü kontrol bozukluğu, dşkkat dağınıklığı vs. Kesin mi teşhis tabi ki değil. Bu muhtemel teşhislerin yelpazesinde salınıyormuş oğlum. Her ne olursa olsun benim oğlum o, mühim değil zaten teşhisin adı. Ancak mühim olan şu ki, aralıkları sıklaşacak bireysel terapilerin zorunlu olduğu bir sürece girmemiz gerektiğini söyledi. Bu terapiler için ciddi ödemeler gerekiyor ve ben bunları sakince dinlerken "şu durumda uzun mesaili çalışma hayatına dönmeniz de neredeyse imkansız. Yoğun İlgi ve zaman gerekiyor" cümlesini de duyuyorum. Tamam oldu o zaman. Peki.
Oğluma ara veriyorum ve kendime dönüyorum. Bari burada kendime döneyim. Geçirdiğim zorlu süreçte sakinleşmemi sağlayan ya da benim sığındığım tek şey sigaraydı. Bunu bırakmam gerek. Oğlum için bu zorunlu bir durum. Başka türlü masrafları karşılamamız imkansız. Çalışamam çünkü oğlumun önünde belirsiz bir süreç var. Terapi sıklığı bile belli değil henüz. Kaldı ki anlatmam imkansız yaşanması gerekir, oğlumla düzenli bir şekilde mesaiye gidip gelmem imkansız. İdrak sıkıştı dostlar, tam manasıyla sıkıştı. Ama sigarayı bırakmam lazım ben anneyim. Her durumda her şartta fedakarlık etmeliyim.
Hala bu evde ve bu evlilikte olduğum için kendimden nefret ediyorum. Ne gurursuzum ne de karaktersiz. Oğlum babasız kalmasın, aman oğlum için sürüyor bu evlilik demiyorum. Mecburum. Tam anlamıyla mecburum. Tedavi süreci masraflı, ailem ne beni anlayacak ne de destek olacak anlayışa sahip değil. Hadi öyleler diyelim, oğluma nasıl davranacaklarını kestirmek hiç zor değil. Oğlumun durumunu anlatmıyorum bile onlara. Sorunlu muamelesi yapmasınlar diye. Hoş zaten evlerinde kalacak yer bile yok. E hadi her şeyi göze aldım ayrı eve çıktım diyelim. Aldığım maaşla hem tedavi, hem ev geçimi, hem manevi sorumluluğu almak imkansız. Aa bak hatırladım şimdi oğlumla çalışmak da mümkün değildi. Hayal dünyasından uyan idrak. O kadar kolay değil...
Ne diyorduk annelik fedakarlık gerektirir. Yahu ben oğlumu yeterince seviyorum, ilgileniyorum, her hücremle kendimi ona adadım. Siz beni sevin ya. Bana şefkat gösterin, benimle ilgilenin, nasılsın deyin. Hala ölmedin değil mi deyin. Dur bir nefes al deyin ne bileyim en olmadı saçımı falan okşayın çok mu zor. Oğlumun seveni var ilgilenen bir annesi var. Onu değil siz beni düşünün. Diyebildim mi? Hayır. Demem mi gerekir ki acaba. İnsan olan, az biraz vicdanı olan düşünemez mi bunu? Bu kadın çaktırmadan ölüyor, öyle çaktırmıyor ki hala ayakta diye düşünmez mi insan?
İdrak bak sigarayı bırak. Kusura bakma ama annesin fedakarlık yapman lazım.
İdrak kusura bakma ama sizin yüzünüzden bu çocuk böyle oldu. Birbirinize İlginiz muhabbetiniz yok. Hem kadın evliliği ayakta tutar.
İdrak anne dediğin kendini yok sayar. Kusura bakma ama bu böyle.
Abartma idrak herkes zorluk çekiyor ne var.
İdrak oğlun nasıl? Bak oğlana iyi bak. İlgilen. İyi bak oğlana mutlaka. Bak tamam mı.
Bakıyorum yahu. Bakıyorum ben oğluma çok iyi bakıyorum. Bana niye kimse bakmıyor? Gıkımı çıkarmıyorum yıllardır şimdi çıkarsam "bencil" olur muyum mesela. Olurum bence. Oğlu bu durumdayken hala kendini düşünüyor derler biliyorum ben. Yuttuğum, anlatamadığım, yok saydığım onca acıya ve kırgınlığa rağmen ben oğluma iyi bakıyorum.
Bir ergenlik hezeyanı daha ekleyip susayım madem. Mümkünse çok yaşamak istemiyorum ama ölmeden önce "hayatımı mahveden aileme, eşime hatta herkese hakkımı helal etmiyorum" deme şansım olsun istiyorum. Hiç olmazsa az biraz vicdan azabı çeksinler istiyorum. Tam da bu yüzden mümkünse aniden ölmeyeyim. Durup konuşmaya vaktim olsun mesela. Uzatmalara kalayım ne bileyim son dakika golünü atıp öyle gideyim istiyorum.
İki patolojik vakanın birleşmesinden bir hayır gelmeyeceği belliymiş zaten. Bu evliliğin bir gün bu hale geleceği belliydi. Çok bile dayandı aslında. Kafam öyle karışık ki, konuya nereden girdim nereden çıktım bilmiyorum. Dua edin bana. En çok buna ihtiyacım var sanırım. Ayakta kalabilmem için dua edin. Vasat anneliğimi iyileştirmem için, sabredebilmem için dua edin. Lütfen.
Oğlunuz için fedakarlık yapıcam diye parça parça olmuşsunuz, sizin de desteğe hatta ilaç kullanmaya ihtiyacınız var. Bir psikoloğa veya psikiyatriye görünün bu dönemde ilaç desteği sizi biraz daha sakinleştirebilir zira en çok zararı siz ve oğlunuz görüyor anlaşılan.Merhaba hanımlar
Konu gerçekten çok ama çok uzun olacak. Uzundu okumadım, destan yazsaydın, okumadım ki gibi akla ziyan yorumlarla kendinizi yormayın. Okumayın. Çünkü uzun.
Okuyabilecek kudrete ve isteğe sahip olanlar için de, gerçekten hiç olmadığım kadar kötüyüm. Bitik vaziyetteyim. Çok kısa zaman önce konu açtım onun da farkındayım. Ancak gerçek manada yalnızım. Konuşabileceğim daha doğrusu yaşadıklarımı anlatabileceğim kimse yok. İki ayrı mevzu var anlatmak istediğim. Esasında yardım ya da öneri de değil beklediğim. Yazmak istiyorum sadece. Hani ağlayarak geçer sandım ama geçmedi. İçim dışıma çıkana kadar ağladım ama geçmiyor. Yazarsam belki hafiflerim.
Dün öğlen vakti eşim demek istemediğim lakin hala eşim olan kişi eve erken geldi. Neyse ki oğlum okuldaydı... Saçma sapan bir sebep yüzünden beş yıllık evliliğimde hiç olmayan şeyler yaşandı. Yaşarken utandım, hatırladıkça utanıyorum, anlatmaya mecalim yok. Lütfen detay sormayın. Asla affedemeyeceğim sözler ve eylemlere maruz kalıp, asla affedilmeyecek karşılıklar verdim. Rezillik, saygısızlık... Ne söyleyeyim ki daha. Aile apartmanındayım ve herkes evime geldi. İlk Kez kendimi bu kadar aşağılanmış, çaresiz ve gurursuz hissettim. Anlatamıyorum bile... Evet biliyorum bu saatten sonra bu evlilikten bir cacık olmaz. Biliyorum saygı bitince hiçbir şey düzelmez. Hepsini biliyorum. En son kayınvalidem elimdeki valizi alıp "bizim hiç mi Hatırımız yok, bizim için kal Allah aşkına" diyordu bembeyaz suratı ile. Hani öyle bir rezillik. Neyse bu konuyu burada kesip neden bu hale gelmiş rezil bir evlilikten, onursuz bir tavır sergileyip gidemediğimi anlatayım.
Ben böyle bir günün ardından hemen ayağa kalkmalıydım çünkü aylardır randevu almak için kovaladığım, neredeyse her gün aradığım, oldukça iyi miktar ödemem gereken psikoloğa nihayet oğlumu götürecektim. Anneyken, kadın olmak unutulur mu? Unutulması gerekiyor işte bazen. İptal edemezdim... Bu lanet evden çekip gidemezdim de.
Oğlumu götürdüm. Uzun süren birebir seansın akabinde benimle görüşme süreci başladı. Aslında kendimi birçok şeye hazırlamıştım ama yine de kalbim kulaklarımda atıyordu dinlerken. Bilinen tanı şüphelerini saydı ve daha önce söylenmemiş bir teşhis daha ekledi listeye. Eksik kalmasındı çünkü. Karşı gelme bozukluğu. Nispeten daha tehlikeli bir durum diğerlerine kıyasla. Hiperaktivite, dürtü kontrol bozukluğu, dşkkat dağınıklığı vs. Kesin mi teşhis tabi ki değil. Bu muhtemel teşhislerin yelpazesinde salınıyormuş oğlum. Her ne olursa olsun benim oğlum o, mühim değil zaten teşhisin adı. Ancak mühim olan şu ki, aralıkları sıklaşacak bireysel terapilerin zorunlu olduğu bir sürece girmemiz gerektiğini söyledi. Bu terapiler için ciddi ödemeler gerekiyor ve ben bunları sakince dinlerken "şu durumda uzun mesaili çalışma hayatına dönmeniz de neredeyse imkansız. Yoğun İlgi ve zaman gerekiyor" cümlesini de duyuyorum. Tamam oldu o zaman. Peki.
Oğluma ara veriyorum ve kendime dönüyorum. Bari burada kendime döneyim. Geçirdiğim zorlu süreçte sakinleşmemi sağlayan ya da benim sığındığım tek şey sigaraydı. Bunu bırakmam gerek. Oğlum için bu zorunlu bir durum. Başka türlü masrafları karşılamamız imkansız. Çalışamam çünkü oğlumun önünde belirsiz bir süreç var. Terapi sıklığı bile belli değil henüz. Kaldı ki anlatmam imkansız yaşanması gerekir, oğlumla düzenli bir şekilde mesaiye gidip gelmem imkansız. İdrak sıkıştı dostlar, tam manasıyla sıkıştı. Ama sigarayı bırakmam lazım ben anneyim. Her durumda her şartta fedakarlık etmeliyim.
Hala bu evde ve bu evlilikte olduğum için kendimden nefret ediyorum. Ne gurursuzum ne de karaktersiz. Oğlum babasız kalmasın, aman oğlum için sürüyor bu evlilik demiyorum. Mecburum. Tam anlamıyla mecburum. Tedavi süreci masraflı, ailem ne beni anlayacak ne de destek olacak anlayışa sahip değil. Hadi öyleler diyelim, oğluma nasıl davranacaklarını kestirmek hiç zor değil. Oğlumun durumunu anlatmıyorum bile onlara. Sorunlu muamelesi yapmasınlar diye. Hoş zaten evlerinde kalacak yer bile yok. E hadi her şeyi göze aldım ayrı eve çıktım diyelim. Aldığım maaşla hem tedavi, hem ev geçimi, hem manevi sorumluluğu almak imkansız. Aa bak hatırladım şimdi oğlumla çalışmak da mümkün değildi. Hayal dünyasından uyan idrak. O kadar kolay değil...
Ne diyorduk annelik fedakarlık gerektirir. Yahu ben oğlumu yeterince seviyorum, ilgileniyorum, her hücremle kendimi ona adadım. Siz beni sevin ya. Bana şefkat gösterin, benimle ilgilenin, nasılsın deyin. Hala ölmedin değil mi deyin. Dur bir nefes al deyin ne bileyim en olmadı saçımı falan okşayın çok mu zor. Oğlumun seveni var ilgilenen bir annesi var. Onu değil siz beni düşünün. Diyebildim mi? Hayır. Demem mi gerekir ki acaba. İnsan olan, az biraz vicdanı olan düşünemez mi bunu? Bu kadın çaktırmadan ölüyor, öyle çaktırmıyor ki hala ayakta diye düşünmez mi insan?
İdrak bak sigarayı bırak. Kusura bakma ama annesin fedakarlık yapman lazım.
İdrak kusura bakma ama sizin yüzünüzden bu çocuk böyle oldu. Birbirinize İlginiz muhabbetiniz yok. Hem kadın evliliği ayakta tutar.
İdrak anne dediğin kendini yok sayar. Kusura bakma ama bu böyle.
Abartma idrak herkes zorluk çekiyor ne var.
İdrak oğlun nasıl? Bak oğlana iyi bak. İlgilen. İyi bak oğlana mutlaka. Bak tamam mı.
Bakıyorum yahu. Bakıyorum ben oğluma çok iyi bakıyorum. Bana niye kimse bakmıyor? Gıkımı çıkarmıyorum yıllardır şimdi çıkarsam "bencil" olur muyum mesela. Olurum bence. Oğlu bu durumdayken hala kendini düşünüyor derler biliyorum ben. Yuttuğum, anlatamadığım, yok saydığım onca acıya ve kırgınlığa rağmen ben oğluma iyi bakıyorum.
Bir ergenlik hezeyanı daha ekleyip susayım madem. Mümkünse çok yaşamak istemiyorum ama ölmeden önce "hayatımı mahveden aileme, eşime hatta herkese hakkımı helal etmiyorum" deme şansım olsun istiyorum. Hiç olmazsa az biraz vicdan azabı çeksinler istiyorum. Tam da bu yüzden mümkünse aniden ölmeyeyim. Durup konuşmaya vaktim olsun mesela. Uzatmalara kalayım ne bileyim son dakika golünü atıp öyle gideyim istiyorum.
İki patolojik vakanın birleşmesinden bir hayır gelmeyeceği belliymiş zaten. Bu evliliğin bir gün bu hale geleceği belliydi. Çok bile dayandı aslında. Kafam öyle karışık ki, konuya nereden girdim nereden çıktım bilmiyorum. Dua edin bana. En çok buna ihtiyacım var sanırım. Ayakta kalabilmem için dua edin. Vasat anneliğimi iyileştirmem için, sabredebilmem için dua edin. Lütfen.
Ay İdrakcim,sen rezillik görmemişsin.Nerede kaldınız gözüm sizi aradı ve bunu söyleyeceğinizi biliyordum. Derin sularda yazarsa "bu patlamayı bekliyordum" der diye düşündüm, öyle de oldu. Kalp gözüm mü açıldı acaba.
Hiç yazmak istemiyorum ama kısmen yazayım durumu. Ben dün epey hastaydım. Eşim eve erken geldi ve açım dedi. Kıpırdamadım yattım Allah var o da bir şey istemedi ya da beklemedi. Sonra aradan üç saat geçince eşim dışarı çıkmıştı o arada. Geldi ve ben gidip balkonu falan yıkadım. Niye bilmiyorum şart da değildi yıkanması. Sonra onun gözünün içine baka baka yatağa uzandım. O noktada çıldırdı. Buzdolabının kapağını çarpmalar, tencereyi fırlatmalar. Şaka gibi ama mevzu yemek. Yanına gidip ne yapıyorsun sen derdin ne dedim. Çok mutfaktan idrak diye bağırdı. "hastayım yemeği ısıtıp yersen ölmezsin benim mi yapmam gerek illa" dedim. "balkon yıkayacak kadar hasta değilsin ama yemek ısıtmıyorsun" diye bağırdı. Daha doğrusu anırdı.
Bir Parantez açayım. Evet ağır saçmalık bu konu. Ben de hala inanamıyorum bu sebepten büyümesine.
Bir Parantez daha açayım. Benim hatam her zamanki gibi hisleri ifade eden iletişimi denememiş olmam. Hasta olduğum için yemekleri onun ısıtmasını bekledim. Bunu ona ifade etmedim. Her durumda ayakta duran ve bir şey beklemeyen idrake alışkın olduğu için beklenti içindeydi paşa hazretleri. Olmayınca delirdi.
Devam edeyim. Hasta olduğum halde beklenti içinde olup üstüne bir de anırdığı için "umarım hastalanıp yatağa düşersin bak bakalım sana tek kaşık yemek veriyor muyum" dedim. "köpeğin duası kabul olsa" ile başlayan özlü sözü söyleyince ben zıvanadan çıkıp sensin köpek diye bağırdım. Tam bu noktada ipler koptu. Kolumdan çekip beni itti. Bana hakaret etme diyerek ki o başlattı. Ben onu ittim. O saçımı çekti (evet saç çekti ilkokul öğrencisi çünkü geri zekalı) ben ona vurdum. Böyle on dakika falan bol bağrışmalı itiş kakış sürdü.
Annesi geldi ben çantamı hazırladım engel oldu vs. Nasıl epey rezil değil mi ortam? İçler acısı. Annesi oğluna bağırıp sne hatalısın defol git gibi ağır sözler söyleyip, hakaret edip iyice kışkırtınca eşimi asıl affedemediğim cümle çıktı ağzından. Detay vermeyeyim. Benim ona güvenip anlattığım bir mevzuyu ima ederek (söylemedi ima etti kimse anlamadı ama merak etmişlerdir illa ki) "bırakın gidiyorsa gitsin yalvaracak değilim. Evlendiğimizden beri her bokta ayrılmakla tehdit etti. Gitsin ben de her şeyi herkese anlatıp onu rezil edeceğim" dedi. Ben de bu noktada anladım ki olası bir ayrılıkta dünyanın en çirkef insanına dönüşüp türlü tehdit ve imalarla beni rezil edecek kapasiteye sahip bir adammış. Buz gibi soğudum o an ve hala aynıyım.
Yazdım sonunda olduğu gibi. Evet bence de bunca rezillikten sonra Düzelmez bu evlilik.