Anne olmak fedakarlık gerektirir hatta bazen hiç olmayı da gerektirir.

Merhaba hanımlar
Konu gerçekten çok ama çok uzun olacak. Uzundu okumadım, destan yazsaydın, okumadım ki gibi akla ziyan yorumlarla kendinizi yormayın. Okumayın. Çünkü uzun.

Okuyabilecek kudrete ve isteğe sahip olanlar için de, gerçekten hiç olmadığım kadar kötüyüm. Bitik vaziyetteyim. Çok kısa zaman önce konu açtım onun da farkındayım. Ancak gerçek manada yalnızım. Konuşabileceğim daha doğrusu yaşadıklarımı anlatabileceğim kimse yok. İki ayrı mevzu var anlatmak istediğim. Esasında yardım ya da öneri de değil beklediğim. Yazmak istiyorum sadece. Hani ağlayarak geçer sandım ama geçmedi. İçim dışıma çıkana kadar ağladım ama geçmiyor. Yazarsam belki hafiflerim.

Dün öğlen vakti eşim demek istemediğim lakin hala eşim olan kişi eve erken geldi. Neyse ki oğlum okuldaydı... Saçma sapan bir sebep yüzünden beş yıllık evliliğimde hiç olmayan şeyler yaşandı. Yaşarken utandım, hatırladıkça utanıyorum, anlatmaya mecalim yok. Lütfen detay sormayın. Asla affedemeyeceğim sözler ve eylemlere maruz kalıp, asla affedilmeyecek karşılıklar verdim. Rezillik, saygısızlık... Ne söyleyeyim ki daha. Aile apartmanındayım ve herkes evime geldi. İlk Kez kendimi bu kadar aşağılanmış, çaresiz ve gurursuz hissettim. Anlatamıyorum bile... Evet biliyorum bu saatten sonra bu evlilikten bir cacık olmaz. Biliyorum saygı bitince hiçbir şey düzelmez. Hepsini biliyorum. En son kayınvalidem elimdeki valizi alıp "bizim hiç mi Hatırımız yok, bizim için kal Allah aşkına" diyordu bembeyaz suratı ile. Hani öyle bir rezillik. Neyse bu konuyu burada kesip neden bu hale gelmiş rezil bir evlilikten, onursuz bir tavır sergileyip gidemediğimi anlatayım.

Ben böyle bir günün ardından hemen ayağa kalkmalıydım çünkü aylardır randevu almak için kovaladığım, neredeyse her gün aradığım, oldukça iyi miktar ödemem gereken psikoloğa nihayet oğlumu götürecektim. Anneyken, kadın olmak unutulur mu? Unutulması gerekiyor işte bazen. İptal edemezdim... Bu lanet evden çekip gidemezdim de.

Oğlumu götürdüm. Uzun süren birebir seansın akabinde benimle görüşme süreci başladı. Aslında kendimi birçok şeye hazırlamıştım ama yine de kalbim kulaklarımda atıyordu dinlerken. Bilinen tanı şüphelerini saydı ve daha önce söylenmemiş bir teşhis daha ekledi listeye. Eksik kalmasındı çünkü. Karşı gelme bozukluğu. Nispeten daha tehlikeli bir durum diğerlerine kıyasla. Hiperaktivite, dürtü kontrol bozukluğu, dşkkat dağınıklığı vs. Kesin mi teşhis tabi ki değil. Bu muhtemel teşhislerin yelpazesinde salınıyormuş oğlum. Her ne olursa olsun benim oğlum o, mühim değil zaten teşhisin adı. Ancak mühim olan şu ki, aralıkları sıklaşacak bireysel terapilerin zorunlu olduğu bir sürece girmemiz gerektiğini söyledi. Bu terapiler için ciddi ödemeler gerekiyor ve ben bunları sakince dinlerken "şu durumda uzun mesaili çalışma hayatına dönmeniz de neredeyse imkansız. Yoğun İlgi ve zaman gerekiyor" cümlesini de duyuyorum. Tamam oldu o zaman. Peki.

Oğluma ara veriyorum ve kendime dönüyorum. Bari burada kendime döneyim. Geçirdiğim zorlu süreçte sakinleşmemi sağlayan ya da benim sığındığım tek şey sigaraydı. Bunu bırakmam gerek. Oğlum için bu zorunlu bir durum. Başka türlü masrafları karşılamamız imkansız. Çalışamam çünkü oğlumun önünde belirsiz bir süreç var. Terapi sıklığı bile belli değil henüz. Kaldı ki anlatmam imkansız yaşanması gerekir, oğlumla düzenli bir şekilde mesaiye gidip gelmem imkansız. İdrak sıkıştı dostlar, tam manasıyla sıkıştı. Ama sigarayı bırakmam lazım ben anneyim. Her durumda her şartta fedakarlık etmeliyim.

Hala bu evde ve bu evlilikte olduğum için kendimden nefret ediyorum. Ne gurursuzum ne de karaktersiz. Oğlum babasız kalmasın, aman oğlum için sürüyor bu evlilik demiyorum. Mecburum. Tam anlamıyla mecburum. Tedavi süreci masraflı, ailem ne beni anlayacak ne de destek olacak anlayışa sahip değil. Hadi öyleler diyelim, oğluma nasıl davranacaklarını kestirmek hiç zor değil. Oğlumun durumunu anlatmıyorum bile onlara. Sorunlu muamelesi yapmasınlar diye. Hoş zaten evlerinde kalacak yer bile yok. E hadi her şeyi göze aldım ayrı eve çıktım diyelim. Aldığım maaşla hem tedavi, hem ev geçimi, hem manevi sorumluluğu almak imkansız. Aa bak hatırladım şimdi oğlumla çalışmak da mümkün değildi. Hayal dünyasından uyan idrak. O kadar kolay değil...

Ne diyorduk annelik fedakarlık gerektirir. Yahu ben oğlumu yeterince seviyorum, ilgileniyorum, her hücremle kendimi ona adadım. Siz beni sevin ya. Bana şefkat gösterin, benimle ilgilenin, nasılsın deyin. Hala ölmedin değil mi deyin. Dur bir nefes al deyin ne bileyim en olmadı saçımı falan okşayın çok mu zor. Oğlumun seveni var ilgilenen bir annesi var. Onu değil siz beni düşünün. Diyebildim mi? Hayır. Demem mi gerekir ki acaba. İnsan olan, az biraz vicdanı olan düşünemez mi bunu? Bu kadın çaktırmadan ölüyor, öyle çaktırmıyor ki hala ayakta diye düşünmez mi insan?

İdrak bak sigarayı bırak. Kusura bakma ama annesin fedakarlık yapman lazım.
İdrak kusura bakma ama sizin yüzünüzden bu çocuk böyle oldu. Birbirinize İlginiz muhabbetiniz yok. Hem kadın evliliği ayakta tutar.
İdrak anne dediğin kendini yok sayar. Kusura bakma ama bu böyle.
Abartma idrak herkes zorluk çekiyor ne var.
İdrak oğlun nasıl? Bak oğlana iyi bak. İlgilen. İyi bak oğlana mutlaka. Bak tamam mı.

Bakıyorum yahu. Bakıyorum ben oğluma çok iyi bakıyorum. Bana niye kimse bakmıyor? Gıkımı çıkarmıyorum yıllardır şimdi çıkarsam "bencil" olur muyum mesela. Olurum bence. Oğlu bu durumdayken hala kendini düşünüyor derler biliyorum ben. Yuttuğum, anlatamadığım, yok saydığım onca acıya ve kırgınlığa rağmen ben oğluma iyi bakıyorum.

Bir ergenlik hezeyanı daha ekleyip susayım madem. Mümkünse çok yaşamak istemiyorum ama ölmeden önce "hayatımı mahveden aileme, eşime hatta herkese hakkımı helal etmiyorum" deme şansım olsun istiyorum. Hiç olmazsa az biraz vicdan azabı çeksinler istiyorum. Tam da bu yüzden mümkünse aniden ölmeyeyim. Durup konuşmaya vaktim olsun mesela. Uzatmalara kalayım ne bileyim son dakika golünü atıp öyle gideyim istiyorum.

İki patolojik vakanın birleşmesinden bir hayır gelmeyeceği belliymiş zaten. Bu evliliğin bir gün bu hale geleceği belliydi. Çok bile dayandı aslında. Kafam öyle karışık ki, konuya nereden girdim nereden çıktım bilmiyorum. Dua edin bana. En çok buna ihtiyacım var sanırım. Ayakta kalabilmem için dua edin. Vasat anneliğimi iyileştirmem için, sabredebilmem için dua edin. Lütfen.



Başka psikologlar ya da devlet kurumlarını denediniz mi acaba ? Belki de tanıları tam olarak doğru değildir?
 
Vallahi okurken ağladım içindeki çaresizliğe ...
Hep dua ederim Allah'ım sen kimseyi çaresiz bırakma diye çünkü çaresizlik insana hiç ummadığı şeyler yaptırabilir....
Rabbim bu günün hürmetine,hemde hamileyim duan kabul olur derler tez zamanda sanA ve bu durumda olan ne kadar Nacar kul varsa Fettah ismi hürmetine kapılar açsın...
 
Ne yazıp ne söyleyebileceğimi tartmaya çalışıyorum da, sanki ne desem olmayacakmış gibi.
Sizin tartışmanızda, eşimle olan geçmişteki şiddetli tartışmalarımızdan da paylar buldum.

Bizim bir kavgamızı anlatayım, en azından yalnız olmadığını, ağır bir şiddet-yalan ve aldatma gibi haller dışında, evliliklerin nerelerden dönebileceğini ve her şiddetin her şartta ne kadar şiddet olduğunun tartışılabileceğini biraz sorgula ve kendine yüklenmeyi, bir kalıp içinde, o anki durum-duygulardan ayrı sadece davranışı irdeleyip kendini deşmeyi, kendine "Gurursuz" demeyi bırak.

Biliyorsun, bende de adet oldu, konularına geliyor, kendimden bir parça dökerek yüzünü umuda döndürmeye çalışıyorum kendimce, en azından bunların gayet insani-olabilir şeyler olduğunu kendine hatırlatmanı, zaten zor olan hayatın içinde sürekli kendine-eşine yüklenmeyi bırakmanı, kendi bi salmanı istiyorum.

Eşimle evliliğimiz, birbirinden oldukça farklı huylara sahip iki kişinin bir araya gelip, çocuk büyütmeye çalışması halinde ilerliyor ve ayda-iki ayda bir birbirimize bir şeyleri izah eder, bıkmadan anlatır, tartışır şekilde sürüyordu.
Ben salana kadar.

Oğlumun doğumundan sonra artan sorumluluklar, çocuğumun ilk bir buçuk sene yaşadığı ve yaşattığı ağır kolik süreç benim ayarlarımı ve beklentilerimi bozmuştu, dolaylı yoldan eşimi de.
Ki ben bunu bir buçuk, bilemedin iki sene yaşadım; sen ise daha yoğun bir şekilde hala daha yaşamaktasın, bu daha büyük bir gayret, yorgunluk, bıkkınlık, özveri ve içine çıldırış içeren bir durum.

İlk bir buçuk sene içinde, eşimle itişmeli kakışmalı kavga yaşadık mı? Yaşadık.
Eşim vurmadı ama itti-çekti, kollarımdan sıkıp, yere zor kullanarak yatırıp sabitledi, durmam için.
Çünkü eşimi ittim ve hızımı alamayıp rast gele defalarca vurdum.

Bu olayın zemininde de şöyle bir ortam vardı:
Uykusuzluk yaşıyordum, günlerce hiçbir şekilde dinlenememiştim, annemin söylenmelerinden bıkmış ondan yardım almayı tamamen kesmiştim, tuvalete gitmek de yemek yemek de eziyetti oğlumla uğraşırken çünkü ne yaptıysam kesin işe yaramıyor, ağlamalarının çırpınmalarının önünü alamadıkça beynimi zorlayarak çözüm arıyor, şekilden şekle giriyor ve hiçbir kalıcı çözüm bulamadıkça/bu sürecin max sabırdan başka bir yolu olmadığını anladıkça da sinirleniyordum, uyutsam 30 dk demez dikilir ve yeni bir ağlama sürecine daha girerdik. Gecesi gündüzü kalmamıştı, yemek yemez, kendini sıkmaktan kabız, evin içi çöp ev, laf söz anlamaz bilmez, bana eğlemekten-sabretmekten ve aralıksız bir yerleri silip düzenlemekten başka yol yok... Günlerce eşimin görmesini istemiştim ne kadar berbat bir halde olduğumu.

Bana yapışık, zor bir çocuk, tam zamanlı anne haline gelen bir kadın, eşim ise görmedi.
Sizinkinden farkla, ben önüme alıp konuştum da "Ben iyi değilim X, bitik hissediyorum" dertleşmeli bir konuşma da gerçekleştirdim ama cevaben eşimden "E annelik kolay mı? Olacak tabi" gibi anam usulü bir cevap aldım. Bu beni daha çok sinirlendirmekten başka bir işe yaramadı. Çok iyi hatırlıyorum o konuşmayı, bana "Anlıyorum, ben yanındayım, bu süreci birlikte aşacağız, geçecek bu günler" vb. bir şeyler demesini istiyordum, istediğim cevabı değil, beni delirtecek tetik cümleleri buldum karşımda:
"Annesin tabi, artık anne oldun kolay değil, her kadın bu dönemden geçer bir sen mi doğurdun?" vs.

"Git, konuşmak istemiyorum, tamam" dediğimi de, ısrarla başımdan göndermeye çalıştığımı da hatırlıyorum eşimi, eşimin ise aksine, odayı terk etmeyerek sözleri ile üzerime geldiğini de.
Odayı ben terk ettim, peşimden geldi.
Baktım olmayacak, evden çıkıp gitmeye yeltendim ve beni kapıda yakalayıp,
"Abartıyorsun"lu bir konuşmaya başladı ki bu abartıyorsun lafını işitmem yetti İdrak.
"Abartıyorum ha, dur abartıvereyim ben sana!" diye üzerine atladım adamın. "Git" dediğimde gitmiş, beni yalnız bırakarak söylediklerini sindirme fırsatını bana tanımış olsaydı biz itiş-kakış birbirimize girmeyecektik.
Ya da ben "Böyle konuşarak beni incitiyorsun, senden duymayı beklediklerim bunlar değildi" gibi bir konuşmaya girebilecek sakinlikte kalsaydım, belki eşim söylediklerinin bana ne kadar ağır geldiğini kavrayacaktı. "Akıl edemedim özür dilerim, haklısın" diyebilecek potansiyelde biri çünkü.

Beni tutup sabitledi de, sustu mu? Hayır.
"İyice delirdin be sen" tarzı konuşmaya devam etti üzerimde, birbirimizin fitilini yaktık çünkü.
185lik 100 kilo adamı üzerimden tamamen itmeye gücüm yetebiliyor olsaydı (ki baya zorlandı beni tutmakta), muhtemelen o gün bir aile faciası yaşamıştık. Evimizin kapı girişinin tabanında, üzerimde beni tutmaya çalışan eşime küfür, hakaret, bağırıp çağırma artık Allah ne verdiyse... Kendimi tanıyamadım. Ve son olarak girdiğim şiddetli ağlama krizi, (şu an memleket değiştirerek buradan taşınmış olan) komşumuzun kapıya gelip beni sakinleştirmeye çalışması, annemlerin de haber alıp hemen bize gelmesi cümbür cemaat oh...
İşin en kötü, içimi mahveden kısmı ise, yenice uyumuş olan oğlumun sesime uyanıp yanımıza gelmesi ve beni o ağlama krizi içinde görmesi. "Bir daha tekrarlanmayacak asla, oğlum beni böyle görmeyecek" sözünü kendime verdiğim gündür de.
Rezillikse rezillik bak, al buyur konu komşulu, ana babalı, çocuklu tam kadro. :)

Yaşadığımız en büyük ve en ileri gittiğimiz kavgaydı. Üzerinden 1 sene geçti.
O gün "Bitti bu iş, tamamen bitti" dediğim yerden döndüm.
Kendimi de suçladım ama uzun sürmedi, kendime hak verdim bir miktar çünkü bu patlama olacaktı, eşim -git- dediğim an gitseydi ben kendimi sakinleştirmenin yoluna bakardım beni bilirdi, ama rahatsız olduğumu göre bile üzerime gelmeyi tercih etti. Eşime de hak verdim, çünkü annemden-annesinden, herkesten bana karşı duyduğu/gördüğü/bildiği tek destek(!) biçimini sergiledi ve benim de onları geçiştirmek için "İyi ok, tamam, doğrudur" şeklinde savmamı benim sakinleşmem olarak yorumladı, dahasını bilemedi, o süreçte akıl edemedi, kendime doğru yolu gösterivermedim.

Birbirimize cephe alarak kendimize döndüğümüz, düşündüğümüz, birbirimizden hiçbir bk beklemediğimiz, 6-7 ay geçirdiğimiz sürece girdik. Her şey bozuldu, ne cinsellik ne bir şey. Çocuk için rol gibi devam etti.
Sonra da tamir süreci başladı, birbirimizden hiçbir şey beklemediğimiz yerden bir araya geldik, beklentilerimizi yeniden tartabildik ilginçtir ki. Hani bu tamiri nasıl açıklarım ben de bilmiyorum, bir salma-bırakma- kendi kendine akış içinde oldu diyebilirim.

Demek istediğim; bu kavgalar çocuklu hayat içinde olabiliyor İdrak.
Kendini yeniden gördüğün, duygularını tarttığın-temize çektiğin dönemler bunlar. Daha ileri gidilmiş olsaydı, daha farklı bir yorum yapardım; benim için buradan da dönülecek-çok daha iyi olunacak ışık var. Kopulması gerekiyorsa da kopulur ve daha "Acaba"sız karar da alırsın. Tam ortası.
Burada artık bi sal, bırak bir yöne kendiliğinden aksın, seni de götürür o akış.

İkinci kısım oğlunun tedavisi, maddi kısım ve sigara:
Ben de sigara kullanıyorum ve evet, nasıl bir sığınak, rahatlama-kaçış haline geldiğini de biliyorum.
Bu hengame içinde de sigarayı bırakma ile baş edebileceğin kısmına da çok yorum getiremiyorum; bunun tartımı sende. Dışarıdan bir gaz olarak "Bunun da üstesinden gelecek güce sahip bir insansın" diyebilirim sana. Tersine "Kendini bir de bu şekilde zorlayıp kasma, gayet insani bir tutunma-kaçma yolu, şu an buna ihtiyacın vardır, bu kadar oluyordur" da diyebilirim. Ancak kendini suçlu hissetme.
Belki çok tartışmalı bir laf edeceğim ama tek lüksün de sigara be kuzum, başka ne alıyorsun kendine? Kısacağın daha neresi var? Elinde bir zihnine,eline,diline her yerine bulaşan ve yemek bağımlılığından sonra baş etmesi en zor bağımlılık olarak kabul edilen bir -zaaf- kalmış.
Bu bağımlılığı da hazır olduğunda aşacağına inanıyorum.

Oğlunun durumunun da günümüz şartlarında tedavisi/izlenecek yolu/desteği de belli. Bir bilinmeze düşüp kapı aramaktan çok daha iyidir. Sağlık sorunu içeren durumlarda, kendimi "Daha beterine bakıp şükretmek" aralığında tutarak rahatlıyorum İdrak, aklını, umudunu, gücünü bu şekilde muhafaza etmesi daha kolay. Aşılamaz değil, yolunuz belli yapılacaklar belli, umut da veren bir yol. Zamanla çok daha iyiye gideceğinden, gayretinin meyvelerini toplayacağından eminim. Sen elinden geleni, üzerine düşeni fazlası ile yapan bir annesin. Geçecek bu günler, yorsa da bitirse de geçecek.
 
Ay İdrakcim,sen rezillik görmemişsin.
Evet yaşananlar çirkin,keşke olmasaydı
ama 'rezillik,facia' deyip de
kendini daha fazla doldurma gözünü seveyim.
Fazla şişen balon patladı,olan bu.
Beklenen bir durum.
Aranızda kaliteli bir iletişim ve cinsellik olmadığı için zaten ikiniz de pimi çekilmiş el bombası kıvamındaydınız.
Sen pimi çektin eşin de patladı.
Ardından seni patlattı.
Yapın çok kontrolcü olduğu için,
yaşananlara aile üyelerinin de şahit olması,
seni bu şekilde düşünmeye sevkediyor.

Bu kavgayı,bilinçaltında biriktirip, kodladıklarınla farkında olmadan ama
alttan alta,bile,isteye başlatmışsın,
hiç kusura bakma.
Hastaysan balkon yıkanmaz.
Hadi esti yıkadın.
Yıkadıktan sonra adamın gözünün içine baka baka 'hastayım' diye yatılmaz.
Yattın diyelim,mutfakta takırdayan adama ne diye hesap sorarsın?
Sordun diyelim,adam 'çık mutfaktan' deyince, niye kavgaya devam edersin?
Kocana kızıp,söylenelim,gönlün olsun
tamam da ben de soruyorum;
Hırsızın hiç mi suçu yok?

Yeni evliyken eşimle çözemediğimiz bir sorun yüzünden ona içten içe kızgın hatta hırslıydım.
Sorunu bırak çözmeyi,
konuşmaya bile cesaretim yoktu ne yazık ki.
Yanlış olduğunu bile bile eşimin damarına basacak şeyler yapıp veya konuşup,
kavga çıkarırdım.
Sonra da oturup ağlar ve onun benimle ilgilenmesini beklerdim.
İlgilenmeyince bir kavga da ordan çıkardı.

Eşim almayı-yapmayı istediğim bir şeyi teklif ederdi,içim gitmesine rağmen 'hayır,istemiyorum' derdim.
Ona kızgınım ya,hırslıyım,öfkeliyim.
Ama duygularımı ifade etmiyorum, edemiyorum.
Sonra da 'istediğim olmadı, alamadım, yapamadım' diye üzülür bir de
buna sorun çıkarırdım.
Hey gidi günler.
O zaman iletişim becerilerim ve sorun çözme yeteneğim bu kadar gelişmiş değildi.
Ne zamanki kendimi daha iyi anlamaya,
iç sesimi dinlemeye,altta yatan sebepleri anlamaya başladım işler düzeldi.
Bu yaşananlar iktidar mücadelesiydi.
Bunu çok sonra anladım.

Evlilik üç ayaklı bir sehpaya benzer.
Ayakları;
duygu ayağı
İletişim ayağı
İktidar ayağı
Birini çeker veya ölçüsünü bozarsan,
sehpa devrilir.

Çoğu evlilik iktidar ayağını paylaşamamaktan dolayı sallanıp,sarsılır.
Duygu ve iletişim ayağı sağlam olan evlilikler,
iktidar sarsıntısını daha kolay atlatır.
Sizin evliliğinizde hepsi sıkıntılı,sallanıyor.
Birinden başlayıp tamir etmezseniz,
tünelin ucunda ışık yok,üzgünüm.
Karar ve tercih siz ikinizin.
Ben biraz net ve açık konuşmayı tercih eden biriyim,lafı dolandırmayı sevmiyorum.
Bana kırılmayacağını bildiğim için de bu kadar açık yazdım.
Şimdi söyle bana,ne yapalım?
Daha doğrusu sen ne yapmak istiyorsun?
Yorumlarının hastasıyız. :KK70:
 
Sevgili idrak konunu sonuna kadar okudum tabi ki çünkü seni ve yazılarını çok severim.Bu Ramazan günü sana duam Allah seni sıkıştığın yerden kurtarsın ve gönlüne ferahlık versin evet evet gönlüne ferahlık versin en çok buna ihtiyacın olduğunu hissediyorum.Konuya gelince;
Bu tartışma da ikiniz de haksızsınız.Sen ifade gücü bu kadar güçlü bir kadınsın ve erkekler kendi başlarına hiç bir şeyi anlamaz anlatmak lazım.Eşin gerçekten sana şiddet uygulamak isteseydi bunu en ala yapardı kıyamamış saçını çekmiş savunduğum için değil ama belki hala umut var.O an kötü sözler yaralayıcı konuşmalar karşılıklı olmuş biz kendimizi tutabilsek de onlar daha can yakıcı konuşabiliyorlar bunu da olayın ateşine veriyorum.Oğluna gelecek olursak derdi dermansız değil önce buna bir şükür bekliyorum senden sonra çocuğuna bunları yaşatma ya iyi geçin eşinle ölü taklidi yap çocuk şahit olmasın ya gerçekten öldüyse bu evlilik çocuğu devlet eliyle iyileştirilmeye çalışıp kendine bir hayat kur.Eğer boşanmayacaksan UNut çıkar o kelimeyi lügatından bir süre ertele madem katlanmak istiyorsun katlan ama kendini üzme kendine acıma kendine acırsan canın daha çok yanar. Başkaları gördü reZil olduk deme insanlar neler yaşıyor yahu kimse utanmıyor bu nedir ki hassasiyetini düşür bilmem olur mu ki eşinle oturup konuşsanız oğlunuz için gelecek için hayat için adımlar atsanız olur mu

Görümcem zaten bu apartman ne rezillikler gördü bu nedir ki diyor da ben yine de utanıyorum işte. Herkes aynı şeyi söylüyor bir sal artık diye. Psikoloğa gitmem şart oldu benim. Başka yolu yok gibi. Kendi başıma salamıyorum çünkü.
 
Önceki konunu hatırlıyorum canım. Eşin yerinde duramıyordu. Benzer durum oğlunda da varmış. Bence senin eşinde de hiperaktivite ve dürtü bozukluğu var. Bu durumu oğlunun psikoloğu ile konuşup eşini muayeneye ikna etmeye çalış. Sen de hastasın diye değil de " psikolog bunun genetik olabileceğini düşünüp ikimizin de muayene olmasını istedi" diyebilirsin mesela. Seni su an çok çok çok iyi anlıyorum " ne hali varsa görsün " diyorsun ama eşinin rahatsızlığının çözümü sadece bir ilaç bile olabilir. Bir örnek : yaşlı bir akrabam vardı çok mülayimdi. Ama gençliğinde ateş gibiymiş. Sürekli karısını başka erkeklerle görüyormuş. Meğer adam sizofenmis. Ilaclarini düzenli kullandıkça bir sıkıntı olmamış. Pamuk gibi bir adam olmuş. Bu konuyu yabana atma derim.


Ayrıca anne olarak seni çok takdir ettim ama ne hali varsa görsün düşüncesi ile bu durumu tek başına yüklenme. Baba olarak onun da dahil olmasını sağla. Hep anneler fedakar olmak zorunda değil yaaa.

Bence eşimde karaktersizlik sorunu var. Dürtü dediğin nedir ki, sorun daha derin. Neyse çok da gömmek istemiyorum ama şu an onun durumunu düşünemem. Boğazlasam öfkem bitmez. Teşekkür ederim yorumunuz için.
 
Yani bence de seviyesiz ve çirkin olmuş. Ama sizin dediginiz kadar da değil bence. Sanki düzelir gibi. Çünkü aslında öfke kontrolü sorunu gördüm ben.

Hakikaten birbirine nefret kusan iki insan görmedim.

Bana kalirsa düzelir. Ama çok caba ister. Yani bi aile terapisti gibi bi çözüm olur bence.

Ben bir sevgiliye ya da nişanliya ayril derken zorlanmıyorum. Ama boşan demek bana zor geliyor.

Şiddet boşanmak için iyi bir sebep ama
Siz de ona vurmuşsunuz. Eşitlendiniz diyemem. Sonuçta sizden 9 kat güçlü biri eşitlenmeniz mümkün değil.

Ama baktığımız zaman zaten gücünü göstermemiş. Vurmamış. Vuran sizsiniz.

Ay bilmiyorum belki de saçmalıyorum ama boşanmak en son çare bence.

Koala gibi sıktı boynumu pis herif. Ben de midesine tekme attım. Hayır yani salak salak da hareketler. Vurmak istiyor ama vurmuyor. İlkokul çocuğu gibi saç çekiyor boyun sıkıyor. Hayır yapacaksan tam yap bari de ben de öfkemi dizginlemeyip aile faciası çıkarayım. Ne bileyim polis falan çağırayım komple rezillik olsun.

Böyle hem rezil oldum hem de ortada bir morluk falan da yok. Hani millet şiddet gördüm sanıyor ama tam öyle de değil. Oturup detaylı anlatacak halim de yok saçımı çekti itti diye. Aman ne bileyim ya.
 
O kadar hastayken neden balkon yikadiniz ?

Balkon yikiyorsaniz demek ki gerçekten hasta değilsiniz.

Balkon yerine mutfağa gidebilirdiniz.

Bilmem biraz inadına yıkadım sanki. Çünkü ben hastayken onun ilgilenmesi be hayta yapılacak bir şey var mı diye sorması gerekirdi. Ben de sanırım kalan son gücümle kendi işimi yaparım sen de zıkkım ye demek istedim.
 
Hiçbir şey anlamadım. Kayınvaalideniz Allah aşkına kal hatrımız yok mu dediğinde niye rezillik oluyor?
Benim annem üvey gibi, ben çok sorunlar yaşadım saçlarım genç yaşımda beyazladı onun yüzünden, belki gitmem lazım terapiye ama bişey değişmeyecek her şeyi baştan anlatmaya halim de yok. Çocuğun ne yaşamış olabilir ki bu kadar?

Ben sizin ne anladığınızı anlamadım pek. Çocuğum bir şey yaşamadı ki. Yani bir şey yaşadığı için değil terapiler.
 
:) Ben seni kendime benzetiyorum. Eşime boşanma konusu açınca iyi tamam ama boşanınca da mutlu olamazsın sen deneyelim gör diyor. Haklı ne diyebilirim ki. Sen de benim gibisin bence.
Bu seferki kavga kötü sonuçlanmış. Ama tek sorumlu eşin değil. İletişim kurmayı mı bilmiyoruz acaba. Mesala rica etseydin, ihtiyacın olduğunu samimi bi şekilde görseydi o tepkiyi vermezdi. Adamları bu hale biz getirdik biraz da. Sus otur demiyorum da gittikçe sarpa sarıyor farkındaysan. Hiç konduramayacağın şeyler başlamış. Eşin masum günahsız değil savunduğum anlamı çıkmasın buradan. Ama idare edilebilir biriyse ve sen de maddi manevi şimdilik idare etmeye mecbursan kendine eziyet etmeyi bırak. Biraz düzeltme yoluna bak. Olmazsa ilerde boşanma fikri cepte zaten.
Bi süre hep boşanma fikri kafamı kurcalıyordu. Bildiğin boşanmanın hayalini kuruyordum. Gittikçe adamı düşman gibi görmeye başladım. Her yaptığı batma, sürekli bi inat didişme hali. O mecburiyet iyice aksi yapıyır insanı sanki. O fikri bi süre kaldır rafa. Senin mutsuzluğunun tek sebebi eşin değil ayrılsan da sorunların devam edecek, kaçış boşanman değil. O zaman bir de tek kişi mücadele edeceksin. Böyle iyi kötü bi desteğin var yanında.

Eşimi kışkırtıyor damarına basıyorum evet. Onun tabiriyle erkek gibi davranıyorum vs. Ancak o da masum değil. Söyleyip beni herkese rezil etmekle tehdit ettiği konu çok mahrem bir konu. Ailemin kaldıramayacağı, benim geçmişimle alakalı bir mevzu. Ben oldukça şeffaf bir insan olduğum için ve de yalandan tiksindiğim için insan ilişkilerinde ki evlilik de dahil "ben buyum. Doğrumla yanlışım ile buyum. Bil ona göre karar ver" diye yaklaştım. Pişman da değilim. O ise bugün bunu bana karşı kullandı. Demek ki dürüstlüğü hak etmeyen bir Karaktersizmiş. Hala çok gerginim ve sindiremiyorum beni mahrem sırlarımla tehdit etmesini.
 
derin sularda derin sularda sizin yorumlarınız için ben de konu açmak istedim şu an :)
Keşke hiçbirimizin burda konu açacak dertleri olmasa ama hayat stabil ve tekdüze değil.
Hepimiz zaman zaman çeşitli sıkıntılar yaşayıp,
hayat yolculuğunda yalpalayıp bocalıyoruz.
İki güzel kitap tavsiye edeceğim.
Benim insan ilişkilerini ve evlilik dinamiklerini daha iyi anlamama faydası oldu.
*Herkes Kendi Hayatının Kahramanı/
Psikiyatrist Dr.Gülcan Özer
Gülcan Hocamın diğer kitapları da güzeldir,
okuması kolaydır,
instagram hesabı da harika.

*Az Seçilen Yol/ Psikiyatrist Dr.M.Scott Peck

Sevgiyle kalın...
 
Konularınızı takip ediyorum ve dik duruşunuza,azminize hayranim💖Aile apartmanında olduğunuzu söylemiştiniz.Kayinvalidenizde benim hicmi hatrim yok diyorsa eğer, alsın oğlunu kendi evine yine sizin evin ihtiyaçlarını gidermeye devam etsin.Sonucta bu evliliğe artık Her iki tarafta çocuk için devam ediyor sanıyorum.

Yani demem o ki şuan bulunduğunuz evden eşiniz gitsin(aile apartmani olması bişey değiştirmememli şu durumda) Birbirinizle çocukla ilgi bir durum varsa muhattap olarak daha az yıpranırsınız diye düşünmekteyim.Enazindan oğlunuzun tedavi ve terapi süreci iyiye gidene kadar.
1 yıl,2yıl,3yıl yani siz ve oğlunuz nezaman hazır duruma gelirse ozaman ayrılırsınız.
Ya bilmiyorum belki tuaf bir fikir ama aklıma diğerlerini eleyince bu geldi.
Inşallah tez vakitte feraha çıkarsınız 🙏

Aslında tuhaf değil kafamdaki fikir de buydu. Madem beklemek gerekiyor kes alakanı ev arkadaşı ol bir süre diyordum ama plan elimde patladı.
 
inadından..
adam içinden geçeni bilememiş ona bilenmiş.
beklemiş ki yemekleri adam ısıtsın.
hayatım hastayım yemekleri sen ısıtıp hazırlar mısın bende açım demek yerine adam çıkıp gidince alttan alta adama sana yemek ısıtmadım ama balkon yıkadım demek için..
gıcıklık olsun diye yani..

idrak eski konularından birinde de yazmıştım. neden bu kadar öfkelisin eşine?

Hiç de değil kendi diyen kendi olur tamam mı öyle değil bi kere.

Anlatmıştım. Kibrimden o öfke. Bana nasıl yalan söyledi ne hakla beni kandırdı düşüncesinden kaynaklı. Affetmekten ziyade sindiremedim. Ve söylediği her ağır sözde öfkem artıyor.
 
Sevgili idrak,şu balkon yıkama konusunda sende hatalısın belki kendini hırsından dolayı yaptın bunu.
Yemek olayındada keşke eşine söyleseydin bak iyi değilim sen ısıtıp yiyebilirsin deseydin olaylar bu duruma gelmezdi.

Öyle deseydim yapardı belki. Hırs evet. Bitmek bilmeyen öfke ve hırs. Beni bu tüketecek belli ki. Bazen bu forumda benim duyduklarımı ve yaşadıklarımı anlatan kadınlar görüyorum. Benzer olaylar. Ancak onlar çok farklı bakıyorlar olaya. "nasıl düzelir evliliğim seviyorum" falan diyorlar benim aklım almıyor mesela. Nasıl öfkelenmiyorlar nasıl seviyorlar diyorum. Bendeki sorun bu.
 
Bu kavga… tamam… kötü…
Kendinize yakıştıramadınız.
Hani karakola gidip darp raporu alınması gereken bir şiddet durumu da yok ortada.
Belki de bu duruma nasıl geldiğinizi sorgulamanız için de bir fırsat. Gözünüzde çok büyütmeyin bu olayı. Evet yaşandı, yaşanmasaydı iyiydi. Bazen sarsılmak için gereklidir.

Siz, pek çok yönden kendinizi yetersiz hissediyorsunuz.
Zeki ve eğitimlisiniz ancak çalışıp para kazanmıyorsunuz ve bu yüzden kendinizi sürekli “fedakarlık yapmak zorundayım, çocuğumun bana ihtiyacı var bu yüzden çalışmayı erteledim” diye ikna çabası içindesiniz. Bundan kesinlikle mutlu değilsiniz. Yani eşinizle iyi anlaştığınızı düşündüğünüz bir zamanda da, ona muhtaç olma fikrinden ayrı olarak bu durumdan mutlu değilsiniz zaten.

Ailenizdeki sorunları çözemiyorsunuz. Çünkü insanları değiştiremezsiniz öyle kolay kolay. Çocukluktan gelen travmaları da bir türlü atamıyorsunuz. Ailenizin eşinize ve oğlunuza bakışından rahatsız oluyorsunuz. Ama siz bakış açınızı değiştirebilirsiniz.

Eş olarak bencilim diyorsunuz. Oğlunuzla iletişiminizin iyi olduğunu söylüyorsunuz ama bana kalırsa öyle olabilmek için çok çok büyük, yoğun çaba harcıyorsunuz. Şefkatli anne olmalıyım diyorsunuz sürekli, annenizi hatırlayarak. Bu o kadar hayatınızı kaplıyor ki, başka kimseye karşı ne sabrınız ne de anlayışınız kalıyor. Eşinizin her davranışı size göre ofsayt. Bu durumda cinsellik düşünecek haliniz kalmıyor. Oysa böyle bir kavgadan sonra pekala çok ateşli bir sevişme de gelebilirdi… Çünkü o kötü enerji açığa çıkmıştı.

Ben her şeyden daha önemli olanın sizin ruh sağlığınız olduğunu düşünüyorum. Evdeki iletişimsizlik, gerginlik bütün bunlar çocukların adeta emdiği şeyler. Bana kalırsa bu da çocuğa karşı psikolojik şiddet. Eşinizi bir salın artık. Kötü bir adam değil o. Ha, diyorsunuz ki; çirkefleşti, onu da tahmin ettim az çok, canı acırken sizi acıtmak için söylemiştir diye düşünüyorum. Evet, muhtemel bir ayrılıkta çirkin şeyler yaşanabilir, ama biliyor musunuz bu konuda ben size de çok güvenemiyorum. Çünkü insanın damarına damarına basan bir tarzınız var. Zor ve memnuniyetsizsiniz. Kışkırtıcısınız. Bunlar tespit, suçlama değil. İşte bu yüzden sizin terapiye, belki başlangıçta ilaca ihtiyacınız var. Adamla uğraşmayı bırakın. Eşinizin evliliğiniz ve oğlunuzla ilgili yapmadıklarına odaklanmayı bırakın. Kendinizi nasıl sağaltacaksınız ona bakın. Oğlunuzun durumu elbette en önemli konulardan biri. Önceliği kendinize vermelisiniz diye düşünüyorum. Çalışamam fikrini atın kafanızdan. çalışacaksınız. Gerekirse yarım gün çalışacağınız bir iş bulacaksınız. Mesai kavramı olmayan bir iş düşüneceksiniz belki. Mesleğinizi yapmak zorunda değilsiniz, alternatifleri düşünmelisiniz. Gocunmadan, dik durarak… buna bir süreç olarak bakacaksınız.

Ayrıca konularınızı takip eden herkes; evliliğini, ailesini ve çocuğuyla iletişimini bir sorguluyordur eminim. O yüzden her seferinde açıklama yapma ihtiyacı hissetmeyin. Okumadım diye yazan olursa da yoksayın.

Sizin yorumlarınızı da çok beğeniyorum belirteyim önce :)

Kışkırtıcı bir insan olduğum doğrudur. Asla çözüm odaklı düşünmem. İnsanları test eder gibi, doğru olanı yapacaklar mı diye beklerim ama yönlendirmem ya da anlamalarını sağlamam. Sorunlu muyum evet.

Eskiden susup delirtirdim şimdi konuşup delirtiyorum. Evet oğluma tüm merhametimi ilgimi ve sevgimi veriyorum. Başka kimseye kalmıyor. Bunu çok sorguladım neden böyle diye acaba herkese yetecek kadar sevgi dolu değil miyim bir oğlumu mu seviyorum diye düşündüm emin olamadım.
 
Öyle deseydim yapardı belki. Hırs evet. Bitmek bilmeyen öfke ve hırs. Beni bu tüketecek belli ki. Bazen bu forumda benim duyduklarımı ve yaşadıklarımı anlatan kadınlar görüyorum. Benzer olaylar. Ancak onlar çok farklı bakıyorlar olaya. "nasıl düzelir evliliğim seviyorum" falan diyorlar benim aklım almıyor mesela. Nasıl öfkelenmiyorlar nasıl seviyorlar diyorum. Bendeki sorun bu.
Neden bu öfke peki?
Geçmişten gelen affedemediğiniz birşey var ve bu adama öfkeniz geçmiyor.
Her konunuzda alenen belli.
Sevmiyor musunuz?
Bu sorunun cevabını şimdiki ruh halinizle veremezsiniz de, öncenizi düşünün.
Sevip almadınız mı?
Sizin terapiye ihtiyacınız var, eşinize olan öfkeniziniz asıl nedenini ortaya çıkaracak birşeylere...
Ne iyi gelir ne güzel olur.
Çok daha dönülmez yerlerden dönülen evlilikler vardır muhakkak.
Siz de dönersiniz.
İnşallah Allah kalbinize ferahlık dinginlik versin.
 
Bence eşimde karaktersizlik sorunu var. Dürtü dediğin nedir ki, sorun daha derin. Neyse çok da gömmek istemiyorum ama şu an onun durumunu düşünemem. Boğazlasam öfkem bitmez. Teşekkür ederim yorumunuz için.
yazım tarzın çok güzel. Bunu değerlendirmeni tavsiye ederim. Çalışmak demek 8- 5 değil yaaa.😉
 
19 sayfa geçmiş şimdi gördüm

ama buna böyle klavye başından bir şeyler yazamam

ben ailecek bu süreci baştan almanız gerektiğini düşünüyorum

zira oğlun eşin ve sen hepinizin de farklı yahut aynı ya da benzer sıkıntıları var

bir de evet seanslar pahalı vs de bu aşamada sigara vs bırakılmaz

(hiç sigara içmedim, bana göre bir anlamı yok ama şu an senin için onu bırakma anı değil )

zira sana ait olduğunu düşündüğün tek şey ve bu nedenle o seninle kalmalı

Evet çok garip bir bağ var sigara ile aramda. Bana ait olan tek şey o ve o da giderse iyice kötü olurum gibi hissediyorum.
 
X