- 2 Kasım 2013
- 7.797
- 37.031
-
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
- #221
Vasat anne falan değilsin, kendine bu kadar yüklenme lütfen
Çocuk senin kadar babasınında çocuğu ve en az senin kadar onu düşünmekte görevi
Anne olmak için kendinden vazgeçmen gerekmemeli bence
Sen çok güçlü bir kadınsın ve çok güzel bir annesin, konularını daha önce de okudum , biliyorum
Oğlunda sende düzeleceksiniz bu bir süreç ve geçecek
Kendine biraz alan yaratmaya çalış sadece, bir iki saat bile olsa, belki bir yürüyüş, belki bir iki komşunla lak lak etmek, belki part time bir iş ama lüften beyninin ara vermesine izin ver. Ölme fikrini de at kafandan, güzel günler göreceksin daha, gün doğmadan neler doğar. Bize hep yaz, dertleşelim, dualarım seninle
Şu an durum nedir. Özür dilemek,durumu düzeltmek ya da ne bileyim pişmanlık var mı adamda?Koala gibi sıktı boynumu pis herif. Ben de midesine tekme attım. Hayır yani salak salak da hareketler. Vurmak istiyor ama vurmuyor. İlkokul çocuğu gibi saç çekiyor boyun sıkıyor. Hayır yapacaksan tam yap bari de ben de öfkemi dizginlemeyip aile faciası çıkarayım. Ne bileyim polis falan çağırayım komple rezillik olsun.
Böyle hem rezil oldum hem de ortada bir morluk falan da yok. Hani millet şiddet gördüm sanıyor ama tam öyle de değil. Oturup detaylı anlatacak halim de yok saçımı çekti itti diye. Aman ne bileyim ya.
Merhaba,oğlunuzla ilgili yorum yapmak istiyorum.Daha önceki konularınızın da bazılarını okumuştum.Merhaba hanımlar
Konu gerçekten çok ama çok uzun olacak. Uzundu okumadım, destan yazsaydın, okumadım ki gibi akla ziyan yorumlarla kendinizi yormayın. Okumayın. Çünkü uzun.
Okuyabilecek kudrete ve isteğe sahip olanlar için de, gerçekten hiç olmadığım kadar kötüyüm. Bitik vaziyetteyim. Çok kısa zaman önce konu açtım onun da farkındayım. Ancak gerçek manada yalnızım. Konuşabileceğim daha doğrusu yaşadıklarımı anlatabileceğim kimse yok. İki ayrı mevzu var anlatmak istediğim. Esasında yardım ya da öneri de değil beklediğim. Yazmak istiyorum sadece. Hani ağlayarak geçer sandım ama geçmedi. İçim dışıma çıkana kadar ağladım ama geçmiyor. Yazarsam belki hafiflerim.
Dün öğlen vakti eşim demek istemediğim lakin hala eşim olan kişi eve erken geldi. Neyse ki oğlum okuldaydı... Saçma sapan bir sebep yüzünden beş yıllık evliliğimde hiç olmayan şeyler yaşandı. Yaşarken utandım, hatırladıkça utanıyorum, anlatmaya mecalim yok. Lütfen detay sormayın. Asla affedemeyeceğim sözler ve eylemlere maruz kalıp, asla affedilmeyecek karşılıklar verdim. Rezillik, saygısızlık... Ne söyleyeyim ki daha. Aile apartmanındayım ve herkes evime geldi. İlk Kez kendimi bu kadar aşağılanmış, çaresiz ve gurursuz hissettim. Anlatamıyorum bile... Evet biliyorum bu saatten sonra bu evlilikten bir cacık olmaz. Biliyorum saygı bitince hiçbir şey düzelmez. Hepsini biliyorum. En son kayınvalidem elimdeki valizi alıp "bizim hiç mi Hatırımız yok, bizim için kal Allah aşkına" diyordu bembeyaz suratı ile. Hani öyle bir rezillik. Neyse bu konuyu burada kesip neden bu hale gelmiş rezil bir evlilikten, onursuz bir tavır sergileyip gidemediğimi anlatayım.
Ben böyle bir günün ardından hemen ayağa kalkmalıydım çünkü aylardır randevu almak için kovaladığım, neredeyse her gün aradığım, oldukça iyi miktar ödemem gereken psikoloğa nihayet oğlumu götürecektim. Anneyken, kadın olmak unutulur mu? Unutulması gerekiyor işte bazen. İptal edemezdim... Bu lanet evden çekip gidemezdim de.
Oğlumu götürdüm. Uzun süren birebir seansın akabinde benimle görüşme süreci başladı. Aslında kendimi birçok şeye hazırlamıştım ama yine de kalbim kulaklarımda atıyordu dinlerken. Bilinen tanı şüphelerini saydı ve daha önce söylenmemiş bir teşhis daha ekledi listeye. Eksik kalmasındı çünkü. Karşı gelme bozukluğu. Nispeten daha tehlikeli bir durum diğerlerine kıyasla. Hiperaktivite, dürtü kontrol bozukluğu, dşkkat dağınıklığı vs. Kesin mi teşhis tabi ki değil. Bu muhtemel teşhislerin yelpazesinde salınıyormuş oğlum. Her ne olursa olsun benim oğlum o, mühim değil zaten teşhisin adı. Ancak mühim olan şu ki, aralıkları sıklaşacak bireysel terapilerin zorunlu olduğu bir sürece girmemiz gerektiğini söyledi. Bu terapiler için ciddi ödemeler gerekiyor ve ben bunları sakince dinlerken "şu durumda uzun mesaili çalışma hayatına dönmeniz de neredeyse imkansız. Yoğun İlgi ve zaman gerekiyor" cümlesini de duyuyorum. Tamam oldu o zaman. Peki.
Oğluma ara veriyorum ve kendime dönüyorum. Bari burada kendime döneyim. Geçirdiğim zorlu süreçte sakinleşmemi sağlayan ya da benim sığındığım tek şey sigaraydı. Bunu bırakmam gerek. Oğlum için bu zorunlu bir durum. Başka türlü masrafları karşılamamız imkansız. Çalışamam çünkü oğlumun önünde belirsiz bir süreç var. Terapi sıklığı bile belli değil henüz. Kaldı ki anlatmam imkansız yaşanması gerekir, oğlumla düzenli bir şekilde mesaiye gidip gelmem imkansız. İdrak sıkıştı dostlar, tam manasıyla sıkıştı. Ama sigarayı bırakmam lazım ben anneyim. Her durumda her şartta fedakarlık etmeliyim.
Hala bu evde ve bu evlilikte olduğum için kendimden nefret ediyorum. Ne gurursuzum ne de karaktersiz. Oğlum babasız kalmasın, aman oğlum için sürüyor bu evlilik demiyorum. Mecburum. Tam anlamıyla mecburum. Tedavi süreci masraflı, ailem ne beni anlayacak ne de destek olacak anlayışa sahip değil. Hadi öyleler diyelim, oğluma nasıl davranacaklarını kestirmek hiç zor değil. Oğlumun durumunu anlatmıyorum bile onlara. Sorunlu muamelesi yapmasınlar diye. Hoş zaten evlerinde kalacak yer bile yok. E hadi her şeyi göze aldım ayrı eve çıktım diyelim. Aldığım maaşla hem tedavi, hem ev geçimi, hem manevi sorumluluğu almak imkansız. Aa bak hatırladım şimdi oğlumla çalışmak da mümkün değildi. Hayal dünyasından uyan idrak. O kadar kolay değil...
Ne diyorduk annelik fedakarlık gerektirir. Yahu ben oğlumu yeterince seviyorum, ilgileniyorum, her hücremle kendimi ona adadım. Siz beni sevin ya. Bana şefkat gösterin, benimle ilgilenin, nasılsın deyin. Hala ölmedin değil mi deyin. Dur bir nefes al deyin ne bileyim en olmadı saçımı falan okşayın çok mu zor. Oğlumun seveni var ilgilenen bir annesi var. Onu değil siz beni düşünün. Diyebildim mi? Hayır. Demem mi gerekir ki acaba. İnsan olan, az biraz vicdanı olan düşünemez mi bunu? Bu kadın çaktırmadan ölüyor, öyle çaktırmıyor ki hala ayakta diye düşünmez mi insan?
İdrak bak sigarayı bırak. Kusura bakma ama annesin fedakarlık yapman lazım.
İdrak kusura bakma ama sizin yüzünüzden bu çocuk böyle oldu. Birbirinize İlginiz muhabbetiniz yok. Hem kadın evliliği ayakta tutar.
İdrak anne dediğin kendini yok sayar. Kusura bakma ama bu böyle.
Abartma idrak herkes zorluk çekiyor ne var.
İdrak oğlun nasıl? Bak oğlana iyi bak. İlgilen. İyi bak oğlana mutlaka. Bak tamam mı.
Bakıyorum yahu. Bakıyorum ben oğluma çok iyi bakıyorum. Bana niye kimse bakmıyor? Gıkımı çıkarmıyorum yıllardır şimdi çıkarsam "bencil" olur muyum mesela. Olurum bence. Oğlu bu durumdayken hala kendini düşünüyor derler biliyorum ben. Yuttuğum, anlatamadığım, yok saydığım onca acıya ve kırgınlığa rağmen ben oğluma iyi bakıyorum.
Bir ergenlik hezeyanı daha ekleyip susayım madem. Mümkünse çok yaşamak istemiyorum ama ölmeden önce "hayatımı mahveden aileme, eşime hatta herkese hakkımı helal etmiyorum" deme şansım olsun istiyorum. Hiç olmazsa az biraz vicdan azabı çeksinler istiyorum. Tam da bu yüzden mümkünse aniden ölmeyeyim. Durup konuşmaya vaktim olsun mesela. Uzatmalara kalayım ne bileyim son dakika golünü atıp öyle gideyim istiyorum.
İki patolojik vakanın birleşmesinden bir hayır gelmeyeceği belliymiş zaten. Bu evliliğin bir gün bu hale geleceği belliydi. Çok bile dayandı aslında. Kafam öyle karışık ki, konuya nereden girdim nereden çıktım bilmiyorum. Dua edin bana. En çok buna ihtiyacım var sanırım. Ayakta kalabilmem için dua edin. Vasat anneliğimi iyileştirmem için, sabredebilmem için dua edin. Lütfen.
Oğlunuz için fedakarlık yapıcam diye parça parça olmuşsunuz, sizin de desteğe hatta ilaç kullanmaya ihtiyacınız var. Bir psikoloğa veya psikiyatriye görünün bu dönemde ilaç desteği sizi biraz daha sakinleştirebilir zira en çok zararı siz ve oğlunuz görüyor anlaşılan.
Rezil olma kısmına gelince kol kırılır yen içinde kalır sözü hep bu durumlardan çıkma
Anne olmak değil, evlat sahibi olmak fedakarlık gerektirir esasen.Bizim toplumumuzda daha baskın bişekilde aenneye yüklenmiş dünyanın en en en ağır manevi yükü bu bence..Evet anneysen insani tüm hassasiyetlerini yutmaya mecbur olabileceğin durumlarla karşılaşmaya herkesten bir adım daha yakınsındır...Anneysen gerekiyorsa biyolojin durma noktasına gelebilecek, açlık susuzluk duymayacaksın,cinsellik isteğin yeri gelir ayıplanacak bile, Anneysen gurursuzluk atfedilecek herşeyi özütebileecek kıvamda olmaya mecbursundur.... En eğitimli gördüğün insanlar bile sana ''sonuna kadar haklısın ama çocuğun var''diyiyp ''Allah kolaylık versin tatlım hep yanındayız bunu bil tamammı diyiyp eşiyle kol kola güle oynaya avm ye girdiğini göreceksindir''hatta .Tabi tüm bunlar yaşanmayadabilir ha yaşadıklarını yutamıyorsan da milyon tane maddi manevi zorluklara göğüs gerek yaşamaaya mecbur oluşunu peşinen kabul etmişsindir anneysen, ve o saatten sonra en yakınına bile doldum taşıyorum diyemezsin. .Böyle olmasını sen istedin bititrmeyebilirdin derler..Kaçmaya çalışsnda hayatın yükü yani top hep sende olucak yani....Amma öyle amma böyle. İlk suçun kadın olarak dünyaya gelmek içinci suçunsa anne olmak çünkü...senin benim pek çoğumuzun işte !
Sizin evde o gün işler çığrından çıktı ve eşinden şiddet gördün diye tahmin ediyorum...ve ölsende unutamayacağın kötü şeyler yaşamışsın gibi...Burda çoğumuzun yeri gelip aldığı nefeslerimizi kesen acıları ,dönülmez onulmaz yaraları var...Herkes çektiğini biliyor ve herkes en kötüsü benimkisi diyor biliyormusun...sana en güzel dularımı gönderdim hiiç tanımadığım halde...Üzülmek çare değil, durup düşünmeye mecalin zamanın varsa kendini dinle...Bırak herşey onların döküp saçtığı gibi kalsın bizden herşeyi topralamamızı bekleyenlere inat bırak ortalık dağınık kalsın...Herkes yaptığından utansın kendiyle başbaşa bırak eşini de. Annen ,kayınvaliden, psikoloğun, eşin hatta oğlun gibi düşünmeyi onların değer yargılarıyla yaşadıklarını tekrar tekrar süzgeçlemeyi bırak....Herkes olmaya çalışma kısaca ...Seni üzen her birkişiyle tüm görünmez bağlarının ve muhtaçlıklarının görünmez ipini kesmeye çalış...Ruhun başka türlü bu kıskaçtan kurtulmaz ve özgürleşmez...Evet o evden tüm konularına rağmen(çoğunu okumuşumdur) gidemedin ama ''SEN'' hala varsın..Zaten önemli olan da ''SEN'' değilmisin en öncelikle..Biraz kendine dön derim ben nacizane ve zamana bırak kendini ve herkesi..
Dur bakalım ,gün doğmadan neler doğar derler...Birde bence o psikoloğa göre tüm hayatını kıskaca alma .Mutlaka bir iki uzman daha danış.....Para sözkonusu ise herkes her türlü oyunu çevirebilir biliyorsun !
Ailenizle olan ilişkiniz, eşinizle olan yıpratıcı evliliğiniz ve son olarakta iyileştirmeye çalışıp, çabaladığınız çocuğunuz arasında sıkışıp kalmışsınız.
Neden bu kendinizi yanlızlaştırma?
Eşinizle ya da ailenizle yükünüzü paylaşmaya çalıştınızmı? Biraz onlara sorumluluk pay etmeyi denediniz mi? Mesela eşiniz sürekli evden bir sebeple çıkan biri, hadi elinden tut oğlumuza hava aldır dediniz mi? Ya da annenize yarım saat 1 saat sen de dursun demeyi denediniz mi? Hiç biri sizin gibi oğlunuzla ilgilenmez belki ama o minicik ara, nefes alma ilaç gibi gelir. Güçlü olacağım diye Allahuekber dağlarına çıkıp sonra tükenip ordan aşağıya atlamaya benziyor her defasında yaşadıklarınız.
Biraz kendinizi telkin edin, mola verin, kafanızda koşturan atları dizginleyin
Bi saçınızı tarayın, kahve için tek başınıza, ödüllendirin kendinizi. Bir kaç dkka telaş olmadan anı yaşayın. Önce kendini iyileştirmeli insan.
Çocuğunuza en büyük faydanız bu olacaktır. Allah yardımcınız olsun.
Ay İdrakcim,sen rezillik görmemişsin.
Evet yaşananlar çirkin,keşke olmasaydı
ama 'rezillik,facia' deyip de
kendini daha fazla doldurma gözünü seveyim.
Fazla şişen balon patladı,olan bu.
Beklenen bir durum.
Aranızda kaliteli bir iletişim ve cinsellik olmadığı için zaten ikiniz de pimi çekilmiş el bombası kıvamındaydınız.
Sen pimi çektin eşin de patladı.
Ardından seni patlattı.
Yapın çok kontrolcü olduğu için,
yaşananlara aile üyelerinin de şahit olması,
seni bu şekilde düşünmeye sevkediyor.
Bu kavgayı,bilinçaltında biriktirip, kodladıklarınla farkında olmadan ama
alttan alta,bile,isteye başlatmışsın,
hiç kusura bakma.
Hastaysan balkon yıkanmaz.
Hadi esti yıkadın.
Yıkadıktan sonra adamın gözünün içine baka baka 'hastayım' diye yatılmaz.
Yattın diyelim,mutfakta takırdayan adama ne diye hesap sorarsın?
Sordun diyelim,adam 'çık mutfaktan' deyince, niye kavgaya devam edersin?
Kocana kızıp,söylenelim,gönlün olsun
tamam da ben de soruyorum;
Hırsızın hiç mi suçu yok?
Yeni evliyken eşimle çözemediğimiz bir sorun yüzünden ona içten içe kızgın hatta hırslıydım.
Sorunu bırak çözmeyi,
konuşmaya bile cesaretim yoktu ne yazık ki.
Yanlış olduğunu bile bile eşimin damarına basacak şeyler yapıp veya konuşup,
kavga çıkarırdım.
Sonra da oturup ağlar ve onun benimle ilgilenmesini beklerdim.
İlgilenmeyince bir kavga da ordan çıkardı.
Eşim almayı-yapmayı istediğim bir şeyi teklif ederdi,içim gitmesine rağmen 'hayır,istemiyorum' derdim.
Ona kızgınım ya,hırslıyım,öfkeliyim.
Ama duygularımı ifade etmiyorum, edemiyorum.
Sonra da 'istediğim olmadı, alamadım, yapamadım' diye üzülür bir de
buna sorun çıkarırdım.
Hey gidi günler.
O zaman iletişim becerilerim ve sorun çözme yeteneğim bu kadar gelişmiş değildi.
Ne zamanki kendimi daha iyi anlamaya,
iç sesimi dinlemeye,altta yatan sebepleri anlamaya başladım işler düzeldi.
Bu yaşananlar iktidar mücadelesiydi.
Bunu çok sonra anladım.
Evlilik üç ayaklı bir sehpaya benzer.
Ayakları;
duygu ayağı
İletişim ayağı
İktidar ayağı
Birini çeker veya ölçüsünü bozarsan,
sehpa devrilir.
Çoğu evlilik iktidar ayağını paylaşamamaktan dolayı sallanıp,sarsılır.
Duygu ve iletişim ayağı sağlam olan evlilikler,
iktidar sarsıntısını daha kolay atlatır.
Sizin evliliğinizde hepsi sıkıntılı,sallanıyor.
Birinden başlayıp tamir etmezseniz,
tünelin ucunda ışık yok,üzgünüm.
Karar ve tercih siz ikinizin.
Ben biraz net ve açık konuşmayı tercih eden biriyim,lafı dolandırmayı sevmiyorum.
Bana kırılmayacağını bildiğim için de bu kadar açık yazdım.
Şimdi söyle bana,ne yapalım?
Daha doğrusu sen ne yapmak istiyorsun?
Ahh idrak ahh.
Kendine bu denli yüklenmesen.
Olup bitenin sorumlusu sen değilsin.
Biliyorum şu an kendini sıkışmış hissediyorsun,nefes alamıyorsun,bunaldın,bir de üstüne eşinle yaşadıkların tüy dikmiş ama lütfen tek başına altından kalkmaya çalışma. Babanın evinden getirmedin oğlunu,eşinde elini taşın altına soksun bir zahmet. Evet anne olmak fedakarlık gerektirir haklısın ama baba olmakta öyle.
Allah yardımcın olsun,inşallah herşey güzel olur senin ve oğlun için.
İdrakcim,güzel kardeşim,Benim arkadaşım bana bunu söylüyor sık sık. Hayatındaki sorunların çözümünün önündeki tek engel sensin diyor. Zorlaştırıyorsun çözüme yanaşmıyorsun diyor. Doğrudur belki de.
Bana göre rezillik bunlar. Yani ben insan ilişkilerinde her şey söylensin kavga edilsin sonra devam edilsin kafasında değilim. He buna zemin hazırlıyorum kabul ama unutup devam edemiyorum.
Eşime göre de her şey mükemmel olsa da bir şeye takılırmışım illa ki. Yapım buymuş. Sanki kendisi her durumun en olumsuz yanını görüp felaket tellalı olmuyormuş gibi. Ruh emici canlı.
Bizim evlilikte iktidar ayağı ve iletişim ayağı paramparça zaten. Duygu ayağı ile sallanarak da olsa sürdürüyorduk o da bitti. Şimdi ne ayakta tutacak bu evliliği bilmiyorum. Oğlumuz var sadece.
Ne yazıp ne söyleyebileceğimi tartmaya çalışıyorum da, sanki ne desem olmayacakmış gibi.
Sizin tartışmanızda, eşimle olan geçmişteki şiddetli tartışmalarımızdan da paylar buldum.
Bizim bir kavgamızı anlatayım, en azından yalnız olmadığını, ağır bir şiddet-yalan ve aldatma gibi haller dışında, evliliklerin nerelerden dönebileceğini ve her şiddetin her şartta ne kadar şiddet olduğunun tartışılabileceğini biraz sorgula ve kendine yüklenmeyi, bir kalıp içinde, o anki durum-duygulardan ayrı sadece davranışı irdeleyip kendini deşmeyi, kendine "Gurursuz" demeyi bırak.
Biliyorsun, bende de adet oldu, konularına geliyor, kendimden bir parça dökerek yüzünü umuda döndürmeye çalışıyorum kendimce, en azından bunların gayet insani-olabilir şeyler olduğunu kendine hatırlatmanı, zaten zor olan hayatın içinde sürekli kendine-eşine yüklenmeyi bırakmanı, kendi bi salmanı istiyorum.
Eşimle evliliğimiz, birbirinden oldukça farklı huylara sahip iki kişinin bir araya gelip, çocuk büyütmeye çalışması halinde ilerliyor ve ayda-iki ayda bir birbirimize bir şeyleri izah eder, bıkmadan anlatır, tartışır şekilde sürüyordu.
Ben salana kadar.
Oğlumun doğumundan sonra artan sorumluluklar, çocuğumun ilk bir buçuk sene yaşadığı ve yaşattığı ağır kolik süreç benim ayarlarımı ve beklentilerimi bozmuştu, dolaylı yoldan eşimi de.
Ki ben bunu bir buçuk, bilemedin iki sene yaşadım; sen ise daha yoğun bir şekilde hala daha yaşamaktasın, bu daha büyük bir gayret, yorgunluk, bıkkınlık, özveri ve içine çıldırış içeren bir durum.
İlk bir buçuk sene içinde, eşimle itişmeli kakışmalı kavga yaşadık mı? Yaşadık.
Eşim vurmadı ama itti-çekti, kollarımdan sıkıp, yere zor kullanarak yatırıp sabitledi, durmam için.
Çünkü eşimi ittim ve hızımı alamayıp rast gele defalarca vurdum.
Bu olayın zemininde de şöyle bir ortam vardı:
Uykusuzluk yaşıyordum, günlerce hiçbir şekilde dinlenememiştim, annemin söylenmelerinden bıkmış ondan yardım almayı tamamen kesmiştim, tuvalete gitmek de yemek yemek de eziyetti oğlumla uğraşırken çünkü ne yaptıysam kesin işe yaramıyor, ağlamalarının çırpınmalarının önünü alamadıkça beynimi zorlayarak çözüm arıyor, şekilden şekle giriyor ve hiçbir kalıcı çözüm bulamadıkça/bu sürecin max sabırdan başka bir yolu olmadığını anladıkça da sinirleniyordum, uyutsam 30 dk demez dikilir ve yeni bir ağlama sürecine daha girerdik. Gecesi gündüzü kalmamıştı, yemek yemez, kendini sıkmaktan kabız, evin içi çöp ev, laf söz anlamaz bilmez, bana eğlemekten-sabretmekten ve aralıksız bir yerleri silip düzenlemekten başka yol yok... Günlerce eşimin görmesini istemiştim ne kadar berbat bir halde olduğumu.
Bana yapışık, zor bir çocuk, tam zamanlı anne haline gelen bir kadın, eşim ise görmedi.
Sizinkinden farkla, ben önüme alıp konuştum da "Ben iyi değilim X, bitik hissediyorum" dertleşmeli bir konuşma da gerçekleştirdim ama cevaben eşimden "E annelik kolay mı? Olacak tabi" gibi anam usulü bir cevap aldım. Bu beni daha çok sinirlendirmekten başka bir işe yaramadı. Çok iyi hatırlıyorum o konuşmayı, bana "Anlıyorum, ben yanındayım, bu süreci birlikte aşacağız, geçecek bu günler" vb. bir şeyler demesini istiyordum, istediğim cevabı değil, beni delirtecek tetik cümleleri buldum karşımda:
"Annesin tabi, artık anne oldun kolay değil, her kadın bu dönemden geçer bir sen mi doğurdun?" vs.
"Git, konuşmak istemiyorum, tamam" dediğimi de, ısrarla başımdan göndermeye çalıştığımı da hatırlıyorum eşimi, eşimin ise aksine, odayı terk etmeyerek sözleri ile üzerime geldiğini de.
Odayı ben terk ettim, peşimden geldi.
Baktım olmayacak, evden çıkıp gitmeye yeltendim ve beni kapıda yakalayıp,
"Abartıyorsun"lu bir konuşmaya başladı ki bu abartıyorsun lafını işitmem yetti İdrak.
"Abartıyorum ha, dur abartıvereyim ben sana!" diye üzerine atladım adamın. "Git" dediğimde gitmiş, beni yalnız bırakarak söylediklerini sindirme fırsatını bana tanımış olsaydı biz itiş-kakış birbirimize girmeyecektik.
Ya da ben "Böyle konuşarak beni incitiyorsun, senden duymayı beklediklerim bunlar değildi" gibi bir konuşmaya girebilecek sakinlikte kalsaydım, belki eşim söylediklerinin bana ne kadar ağır geldiğini kavrayacaktı. "Akıl edemedim özür dilerim, haklısın" diyebilecek potansiyelde biri çünkü.
Beni tutup sabitledi de, sustu mu? Hayır.
"İyice delirdin be sen" tarzı konuşmaya devam etti üzerimde, birbirimizin fitilini yaktık çünkü.
185lik 100 kilo adamı üzerimden tamamen itmeye gücüm yetebiliyor olsaydı (ki baya zorlandı beni tutmakta), muhtemelen o gün bir aile faciası yaşamıştık. Evimizin kapı girişinin tabanında, üzerimde beni tutmaya çalışan eşime küfür, hakaret, bağırıp çağırma artık Allah ne verdiyse... Kendimi tanıyamadım. Ve son olarak girdiğim şiddetli ağlama krizi, (şu an memleket değiştirerek buradan taşınmış olan) komşumuzun kapıya gelip beni sakinleştirmeye çalışması, annemlerin de haber alıp hemen bize gelmesi cümbür cemaat oh...
İşin en kötü, içimi mahveden kısmı ise, yenice uyumuş olan oğlumun sesime uyanıp yanımıza gelmesi ve beni o ağlama krizi içinde görmesi. "Bir daha tekrarlanmayacak asla, oğlum beni böyle görmeyecek" sözünü kendime verdiğim gündür de.
Rezillikse rezillik bak, al buyur konu komşulu, ana babalı, çocuklu tam kadro. :)
Yaşadığımız en büyük ve en ileri gittiğimiz kavgaydı. Üzerinden 1 sene geçti.
O gün "Bitti bu iş, tamamen bitti" dediğim yerden döndüm.
Kendimi de suçladım ama uzun sürmedi, kendime hak verdim bir miktar çünkü bu patlama olacaktı, eşim -git- dediğim an gitseydi ben kendimi sakinleştirmenin yoluna bakardım beni bilirdi, ama rahatsız olduğumu göre bile üzerime gelmeyi tercih etti. Eşime de hak verdim, çünkü annemden-annesinden, herkesten bana karşı duyduğu/gördüğü/bildiği tek destek(!) biçimini sergiledi ve benim de onları geçiştirmek için "İyi ok, tamam, doğrudur" şeklinde savmamı benim sakinleşmem olarak yorumladı, dahasını bilemedi, o süreçte akıl edemedi, kendime doğru yolu gösterivermedim.
Birbirimize cephe alarak kendimize döndüğümüz, düşündüğümüz, birbirimizden hiçbir bk beklemediğimiz, 6-7 ay geçirdiğimiz sürece girdik. Her şey bozuldu, ne cinsellik ne bir şey. Çocuk için rol gibi devam etti.
Sonra da tamir süreci başladı, birbirimizden hiçbir şey beklemediğimiz yerden bir araya geldik, beklentilerimizi yeniden tartabildik ilginçtir ki. Hani bu tamiri nasıl açıklarım ben de bilmiyorum, bir salma-bırakma- kendi kendine akış içinde oldu diyebilirim.
Demek istediğim; bu kavgalar çocuklu hayat içinde olabiliyor İdrak.
Kendini yeniden gördüğün, duygularını tarttığın-temize çektiğin dönemler bunlar. Daha ileri gidilmiş olsaydı, daha farklı bir yorum yapardım; benim için buradan da dönülecek-çok daha iyi olunacak ışık var. Kopulması gerekiyorsa da kopulur ve daha "Acaba"sız karar da alırsın. Tam ortası.
Burada artık bi sal, bırak bir yöne kendiliğinden aksın, seni de götürür o akış.
İkinci kısım oğlunun tedavisi, maddi kısım ve sigara:
Ben de sigara kullanıyorum ve evet, nasıl bir sığınak, rahatlama-kaçış haline geldiğini de biliyorum.
Bu hengame içinde de sigarayı bırakma ile baş edebileceğin kısmına da çok yorum getiremiyorum; bunun tartımı sende. Dışarıdan bir gaz olarak "Bunun da üstesinden gelecek güce sahip bir insansın" diyebilirim sana. Tersine "Kendini bir de bu şekilde zorlayıp kasma, gayet insani bir tutunma-kaçma yolu, şu an buna ihtiyacın vardır, bu kadar oluyordur" da diyebilirim. Ancak kendini suçlu hissetme.
Belki çok tartışmalı bir laf edeceğim ama tek lüksün de sigara be kuzum, başka ne alıyorsun kendine? Kısacağın daha neresi var? Elinde bir zihnine,eline,diline her yerine bulaşan ve yemek bağımlılığından sonra baş etmesi en zor bağımlılık olarak kabul edilen bir -zaaf- kalmış.
Bu bağımlılığı da hazır olduğunda aşacağına inanıyorum.
Oğlunun durumunun da günümüz şartlarında tedavisi/izlenecek yolu/desteği de belli. Bir bilinmeze düşüp kapı aramaktan çok daha iyidir. Sağlık sorunu içeren durumlarda, kendimi "Daha beterine bakıp şükretmek" aralığında tutarak rahatlıyorum İdrak, aklını, umudunu, gücünü bu şekilde muhafaza etmesi daha kolay. Aşılamaz değil, yolunuz belli yapılacaklar belli, umut da veren bir yol. Zamanla çok daha iyiye gideceğinden, gayretinin meyvelerini toplayacağından eminim. Sen elinden geleni, üzerine düşeni fazlası ile yapan bir annesin. Geçecek bu günler, yorsa da bitirse de geçecek.
Sana şöyle uzun uzun sıkı sıkı sarılmak istedim şimdi. Çok iyi bir annesin belli yaptığın fedakarlıktan. Herkesin hatası, eksiği var ama bu onu vasat hale getirmez. Rabbim çok güzel kapılar açsın oğlunla sana. Sana bu eziyeti edenler de kahrolsunlar.
Sen iyi bir anasın seni bu hale sokan o namussuz utansın.