Anaçlığın da bir sınırı olmalı

Yokuspokus

Nope thanks
Üyelik İptali
Kayıtlı Üye
3 Mart 2016
18.150
76.557
Güncel: Sayfa 4

Selam kızlar.

Uzatmadan konuya geçeyim; çünkü konu uzun olacak muhtemelen.

Bugün üçüncü gün ve hala tam tekmil sakinleşmiş, sinirimi üzerimden atabilmiş değilim. Durup durup ağlayasım geliyor mu desem, elime geçen bir şeyleri bir yerlere fırlatmak istiyorum mu desem, çığlık çığlığa "Karışma artık!" diye balkonlardan haykırasım var mı desem, bilemiyorum; öyle bir sinir, o kadar derinden bir öfke.

Aslında buraya konu açmak niyetinde değildim, çünkü üzerine tartışılası, çözümü olan bir konu değil. Üstelik benim için cam gibi kırılgan, hassas bir konu. Dün adamı evden kovaladım, duşa girip saatlerce su altında kaldım, çay demledim kendime, sevdiğim müzikleri açtım, kah gezeledim, kah oturdum yok, olmadı. Zaten tam sakinleştiğim sıra, bir cümle ile yeniden alevlenip durdum.

Muhafazakar bir ailede, "Elalem ne der?" lafını işiterek büyüdüm ben, çoğunuz gibi. Annem de babam da normal, bilindik insanlar; tipik bir aileyiz. Kimsenin çoluğunu çocuğunu ayıplayıp konuşmazlar, ancak benim her hareketimi yönetme istemi içerisinde, "Ayıplarlar" fikri ile yaklaşırlar. Cahil desem, cahil de değiller, okuyan, araştıran, bilgiye açık insanlar; kendimi bildim bileli evimize günlük üç gazete girer, gündem sürekli takiptedir, fikirler çoğu kez açıktır ve her şeyinizi konuşabileceğiniz derece sakin dinleyicidirler. Ama annem... Annem... Off... Dominant ötesi, evinde kelimenin tam manasıyla diktatör, hakim ve manipülatif bir kadın.

Eskiden beridir üzerimde kol kanat, abartı yönlendirme çabası ve kafasındaki kalıba uygun olmam gayretinde. Çok restleştik, çok kavgalar ettik, kapıyı çarpıp çıktığım çok oldu. Kabul etmezdi, o hatasızdı çünkü anneydi ve her şeyin iyisini o bilirdi, bizim için istediği şeyler sadece iyiliğimize olanlardı. Tüm bu müdahalelerin arasında elbette giyimimden konuşmalarıma, saçımın renginden seçmem gereken mesleğe, hangi şehirde okumam gerektiğinden tutun da erkek arkadaşlarımla olan ilişkilerime her şeyime maksimum derecede karışıldı ve ben de artık bir noktadan sonra "İllallah" diyerek saldım gitti.

Onların uygun gördüğü alanda lisans sahibi oldum, onların seçtiği şehirde okudum. Onlar öyle münasip buldular diye erkek arkadaşımdan ayrıldım, onlar şunu giyme dedi giymedim, şurada şöyle konuş dediler öyle konuştum...

Bir noktadan sonra içime içime bir huzursuzluk aldı geçti beni ve yine kavgalar, itirazlar başladı. Annemin hemen hemen her cümlesi şuna benziyordu: "Kızım, anlıyorum ben seni, çok iyi anlıyorum biz de genç olduk ama senin geçtiğin yollardan şimdi dönüyoruz. Yanlış yapmanı, incinmeni istemiyorum. Hem elalem ne der, ne düşünürler hakkında?"

Ve git gide "Elalem için mi yaşıyorum!" 'a bağlayıp daha asi bir insan oldum çıktım.
Salt anneme inat üni.deyken saçımı turuncu-mor yaptırıp geldim mesela bir gün. Kadına inmeler inecekti.
Onun giyimime getirdiği sınırları bir bir yıktım, nitekim çok sevdiğim ve yetenekli olduğum voleybolu, profesyonelliğe taşımaya adım adım yaklaşırken, onun "O mayo ile mi oynayacaksın! Olmaz, her yerin görünür!" vb. lafları yüzünden ağlayarak bırakmıştım. Hepsi böyle doldu, doldu taştı. Sonra yine doldu doldu taştı ve yine yine yine...

Giyim konusunda onun getirdiği sınırlamayı yıktım yıkmasına da, senelerce söylenmekten bıkmadı. Her hoşuna gitmeyen bir şey giydiğimde "Ya tabi yine en iyisini sen bilirsin yavrum, ama sanki öyle pek şey olmamış gibi" vb. cümlelerle canımı sıktı durdu. En son bekarken "Bu ev benim evim ve benim kurallarıma göre yaşamak zorundasın, koca evinde istediğini giy!" dediğini anımsıyorum, çünkü o kadar sinir olmuştum ki dişimden gıcırtı sesi gelmişti bu cümleyi sessizce sindirirken.

Neyse işte, gel zaman git zaman; bu konular aşıldı, alışıldı. Üzerine çok konuşuldu "Haklısın kızım, ben cahilce davranmışım, bilememişim, neden öyle düşünürmüşüm acaba"lar denildi, haklar verildi, konu kapandı gitti, bir daha da açılmadı.

Ta ki 3 gün öncesine kadar...

Annemlerdeyiz bir süre, Ramazanda geçmiştik yanlarına. Yayla evinde, serin bir mekanda oldukları için genelde yazları orada geçiririz. Her ne kadar ben pek istekli olmasam da, eşim onlarla vakit geçirmeye bayılıyor, böyle bir düzen oluştu işte anlayacağınız, yazları iki iki buçuk ay kadar onlarla takılırız, bir arada oluruz, birlikte yemek yer birlikte planlar yaparız. Arada biz baş başa kaçarken de oğlanı onlara bırakma, oradan oraya taşıma, yok alışma süreci vb. derdimiz olmaz, çünkü orada da bir düzeni var çocuğun. Vs vs...

Geçen sene hamileyken annem başlamıştı ufaktan, şunu ye şunu yeme, şunu iç, vitamin attın mı vb. kontrol ve müdahalelere... Doğum sonrası çocuğuma nasıl bakmam gerektiği konusunda da dibine kadar müdahil oldu, yöntemlerimi çoğu kez eleştirdi, pek çok kez de kendi bildiğini okuyarak beni "Otur ve izle" modunda bıraktı. Çocuğun ayağına çorap giydirir, ben çıkarırım o giydirir. "Anne aylardan temmuz ya temmuz!" derim, "Burası yayla evi, çocuk üşür, bilemezsin sen" der yine giydirir. O kendi işine döndüğünde çocuğu soyarım rahatlasın diye, isilik çıkarmasına ramak kalmış yavrumun, sonrasında "Ay bu çocuğun gözü çakmak çakmak kırmızı bakıyor, sanki bugün durgun, üşüttünüz işte" diye başlar... Vs vs... Hadi bunlara da ses etmiyorum, aşırı anaç bir kadın ve ben de her lafa kırılacak kadar umursayan biri değilim. Bunları da yaşanan olayı daha iyi kavranılsın diye anlattım, yani tarzı böyle bir kadın annem.

3 gün önce misafirler filan vardı, yanlarında baya baya direktif verdi çocuk konusunda yönetti, eh, ses etmedim, yol yordam gösteriyor neticede (Her ne kadar biliyor da olsam dediklerini, yapmış da olsam tekrar ediyor, huy olmuş kadında iyice) bozulmadım. Ama kafam beynim şişti.

Akşamına benim adamla gezinelim dedik, oğlanın uyku saati geldi zaten uyudu. Hazırlanıyorum ben de, neyse giydim denk gele bi şort bi tişört, saçımı da tepeden topladım. "Hadi hazırım" filan dedim eşime. O sırada aynı odada oturan annem atladı: "Ya kızım o şort akşam gezmesi için kısa değil mi? Yine sen bilirsin de, olmamış, yakışmamış" dedi. Hiçbir şey söylemeden sadece baktım, ama yılların bakışı idi yani öyle keskin bir bakış. Annem "Aman karışmıyorum, ne giyersen giy" dedi benim o bakışımın ardından. Ancak olay bu kadarla kalmadı, eşim de annemin konuşmasının hemen ardından "Bence de sanki biraz kısa gibi hayatım, annene katılıyorum" dedi... Eii yanlış cevap!

"Ben giydim, uygundur! Size fikrinizi soran olmadı!" dedim ama dişlerim birbirine girmiş haldeydi. O an nasıl desem, bütün hayatım boyunca mücadelesini verdiğim bu konunun, böyle saçma bir anda, durduk yere tekrar açılması... Ya çok sinirlendim kızlar, çok ama çok. Basit bir şort mevzusu değildi çünkü bu benim için, kendimi ifade etme biçimime kadar, her şeyime karışılan bir hayatın konsantre haliyle, bayat ikramı gibiydi tekrar.

Neyse, baya uzattım ya, sonrasını yazayım hemen. Arabada başladım zaten, uzun zamandır birine karşı o kadar cümleyi art arda sıralayıp, o kadar dövercesine konuştuğumu hatırlamıyorum. Yerin dibine girdi zaten benimki; özür diledi "Gayri ihtiyari o an çıktı ağzımdan, annene öyle ters bakınca kadın kötü hisseder diye destekleme ihtiyacı hissettim, yoksa karışmam ben sana. Giymeni istemediğim şeyi almana izin vermezdim ki, dolabında durmasına izin vermezdim, ben bu konuda rahatsız değilim, öyle o an çıkıverdi ağzımdan öyle, düşünemedim nasıl hissedeceğini" vs dedi durdu.

Yok... Sakinleşemedim, kabul edemedim.
Eve geçtik, kardeşim whtsptan yazdı "Abla, iyi misin, çok sinirli çıktın?" vs... Onla konuştum biraz. O da "Annemi bilmiyor musun sanki, takma ya boşver abla. Onun huyu artık, hee de geç, geceni mahvetme" filan dedi. Dedi demesine de, sakinleşemedim. Çünkü annemin bana yaptığı, tüm başından beri anlattığım şeyleri, kardeşime yapmasına izin vermedim. O, bu konuda ben kadar yıpranmış değil. İyi ki de değil. İstediği mesleği okudu, istediği okulda okudu. Zerre müdahale ettirmedim. Hoş, sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer misali, annem de benle beraber değişti tüm o savaşlarımız boyunca. Daha ılımlı, daha "Elalem ne der?"den kopuk, umursamaz bir insan oldu. Oldu da, olan bana oldu. Neyse.

Kardeşimle konuşurken, annem aradı. "Niye o kadar sinirlendin ki?..." ile başlayıp "Anne oldun artık, elbette giyimine dikkat etmek zorundasın. Bir ağırlığın olmalı, anne gibi giyinmelisin tabi" ile bitirdi. Benim ikinci şalter de bu konuşma ile indi.

Telefonda "Ben olamıyorum anne, sen ol. Al çocuk da senindir, istediğin gibi bak, istediğin gibi giydir, istediğin gibi yetiştir, onu da sinir hastası et. O zaman anlarsın!" dedim.
Tartıştık ve "Yeter artık, ne kadar haklı olduğunu dinlemek istemiyorum, çünkü sen hep haklısın değil mi? Anne dediğin senin kafandaki gibi tek kalıp giyinir, ergenler de öyle, genç kızlar da öyle, tüm kadınlar senin belirlediğin kalıba göre giyinmek zorunda çünkü sen insanüstü haklı ve bilgesin!" dedim kapattım.

Eşim bir iki bir şey diyecek oldu "Annene çok yüklendin" diye. Onu da kovaladım.
Dün gece eve almadım. "Sigaramı bırak ve git!" dedim.

Bugün özür üstüne özür... "Anladım hassasiyetini, çok özür dilerim" vs vs... Yemeğe götürdü öğle arası, telafiye çabaladı vs.. Vs vs vs... "Sakinleşemiyorum, biraz daha yalnız bırak beni" dedim. Akşam, yaylaya çıkıp giysilerimizi toplayıp oğlanı da alıp evime geçeyim diyorum. Tabi annem ne diyecek, ne yapacak, vakti zamanındaki kritikleri, tartışmalarımızı, konuşmalarımızı ve karışmama kararını unutup, kendini haklı görmeye devam mı edecek, bilmiyorum.

Aslında daha çook ayrıntısı, derini var bu olayın; onlara göre "Basit bir şort olayını büyüttü Gangsta" ... Bana göre ise zaten ömrümce birikip birikip devasa bir hale gelen, üzerine hiçbir fikir, tartışma kabul etmeyen şeyi, durduk yere dürttüler.

Neyse işte böyle, anlatıp rahatlayayım dedim. Öylesine birileri okusun belki "Ben de böyle çok müdahale içinde büyüdüm" desin, canımın sıkkınlığı azalsın filan... Yorgun hissediyorum üç gündür, yorgun ve sinirli. Neden bu kadar müdahale eder ki insan, aynı insan değiliz ki, elbette farklılıklarım olacak, kime ne... Amaan neyse.

Sonuç:
Kendimi yakaladım kızlar, yorumlar için teşekkür ederim.
Konu ne karışması, ne müdahale etmesi ve benim bunu kaldıramıyor, geçemiyor oluşum değil sanırım öyle görünse de. Dibinde "Onaylanma isteği" var.

Gidip sarılıp ağlayacağım, o moda girdim şu an.
Ona kıymet vermesem, onu önemsemesem bu kadar sinirlenmem imkansız zaten.
Ya içim kıyıldı 3 gündür, öfkem dinmedi, "Hee öyle öyle" deyip geçemedim.
Onaylasın, benle, sadece olduğum gibi gurur duysun istiyorum; değiştirmeye çalışmasın.
Ondan nasıl geçerim, o benim annem.
Ama böyle bir uçurum var sanki, barışamadığım, direndiğim yıllarca.
Sevgiyi şarta bağlayan biri olmadı hiçbir zaman, ama saygıyı bağladı sanırım.
Onun saygı duyacağı bir kız olmamın yolu, onun kafasındaki kız olmamdan geçiyordu.
Ben de kendim olarak saygı, onay bekleyerek öfkelendim durdum.
Çünkü sadece annem değil, dediğim gibi, o benim arkadaşım aynı zamanda.

Bunu şu an idrak ediyor olmak ne acayip bir his.
Çekip gitmek istiyorken bile, çekip gidememem, hala daha ısrarla beklenti içinde olmam bu yüzden muhtemel.

Tekrar teşekkürler yorumlayanlara, gözlerini kanatma pahasına okuyan yürekli insanlara.
 
Son düzenleme:
Öncelikle seni alıp buradaki çoğu kadının üstüne atmak istiyorum.
Belki kıyıdan köşeden senden bişey kaparlar.
Bu cümle kuruş, paragraf, ifade biçimi müthiş.

Harika bir kadınsın bence sen. Yalnızca içinde tuta tuta patlamışsın. Haklısın.
Ama çatma kimseye. Kimseye de hesap verme.
Şortunu da giy, saçını da boya.
Anne dediğin şöyle böyle...
Kim karar veriyor buna! Biz karar veririz kendimize.
Ama sakinleş. Geçmişi değiştiremezsin.
Yapacağın onlar konuşurken sen he diyip yine kendi bildiğini yapmak başka bişey değil.
Sadece kendini yıpratırsın.
 
Okurken yoruldum acikcasi. Ama cogu anne boyle. Madem oyle gitmeyin annenizin yanina. Yada gidiyosaniz bir iki hafta kalip donun. Kadinin anacligina dayanamiyosun ama evlendigin halde de dibindesin.
Hakli oldugum yerlerde var haksiz oldugun yerde. Mesela duymazliktan gelebilirdin. Kardesinin dedigi gibi he de gec yani. Zaten huyu buymus.
En son patlamaniz sizi rahatlatsa da her defasinda patlamayla cozulmez bu is. Anlayamadigim bir sort giyince mi kendinizi ifade etmis oluyosunuz. Al cocukta senin olsun demek ise ayri bir olay. Bence siz genel olarak iyi degilsiniz annenizde uzerine tuz biber olmus
 
Öncelikle seni alıp buradaki çoğu kadının üstüne atmak istiyorum.
Belki kıyıdan köşeden senden bişey kaparlar.
Bu cümle kuruş, paragraf, ifade biçimi müthiş.

Harika bir kadınsın bence sen. Yalnızca içinde tuta tuta patlamışsın. Haklısın.
Ama çatma kimseye. Kimseye de hesap verme.
Şortunu da giy, saçını da boya.
Anne dediğin şöyle böyle...
Kim karar veriyor buna! Biz karar veririz kendimize.
Ama sakinleş. Geçmişi değiştiremezsin.
Yapacağın onlar konuşurken sen he diyip yine kendi bildiğini yapmak başka bişey değil.
Sadece kendini yıpratırsın.

Geçmişi hatırlattı bu basit olay, ondan, sinirim kontrol edemeden çok çabuk tırmandı.
Farkındayım kendimi yıprattığımın, çünkü sadece ben bu kadar büyük ve kötü etkilendim, anneme bir şey olduğu yok, ne dedi ki o canım. Aştık bu konuları zannediyordum, aşmamışız. İstediğimi giysem, istediğim gibi konuşup davransam da, sanırım hiçbir şekilde bana en ufak bir cümle ile eleştiri getirsin dahi istemiyorum. Onun beni değiştirmek istediği gibi, ben de o değişsin istiyorum. Bu yönden benziyoruz bile. Sadece ben eleştirmiyorum, müdahil olmuyorum kimseye.

Teşekkür ederim yorumun için.

Okurken yoruldum acikcasi. Ama cogu anne boyle. Madem oyle gitmeyin annenizin yanina. Yada gidiyosaniz bir iki hafta kalip donun. Kadinin anacligina dayanamiyosun ama evlendigin halde de dibindesin.
Hakli oldugum yerlerde var haksiz oldugun yerde. Mesela duymazliktan gelebilirdin. Kardesinin dedigi gibi he de gec yani. Zaten huyu buymus.
En son patlamaniz sizi rahatlatsa da her defasinda patlamayla cozulmez bu is. Anlayamadigim bir sort giyince mi kendinizi ifade etmis oluyosunuz. Al cocukta senin olsun demek ise ayri bir olay. Bence siz genel olarak iyi degilsiniz annenizde uzerine tuz biber olmus

Dibindeyim, annem de babam da şeker hastası, artı babam kalp hastası ve yaşlı insanlar. Onlarla vakit geçirmeye bayılmıyorum ama onlarsız da olmak istemiyorum. Karşılıklı faydalandığımız çok farklı noktalar var, onların tecrübeleri ile çocuk büyütürken, psikolojik olarak daha rahatım. Kimsenin bundan bir şikayeti yok, birkaç aylığına bir arada olmak bizim aile dinamiğimiz. Ancak karışma, sürekli, istenilmediği halde fikir sunma hali onun sevmediğim, karşı karşıya geldiğimiz huyu. Eh, tak edince zaten geçiyorum kendi evime vs. Evime geçince annemi hayatımdan silmiş de olmuyorum tabi.

Evet, şort giyince kendimi ifade etmiş oluyorum. İnsanların giyimleri, tıpkı uzaktan selamlaşmaları gibi bir ifade biçimidir, bunu salt şorta indirgemeyin lütfen, konu "Şortuma kısa dediler ühüü" den daha farklı.

"Al çocuk da senin olsun" dedikten hemen sonra nüfus dairesine geçmiş, çocuğumu kardeşim olarak kaydettirebiliyor muyum diye araştırılara başlamıştım tabi. Zaten biri de çocuk kısmına takılmasa şu forumda, dişimi kıracağım.
 
amaan tipik türk anası değil mi, erkekler gayet rahat ama baskı hep kızlara. eşinizle aranız iyiyse bence diğer şeyleri takmaya gerek yok. bir de şunu anlamadım, 2-2,5 ay annenizin yanında ne işiniz var ayol? gitmezsiniz ya da 1 hafta kalıp dönersiniz olur biter, bu nedir böyle?

2,5 ayı annenizin yanında geçirirseniz başınıza bunların gelmesine şaşırmamanız lazım.
 
Okurken konuyu ben açtım zannettim. Voleybol olayını ben de yaşadım. Bırakmadı beni izin vermedi spor yapmama. Şort muhabbetinin aynısını biz de yaptık. Ama şunu söyleyeyim sen benden daha şanslısın. Çünkü kardeşin senin yanında. Benim kardeşim annemle birlik kurup beni bitirme planı içinde. Öyle şerefsiz bi velet. Neyse benden iyi durumdasın bide çünkü annenle karşılıklı yanlış yaptığını söyleyebilmişsin ve kabul etmiş! Bu o kadar büyük bişey ki. Benimkiyle hiçbir şekilde konuşulmuyo bile. Asla. Şansıma sıçayım sinirlendim. Neyse bacım iyi durumdasın bana göre
 
Kendini kapana kısılmış hissettin değil mi? Boğuldun, bu benim hayatım diye bağırdın içinden. Bedenlerimiz içinde başkalarının hayallerini yaşıyoruz. Ben kendi isteklerimi yapıyorum, kim ne düşünür umurumda değil. Ailem de kabul etmek zorunda kaldı. Sana iyi gelen şeyleri yap, yapma dedikleri varsa özellikle yap rahatlarsın.
 
amaan tipik türk anası değil mi, erkekler gayet rahat ama baskı hep kızlara. eşinizle aranız iyiyse bence diğer şeyleri takmaya gerek yok. bir de şunu anlamadım, 2-2,5 ay annenizin yanında ne işiniz var ayol? gitmezsiniz ya da 1 hafta kalıp dönersiniz olur biter, bu nedir böyle?

2,5 ayı annenizin yanında geçirirseniz başınıza bunların gelmesine şaşırmamanız lazım.

Annemin bir erkek evladı olsaydı, eminim o da rahat edemezdi. Cinsiyet ayırımı yapan bir kadın değil, erkek-kadın fark etmez. Diktatör misali.

Bu iki aylık kalma halleri bizim senelik gelenek gibi; yayla evi, ayrı odamız filan var yani, hani maaile toplaşıp uzun bir yaz tatilini devre mülkte geçirmek gibi. Evime geçsem tabi en iyisi o kısım ayrı ve doğru diyorsun.
 
Ben bu konuda erken yaşta ipleri elime aldım. Annemin "o kısa, bu açık" laflarına hiç kulak asmadım. Küçük şehirde yetişmeme rağmen istediğim gibi giyindim. Ama tabii vazgeçmez anneler :) Geçenlerde yine "taytının üzerine giydiğin bluz kısa kalmış, poponu örtmüyor" diyecek oldu, "ben bir yerimi örtmeye çalışmıyorum ki" dedim, çıktım. Hala da kısa etekler, şortlar, daracık taytlar giyerim. Pantolon giymeyeli seneler oldu. Kendime böylesini yakıştırıyorum. Annemin laflarını anında savuşturduğum için çatışma noktasına gelmedik pek. Kocamınsa kısalık ya da açıklıkla ilgili laf etmesi söz konusu bile olamaz. Ama siz de eşinizin biraz fazla üzerine gitmişsiniz gibi geldi bana. O arayı bulmaya çalışmış sanki.
 
14-15 yaşlarındaylen dayımda benim herşeyime karışırdı,hızma taktım diye beni 3 saat ağlattığını bilirim..
Sizi anlıyorum bu yüzden,zamanında neleri kursağımızda bıraktılar :KK43:
 
Selam kızlar.

Uzatmadan konuya geçeyim; çünkü konu uzun olacak muhtemelen.

Bugün üçüncü gün ve hala tam tekmil sakinleşmiş, sinirimi üzerimden atabilmiş değilim. Durup durup ağlayasım geliyor mu desem, elime geçen bir şeyleri bir yerlere fırlatmak istiyorum mu desem, çığlık çığlığa "Karışma artık!" diye balkonlardan haykırasım var mı desem, bilemiyorum; öyle bir sinir, o kadar derinden bir öfke.

Aslında buraya konu açmak niyetinde değildim, çünkü üzerine tartışılası, çözümü olan bir konu değil. Üstelik benim için cam gibi kırılgan, hassas bir konu. Dün adamı evden kovaladım, duşa girip saatlerce su altında kaldım, çay demledim kendime, sevdiğim müzikleri açtım, kah gezeledim, kah oturdum yok, olmadı. Zaten tam sakinleştiğim sıra, bir cümle ile yeniden alevlenip durdum.

Muhafazakar bir ailede, "Elalem ne der?" lafını işiterek büyüdüm ben, çoğunuz gibi. Annem de babam da normal, bilindik insanlar; tipik bir aileyiz. Kimsenin çoluğunu çocuğunu ayıplayıp konuşmazlar, ancak benim her hareketimi yönetme istemi içerisinde, "Ayıplarlar" fikri ile yaklaşırlar. Cahil desem, cahil de değiller, okuyan, araştıran, bilgiye açık insanlar; kendimi bildim bileli evimize günlük üç gazete girer, gündem sürekli takiptedir, fikirler çoğu kez açıktır ve her şeyinizi konuşabileceğiniz derece sakin dinleyicidirler. Ama annem... Annem... Off... Dominant ötesi, evinde kelimenin tam manasıyla diktatör, hakim ve manipülatif bir kadın.

Eskiden beridir üzerimde kol kanat, abartı yönlendirme çabası ve kafasındaki kalıba uygun olmam gayretinde. Çok restleştik, çok kavgalar ettik, kapıyı çarpıp çıktığım çok oldu. Kabul etmezdi, o hatasızdı çünkü anneydi ve her şeyin iyisini o bilirdi, bizim için istediği şeyler sadece iyiliğimize olanlardı. Tüm bu müdahalelerin arasında elbette giyimimden konuşmalarıma, saçımın renginden seçmem gereken mesleğe, hangi şehirde okumam gerektiğinden tutun da erkek arkadaşlarımla olan ilişkilerime her şeyime maksimum derecede karışıldı ve ben de artık bir noktadan sonra "İllallah" diyerek saldım gitti.

Onların uygun gördüğü alanda lisans sahibi oldum, onların seçtiği şehirde okudum. Onlar öyle münasip buldular diye erkek arkadaşımdan ayrıldım, onlar şunu giyme dedi giymedim, şurada şöyle konuş dediler öyle konuştum...

Bir noktadan sonra içime içime bir huzursuzluk aldı geçti beni ve yine kavgalar, itirazlar başladı. Annemin hemen hemen her cümlesi şuna benziyordu: "Kızım, anlıyorum ben seni, çok iyi anlıyorum biz de genç olduk ama senin geçtiğin yollardan şimdi dönüyoruz. Yanlış yapmanı, incinmeni istemiyorum. Hem elalem ne der, ne düşünürler hakkında?"

Ve git gide "Elalem için mi yaşıyorum!" 'a bağlayıp daha asi bir insan oldum çıktım.
Salt anneme inat üni.deyken saçımı turuncu-mor yaptırıp geldim mesela bir gün. Kadına inmeler inecekti.
Onun giyimime getirdiği sınırları bir bir yıktım, nitekim çok sevdiğim ve yetenekli olduğum voleybolu, profesyonelliğe taşımaya adım adım yaklaşırken, onun "O mayo ile mi oynayacaksın! Olmaz, her yerin görünür!" vb. lafları yüzünden ağlayarak bırakmıştım. Hepsi böyle doldu, doldu taştı. Sonra yine doldu doldu taştı ve yine yine yine...

Giyim konusunda onun getirdiği sınırlamayı yıktım yıkmasına da, senelerce söylenmekten bıkmadı. Her hoşuna gitmeyen bir şey giydiğimde "Ya tabi yine en iyisini sen bilirsin yavrum, ama sanki öyle pek şey olmamış gibi" vb. cümlelerle canımı sıktı durdu. En son bekarken "Bu ev benim evim ve benim kurallarıma göre yaşamak zorundasın, koca evinde istediğini giy!" dediğini anımsıyorum, çünkü o kadar sinir olmuştum ki dişimden gıcırtı sesi gelmişti bu cümleyi sessizce sindirirken.

Neyse işte, gel zaman git zaman; bu konular aşıldı, alışıldı. Üzerine çok konuşuldu "Haklısın kızım, ben cahilce davranmışım, bilememişim, neden öyle düşünürmüşüm acaba"lar denildi, haklar verildi, konu kapandı gitti, bir daha da açılmadı.

Ta ki 3 gün öncesine kadar...

Annemlerdeyiz bir süre, Ramazanda geçmiştik yanlarına. Yayla evinde, serin bir mekanda oldukları için genelde yazları orada geçiririz. Her ne kadar ben pek istekli olmasam da, eşim onlarla vakit geçirmeye bayılıyor, böyle bir düzen oluştu işte anlayacağınız, yazları iki iki buçuk ay kadar onlarla takılırız, bir arada oluruz, birlikte yemek yer birlikte planlar yaparız. Arada biz baş başa kaçarken de oğlanı onlara bırakma, oradan oraya taşıma, yok alışma süreci vb. derdimiz olmaz, çünkü orada da bir düzeni var çocuğun. Vs vs...

Geçen sene hamileyken annem başlamıştı ufaktan, şunu ye şunu yeme, şunu iç, vitamin attın mı vb. kontrol ve müdahalelere... Doğum sonrası çocuğuma nasıl bakmam gerektiği konusunda da dibine kadar müdahil oldu, yöntemlerimi çoğu kez eleştirdi, pek çok kez de kendi bildiğini okuyarak beni "Otur ve izle" modunda bıraktı. Çocuğun ayağına çorap giydirir, ben çıkarırım o giydirir. "Anne aylardan temmuz ya temmuz!" derim, "Burası yayla evi, çocuk üşür, bilemezsin sen" der yine giydirir. O kendi işine döndüğünde çocuğu soyarım rahatlasın diye, isilik çıkarmasına ramak kalmış yavrumun, sonrasında "Ay bu çocuğun gözü çakmak çakmak kırmızı bakıyor, sanki bugün durgun, üşüttünüz işte" diye başlar... Vs vs... Hadi bunlara da ses etmiyorum, aşırı anaç bir kadın ve ben de her lafa kırılacak kadar umursayan biri değilim. Bunları da yaşanan olayı daha iyi kavranılsın diye anlattım, yani tarzı böyle bir kadın annem.

3 gün önce misafirler filan vardı, yanlarında baya baya direktif verdi çocuk konusunda yönetti, eh, ses etmedim, yol yordam gösteriyor neticede (Her ne kadar biliyor da olsam dediklerini, yapmış da olsam tekrar ediyor, huy olmuş kadında iyice) bozulmadım. Ama kafam beynim şişti.

Akşamına benim adamla gezinelim dedik, oğlanın uyku saati geldi zaten uyudu. Hazırlanıyorum ben de, neyse giydim denk gele bi şort bi tişört, saçımı da tepeden topladım. "Hadi hazırım" filan dedim eşime. O sırada aynı odada oturan annem atladı: "Ya kızım o şort akşam gezmesi için kısa değil mi? Yine sen bilirsin de, olmamış, yakışmamış" dedi. Hiçbir şey söylemeden sadece baktım, ama yılların bakışı idi yani öyle keskin bir bakış. Annem "Aman karışmıyorum, ne giyersen giy" dedi benim o bakışımın ardından. Ancak olay bu kadarla kalmadı, eşim de annemin konuşmasının hemen ardından "Bence de sanki biraz kısa gibi hayatım, annene katılıyorum" dedi... Eii yanlış cevap!

"Ben giydim, uygundur! Size fikrinizi soran olmadı!" dedim ama dişlerim birbirine girmiş haldeydi. O an nasıl desem, bütün hayatım boyunca mücadelesini verdiğim bu konunun, böyle saçma bir anda, durduk yere tekrar açılması... Ya çok sinirlendim kızlar, çok ama çok. Basit bir şort mevzusu değildi çünkü bu benim için, kendimi ifade etme biçimime kadar, her şeyime karışılan bir hayatın konsantre haliyle, bayat ikramı gibiydi tekrar.

Neyse, baya uzattım ya, sonrasını yazayım hemen. Arabada başladım zaten, uzun zamandır birine karşı o kadar cümleyi art arda sıralayıp, o kadar dövercesine konuştuğumu hatırlamıyorum. Yerin dibine girdi zaten benimki; özür diledi "Gayri ihtiyari o an çıktı ağzımdan, annene öyle ters bakınca kadın kötü hisseder diye destekleme ihtiyacı hissettim, yoksa karışmam ben sana. Giymeni istemediğim şeyi almana izin vermezdim ki, dolabında durmasına izin vermezdim, ben bu konuda rahatsız değilim, öyle o an çıkıverdi ağzımdan öyle, düşünemedim nasıl hissedeceğini" vs dedi durdu.

Yok... Sakinleşemedim, kabul edemedim.
Eve geçtik, kardeşim whtsptan yazdı "Abla, iyi misin, çok sinirli çıktın?" vs... Onla konuştum biraz. O da "Annemi bilmiyor musun sanki, takma ya boşver abla. Onun huyu artık, hee de geç, geceni mahvetme" filan dedi. Dedi demesine de, sakinleşemedim. Çünkü annemin bana yaptığı, tüm başından beri anlattığım şeyleri, kardeşime yapmasına izin vermedim. O, bu konuda ben kadar yıpranmış değil. İyi ki de değil. İstediği mesleği okudu, istediği okulda okudu. Zerre müdahale ettirmedim. Hoş, sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer misali, annem de benle beraber değişti tüm o savaşlarımız boyunca. Daha ılımlı, daha "Elalem ne der?"den kopuk, umursamaz bir insan oldu. Oldu da, olan bana oldu. Neyse.

Kardeşimle konuşurken, annem aradı. "Niye o kadar sinirlendin ki?..." ile başlayıp "Anne oldun artık, elbette giyimine dikkat etmek zorundasın. Bir ağırlığın olmalı, anne gibi giyinmelisin tabi" ile bitirdi. Benim ikinci şalter de bu konuşma ile indi.

Telefonda "Ben olamıyorum anne, sen ol. Al çocuk da senindir, istediğin gibi bak, istediğin gibi giydir, istediğin gibi yetiştir, onu da sinir hastası et. O zaman anlarsın!" dedim.
Tartıştık ve "Yeter artık, ne kadar haklı olduğunu dinlemek istemiyorum, çünkü sen hep haklısın değil mi? Anne dediğin senin kafandaki gibi tek kalıp giyinir, ergenler de öyle, genç kızlar da öyle, tüm kadınlar senin belirlediğin kalıba göre giyinmek zorunda çünkü sen insanüstü haklı ve bilgesin!" dedim kapattım.

Eşim bir iki bir şey diyecek oldu "Annene çok yüklendin" diye. Onu da kovaladım.
Dün gece eve almadım. "Sigaramı bırak ve git!" dedim.

Bugün özür üstüne özür... "Anladım hassasiyetini, çok özür dilerim" vs vs... Yemeğe götürdü öğle arası, telafiye çabaladı vs.. Vs vs vs... "Sakinleşemiyorum, biraz daha yalnız bırak beni" dedim. Akşam, yaylaya çıkıp giysilerimizi toplayıp oğlanı da alıp evime geçeyim diyorum. Tabi annem ne diyecek, ne yapacak, vakti zamanındaki kritikleri, tartışmalarımızı, konuşmalarımızı ve karışmama kararını unutup, kendini haklı görmeye devam mı edecek, bilmiyorum.

Aslında daha çook ayrıntısı, derini var bu olayın; onlara göre "Basit bir şort olayını büyüttü Gangsta" ... Bana göre ise zaten ömrümce birikip birikip devasa bir hale gelen, üzerine hiçbir fikir, tartışma kabul etmeyen şeyi, durduk yere dürttüler.

Neyse işte böyle, anlatıp rahatlayayım dedim. Öylesine birileri okusun belki "Ben de böyle çok müdahale içinde büyüdüm" desin, canımın sıkkınlığı azalsın filan... Yorgun hissediyorum üç gündür, yorgun ve sinirli. Neden bu kadar müdahale eder ki insan, aynı insan değiliz ki, elbette farklılıklarım olacak, kime ne... Amaan neyse.

aynı kendi annemi ve ilaveten babamı gördüm :) yıllardır hep ben böyle istiyorum sen istiyorsan kendine böyle yap derdim.tabi uzun savaşların sonunda geldik o noktaya.o yüzden durulmuştu bir süredir... aynı tartışma geçenlerde patlak verdi yine. eve parke döşeteceğiz ben klasik parkelerin aksine rengarenk bir parke beğendim. bizimkiler ısrarla eve yakışmayacağını söylediler. en son pazarlığa girdiler salon başka olsun kalan ev bu parke olsun diye. dedim sen değilmiydin yıllarca bana bu ev benim evim benim kurallarım geçer sen misafirsin diyen. benim evime karışamazsınız. beğenmiyorsanız da gelmezsiniz evime bende size gelmem olur biter dedim.
şimdilerde ay bu parkede pek spor oldu değişik oldu gibilerden yan çiziyorlar...

uzun lafın kısası acını anlıyorum bacım :)
 
Ayyy kendi annemi okudum yav.
En kısa sortlarimi evlendikten sonra giydim.
Evlendiğim yıl bir yaz akşami eşimle çıkarken "sort mu giyeceksin?" dedi. Hoop eşim atladi. " Çok sıcak be anne başka şey giyilir mi?"
Sazı ben alsaydım elime muhtemelen sizinki gibi olurdu.
Öyle iyi anlıyorum ki sizi.
"Karışma anne" lafını çok duydu benden. Bu kez de "işime karışıyor deme de şöyle yapsan böyle olur" diye giriyor lafa :)))
Alışmış başka türlü yapamıyor.
Şakaya vuruyorum artik. "Sultanım sen bunları düşünme artık. Bunu da ben buyuteyim sen sev/ ben pişireyim sen ye/ ben temizleyeyim sen kirlet, keyfine bak." gibi cevaplar veriyorum. Serzenisiniz basit bir konu için gibi görünse de birebir aynı şekilde büyümüş ve aynı şeyleri yasamıs kadin olarak yazınızın son kısmında bahsettiğiniz kişi benim diyorum. :) Sade sert bir kahve, bir de sigara şöyle derin bir nefes :)))
 
Bugun ben de soyledindim
30 yasindayim annemle baba evinde anlasamazdim ama idare ederdik
Evlendim daha iyi olduk ama hala inatci.
Yillarr gectikce huysuz olduguna ve beni yordugunu farkettim.yine ezilen ben ortancakardesim sessiz yuvarlanip gidiyorlar oglan kardesim de. Birtane
Oyle oluyor maalesef
 
Geçmişi hatırlattı bu basit olay, ondan, sinirim kontrol edemeden çok çabuk tırmandı.
Farkındayım kendimi yıprattığımın, çünkü sadece ben bu kadar büyük ve kötü etkilendim, anneme bir şey olduğu yok, ne dedi ki o canım. Aştık bu konuları zannediyordum, aşmamışız. İstediğimi giysem, istediğim gibi konuşup davransam da, sanırım hiçbir şekilde bana en ufak bir cümle ile eleştiri getirsin dahi istemiyorum. Onun beni değiştirmek istediği gibi, ben de o değişsin istiyorum. Bu yönden benziyoruz bile. Sadece ben eleştirmiyorum, müdahil olmuyorum kimseye.

Teşekkür ederim yorumun için.



Dibindeyim, annem de babam da şeker hastası, artı babam kalp hastası ve yaşlı insanlar. Onlarla vakit geçirmeye bayılmıyorum ama onlarsız da olmak istemiyorum. Karşılıklı faydalandığımız çok farklı noktalar var, onların tecrübeleri ile çocuk büyütürken, psikolojik olarak daha rahatım. Kimsenin bundan bir şikayeti yok, birkaç aylığına bir arada olmak bizim aile dinamiğimiz. Ancak karışma, sürekli, istenilmediği halde fikir sunma hali onun sevmediğim, karşı karşıya geldiğimiz huyu. Eh, tak edince zaten geçiyorum kendi evime vs. Evime geçince annemi hayatımdan silmiş de olmuyorum tabi.

Evet, şort giyince kendimi ifade etmiş oluyorum. İnsanların giyimleri, tıpkı uzaktan selamlaşmaları gibi bir ifade biçimidir, bunu salt şorta indirgemeyin lütfen, konu "Şortuma kısa dediler ühüü" den daha farklı.

"Al çocuk da senin olsun" dedikten hemen sonra nüfus dairesine geçmiş, çocuğumu kardeşim olarak kaydettirebiliyor muyum diye araştırılara başlamıştım tabi. Zaten biri de çocuk kısmına takılmasa şu forumda, dişimi kıracağım.

Iki madde. ANNENI KAYBETTIGINDE COK ARAYACAKSINN. ANNEYI IDARE ET ONDAN DAHA GERCEK SEVENIN YOK.
Ikincisi. Sort. Kendini ifade sekli degil. Bikini mini vs bunlar cok rahat giysiler degil. Hani kombat tur diz ustuyse OK bayagi rahat olur da, aksam uzeri sort giyilmez. Ozgurluk falan degil,Isvec Norvec'te de aksam gezmelerinde uzun seyler giyilir. Yani statement yapmak icin baska bir sey sec bence. Yirtmacli elbise olabilir bilemiyorum ama sort? gunluk giysi
 
Okurken konuyu ben açtım zannettim. Voleybol olayını ben de yaşadım. Bırakmadı beni izin vermedi spor yapmama. Şort muhabbetinin aynısını biz de yaptık. Ama şunu söyleyeyim sen benden daha şanslısın. Çünkü kardeşin senin yanında. Benim kardeşim annemle birlik kurup beni bitirme planı içinde. Öyle şerefsiz bi velet. Neyse benden iyi durumdasın bide çünkü annenle karşılıklı yanlış yaptığını söyleyebilmişsin ve kabul etmiş! Bu o kadar büyük bişey ki. Benimkiyle hiçbir şekilde konuşulmuyo bile. Asla. Şansıma sıçayım sinirlendim. Neyse bacım iyi durumdasın bana göre

Kabul etti, ılımlı iyi hoş da huy haline gelmiş iyiden iyiye. İstiyorum ki beğenmiyorsa sussun, çünkü ona "Nasılım?" demiyorum. Aslında giyimin de ötesinde hep müdahale etme hali filan... Off off... Anlatamıyorum bile doğru düzgün.
İnşallah bi gün aniden uyanıp "Karışmayacağım" ampülü yanar kafalarında ne diyeyim.

Benimki de sanki ben oğluma bakamıyormuşum gibi davranır. Çokta güzel belli eder. Bir sinir hastası da burada var.

Bazen bunu yapıyor benim anne de, ama çok rahatsız olmuyorum. İyi de bakar, şans gibi görüyorum bu konuda annemi. Çünkü onun desteği olmasa, rahat bir şekilde gezemezdim, aklım kalmıyor "Ne yedirdi, ne içirdi" diye çünkü beni ona katlar bu konuda, hakkını yiyemem. Ama ağzı dursa biraz, ah dursa... Anlıyorum seni.

Kendini kapana kısılmış hissettin değil mi? Boğuldun, bu benim hayatım diye bağırdın içinden. Bedenlerimiz içinde başkalarının hayallerini yaşıyoruz. Ben kendi isteklerimi yapıyorum, kim ne düşünür umurumda değil. Ailem de kabul etmek zorunda kaldı. Sana iyi gelen şeyleri yap, yapma dedikleri varsa özellikle yap rahatlarsın.

Öyle yapıyorum, yapmaya da devam edeceğim. Sıkıntı basıyor aynı tarif ettiğiniz gibi. Millet ne der, nasıl bakar diye düşünmek, böyle düşünmek için birilerinin sizi programlanmaya çalışması, berbat bir his.
 
X